What to do and say at a supper party

Hi, guys. Welcome back to engVid. My name is Benjamin. Hey. In this lesson, we are going

Merhaba millet. engVid'e tekrar hoş geldiniz. Benim adım Benjamin. Hey. Bu derste,

to be looking at the curious phenomenon of the English supper party or the British supper

İngiliz akşam yemeği partisi veya İngiliz akşam yemeği

party. I'm sure lots of people all over the world have supper parties. I'm going to be

partisi gibi ilginç bir olguya bakacağız. Eminim dünyanın her yerinden birçok insan akşam yemeği partileri verir. Birleşik

looking at phrases sort of particular to the UK but that you could probably use elsewhere.

Krallık'a özgü ama muhtemelen başka yerlerde de kullanabileceğiniz ifadelere bakacağım.

Supper party? What? Yeah, so having a meal at someone else's house. If you go and eat

Akşam yemeği partisi mi? Ne? Evet, yani başka birinin evinde yemek yemek. Gidip

in someone's home, what are some of the things you need to think about? What are some of

birinin evinde yemek yerseniz, düşünmeniz gereken bazı şeyler nelerdir ?

the things you need to say? Let's have a look. Let's find out. Just to recap, this is kind

Söylemeniz gereken bazı şeyler nelerdir? Bir bakalım. Hadi bulalım. Özetlemek gerekirse, bu

of a cultural lesson but one where you will pick up phrases as well. So, a few things

bir tür kültürel ders ama aynı zamanda deyimleri de öğreneceğiniz bir ders. Yani,

to consider before you arrive. Take a suitable gift, bearing in mind who invited you. So,

gelmeden önce düşünmeniz gereken birkaç şey var. Sizi kimin davet ettiğini göz önünde bulundurarak uygun bir hediye alın. Yani

if the person who invited you is a teetotal, doesn't drink, don't turn up with a bottle

sizi davet eden kişi teetotal ise, içki içmiyorsa, bir şişe şarapla gelmeyin

of wine. Give them some flowers or chocolate instead. So, thinking about them. What would

. Bunun yerine onlara biraz çiçek veya çikolata verin . Yani, onları düşünmek. Nelerden

they enjoy? Yep. And so, when you come in, "Hi, lovely to see you." Don't say, "Look,

zevk alacaklardı? Evet. Ve böylece, içeri girdiğinizde, "Merhaba, sizi gördüğüme sevindim." "Bak,

I've got you a present." Yeah, it's just a kind of a subtle bottle of wine, blah, blah,

sana bir hediyem var" deme. Evet, bu sadece bir çeşit incelikli bir şişe şarap, filan, filan,

blah. So, you take your cue. So, you're not in charge of it, so they are the host. So,

filan. Yani, işaretini al. Yani, siz sorumlu değilsiniz, bu yüzden ev sahibi onlar. Yani

if they say, "Oh, come in, come in. Let me take your coat." Then give them your coat,

, "Oh, içeri gelin, içeri gelin. Paltonuzu alayım" derlerse. O zaman onlara ceketini,

your jacket. You could ask, "Would you like me to take my shoes off?" But if you see them

ceketini ver. " Ayakkabılarımı çıkarmamı ister misin?" diye sorabilirsin. Ama onları

wearing shoes, then don't. So, we go on in, and there are some people standing, holding

ayakkabı giyerken görürsen, yapma. İçeri giriyoruz ve ayakta içki içen, fındık yiyen bazı insanlar var

drinks, eating nuts. And they might say, "Oh, come and meet such and such a person." "Hello.

. Ve "Ah, gel ve falanca insanla tanış" diyebilirler. "Merhaba,

How do you do?" Yeah. "How are you? Pleased to meet you. My name's da-da-da, or I'm da-da-da.

nasılsın?" Evet. "Nasılsın? Tanıştığımıza memnun oldum. Benim adım da-da-da ya da ben da-da-da.

