Happy 2023 - A new year is Here! / Learn English 🚨LIVE CHAT🚨 - 1st January - twenty-twenty-three

Doo doo doo doo dee dee dee dee.

Doo doo doo doo dee dee dee dee.

Oh, guess what?

Tahmin et ne oldu?

We are back together again.

Tekrar birlikteyiz. Bu özel günde

It is very nice to be here with you on this special day.

yanınızda olmak çok güzel .

It is a special day.

Bu özel bir gün.

Do you know why it is special?

Neden özel olduğunu biliyor musun?

Well, the reason why it's special is because we are here.

Özel olmasının nedeni burada olmamız.

We're all here to care for a king.

Hepimiz bir kralla ilgilenmek için buradayız.

Hi, everybody.

Selam millet.

This is English addict.

Bu İngiliz bağımlısı.

Coming to you live and direct

Size canlı ve direkt olarak

from the birthplace of the English language, which just happens to be.

İngilizcenin doğduğu yerden geliyor, ki bu tesadüfen oluyor. Aman

Oh, my goodness.

tanrım.

It's England.

İngiltere.

And the mood

Ve

in this book.

bu kitaptaki ruh hali.

Mr. Steve, Where are you, Mr.

Bay Steve, neredesiniz Bay

Media?

Mr. Duncan, where are you?

Media?

Bay Duncan, neredesiniz?

Here we are.

Buradayız.

Hi, everybody.

Selam millet.

It's Mr. Duncan and Mr. Steve.

Bay Duncan ve Bay Steve.

We are here. We're back with you.

Biz burdayız. Seninle geri döndük.

It is English addict life, as I said,

Söylediğim gibi,

from the birthplace of the English language, which is England.

İngiliz dilinin doğum yeri olan İngiltere'den gelen İngiliz bağımlısı bir yaşamdır.

First of all, I suppose we should say Happy New Year.

Her şeyden önce, sanırım Yeni Yılınız Kutlu Olsun demeliyiz.

Happy New Year.

Mutlu yıllar.

Happy New Year.

Mutlu yıllar.

Why? It is a new year.

Neden? Yeni bir yıl.

Oh, yes. Oh, I forgot it.

Oh evet. Ah, unutmuşum.

You know, it's already a new year.

Biliyorsun, zaten yeni bir yıl.

I've forgotten about what happened last night. 12:00.

Dün gece olanları unutmuştum. 12:00.

How has your new year been so far?

Yeni yılınız şu ana kadar nasıl geçti?

How is 2023 treating you so far?

2023 şimdiye kadar size nasıl davranıyor?

I hope you are okay. I hope you are feeling good.

Umarım iyisindir. Umarım iyi hissediyorsundur.

I suppose we should do it officially right now.

Sanırım bunu resmi olarak hemen şimdi yapmalıyız.

Happy New Year and I hope you are all doing well

Yeni Yılınız Kutlu Olsun ve umarım hepiniz iyisinizdir

Beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, Do we do?

Bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, yap

We're trying something different today.

Bugün farklı bir şey deniyoruz.

Sometimes we like to do things differently.

Bazen farklı şeyler yapmayı severiz.

We're trying something different today. Mr. Steve.

Bugün farklı bir şey deniyoruz. Bay Steve.

What's that?

Bu da ne?

Are you in the mood for something different? Oh, yes, Mr.

Farklı bir şey için havasında mısın? Ah, evet, Bay

Duncan. Of course.

Duncan. Elbette.

New Year.

Yılbaşı.

Sweep away the old in with the new.

Eskiyi yeniyle birlikte süpürün.

That's what they say.

Dedikleri bu.

So what have you got planned?

Peki ne planladın? Demek

Well, I mean, we had a bit of a bit of a shock weather incident this morning.

istediğim, bu sabah biraz şok hava olayı yaşadık.

But what happened to the weather this morning? Something.

Ama bu sabah havaya ne oldu? Bir şey.

Yes, I've never known the this day, New Year's Day.

Evet, bu günü, yılbaşını hiç bilmedim.

We had thunder.

Gök gürültüsü yaşadık.

I was sitting there listening to the Vienna concert, New Year concert.

Orada oturmuş Viyana konseri, Yeni Yıl konseri dinliyordum.

I had I was in here preparing my live stream and we had the most amazing storm.

Burada canlı yayınımı hazırlıyordum ve en muhteşem fırtınayı yaşadık.

I've never heard or seen anything like it.

Ben böyle bir şey ne duydum ne de gördüm.

Thunder and lightning.

Gök gürültüsü ve yıldırım.

Thunder, lightning, hailstones, everything was falling from the sky.

Gök gürültüsü, şimşek, dolu taneleri, her şey gökten düşüyordu.

It was incredible.

İnanılmazdı.

And we had one huge lightning flash

Ve büyük bir şimşek çaktı

and I think it almost hit the house.

ve sanırım neredeyse evi vuruyordu.

It left an imprint on my It was so bright through the window. Yes.

Üzerimde bir iz bıraktı Pencereden çok parlaktı. Evet.

I've never experienced anything like it. It was so bright.

Hiç böyle bir şey yaşamadım. Çok parlaktı. Kelimenin

It literally blinded me for a few seconds, literally blinded you? Yes.

tam anlamıyla beni birkaç saniyeliğine kör etti, tam anlamıyla seni kör etti mi? Evet.

I was sort of earth was that.

Ben bir çeşit topraktım.

And it was like one of those flashbulbs going off.

Ve bu flaş ampullerinden birinin patlaması gibiydi.

And the thunderclap was so loud that the house shook.

Ve gök gürültüsü o kadar yüksekti ki ev sallandı.

I'm not joking. Mr. Duncan came running out.

Şaka yapmıyorum. Bay Duncan koşarak geldi.

I was at my desk and the lightning flash was so bright.

Masamdaydım ve şimşek çok parlaktı.

It was like someone taking a flash photograph of me.

Sanki biri benim flaşlı fotoğrafımı çekiyordu.

And then the room shook.

Ve sonra oda sallandı.

Things were rattling because.

İşler sarsıyordu çünkü.

Because the thunder were so close, I think it was right above the house.

Gök gürültüsü çok yakın olduğu için sanırım evin tam üzerindeydi.

And I've never I've never experienced that before in my life.

Ve bunu hayatımda daha önce hiç yaşamadım .

Well, you thought it was the the loud drums from the Vienna

Philharmonic Orchestra

playing in Vienna Live 1015 UK time.

Viyana Canlı 1015 İngiltere saatinde çalan Viyana Filarmoni Orkestrası'nın yüksek sesli davulları olduğunu düşündünüz.

Yes, we watch that every year.

Evet, her yıl izliyoruz.

And I was dancing around at the end, Mr.

Ve sonunda,

Duncan, to those lovely waltz music that they play.

çaldıkları o güzel vals müziği eşliğinde dans ediyordum Bay Duncan.

I miss Mrs.

Steve is very partial.

Bayan

Steve'i çok özlüyorum.

He likes to have a little poker there.

Orada biraz poker oynamayı seviyor. Balerinler gibi

I was dancing around Mr.

Bay Duncan'ın etrafında dans ediyordum

Duncan like the ballerinas.

.

Steve.

Steve.

You certainly were as anybody else. Watch that.

Kesinlikle herkes gibiydin. Şunu izle.

By the way, every year they've been doing it well for 60 something years.

Bu arada, her yıl 60 küsur yıldır bunu iyi yapıyorlar.

I don't know what it is.

Ne olduğunu bilmiyorum.

65 this year.

bu yıl 65

A little bit of culture on New Year's Day.

Yılbaşında biraz kültür.

Well, my mother always used to call and I just ask why you're shouting.

Şey, annem hep arardı ve ben sadece neden bağırdığını sorardım. Ben

I'm not shouting. I'm a mr. Duncan.

bağırmıyorum. ben bir bayım Duncan. Sen.

You are.

I'm just talking normally you that he's always talking about the the sound levels.

Ben sadece normal konuşuyorum, o her zaman ses seviyelerinden bahsediyor.

I know to keep it down.

Onu aşağıda tutmayı biliyorum.

Not the sound levels. Just your sound level.

Ses seviyeleri değil. Sadece ses seviyeniz.

That should be my New Year resolution.

Yeni Yıl kararım bu olmalı.

One of them is just a shout and the line is speeding way, way ahead.

Bunlardan biri sadece bir haykırış ve hat çok, çok ileride hızlanıyor. Daha

We haven't even started the show yet. And already Mr.

gösteriye başlamadık bile.

Steve is covering everything with At this rate,

Bu gidişle,

we will have to end the live stream in a few seconds because we would have covered everything.

canlı yayını birkaç saniye içinde sonlandırmak zorunda kalacağız çünkü her şeyi ele almış olacaktık.

We have a lot of things to talk about.

Konuşacak çok şeyimiz var.

It's the new Year.

Yeni yıl.

How are you going to spend 2023?

2023'ü nasıl geçireceksiniz?

Do you have any resolutions?

Herhangi bir kararınız var mı?

Do you have any plans for the new year?

Yeni yıl için bir planın var mı?

I hope you have something special planned.

Umarım özel bir şey planlamışsındır.

Also, what did you do last night?

Ayrıca dün gece ne yaptın?

How drunk did you get, if at all?

Varsa ne kadar sarhoş oldunuz?

What did you do?

Ne yaptın?

Did anybody do anything special?

Kimse özel bir şey yaptı mı?

What did you think of the fireworks?

Havai fişekler hakkında ne düşünüyorsun?

I think a lot of people seem to think the UK might have had the best fireworks.

Bence pek çok insan İngiltere'nin en iyi havai fişeklere sahip olabileceğini düşünüyor.

They didn't last night know about it.

Dün gece bunu bilmiyorlardı.

But what do the viewers think?

Ama izleyiciler ne düşünüyor?

We didn't get the view.

Manzarayı alamadık.

Apparently, the best fireworks were in the United Arab Emirates.

Görünüşe göre en iyi havai fişekler Birleşik Arap Emirlikleri'ndeydi.

Really?

Gerçekten mi? Yeni yıl girerken veya girerken Yeni Yıl'da

Where they they beat the world record for the most fireworks

en çok havai fişek

and also the longest firework display at New Year

ve aynı zamanda en uzun havai fişek gösterisi için dünya rekorunu kırdıkları yer

as the new year comes in or came in.

.

But were they you know, I mean, anyone could set fireworks off

Ama biliyor muydunuz, yani, herkes bulunduğu yerde 50 dakika havai fişek patlatabilirdi.

for 50 minutes where they were able to display particularly artistic.

özellikle sanatsal sergileyebilme.

They were saying, yes, they had thousands of drones in the sky.

Evet, gökyüzünde binlerce insansız hava aracı var diyorlardı.

No drones spelling words,

Kelimeleri heceleyen,

spelling out all these amazing words and greetings.

tüm bu harika kelimeleri ve selamları heceleyen dronlar yok.

And some of them were in Arabic.

Ve bazıları Arapça idi.

So it was quite spectacular.

Bu yüzden oldukça gösterişliydi.

I did watch some of it and it went on for a very long time.

Bir kısmını izledim ve çok uzun sürdü.

But yes, we always like to do it.

Ama evet, her zaman yapmaktan hoşlanırız.

And there were there were lots of fireworks around here as well.

Ve buralarda da bir sürü havai fişek vardı.

So many people were letting off fireworks last night.

Dün gece pek çok insan havai fişek patlatıyordu.

As the new year arrives, you go see or Garcia

Yeni yıl gelirken bir bakarsın ya da Garcia'nın

has has some culture.

bir kültürü vardır.

You see, they watched the New Year concerts.

Bakın, Yeni Yıl konserlerini izlediler.

I still don't know why you're shouting.

Hala neden bağırdığını bilmiyorum. Ben

I'm not shouting.

bağırmıyorum.

It sounds like it here.

Burada öyle görünüyor.

So we've got at least one person on

Yani,

whose, you know, she likes to watch high culture.

yüksek kültürü izlemeyi sevdiği en az bir kişi var.

It is, isn't it, When you watch that that Vienna concert, Mr.

Öyle, değil mi, Viyana konserini izlediğinizde, Bay

Duncan, it just seems like you're at the pinnacle of culture in in Europe.

Duncan, Avrupa'da kültürün zirvesindeymişsiniz gibi geliyor.

It does to me. We like that music at the beginning.

Bana öyle geliyor. Başlangıçtaki müziği seviyoruz.

They always play with a lot of European, like the Eurovision

Eurovision

and also with with that with the Vienna New Year concerts.

ve bununla birlikte Viyana Yeni Yıl konserleri gibi her zaman birçok Avrupalı ​​ile çalıyorlar.

They always play that music at the beginning, don't they? Yes.

Başlangıçta hep o müziği çalıyorlar değil mi? Evet.

Well, it's doo doo doo doo doo doo doo doo doo doo.

Pekala, bu doo doo doo doo doo doo doo doo doo doo.

They always tell you that it may certainly makes me feel very European.

Size her zaman bunun beni çok Avrupalı ​​hissettirebileceğini söylerler.

Okay.

When they play that music at the beginning of things, it just

Tamam aşkım.

Her şeyin başında o müziği çaldıklarında, Birleşik

it just makes it seem so special to us here in the UK.

Krallık'ta bizim için çok özel görünmesini sağlıyor.

Is there a doctor in the house?

Evde doktor var mı? Ben

I'm fine.

iyiyim.

I'm just full of life with the New Year. Mr.

Yeni Yıl ile sadece hayat doluyum. Bay

Duncan 2023 rolls of the tongue.

Duncan 2023 dil yuvarlaması.

It won't last.

Sürmeyecek.

It probably won't.

Muhtemelen olmayacak.

It won't last until the end of today.

Bugünün sonuna kadar sürmeyecek.

I was a bit miserable yesterday, wasn't I, Mr. Duncan?

Dün biraz mutsuzdum, değil mi Bay Duncan?

Well, almost every other day.

Neredeyse her gün.

You are miserable, to be honest with you.

Dürüst olmak gerekirse, mutsuzsun.

But yes, we are here today. It's New Year's Day.

Ama evet, bugün buradayız. Yeni yıl günü.

I hope you're having a good time.

Umarım iyi vakit geçiriyorsundur.

Can I say congratulations to Victor Cetus?

Victor Cetus'u tebrik edebilir miyim?

It's nice to see you back where you belong. At the top.

Seni ait olduğun yerde görmek güzel. Tepede.

Congratulations.

Tebrikler.

You were first on today's live chat.

Bugünün canlı sohbetinde ilk sen vardın.

Was the first New Year celebration

for our first person on the live chat today.

Bugün canlı sohbetteki ilk kişimiz için ilk Yeni Yıl kutlamasıydı.

Yes, that's so well done. Well done to you.

Evet, bu çok iyi yapılmış. aferin sana

And hello to everyone else.

Ve diğer herkese merhaba.

We have Mohsin here.

Burada Muhsin var.

We have Beatrice, We have Palmira.

Beatrice'imiz var, Palmira'mız var.

We have O of course we have Luis Mendez.

O'muz var tabii ki Luis Mendez'imiz var.

Jesus, who was always at the top there.

Orada her zaman zirvede olan İsa.

I don't know how it works, how you get onto the live stream.

Nasıl çalıştığını, canlı yayına nasıl girdiğini bilmiyorum.

Firstly, it must be Well, Lewis was at first, I know, but I'm not saying that.

İlk olarak, Lewis ilk başta öyle olmalı, biliyorum ama bunu söylemiyorum.

I'm just saying I wonder how it is. What you have to do.

Sadece nasıl olduğunu merak ettiğimi söylüyorum. Ne yapmak zorundasın.

Does anything.

Herhangi bir şey yapar.

Is it just if a lot of people all at the same time, is it is it is it fair?

Sadece aynı anda birçok insan mı , bu adil mi?

Is it actually representative of I mean, it's not really a competition,

Aslında temsili mi yani, bu gerçekten bir yarışma değil,

but I mean, you get to be first on there.

ama demek istediğim, orada birinci olacaksın.

Do you have to be you have to be typing quickly or do you just keep typing?

Hızlı yazmak zorunda mısın yoksa yazmaya devam mı ediyorsun?

I think it's more about the clicking than the typing.

Bence yazmaktan çok tıklamakla ilgili.

The clicking rather clicking typing.

Tıklayarak yerine tıklayarak yazarak.

You've got to have a very fast finger.

Çok hızlı bir parmağın olmalı.

You see, that finger has to be incredibly fast.

Görüyorsun, o parmak inanılmaz derecede hızlı olmalı.

Like Superman.

Süpermen gibi.

It's Superman was clicking his mouse when he was looking

Superman,

at some of those pictures of Supergirl.

Supergirl'ün fotoğraflarından bazılarına bakarken faresini tıklıyordu.

Beatrice says that the Paris fire works were very nice as well.

Beatrice, Paris itfaiyesinin de çok güzel olduğunu söylüyor.

Probably nicer than the London ones.

Muhtemelen Londra'dakilerden daha güzel. Elbette

Not that there's a competition,

bir rekabet olduğundan değil

although, of course.

.

Yeah, not that there's a competition, but never mind.

Evet, bir rekabet olduğundan değil ama boşver.

There isn't a competition.

Bir rekabet yok.

But it always is a competition every, every year.

Ama her zaman, her yıl bir yarışmadır.

I didn't see the French ones actually, I saw the Australian ones as usual.

Aslında Fransızları görmedim, her zamanki gibi Avustralyalıları gördüm.

They always do that same thing where they launch all of the fireworks

from Sydney Harbour Bridge, always every year.

Her yıl Sydney Harbour Bridge'den tüm havai fişekleri fırlattıklarında hep aynı şeyi yapıyorlar.

And here in London, well, not here in London

Ve burada Londra'da, şey, burada Londra'da değil

because we're not in London but here in the UK, in London

çünkü biz Londra'da değiliz ama burada Birleşik Krallık'ta, Londra'da

they always launch fireworks

her zaman

from the London Eye, that big wheel.

London Eye'dan, o büyük tekerlekten havai fişek fırlatırlar.

And to be honest with you, it's getting a bit boring every year.

Ve sana karşı dürüst olmak gerekirse, her yıl biraz sıkıcı olmaya başladı .

They do it the same way.

Aynı şekilde yapıyorlar.

What I want to see Steve, I want to see the Houses of Parliament

Steve'i görmek istediğim şey, parlamento binalarının

covered with fireworks and Big Ben.

havai fişekler ve Big Ben ile kaplı olduğunu görmek istiyorum.

I want to see Big Ben, the clock exploding with fireworks.

Big Ben'i, havai fişeklerle patlayan saati görmek istiyorum.

So that would be interesting and dramatic.

Bu ilginç ve dramatik olurdu.

And and I think it would be a good way to lose the London eye, isn't it as though that's

Ve bence bu, Londra'nın gözünü kaybetmek için iyi bir yol olurdu, sanki

you know, that hasn't even been there for long, has it?

uzun zamandır orada olmayan bir şey değil mi? Sağdan

It's just a revolving thing that you go on the right, isn't it, rotating.

gittiğin dönen bir şey, değil mi, dönüyor.

It shouldn't really be the focus of what's going on in London.

Londra'da olup bitenlerin odak noktası bu olmamalı.

I agree. I see. So come on, everyone.

Kabul ediyorum. Anlıyorum. Haydi millet.

Next year, when the next year comes,

Gelecek yıl, gelecek yıl geldiğinde,

when 2024 arrives, can we can

2024 geldiğinde

we put the fireworks somewhere else?

havai fişekleri başka bir yere koyabilir miyiz?

You heard the French actor Beau reveal Bovill.

Fransız aktör Beau'nun Bovill'i ifşa ettiğini duydunuz.

Well, I'm not I haven't heard of him the way you pronounce it

Şey, ben değilim, Boonville gibi telaffuz ettiğiniz gibi onun adını duymadım

sounds like Boonville.

.

Do you look like him?

ona benziyor musun

Well, apparently, according to Nystrom,

Görünüşe göre Nystrom'a göre

I looked like the famous legendary French actor.

ünlü efsanevi Fransız aktör gibi görünüyordum.

I'll have to look that up.

Buna bakmam gerekecek.

I will look that up on on Google

after we've been on this live stream today

Bugün canlı yayına girdikten sonra bunu Google'da arayacağım

and just see whether you're insulting me or in fact, it's a compliment.

ve bana hakaret mi ediyorsun yoksa iltifat mı ediyorsun bir bakacağım.

I'm assuming. Of course it's a compliment.

Tahmin ediyorum. Tabii ki bu bir iltifat.

It is true.

Bu doğru.

It is true that Mr.

Bay

Steve does look like a lot of people.

Steve'in pek çok insana benzediği doğru.

He looks a little bit like Prince William, Prince Edward.

Biraz Prens William, Prens Edward'a benziyor.

In fact, all of the royal family, including Prince, are fine

Aslında, Prens de dahil olmak üzere tüm kraliyet ailesi iyi

because they've all got their eyes are all close together in some of mine a bit.

çünkü hepsinin gözleri birbirine yakın, bazılarında benimkilerde biraz.

He also looks a little bit like Patrick Stewart.

Ayrıca biraz Patrick Stewart'a benziyor.

Make it so he gets to engage.

Etkileşime girmesini sağlayın.

I wish you would.

Keşke yapsaydın.

I wish you would.

Keşke yapsaydın.

And also Bruce Willis, of course.

Ve tabii ki Bruce Willis'i de.

Bruce Willis.

Bruce Willis.

Mr. Steve is often stopped in the street in much Wenlock.

Bay Steve, Wenlock'un çoğunda sokakta sık sık durdurulur.

A lot of people say, Hey, has anyone ever told you that you look a little bit like Bruce Willis?

Pek çok insan, Hey, sana hiç biraz Bruce Willis'e benzediğini söyleyen oldu mu?

And Steve gets very flattered by that.

Ve Steve bundan çok gurur duyuyor.

I don't know what you're doing there, Bruce, but he's always got a gun, hasn't he?

Orada ne yaptığını bilmiyorum Bruce ama her zaman bir silahı vardır, değil mi?

As there were shooting people. Okay.

Ateş eden insanlar olduğu için. Tamam aşkım.

No, at the moment.

Hayır, şu anda.

Oh, why not?

Oh! Neden olmasın?

Oh, he's not very well, is he not?

Oh, o pek iyi değil, değil mi?

Unfortunately.

Maalesef.

So here we are then.

İşte o zaman buradayız.

We have a new year, but unfortunately,

Yeni bir yıla giriyoruz ama ne yazık ki

it's still the same old faces.

hala aynı eski yüzler.

I'm sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

I might this year. I might decide.

Bu yıl olabilirim. karar verebilirim.

Did you know we have we actually have

Aslında burada Wenlock'ta gerçekleşen estetik ameliyatlarımız olduğunu biliyor muydunuz?

cosmetic surgery

taking place here in much Wenlock.

There are two clinics in much Wenlock,

Wenlock'ta iki klinik var

and they will actually do cosmetic surgery.

ve aslında estetik ameliyat yapacaklar.

Now, don't ask me how I know.

Şimdi, bana nasıl bildiğimi sorma.

Let's just say I found out by chance.

Tesadüfen öğrendim diyelim.

But there are.

Ama var.

There are two places in much Wenlock, and they will do

Wenlock'ta iki yer var ve yapacaklar,

they will give you all of the nip round here and the tucks round here.

size buradaki tüm kıstırmaları ve buradaki kıvrımları verecekler.

So so I might go along and see how much the the bargain

Bu yüzden devam edip pazarlık makyajının ne kadar

facelift will be.

olacağını görebilirim.

So maybe they can pull all of this back and maybe they can tuck this away

Yani belki tüm bunları geri çekebilirler ve belki bunu ortadan kaldırabilirler

and then suddenly I will look young and fresh, and then we'll attract lots of new viewers.

ve sonra aniden genç ve canlı görüneceğim ve o zaman birçok yeni izleyici çekeceğiz.

Hopefully your viewership will go up.

İzlenme sayınızın artması dileğiyle.

So that's a New Year's.

Yani bu bir Yeni Yıl.

That's one New Year's, a sister revolution, New Year's resolution.

Bu bir Yeni Yıl, kardeş devrim, Yeni Yıl kararı.

Well, it would be a revolution resolution

to get a

facelift so that we can promote your channel more.

Kanalınızı daha fazla tanıtabilmemiz için bir makyaj yaptırmak devrim niteliğinde bir karar olur.

YouTube will see this youthful face that we're saying be we've got to change the algorithms for Mr.

YouTube, Bay Duncan için algoritmaları değiştirmemiz gerektiğini söylediğimiz bu genç yüzü görecek

Duncan. Yes, you can.

. Evet yapabilirsin.

You can attract all this advertising for young people now. Yes.

Tüm bu reklamları artık gençler için çekebilirsiniz . Evet.

Yes. Good idea.

Evet. İyi bir fikir.

This is the problem.

Sorun bu.

We're too old to YouTube now.

Artık YouTube için çok yaşlıyız.

Thinks that we're far too old to be here.

Burada olmak için çok yaşlı olduğumuzu düşünüyor.

But what do you think?

Ama sen ne düşünüyorsun? Sence

Do you think we're too old to do this?

bunu yapmak için çok mu yaşlıyız?

Please don't answer.

Lütfen cevap verme.

Sunday is saying, Mr.

Pazar diyor ki, Bay

Duncan, I've really missed watching you live.

Duncan, sizi canlı izlemeyi gerçekten özledim.

Hello, Sally.

Merhaba Sally.

I'm guessing that you normally don't have time.

Normalde vaktin olmadığını tahmin ediyorum.

Or is that the wrong time for you to watch his life?

Yoksa onun hayatını izlemen için yanlış bir zaman mı?

Hello to Sally now watching live

Sally'ye merhaba, şimdi canlı izliyor

because presumably it's New Year's Day and you're free and you've got some time to spend with this.

çünkü muhtemelen yılbaşı ve boşsunuz ve bununla geçirecek biraz zamanınız var.

How lovely.

Ne kadar sevimli.

Sally Masood and Oti, who?

Sally Masood ve Oti, kim?

That's a song. Yes, Chinese.

Bu bir şarkı. Evet, Çinli.

And I sort of stand at the back of you and pull your face back

Ben de bir nevi senin arkanda duruyorum ve yüzünü geri çekip

and see if everyone thinks you look younger.

herkesin senin daha genç göründüğünü düşünüp düşünmediğini görüyorum.

Well, I've just done that.

Pekala, bunu yeni yaptım.

I did that, and I can do it myself, So, see, the movie stars used to used

Bunu ben yaptım ve kendim de yapabilirim, Bakın, film yıldızları eskiden

to staple the skin back on on the back of their neck, didn't they?

boyunlarının arkasındaki deriyi zımbalarlardı, değil mi?

Yeah.

The problem is, if you do it too often, you.

Evet.

Sorun şu ki, bunu çok sık yaparsanız, siz.

It becomes an impossible for you to actually

form any expressions on your face. So.

Yüzünüzde gerçekten herhangi bir ifade oluşturmanız imkansız hale gelir. Bu yüzden.

Well, that's what the Botox does, isn't it?

Botoksun yaptığı da bu değil mi?

It stops all your muscles working in this channel.

Bu kanalda çalışan tüm kaslarınızı durdurur.

That will about there being scientific is a

Bilimsel olma konusundaki irade,

it numbs all muscles so they can't react.

tüm kasları uyuşturur, böylece tepki veremezler.

So you end up with this

Böylece,

expressionless face, though

there are lots of actors and actresses around now

çevrenizde yüzlerinden estetik ameliyat geçirmiş pek çok aktör ve aktris olmasına rağmen, sonunda bu ifadesiz yüzle karşılaşıyorsunuz

who've all had plastic surgery on their faces. So.

. Bu yüzden.

So we have two places now.

Yani artık iki yerimiz var.

There is one place, and they will do all of your teeth to those two places.

Bir yer var ve bütün dişlerinizi o iki yere yapacaklar. Dişlerindeki

They'll do all of the cosmetic surgery on your on your teeth.

tüm estetik ameliyatları yapacaklar .

They will take all of your teeth out

Tüm dişlerinizi çıkaracaklar

and then they will replace them

ve sonra onları

with pieces of your kitchen sink.

mutfak lavabonuzun parçalarıyla değiştirecekler.

At least that's what it looks like if Claudia does that, don't you?

En azından Claudia bunu yaparsa öyle görünüyor, değil mi?

Claudia, does this cosmetic surgery where you have

Claudia,

all these bright white teeth fitted in your mouth and the.

tüm bu parlak beyaz dişlerin ağzına ve ağzına yerleştirildiği bu estetik ameliyatı yapıyor.

And it's quite odd to see, isn't it, when people are sort of 50 or 60 years old

Ve görmek oldukça tuhaf, değil mi, insanlar 50-60 yaşlarındayken

and then they're on television, they suddenly smile and their teeth are so white.

televizyona çıktıklarında aniden gülümserler ve dişleri çok beyazdır.

It just looks it's jarring.

Sarsıcı görünüyor.

It looks it's any age.

Her yaşta görünüyor.

I know, but it looks worse if you're old.

Biliyorum, ama yaşlıysan daha kötü görünüyor. Güldüğünüzde

It just looks ridiculous when you smile and these giant white teeth

gülünç görünüyor ve

that are far too large and perfect,

çok büyük ve mükemmel olan bu dev beyaz dişler

they just sparkle.

parlıyor.

They look they look great, maybe in real life, but on television they always look a bit ridiculous.

Harika görünüyorlar, belki gerçek hayatta ama televizyonda her zaman biraz gülünç görünüyorlar.

You need some flaws, so you can you can have your teeth replaced.

Bazı kusurlara ihtiyacınız var, böylece dişlerinizi değiştirebilirsiniz.

All of them.

Hepsi.