What did you say your name was?" What did you say your name was? What did you say your

Adın ne demiştin?" Adin ne demistin?

name was? I've produced a lesson on how to remember people's names, so you might want

Adin ne demistin? İnsanların isimlerini nasıl hatırlayacağına dair bir ders hazırladım , bu yüzden

to refer to that after this lesson. Now, if the host has run off to the kitchen, and people

bu dersten sonra buna bakmak isteyebilirsin. Şimdi, ev sahibi mutfağa kaçtıysa ve insanlar

are standing there awkwardly, then be brave, yeah? Go up and introduce yourself. "Hey,

orada garip bir şekilde duruyorsa, o zaman cesur olun, tamam mı? Yukarı çık ve kendini tanıt. "Hey,

I'm da-da-da. How do you know - how do you know the person having the party? How do you

ben da-da-da. Nereden biliyorsun - partiyi veren kişiyi nereden biliyorsun?

know da-da-da, person, name?" I don't know what they're called. And then you need to

Da-da-da'yı, kişiyi, adı nasıl biliyorsun?" Onlara ne denir bilmiyorum. Ve sonra

keep the conversation going, yep? So, I've produced lessons on small talk as well. You

sohbeti devam ettirmen gerekiyor, değil mi? Bu yüzden, havadan sudan konuşma üzerine de dersler ürettim.

want to avoid difficult topics and focus on them. Try and understand who they are. But

Zor konulardan kaçınmak ve onlara odaklanmak istiyorsunuz . Kim olduklarını anlamaya çalışın. Ancak, sizi davet eden kişiden

you might be able to guess the type of person you're going to meet from the person that

nasıl biriyle tanışacağınızı tahmin edebilirsiniz

invited you. What are they like? Their friends might be similar. So, we stand around, we

. Neye benziyorlar? Arkadaşları benzer olabilir. Böylece, etrafta dururuz,

talk, we have a drink, we get offered canapes like starter, you know, nibbles, something

konuşuruz, bir şeyler içeriz, bize başlangıç gibi kanepeler, bilirsiniz, atıştırmalar, yiyecek bir şeyler sunulur

to eat, and then we are invited through to the dining room or wherever the table is.

ve sonra yemek odasına veya masa neredeyse oraya davet ediliriz.

Now, I've said this is a slow race. It's not - first one to sit down wins. It's kind of

Şimdi, bunun yavaş bir yarış olduğunu söyledim. Değil - ilk oturan kazanır. Tam

the opposite. Like, you have to sort of stand and wait, and you don't want to be the first

tersi. Mesela, bir şekilde ayağa kalkıp beklemeniz gerekiyor ve sandalyelerine ilk gelen olmak istemiyorsunuz

one to their chair. So, you've got to find things you can talk to about with the other

. Yani, diğer kişiyle konuşabileceğiniz şeyler bulmalısınız

person. And you don't sit down until the host kind of sits down. Like, pay attention to

. Ve ev sahibi bir şekilde oturana kadar oturmazsınız. Mesela, diğer insanlara dikkat et

the other people. What are they doing? You might ask the host, "Where would you like

. Onlar ne yapıyor? Ev sahibine "Nereye

me to sit? Is there anywhere I should sit in particular? Would you like me to sit? Where

oturmamı istersin? Özellikle oturmam gereken bir yer var mı ? Oturmamı ister misin? Nereye oturmamı istersin

would you like me to sit? Where would you like me to sit? Where would you like me to

? Nereye oturmamı istersin? Nereye oturmamı istersin?" oturmak ister misin

sit?" Say it. "Where would you like me to sit?" We're sat down. You've got a person

?" Söyle. "Nereye oturmamı istersin ?" oturduk Solunuzda bir kişi var

to your left, you've got a person to your right. "Can I pour you a glass of...?" So,

, sağınızda bir kişi var . "Sana bir bardak koyabilir miyim...?" Bu yüzden,

it's nice to give a glass of water, even if they're having a glass of wine. Look after

bir bardak şarap içiyor olsalar bile, bir bardak su vermek güzeldir. Onlara göz kulak ol

them. Make sure they have what they need before you have what you need. Talking about British

. Sizin ihtiyacınız olana sahip olmadan önce onların ihtiyaç duyduklarına sahip olduğundan emin olun.

table manners here. Different nationalities will have different customs. So, "Can I help

Burada İngiliz sofra adabından bahsediyoruz. Farklı milletlerin farklı adetleri olacaktır. O yüzden, "Size biraz salata yapmanıza yardım edebilir miyim

you to some salad?" "Can I help you...?" "Can I help you to some salad?" Strange phrase.

?" "Yardımcı olabilir miyim...?" " Size salata ısmarlayabilir miyim?" Garip ifade.

Basically means, "Can I put some food on your plate?" Yes? "Can I help you to some...?" But

Temel olarak, "Tabağınıza biraz yemek koyabilir miyim ?" Anlamına gelir. Evet? "Sana biraz yardımcı olabilir miyim...?" Ama

it's formal. Yeah? If you haven't got something you need, like the salt is over there, and

resmi. Evet? İhtiyacın olan bir şeye sahip değilsen , örneğin tuz orada ve

this food is terrible without salt, you might say, "So sorry, could you pass..." Yeah, you

bu yemek tuzsuz berbatsa, "Çok üzgünüm, geçebilir misin..." diyebilirsiniz.

might put a, "So sorry. So sorry. Could you pass the salt?" "Thanks very much. Thanks."

. Çok özür dilerim. Tuzu uzatabilir misin? "Çok teşekkürler. Teşekkürler."

Anyone else for the salt? No? Okay. I'll just put it there. Okay. Right, we're at the table,

Tuz için başka kimse var mı? HAYIR? Tamam aşkım. Sadece oraya koyacağım. Tamam aşkım. Tamam, masadayız,

we've got some food. Probably not your place to go cheers. Yeah? Because the host has invited

biraz yemeğimiz var. Muhtemelen şerefe gidecek yerin değil . Evet? Çünkü ev sahibi sizi davet etti

you. If they're going to make a toast, we call it, a toast when you go cheers, then

. Kadeh kaldıracaklarsa, biz buna şerefe kadeh kaldıralım diyoruz, o zaman

that's up to them, unless you know them very well. Right. Eating your food, was it good?

bu onlara kalmış, onları çok iyi tanımıyorsanız. Sağ. Yemeğini yedin, iyi miydi?

Disgusting? Delicious? What was your verdict? What did you think? Never say it was disgusting,

İğrenç? Lezzetli? Kararın neydi? Ne sandın? Asla iğrenç olduğunu söyleme,

they'll say, "Anyone for any more?" As in, "Does anyone want more?" Obviously, the answer's

"Artık isteyen var mı?" diyecekler. "Daha fazlasını isteyen var mı?" Açıkçası, cevap

either no or yes, or yes or no. If the answer's no, then still say how delicious the food

ya hayır ya da evet ya da evet ya da hayır. Cevap hayırsa, yine de yemeğin ne kadar lezzetli

was. "That was absolutely delicious. I've done very well, thank you. I simply couldn't.

olduğunu söyleyin. "Kesinlikle çok lezzetliydi. Çok iyi yaptım, teşekkür ederim. Yapamadım. Daha fazla

I simply couldn't eat any more. I'm absolutely full up. I'm full. I couldn't eat another

yiyemedim. Kesinlikle toktum. Doydum. Başka bir

thing." Or, if you want more, "How could I resist? That was to die for." Yeah? It's an

şey yiyemedim. ." Veya daha fazlasını istiyorsanız, "Nasıl karşı koyabilirim? Bunun için ölünürdü." Evet? Bu bir

exaggeration. I would - I would - I would be killed to eat some more of that. I'll have

abartı. Ben - yapardım - ondan biraz daha yemek için ölürdüm. Senden

to ask you for the recipe. I'll have to ask you for the recipe. That's something you say,

tarifini istemem gerekecek. Senden tarifini istemem gerekecek. Bu söylediğiniz bir şey,

it doesn't necessarily mean that ten minutes later, you say, "So, how do you make it?" Yeah?

on dakika sonra "Peki, bunu nasıl yapacaksınız?" diyeceğiniz anlamına gelmiyor. Evet?