They will replace all of your teeth with new ones and they'll give you Botox as well.

Tüm dişlerinizi yenileriyle değiştirecekler ve size botoks da yapacaklar.

They will even inject Botox into your face

Hatta

to make it all lovely and fresh looking.

güzel ve taze görünmesini sağlamak için yüzünüze Botoks enjekte edecekler.

I haven't seen Claudia yet.

Claudia'yı henüz görmedim.

We can ask Claudia if she does that

Claudia'ya o büyüyü yapıp yapmadığını sorabiliriz

magical.

.

They just replace.

Sadece değiştirirler.

There's a name for it.

Bunun bir adı var.

Isn't that

Bu

put crowns on or.

taç koymak değil mi?

I think they have.

Bence var.

They're probably implants, aren't they. Yes.

Muhtemelen implantlardır, değil mi? Evet.

Well they titanium implant. Yes.

Peki onlar titanyum implant. Evet.

They think that if you've got teeth already they will just use a machine to grind them down

Zaten dişleriniz varsa, onları öğütmek için bir makine kullanacaklarını

and then they will hammer, they will put new teeth over them so they don't use hammers.

ve sonra çekiçleyeceklerini, çekiç kullanmamak için üzerlerine yeni dişler takacaklarını düşünüyorlar.

That's that's when you put a cap on isn't it.

İşte o zaman şapka takarsın değil mi?

A cap we call it. Yes.

Bir şapka diyoruz. Evet.

But sometimes I think they take them out completely and then put completely new ones in with.

Ama bazen onları tamamen çıkardıklarını ve sonra tamamen yenilerini koyduklarını düşünüyorum.

So those Valium.

Yani bu Valium.

Yeah. So implants. Implants. Yes.

Evet. Yani implantlar. İmplantlar. Evet.

So all sorts of things you can, you can have skin peels as well.

Yani yapabileceğiniz her türlü şey, cilt soyma da yaptırabilirsiniz.

There is a place that will do skin peels

Cilt peelingi yapan bir yer var

so they put the stuff on your face, it's like acid

yüzünüze sürüyorlar asit gibi oluyor

and then it peels off and takes the top layer of your skin away.

sonra soyuluyor ve cildinizin üst tabakasını alıp götürüyor.

I'm sure one day I might need that.

Eminim bir gün buna ihtiyacım olabilir.

But I mean,

obviously at the moment, being young as I am, I think that day is today.

Ama açıkçası,

şu anda genç olduğum için o günün bugün olduğunu düşünüyorum.

I obviously don't need it.

Açıkçası buna ihtiyacım yok.

One day I might I might have to go

Bir gün

that way, but I'm staying out of the sun.

o tarafa gitmek zorunda kalabilirim ama güneşten uzak duruyorum.

There we go.

That's my advice to anybody who wants to keep young, beautiful skin, stay out of the sun.

Oraya gidiyoruz. Cildini

genç ve güzel tutmak isteyenlere tavsiyem bu, güneşten uzak durun.

Well, it's very easy to do that today.

Bugün bunu yapmak çok kolay.

Too late if you've already spent 30 years in the sun,

Güneşte 30 yıl geçirdiyseniz çok geç,

but not if you're young.

ama gençseniz değil.

And you want to think I want to keep young looking skin

Ve mümkün olduğu kadar uzun süre genç görünen bir cilde sahip olmak istediğimi düşünmek istiyorsanız

for as long as possible, just wear a hat.

, şapka takmanız yeterli.

Yeah.

We are really staying away from what I was talking about though.

Evet.

Yine de bahsettiğim şeyden gerçekten uzak duruyoruz.

New Year's resolution.

Yeni yıl kararı.

Yeah.

So mine this year is to have my face replaced.

Evet.

Yani bu yıl benimki yüzümün değiştirilmesi.

So I might find a famous film star and I might say,

Böylece ünlü bir film yıldızı bulabilirim ve şunu söyleyebilirim,

Can you make me look like that particular film star?

Beni o film yıldızı gibi gösterebilir misin?

I'm not sure who I want to look like at the moment.

Şu anda kime benzemek istediğimden emin değilim.

Maybe something like that.

Belki böyle bir şey.

But but I'm hoping they do it very cheaply as well.

Ama umarım bunu da çok ucuza yaparlar.

Maybe I could just wear a rubber mask over this instead.

Belki bunun yerine lastik bir maske takabilirim.

So do you have any New Year's resolutions out there?

Peki sizin yeni yıl kararlarınız var mı?

And you to plan?

Ve plan yapacak mısın?

Yes. Tell us and we will.

Evet. Bize söyleyin, biz yapalım.

We will keep we will hold you to them.

Seni onlara tutacağız.

So every week we can say, because that's what you think you need with the New Year's resolution

Yani her hafta söyleyebiliriz, çünkü Yeni Yıl kararında

or a New Year resolution is

veya Yeni Yıl kararında ihtiyacın olduğunu düşündüğün şey,

you want somebody to hold you to account,

birinin seni hesaba çekmesini,

somebody to keep reminding you, Oh,

birinin sana sürekli hatırlatmasını istiyorsun, Ah,

do you remember you said you were going to do this.

gideceğini söylediğini hatırlıyor musun? Bunu yapmak için.

How are you doing?

Nasılsın?

How are you progressing? What have you done?

Nasıl ilerliyorsun? Sen ne yaptın?

And then that person might say, Well, I haven't done anything yet.

Ve sonra o kişi, Henüz hiçbir şey yapmadım diyebilir.

Oh, we asked you.

Ah, sana sorduk.

Right, I forgot about that. Sorry.

Doğru, bunu unutmuşum. Üzgünüm.

Thank you very much for reminding me this.

Bunu bana hatırlattığın için çok teşekkür ederim.

Is this your inner monologue?

Bu senin iç monoloğun mu?

Yeah, it's yes, because you write that we say this every year.

Evet, evet, çünkü bunu her yıl söylediğimizi yazıyorsunuz.

You write a new year resolutions. Yes.

Yeni yıl kararları yazıyorsunuz. Evet.

Or resolutions, plural.

Veya çözünürlükler, çoğul.

And you write them down.

Ve sen onları yaz.

And then you.

Ve sonra sen.

You forget about you go back to work and you forget all about them, don't you?

İşe geri döndüğünü unutuyorsun ve hepsini unutuyorsun, değil mi?

You've got to remind yourself all the time.

Kendinize sürekli hatırlatmanız gerekiyor.

What did I say?

Read it. Yeah. So what did I say? Yes, I said, I do this.

Ne dedim?

Oku onu. Evet. Peki ben ne dedim? Evet, bunu yapıyorum dedim.

And when you read it, it sort of makes it more real and it gives you that incentive to actually do it.

Ve onu okuduğunuzda, onu bir nevi daha gerçek kılıyor ve sizi gerçekten yapmanız için o teşviki veriyor. Ele

Are you possessed?

geçirilmiş misin?

No, I'm just. I'm.

Hayır, ben sadece. Ben.

I should be a motivational speaker, Mr.

Motive edici bir konuşmacı olmalıyım, Bay

Duncan, I think you've been inhabited by a spirit or something.

Duncan, sanırım bir ruh ya da onun gibi bir şey sizi mesken tuttu.

But the spirit of New Year, Mr. Duncan. Okay.

Ama Yeni Yıl ruhu, Bay Duncan. Tamam aşkım.

Why can't you be this happy?

Neden bu kadar mutlu olamıyorsun?

Normally, in a normal life, but we're not live on the Internet.

Normalde normal bir hayattayız ama internette canlı yaşamıyoruz.

Oh, no, wait there, Steve Yeah, let's just do something because we do have a programme to present.

Oh, hayır, orada bekle Steve Evet, bir şeyler yapalım çünkü sunacak bir programımız var.

I know, I know.

Biliyorum biliyorum.

You like just to keep doing lots of different things, but we do have a few things we've got to say.

Pek çok farklı şey yapmaya devam etmeyi seviyorsunuz ama bizim de söylememiz gereken birkaç şey var.

Can I say a big thank you to Catherine?

Catherine'e büyük bir teşekkür edebilir miyim?

Stephanie and also Massimo for your lovely donations

that we received over the past three or four days.

Son üç veya dört gün içinde aldığımız güzel bağışlarınız için Stephanie ve ayrıca Massimo.

We've been pretty busy, as you can probably guess,

Oldukça meşguldük, muhtemelen tahmin edebileceğiniz gibi, Noel ile Yeni Yıl arasında

it is always a strange time

her zaman garip bir zaman vardır

between Christmas and the New Year.

.

I always think it's a really weird period.

Her zaman bunun gerçekten garip bir dönem olduğunu düşünürüm. Bu

It is.

.

It is really a period of reflection, isn't it?

Gerçekten bir düşünme dönemi, değil mi?

I think, because suddenly if you're not working, you've got this week

Sanırım, çünkü aniden çalışmıyorsanız, bu haftanız var

when.

.

Hmm, what did I do last year.

Hmm, geçen yıl ne yaptım?

Oh yes. Ooh, that wasn't very good.

Oh evet. Ah, bu pek iyi değildi.

Or you reflect, don't you.

Ya da düşünüyorsun, değil mi?

You reflect, you think about what you did last year

Düşünürsünüz, geçen yıl ne yaptığınızı düşünürsünüz

and you might come up with a conclusion

ve her ne sebeple olursa olsun sizin

that it was a good year for you or a bad year for you for whatever reason.

için iyi ya da kötü bir yıl olduğu sonucuna varabilirsiniz .

On balance, did you you know, did you sort of progress in some things?

Dengede, biliyor muydunuz, bazı şeylerde ilerleme kaydettiniz mi?

Did you maybe go backwards with others?

Belki başkalarıyla geriye gittin mi?

But overall, was it did you make any progress in things that you wanted to do?

Ama genel olarak, yapmak istediğiniz şeylerde herhangi bir ilerleme kaydettiniz mi ?

And then you might get depressed because you might think, oh,

Ve sonra depresyona girebilirsin çünkü, ah,

I didn't have a you know, I didn't do that.

bende bir şey yok, bunu yapmadım diye düşünebilirsiniz.

It didn't go very well.

Pek iyi gitmedi.

So I think you need to reflect and think about the things that went well.

Bu yüzden, iyi giden şeyleri yansıtmanız ve düşünmeniz gerektiğini düşünüyorum.

Forget about the things that didn't go well.

İyi gitmeyen şeyleri unutun.

Just think about the things that went well.

Sadece iyi giden şeyleri düşün.

Think of the positives, and then think about how you want to move forward in the new year. Yes.

Olumlu yönleri düşünün ve ardından yeni yılda nasıl ilerlemek istediğinizi düşünün. Evet.

What about what, about 2022?

Peki ya 2022 hakkında?

Well, what were the wonderful happy highlights?

Peki, harika mutlu anlar nelerdi?

Oh, let me just think, how long have we got Mr.

Oh, bir düşüneyim, ne kadar zamandır Bay Duncan'ı tutuyoruz?

Duncan just to.

Oh, you know, what about when we got that one, right? Yes.

Oh, bilirsin, ya onu aldığımız zaman, değil mi? Evet.

Oh, no, no, no, not that either.

Oh, hayır, hayır, hayır, o da değil.

Oh, what about what the any moment.

Oh, ne olursa olsun her an.

Let me just think.

Bir düşüneyim.

Just think carefully, Steve. Okay. For you.

Sadece dikkatlice düşün, Steve. Tamam aşkım. Senin için.

What about the live streams? They were quite good.

Canlı yayınlar ne olacak? Oldukça iyiydiler.

I quite enjoyed. And I you know what?

oldukça keyif aldım. Ve ben ne biliyor musun?

I can't think of anything.

Hiçbir şey düşünemiyorum.

I can't think of anything.

Hiçbir şey düşünemiyorum.

Anything that was good last year besides us being together.

Geçen yıl birlikte olmamız dışında iyi olan her şey .

By the way, do you like my new camera?

Bu arada, yeni kameramı beğendin mi?

Look how close we are now.

Bak şimdi ne kadar yakınız.

Oh, that's a bit.

Ah, bu biraz.

Well, Mr.

Duncan, all our flaws are being seen with back to back

Pekala, Bay

Duncan, arka arkaya

to facelift mode.

yüz germe modunda tüm kusurlarımız görülüyor.

Did you enjoy that? I think I need Botox around here.

Bundan zevk aldın mı? Sanırım burada Botox'a ihtiyacım var.

My eyes, I've always had always had lots of laughter lines.

Gözlerim, hep bol kahkahalı repliklerim olmuştur.

They call them laughter like crow's feet.

Kaz ayağı gibi kahkahalar diyorlar onlara. Gülme

I don't know how you've got laughter lines, crow's feet.

çizgileriniz nasıl oluyor bilmiyorum , kaz ayakları.

Thanks a lot.

Çok teşekkürler.

You know, I've had a how you've you've actually got I think you must have been born with them.

Biliyor musun, aslında sahip olduğun bir şeye sahibim, sanırım onlarla doğmuş olmalısın.

They call them crow's feet, don't they.

Onlara kaz ayağı diyorlar, değil mi? Ki

Which is an unkind term. Yes.

bu kaba bir terimdir. Evet.

Oh you've got crow's feet.

Oh, kaz ayakları var.

Never say to a woman I'm just admiring your crow's feet.

Bir kadına asla kaz ayaklarına hayran olduğumu söyleme.

Oh. To a man for that matter. But a woman especially.

Ah. Bu konuda bir adama. Ama özellikle bir kadın.

Well, she will she will punch your lights out to surface.

Pekala, o senin ışıklarını yüzeye çıkaracak. Bir

There's lots of things, isn't there, as well.

sürü şey var, değil mi?

You get, you get the.

Alırsın, alırsın.

You get the little marks.

Küçük notları alırsın.

Can I use your face as an example?

Yüzünüzü örnek olarak kullanabilir miyim?

Normally here you get little lines

Normalde burada küçük çizgiler vardır

and they call those number elevens because it looks like number 11.

ve bu numaralara on bir numara derler çünkü 11 numaraya benziyorlar

You spend a lot of time frowning at your arms approvingly.

. Bende

Oh, I have them. So.

var. Bu yüzden.

So I've got I've got number 11 coming slowly,

Yavaş yavaş gelen 11 numaram var,

coming very slowly on my forehead and thinking I've got any.

alnıma çok yavaş geliyor ve bende var sanıyorum.

And if you frown a lot you're always sort of not that like that.

Ve eğer çok kaşlarını çatarsan, her zaman böyle değilsindir.

And that's.

Ve bu.

Yeah. So I'm not going to frown.

Evet. Bu yüzden kaşlarımı çatmayacağım.

What I love about your face is it looks like someone's just inflated a hot air balloon

Yüzünün sevdiğim yanı, birinin sıcak hava balonunu şişirmiş gibi görünmesi

with, with a face on it because it's right quite often.

, üzerinde bir yüz var çünkü çoğu zaman doğru oluyor. Bu

Is it.

mu.

But it's No, that's a compliment because it's flawless.

Ama Hayır, bu bir iltifat çünkü kusursuz.

It's not flawless.

Kusursuz değil.

I've got crow's feet. Mr.

Bende kaz ayakları var. Bay

Duncan Crow's feet, yes.

Duncan Crow'un ayakları, evet.

But as you say, they are laughter lines. Yes.

Ama senin de dediğin gibi bunlar gülme dizeleri. Evet.

I've always had them, even when I was a young child.

Küçük bir çocukken bile onlara hep sahiptim.

You watch picture, look at pictures of me when I was a young lad.

Resim izliyorsun, ben genç bir delikanlıyken fotoğraflarıma bakıyorsun.

So I had them then. So I must have been a happy child.

Ben de o zaman onlara sahiptim. Bu yüzden mutlu bir çocuk olmalıyım.

Something went wrong,

obviously, between childhood and adulthood, but

Açıkçası, çocukluk ve yetişkinlik arasında bir şeyler ters gitti, ancak

I'm always happy when I'm on the live stream.

canlı yayındayken her zaman mutluyum.

I think it was a slow process.

Bence yavaş bir süreçti.

Rosie said that Claudia is cooking.

Rosie, Claudia'nın yemek yaptığını söyledi.

Oh, I see. So?

Ah anlıyorum. Bu yüzden?

So Claudia is literally in the kitchen cooking something.

Yani Claudia tam anlamıyla mutfakta bir şeyler pişiriyor.

Well, if you are listening, Claudia, we are here now talking to you live.

Eğer dinliyorsan Claudia, şimdi burada seninle canlı olarak konuşuyoruz.

And I hope you are having a good time in your kitchen today.

Ve umarım bugün mutfağınızda iyi vakit geçiriyorsunuzdur .

Few people have said that they are slightly concerned

Çok az insan, ciddi bir şekilde yüz germe yaptırmayı düşünüyor olabileceğiniz konusunda biraz endişe duyduklarını söyledi

that you may be seriously thinking of having a facelift.

.

Mr. Duncan isn't going.

Bay Duncan gitmiyor.

Isn't is just a joke. Well, it's a joke.

Sadece bir şaka değil mi? Bu bir şaka.

No, it's not a joke.

Hayır, şaka değil.

I want to.

İstiyorum.

But you need one. Yes, but you're not going to. It's.

Ama birine ihtiyacın var. Evet, ama gitmeyeceksin. Onun.

No. Well, you're not going to actually have one.

Hayýr. Aslında bir tane olmayacak.

No, because I can't avoid it.

Hayır, çünkü ondan kaçamam.

It's only for the rich.

Sadece zenginler içindir. Yüzlerini yeniden yaptırabilecek

The rich, wealthy people who can have their face reconstructed.

zengin, varlıklı insanlar .

We don't want that because you look silly.

Aptal göründüğün için bunu istemiyoruz.

Everyone looks like Sharon Osborne.

Herkes Sharon Osborne'a benziyor.

I think when you start having cosmetic surgery

Bence ünlülerin yaptığını gördüğümüz ölçüde estetik ameliyat olmaya başladığınızda

to the extent that we see celebrities doing it,

, sanırım sekiz yaşındaki insanlara olan

I think it comes across as I think you lose respect for

saygınızı kaybettiğinizi düşünüyorum

for for people of eight because you think, oh,

çünkü, ah,

you're obviously quite vain. Yes.

kesinlikle oldukça kibirli olduğunuzu düşünüyorsunuz. Evet.

Because it's vanity, isn't it,

Çünkü gidip estetik yaptırman kibir, değil mi?

that you would go and have cosmetic surgery.

Well, that that public figures.

Peki, bu tanınmış kişiler.

So I have to be honest and I'm being serious here.

Bu yüzden dürüst olmalıyım ve burada ciddiyim.

Steve thinks I'm just having a joke.

Steve sadece şaka yaptığımı düşünüyor.

But I think it's serious thing because image image is everything.

Ama bence bu ciddi bir şey çünkü imaj imaj her şeydir.

If you want to be in the public domain, if you want to be famous or if you want to be on show.

Kamu malı olmak istiyorsanız, ünlü olmak istiyorsanız veya şov yapmak istiyorsanız.

So you only have to go on the social media's such as?

Yani sadece sosyal medya gibi yerlere mi gitmeniz gerekiyor?

Well, Facebook maybe, but Instagram, Instagram especially.

Şey, Facebook belki, ama Instagram, özellikle Instagram.

And I went on Instagram this morning and I don't know if you've ever done it,

Ve bu sabah Instagram'a girdim ve hiç yaptın mı bilmiyorum

but if you if you keep going through all of the feeds

ama tüm beslemeleri gözden geçirmeye devam edersen

and then and then, of course, Instagram

ve sonra tabii ki Instagram

will start to recommend things to you and they will start to promote things.

sana bir şeyler önermeye başlayacak ve şeyleri tanıtmaya başlayacaklar.

But if you keep doing it for a very long time,

Ama bunu çok uzun bir süre yapmaya devam ederseniz,

really, really strange things start appearing.

gerçekten çok garip şeyler ortaya çıkmaya başlar.

I don't know why, but I was getting lots of lots of videos

Nedenini bilmiyorum ama

of young Korean men kissing and I have no idea why.

Koreli genç erkeklerin öpüştüğü bir sürü video alıyordum ve neden olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.

What you what is it?

sen nesin o ne

What is the trend at the moment?

Şu anda trend nedir?

There is something.

Bir şey var.

No, it's true. I'm not joking and I haven't been looking.

Hayır bu doğru. Şaka yapmıyorum ve bakmadım.

Honestly, I haven't been looking at young Korean guys kissing.

Dürüst olmak gerekirse, genç Koreli erkeklerin öpüşmesine bakmadım.

But as you go through all of the recommendations, eventually

Ancak tüm önerileri gözden geçirirken, sonunda

all of this weird stuff starts coming on the algorithms. Mr.

tüm bu garip şeyler algoritmalara gelmeye başlar. Bay

Duncan, They're feeding you this stuff, the rhythm.

Duncan, sizi bu şeyle besliyorlar, ritim.

And some of it's really weird.

Ve bazıları gerçekten garip.

It's either it's either this is what this is what Instagram is like.

Ya öyle ya da böyle, Instagram böyle bir şey.

It's either people falling over

Ya insanlar düşüp

and breaking parts of their body injuring themselves, or

vücutlarının bir kısmını kırarak kendilerini yaralıyorlar ya da

it's young Korean guys kissing each other and that's it.

genç Koreli adamlar öpüşüyor ve hepsi bu.

Has anyone else noticed this?

Bunu başka kimse fark etti mi?

And I can promise you now, I have not been looking for

Ve şimdi sana söz verebilirim,

Korean guys kissing each other, but I don't know why.

öpüşen Koreli erkekleri aramadım ama nedenini bilmiyorum.

I don't know what it is you go through and it it becomes more crazy.

Neler yaşadığını bilmiyorum ve bu daha çılgınca bir hal alıyor.

The more you swipe, the more you keep moving, the more desperate

Ne kadar çok kaydırırsanız, o kadar çok hareket etmeye devam edersiniz,

Instagram gets recommending things to you.

Instagram size bir şeyler önermeye o kadar çaresiz kalır.

And it's just the really bizarre stuff.

Ve bu sadece gerçekten tuhaf şeyler.

If you keep going and going and going, it's it's very strange.

Devam ediyorsan, gidiyorsan, bu çok garip.

There's a New Year's resolution.

Yeni yıl kararı var.

See how far how long it takes you to get down to Instagram?

Instagram'a inmenin ne kadar sürdüğünü görüyor musun?

Is it Instagram before you start seeing

Korean men doing things that are probably illegal in their own countries?

Koreli erkeklerin kendi ülkelerinde muhtemelen yasa dışı olan şeyler yaptığını görmeden önce Instagram mı ?

Oh, no, it's a big thing, really.

Oh, hayır, bu büyük bir şey, gerçekten. İşin

That's the strange part of it.

tuhaf yanı da bu.

That's the strange thing.

Garip olan da bu.

There is a whole culture in the Far East, and I think it also happens in Japan as well,

Uzak Doğu'da bütün bir kültür var ve bence bu,

where they are really, really excited

about young guys kissing each other.

genç erkeklerin birbirlerini öpmesinden gerçekten ama gerçekten heyecan duydukları Japonya'da da oluyor.

And it's a huge cultural thing.

Ve bu çok büyük bir kültürel şey.

Where did you say Mr. Duncan Romance. Mr. Steve.

Bay Duncan Romance nerede dediniz? Bay Steve.

Mr. Steve, what's the website and, uh,

Bay Steve, web sitesi nedir ve, uh,

but it is strange and I'm not even. Sir.

ama bu garip ve ödeşmiş değilim. Sayın.

No, Steve, I have to make sure that you're clear on this.

Hayır Steve, bu konuda net olduğundan emin olmalıyım.

I'm not looking for that. I'm just going through.

Bunu aramıyorum. Sadece geçiyorum.

And if you just try it later, go on to Instagram and other now, when all of the reels

Ve daha sonra denerseniz, şimdi Instagram'a ve diğerlerine gidin, tüm makaralar

and all of the short video clips get recommended,

ve tüm kısa video klipler önerildiğinde,

just keep doing that for a very long time.

bunu çok uzun bir süre yapmaya devam edin.

And then eventually all of this weird stuff starts coming up.

Ve sonunda tüm bu garip şeyler ortaya çıkmaya başlar.

And it's a very strange I don't think I'll be doing that. Mr.

Ve çok garip, bunu yapacağımı sanmıyorum. Bay

Duncan It doesn't sound like something that it sounds like it's something a bit, you know,

Duncan Kulağa bir şey gibi gelmiyor, biraz bir şey gibi geliyor, bilirsiniz,

I don't want to get involved in that sort of thing, but.

bu tür şeylere bulaşmak istemiyorum ama.

Oh, what does somebody said something about?

Oh, biri ne hakkında bir şey söyledi?

Who was it? I was going to read something out.

Kimdi? Bir şeyler okuyacaktım.

Then Giovanni Olivetti says, I want to reach a good level with my English.

Sonra Giovanni Olivetti, İngilizcemi iyi bir seviyeye getirmek istiyorum diyor.

Then I will be more outgoing and less shy. Hmm.

O zaman daha dışa dönük ve daha az utangaç olacağım. Hmm.

I build the beings.

Ben varlıkları inşa ederim. demek

I think you mean to say.

istediğini düşünüyorum.

There I spilled the beans.

Orada fasulyeleri döktüm.

Since you've revealed it, you've told everybody.

Ortaya çıkardığından beri, herkese anlattın.

You've told us if you spill the beans, it means you've said it's out there.

Bize fasulyeleri döktüğünüzde bunun dışarıda olduğunu söylediğiniz anlamına geldiğini söylediniz.

Everybody can see it. You've told everybody.

Herkes görebilir. Herkese anlattın.

Oh, by the way, someone has just said, Let me just have a look.

Oh, bu arada, az önce biri, Bir bakayım dedi.

Catarina said, I'm getting lots of feeds

Catarina, "Cristiano Ronaldo hakkında çok sayıda besleme

or lots of videos and news stories about Cristiano Ronaldo.

veya çok sayıda video ve haber alıyorum" dedi .

And yes, I've got them as well.

Ve evet, bende de var.

If I go through Instagram, then suddenly there's lots of video clips of Renaldo

Instagram'a girersem, birdenbire Renaldo'nun

doing lots of different things as well, not kissing another man that I would like to see.

da pek çok farklı şey yaptığı, görmek istediğim başka bir adamı öpmediği bir sürü video klip görüyorum.

Oh, okay.

Tamam.

But the kissing anyone?

Ama kimseyi öpmek?

Is that so?

Böylece?

So it's it's lots of strange video clips of on Cristiano Ronaldo doing

Yani, Cristiano Ronaldo'nun

not doing anything obscene but but just unusual video clips.

müstehcen bir şey yapmayan, sadece olağandışı video klipler yaptığı bir sürü garip video klip var.

It's very the internet is very strange.

İnternet çok garip.

Now I sometimes worry that what we do

Şimdi bazen yaptığımız şeyin

is a little bit too progressive, but I've realised that maybe this is quite boring

biraz fazla ilerici olduğundan endişeleniyorum, ancak bunun internette gördüğünüz diğer bazı şeylere kıyasla belki de oldukça sıkıcı olduğunu fark ettim

compared to some of the other stuff that you see on the internet.

.

I don't tell people that there's more interesting and more sexy things

İnsanlara internetin diğer kısımlarında daha ilginç ve daha seksi şeyler olduğunu söylemiyorum

going on on other parts of the internet because we want people to stay here.

çünkü insanların burada kalmasını istiyoruz.

No, you're both so handsome and sexy, says LMR Lucas.

Hayır, ikiniz de çok yakışıklı ve seksisiniz, diyor LMR Lucas.

I needed that.

Buna ihtiyacım vardı.

Thank you.

We needed that boost today.

Teşekkür ederim.

Bugün o desteğe ihtiyacımız vardı.

Yes, a new year. Confident now I can go out there.

Evet, yeni bir yıl. Artık oraya gidebileceğimden eminim.

Face the world.

Dünyayla yüzleş.

Well, thank you very much.

Çok teşekkürler.

Oh, we like him no matter what.

Ah, ne olursa olsun onu seviyoruz.

People throw at me when I'm walking down the road, I will keep this smile on my face.

Yolda yürürken insanlar bana atıyor, bu gülümsemeyi yüzümde tutacağım.

I will. That will keep me going.

Yapacağım. Bu beni devam ettirecek.

That lovely compliment will keep me going for the rest of this year.

Bu güzel iltifat beni bu yılın geri kalanında devam ettirecek.

Do you want to?

Sen istiyor musun?

You won't do.

Yapmayacaksın.

You can have a bbl, Mr.

Bir bbl alabilirsiniz, Bay

Duncan, I.

Duncan, I.

Well, I don't even want to think what that is.

Bunun ne olduğunu düşünmek bile istemiyorum.

Well, Santorini is advertising it here.

Santorini burada reklamını yapıyor.

It's a Brazilian butt lift

I could do with one of those.

Onlardan biriyle yapabileceğim bir Brezilya poposu.

My, my, my arse is dragging behind me on the floor now.

Benim, benim, benim kıçım arkamdan yerde sürükleniyor şimdi.

It's quite popular in.

Brezilya'da oldukça popüler

In Brazil.

.

According to Santorini, among women.

Santorini'ye göre, kadınlar arasında.

Oh, okay.

Tamam.

I expect some men are probably having it done as well, because I know you can have lots of things

Muhtemelen bazı erkekler de yaptırıyor, çünkü

injected into your butt cheeks to make them larger.

popo yanaklarına onları büyütmek için pek çok şey enjekte edilebileceğini biliyorum.

I've never understood that, by the way, because how do you sit down?

Bu arada bunu hiç anlamadım çünkü nasıl oturuyorsun?

Sitting down must be very, very difficult.

Oturmak çok ama çok zor olmalı.

Well, certain cultures around the world having a large posterior,

Pekala, dünyadaki bazı kültürlerin büyük bir arka,

posterior, posterior, your backside, your butt.

arka, arka, arka tarafınız, poponuz var.

If you've got a big bum. Yes.

Eğer büyük bir popon varsa. Evet. Dünyadaki bazı kültürlerde

If you've got a posterior that is actually seen as very attractive

gerçekten çok çekici görülen bir posteriora sahipseniz

in certain cultures around the world,

,

but not so much, that's what they call it,

ama o kadar da değil, buna böyle diyorlar,

but not so much in the West,

ama Batı'da o kadar değil,

but in other cultures, you know, having a large posterior seeing seen as well.

ama diğer kültürlerde, bilirsiniz, bir büyük posterior görme de görülmektedir.

I think he's saying posterior because that's the nice way of saying

Bence posterior diyor çünkü bu bence

I think bum posterior your posterior, your bottom, your bum.

poponun posteriorunda, poponda, kalçanda demenin güzel bir yolu.

Some people like buttocks, some people like big, big.

Bazı insanlar kalça sever, bazıları büyük, büyük.

But yeah, I do that.

Ama evet, bunu yapıyorum.

There's probably a website for that. Mr.

Muhtemelen bunun için bir web sitesi vardır. Bay

Duncan That's probably a song about TV, a website, probably a song about it.

Duncan Bu muhtemelen TV hakkında bir şarkı, bir web sitesi, muhtemelen onun hakkında bir şarkı.

Sure there is.

Elbette var.

I'm sure there is as well. In fact, I know there is.

eminim vardır da. Aslında var olduğunu biliyorum.

So it's interesting, isn't it, how we are we do this.

Yani ilginç değil mi biz bunu nasıl yapıyoruz.

So no real highlights from last year.

Yani geçen yıldan gerçek bir olay yok.

I suppose.

Sanırım.

For many people it was a difficult year and in all sorts of ways.

Birçok insan için zor bir yıldı ve her yönden.

But we are now into the new year.

Ama artık yeni yıla girdik.

It is a new year, a new start.

Yeni bir yıl, yeni bir başlangıç.

Everything is fresh.

Her şey taze.

It's like turning over a sheet of paper

Bu, bir kağıdı ters çevirmek gibi

and it's blank in front of you.

ve önünüzde boştur.

The future is waiting.

Gelecek bekliyor.

Take all the bad things that happened last year.

Geçen yıl olan tüm kötü şeyleri al.

Take them out of your head and throw them away.

Onları kafanızdan çıkarın ve atın.

Yeah, that's good advice.

Evet, bu iyi bir tavsiye.

Throw them out. It's good advice

Onları dışarı at. Bu iyi bir tavsiye

and just look forward to the future.

ve sadece geleceği dört gözle bekleyin.

Cast them out. It's like.

Onları kov. Gibi.

It's like having a priest come along

Bir rahibin gelip

and exorcise all of the badness from last year.

geçen yılın tüm kötülüklerini kovması gibi.

He will catch it out.

Onu yakalayacak.

He will throw holy water all over you

Her yerinize kutsal su dökecek

and bang you on the head with a crucifix and everything will go.

ve kafanıza haçla vuracak ve her şey gidecek.

Get rid of the bitterness from 2022.

2022'nin burukluğundan kurtul.

I cast you out, Demon.

Seni kovuyorum Demon.

The other thing about facelift, Mr.

Yüz germe ile ilgili diğer bir şey, Bay

Duncan, is that I read a book

Duncan, estetik cerrahi ile ilgili bir kitap okudum

having cosmetic surgery.

.

If you do facial exercises and exercise the muscles in your face,

Yüz egzersizleri yaparsanız ve yüzünüzdeki kasları çalıştırırsanız,

that can stop the sort of sagging and drooping. Hmm.

bu tür sarkma ve sarkmaları durdurabilir. Hmm.

Mm hmm.

I have to do exercise to.

Hmm.

için egzersiz yapmalıyım.

Can we have to close camera?

Kamerayı kapatmak zorunda kalabilir miyiz?

Here we go. There on the closed camera.

İşte başlıyoruz. Orada kapalı kamerada.

So these are my exercises.

Bunlar benim egzersizlerim.

These are my how to keep your face looking pert and and saggy

Bunlar benim yüzünüzü küstah ve sarkık göstermenin yolu,

is that you have to have an exercise to

egzersiz yapmanız gerektiğidir

That's enough of that.

Bu kadar yeter.

Stretch all muscles and then everything will rise up instead of drooping down.

Tüm kasları gerin ve sonra her şey düşmek yerine yükselecektir.

Can you attach weights to your lips and then use that to do. Yes.

Dudaklarına ağırlık taktıktan sonra bunu yapmak için kullanabilir misin? Evet.

Well you know what people do now?

Peki şimdi insanlar ne yapıyor biliyor musunuz?

They put their lips inside a vacuum cleaner and they suck their lips until they become big.

Dudaklarını elektrikli süpürgeye sokarlar ve büyüyene kadar emerler.

Really huge.

Gerçekten çok büyük.

Yes. That's that's you've seen you've seen women.

Evet. Gördüğün kadınları gördün.

They've got massive lips. Well, that's not from a vacuum.

İri dudakları var. Bu bir boşluktan değil.

Usually they put their mouth inside you, inside

Genellikle ağızlarını

a vacuum cleaner and put it on full and it sucks the lips out.

elektrikli süpürgenin içine sokarlar ve ağzını doldururlar ve dudaklarını emer.

And then they take it away

Sonra onu alıp götürüyorlar

and they've got these massive lips, I don't think, do they do that?

ve kocaman dudakları var, sanmıyorum, bunu yapıyorlar mı?

Yeah, I can't because I wonder what else it works on.

Evet, yapamam çünkü başka ne üzerinde çalıştığını merak ediyorum.

I'm sure that some kind of needle

Eminim bir tür iğne bir

that sort of injecting something,

şeyi enjekte ediyordur,

but it does look a bit freakish, doesn't it?

ama biraz garip görünüyor, değil mi?

Because the trouble is what happens is that you start bit

Çünkü sorun şu ki, biraz başlıyorsunuz, sanki

it's like I've said this before, it's like decorating a room, isn't it?

bunu daha önce söylemişim gibi, bir odayı dekore etmek gibi, değil mi?

You used to you decorate a room, you start and all that needs touching up.

Eskiden bir odayı dekore ederdin, başlarsın ve rötuş yapması gereken her şey.

So you do a little bit of painting here

Yani burada biraz resim yapıyorsunuz

and then you think, oh, that I probably need to have new curtains now

ve sonra, boya güzel göründüğü için muhtemelen şimdi yeni perdelere ihtiyacım olduğunu düşünüyorsunuz,

because the paint looks nice, but the curtains took out.

ama perdeler çıktı.

I'll replace the curtains.

Perdeleri değiştireceğim.

Oh, but now that, now the furniture looks old

Oh, ama şimdi bu, şimdi mobilyalar eski görünüyor,

so I better replace it as what happens with your face.

bu yüzden yüzünüze olduğu gibi değiştirsem iyi olur.

Now you start with a little bit and then you think, Oh,

Şimdi biraz başlıyorsunuz ve sonra, Ah,

I'll have my crow's feet done, and then think, Oh, what about my lips?

kaz ayaklarımı yaptıracağım diye düşünüyorsunuz ve sonra, Ah, peki ya dudaklarım?

I think my lips need to look a bit bigger.

Sanırım dudaklarımın biraz daha büyük görünmesi gerekiyor.

Oh, maybe I should get rid of that skin and my chin. Yes.

Oh, belki de o deriden ve çenemden kurtulmalıyım. Evet.

And it just escalates and then you lose

Ve sadece tırmanır ve sonra

all sense of what is right

neyin doğru neyin yeterli olduğuna dair tüm duygularınızı kaybedersiniz

and what is enough.

.

And you start to get obsessed with it this time.

Ve bu sefer ona takıntılı olmaya başlıyorsun. Ağzınıza koyabileceğiniz

So it says there is something big made of rubber that you can put in your mouth.

kauçuktan yapılmış büyük bir şey olduğu yazıyor .

And I've seen it.

Ve onu gördüm.

I've seen that thing.

O şeyi gördüm.

There is an advert. Have you seen that advert?

Bir ilan var. O ilanı gördün mü?

And it's on YouTube quite a lot with, with all of those. Yes.

Ve hepsiyle birlikte YouTube'da oldukça fazla yer alıyor. Evet.

With all of those muscle guys and they've got a giant piece of rubber in their mouth

Tüm o kaslı adamlarla ve ağızlarında dev bir lastik parçası var

and they're going oh look, look, look, look.

ve oh bak, bak, bak, bak diyorlar.

The problem is you end it with giant jaws. Yes.

Sorun şu ki, onu dev çenelerle bitiriyorsun. Evet.

So you're actually that'll stretch the skin and then when you stop doing it, you get wrinkles. Yes.

Yani aslında cildi gereceksin ve sonra bunu yapmayı bıraktığında kırışıyorsun. Evet.

So I think it's worse for you.

Bu yüzden senin için daha kötü olduğunu düşünüyorum.

Maybe just just eat a lot.

Belki sadece çok ye.

I yeah, I don't know.

Evet, bilmiyorum.

But yeah, I don't think I'll be chewing on any rubber. Mr.

Ama evet, lastik çiğneyeceğimi sanmıyorum. Bay

Jones.

No, no, but yeah, we all think about it.

Jones.

Hayır, hayır, ama evet, hepimiz bunun hakkında düşünüyoruz.

They don't we that do not know. Chewing on rubber.

Bilmeyen biz değiliz. Lastik çiğnemek. Demek

I mean, I mean having a bit of, a bit of cosmetic surgery.

istediğim, biraz, biraz estetik ameliyat olmak.

We all reach a certain age we think.

Hepimiz sanırız belli bir yaşa geliriz.

Or shall I do something John tie or should I just let nature take its course.

Yoksa John'un bağladığı bir şey mi yapmalıyım yoksa doğanın kendi akışına mı bırakmalıyım?

That's it.

If you let nature take its course, it means you just age gracefully.

Bu kadar.

Doğanın kendi akışına bırakmasına izin verirseniz, zarafetle yaşlanıyorsunuz demektir.

And I think when you see I think in the long

Ve bence uzun

run, in the long run, in the long term,

vadede, uzun vadede, uzun vadede,

once you and

sen

died and they're having cosmetic surgery because it's very

ve öldükten sonra estetik ameliyat oluyorlar çünkü

must be very stressful for your body overall.

genel olarak vücudunuz için çok stresli olmalı.

Well, I would tell you why that happens is because you're not supposed to have general anaesthetic,

Size bunun neden olduğunu söyleyebilirim çünkü genel anestezi,

general anaesthetic, stomach, general anaesthetic.

genel anestezi, mide, genel anestezi almamanız gerekiyor.

You know, you want to realise this if you become addicted to cosmetic surgery,

Hani bunu fark etmek istiyorsun, estetik bağımlısı olursan

you have to have general anaesthetic, they put you to sleep.

genel anestezi alman lazım, seni uyuturlar.

But the problem is if they if you do it too often, it can actually cause permanent

Ancak sorun şu ki, eğer bunu çok sık yaparsanız, aslında kalıcı sonuçlara neden olabilir

and quite often people who have lots and lots of cosmetic surgery,

ve sıklıkla çok sayıda estetik ameliyat geçiren kişilerde

quite often they will die of a heart attack, They will have heart problems

kalp krizinden ölürler, genel sağlık sorunları nedeniyle kalp sorunları yaşarlar.

because of having general anaesthetic to too many times.

çok fazla anestezik.

So it's not always the plastic surgery that causes the problem.

Yani soruna neden olan her zaman plastik cerrahi değildir .

It's the fact that they're they put under general anaesthetic not be good for you.

Genel anestezi altında olmaları sizin için iyi değil.

And if you have it done too many times, it really does make you

Ve çok fazla yaptırırsanız, bu sizi gerçekten

unwell and you wouldn't

rahatsız eder ve genel anestezi olmadan

want to have cosmetic surgery without general anaesthetic.

estetik ameliyat olmak istemezsiniz .

Now you would not.

Şimdi yapmazsın.

Might be a bit

of a high price to pay I suppose.

Biraz yüksek bir bedel olabilir sanırım.

I suppose it depends what they're cutting off.

Sanırım neyi kestiklerine bağlı.

That is true. Yes.

Bu doğru. Evet.

Now we won't be doing that because

Şimdi bunu yapmayacağız çünkü

we've seen the freakish results

korkunç sonuçları gördük

and we can't afford it.

ve bunu karşılayamayız.

But I wouldn't do it.

Ama bunu yapmazdım.

I just don't think I could do it.

Yapabileceğimi sanmıyorum.

I just don't think I could put myself through that.

Kendimi buna katlayabileceğimi sanmıyorum.

Mr. Duncan, Even though obviously with my fame and fortune and good looks,

Bay Duncan, Şöhretime, servetime ve yakışıklılığıma rağmen,

I'm not prepared to go through that pain

to to restore myself to my former glory.

kendimi eski ihtişamıma geri döndürmek için bu acıyı çekmeye hazır değilim.

I think it may be it may be a wig, maybe.

Bence olabilir, belki bir peruk olabilir, belki.

What about a hair transplant?

Peki ya saç ekimi?

Would you go that far?

O kadar ileri gider miydin?

Well, this is something we were talking about the other day.

Şey, bu geçen gün konuştuğumuz bir şeydi.

There are places in the world where you can go and get very good,

Dünyada gidip çok iyi,

very affordable hair transplants, although I'm

çok uygun fiyatlı saç ekimi yaptırabileceğiniz yerler var, ancak

not sure with you where they would take the hair from because there isn't much there.

saçı nereden alacaklarından emin değilim çünkü orada fazla bir şey yok.

That's true. Right.

Bu doğru. Sağ.

And they might have to take it from somewhere else down there.

Ve onu aşağıda başka bir yerden almaları gerekebilir.

And then you will probably end up with a big afro frizzy

Ve sonra muhtemelen büyük bir afro kıvırcık

frizzy sort of afro, Yeah. Yes.

kıvırcık afro ile biteceksin, Evet. Evet.

Well, is it turkey?

Peki, türkiye mi?

Why do they do that? Very cheap.

Bunu neden yapıyorlar? Çok ucuz.

Is it turkey?

türkiye mi

That's the sort of centre for hair transplants for men.

Erkekler için saç ekimi merkezi orası.

I wouldn't call it the centre, but it's funny that people are talking about having to. Yes.

Ben buna merkez demezdim ama insanların buna mecbur olmaktan bahsetmesi komik. Evet.

Because they're affordable. Yeah. About four or 500 quid.

Çünkü uygun fiyatlılar. Evet. Yaklaşık dört veya 500 sterlin.

That's quite an industry built up there for people to fly to Turkey

Bu, insanların Türkiye'ye uçması

and a few plugs put in and then fly back.

ve birkaç fişin takılması ve sonra geri uçması için oluşturulmuş bir endüstri.

So they take hair normally from around the back

Yani normal olarak arkadan saç alıyorlar

and they, they take it out there and then they put it there

ve oradan alıyorlar ve sonra oraya koyuyorlar

and they space it out evenly and then it grows slowly and then suddenly you have hair again.

ve eşit aralıklarla dağıtıyorlar ve sonra yavaş yavaş uzar ve sonra aniden tekrar saçlarınız oluyor.

Of course, if you can't afford that, you can always have a wig.

Elbette, buna gücün yetmiyorsa, her zaman bir peruğun olabilir.

Yeah.

Now this is something that I was talking you about the other day.

Evet.

Şimdi bu, geçen gün size bahsettiğim bir şey .

We were on on one of our walks and I was saying to Steve, It's very unfair

Yürüyüşlerimizden birindeydik ve Steve'e,

that women can wear wigs,

Kadınların peruk takabilmesi çok büyük bir haksızlık

but men cannot

ama erkeklerin alay edilmeden takmaları mümkün değil, diyordum

without being ridiculed.

.

I think that's very unfair because lots of people do wear wigs they may be unhappy

Bence bu çok haksızlık çünkü pek çok insan peruk takıyor,

with their style of hair or the type of hair

saç stilinden veya saç tipinden memnun olmayabilirler,

maybe they've lost some of their hair.

belki saçlarının bir kısmını kaybetmişlerdir.

So women can wear wigs and no one cares.

Böylece kadınlar peruk takabilir ve kimsenin umurunda olmaz.

No one cares. They get all great hair.

Kimsenin umrunda değil. Hepsi harika saçlara sahipler.

And and some women these days, they actually stick extra hair

Ve bu günlerde bazı kadınlar, zaten sahip oldukları saçlarına fazladan saç yapıştırıyorlar

onto their hair that they already have and make it longer.

ve saçlarını uzatıyorlar.

So if women can do that, I think men should be able to have wigs.

Yani kadınlar bunu yapabiliyorsa bence erkekler de peruk sahibi olabilmeli.

We need equality.

Eşitliğe ihtiyacımız var.

I think the problem is that if you have a wig

Bence sorun şu ki, bir peruğun varsa

and it's long hair, then it it looks okay.

ve saçı uzunsa, o zaman iyi görünüyor.

But most men don't have long hair.

Ama çoğu erkeğin uzun saçları yoktur.

They have short hair.

Kısa saçları var.

And I think the wig for a man,

Ve bence bir erkek için peruk

I think they can look a bit ridiculous.

biraz gülünç görünebilir.

It doesn't look natural.

Doğal görünmüyor.

And because of that, I think people tend to laugh at it.

Ve bu nedenle, insanların buna gülme eğiliminde olduğunu düşünüyorum.

But whereas if you have the more hair you put on a wig,

Ama bir peruk taktığınızda daha fazla saçınız varsa,

like a woman will have nice, long flowing hair, probably

örneğin bir kadının güzel, uzun dalgalı saçları olur, muhtemelen

as a wig, it can look very natural

bir peruk gibi, çok doğal görünebilir

because you can't see the joint in the scenes and things like that.

çünkü eklemi sahnelerde göremezsiniz ve bunun gibi şeyler .

Yeah, when you often see men with wigs, they put it they're old,

Evet, sık sık peruk takan erkekleri gördüğünüzde, yaşlı olduklarını söylerler,

so they're in their forties, maybe fifties, and the hair should be grey by that stage.

yani kırklı, belki ellili yaşlarındadırlar ve o aşamada saçlarının ağarmış olması gerekir.

But they don't, they had like a, like a black or a fa

Ama değiller, siyah ya da fa gibi bir şeyleri vardı

that's, that's far too youthful and you can tell it's a wig straight away

, bu çok genç ve bunun bir peruk olduğunu hemen anlayabilirsiniz

because if you're in your forties, chances are it's going to be grey.

çünkü kırklı yaşlarınızdaysanız, muhtemelen gri olacak.

So they try in the forties.

Bu yüzden kırklarda deniyorlar.

Oh yes, your hair goes grey and your forties.

Ah evet, saçların ağarıyor ve kırklı yaşların.

Certainly mine didn't

Kesinlikle benimki olmadı

but I can tell.

ama söyleyebilirim.

But I've noticed this what some famous people do,

Ama şunu fark ettim ki bazı ünlüler ne yapıyor,

what some famous people do, they actually realise that they're losing their hair

bazı ünlüler ne yapıyor, aslında saçlarının döküldüğünün farkına varıyorlar

but then they will start to replace that hair

ama zamanla o saçlarını perukla değiştirmeye başlayacaklar

with a wig over time, slowly.

, yavaş yavaş.

So by the time they are 50 or 60,

Yani 50 ya da 60 yaşlarına geldiklerinde,

they've completely replaced all of their hair with a wig.

saçlarının tamamını perukla değiştirmiş oluyorlar.

But no one will notice because over the years

Ama kimse fark etmeyecek çünkü yıllar geçtikçe

they've slowly started to wear a wig.

yavaş yavaş peruk takmaya başladılar. İşin

That's the trick.

püf noktası bu.

You've got to do it when it first starts to go.

İlk gitmeye başladığında yapmalısın.

I've always thought that maybe Cliff Richard, who knows?

Her zaman belki Cliff Richard olduğunu düşünmüşümdür, kim bilir?

Cliff Richard, he I think he did that.

Cliff Richard, bence bunu o yaptı.

I think he's slowly replaced his hair with

Sanırım saçını yavaş yavaş çatlaklarından kopardığı

with some some hair

bir miktar saçla değiştirdi

that he pulled off his cracked because that's what it looks like, I always do.

çünkü öyle görünüyor, ben her zaman öyle görünürüm.

And it must be very it must be very hot wearing a wig, because I know when I'm on the stage,

Ve peruk takmak çok sıcak olmalı, çünkü ben sahnedeyken

you often have to wear a wig for the part.

rol için genellikle peruk takmanız gerektiğini biliyorum.

And it's very hot.

Ve çok sıcak.

Wigs are very hot, stifling things to wear.

Peruklar çok sıcaktır, giymek için boğucu şeylerdir.

So, I mean, I'm glad I'm bald because I'm always cool.

Yani, demek istediğim, kel olduğum için mutluyum çünkü her zaman havalıyım.

You see, I'm never got hot in the summer,

Görüyorsunuz, yazın hiç ısınmam

but I would imagine a wig probably to wear

ama muhtemelen her zaman takmak için bir peruk

all the time must be very uncomfortable because it's sort of itchy and sweaty.

çok rahatsız edici olmalı çünkü biraz kaşındırıyor ve terletiyor.

I'm thinking hot weather and on the stage it's very uncomfortable to wear them.

Bence sıcak hava ve sahnede onları giymek çok rahatsız edici.

Well, I remember I remember that

Pekala, hatırlıyorum,

you would see a lot of Can I say this, by the way?

çok şey göreceğinizi hatırlıyorum Bu arada şunu söyleyebilir miyim?

You see a lot of black singers, female singers,

Pek çok siyah şarkıcı, kadın şarkıcı görürsünüz

and quite often they would wear wigs over over their own hair.

ve çoğu zaman kendi saçlarının üzerine peruk takarlardı.

So they'd have a lot of hair.

Yani bir sürü saçları olurdu.

But of course, it was a wig. But no one cared.

Ama tabii ki bu bir peruktu. Ama kimse umursamadı.

No one mattered. It was all part of showbusiness.

Kimse önemli değildi. Hepsi şov dünyasının bir parçasıydı. Demek istediğim,

That's so my point is that men

erkekler

should be able to put weakness on their head

zayıflıkları başlarına koyabilmeli

and not be ridiculed because women can do it.

ve kadınlar bunu yapabiliyor diye alay edilmemeli.

If women can do it, men can do equality.

Kadınlar yapabilirse, erkekler eşitliği sağlayabilir.

But if it looks silly, that's what's going to be the problem.

Ama aptalca görünüyorsa, sorun bu olacak.

Well, so I think you'd have to go for a hair

Pekala, bence

that was quite long, longish and then it because if you try to just wear a toupee

oldukça uzun, uzunca bir saç seçmelisin ve sonra çünkü

to cover the bald patch, then it doesn't blend in with what's at the side.

kel bölgeyi kapatmak için bir peruk takmaya çalışırsan, o zaman yan taraftakiyle karışmaz. .

You know it's a weave though. Yes.

Yine de bunun bir örgü olduğunu biliyorsun. Evet.

But you know, carefully do it.

Ama biliyorsun, dikkatlice yap.

And I think that's what some celebrities do.

Ve sanırım bazı ünlülerin yaptığı da bu. Gerçek hayatta

You never wear who I think is bald

kel olduğunu düşündüğüm birini asla giymiyorsun

in real life.

.

I you might not know who this is, but I think

Bunun kim olduğunu bilmiyor olabilirsin, ama sanırım

there's a there's a famous

bir ünlü var,

I'm not going to say it because I might be sued

bunu söylemeyeceğim çünkü dava edilebilirim

and never sue anyone who is richer than you.

ve senden daha zengin birini asla dava etmeyeceğim.

I've never libel or say anything bad about someone.

Hiç kimseye iftira atmadım veya biri hakkında kötü bir şey söylemedim.

But there is there is a radio deejay.

Ama bir radyo DJ'i var.

I would say his name. He shall I say his name?

Adını söylerdim. Adını söyleyim mi?

I'm sure he doesn't watch Howard Stern.

Howard Stern'i izlemediğinden eminim.

Okay.

I think I think he wears a wig because his hair

Tamam aşkım.

Bence peruk takıyor çünkü saçları

his hair looks like a 20 year old's hair.

20 yaşındaki birinin saçına benziyor.

But he is now nearly I think he's 76 or 77 now.

Ama şimdi neredeyse sanırım 76 veya 77 yaşında.

Howard Stern, he's he's he's getting towards 80,

Howard Stern, 80'ine yaklaşıyor

but his hair looks like a teenager.

ama saçları ergenlik çağındakilere benziyor. Bir

Well, there's a somebody there's a there's a lady.

bayan var.

It's a Claudia Winkleman, isn't there?

Bu bir Claudia Winkleman, değil mi?

Who's who's who's a presenter in this country.

Bu ülkede kim kimdir kim sunucudur.

And she does adverts for hair products, shampoo and things like that.

Ve saç ürünleri, şampuan ve bunun gibi şeyler için reklamlar yapıyor.

I mean, she's must be in a fifties, miss, and she's so she does hair products and she.

Demek istediğim, ellili yaşlarında olmalı bayan ve saç ürünleri yapıyor ve öyle.

What, she wears a wig?

Ne, peruk mu takıyor?

Well, no, I'm saying I think she does

Şey, hayır, sanırım öyle olduğunu söylüyorum,

because everyone always goes on about.

çünkü herkes boş boş konuşuyor.

We talked about Claudia Winkleman hair.

Claudia Winkleman'ın saçından bahsettik.

Isn't it beautiful. Isn't it wonderful. It is.

güzel değil mi Harika değil mi? Bu.

She just adverts for her treatment.

Sadece tedavisi için reklam veriyor. Ben

That's what I just say.

de bunu söylüyorum.

But if she wears a wig, well, she sure Surely that doesn't make sense.

Ama peruk takıyorsa, kesinlikle mantıklı değil.

I know, but I'm

Biliyorum, ama

posing the question because she is.

soruyu soruyorum çünkü o öyle.

How old is she? What is the question?

O kaç yaşında? Soru nedir?

Well, it. Does she, by the way.

Peki, o. Bu arada, öyle mi?

Or is it is it a real hair? Because it doesn't look real to me.

Yoksa gerçek saç mı? Çünkü bana gerçek gelmiyor.

It looks too shiny.

Çok parlak görünüyor.

But the problem is that that blows my mind slightly because she's

Ama sorun şu ki bu beni biraz şaşırttı çünkü

advertising shampoo now.

artık şampuan reklamı yapıyor.

Well, I think that's I think that's more libellous than what I said.

Bence bu benim söylediğimden daha iftira niteliğinde.

I'm just I'm not saying she does.

Ben sadece onun yaptığını söylemiyorum.

I'm just saying for her age, the hair looks too.

Sadece yaşına göre söylüyorum, saçları da görünüyor.

I want I don't know anyone of any whose hair

Saçları

looks that good, even someone, even a teenager.

bu kadar güzel görünen birini tanımıyorum, hatta birini, hatta bir genç bile.

I think it can happen.

Bunun olabileceğini düşünüyorum.

Some older people do have good hair, but I think generally speaking,

Bazı yaşlı insanların güzel saçları var ama bence genel olarak konuşursak,

especially if you are in the spotlight,

özellikle dikkatlerin üzerindeyseniz,

if you are a person who is functioning there, there is if you have

orada işlev gören bir kişiyseniz, var, eğer

if you have an image, another one, another recent

bir imajınız varsa, bir başkası, yakın zamanda

celebrity who's changed the

ünlü olan başka bir ünlü varsa.

appearance of their face is Simon Cowell.

yüzlerinin görünümünü değiştiren Simon Cowell.

Have you seen him recently?

Onu yakın zamanda gördün mü?

Something very strange has happened to his face.

Yüzüne çok garip bir şey oldu.

It looks like it looks like he's he stuck his face into

into a pan fryer

or a fryer oil because his face looks awful.

Yüzü korkunç göründüğü için yüzünü fritöze veya fritöz yağına sokmuş gibi görünüyor.

What's he done?

Ne yaptı?

Don't stop doing.

Yapmayı bırakma.

I know this looks ridiculous.

Bunun gülünç göründüğünü biliyorum.

Does that mean he looks okay?

Bu onun iyi göründüğü anlamına mı geliyor?

You know, it doesn't matter.

Biliyorsun, önemli değil.

It doesn't really matter with men anyway.

Zaten erkeklerde pek fark etmez.

I don't think it matters so much with men when they get older, because,

Erkeklerin yaşlanmasının o kadar da önemli olduğunu düşünmüyorum, çünkü

I mean, everybody know, you know,

yani, herkes bilir, bilirsin, bir

as sort of actors, as they get older.

tür aktör olarak, yaşlandıkça.

If they were handsome and good looking when they were young, they'd still look handsome or good looking.

Gençken yakışıklı ve yakışıklı olsalardı , yine de yakışıklı veya güzel görünürlerdi.

When they're older, as long as they looked after themselves.

Büyüdüklerinde, yeter ki kendilerine baksınlar.

I mean, who was that?

Yani, o kimdi?

It was the James Bond, the first James Bond.

İlk James Bond olan James Bond'du.

What's his name?

Onun adı ne?

James Bond.

James Bond.

Well, was the first one The first one? Yes.

Peki, ilki İlk miydi? Evet.

George Lazenby? No, the Scottish actor.

George Lazenby mi? Hayır, İskoç aktör. O

He was the first one, but he wasn't.

ilkti ama değildi.