I don't know. It's - you know, it's a secret. Okay. So, now, we need to look at how to get

Bilmiyorum. Bu - bilirsin, bu bir sır. Tamam aşkım. O halde şimdi oradan nasıl çıkacağımıza bakmamız gerekiyor

out of there. Yeah? We've finished our party, you need to find a way of leaving it to beating

. Evet? Partimizi bitirdik, onu

a hasty retreat. Beating. "Out the way. I need to leave. Get out the way." That's - that's

aceleyle geri çekilmeye bırakmanın bir yolunu bulmalısın. Dayak. "Yoldan çekilin. Gitmem gerekiyor . Yoldan çekilin." Bu -

what beating is. "Hasty" means fast. "Retreat" means think of soldiers and they decide, "We've

dövmek budur. "Acele" hızlı demektir. "Geri çekilmek", askerleri düşünmek demektir ve "

got to retreat. Retreat." Sorry, getting a little bit silly. How to leave. Right. So,

Geri çekilmemiz gerekiyor. Geri çekilin" diye karar verirler. Üzgünüm, biraz saçmalıyorum. Nasıl ayrılırsınız? Sağ. Yani,

you could say, "I think we're going to have to make tracks." Tracks? What? You're making

"Sanırım izler yapmamız gerekecek" diyebilirsiniz. Parçalar mı? Ne?

a railway? Railway tracks so that you can leave on a train? No, it's a way of saying

Demiryolu mu yapıyorsun? Bir trene binebilmeniz için demiryolu rayları mı ? Hayır, bunu söylemenin bir yolu

it, right? "We're going to have to make tracks." "I think we're going to have to head - head

, değil mi? "İzleri yapmak zorunda kalacağız." "Sanırım

home." Head - this is short for "head in the direction of home". So, we're going to get

eve gitmemiz gerekecek." Kafa - bu, " ev yönüne doğru ilerleme"nin kısaltmasıdır.

in the car, which way is home? Ah, we're going to head in the - we're going to head home.

Arabaya bineceğiz, ev ne tarafta? Ah, içeri gireceğiz - eve gideceğiz.

Or we're going to hit the road. Hit the road, Jack. We're going to hit the road. Another

Ya da yollara düşeceğiz. Yola çık, Jack. Yola çıkacağız.

idiom there for leaving. Thank you. Thank you very much. It's been a lovely evening.

Ayrılmak için başka bir deyim var. Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. Güzel bir akşam oldu.

So, we put in a positive adjective. It's been an absolute pleasure. It's been - it's been

Yani olumlu bir sıfat koyduk. Mutlak bir zevkti.

really good fun. Great to see you. What a delicious trout. What a delicious pudding.

Gerçekten çok eğlenceliydi. Seni görmek çok güzel. Ne lezzetli bir alabalık. Ne lezzetli bir puding.

Oh, you are clever. Thank you so much. Okay. And then, probably want to shake the man's

Zekisin. Çok teşekkür ederim. Tamam aşkım. Ve sonra, muhtemelen adamın

hand and kiss the hostess's hand? No. Cheek. Okay, great. Well, we're there. So, thank

elini sıkmak ve hostesin elini öpmek ister misiniz? Hayır. Yanak. Tamam harika. İşte oradayız.

you for watching. I'm now going to beat a hasty retreat, but before I do, I need to

İzlediğiniz için teşekkürler. Şimdi aceleyle bir inzivaya çekileceğim, ama bunu yapmadan önce,

tell you about my website, honeyourenglish.com, in case you need any extra help with your

İngilizcenle ilgili fazladan yardıma ihtiyacın olursa diye sana web sitem honeyourenglish.com'dan bahsetmem gerekiyor

English. Thank you so much for watching, and until the next time, make sure you do that

. İzlediğiniz için çok teşekkür ederim ve bir dahaki sefere kadar www.engvid.com adresindeki testi yaptığınızdan emin olun

quiz, www.engvid.com. See you next time.

. Bir dahaki sefere görüşürüz.