And I think he was it was George Lazenby was the first James Bond.

Ve bence George Lazenby ilk James Bond'du.

Just me.

Benim.

Well, he was the Scottish Casino Royale

O İskoç Casino Royale'di

because he was the first, you know, the one.

çünkü o ilkti, bilirsin, o tek kişiydi.

I mean, but the Scottish chiller coming out of the water.

Yani, ama sudan çıkan İskoç soğutucu.

And that was the first James Bond movie.

Ve bu ilk James Bond filmiydi.

Sean Connery. Sean Connery.

Sean Connery. Sean Connery.

That's why I'm thinking of Sean Connery didn't age.

Bu yüzden Sean Connery'nin yaşlanmadığını düşünüyorum.

Well, he were, too.

O da öyleydi.

I know, but I'm just saying,

Biliyorum ama sadece söylüyorum,

women still find him very attractive when he was older.

kadınlar onu büyüdüğünde hala çok çekici buluyor.

This is the point I made.

Yaptığım nokta bu.

Well, I think for men, they don't they don't necessarily lose their allure,

Bence erkekler yaşlandıkça cazibelerini,

their sexuality when they get older and a few wrinkles and grey hair that can be attractive.

cinselliklerini ve çekici olabilecek birkaç kırışıklığı ve gri saçları kaybetmezler.

Yeah, but I think I think that was a load of rubbish.

Evet, ama bence bu bir sürü saçmalıktı.

I think it was Sean Connery's publicist, a publicist who was doing that.

Sanırım bunu yapan Sean Connery'nin reklamcısıydı.

I know people that used to say Sean Connery, Oh, he's still sexy and he's 70.

Sean Connery'nin " Ah, o hala seksi ve 70 yaşında" diyen insanlar tanıyorum.

I know women friends at work.

İş yerinde kadın arkadaşlar tanıyorum.

You still would find him very attractive.

Onu yine de çok çekici bulursun.

Well, not now and not now.

Şey, şimdi değil ve şimdi değil.

No, but who's ever the famous actor as well?

Hayır, ama aynı zamanda ünlü aktör kimdir?

He's been in.

We could be here all day.

İçeride.

Bütün gün burada olabiliriz.

I never remember the name of the famous actor.

Ünlü oyuncunun adını hiç hatırlamıyorum.

Anyway, Cody is here now, so we can.

Her neyse, Cody şimdi burada, yani yapabiliriz.

We can talk about what Claude has been cooking

Claude'un ilk Sean için ne hazırladığı hakkında konuşabiliriz

for the first Sean.

.

The first James Bond was George Lazenby.

İlk James Bond, George Lazenby'ydi.

Happy New Year, everyone.

Herkese mutlu yıllar.

Oh, I would suggest you have a makeover.

Oh, bir makyaj yapmanı öneririm.

It out of you again. No, I haven't got it.

Yine senden çıktı. Hayır, bende yok.

Haven't been anywhere to get cold feet. Well, what a wait.

Korkacak bir yere gitmedim . Peki, ne bekleyiş.

We haven't been invited anywhere.

Hiçbir yere davet edilmedik. Ya

What if we could catch it? Yes.

onu yakalayabilirsek? Evet.

Steve is smoking, by the way, because he hasn't.

Bu arada Steve sigara içiyor çünkü içmedi.

He hasn't been in anything. Mr.

Hiçbir şeyin içinde olmadı. Bay

Duncan, don't say that. Hasn't been invited.

Duncan, öyle söyleme. Davet edilmedi.

Pedro's here as well.

Pedro da burada.

He hasn't been invited to his anything.

Hiçbir şeyine davet edilmedi. Herhangi

Any parties anywhere.

bir yerde herhangi bir parti.

Oh, anyway, rather, we're seen as misfits.

Oh, her neyse, uyumsuz kişiler olarak görülüyoruz.

We don't fit into, we don't get invited to things.

İçine sığmıyoruz, bir şeylere davet edilmiyoruz.

They don't even there's a café in Much Wenlock and they don't let us go in anymore.

Much Wenlock'ta bir kafe bile yok ve artık içeri girmemize izin vermiyorlar.

Fat chance, Pedro.

Büyük şans, Pedro.

However, can I just talk? Yes. Come on.

Ancak, sadece konuşabilir miyim? Evet. Hadi.

Why do you keep just talking over me?

Neden benim hakkımda konuşmaya devam ediyorsun?

Oh, I forgot.

Oh, unuttum.

There's a café.

Bir kafe var.

There's a posh cafe in Much Wenlock.

Much Wenlock'ta lüks bir kafe var.

And they.

They've told us not to go in anymore because we're too.

Ve onlar.

Bize artık girmememizi söylediler çünkü biz de öyleyiz.

I didn't say that, but they kind of discouraged us from going in.

Bunu söylemedim ama bizi içeri girmekten caydırdılar.

That's true.

Bu doğru.

Yes. Well, well, well, it is true that they didn't say directly to us, don't come in here.

Evet. Pekala, pekala, bize doğrudan buraya gelmeyin demedikleri doğru.

And you know.

Ve bilirsin.

Well, that's the message they were giving us indirectly.

Bize dolaylı olarak verdikleri mesaj buydu.

Please, you are you two are a little low brow.

Lütfen, siz ikiniz biraz alçakgönüllüsünüz. Shropshire bölgesindeki

We want to attract all the snooty people of the Shropshire area.

tüm kibirli insanları çekmek istiyoruz .

But you two are not welcome.

Ama siz ikiniz hoş karşılanmıyorsunuz.

So we are going to make out.

Bu yüzden sevişeceğiz.

The tables are always reserved and booked,

Masalar her zaman rezerve edilir ve rezerve edilir,

even if there are two or three empty tables, you have to go.

iki veya üç boş masa olsa bile gitmeniz gerekir. İşte bu

So that's it. So we're not going.

kadar. Yani gitmiyoruz.

And it's your red hat, Mr.

Ve bu sizin kırmızı şapkanız, Bay

Duncan That's what it is.

Duncan İşte bu.

Dave, I think you're a Maggie's supporter.

Dave, bence sen bir Maggie'nin destekçisisin.

They don't like people going into their posh

Gösterişlerine

wearing red baseball caps.

kırmızı beysbol şapkaları ile giren insanlardan hoşlanmazlar.

It doesn't give the right image.

Doğru görüntüyü vermiyor.

That's. That's.

bu bu

So you're blaming me?

Yani beni mi suçluyorsun?

Yes. Oh, okay. That's right.

Evet. Tamam. Bu doğru.

It doesn't bother me.

Beni rahatsız etmiyor.

It bothers Mr. Steve. Slightly more badges.

Bay Steve'i rahatsız ediyor. Biraz daha fazla rozet.

Come on.

Because he thinks you're going to put Flags of the World on at 3:00.

Hadi.

Çünkü saat 3:00'te Dünya Bayraklarını koyacağını düşünüyor.

I say we're not.

değiliz diyorum.

We're going to put we're going to put bums of the world.

Dünyanın serserilerini koyacağız.

We've got we've got all the different shapes and sizes of buttocks from around the world.

Dünyanın dört bir yanından tüm farklı şekil ve boyutlarda kalçalara sahibiz.

And we've put them into this this big video that we're going to show.

Ve onları göstereceğimiz bu büyük videoya koyduk.

So we have some music.

Yani biraz müziğimiz var.

I think it's rap music or a bit of R&B.

Bence rap müzik ya da biraz R&B.

I don't know.

Bilmiyorum.

Y'know, whenever I think of someone's big,

Biliyor musun, ne zaman birinin

big bum wobbling like that, I always think of R&B.

böyle sallanan büyük, büyük kıçını düşünsem, aklıma hep R&B gelir. Kulağa

It sounds a bit racist. Mr.

biraz ırkçı geliyor. Bay

Gentle Racist.

Nazik Irkçı.

Have you ever seen a rap video or an R&B video?

Hiç bir rap videosu veya bir R&B videosu gördünüz mü?

There's always some some lady with her buttocks stuck right into the camera.

Her zaman kıçını kameranın içine sokan bir hanımefendi vardır.

Thinking back to what I said earlier about different cultures, Find find different features.

Daha önce farklı kültürler hakkında söylediklerimi hatırlayarak, farklı özellikler bulun.

All right. So not being racist,

Elbette. Yani ırkçılık yapmıyorum

but yeah, but some people would perceive it as that.

ama evet ama bazı insanlar bunu böyle algılıyor.

So we have booms of the world.

Yani dünyanın patlamaları var.

Booms of the world, all of the lovely shapes

Dünyanın bomları, tüm güzel şekil

and sizes of bottoms coming up at 3:00.

ve boyutlardaki popolar saat 3:00'te geliyor.

You can't just use this for Flags of the World today.

Bunu bugün Dünya Bayrakları için kullanamazsınız.

You can't just come on the flags of the World treaty and they leave immediately

Dünya anlaşmasının bayraklarına öylece gelip, hemen

afterwards, treating me like a common street strumpet.

ardından bana adi bir sokak fahişesiymişim gibi davranarak çekip gidemezsin.

Exactly. I'm not a strong enough to be used in that way.

Kesinlikle. Bu şekilde kullanılacak kadar güçlü değilim.

Why don't you let me finish a word when I'm talking?

Konuşurken neden bir kelimeyi bitirmeme izin vermiyorsun?

When?

Ne zaman?

When there's a pause at the end of my sentence, then you say something.

Cümlemin sonunda bir duraklama olduğunda bir şey söylüyorsun.

Don't say something at the same time as me, because it sounds awful

Benimle aynı anda bir şey söyleme, çünkü

for the for the lovely viewers watching out there in, the YouTube land.

YouTube diyarında izleyen sevimli izleyiciler için kulağa korkunç geliyor.

Thank you.

Teşekkür ederim.

People are getting interested in BBL.

İnsanlar BBL ile ilgileniyor.

I still don't know what BBL is.

Hala BBL'nin ne olduğunu bilmiyorum.

It's about with I think Santorini.

Sanırım Santorini ile ilgili.

I mentioned it earlier about lots of people getting this book

Daha önce birçok insanın bu kitabı aldığından bahsetmiştim

but uplift surgery, I don't know what okay

ama kaldırma ameliyatı, ne tamam bilmiyorum

but Brazilian but something lift.

ama Brezilyalı ama bir şey kaldırıyor.

That's it.

Bu kadar.

Do I have to go to Brazil to get it?

Bunu almak için Brezilya'ya gitmem gerekiyor mu?

But it'd be nice to go there for a holiday.

Ama tatil için oraya gitmek güzel olurdu.

But that. Yes. There we go. Yes.

Ama bu. Evet. Oraya gidiyoruz. Evet.

So Pedro is obviously already gone now because it's flexible.

Yani Pedro belli ki çoktan gitmiş çünkü esnek.

Is are you going to stay for longer this time?

Bu sefer daha uzun kalacak mısın?

If you get flags of the world, you see you you've got to you've got to put some time in on the channel.

Dünyanın bayraklarını alırsanız, kanala biraz zaman ayırmanız gerektiğini görürsünüz. Saat

You can't just sort of come watch 2 minutes before 3:00.

3:00'ten 2 dakika önce gelip izleyemezsin.

What's like the world and then go, you can't.

Dünya nasıl bir şeydir ve sonra gidemezsin.

You're using us.

Bizi kullanıyorsun.

Yeah, I feel like a common strumpet. Exactly.

Evet, kendimi adi bir fahişe gibi hissediyorum. Kesinlikle.

We're feeling used.

Kullanılmış hissediyoruz. Kendimi

I feel used and abused because you're just coming here in your

kullanılmış ve taciz edilmiş hissediyorum çünkü sen buraya gelip

you taking my flags of the world, and then you're going away again.

benim dünya bayraklarımı alıyorsun ve sonra tekrar gidiyorsun.

I feel so soon.

Çok yakında hissediyorum.

That's our New Year's resolution.

Yeni Yıl kararımız bu.

So we have booms.

Yani patlamalarımız var.

Booms of the world coming next.

Sırada dünyanın patlamaları var.

Yeah, but we've got to.

Evet, ama buna mecburuz. Bir

I'll have to take lots of pictures of boats.

sürü tekne fotoğrafı çekmem gerekecek.

Won't buy a boat

Bir tekne satın almamak,

is another word for a posterior.

poster için başka bir kelimedir.

Yes. The better the nice.

Evet. ne kadar iyi o kadar güzel

But put your posterior buttocks.

Ama arka kalçalarınızı koyun.

My mother would say that's my mother wouldn't use the word bum or bottom.

Annem derdi ki bu benim annem serseri ya da popo kelimesini kullanmaz.

She would say postie.

Posti derdi.

She would say arse if you want to.

İstersen eşek derdi.

If you want to refer to some of these nether regions, nether regions,

Bu nether bölgelerden, nether bölgelerden bazılarına atıfta bulunmak istiyorsanız ,

if you want to talk about some of these bottom and you want to sound cultured and you don't want to

bu diplerden bazılarından bahsetmek istiyorsanız ve kültürlü görünmek istiyorsanız ve kaba

sound rude, you say your posterior

görünmek istemiyorsanız, poponun

looks nice, everyone has a favourite part.

güzel göründüğünü söylüyorsun, herkes favori bir bölüm

They don't know when you think about it, everyone has a favourite part of the body.

Düşününce bilmezler, herkesin vücudunda beğendiği bir yer vardır.

So if you're a man and you like you like women,

Yani bir erkekseniz ve kadınlardan hoşlanıyorsanız,

then then there might be a certain part of the woman's anatomy

o zaman kadının anatomisinin

or features that you find alluring or attractive.

veya çekici veya çekici bulduğunuz özelliklerin belirli bir kısmı olabilir.

I've always found women's breasts really sort of attractive.

Kadın göğüslerini her zaman çekici bulmuşumdur.

My eye is always drawn to them.

Gözüm hep onlara takılır.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

I've always had this fascination and the court case comes up next week.

Her zaman bu hayranlığım olmuştur ve dava önümüzdeki hafta başlıyor.

But you know, when there are I always look, the photo we see is he sticks his face right in there.

Ama hani hep baktığım zaman gördüğümüz fotoğraf yüzünü tam oraya yapıştırıyor.

He's like that.

O böyle.

He sticks his face right in there and goes, oh, a little bit a little bit of a little bit of more.

Yüzünü tam oraya sokuyor ve, ah, biraz biraz biraz daha fazla diyor.

But then I say, No, it's all right.

Ama sonra, Hayır, sorun değil, diyorum.

Because, you know, I'm but I'm not heterosexual.

Çünkü, biliyorsun, ben heteroseksüelim ama değilim.

So I'd say that.

Yani şunu söyleyebilirim.

So that's all right, then. Go ahead. Yeah.

Öyleyse sorun değil. Devam etmek. Evet.

I find that the women don't mind if I just sort of fondle their breasts.

Kadınların göğüslerini bir nevi okşamama aldırış etmediklerini görüyorum.

They know because they know that gay so they can get away with it

Biliyorlar çünkü o eşcinseli tanıyorlar, bu yüzden

so apart once That does not sound right, by the way.

bir kez bu kadar ayrı kalabilsinler Bu arada bu kulağa pek doğru gelmiyor.

Well, the out will look bad on YouTube.

Çıkış YouTube'da kötü görünecek.

That will look bad everywhere.

Bu her yerde kötü görünecek.

That is evidence already being screenshotted.

Bu zaten ekran görüntüsünün alındığının kanıtı.

Pedro likes breasts

Pedro göğüsleri sever

and can I just say this?

ve şunu söyleyebilir miyim?

This English addict is gone in a very strange direction.

Bu İngiliz bağımlısı çok garip bir yöne gitti.

Well, it's because you started off talking about

Çünkü

what happens in Instagram as you go further down, you just try it.

aşağı indikçe Instagram'da neler olduğu hakkında konuşmaya başladınız, sadece deneyin.

Try this position before you.

Bu pozisyonu sizden önce deneyin.

Pedro, Pedro, if you like, looking at flags,

Pedro, Pedro, isterseniz bayraklara bakın,

go into Instagram and just keep swiping up

Instagram'a girin ve

until all the weird stuff starts appearing.

tüm garip şeyler ortaya çıkana kadar yukarı kaydırmaya devam edin.

Apparently there's lots of weird stuff there on Instagram.

Görünüşe göre Instagram'da pek çok tuhaf şey var .

Mostly keep mostly in Korea and guys kissing each other.

Çoğunlukla Kore'de ve erkeklerin birbirini öpmesiyle devam ediyor.

I don't know what I think Pedro might be open to that.

Pedro'nun buna ne kadar açık olabileceğini düşündüğümü bilmiyorum.

I think it's the K-Pop you know, the K-Pop, you know, Korean.

Bence bildiğin K-Pop , K-Pop, bildiğin Korece.

A lot of the stars, they seem. Mm.

Yıldızların çoğu öyle görünüyor. mm.

How can I put this?

Bunu nasıl koyabilirim?

I don't want to say anything rude

Kaba bir şey söylemek istemiyorum

because apparently if you say anything bad about K-Pop,

çünkü görünüşe göre K-Pop hakkında kötü bir şey söylersen,

they will come round to your house and they will,

evine gelecekler ve

they will literally skin you alive up here.

burada canlı canlı derini yüzecekler.

That even though they get to wait until I finished.

Bitirene kadar beklemelerine rağmen.

Well, yeah, I've got to anticipate.

Evet, tahmin etmeliyim.

You see when you finish, we mustn't have a second silence on this channel at any point.

Bitirdiğiniz zaman, bu kanalda hiçbir noktada ikinci bir sessizliğe sahip olmamamız gerektiğini görüyorsunuz.

But I don't know why, I don't know what it is but, but, but some of the K-Pop

Ama neden bilmiyorum, ne olduğunu bilmiyorum ama, ama bazı K-Pop

stars, they look, they look androgynous.

yıldızları çift cinsiyetli görünüyorlar.

Yeah. They have a certain androgen, an ass look to us.

Evet. Belli bir androjenleri var, bize eşek bakışı.

So the they're neither male or female because, well, many of them wear makeup

Yani ne erkek ne de kadın değiller , çünkü pek çoğu makyaj yapıyor

and lots of and they bleach their skin as well to make it look very pale.

ve çok fazla ve çok solgun görünmesi için ciltlerini de beyazlatıyorlar.

And this is something that's also done in China.

Ve bu Çin'de de yapılan bir şey.

Women in China are

Çin'deki kadınlar

crazy about making their skin look pale as pale as possible.

ciltlerini olabildiğince solgun göstermek için deli oluyorlar. Bu

So they actually buy products that scrub the skin and bleach it

yüzden aslında cildi ovalayan ve ağartarak

to make them look very geisha girls do that as well in Japan.

çok geyşa gibi görünmelerini sağlayan ürünler satın alıyorlar, Japonya'da kızlar da bunu yapıyor.

No, they put makeup on average to look pale.

Hayır, ortalama olarak solgun görünmek için makyaj yapıyorlar.

Those look pale. Yes. Brenda? Brenda.

Solgun görünüyorlar. Evet. Brenda mı? Brenda.

Oh, Brenda Lomas wants to talk about Beattie and it's

Oh, Brenda Lomas Beattie hakkında konuşmak istiyor ve

so is that the same thing is the

öyle ki aynı şey

is the vibe.

hava.

But I know beats is that that's a K-Pop group. Oh.

Ama biliyorum ki bu bir K-Pop grubu. Ah.

And they look, they look all like

Ve bakarlar,

neither girls or boys because and that's it.

ne kızlara ne de erkeklere benziyorlar çünkü hepsi bu.

I think that's the appeal.

Bence temyiz bu.

So I think, I think maybe in Korean Pop

Bu yüzden bence, Kore Pop'unda

soft men or feminine looking men are quite attractive.

yumuşak erkekler veya kadınsı görünen erkekler oldukça çekici olabilir.

But I think it goes one step further than that,

Ama bence bundan bir adım daha ileri gidiyor,

where maybe there is a certain idea that those

belki de

those guys are all kissing and cuddling as well.

o adamların da öpüşüp kucaklaştığına dair kesin bir fikir var.

So it's very strict.

Bu yüzden çok katı.

It's a whole rabbit hole.

Tam bir tavşan deliği.

So when you go have you heard of that, Steve, when you when you go down a rabbit hole. Yes.

Gittiğinde bunu duydun mu Steve, tavşan deliğine indiğinde. Evet.

Rabbit hole is when you go onto the Internet

Tavşan deliği, internete girip sizin

and you're searching for something really boring, like, I don't know, for you.

için gerçekten sıkıcı bir şey aradığınız zamandır, örneğin, bilmiyorum, sizin için.

Maybe some new car tires.

Belki yeni araba lastikleri.

Yes, some tires or something. For me or for me.

Evet, biraz lastik falan. Benim için ya da benim için.

Maybe some some new light bulbs for my studio.

Belki de stüdyom için yeni ampuller.

But then suddenly you get distracted and then you look at something else, and then you go there

Ama sonra aniden dikkatin dağılıyor ve sonra başka bir şeye bakıyorsun ve sonra oraya gidiyorsun

and then you click that and then you swipe up

ve sonra buna tıklıyorsun ve sonra yukarı kaydırıyorsun ve sonra sola

and then you swipe left and then you swipe right.

kaydırıyorsun ve sonra sağa kaydırıyorsun.

And then suddenly you're looking at all sorts of crazy stuff

Ve sonra birdenbire bir sürü çılgınca şeye bakıyorsun

and you think, How the hell did I get here?

ve düşünüyorsun, Ben buraya nasıl geldim?

How how did I get to this point where I'm now

looking at Jim Carrey and guys or kissing each other?

Jim Carrey'e ve adamlara baktığım veya öpüştüğüm bu noktaya nasıl geldim?

Do you have to He's you're obsessed with this.

Buna takıntılısın.

He's obsessed with this thing.

Bu şeye takıntılı.

Don't know how.

Nasıl olduğunu bilmiyorum.

I must be the 10th time you've mentioned it.

Sanırım bundan 10. kez bahsediyorsun.

I just.

I just can't believe that it's it's.

Ben sadece. Bunun o olduğuna

inanamıyorum.

First of all, I can't believe it's there.

Her şeyden önce, orada olduğuna inanamıyorum.

And I can't believe I end looking at it even if I'm not searching for it.

Ve aramasam bile ona bakmayı bitirdiğime inanamıyorum .

It's bizarre.

Bu tuhaf.

The Internet is really weird.

İnternet gerçekten garip.

No one ever talks about this.

Hiç kimse bundan bahsetmiyor.

No one ever talks about the Internet being really weird and crazy.

Hiç kimse internetin gerçekten tuhaf ve çılgın olduğundan bahsetmiyor.

They do. But it is.

Onlar yapar. Ama bu.

I think everyone knows that.

Bence herkes bunu biliyor.

Mr. Devlin, I'm sure I'm sure everyone has done this.

Bay Devlin, eminim ki herkes bunu yapmıştır.

Said asked is a very interesting question.

Çok ilginç bir soru olduğunu söyledi.

I don't know whether we could answer it. I don't know either.

Cevap verebilir miyiz bilmiyorum. ben de bilmiyorum

And Matt, it's not necessarily you know,

Ve Matt, senin de bildiğin gibi değil,

people can be, you know, by talent.

insanlar yetenekli olabilir, bilirsin.

They can be bought in the by song. Yes, I suppose. Men.

Şarkı tarafından satın alınabilirler. Evet, sanırım. Erkekler.

Well, it's great.

Bu harika. Aslında

There's no there's no black and white when it comes to well, very little

siyah ve beyaz diye bir şey yoktur , dünyada çok az

black and white in the world, actually.

siyah ve beyaz vardır.

So there's always areas of grey so that you could have somebody who's.

Yani her zaman gri alanlar vardır, böylece gri olan birine sahip olabilirsiniz.

And the same thing is with sexuality, isn't it?

Ve aynı şey cinsellik için de geçerli, değil mi?

There are, you know, there are some people extremely heterosexual

Bilirsiniz, aşırı derecede heteroseksüel bazı insanlar vardır,

some people are extremely homosexual, and then there's in-between.

bazı insanlar aşırı derecede eşcinseldir ve bir de ikisinin arası vardır.

Yeah.

Evet.

There's not one thing or the other.

Bir şey ya da diğeri yok.

Yes. There's whether you necessarily

Evet.

follow that urge is another thing. But,

O dürtüyü mutlaka takip edip etmediğin başka bir şey. Ama,

you know, I think

bilirsiniz, bence

most people, a lot of people these days

çoğu insan, bu günlerde pek çok insan, evli olsalar ve çocukları olsa bile,

can at least find somebody of the same sex attractive, even if they are married and they've got children

en azından aynı cinsten birini çekici buluyorlar ki

that that necessarily, you know, they want to very few

bu zorunlu olarak, bilirsiniz, çok az şey istiyorlar.

people are 100 on one side and 100% on the other.

insanlar bir tarafta 100, diğer tarafta %100'dür.

There is always this grey area in life.

Hayatta her zaman bu gri alan vardır.

Well, do you think you said when you were young, you said you were attracted to your French teacher.

Peki, gençken Fransızca öğretmeninizden etkilendiğinizi söylediğinizi düşünüyor musunuz?

So that can happen, you kind of woman.

Böylece bu olabilir, seni nazik kadın.

It was a woman, by the way.

Bu arada, bir kadındı.

Yes. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

From the balance.

Dengeden.

Can I again, I was just clarify, Steve.

Tekrar yapabilir miyim, sadece açıklığa kavuşturdum, Steve.

Steve, just just take a breath.

Steve, sadece bir nefes al.

That's it.

And hold it for as long as I can.

Bu kadar.

Ve tutabildiğim kadar uzun süre tut.

So it is possible to have a crush on a person who is the opposite gender,

Bu nedenle, karşı cinsten bir kişiye, çekici

even if you're not necessarily attracted.

olmamanız gerekse bile, aşık olmanız mümkündür.

I find women and this is really weird.

Kadınları buluyorum ve bu gerçekten garip.

I find some women attractive, but

Bazı kadınları çekici buluyorum ama

not attractive where I would want to go. Mhm.

gitmek istediğim yerde çekici bulmuyorum. Mhm.

But you go well you know, attractive.

Ama iyi gidiyorsun, çekicisin.

I know that that person is attractive.

O kişinin çekici olduğunu biliyorum.

I can see that that woman is attractive, She has curves,

O kadının çekici olduğunu görebiliyorum, kıvrımları var,

she has a certain sex appeal.

belli bir cinsel çekiciliği var. Bana

You tell me to hold my breath. Mr..

nefesimi tutmamı söylüyorsun. Bay.

Oh I see. 50 Karen doing it. Do it again.

Ah anlıyorum. 50 Karen yapıyor. Tekrar yap.

Keep doing it.

Yapmaya devam et.

Yes. Now, were you all right?

Evet. Şimdi, iyi miydin?

This is doing it? Yes.

Bu mu yapıyor? Evet.

Yeah, yeah. I mean, yes.

Evet evet. Yani, evet.

I mean, I was attracted to girls when I was young, and you know my story very. You.

Yani, gençken kızlardan hoşlanırdım ve hikayemi çok iyi bilirsin. Sen. Benim

You know my story of.

hikayemi biliyorsun. Bir kızla

The railway line in Stafford, where I had a very

çok samimi bir an yaşadığım Stafford'daki demiryolu hattı

intimate moment

with a girl.

.

When I say intimate, we had a little kiss and a little.

Samimi derken, biraz öpüştük ve biraz.

Well, that doesn't count so. Well, it could.

Pekala, bu öyle sayılmaz. Olabilir.

It could count.

Sayılabilir.

I mean, for some people, that's all they ever get in their lives.

Demek istediğim, bazı insanlar için hayatlarında sahip oldukları tek şey bu.

But yes, so.

Ama evet, yani.

But, but I don't know.

Ama, ama bilmiyorum.

I don't know why, you see, because when you're young, when you're a teenager

Nedenini bilmiyorum, çünkü gençken, gençken

and I was at the time, you're not really sure what's going on.

ve ben o zamanlar öyleydim, gerçekten neler olduğundan emin değilsin.

You try anything.

Her şeyi dene.

Well, no, no, you don't try anything.

Şey, hayır, hayır, hiçbir şey denemiyorsun.

Please don't wait.

Lütfen beklemeyin.

Steve Oh, you don't try anything.

Steve Oh, sen hiçbir şey denemiyorsun.

Don't try anything. But.

Hiçbir şey denemeyin. Ancak.

But you were in a state of confusion.

Ama bir karışıklık içindeydin.

That was confusion.

Bu bir kafa karışıklığıydı.

You're not sure.

Emin değilsin.

So I wasn't sure.

Yani emin değildim.

So I said, Well, you know, sometimes I always say to a girl, I say, hello,

Ben de dedim ki, Şey, bilirsin, bazen bir kıza hep derim ki, merhaba,

you know, I think I'm you're quite nice, attractive.

bilirsin, bence sen oldukça hoş ve çekicisin.

But I always knew that there was a chance at mine.

Ama her zaman benim için bir şans olduğunu biliyordum.

Hello.

Merhaba.

You're quite attractive.

Oldukça çekicisin.

But it's, you know, Andrew, it works for him.

Ama bu, biliyorsun, Andrew, onun için çalışıyor.

I think he does a bit more than that.

Sanırım bundan biraz daha fazlasını yapıyor.

Get your coat.

Ceketini al. Bir

Another one is get your coat.

diğeri de ceketini almak.

You've pulled.

Çektin.

Yeah Yeah.

No, Pat, Jerry's insistent on asking that question.

Evet evet.

Hayır, Pat, Jerry bu soruyu sormakta ısrar ediyor.

I'm not going to answer the question.

Soruyu cevaplamayacağım.

I think that's a little too

Bence bu

a little too much information to reveal.

ifşa etmek için biraz fazla biraz fazla bilgi.

Have you ever slept with a woman?

Hiç bir kadınla yattın mı?

It's certainly, you know, you can't you can't misinterpret that question.

Kesinlikle, bilirsiniz, bu soruyu yanlış yorumlayamazsınız.

I'm not going to answer it, Pedro, because I think that's probably just,

Cevap vermeyeceğim Pedro çünkü bence bu muhtemelen

you know, too personal. Yes.

çok kişisel. Evet.

Because. Well, I don't want to get sued anyway.

Çünkü. Neyse, dava edilmek istemiyorum.

Sued? Yes. By who?

Dava edildi mi? Evet. Kim tarafından?

By You know.

Bildiğin tarafından.

Well, aren't you giving the answer that I get that.

Peki, bunu anladım cevabını vermiyor musun?

Yeah.

Evet.

But yeah, I mean, you know, I can ask you a similar question, Pedro.

Ama evet, yani, sana benzer bir soru sorabilirim Pedro.

Yeah, but would you want to answer it on the live stream?

Evet, ama canlı yayında cevaplamak ister misin?

But he probably will, just to get you to answer

Ama muhtemelen cevap verecektir, o

then don't paint yourself into that corner, Mr.

zaman kendinizi o köşeye hapsetmeyin, Bay

Steve, because you'll never get out of it.

Steve, çünkü oradan asla çıkamayacaksınız.

You will never get out of it. Let's just say it is.

Asla içinden çıkamayacaksın. Sadece öyle diyelim.

Let's just say that life is is not just black and white.

Diyelim ki hayat sadece siyah ve beyaz değil.

Now, you keep saying that, but.

Şimdi, bunu söyleyip duruyorsun, ama.

But it is sometimes it's black and white.

Ama bazen siyah beyazdır.

Sometimes it is.

Bazen öyledir.

But, you know, when it comes to feelings, there isn't

Ama, bilirsiniz, iş duygulara gelince,

you know, there can be grey areas, you know. Yes.

bilemezsiniz, gri alanlar olabilir, bilirsiniz. Evet.

So so life is very strange.

Öyleyse hayat çok garip. En

It's like it's like supporting your favourite football team.

sevdiğiniz futbol takımını desteklemek gibi.

Not everyone is Manchester United.

Herkes Manchester United değil.

Some people are Liverpool,

Bazı insanlar Liverpool,

some people are Manchester City.

bazı insanlar Manchester City.

I know.

Biliyorum.

So some people are Manchester United and some people are Manchester City.

Yani bazı insanlar Manchester United ve bazı insanlar Manchester City.

And maybe there are people who like to go to both of those matches.

Ve belki de bu iki maça da gitmeyi seven insanlar vardır.

No, you see, when it comes to football, no, that's an analogy.

Hayır, iş futbola gelince, hayır, bu bir benzetme.

It's only black and white. Okay.

Sadece siyah ve beyaz. Tamam aşkım.

You don't support you know, not many people support two teams.

Biliyorsun desteklemiyorsun, iki takımı destekleyen çok kişi yok.

It's all there.

Hepsi orada. Öyle

I'm not saying it is, but I'm just saying it's a it's an analogy. Yes.

olduğunu söylemiyorum ama sadece bunun bir benzetme olduğunu söylüyorum. Evet.

Yeah, it's a it's an example. Very.

Evet, bu bir örnek. Çok.

That's the problem of the world.

Dünyanın sorunu bu. Gri alanlar olduğunda

Often it's interpreted as black and white when there are grey areas and you know that

genellikle siyah beyaz olarak yorumlanır ve

that you can't apply rules, rules and regulations and and particular when it comes to religion,

kuralları, kuralları ve düzenlemeleri uygulayamayacağınızı bilirsiniz ve özellikle din söz konusu olduğunda,

it's often seen as a black and white issue and it's not it's grey areas.

genellikle siyah beyaz bir konu olarak görülür ve gri değildir. alanlar.

And that's often the problem as you get with

Ve bu genellikle toplumlarda karşılaştığınız sorundur,

societies is when when when

politicians or leaders try trying to impose here we go, black and white

politikacılar veya liderler işte başlıyoruz , siyah ve beyaz

rules, and then, you know, anyway, that's not getting to that is happening here.

kuralları empoze etmeye çalıştıklarında ve sonra, bilirsiniz, her neyse, burada bu olmuyor.

We won't have any.

Hiç olmayacak.

And whatever you do, don't mention Greta Thunberg.

Ve ne yaparsan yap, Greta Thunberg'den bahsetme. Buna

How dare you

nasıl cüret edersin?

don't.

She's been having a bit of a spouse, for goodness sake.

Tanrı aşkına, biraz karısı oluyor.

Well, you mentioned her and the other person.

Ondan ve diğer kişiden bahsettin.

I said don't mention her.

Ondan bahsetme dedim.

All right, then.

But you may want.

Tamam o zaman.

Ama isteyebilirsiniz.

Oh, right.

Ah, doğru.

I say yes.

Evet dedim.

To mention someone sometimes is to say don't mention them.

Bazen birinden bahsetmek, onlardan bahsetme demek.

So you have to sometimes mention someone who.

Bu yüzden bazen kimden bahsetmeniz gerekir.

Well, I'm not going to say now because I've mentioned her once and that's it.

Şimdi söylemeyeceğim çünkü ondan bir kez bahsetmiştim ve hepsi bu.

But didn't this person that we're not supposed to meet and have a bit of a no, don't don't worry about Steve.

Ama tanışmamamız gereken ve biraz hayır duymamamız gereken bu kişi, Steve için endişelenme. Hepimizin

We're not going into we all going, that's one hell of a rabbit hole.

içine girmiyoruz , bu tam bir tavşan deliği.

Anyway.

Her neyse.

Today we're going to eat something, hadn't we?

Bugün bir şeyler yiyeceğiz değil mi?

Well, we we are good, but I'm just doesn't make any sense.

Biz iyiyiz ama ben hiçbir anlam ifade etmiyor.

So we have a place it makes feel that look this no wrinkles.

Bu yüzden kırışıksız göründüğünü hissettiren bir yerimiz var.

Fine figure of a man.

Güzel bir erkek figürü.

Hello. Let me go back to the normal camera. Mr. Duncan.

Merhaba. Normal kameraya geri döneyim. Bay Duncan.

All my flaws are showing.

Tüm kusurlarım ortaya çıkıyor.

Not that I've got many.

Çok sahip olduğumdan değil.

It's a relief. Actually.

Bu bir rahatlama. Aslında.

You pointed out something today Mr.

Bugün Bay

Duncan did on our television.

Duncan'ın televizyonumuzda yaptığı bir şeye dikkat çektiniz.

Because on our television, we there are probably a lot of

Çünkü bizim televizyonumuzda muhtemelen

you have got the similar features where you can see

çoğunuz benzer özelliklere sahip

a channel in normal vessels fashion.

normal kanallar tarzında bir kanal izleyebiliriz.

Mm hmm.

And then you've got another channel in high resolution.

Hmm.

Ve sonra yüksek çözünürlüklü başka bir kanalınız var.

The same channel. Yes.

Aynı kanal. Evet.

But it's it's called standard definition and high definition, high definition.

Ama buna standart tanım ve yüksek tanım, yüksek tanım denir.

So it means that the quality of the picture is is much clearer.

Yani resim kalitesi çok daha net oluyor.

Yes, there are many more pixels being shown.

Evet, gösterilen çok daha fazla piksel var.

So that's it but

İşte bu kadar ama BBC, BBC

that's what I was saying when you go on to the like

gibilerine gittiğinizde söylediğim şey buydu,

BBC, BBC, they've got their normal resolution channel,

normal çözünürlüklü kanalları var,

just standard standard definition and then they've got

sadece standart standart tanımlı ve sonra

a high resolution version of the same thing, high definition, high definition,

aynı şeyin yüksek çözünürlüklü bir versiyonu var, yüksek tanımlı , yüksek çözünürlüklü,

low HD,

düşük HD

and you should get a job in a TV shop.

ve bir TV mağazasında iş bulmalısınız.

And so you want to see what a big screen or a decent one.

Ve böylece ne kadar büyük bir ekran veya nezih bir ekran görmek istiyorsunuz.

Do you want normal or do you want do you want the clear one?

Normal mi istiyorsun yoksa şeffaf olanı mı istiyorsun?

And they

Ve

yeah, but you can see all the flaws in the presenter's

evet, ama sunucunun yüzlerindeki tüm kusurları

faces on the high res channel. Yes.

yüksek çözünürlüklü kanalda görebilirsiniz. Evet.

And it must be very disconcerting for

Ve

actors, actresses, presenters

now faced with having to everybody

artık herkesin

seeing all their flaws on a high resolution big screen.

tüm kusurlarını yüksek çözünürlüklü büyük bir ekranda görme zorunluluğuyla karşı karşıya kalan aktörler, aktrisler ve sunucular için çok rahatsız edici olmalı.

I wonder if they have to wear more makeup.

Daha fazla makyaj yapmaları gerekip gerekmediğini merak ediyorum.

We don't wear any makeup, do we?

Hiç makyaj yapmıyoruz, değil mi?

Don't know. Make of it to you believe it, would you?

bilmiyorum Buna inanmanı sağla, olur mu?

But we don't.

Ama yapmıyoruz.

Yes, we have been watching Giovanni. We have been watching as well.

Evet, Giovanni'yi izliyoruz. Biz de izliyorduk.

Well, I haven't watched all the fog.

Sisin tamamını izlemedim.

Why do you never finish your sentences?

Neden cümlelerini hiç bitirmiyorsun?

You always interrupt yourself.

Hep kendi sözünü kesiyorsun.

I've never known anyone who can do that. I've got to zip it.

Bunu yapabilen birini hiç tanımadım. Onu sıkıştırmalıyım.

I've got to zip it so that you can carry on with actually doing some useful work of teaching. Yes.

Onu sıkıştırmam gerekiyor, böylece gerçekten faydalı bir öğretim çalışması yapmaya devam edebilirsin. Evet.

Well, we have we've taught and we've many things today.

Eh, biz öğrettik ve bugün birçok şeyimiz var.

We have actually, I think so.

Aslında var, bence öyle.

Down the rabbit hole.

Tavşan deliğinden aşağı.

Brazilian butt lift. Yes.

Brezilya poposu kaldırma. Evet.

I didn't know about Brazilian butt lifts,

Brezilya poposu hakkında bilgim yoktu

but but to be honest, now I'm interested.

ama dürüst olmak gerekirse şimdi ilgileniyorum.

I Might get one on my face.

Yüzüme bir tane alabilirim.

Oh, happy New Year, everyone.

Herkese mutlu yıllar. Konu

Talking of which, did you know, Steve, there are many ways

açılmışken, biliyor muydun Steve,

of saying Happy New Year in different languages.

farklı dillerde Yeni Yılınız Kutlu Olsun demenin pek çok yolu var.

Okay. Right.

Tamam aşkım. Sağ.

Would you like to have a go at saying Happy New Year in different languages?

Farklı dillerde Yeni Yılınız Kutlu Olsun demeyi denemek ister misiniz?

What you're saying is that in other languages they say Happy New Year, but different.

Demek istediğin, diğer dillerde Yeni Yılınız Kutlu Olsun diyorlar ama farklı. Kulağa

It doesn't sound like Happy New Year.

Mutlu Yıllar gibi gelmiyor.

No, it's in their own language, right, In another person's dialect.

Hayır, kendi dillerinde değil mi, başka birinin lehçesinde.

Right.

Sağ.

So we are going to look at certain countries right now and we are going to try and pronounce

Yani şu anda belirli ülkelere bakacağız ve

we're going to try and pronounce the word.

kelimeyi telaffuz etmeye çalışacağız.

So this should be interesting.

Yani bu ilginç olmalı. Bugün onlardan birini alırsanız,

Mr. Denmark might be a little bit like this

Bay Danimarka biraz böyle olabilir

if you get one of those today.

.

So if we do it wrong, if we make a mess of it,

Yani yanlış yaparsak, ortalığı karıştırırsak,

we get one of these.

bunlardan bir tane alırız.

That's it.

Bu kadar. Sanırım bu

So that's pie in the face from 1927,

1927'den kalma bir pasta

I think. I think it's going a bit stale now.

. Sanırım artık biraz bayatlıyor.

So what you're saying is that

Yani

it's produced in here.

burada üretildiğini söylüyorsunuz.

He said is this why are you obsessed with Pedro?

Bu yüzden mi Pedro'ya takıntılısın dedi.

Well, I just because he said that I don't go.

Ben sadece gitmediğimi söylediği için.

He said, I'm still here listening. Okay.

Hala buradayım dinliyorum dedi. Tamam aşkım.

So there are many other people watching.

Yani izleyen birçok insan var.

I know, but I'm just trying to I'm just testing.

Biliyorum, ama sadece deniyorum, sadece test ediyorum.

I'm testing. Okay. You certainly are testing.

test ediyorum. Tamam aşkım. Kesinlikle test yapıyorsun.

If Pedro is still anyway, we might might do a Brazilian

Pedro yine de varsa,

and Steve, for the love

of everything that is beautiful on this planet.

bu gezegende güzel olan her şeyin aşkına bir Brezilyalı ve Steve yapabiliriz.

Please, should you Keiko for a second and a sound to.

Lütfen, Keiko'ya bir saniye ve bir ses vermelisiniz.

Watch the great concert in Vienna. Yeah. Okay.

Viyana'daki büyük konseri izleyin. Evet. Tamam aşkım.

Here we go. Steve. Arabic.

İşte başlıyoruz. Steve. Arapça.

Think so?

This is Happy New Year in Arabic.

Öyle düşünüyorum?

Bu, Arapça'da Yeni Yılınız Kutlu Olsun. Bu

So I will try to do this first, and then you can try and do it

yüzden önce bunu yapmaya çalışacağım, sonra sen deneyebilirsin

and we'll see who does it better to send it to Ajayi

ve Ajayi Saeed'e göndermek için kimin daha iyi yaptığını göreceğiz

Saeed is.

.

I think that was very good.

Bence bu çok iyiydi.

I think that was actually very good Arabic.

Bence bu aslında çok iyi bir Arapçaydı.

So that is Arabic for Happy New Year and I cannot tell JD Saeed

Yani bu, Yeni Yılınız Kutlu Olsun için Arapça ve JD Saeed'e söyleyemem

but that

ama bu

definitely gets one of those is that anybody

kesinlikle onlardan birini alıyor:

who speaks Arabic, Did we get anywhere close to that?

Arapça konuşan herhangi biri, Buna yaklaştık mı?

I think mine. Mine is the best.

Sanırım benim Benimki en iyisidir.

Hello to Mohammed Al Mahdavi, who says God is great.

Allah büyüktür diyen Muhammed Al Mahdavi'ye selam olsun.

Well, I'm greatest. He is the greatest.

Ben en iyisiyim. O en iyisidir. o

He is.

Well, I always thought Muhammad Ali was the greatest.

.

Her zaman Muhammed Ali'nin en büyük olduğunu düşünmüşümdür.

Did you ever see Muhammad Ali in the ring?

Muhammed Ali'yi hiç ringde gördünüz mü?

He was fast.

O hızlıydı.

He like a butterfly and he stunned like a bee.

O bir kelebek gibi ve bir arı gibi sersemletti.

Foetuses going.

Ceninler gidiyor.

So you have to ask me many and see you soon.

Bu yüzden bana çok soru sormalısın ve yakında görüşürüz.

So that's Arabic. Steve, stay with me.

Yani bu Arapça. Steve, benimle kal.

Okay. Who got 32 of these?

Tamam aşkım. Bunlardan 32'sini kim aldı?

Bulgarian. Right.

bulgarca Sağ.

So Gharyan, 30 to the Bulgarian.

Yani Gharyan, Bulgarlara 30.

Yes. Well, there are many languages around the world.

Evet. Eh, dünyada birçok dil var. Bulgarca'yı

You may have noticed

fark etmiş olabilirsiniz

Bulgarian. So just this is.

. Yani sadece bu.

Tell me what we're doing.

Bana ne yaptığımızı söyle.

Yes, I'm coming.

Evet geliyorum.

You. So right now people can remember

Sen. Yani şu anda insanlar hatırlayabilir,

so they don't all have terrible memories.

böylece hepsinin korkunç anıları olmaz.

Bulgarian.

bulgarca

So this is the Bulgarian full.

Yani bu Bulgar dolu.

Happy New Year.

Mutlu yıllar.

Funny pause then.

Komik duraklama o zaman.

Happy New Year.

Mutlu yıllar.

Just Dieter Nova, Katina

Just Dieter Nova, Katina

Just Dieter Nova dinner.

Just Dieter Nova yemeği.

So you just did another Gardena?

Yani başka bir Gardena mı yaptın?

I don't know. That's it. Yeah.

Bilmiyorum. Bu kadar. Evet.

Well, thank you, Mr.

Teşekkürler, Bay

Duncan.

Duncan.

Thank you for that.

Bunun için teşekkür ederim.

So is anyone from Bulgaria watching?

Peki Bulgaristan'dan izleyen var mı?

So that's two. So you've got to tell us, do we.

Yani bu iki. Yani bize söylemelisin, değil mi?

Do we get close is we can't actually

Yaklaşır mıyız aslında

we can't get the correct pronunciation because we can't see what we can't get it.

alamıyoruz ne göremiyoruz çünkü doğru telaffuzu alamıyoruz.

But we're trying to do our own.

Ama biz kendi işimizi yapmaya çalışıyoruz.

We're trying to show people that we are we are both bi lingual bilingual.

İnsanlara ikimizin de iki dilli olduğumuzu göstermeye çalışıyoruz.

Yes. We're by you by I'm by definitely lingual.

Evet. Yanındayız ben kesinlikle dilliyim.

And that's what I'm going to say on the subject.

Ve bu konuda söyleyeceğim şey bu.

Okay, Steve, another one

Pekala Steve,

by the Russian Federation.

Rusya Federasyonu'ndan bir tane daha.

Now, this one is hard. It's a hard one now.

Şimdi, bu çok zor. Şimdi çok zor.

I think it's so it's no vim for goddam.

Bence bu lanet olasıca bir vim değil.

It's no vim.

Vim değil.

God damn. I think the h is pronounced as a G too.

Lanet olası. Sanırım h de G olarak telaffuz ediliyor.

Yes, I do.

Evet ediyorum.

So it's a sign of him Goddam.

Yani bu onun bir işareti, kahretsin.

Which is Belarusian for happy New year.

Yeni yılınız kutlu olsun Belarusça olan.

So you, Mr. Steve.

Öyleyse siz, Bay Steve.

No, I'm not going to even attempt though, because unless you know what the,

Hayır, buna kalkışmayacağım bile, çünkü

what the vowels are supposed to sound like and what the consonants

ünlülerin neye benzemesi gerektiğini ve ünsüzlerin neye

are supposed to sound like, it's very difficult

benzemesi gerektiğini bilmiyorsanız,

to copy an insult if we get it wrong.

bir hakareti yanlış anladığımızda kopyalamak çok zordur.

Yes, it could be. But.

Evet, olabilir. Ancak.

But then again, there's a good chance it won't be.

Ama yine de, olmaması için iyi bir şans var.

And we will get respect for the rest of today.

Ve bugünün geri kalanına saygı duyacağız. İşte

So there it is. Mr.

orada. Bay

Steve wants to avoid having a custard pie in his face, mostly

Steve, çoğunlukla yılan gibi telaffuz edildiğinden, yüzüne muhallebi turtası gelmesinden kaçınmak istiyor

as so it's pronounced like a snake.

.

Him goddam is Belarus.

O kahrolası Beyaz Rusya.

See it for Mac.

Mac için bakın.

Doreen is waiting for the Czech version. Okay. That.

Doreen Çek versiyonunu bekliyor. Tamam aşkım. O.

Yes. Please tell us. Yes. Anyway, that's okay.

Evet. Lütfen bize bildirin. Evet. Her neyse, sorun değil.

Moving on.

Chinese. Oh, I see.

Hareketli.

Çince. Ah anlıyorum.

I know this one. I got easy for you.

Bunu biliyorum. Senin için kolaylaştım.

I don't even need to look.

bakmama bile gerek yok

Shenyang, Kuala So Sina m

Shenyang, Kuala So Sina m

Kuala is happy New Year in Chinese

Kuala, Çince Sina m'de Yeni Yılınız Kutlu Olsun, bu

Sina m I learn so I know that one.

yüzden onu biliyorum. Bu

Is that why?

yüzden mi?

I don't know why you'd know that.

Bunu neden bildiğini bilmiyorum.

What's the reason?

Sebebi nedir?

How would you know that, Mr. Dennis?

Bunu nasıl bilebilirsiniz, Bay Dennis?

I lived in China for many years. Did you?

Uzun yıllar Çin'de yaşadım. yaptın mı

I did that. Why? You went for four?

Ben bunu yaptım. Neden? Dört için mi gittin? Hiç bir

I had no idea.

fikrim yoktu.

I was on my own for four years.

Dört yıl tek başımaydım.

Yes, And?

Evet ve? Tek

Well, I wouldn't say on my own, but I was.

başıma söylemezdim ama öyleydim.

I look you right here and look what happened

Sana tam burada bakıyorum ve bak ne oldu

I. That is like.

A zero, says Valentyn.

ben.

Sıfır, diyor Valentyn.

Yes. So, yeah, we could be covering your your particular language.

Evet. Yani, evet, sizin özel dilinizi kapsıyor olabiliriz.

So be prepared to have a laugh at our attempt.

Bu yüzden girişimimize gülmeye hazır olun.

Okay. Here's one.

Tamam aşkım. Işte bir tane.

So that that's an easy one.

Yani bu kolay bir şey.

Is there anyone from China?

Çin'den kimse var mı?

So you do this now?

Yani bunu şimdi mi yapıyorsun?

Steve Z Nightcrawler,

Steve Z Nightcrawler,

is there anyone from China watching on

Çin'den

stage using their VPNs?

sahnede VPN'lerini kullanarak izleyen var mı?

That was terrible.

Berbattı.

Well, the thing is, you've had time to practice, haven't you?

Mesele şu ki, pratik yapmak için zamanın oldu, değil mi?

I mean, I didn't know this was coming.

Yani, bunun geleceğini bilmiyordum.

I haven't practised even.

Pratik yapmadım bile.

But you think.

Ama sen düşünüyorsun.

You think this morning I've practised the pronunciation

Bu sabah

of 32 ways to say Happy New Year.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun demenin 32 yolunu telaffuz ettiğimi sanıyorsunuz. Sence

You think?

?

I think you've got a bit of a head start.

Sanırım biraz öndesin.

I have not had a head start on What is it again?

Yine ne var?

She knew.

And while she knew and cry.

Biliyordu.

Ve o biliyordu ve ağlarken.

Yeah, she knew why she called her life again.

Evet, neden tekrar canını aradığını biliyordu.

That was better. I expected. And it was

Bu daha iyiydi. Tahmin etmiştim. Ve

just a lot of custard pies.

sadece bir sürü kremalı turtaydı.

Here we go then.

İşte başlıyoruz o zaman.

So we mentioned. Oh we mentioned check didn't we.

Biz de bahsettik. Ah kontrolden bahsetmiştik değil mi?

We did, yes.

Yaptık, evet.

Look, here it is.

Bak, işte burada.

Okay, so you are, you are you now Magdalena.

Tamam, öyleyse öylesin, sen artık Magdalena'sın.

Magdalena P, are you ready for this

Magdalena P, buna hazır mısın

Because we're about to insult you.

Çünkü sana hakaret etmek üzereyiz.

Well, I think we might break down all international relations with England would be offended.

Peki, İngiltere ile bütün uluslararası ilişkileri bozabilirsek güceniriz diye düşünüyorum .

Please don't take it personally.

Lütfen kişisel algılamayın. Sadece korkunç telaffuzumuzla

There might be a world war started just by our terrible pronunciation.

bir dünya savaşı başlayabilir .

So this is a check.

Yani bu bir çek.

Check. Not. Not like check, please.

Kontrol etmek. Olumsuz. Çek gibi olmasın lütfen.

But you know the language

Ama dil

stars, the Navy rock stars.

yıldızlarını bilirsiniz, Donanma rock yıldızları.

Indie rock stars need not be rock.

Bağımsız rock yıldızlarının rock olması gerekmez.

Is that good?

İyi mi?

Magdalena can us stars near Navy rock?

Magdalena, Navy rock'ın yanında bize yıldız verebilir mi?

Yes, says Magdalena.

Evet, diyor Magdalena.

Unless that was yes.

Bu evet olmadığı sürece.

She's ready to be insulted. Unless that was Yes.

Hakaret edilmeye hazır. Evet olmadığı sürece.

Unless that was yes.

Bu evet olmadığı sürece.

That was awful.

Bu çok kötüydü.

Okay.

You know, Steve, stars need not view rock.

Tamam aşkım.

Biliyorsun Steve, yıldızların rock izlemesine gerek yok.

Don't act like

he was close to Magdalena.

Magdalena'ya yakınmış gibi davranma.

Was it Duncan or was it me?

Duncan mıydı yoksa ben miydim?

And we would like to know.

Ve bilmek isteriz.

That's.

bu

I'm impressed, Magdalena says I'm impressed.

Etkilendim, Magdalena etkilendiğimi söylüyor.

And I think you are impressed by me. She says. I'm impressed.

Ve benden etkilendiğini düşünüyorum. Diyor. Etkilendim.

And then she's got that that crying, laughing emoji.

Ve sonra o ağlayan, gülen emojiye sahip.

So that would indicate that she's also laughing.

Bu onun da güldüğünü gösterir.

I our attempts to pronounce Happy New Year in Czech.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun Çekçe telaffuz etmeye çalışıyoruz.

So maybe, maybe not

Yani belki, belki

not Susan's waiting for Japanese.

değil, Susan Japonca bekliyor.

Wait,

Bekle,

wait until you see Japanese.

Japonca görene kadar bekle.

There is no way on earth we are going to be able

to pronounce the Japanese for Happy New Year. Here we go.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun diye Japonca telaffuz etmemizin hiçbir yolu yok. İşte başlıyoruz.

The next one.

Sıradaki.

Steve, I hope you're enjoying this.

Steve, umarım bundan zevk alıyorsundur.

I hope you're enjoying this.

Umarım bundan zevk alıyorsundur.

Everyone, we are pronouncing Happy New in different languages.

Millet, Happy New'i farklı dillerde telaffuz ediyoruz.

And now we have Danish, Danish, everyone, the country

Ve şimdi Danimarkalılar, Danimarkalılar, herkes,

that is famous for Danes.

Danimarkalılar için ünlü bir ülke var.

That's what we're doing now.

Şimdi yaptığımız şey bu.

We all our all our viewers from across the world and we want to say

Biz, dünyanın dört bir yanından tüm izleyicilerimiz ve

Happy New Year to them in their own language instead of just speaking boring English all the time.

sürekli sıkıcı İngilizce konuşmak yerine onlara kendi dillerinde Mutlu Yıllar demek istiyoruz.

Okay, So Danish now, I think this is

Tamam, Şimdi Danimarkalı, sanırım bu,

I think the first one is good.

bence ilki iyi. Bu

So I think that is actually good year.

yüzden aslında iyi bir yıl olduğunu düşünüyorum.

Maybe all good New Year.

Belki de tüm iyi Yeni Yıl.

Anyway, it's got to Dutch Nightjar got in Utah. Yes.

Her neyse, Utah'ta Dutch Nightjar var. Evet.

I don't think you pronounce the D

D'nin yanlış olduğunu telaffuz ettiğinizi sanmıyorum

got any wrong.

.

No I think it's like t got That's what I mean.

Hayır sanırım var gibi Demek istediğim bu.

You don't pronounce it.

telaffuz etmiyorsun. İşte

That is it.

bu.

So it's got me to good ni dah.

Bu yüzden beni iyi ni dah'a getirdi.

That's what I'll do.

Ben de öyle yapacağım.

You've got to have a bit of an accent.

Biraz aksanın olmalı. Kulağa

That sounds Indian.

Hintli geliyor.

Got guitar.

Gitar var.

Anyone from Thailand Day.

Tayland Günü'nden herkes.

Is there any, anyone from Thailand,

Tayland'dan herhangi biri var mı,

anyone Danish watching who is prepared?

hazır olan Danimarkalı izleyen var mı?

Give us a definitive, uh, critique of that pronunciation.

Bize bu telaffuzun kesin bir eleştirisini verin.

Okay.

Tamam aşkım.

It looks like God, but I think it's got good.

Tanrı gibi görünüyor, ama bence iyi.

It's good.

Bu iyi.

So it's the translation is good.

Yani çeviri iyi.

Is there anyway, Giovanni says, Is there any way of saying it in the dialect of your area?

Yine de var mı, diyor Giovanni, Bunu bölgenizin lehçesinde söylemenin bir yolu var mı?

Not accent, but the dialect, Yes.

Aksan değil, şive, Evet.

Because maybe in Welsh or

Çünkü belki Galce ya da

Scottish or something like that. Yes.

İskoçça ya da onun gibi bir şey. Evet.

Yeah. Well, we remind you that afterwards.

Evet. Peki, bunu size daha sonra hatırlatırız.

That's a good suggestion, Giovanni.

Bu iyi bir öneri, Giovanni.

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz.

Anyway, here's the next one.

Her neyse, işte bir sonraki.

Jim Miller said that in Arabic we sounded like Lawrence of Arabia.

Jim Miller, Arapça'da Arabistanlı Lawrence gibi konuştuğumuzu söyledi.

I take that as a compliment.

Bunu bir iltifat olarak alıyorum.

You are saying I sound like Peter O'Toole.

Peter O'Toole gibi konuştuğumu söylüyorsun.

Hello. Hello.

Merhaba. Merhaba.

I am Lawrence of and I'm very pleased to meet you next.

Ben Lawrence of ve sizinle tanıştığıma çok memnun oldum.

Steve, we are going right?

Steve, gidiyoruz değil mi?

Are we going back?

Geri mi dönüyoruz?

It's like like we're presenting two separate live streams.

Sanki iki ayrı canlı yayın sunuyoruz.

We are going Dutch became Dutch.

Gidiyoruz Hollandalı Hollandalı oldu.

All right.

Elbette.

So I don't know if Tomic is here. He's not. No.

Yani Tomic burada mı bilmiyorum. O değil. Hayır.

And this is kind of you watching that.

Ve bunu izlemen çok nazik bir davranış.

Tomic is Polish.

Tomic Polonyalı.

Yes, I know.

I No, but he's living he's the only person we know that watches from the Netherlands.

Evet biliyorum.

I Hayır, ama yaşıyor, Hollanda'dan izlediğini bildiğimiz tek kişi o .

A Dutch.

Hollandalı.

Dutch, of course, Dutch is spoken in Holland, Netherlands.

Felemenkçe tabii Hollanda'da Hollandaca konuşulur.

And here it is I, I have to say now, I haven't been practising this.

Ve işte ben, şimdi söylemeliyim ki, bunu uygulamıyorum.

Steve accused me of cheating, but I haven't.

Steve beni kopya çekmekle suçladı ama suçlamadım.

I haven't. So go look.

bende yok Öyleyse git bak.

Neo. Neo.

Neo. Neo.

Yeah, I think it's good.

Evet, bence iyi.

Look, Neil wa Neil. Yeah.

Bak, Neil ve Neil. Evet.

So I think it's it's good.

Bu yüzden iyi olduğunu düşünüyorum.

Good New Year.

İyi seneler.

So I think it's good.

Bu yüzden iyi olduğunu düşünüyorum.

Go look Galaxy New.

Git Galaxy New'e bak.

Yeah.

Evet.

Yeah. I'm probably not far off.

Evet. Muhtemelen uzakta değilim.

Oh. So what Giovanna wants to know

Ah. Yani Giovanna'nın bilmek istediği,

is what accent is in much Wenlock, so it's just very similar.

Wenlock'ta aksanın ne olduğu, yani çok benzer.

So they've got a sort of a country accent in an industry.

Yani bir sektörde bir tür taşra aksanı var .

Yeah. It's a sort of Yeah. Country accent. Local people.

Evet. Bu bir çeşit Evet. Ülke aksanı. Yerel halk.

It's a sort of you know you are sort of accent isn't it.

Bir nevi aksanlı olduğunu biliyorsun, değil mi?

That's fine.

Bu iyi.

That's. CORNISH Yeah, we're nowhere near Cornwall.

bu CORNISH Evet, Cornwall'a yakın değiliz.

It's a it's a fairly neutral tone, actually.

Aslında oldukça nötr bir ton.

It's fairly neutral, but slightly countrified.

Oldukça tarafsız, ancak biraz taşralı.

Countrified, Yeah, I guess.

Taşralı, Evet, sanırım.

I mean, well, it's ah, I'm a farmer, a.

Yani, ah, ben bir çiftçiyim, a.

CORNISH But it's a bit like that it isn't ready to devolve in over.

CORNISH Ama biraz öyle gibi, devrilmeye hazır değil.

They tend to leave the H's off.

H'leri kapalı bırakma eğilimindedirler.

They don't talk.

They do.

Konuşmuyorlar.

Onlar yapar.

They do others.

Başkalarını yaparlar.

There's a there's a there's a guy on the market.

Piyasada bir adam var.

There's made you live. Is that home?

Seni yaşattı. Orası ev mi?

Is there an honourable.

Onurlu var mı?

We are we are not a bit like that.

Biz biraz öyle değiliz.

It is not so you think that so they would say they would probably leave the H off and say happy New Year.

Muhtemelen H'yi kapalı bırakıp Yeni Yılınız Kutlu Olsun diyeceklerini sandığınız gibi değil.

Happy New Year.

Mutlu yıllar.

They wouldn't pronounce the H. No. Is a cockney.

H'yi telaffuz etmezler. Hayır.

I know they would I think around here Giovanni,

Biliyorum buralarda Giovanni'yi düşünürlerdi,

they would leave off the H and just go, Happy New Year.

H'yi bırakıp Mutlu Yıllar'a giderlerdi.

It's you sound like Dick Van Dyke.

Dick Van Dyke gibi konuşuyorsun.

They would also say that in Cool Fly Me

Ayrıca Cool Fly Me

Cool Blowing Me Mary Poppins Happy New Year.

Cool Blowing Me'de Mary Poppins'in Yeni Yılınız Kutlu Olsun derlerdi. Bunu

It's terrible they would do it like that.

böyle yapmaları korkunç.

I mean, loads of people said Happy New Year anyway you were avoiding.

Demek istediğim, bir sürü insan kaçındığın şekilde Yeni Yılınız Kutlu Olsun dedi .

They would probably leave the h.r.

Muhtemelen h.r.'yi terk edeceklerdi.

Okay, steve, do that.

Tamam, Steve, yap şunu.

It's the galaxy of job

İşin galaksisi

that.

bu.

Oh, he's the next one.

Sıradaki o.

That now, of course, the next one.

Şimdi, elbette, bir sonraki.

Oh, I am going to cheat slightly.

Oh, biraz hile yapacağım.

Of course we are going to because Italian, by the way.

Tabii bu arada İtalyan olacağımız için gidiyoruz.

Oh, we are going to France.

Ah, Fransa'ya gidiyoruz.

Oh we're off to France, the country

Ah,

of love and quite a few riots, I must say, as well.

aşkların ve pek çok isyanın ülkesi Fransa'ya gidiyoruz, söylemeliyim ki.

So the French

Fransız

Bonny Bon bon, I think it's actually now in French.

Bonny Bon bon, sanırım artık gerçekten Fransızca.

Sometimes the two words will actually

Bazen iki kelime aslında

join together.

bir araya gelir.

So I think that's bon.

Bence bu iyi.

I need bon. I need

Bon'a ihtiyacım var. İhtiyacım var,

I might be wrong, but quite often

yanılıyor olabilirim, ama

in French I remember from when I used to learn French at school, quite often

okulda Fransızca öğrendiğim zamanlardan hatırladığım kadarıyla, çoğu zaman

the words will will almost collide with each other.

kelimeler neredeyse birbiriyle çarpışır. Bu

So I think this is a good

yüzden bence bu iyi bir

sign.

Me or a nay, so on and so on.

işaret.

Ben ya da hayır, falan filan.

And ne of course I know, I know that bon is good,

Ve tabii ki biliyorum, biliyorum bon iyidir,

have a good and a year

iyi yıllar ve iyi yıllar

So they're not actually saying have a good new year.

Yani aslında iyi bir yeni yıl geçir demiyorlar.

They're just saying have a good year.

Sadece iyi seneler diyorlar.

Good year, happy year.

İyi yıllar, mutlu yıllar.

So is it bon I ne open and nay.

Öyleyse açık ve hayır.

Maybe Lewis can tell us even though we know Lewis.

Lewis'i tanımamıza rağmen belki Lewis bize söyleyebilir.

Lewis is not actually. But he lives in France.

Lewis aslında değil. Ama o Fransa'da yaşıyor.

Well, I think because there's two E's you see there is there are two letter E's.

Bence iki E harfi olduğu için iki E harfi var.

One is I've got the little hyphen and the other one is plain.

Biri küçük tireye sahibim ve diğeri düz.

So I think one almost cancel out the other

Sanırım biri neredeyse diğer

Portuguese.

Portekizce'yi iptal ediyor. Bu

Have you got Portuguese, by the way?

arada Portekizce var mı?

I don't know.

Bilmiyorum.

I can't remember.

hatırlayamıyorum.

Okay, so we might guess Lewis is saying that he's given it.

Tamam, Lewis'in kendisine verildiğini söylediğini tahmin edebiliriz.

Tell us what it is.

Bize ne olduğunu söyle.

But hopefully that might be on Duncan's list. Yes.

Ama umarım bu Duncan'ın listesinde olabilir. Evet.

I mean, if got we've only got another 27 to do no vote.

Yani, eğer varsa, oylama yapmamak için sadece 27 tane daha var.

I know. What's that one?

Biliyorum. Bu ne?

And that's Italian I think Steve, we may come to these lines.

Ve bu İtalyan sanırım Steve, bu satırlara gelebiliriz.

Yes. It's we've got to move on.

Evet. Devam etmemiz gerekiyor.

So we've we've been to France about.

Bu yüzden yaklaşık olarak Fransa'ya gittik.

Oh, you didn't say it, Steve.

Oh, söylemedin, Steve.

Uh, what do you think it is?

Ne olduğunu düşünüyorsun?

Well, Lewis is saying that it's

Pekala, Lewis diyor ki,

and I come gi

that sounds, that sounds, sounds Japanese.

kulağa Japonca geliyor, kulağa geliyor.

He's saying it's slightly different and they come.

Biraz farklı olduğunu söylüyor ve geliyorlar.

Yes, well, there's probably more than well, well, just just like in English.

Evet, muhtemelen iyiden daha fazlası vardır, tıpkı İngilizce'deki gibi.

There are many other ways of saying Happy New Year.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun demenin başka birçok yolu var.

Good New Year, Pleasant New Year.

İyi Yıllar, Keyifli Yeni Yıl.

Have a have a soupy new Year.

Çorba gibi bir yeni yıl geçirin.

So it's the same also in other languages as well.

Yani diğer dillerde de aynıdır.

Yeah.

Happy New Year.

Evet.

Mutlu yıllar.

And yeah, uh, anyway, another one, Steve.

Ve evet, neyse, bir tane daha, Steve.

We are now going across to

Şimdi Almanya'ya geçiyoruz

Germany.

.

You see, I feel like I'm presenting the Eurovision Song Contest.

Görüyorsunuz, Eurovision Şarkı Yarışması'nı sunuyormuşum gibi hissediyorum .

Hello, Germany.

Merhaba, Almanya.

Can you please give us your results?

Lütfen bize sonuçlarınızı verir misiniz?

German Now, this one looks difficult to me.

Almanca Şimdi, bu bana zor görünüyor.

That does.

Bu olur.

It is Bonn and Ney, by the way. Hmm.

Bu arada, Bonn ve Ney. Hmm.

I don't know.

Bilmiyorum.

I just can't remember.

I said now ne thank you.

Sadece hatırlayamıyorum.

Şimdi ne teşekkür ederim dedim.

Say, nay, nay.

Hayır, hayır.

Got no right.

Hakkım yok.

Here we go. German, We have German.

İşte başlıyoruz. Almanca, Almancamız var.

Shall I do it with a German accent

Alman aksanıyla mı yapayım

or shall I not do it and avoid offending everyone?

yoksa hiç kimseyi kırmadan mı yapayım?

You mean do it in a way that English people would impersonate

Bunu, İngilizlerin Alman aksanını taklit edecekleri bir şekilde yapmayı mı kastediyorsunuz ki

a German accent, which is probably slightly offensive to German people?

bu muhtemelen Almanlar için biraz saldırgandır?

Okay, so I'm going to go fro new jar for new jar.

Tamam, o zaman yeni kavanoz için yeni kavanoza gideceğim.

For new jar.

Yeni kavanoz için.

So I think sounds funny since it does sound Japanese

Bu yüzden kulağa komik geliyor çünkü

for a new jar for new song.

yeni bir şarkı için yeni bir kavanoz Japonca geliyor.

I don't think it's like this. So that's mine.

Bunun böyle olduğunu sanmıyorum. Yani bu benim.

Come on, Steve.

Hadi Steve.

I don't know.

I haven't the foggiest idea, but no, I don't.

Bilmiyorum.

En ufak bir fikrim yok ama hayır, bilmiyorum.

That's not a there aren't German words that I've ever pronounced before.

Bu, daha önce telaffuz ettiğim Almanca kelimelerin olmadığı anlamına gelmiyor. Nükleer savaş başlıklarındaki

It could be further proving its role for nuclear warheads.

rolünü daha da kanıtlıyor olabilir .

You know, is is more new as is more French.

Bilirsiniz, daha çok Fransızca olduğu kadar yenidir.

I mean, yeah, as in probably from New York.

Yani, evet, muhtemelen New York'tan olduğu gibi.

I don't know.

Bilmiyorum.

Anyway, that was not very good, says Maxim.

Her neyse, bu pek iyi değildi, diyor Maxim.

That was not very good.

Bu pek iyi değildi.

I think going to have to learn.

Sanırım öğrenmek zorunda kalacağım.

Okay.

Tamam aşkım.

I think we both get one of these before on meet up in Paris.

Sanırım ikimiz de Paris'te buluşmadan önce bunlardan bir tane aldık .

Or do you have to be fresh?

Yoksa taze mi olmak gerekiyor?

I get one or I Steve, I get one of these

Ben bir tane alıyorum veya Steve, bunlardan bir tane alıyorum

and Mr.

Steve gets two of these.

ve Bay

Steve bunlardan iki tane alıyor.

I got to make it fair.

Bunu adil hale getirmeliyim.

Here's the next one.

İşte bir sonraki.

Steve it, please.

Steve, lütfen.

Steve, You've got it. Now put on your grass skirt.

Steve, anladın. Şimdi çim eteğinizi giyin.

Oh, yes, we have to.

Ah, evet, yapmalıyız.

Well, that's a clue. Grass skirt.

Bu bir ipucu. Çim etek.

Put your grass skirt.

Çim eteğinizi koyun.

Indonesia, put your grass skirt on, get your ukulele

Endonezya, çimen eteğini giy, ukuleleni al

and sing over the rainbow

ve oralarda bir yerde gökkuşağının üzerinden şarkı söyle

somewhere over there.

.

I think. Ding, ding, ding, ding, ding, ding.

Bence. ding, ding, ding, ding, ding, ding.

I've no idea what you're referencing here, Mr. Duncan.

Burada neyi kast ettiğiniz hakkında hiçbir fikrim yok, Bay Duncan.

Didn't he think Switzerland.

İsviçre'yi düşünmedi mi?

Okay.

Tamam aşkım.

What if I went to ding, ding, ding,

Ya ding, ding, ding, ding, ding, ding, ding

ding, ding, ding, ding, ding, ding.

, ding, ding'e gidersem.

Not a clue, Mr. Duncan.

Hiçbir ipucu yok, Bay Duncan.

I'm. I'm thinking Switzerland, but obviously it's not.

Ben. İsviçre'yi düşünüyorum, ama belli ki öyle değil.

Mike Delaney said that was terrible.

Mike Delaney bunun korkunç olduğunu söyledi.

Uh, thank you. We.

Teşekkürler. Biz.

We are keeping the usual standard that we've raised Boston in the past.

Geçmişte Boston'u yükselttiğimiz olağan standardı koruyoruz.

The next one, we're going to Hawaii.

Sıradaki, Hawaii'ye gidiyoruz.

Hawaii? Right.

Hawaii? Sağ.

I can't believe you didn't know that.

Bunu bilmediğine inanamıyorum.

The grass skirts

Çim, ukulele'nin yanından geçiyor

the ukulele,

and there was that guy there was that famous Hawaiian guy

ve orada,

who sang a beautiful version of Over the Rainbow.

Over the Rainbow'un güzel bir versiyonunu söyleyen Hawaii'li ünlü bir adam vardı.

And that's it.

Ve bu kadar.

You see, I suppose I could have mentioned the hula girls.

Görüyorsunuz, sanırım hula kızlarından bahsedebilirdim.

Yes, the hula girls.

Evet, hula kızları.

Can I have a go?

Gidebilir miyim?

Right. Okay, Steve.

Sağ. Tamam, Steve.

So I will let you go first.

Bu yüzden önce gitmene izin vereceğim.

How Macaque, how, how?

Nasıl Makak, nasıl, nasıl?

Olly Mashariki.

Olly Mashariki.

Oh, I'm really worried that that might be very good.

Oh, gerçekten çok iyi olabileceğinden endişeleniyorum.

Actually.

Aslında.

I think that might actually be very good.

Bence bu gerçekten çok iyi olabilir. Koroda

Well, I've sung a song in Hawaiian

Hawaii dilinde bir şarkı söyledim

in the choir,

,

so I think Macca Hickey is right, but I'm not sure about the rest.

bu yüzden Macca Hickey'nin haklı olduğunu düşünüyorum ama geri kalanından emin değilim.

Lots of people did guess that it was.

Pek çok kişi öyle olduğunu tahmin etti.

Holy mackerel, Kihara

Kutsal uskumru, Kihara

Holy mackerel.

Kutsal uskumru.

Kiki, How? I think we're both very good at that.

Kiki, Nasıl? Bence ikimiz de bu konuda çok iyiyiz.

So I don't think either of us should have a custard pie.

Bu yüzden ikimizin de kremalı turta yemesi gerektiğini düşünmüyorum.

I think Hawaiian is probably easier than German

Bence Hawaii dili muhtemelen Almanca'dan daha kolay

and certainly easier than Chinese right next door.

ve kesinlikle hemen yanı başınızdaki Çince'den daha kolay.

Mr. Duncan Yes.

Bay Duncan Evet.

Are they in the New Year? Yes, we are.

Onlar yeni yılda mı? Evet öyleyiz.

We are very we are up to our neck in the New Year.

Yeni yılda boğazımıza kadar geldik.

I'm already drowning in 2023

2023'te boğuluyorum

and we are only 15 hours into the new year.

ve yeni yıla sadece 15 saat kaldı.

And I've already I'm already tired of it, but I'm getting hungry.

Ve ben zaten bundan bıktım ama karnım acıkıyor.

Okay.

Steve is a little.

Tamam aşkım.

Steve biraz.

Yes, that's right.

Evet bu doğru.

The person who sang Over the Rainbow, he was a very large guy.

Over the Rainbow şarkısını söyleyen kişi çok iri bir adamdı.

You are right.

Haklısın.

It's fun, says Moz.

Eğlenceli, diyor Moz.

And right here we go.

Ve işte başlıyoruz.

There's nobody from Hawaii, Hawaii, Hawaii watching.

Hawaii'den, Hawaii'den, Hawaii'den izleyen kimse yok.

So I don't think we've offended anybody.

Bu yüzden kimseyi gücendirdiğimizi düşünmüyorum.

No, I don't think so either.

Hayır, ben de düşünmüyorum.

So now.

Peki şimdi.

Oh, Hindi. Hindi.

Oh, Hintçe. Hintçe.

So this is this is where it gets interesting

İşte burası ilginçleşiyor

because I'm really not sure how to pronounce this.

çünkü bunu nasıl telaffuz edeceğimden gerçekten emin değilim.

So if you want to see an Englishman and well,

Yani bir İngiliz görmek istiyorsanız,

another English man, Hindi.

başka bir İngiliz, Hintçe.

No, I don't know. Making a mess. I'm going to go now for

Hayır, bilmiyorum. Dağınıklık yaratmak . Şimdi

Mangala Mango Mae Ho.

Mangala Mango Mae Ho için gideceğim.

I'm not going to even attempt this for Mango Mae Ho,

Bunu Mango Mae Ho için denemeyeceğim bile

because otherwise I might do a bad imitation of somebody from India.

çünkü aksi halde Hindistan'dan birini kötü bir şekilde taklit edebilirim.

Oh, okay.

Tamam.

Probably best not to do that.

Muhtemelen bunu yapmamak en iyisidir. Şimdi

I must Mackler Mae Ho

Mackler Mae Ho'ya ihtiyacım var

now. Vice.

. yardımcısı.

Mackler, May ho.

Mackler, Mayıs ho.

How about that?

I sounded better than yours, Mr. Duncan.

Peki ya bu?

Sesim sizinkinden daha iyiydi, Bay Duncan.

Now, Vice McNamee hope this is a special,

Şimdi, Yardımcı McNamee bunun özel,

special spicy custard pie.

özel baharatlı muhallebi turtası olmasını umuyor. Kremalı turtanın

I'm getting tired of being hit in the face by a custard pie.

suratıma vurulmasından bıktım .

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Well, I thought you were used to it.

Buna alıştığını sanıyordum.

Anybody that speaks Hindi. You watching?

Hintçe konuşan herkes. İzliyorsun?

And did we get anywhere close

Ve

to getting that pronunciation correct?

bu telaffuzu doğru yapmaya yaklaştık mı?

I'm going to guess.

No, I'm guessing.

tahmin edeceğim

Hayır, tahmin ediyorum.

But we do have. People from India watching us. Yes.

Ama bizde var. Hindistan'dan insanlar bizi izliyor. Evet. Demek

So that's one of the reasons why.

sebeplerinden biri de bu.

Yeah. Let's wait for a bit then, shall we? Oh, goodness me.

Evet. O zaman biraz bekleyelim, olur mu? Aman Tanrım.

We had Hungarian already.

Macarımız zaten vardı.

No, no, it's in alphabetical order, so I've got a long way to go. Yes.

Hayır, hayır, alfabetik sıraya göre, yani daha gidecek çok yolum var. Evet.

Wait till we get to Zimbabwe.

Zimbabve'ye varana kadar bekle.

Hungarian.

Well, I'm learning operetta at the moment.

Macarca.

Şey, şu anda operet öğreniyorum.

It's by some Hungarian gypsies. Well, you were watching.

Bazı Macar çingeneleri tarafından. İyi ki izliyordun.

You were watching all of the culture this morning called the Gypsy Baron. Yes.

Çingene Baronu denen bu sabah bütün kültürü izliyordunuz. Evet.

By that famous Viennese composer

O ünlü Viyanalı besteci tarafından

and I love it.

ve ben onu seviyorum.

Which is what it's all about.

Her şey bununla ilgili.

I love it when Steve can't remember things.

Steve'in bazı şeyleri hatırlamamasına bayılıyorum.

It's speak Sorry about the molesting.

Taciz için özür dilerim.

You have a very festive in this, by the way. Yes. Bipartisan.

Bu arada çok şenliklisin . Evet. İki partili.

Because it's still we're still sort of feeding Christmas memory.

Çünkü hala Noel hatırasını besliyoruz.

Uh, Christmas there.

Noel orada.

Why is my brain not working today, Mr. Duncan?

Beynim bugün neden çalışmıyor, Bay Duncan?

It's not Strauss.

Strauss değil.

Johann Strauss That said, he wrote a number of operettas.

Johann Strauss Bununla birlikte, bir dizi operet yazdı.

You were literally watching it this morning.

Bu sabah resmen izliyordun.

I think this lady masters another one.

Sanırım bu hanımefendi bir tanesinde daha ustalaşıyor.

And now we're going to be going to be

Ve şimdi

learning and performing in March.

Mart ayında öğreniyor ve performans sergiliyor olacağız.

Gypsy Baron and I, of course, pay playing the

Gypsy Baron ve ben, elbette

the young love interest, the romantic lead.

genç aşkı, romantik başrolü oynamak için para ödüyoruz.

But how is that possible?

Ama bu nasıl mümkün olabilir?

So are they only doing it in the dark?

Yani bunu sadece karanlıkta mı yapıyorlar?

So we've got lots of sort of Hungarian sounding music, I think.

Bu yüzden Macarca tınılı bir sürü müziğimiz var sanırım.

Know, I think they're doing it with the lights off.

Biliyorsun, sanırım bunu ışıklar kapalıyken yapıyorlar. Her

So anyway, Hungarian.

neyse, Macar.

Hungarian. Yeah.

Macarca. Evet.

So I've got to, I've got to learn a bit of Hungarian, which I haven't done yet.

Bu yüzden biraz Macarca öğrenmeliyim ki henüz öğrenmedim.

So now is the time to build.

Öyleyse şimdi inşa etme zamanı.

I'll go event

that's not going to be right.

Doğru olmayacak olaya gideceğim.

But just basically pronouncing it phonetically as we see them.

Ama temelde onları gördüğümüz gibi fonetik olarak telaffuz etmek.

Yes, this is the problem because we've no idea and Hungarian is some

Evet, sorun bu çünkü hiçbir fikrimiz yok ve Macarca bazı

the vowels and consonants are definitely not pronounced

ünlüler ve ünsüzler kesinlikle

as you would see them in English.

İngilizce'de göreceğiniz gibi telaffuz edilmiyor.

Yeah, I think I think Bulldog Bulldog is right

Evet, sanırım Bulldog Bulldog haklı,

I think it is Bulldog. Ooh.

bence bu Bulldog. Ah.

So that might just be. Ooh.

Yani bu sadece olabilir. Ah.

Well we don't know. Do we know. Well, I'm just going by.

Bilmiyoruz. Biliyormuyuz. Pekala, sadece geçiyorum.

Well, these little things, you see, I'll giving you a clue.

Pekala, bu küçük şeyler, anlıyor musun, sana bir ipucu vereceğim.

Yeah, but they mean different things in different languages.

Evet, ama farklı dillerde farklı anlamlara geliyorlar.

That is right

Bu

for dog. Ooh.

köpek için doğru. Ah.

If it

announced, I think he might be event.

Açıklanırsa olay olabilir diye düşünüyorum.

It's starting to get embarrassing, mister.

Utanç verici olmaya başladı, bayım. Bir

Let me see.

Since we've only got another 23 to do.

bakayım.

Çünkü yapacak sadece 23 tane daha var.

Anybody from Hungary watching 23.

Macaristan'dan herkes 23 izliyor.

It's good fun.

Çok eğlenceli.

Don't worry Steve.

Steve'i merak etme.

So I thought, I thought yours was better, actually.

Ben de aslında seninkinin daha iyi olduğunu düşündüm.

Steve So I don't think mine was very good.

Steve Yani benimkinin pek iyi olduğunu düşünmüyorum.

You've got to think of yourself as a Cossack or something, so I must get what,

Kendinizi bir Kazak falan olarak düşünmelisiniz, bu yüzden ne bulmalıyım,

a Cossack Yes, somebody you know,

bir Kazak Evet, tanıdığınız biri,

there's dancing where you elbow down and you're flicking your feet out.

dirseğinizin olduğu yerde dans ediyor ve ayaklarınızı sallıyorsunuz.

You got that.

Anladın.

You I try doing that once.

Bunu bir kez yapmayı denerim.

That's a good way of getting a big, big set of buttocks.

Bu büyük, büyük bir kalçaya sahip olmanın iyi bir yolu.

Yes. Anyway, I think my pronunciation was was not very good.

Evet. Her neyse, sanırım telaffuzum pek iyi değildi.

So I get one of those.

Bu yüzden onlardan birini alıyorum.

There we go then. Oh, here we go.

İşte başlıyoruz. İşte başlıyoruz.

A lot of people were waiting for the next one. Steve I bet

Pek çok kişi bir sonrakini bekliyordu. Steve

Italian.

İtalyan olduğuna bahse girerim.

Well. Well, I think this is easy.

Kuyu. Bence bu kolay. Hadi

Come on then. I will.

öyleyse. Yapacağım.

I want me to go one.

birine gitmemi istiyorum

I know one.

birini tanıyorum

And I'll think of myself as Italian one.

Ve kendimi bir İtalyan olarak düşüneceğim.

I know,

Biliyorum,

I don't know.

But somebody did put Italian early and it didn't look like that one.

bilmiyorum.

Ama birileri İtalyancayı erken koydu ve bu ona benzemedi.

I know

somebody, but yes, Italian.

Birini tanıyorum ama evet, İtalyan.

According to his no vote, I know

Hayır oyuna göre,

of one.

bir tane biliyorum.

I know.

Biliyorum.

I'm just wondering, can you please put your hand up

Merak ediyorum, bugün seni gücendirdiysek lütfen elini kaldırabilir misin

if we've offended you today?

?

I hope not. One.

Umarım değildir. Bir.

I know. So again, I know.

Biliyorum. Yani yine biliyorum.

Relates to year and bone.

Yıl ve kemik ile ilgilidir.

What bone is happy.

Hangi kemik mutlu.

So I think it's just happy year.

Bu yüzden sadece mutlu bir yıl olduğunu düşünüyorum.

Happy year.

Mutlu Yıllar.

According to this, it's slightly different.

Buna göre biraz farklı.

But anyway, there might be.

Ama yine de olabilir.

Yes, I'm just town.

Evet, ben sadece kasabalıyım.

No, I don't know what Welsh is in.

Hayır, Galce'nin ne olduğunu bilmiyorum.

Happy New Year.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun.

Well, she's a very difficult language.

O çok zor bir dil. Victoria, "

It's probably got a lot of

Muhtemelen çok fazla kelime içeriyor

in. Yes a lot of it

. Evet, çoğu

is simply accent is not on the last syllable, says Victoria.

sadece aksan son hecede değil," diyor.

Oh I see.

Ah anlıyorum.

I know, I know, I know.

Biliyorum, biliyorum, biliyorum.

Yes that's it.

The accent.

Evet, bu o.

Aksan.

Yeah.

One and

Evet.

Bir ve

one and one.

bir ve bir.

I know.

Biliyorum.

Is that correct. One know.

Bu doğru mu. Bir bil.

Okay good.

Tamam iyi.

So I don't it's not better I think, I think that's, that is a big improvement.

Bu yüzden daha iyi olmadığını düşünüyorum, bence bu, bu büyük bir gelişme.

Yeah. You've got to get the accent in the right place in Italian.

Evet. İtalyanca'da aksanı doğru yerde bulmalısın .

It's very important. It's, it's I think so.

Bu çok önemli. Ben öyle düşünüyorum.

Cheeky Sprite.

Arsız Sprite.

Hello Cheeky Sprite. We've never seen you here before.

Merhaba Arsız Sprite. Seni daha önce burada hiç görmemiştik.

Apparently, but within the new ID duh.

Görünüşe göre, ama yeni kimlik ah içinde.

So I think it's.

Bence öyle.

Oh so that's Welsh.

Ah, bu Galce.

Apparently

Anlaşılan

we didn't knew it. Duh.

biz bilmiyorduk. Ah.

So I know, I know Da is, is is good or happy.

Biliyorum, biliyorum Da iyi ya da mutlu.

I think it is in Welsh.

Galce olduğunu düşünüyorum.

Yes. That's it. Now that.

Evet. Bu kadar. Şimdi.

Yes that would be wouldn't you. Wouldn't you.

Evet öyle olurdu değil mi? Değil mi?

It was gone. It's gone Right. Is it gone.

Gitmişti. Doğru gitti. gitti mi

I mean so still.

Hala demek istiyorum.

No, it's vanished. Gone.

Hayır, kayboldu. Gitmiş.

Oh look. Different bristles. Yeah.

Oh bak. Farklı kıllar. Evet.

It's very good.

Wouldn't you would da.

Çok iyi.

Yapmaz mıydın?

Yes. Wouldn't knew it.

Evet. Bunu bilemezdim.

Da wouldn't do it Da Belinda.

Da Belinda bunu yapmazdı.

We wouldn't do it. Da. Happy New Year.

Bunu yapmazdık. Da. Mutlu yıllar.

You got to do it wouldn't you. It da. Right.

Yapmalısın, değil mi? Bu da. Sağ.

But you don't have to say it 50,000 times.

Ama bunu 50.000 kez söylemek zorunda değilsin.

I'm just trying to get it right.

Sadece düzeltmeye çalışıyorum. Sen

You try.

dene. Vittoria,

So Italian now we have Oh, this got it right, says Vittoria.

demek ki artık İtalyancamız var Oh, bu doğru anlaşıldı, dedi.

I'm looking forward to this one. Steve.

Bunu dört gözle bekliyorum. Steve.

Yes, I think. I think that was quite good input.

Evet, sanırım. Bence bu oldukça iyi bir girişti.

The accent is so ignorant.

Aksan çok cahil.

It's appalling.

Bu korkunç.

We're showing our ignorance here. No, we're not.

Cahilliğimizi burada gösteriyoruz. Hayır, değiliz.

We can't know every language on the planet.

Gezegendeki her dili bilemeyiz.

You know that.

Bunu biliyorsun.

You know that I'm not super human

Süper insan olmadığımı biliyorsun

and well, what can I say?

ve ne diyebilirim ki?

Lleyton Hewitt Duh.

Lleyton Hewitt Duh.

I think is how, you know, anybody from Wales watching this unlike

Galler'den bunu izleyen herkesin farklı olduğunu düşünüyorum, bu

so I'm not wondering where Cheeky Sprite actually is.

yüzden Cheeky Sprite'ın gerçekte nerede olduğunu merak etmiyorum.

Are you in Wales.

Galler'de misin?

Oh you're Welsh, maybe you are trying to improve your English if that is true.

Oh, sen Gallisin, eğer bu doğruysa, belki de İngilizceni geliştirmeye çalışıyorsundur.

Did we get anywhere close because we don't want to offend the Welsh.

Gallileri gücendirmek istemediğimiz için mi yaklaştık?

I'm no, definitely not far from what you just over there.

Hayır, kesinlikle şuradaki şeyden çok uzakta değilim. Gelip

We can see you might come and get us.

bizi alabileceğini görebiliriz.

Yeah, we can see Wales for a while.

Evet, bir süre Galler'i görebiliriz.

Window.

Pencere.

Oh yeah. I think. Look at this. The DHS Sir. Sir.

Ah evet. Bence. Şuna bak. DHS Efendim. Sayın.

Wouldn't you it sir.

değil mi hocam

FA Oh it must be fa.

FA Oh, fa olmalı.

Oh wouldn't you. It far. Is that correct.

Ah yapmaz mıydın? çok uzak. Bu doğru mu.

With this.

Bununla.

With blue. With a blue.

mavi ile. Bir mavi ile.

We do with. Yeah.

ile yapıyoruz. Evet.

I can't wait to see the captions for this.

Bunun için altyazıları görmek için sabırsızlanıyorum.

We've insulted the Welsh. That's it.

Galler'e hakaret ettik. Bu kadar.

I think we've insulted every and every nation.

Her millete hakaret ettiğimizi düşünüyorum. Buradaki

The thinking is that if we insult countries, it won't matter

düşünce, ülkelere hakaret edersek bunun bir önemi olmayacak

because they're not likely to come and fly over and beat us up.

çünkü gelip bizi dövmeleri pek olası değil.

But Cheeky Sprite might help over the border.

Ama Cheeky Sprite sınırı aşmaya yardımcı olabilir.

Yeah, you can get.

Evet, alabilirsin.

You can probably see our house from where you are now.

Şu an bulunduğunuz yerden muhtemelen evimizi görebilirsiniz.

If you're anywhere near the mountainous regions,

Dağlık bölgelere yakın bir yerdeyseniz,

then you'll probably be able to see our house from here.

muhtemelen evimizi buradan görebileceksiniz.

But otherwise, if you are in, did you have did you have a a

Ama aksi takdirde, eğer içerideyseniz,

a big hail storm earlier?

daha önce büyük bir dolu fırtınası yaşadınız mı?

Because I think it was from Wales. Did you have rain?

Çünkü sanırım Galler'dendi. yağmur mu vardı

Did you have rain earlier?

Daha önce yağmur yağdı mı?

You had a massive thunderstorm.

Büyük bir fırtına yaşadınız.

Yeah, we did.

Evet, yaptık.

With hailstones as big as that. As big as Mr.

O kadar büyük dolu taneleriyle. Bay

Steve was.

Steve kadar iriydi.

There must have been six or seven millimetres across said which is big for Mr.

Bay

Steve G he sprite.

Steve G he sprite için büyük olan altı veya yedi milimetre olmalı.

You have a cheeky coke don't you. I do.

Arsız bir kolanın var değil mi? Evet.

I know. That's very good actually.

Biliyorum. Bu aslında çok iyi.

Well that's that's actually a good joke.

Aslında bu iyi bir şaka.

So it is a drink.

Yani bir içkidir.

Anyway, we're going back to the Far East with the next one.

Neyse sıradakiyle Uzakdoğu'ya dönüyoruz.

We've got friends in Wales anyway.

Zaten Galler'de arkadaşlarımız var.

In, in I've got, I've got a friend in Wales

İçinde, Galler'de bir arkadaşım var

and it's a beautiful sheep and she, she's, she's very pretty

ve o güzel bir koyun ve o, o, o çok güzel

and she's promised herself to me

ve bana söz verdi

anyway maturity is going, maturity is hard enough.

zaten olgunluk gidiyor, olgunluk yeterince zor.

Yes. The Welsh language Alessandra is totally different.

Evet. Gal dili Alessandra tamamen farklıdır.

Totally from the British English.

Tamamen İngiliz İngilizcesinden.

It's a very nice little tea, lovely sounding language.

Çok hoş bir küçük çay, kulağa hoş gelen bir dil.

It's very sort of loyalty and sort of

Bu bir tür sadakat ve

almost musical

neredeyse müzikal bir

language.

dil.

It's it's a beautiful language, actually.

Aslında güzel bir dil.

And anyway.

Ve Herneyse.

Steve Yes, this is the one I've been waiting for.

Steve Evet, beklediğim kişi bu.

Maybe go into English

Belki

by going to Japan.

Japonya'ya giderek İngilizce öğrenirsin.

Japan.

Japonya.

Look at that just

Şuna bir bak

now. That doesn't even look like anything.

şimdi. Bu hiçbir şeye benzemiyor bile.

It looks like lots of random letters.

Bir sürü rastgele harf gibi görünüyor.

I'm not going to even attempt that one.

Bunu denemeyeceğim bile.

Okay.

Tamam aşkım.

I came as of the.

itibariyle geldim.

Sorry, can I say that?

Üzgünüm, bunu söyleyebilir miyim?

What?

Ne?

What does it sound like?

Ne gibi geliyor?

A happy New Year with that word in there? Mr.

İçinde o kelime olan mutlu bir yeni yıl mı? Bay

Duncan, I came as she she to

Duncan, onun geldiği gibi geldim,

I came actually to I'm a dear to

aslında ona değer veriyorum

because I met Sue so I think that's actually quite good

çünkü Sue ile tanıştım, bu yüzden gerçekten oldukça iyi

a team member she said she to

bir ekip üyesi olduğunu,

see is that part I'm having difficulty with.

zorluk çektiğim kısmı görmesini söyledi.

I came my C to omit to

C'mi atlamak için geldim

because I Matthew is Japanese for Happy New Year.

çünkü Matthew, Yeni Yılınız Kutlu Olsun için Japon.

Oh it might be. Please can you call

Olabilir. Lütfen

the police

polisi

to my house?

evime çağırır mısınız?

Colonel's here. Oh, dear.

Albay burada. Ah hayatım.

Colonel, we don't mind you being late at all because we know this has to fit in.

Albay, geç kalmanıza hiç aldırmıyoruz çünkü bunun uyması gerektiğini biliyoruz.

Yeah, you probably what we're doing.

Evet, muhtemelen yaptığımız şey sizsiniz.

We're insulting people from all around the world

by trying to pronounce Happy New Year in their own language.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun'u kendi dillerinde telaffuz etmeye çalışarak dünyanın her yerinden insanları aşağılıyoruz.

I'm expanding.

genişliyorum

Well, okay, You have a go at this Steve? No,

Pekala, tamam, bu Steve'i denedin mi? Hayır,

I came to admit that, too.

ben de bunu kabul etmeye geldim.

Was I?

Matthew probably said ten times the speed I That is pretty good.

Öyle miydim?

Matthew muhtemelen hızın on katı dedi I Bu oldukça iyi.

I think I did a good job and Mr.

İyi bir iş çıkardığımı düşünüyorum ve Bay

Steve didn't even do it.

Steve bunu bile yapmadı.

So he gets a custard pie, and it's

Bu yüzden muhallebi turtası alıyor ve bu

it's a special custard pie.

özel muhallebi turtası.

I was, I wasn't given given you a big thumbs up.

Öyleydim, sana büyük bir başparmak verilmedi.

Oh, okay.

Tamam.

It's Mohsin.

Muhsin. O'Connell'in

We know quite a few people from

Japonca'sından epeyce insan tanıyoruz

O'Connell's Japanese.

.

Okay, So.

Tamam, peki.

So could that you see that wonderful studying Japanese.

O harika Japonca öğrenmeyi görebilseydin.

Is that am good at that.

Bunda iyi miyim?

Is that good or do I have to get on the next plane

Bu iyi mi yoksa

out of Tokyo before the mob comes for me?

mafya benim için gelmeden önce Tokyo'dan kalkan ilk uçağa mı binmem gerekiyor?

I'll send Godzilla after you.

Arkandan Godzilla'yı göndereceğim.

So that pronunciation seems to happen.

Böylece bu telaffuz gerçekleşmiş gibi görünüyor.

They have some serious mobsters in Japan.

Japonya'da bazı ciddi gangsterleri var.

Have you seen that the A career is it?

A kariyerinin bu olduğunu gördünüz mü?

I can or and they're they're gangsters.

Yapabilirim ya da onlar gangster.

And you can tell because they have tattoos on their bodies

Ve vücutlarında dövmeleri olduğu için

and that because in Japanese culture it is frowned upon.

ve bunu Japon kültüründe hoş karşılanmadığı için anlayabilirsiniz.

You are not supposed to have tattoos.

Dövme yaptırmamalısın.

It is seen as very bad.

Çok kötü görülüyor.

So So the gangsters Akira, I'm sure.

Öyleyse gangsterler Akira, eminim.

Is this something that sounds familiar? Yes.

Bu tanıdık gelen bir şey mi? Evet.

And they are the gangsters in Japan. So

Ve onlar Japonya'daki gangsterler. Bu nedenle, Japonca

they particularly don't like

people who pronounce Happy New Year in Japanese incorrectly.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun kelimesini yanlış telaffuz eden insanları özellikle sevmezler.

Tony. That's one of their major hates, right?

Tony. Bu onların en büyük nefretlerinden biri, değil mi?

They will come after me now, but you have to get yourself a tattoo.

Şimdi peşime düşecekler ama kendine bir dövme yaptırmalısın.

And then when they come and get you that they will rip off your shirt,

Sonra gelip seni aldıklarında gömleğini yırtacaklar,

see the tattoo, and think that you're one of them.

dövmeni görecekler ve senin onlardan biri olduğunu düşünecekler.

Well,

they think it won't take them long to find out.

Bunu öğrenmelerinin uzun sürmeyeceğini düşünüyorlar.

One of them. Yes.

Onlardan biri. Evet.

And also one of them.

Ve ayrıca onlardan biri.

In terms of I should we explain that?

Bunu ben açısından açıklamalı mıyız?

What do you mean by if you say you're one of them?

Onlardan biri olduğunu söylersen ne demek istiyorsun? Az önce olanlar için

Can I say sorry to everyone in Japan for what just happened then?

Japonya'daki herkesten özür dileyebilir miyim ?

Please.

Lütfen.

I'm very sorry.

Çok üzgünüm.

So now we're going to insult another part of Asia. Now

Şimdi Asya'nın başka bir yerine hakaret edeceğiz. Şimdi

Korean.

Korece.

I was mentioning Korea because of what I saw on Instagram.

Instagram'da gördüklerim yüzünden Kore'den bahsediyordum.

I don't know how I got there, but There were lots of young

Oraya nasıl geldiğimi bilmiyorum ama

Korean guys all kissing, and I don't know why.

öpüşen bir sürü Koreli genç vardı ve nedenini bilmiyorum.

I don't know.

Bilmiyorum.

They didn't look as if they were enjoying it either.

Onlar da bundan zevk alıyormuş gibi görünmüyorlardı. Diğer kültürlerden büyülendiğim

I I've no idea other than with the

dışında hiçbir fikrim yok

I am fascinated by other cultures,

but sometimes I don't quite understand it either.

ama bazen ben de tam olarak anlamıyorum.

Korean cheeky sprites.

Koreli arsız periler.

Yes. Happy New Year to you too.

Evet. Sana da mutlu yıllar.

I was curious about your stream.

Yayınınızı merak ettim.

Well, that's great.

Bu harika.

You're good. Well, please come back.

İyisin. Peki, lütfen geri dön.

I bet you haven't told us yet You are from Wales or not.

Bahse girerim Galler'den olup olmadığınızı bize henüz söylemediniz .

I'm guessing you are.

Sanırım öylesin.

And I think for me, I think they're starting at their car at the moment and coming over to find this is.

Ve bence benim için, sanırım şu anda arabalarına biniyorlar ve bunu bulmak için geliyorlar.

Yes. Insulted.

Evet. hakaret

They're coming to find that. Apologies if we've insulted you

Bunu bulmaya geliyorlar. Özür dileriz,

so Korean sable bug

Korece sable böceğine hakaret ettiysek,

so that word cyborg money by

yani o kelime cyborg parası sizin tarafınızdan bir

you you a

you say oh you say oh yes I think that's you say oh

ah diyorsunuz ah evet diyorsunuz sanırım bu sizsiniz ah

sable monde about the sale is

sable monde satış hakkında

happy new year in Korean

Korece yeni yılınız kutlu olsun

we think we think you know we're not actually quite sure

bildiğinizi sanıyoruz

anybody from Korea watching did did anywhere close to it.

Kore'den izleyen herhangi birinin buna yakın bir yerde yaptığından tam olarak emin değiliz.

Does he need to have a pie in his face? Yes.

Yüzünde bir turta olması gerekiyor mu? Evet.

Thank you, Mr. Duncan. We haven't got long.

Teşekkürler, Bay Duncan. Fazla vaktimiz yok. Yüzüme pasta

It's been a while since I've had

yemeyeli uzun zaman olmuştu

a pie in my face.

.

Portuguese. Portuguese.

Portekizce. Portekizce. Sen.

Are You. Listen.

Dinlemek.

Are you listening to this,

Bunu dinliyor musun

Louis? Oh, okay.

Louis? Tamam.

I was a way. Where are we going then?

Uzaktaydım. O zaman nereye gidiyoruz?

Because Louis has said earlier, I don't even know

Louis daha önce söylediği için,

if people are still watching

insanların hala

Portuguese films.

Portekiz filmleri izleyip izlemediğini bile bilmiyorum.

I know Novo

Novo

release.

sürümünü biliyorum.

I know Novo for these least I know Novo.

Novo'yu en az bunlar için biliyorum Novo'yu biliyorum.

So I think is actually new.

Bu yüzden aslında yeni olduğunu düşünüyorum.

Happy, Happy New Year. New.

Mutlu, Mutlu Yıllar. Yeni.

So I think it's the happy Yeah.

Bu yüzden mutlu olduğunu düşünüyorum Evet.

Of New Feliz I know Novo so I think that's quite good.

New Feliz'den Novo'yu tanıyorum, bu yüzden bence bu oldukça iyi.

We've got a shout out to Indonesian hello in sprites.

Karakterlerde Endonezyaca merhaba diye bir sesimiz var.

Oh no is that that is Indonesian.

Oh hayır, bu Endonezya dili mi?

Hmm. You've probably got that coming up haven't you. Yes.

Hmm. Muhtemelen bunu gündeme getirdin, değil mi? Evet.

Fatto Mohammed, first time here.

Fatto Muhammed, ilk kez burada.

Hello. Hello, Fatto. Nice.

Merhaba. Merhaba Fatto. Güzel.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

Welcome. I'm a big hello to you.

Hoş geldin. Sana büyük bir merhabayım.

Thank you for joining us.

First person that we know in the new year, that's a new on the channel.

Bize katıldığınız için teşekkürler.

Yeni yılda tanıdığımız ilk kişi, kanalda bir yenilik.

So you are the first new

Demek

in the New Year lyrics.

Yeni Yıl şarkı sözlerinde ilk yeni sizsiniz.

It's almost perfect.

Neredeyse mükemmel.

Oh, almost the least I know Novo.

Oh, neredeyse en azından Novo'yu tanıyorum. O

How about that then?

zaman buna ne dersin?

Yes. Well, we don't want to insult anyone.

Evet. Peki, kimseyi aşağılamak istemiyoruz.

You know, it sounds like a song, doesn't it?

Kulağa bir şarkı gibi geliyor, değil mi?

Sort of say, Listen, don't know who I say.

Bir nevi, Dinle, kime dediğimi bilmiyorum.

Felice. Oh, no, no.

Felice. Hayır, hayır.

Fool, Arash says.

Aptal, diyor Arash.

Mr. Duncan, I remember watching your courses in

Bay Duncan, 2010'da İran'daki kurslarınızı izlediğimi hatırlıyorum

Iran in 2010, 2010.

, 2010.

I was so much younger than I was handsome and young.

Yakışıklı ve genç olduğumdan çok daha gençtim.

In 2010, 13 years ago,

2010 yılında, 13 yıl önce,

when I was so young and innocent.

ben çok genç ve masumken.

Well, thank you for coming back.

Geri döndüğün için teşekkürler.

And this is what we do now, because way back in 2010,

Ve şimdi yaptığımız şey bu, çünkü 2010'da

we didn't do live streams because it wasn't invented.

icat edilmediği için canlı yayın yapmıyorduk.

But I did start doing live streams

Ama 2016'da herkesten önce canlı yayın yapmaya başladım

in 2016 before anyone else.

.

I was one of the first one of the first English teachers

to do to do live streams on YouTube.

YouTube'da canlı yayın yapan ilk İngilizce öğretmenlerinden biriydim.

I always seem to be first with everything but.

Her zaman her şeyde ilk gibi görünüyorum ama.

But then I get left behind and forgotten.

Ama sonra geride kalıyorum ve unutuluyorum.

Well, Fato, I'm going to say Fato Mohammed

Pekala Fato,

if I hope I'm pronouncing that correctly.

umarım doğru telaffuz ediyorsam Fato Muhammed diyeceğim.

Yeah, you you're most welcome here and

Evet, hoş geldiniz ve

please let us know where you're from

lütfen bize nereli olduğunuzu bildirin,

so that we can try not to insult

böylece

you by saying Happy New Year in your own language.

kendi dilinizde Yeni Yılınız Kutlu Olsun diyerek sizi aşağılamamaya çalışalım.

We may already have covered it.

Onu çoktan ele almış olabiliriz.

We don't know.

Bilmiyoruz.

Connell connell is asking about the azerbaijani

Connell Connell,

happy new year, which is yeni

yeni

ilias mubarak.

ilyas mübarek olan Azerbaycan'ın yeni yılını soruyor.

Is that good?

İyi mi?

Yeni ilin is mubarak yeni Lena's mubarak.

Yeni ilin mübarek yeni Lena'nın mübarek.

So it's ironic is that good?

Yani ironik, bu kadar iyi mi?

It's probably going to sound, I would think Azerbaijani.

Muhtemelen ses çıkaracak, Azerice düşünürdüm.

I would I would think it's going to say I'm not good.

İyi olmadığımı söyleyeceğini düşünürdüm.

Yes, very.

Evet çok.

Okay, next we are going to insult

Tamam, şimdi

the Punjabi language

with our terrible pronunciation.

korkunç telaffuzumuzla Punjabi diline hakaret edeceğiz. Bay Duncan olarak izleyen herkese hakaret ederek

We've got we're getting off to a good start in 2023, just insulting everybody that watches as Mr.

2023'e iyi bir başlangıç ​​yapıyoruz

Duncan.

.

Well, I'm doing it today because I know very few people will be tuning in.

Pekala, bunu bugün yapıyorum çünkü çok az kişinin dinleyeceğini biliyorum.

They're all busy.

So people are watching busy.

Hepsi meşgul.

Yani insanlar meşgul izliyor.

They're busy with their new watching.

Yeni izlemeleriyle meşguller.

They're busy with the new year, but they can watch it later and be insulted.

Yeni yılla meşguller ama daha sonra izleyip hakarete uğrayabiliyorlar.

Hello to Enoch Enoch Podger

who says that

for 6900 Ferdinand 20 B.C.

6900 Ferdinand 20 B.C. için bunu söyleyen Enoch Enoch Podger'a merhaba.

was seventh thousand 71,443 years ago.

yedinci bin 71.443 yıl önceydi.

That might be, that might be the least interesting thing I've ever heard

Bu olabilir,

Theta is from is from Saudi Arabia

Theta'nın Suudi Arabistan'dan olduğunu duyduğum en az ilginç şey olabilir

and we say sana Saeed sana cedar

ve biz sana Saeed sana sedir

sand assignments on our side.

kumu atamaları bizim tarafımızda diyoruz.

Have we done that? Correct.

Bunu yaptık mı? Doğru.

Have we pronounced that Sana'a side?

Sana'a tarafını telaffuz ettik mi?

I nearly went to work in Saudi Arabia many, many years ago

Yıllar önce

when I used to work in hospital labs, laboratories.

hastane laboratuvarlarında, laboratuvarlarda çalışırken neredeyse Suudi Arabistan'da çalışmaya gidiyordum.

I nearly took up a post in

Riyadh in a hospital lab when I was in my early twenties.

Yirmili yaşlarımın başındayken neredeyse Riyad'da bir hastane laboratuvarında göreve başlayacaktım.

I didn't in the end, but I very nearly did go.

Sonunda yapmadım, ama neredeyse gidiyordum.

I can't remember why I didn't go. Now.

Neden gitmediğimi hatırlayamıyorum. Şimdi.

Rehab in Riyadh is a hotspot.

Riyad'daki rehabilitasyon bir sıcak noktadır. Kelimenin

It's a good place to literally.

tam anlamıyla iyi bir yer.

Yes, Well, yes, but I mean, it's a good place to go to. Yes.

Evet, evet, ama demek istediğim, gitmek için güzel bir yer. Evet.

So can we can we Punjabi another cell, actually.

Punjabi'yi başka bir hücreye koyabilir miyiz, aslında.

Mubarak, huh?

Mübarek ha?

So that's very similar to what we just had with Azerbaijan.

Yani bu az önce Azerbaycan'la yaşadığımız şeye çok benziyor.

Yes, that's right.

Evet bu doğru.

So Mubarak Mubarak, I noticed that this particular word

Mubarak Mubarak, bu özel kelimenin

is used in many different languages in different ways, though.

pek çok farklı dilde farklı şekillerde kullanıldığını fark ettim.

But I think it always means maybe happy

Ama bence her zaman belki mutlu

or joyous, something like that.

ya da neşeli anlamına gelir, bunun gibi bir şey.

So never Salah, Never Salah Mubarak.

Yani asla Salah, Asla Salah Mubarak.

So I think that is

Bence bu

that's quite a good pronunciation.

oldukça iyi bir telaffuz.

I think I did very well by nose and wasn't impressed.

Sanırım burnumdan çok iyi iş çıkardım ve etkilenmedim.

Oh, okay.

Tamam.

Uh, Mubarak.

Mübarek.

Mubarak was that, was that, was that.

Mübarek oydu, şuydu, şuydu.

Yeah.

Anyway, right, let's move on. Yes.

Evet.

Her neyse, tamam, devam edelim. Evet.

Well, it's a word for happy, I think. Right.

Mutluluk için bir kelime sanırım. Sağ.

Spy Spanish.

Casus İspanyol.

Oh, Spanish, Yes, Spanish.

Oh, İspanyol, Evet, İspanyol.

Hello to everyone watching in Spanish land.

İspanya topraklarında izleyen herkese merhaba.

Phyllis.

I know.

Phyllis.

Biliyorum.

Nouveau.

Nouveau.

Good to see these people.

Bu insanları görmek güzel.

I know Nouveau theories.

Nouveau teorilerini biliyorum.

I know. Navarro.

Biliyorum. Navarro.

So I think

Bence

I think that is new nouveau,

bu yeni bir nouveau

and I think that is probably that this year I'm going to go again.

ve sanırım bu muhtemelen bu yıl tekrar gideceğim. En az

That is the least I know.

bildiğim bu.

Nouveau

Nouveau

The least I know.

En azından bildiğim kadarıyla.

Nuevo Yes. Congratulations.

Yeni Evet. Tebrikler.

Going to say Mubarak is congratulations.

Mübarek tebrikler diyeceğim.

So I have congratulations.

Bu yüzden tebriklerim var.

Well, then, congratulations.

Pekala, o zaman tebrikler.

Good. Right. Anybody Spain watching?

İyi. Sağ. İspanya izleyen var mı?

Did we get close to Venezuela?

Venezuela'ya yaklaştık mı?

No, no, evl Nuevo. Oh, I like that.

Hayır, hayır, evl Nuevo. Bu hoşuma gitti.

That's a good twist. I think I like that.

Bu iyi bir değişiklik. Sanırım bundan hoşlanıyorum.

I think that the twist that we need on that word, I think that's very good state.

Bence bu kelimede ihtiyacımız olan bükülme, bence bu çok iyi bir durum.

That is very good. Please tell us it's good.

Bu çok iyi. Lütfen bize iyi olduğunu söyle.

Yeah, it's good to try it because we see we're only ever speak.

Evet, denemek güzel çünkü sadece konuştuğumuzu görüyoruz.

That's Arena says Mr. to you.

İşte Arena size Bay diyor.

Your Spanish is horrible.

İspanyolcan berbat.

Oh, it's horrible in Spanish.

Oh, İspanyolca'da korkunç.

Horrible.

Berbat.

But did I get close Saturday? You know, Did I.

Ama Cumartesi yaklaştım mı? Biliyor musunuz? O

Was I close then, Mr. Duncan.

zamanlar yakın mıydım, Bay Duncan?

Oh I say it's one of those is it today.

Oh, bugün onlardan biri olduğunu söylüyorum.

Oh I see.

Ah anlıyorum.

So, so you and you are you picking the favourite analysts and you know,

Yani, siz ve siz favori analistleri seçiyorsunuz ve bilirsiniz,

I vote yes and I think I think yours is better.

evet oyu veriyorum ve bence sizinki daha iyi.

Uh Aneel, I think and you know, and you and your.

Uh Aneel, bence ve sen biliyorsun, sen ve senin.

And Neal, please, anyanwu I vote yes.

Ve Neal, lütfen, evet oyu veririm.

I think that's look perfect.

Bence bu mükemmel görünüyor.

Steve, I know is not good because you don't know that.

Steve, bunun iyi olmadığını biliyorum çünkü sen bunu bilmiyorsun.

You don't know the letter.

Mektubu bilmiyorsun.

And so that must be and

Ve bu olmalı ve

know it's an A and you and you'll have a go.

bunun bir A olduğunu bilmelisiniz ve siz ve siz bir deneyeceksiniz.

So maybe the little.

Yani belki biraz.

Can you see that little thing on top.

Yukarıdaki küçük şeyi görebiliyor musun?

Yes. It's telling you I Neal and I think.

Evet. Ben Neal ve ben düşünüyorum diyor.

And Neal and you.

Neal ve sen.

Okay good.

Tamam iyi.

Clarissa, thank you very much for that.

Clarissa, bunun için çok teşekkür ederim.

We've got rash

as well, who I think is new.

Yeni olduğunu düşündüğüm acelemiz de var.

Are you new freshmen?

Yeni birinci sınıf öğrencisi misiniz?

Welcome.

If you are

Hoş geldin.

Eğer

much better.

Oh, I think we've got the Spanish.

çok daha iyiysen.

Oh, sanırım İspanyolları bulduk.

We definitely done well with Spanish.

İspanyolca ile kesinlikle iyi iş çıkardık.

We've definitely done well with Portuguese.

Portekiz ile kesinlikle iyi iş çıkardık.

I did well with Chinese of probably

Muhtemelen kimsenin bize söylemediği Çince ile iyi iş çıkardım

nobody is told us, but I'm assuming it was right. Yes.

, ama doğru olduğunu varsayıyorum. Evet.

And that one can watchers in China now because it's all blocked all the others we've been rubbish at.

Ve şu anda Çin'deki gözlemciler olabilir çünkü çöpe attığımız tüm diğerlerini engelledi.

Yeah. Even French.

Evet. Fransız bile.

We weren't particularly good.

Özellikle iyi değildik.

Um, and Bilal Hassan.

Um ve Bilal Hassan.

Hi to you too.

Sana da selam.

Everyone's coming out of the closet and telling us

Herkes dolaptan çıkıp bize

that they're new on the channel, which is wonderful. Yes.

kanalda yeni olduklarını söylüyor, bu harika. Evet.

Oh, Ms.

Oh, Bayan da

is here as well, Martin Rather. Marty

burada, Martin yerine. Marty

So we've got to say Happy New Year now

Yani Boston Yeni Yılı'nın siyah ülkesinde hayır dilinde İngilizce olarak Yeni Yılınız Kutlu Olsun demeliyiz

in English in no, in black country

of a Boston New Year.

.

That's it. That's how you would say.

Bu kadar. Böyle derdin.

Yeah, that's exactly how you would say it.

Evet, tam olarak böyle söylerdin.

Boston

Boston,

a is that correct, of Boston New Year?

Boston Yeni Yılı için doğru mu?

If you've been watching, then just to recap what we're doing,

İzlediyseniz, ne yaptığımızı özetlemek için

we're trying to pronounce Happy New Year and languages.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun ve dilleri telaffuz etmeye çalışıyoruz.

Okay. My roots.

Tamam aşkım. Köklerim.

My roots says you are polyglot.

Köklerim senin çok dilli olduğunu söylüyor.

No, I think you mean polyglot.

Hayır, çok dilli demek istediğini düşünüyorum.

I think nearer.

Bence daha yakın.

So Spanish.

Yani İspanyol.

So we've done Spanish.

Böylece İspanyolca yaptık.

And now that is.

Ve şimdi bu.

Yes, we can yo, Nuevo.

Evet, yapabiliriz, Nuevo.

And now we're going.

Ve şimdi gidiyoruz.

We're going to go over to then we have to go to Sweden.

Oraya gideceğiz, sonra İsveç'e gitmeliyiz.

Now I need to pronounce this Swedish.

Şimdi bu İsveççeyi telaffuz etmem gerekiyor.

Well, people were asking me.

İnsanlar bana soruyordu.

This here. We got to Sweden.

Bu burada. İsveç'e vardık.

Okay. Right. We've got to get into the psyche.

Tamam aşkım. Sağ. Ruhun içine girmeliyiz.

Sweden.

İsveç.

We've got we've got to think of that pop group, haven't we?

O pop grubunu düşünmeliyiz, değil mi?

A-ha. Yes.

Aha. Evet.

To. Hey, call me and Apple.

İle. Hey, beni ve Apple'ı ara.

I want Abba from Sweden.

İsveç'ten Abba'yı istiyorum.

Oh, this is where Mr.

Oh, burası Bay

Steve starts to reveal my ignorance. Is that right?

Steve'in cehaletimi ortaya çıkarmaya başladığı yer. Bu doğru mu?

They have a Swedish just pop. They have it. Yes, it's IKEA.

İsveçli bir popları var. Onlarda var. Evet, IKEA'dır.

IKEA is from Sweden.

IKEA İsveç'ten.

So we've got to think.

Yani düşünmek zorundayız.

Get into the psyche of a Swedish person, IKEA.

Bir İsveçlinin, IKEA'nın ruhuna girin.

I bought Mr.

Bay Steve'i IKEA'dan satın aldım

Steve from IKEA and I still haven't put him together right there.

ve onu hala orada bir araya getiremedim.

There are one or two pieces that are there's a few screws loose

Birkaç vida gevşek olan

and certainly are a few.

ve kesinlikle birkaç tane olan bir veya iki parça var.

Say in English.

İngilizce söyle.

That person's got a few screws loose.

O kişinin birkaç vidası gevşek.

It means that they might be a bit nutty.

Bu, biraz çatlak olabilecekleri anlamına gelir.

Yes, slightly insane. Highly insane.

Evet, biraz delice. Son derece çılgın.

Which of course, is.

Tabii ki öyle.

Well, it's just a bit odd.

Bu biraz tuhaf.

And he's got a few screws loose.

Ve birkaç vidası gevşek.

You haven't used the closed camera for a while, you know.

Kapalı kamerayı bir süredir kullanmıyorsun, biliyorsun. Hadi

Come on, then.

öyleyse.

Place camera.

Kamerayı yerleştirin.

That means I've got to get close to Mr. Duncan.

Bu, Bay Duncan'a yaklaşmam gerektiği anlamına geliyor.

Are you enjoying the the floors close camera?

Katın yakın kamerası hoşunuza gidiyor mu?

And it will also reveal the fact that we shaved this morning.

Ayrıca bu sabah traş olduğumuz gerçeğini de ortaya çıkaracak.

I can use the right camera. Can you see my.

Doğru kamerayı kullanabilirim. benim görebilir misin

See the stubble?

Anız görüyor musun?

You see my stubble?

Sakalımı görüyor musun?

Look at this.

Şuna bak.

No makeup. Couldn't believe it. You just wouldn't believe it would. You

Makyajsız. İnanamadım. Olacağına inanamazsın.

close camera, The language is.

Kamerayı kapatırsın, dilidir.

Yes, You see that? You see?

Evet, görüyor musun? Anlıyorsun?

Pedro's gone.

Pedro gitti.

We're not doing Flags of the World.

Flags of the World yapmıyoruz.

We're doing the languages of the world. Yes. Today.

Dünyanın dillerini yapıyoruz. Evet. Bugün. Saat

Well, if you if you were not watching it, 3:00,

3:00'ü izlemediyseniz,

we actually had bombs of the world.

aslında dünyanın bombaları bizdeydi. Dünyanın dört bir yanından

Lots of photographs of different bombs from around the world.

farklı bombaların birçok fotoğrafı .

And and they were they were all lovely.

Ve hepsi çok güzeldi.

All of them were lovely. Lovely.

Hepsi çok güzeldi. Sevimli.

Sweden got oh dear.

İsveç aldı canım.

This with this one just like this does.

Bu, bunun yaptığı gibi.

So is it got neat.

Yani düzgün oldu mu.

I don't know that one are or are.

Birinin olup olmadığını bilmiyorum.

Okay. Got need our got need.

Tamam aşkım. İhtiyacımız var ihtiyacımız var.

Are you sound Irish. That

İrlandalı mısın? Bu

so. Anyone from Sweden.

yüzden. İsveç'ten herhangi biri.

Sweden is sort of like this.

İsveç biraz böyle.

The Swedish talk like that to near are

İsveççe konuşmanın böylesine yakın olması,

there is that a neat.

düzgün bir şey var.

Is anybody from Abba watching.

Abba'dan izleyen var mı? O

Did we get close to that Abba. Yes.

Abba'ya yaklaştık mı? Evet.

Or what's his name from. Aha

Ya da adı nereden. Aha

You mean Morten.

Morten'i kastediyorsun.

Yes. Morten Hark at Morton. Hark.

Evet. Morton'da Morten Hark. Dinle.

That's it.

Bu kadar.

He's still very good looking, by the way.

Bu arada, hala çok iyi görünüyor.

He's and feasibly good looking, isn't it?

O ve oldukça iyi görünüyor, değil mi?

It's not fair for a man.

Bir erkek için adil değil.

See, now he is a man who's had no plastic surgery.

Bakın, şimdi o hiç estetik ameliyat geçirmemiş bir adam.

And yet we are talking about the lead singer from the Swedish group.

Yine de İsveçli grubun baş şarkıcısından bahsediyoruz .

A-ha.

Aha.

And he still looks amazing.

Ve hala harika görünüyor.

You wouldn't use the word handsome for him, would you?

Onun için yakışıklı kelimesini kullanmazsın, değil mi?

You'd actually say beautiful. Yes.

Aslında güzel diyeceksin. Evet. Pop

He's a he was he was very attractive when he was in the the pop group.

grubundayken çok çekiciydi .

Think sometimes men in the nineties.

Bazen doksanlardaki erkekleri düşünün.

Handsome man in the 1980s.

1980'lerde yakışıklı adam. Bir

If you describe man as handsome, they're sort of more rugged looking, aren't they?

erkeği yakışıklı olarak tanımlarsanız, biraz daha haşin görünüyorlar, değil mi?

The sort of very manly, I think attractive.

Çok erkeksi, bence çekici.

The Saxon.

Sakson.

Hello, the Saxon.

Merhaba Sakson.

We are getting some names today, Mr.

Bugün bazı isimler alıyoruz, Bay

Steve.

Steve.

I think it must be the close camera. It must be.

Sanırım yakın kamera olmalı. Olmalı.

I think it's.

Bence bu.

Yeah, yeah.

Evet evet.

Close camera.

kamerayı kapat Henüz on üzerinden

Can you see close camera

yakın kamera işaretlerini görebiliyor musunuz?

marks out of ten yet.

The Saxon everyday people say Happy New Year but it's always the same miserable bullshit as before.

Saxon'daki sıradan insanlar Yeni Yılınız Kutlu Olsun der ama bu her zaman eskisi gibi sefil bir saçmalıktır.

Yeah well often it is I completely.

Evet, çoğu zaman tamamen benim.

You know, I think you're right.

Biliyor musun, bence haklısın.

It's a bit like politics, though, isn't it? When.

Bu biraz siyaset gibi ama değil mi? Ne zaman.

When politicians say things and they promise everything.

Politikacılar bir şeyler söylediğinde ve her şeyi vaat ettiklerinde.

All the future will be great. Everyone.

Tüm gelecek harika olacak. Herkes.

The future will be great. But, you know it won't be.

Gelecek harika olacak. Ama olmayacağını biliyorsun.

You know, they're just full of that thing.

Biliyorsun, onlar sadece o şeyle dolu.

So all you can do is watch and be cheered up and then forget all your woes.

Yani tek yapabileceğiniz izlemek ve neşelenmek ve ardından tüm sıkıntılarınızı unutmaktır.

If you've got woes, English teaching channel woes, it means you've got things

Sıkıntılarınız varsa, İngilizce öğretim kanalı sıkıntılarınız varsa,

that are upsetting you, dragging you down, making you feel bad,

sizi üzen, aşağı çeken, kötü hissettiren şeyler,

your woes, your worries.

dertleriniz, endişeleriniz var demektir.

And you can come here and forget all that.

Ve buraya gelip tüm bunları unutabilirsin.

Don't be down.

Düşme.

You might be insulted.

Hakarete uğrayabilirsin.

Lose that frown.

Kaşlarını çatma.

Come on, Come on in.

Haydi, gel içeri.

Sit down and join us every Sunday at PM UK.

Otur ve her Pazar PM UK'de bize katıl.

Time is when we're here with you.

Zaman, burada seninle olduğumuz zamandır.

Saxon is from Earth. That's good to know, Saxon.

Sakson Dünya'dandır. Bunu bilmek güzel Saxon.

It would have been more interesting if were from Mars or somewhere like that.

Mars'tan ya da onun gibi bir yerden gelseydi daha ilginç olurdu.

Or even another

Hatta başka bir

planet.

gezegen.

Maybe even Uranus.

Belki Uranüs bile.

I was going to get into that.

Mr. Juncker

Buna girecektim.

Bay Juncker

Speak for yourself.

Kendi adına konuş.

But anyway, yes, if you want to learn English, this is the place to be.

Ama her neyse, evet, İngilizce öğrenmek istiyorsan, olman gereken yer burası.

So we have just completely destroyed the Swedish language

Yani elimizdeki İsveç dilini

we have and now Turkish.

ve şimdi de Türkçeyi tamamen yok ettik. Aman

And my goodness, Mr. Juncker, Turkish.

Tanrım, Bay Juncker, Türk.

We are having some Turkish delight.

Türk lokumu yiyoruz.

We need to learn Turkish because we need to learn.

Türkçe öğrenmemiz gerekiyor çünkü öğrenmemiz gerekiyor.

Not happy New Year.

Mutlu yıllar değil.

But can I have some hair implants? Yes.

Ama saç ekimi yaptırabilir miyim? Evet.

How much for the hair replacement

at the front of my big shiny scalp?

Büyük, parlak saç derimin ön kısmındaki saç değişimi ne kadar?

Yeah.

Evet.

Because we know we can get cheap hair transplants in Turkey. Yes.

Çünkü Türkiye'de ucuza saç ekimi yaptırabileceğimizi biliyoruz . Evet.

And so rather than having you here, we want to know it's.

Ve burada olmanızdan ziyade, bunun ne olduğunu bilmek istiyoruz.

Please put in the plugs.

Lütfen fişleri takın.

I want a full head of hair.

Dolgun bir saç istiyorum.

Holly's for 2023.

Holly's 2023 için.

How much for a full head of hair?

Tam bir saç ne kadar?

Yes. How much?

Evet. Ne kadar?

And do you have to take it from other parts of my body?

Ve onu vücudumun diğer bölgelerinden almak zorunda mısın?

So I end up with an afro, and they will say

Sonunda bir afro ile bitirdim ve

there is not enough hair anywhere on your body to replace what is already lost.

vücudunuzun hiçbir yerinde zaten kaybedilenlerin yerini almaya yetecek kadar saç olmadığını söyleyecekler.

No, and I don't have much hair on my body.

Hayır ve vücudumda fazla kıl yok.

I'm not a very hairy man,

Ben eskisi gibi çok kıllı bir adam değilim

as it were.

.

Right. So let it be turkey.

Sağ. Öyleyse türkiye olsun.

So this is Turkish. It does not do this.

Yani bu Türkçe. Bunu yapmaz.

This does not mean how much is your hair transplant treatment today?

Bu, bugün saç ekimi tedavinizin ne kadar olduğu anlamına gelmiyor? Bu

It is.

Happy New Year, Yeni.

.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun.

Helene

Helene

could lose old son

eski oğlunu kaybedebilir,

any Yedlin could lose a son.

herhangi bir Yedlin bir oğlunu kaybedebilir.

Olsen when there are some twins called the Olsen twins.

Olsen ikizleri denen bazı ikizler olduğunda Olsen.

Do you remember the Olsen twins?

Olsen ikizlerini hatırlıyor musun?

He remembers them any Yedlin could.

Onları herhangi bir Yedlin'in hatırlayabildiği kadar hatırlıyor.

Luke Olsen is Happy New Year in Turkish.

Luke Olsen Türkçe Yeni Yılınız Kutlu Olsun.

You do have people from Turkey watching.

Türkiye'den izleyenler var.

So do we get anywhere close? Apologies.

Peki yakın bir yere varabilir miyiz? Özür dilerim.

Have we got many of these left, Mr. Duncan?

Bunlardan elimizde çok var mı, Bay Duncan?

Because I'm.

Çünkü ben.

My legs are hurting from standing for 2 hours.

2 saat ayakta durmaktan bacaklarım ağrıyor.

Mr. Steve. Deep vein thrombosis.

Bay Steve. Derin ven trombozu.

I haven't.

I'm just.

bende yok

Ben sadece.

Oh, my hips are aching.

Ah, kalçalarım ağrıyor.

Okay. Anyway, we've got to

Tamam aşkım. Her neyse,

two more.

iki tane daha var.

So apologies once again to all the countries

Bu yüzden bugün gücendirdiğimiz tüm ülkelerden bir kez daha özür dileriz

we've offended today.

.

Ukrainian. Mark, be careful.

Ukrayna. Mark, dikkatli ol.

Be careful, Steve.

Dikkatli ol Steve.

The right.

Doğru.

I don't want to be cancelled. Did we have Russian?

İptal edilmek istemiyorum. Rusçamız var mıydı?

I don't see Mr. Duncan.

Bay Duncan'ı görmüyorum.

We've lost our background.

Geçmişimizi kaybettik.

It's now.

It's now dark. It's gone dark outside.

Kar.

Şimdi karanlık. Dışarısı karardı.

I was going to go for a walk in the light.

Işıkta yürüyüşe çıkacaktım.

I haven't seen that Mitt outside today.

Mitt'i bugün dışarıda görmedim.

Mr. Duncan perhaps to take the trash out.

Bay Duncan belki de çöpü dışarı çıkarmak için.

You take the trash out, did you?

Çöpü dışarı çıkardın, değil mi?

I'm going to try and change the background.

Arka planı değiştirmeye çalışacağım.

I wonder if I can change the background.

Arka planı değiştirip değiştiremeyeceğimi merak ediyorum.

Let's have a look.

Bir bakalım.

See, I'm going to try and change the background.

Bak, arka planı değiştirmeye çalışacağım.

Colonel says Good Turkish.

Albay Güzel Türkçe der.

Oh, I see My Turkish good.

Oh, Türkçemi iyi görüyorum.

Or Colonel, can you tell us how much is it to have hair transplant?

Ya da Albay saç ekimi kaça mal olur söyler misiniz?

How much for hair transplant, Colonel, tell us that We need to know that for

Saç ekimi için ne kadar albay, bize şunu söyleyin, çünkü

when we go over CMA status is something different

CMA statüsünün üzerinden geçtiğimizde orada olandan farklı bir şey olduğunu bilmemiz gerekiyor

than what's happening there.

.

That's not right.

Bu doğru değil.

There's too many of us, Mr. Duncan. To too many of us.

Sayımız çok fazla Bay Duncan. Çoğumuz için.

It's quite good, actually, that it's quite effective.

Aslında oldukça etkili olması oldukça iyi.

Slash Chievo Novo Rocco

Slash Chievo Novo Rocco

okay,

tamam,

Ukrainian in now we don't want to insult

Ukraynalı şimdi

anybody from Ukraine slash

Ukrayna'dan kimseyi aşağılamak istemiyoruz slash

having a hard enough time that he's slightly vocal.

o biraz sesli olduğu için yeterince zor zamanlar geçiriyor.

No vocal

Vokal yok

I think I think that's a that's a hard one.

Sanırım bu çok zor bir şey.

That might be one of the hardest ones we've had to do.

Bu yapmak zorunda kaldığımız en zor şeylerden biri olabilir.

Well, Russian is a difficult language for British people to learn, probably for anyone to learn.

Pekala, Rusça İngilizler için öğrenmesi zor bir dil , muhtemelen herkes için öğrenilebilir.

But in fact, to be honest, English for many British people is a hard language.

Ama aslında, dürüst olmak gerekirse, birçok İngiliz için İngilizce zor bir dildir.

We do struggle and as somebody pointed out, we struggle with the Latin pronunciations.

Mücadele ediyoruz ve birinin işaret ettiği gibi Latince telaffuzlarla mücadele ediyoruz.

And you know what the problem is, Steve?

Ve problem ne biliyor musun Steve?

Some people, some British people, and I think the English,

Bazı insanlar, bazı İngilizler ve bence İngilizler,

especially the English, can be quite lazy with language languages.

özellikle İngilizler, dil dilleri konusunda oldukça tembel olabiliyorlar.

Not sure I like this. Yeah,

Bunu sevdiğimden emin değilim. Evet,

no, it's arty.

hayır, gösterişli.

It's going to capture the imagination of people on the internet.

İnternetteki insanların hayal gücünü yakalayacak.

Is there a slight delay?

If I move this, my other move slightly quicker.

Hafif bir gecikme var mı?

Bunu hareket ettirirsem, diğer hamlem biraz daha hızlı olur.

No, it's a slow there's a slight delay.

Hayır, yavaş, hafif bir gecikme var.

I think I get quite, I quite like this, I quite like it paler on the larger version.

Sanırım sakinleştim, bunu oldukça beğendim, daha büyük versiyonda daha solgun olmasını oldukça beğendim.

Right. Come on Mr. Duncan Faster.

Sağ. Hadi Bay Duncan Faster.

This one. More less.

To be honest, that's what you really look.

Bu. Az çok.

Dürüst olmak gerekirse, gerçekten öyle görünüyorsun.

What's the last one? That's what you really look like.

Sonuncusu nedir? Gerçekten böyle görünüyorsun.

ABC of Shirts Isaac Alemanno b q r s t u v

Gömleklerin ABC'si Isaac Alemanno b q r s t u v

Is it Venezuelan w u k?

Venezuela w u k mu?

I'm just trying to guess what the last one students to do.

Son öğrencilerin ne yapacağını tahmin etmeye çalışıyorum.

This is one more now.

Bu şimdi bir tane daha.

One more Vietnamese. Vietnamese?

Bir Vietnamlı daha. Vietnam?

Oh, they start.

Başlıyorlar.

Yeah, I'd say the easiest ones for last. Mr..

Evet, en kolayını en sona bırakıyorum. Bay ..

Now I have to be careful here because we have lots

Şimdi burada dikkatli olmalıyım çünkü

and lots of people watching in Vietnam.

Vietnam'da izleyen çok ama çok sayıda insan var.

So can I just say

O yüzden alınma diyebilir miyim

don't be offended, please don't be offended because we are British.

, lütfen alınma çünkü biz İngiliziz.

And I have to say my my Vietnamese is not very good.

Ve Vietnamcamın pek iyi olmadığını söylemeliyim.

So maybe if you can help me, maybe in some way.

Yani belki bana yardım edebilirsen, belki bir şekilde.

Chuck move number moy

Chuck hareket numarası moy

Chuck Monomoy

Chuck Monomoy

Chuck Monomoy is Happy New Year.

Chuck Monomoy Yeni Yılınız Kutlu Olsun.

Sounds quite good to me. In Vietnamese.

Bana oldukça iyi geliyor. Vietnamca.

It's quite convincing. He's quite convincing.

Oldukça inandırıcı. Oldukça inandırıcıdır.

Do you like my Vietnamese? Do I?

Vietnamcamı beğendin mi? Ben mi?

I'm convinced.

İkna oldum.

Good.

İyi.

So have we got anybody from Vietnam watching?

Vietnam'dan izleyen birileri var mı? Bay Duncan'ın telaffuzundan

Can you let us know whether you are pleased with Mr.

memnun olup olmadığınızı veya hakarete uğrayıp uğramadığınızı bize bildirir misiniz

Duncan's pronunciation or if you are insulted?

?

So a thumbs up or thumbs down.

Yani bir başparmak yukarı veya başparmak aşağı.

But I don't.

You get a thumbs down anyway, What I what I've noticed what I've noticed with Vietnamese

Ama yapmıyorum.

Yine de beğenmiyorsunuz, Vietnamca ile fark ettiğim şey

is, is there is a certain rhythm to the language.

, dilin belirli bir ritmi olduğu.

So so where you might want to pronounce these words

Yani bu kelimeleri

individually and slowly, they actually have quite a fast rhythm.

tek tek ve yavaş telaffuz etmek isteyebileceğiniz yerlerde, aslında oldukça hızlı bir ritme sahipler.

So I've noticed that when I've been listening Vietnamese being spoken

Bu yüzden, konuşulan Vietnamcayı dinlediğimde fark ettim ki, gezegendeki

and that concludes, concludes

our attempt to start the Third World War

by insulting every language, almost every language on the planet.

her dile, hemen hemen her dile hakaret ederek Üçüncü Dünya Savaşı'nı başlatma girişimimiz sona eriyor.

Right? Every offer.

Sağ? Her teklif.

Mr. Duncan, apparently you are very interesting.

Bay Duncan, görünüşe göre çok ilginçsiniz.

You are very interesting without paying.

Ödemeden çok ilginçsin.

Alessandra says you are interesting.

Alessandra senin ilginç olduğunu söylüyor.

Interesting without her is an interesting word.

Onsuz ilginç, ilginç bir kelimedir.

If you say to somebody, I find you into,

Birine seni buluyorum dersen,

you don't wouldn't know how to quite take that, would you?

buna nasıl katlanacağını bilemezsin, değil mi ?

Would you take that? Well, you wouldn't.

Bunu alır mısın? Yapmazsın.

You wouldn't be insulted by it.

Bununla hakarete uğramazsın.

But I'm guessing what you mean is

Ama

incredibly handsome. Yes.

inanılmaz derecede yakışıklı demek istediğini tahmin ediyorum. Evet.

Sexy.

Seksi.

I'm guessing that's what you meant to say and was probably too shy to actually say that.

Sanırım söylemek istediğin buydu ve muhtemelen bunu söylemek için çok utangaçtın.

But anyway. Right.

Ama yine de. Sağ.

Lovely. Right.

Sevimli. Sağ.

I'm going to get something to eat. I've Put it right now.

Ben yiyecek bir şeyler alacağım. Hemen koydum.

Oh, right. Okay, that's it.

Ah, doğru. Tamam, bu kadar.

But you can see behind us we have Happy New Year 2023.

Ama arkamızda 2023 Mutlu Yıllar olduğunu görebilirsiniz.

I hope you've enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayından keyif almışsınızdır.

A little bit of fun to start the New Year.

Yeni yıla biraz eğlenceyle başlayın.

I hope you have enjoyed this live stream.

Umarım bu canlı yayını beğenmişsinizdir.

And can I say I hope you have a super duper

Ve umarım 2023'ün geri kalanını harika bir şekilde geçirirsiniz diyebilir miyim?

rest of 2023.

So far it's been okay. Not too bad.

Şimdiye kadar her şey yolundaydı. Çok kötü değil.

So far it's been a big disappointment.

Şimdiye kadar büyük bir hayal kırıklığı oldu.

Not much has happened really, has it?

Gerçekten pek bir şey olmadı, değil mi?

I'm joking.

No, it's been lovely to be here and share the last nearly two and a quarter hours

Şaka yapıyorum.

Hayır, burada olmak ve son iki buçuk saati

into the quarter hours I thought we would be on for longer today.

bugün daha uzun süre kalacağımızı düşündüğüm çeyrek saatlerle paylaşmak çok güzeldi.

And because a lot of people are thinking, oh,

Ve birçok insan, ah,

we've got nothing to do, it's New Year's Day.

yapacak hiçbir şeyimiz olmadığını, bugün yılbaşı olduğunu düşündüğü için.

So you can watch.

Böylece izleyebilirsiniz.

You can watch Alexandra only joking.

Alexandra'yı sadece şaka yaparken izleyebilirsiniz.

It's all fun and laughter.

Hepsi eğlence ve kahkaha.

That's what this channel is about.

Bu kanalın konusu bu.

And of course, teaching English.

Ve tabii ki İngilizce öğretmek.

Yeah, right.

Evet, doğru.

Mr. Juncker, are we going together or shall I go first?

Bay Juncker, birlikte mi gidiyoruz yoksa önce ben mi gideyim?

You can.

You can go first if you want.

Yapabilirsiniz.

İstersen ilk sen gidebilirsin.

Happy New Year once again and see you all a week in when?

Yeni Yılınız Kutlu Olsun ve her hafta ne zaman görüşürüz?

When you next on?

Sıradaki ne zaman? Çarşamba günü

I'm thinking of doing a livestream

bir canlı yayın yapmayı düşünüyorum

on Wednesday but we might be doing something else then.

ama o zaman başka bir şey yapıyor olabiliriz.

But as far as I know at the moment it will be Wednesday.

Ama şu an bildiğim kadarıyla çarşamba olacak.

So we can always postpone.

Böylece her zaman erteleyebiliriz. İsterseniz

You can always pop up on your timeline

zaman çizelgenizde her zaman açabilirsiniz

if you want.

.

You will no, don't give advanced warning for people so that they can plan. Yes.

İnsanlara plan yapsınlar diye hayır, ön uyarı vermeyeceksin . Evet.

All right, Mr.

Pekala Bay

Duncan, I'm going to say happy New Year again.

Duncan, tekrar mutlu yıllar diyeceğim.

Happy New Year to you.

Yeni yılınız kutlu olsun.

Happy New Year to you, everybody that we know and look forward to seeing you all again soon.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun, tanıdığımız herkes ve hepinizi yakında tekrar görmeyi dört gözle bekliyoruz. Sen

Probably next year might be here on Wednesday if you're here.

buradaysan muhtemelen gelecek yıl Çarşamba günü burada olabilir .

But next Sunday. Yes.

Ama gelecek Pazar. Evet.

Thank you, Mr.

Teşekkürler, Bay

Steve.

Bye bye.

Steve.

Güle güle.

Mr. Steve has gone away.

Bay Steve gitti.

But please don't be sad

Ama lütfen üzülme

because he will be back Vicky soon.

çünkü yakında geri dönecek Vicky.

Sunny day.

Güneşli gün.

Thank you, Mr. Steve.

Teşekkürler, Bay Steve.

It was lovely seeing you. Here

Seni görmek güzeldi.

it is, Alison. Nice.

İşte burada, Alison. Güzel.

Thank you very much. Thank you also for joining us today.

Çok teşekkür ederim. Bugün bize katıldığınız için de teşekkür ederiz.

I hope this has been interesting.

Umarım bu ilginç olmuştur.

Normally, we talk about words, phrases from the English language.

Normalde, İngilizce'den kelimeler, deyimler hakkında konuşuruz.

Sometimes we like to do things a little differently.

Bazen işleri biraz farklı yapmayı severiz.

You may have noticed, you may have heard the rumours even.

Belki fark etmişsinizdir, hatta söylentileri duymuşsunuzdur.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I will see you very soon.

seni çok yakında göreceğim

This is Mr. Duncan saying Happy New Year.

Bay Duncan, Yeni Yılınız Kutlu Olsun diyor.

Enjoy the rest of the day and I will see you

Günün geri kalanının tadını çıkarın ve

hopefully on Wednesday from 2 p.m.

umarım Çarşamba günü saat 14: 00'de görüşürüz.

UK time and of course, until the next time we meet here.

Birleşik Krallık saati ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar.

You know what's coming next? Yes, you do

Sırada ne var biliyor musun? Evet,

ta ta for now.

şimdilik ta ta yapacaksın.