Belarus accused of 'hijacking': BBC News Review

Hello and welcome to News Review from BBC Learning English. I'm Neil.

Merhaba, BBC Learning English'ten News Review'a hoş geldiniz. Ben Neil.

Joining me today is Catherine. Hi Catherine.

Bugün bana katılan Catherine. Merhaba Catherine.

Hello Neil and hello everybody.

Merhaba Neil ve herkese merhaba.

Yes, today's story: the country of Belarus has been

Evet, bugünün hikayesi: Beyaz Rusya ülkesi

accused of hijacking an aeroplane in order to arrest a political opponent.

siyasi bir muhalifi tutuklamak için bir uçağı kaçırmakla suçlanıyor.

If you want to test yourself on any of the vocabulary that

we teach you in today's programme,

Bugünkü programda size öğrettiğimiz kelimelerden herhangi birinde kendinizi test etmek isterseniz, web

there's a quiz on our website at bbclearningenglish.com.

sitemizde bbclearningenglish.com adresinde bir sınav var .

Now, let's find out some more about the story from this BBC News report:

Şimdi, bu BBC News raporundaki hikaye hakkında biraz daha bilgi edinelim:

Yes, a Ryanair plane going from Greece to Lithuania

Evet, Yunanistan'dan Litvanya'ya giden bir Ryanair uçağı

was diverted to Belarus on Sunday.

Pazar günü Belarus'a yönlendirildi.

Now, activists say that this was done in order to arrest a person who is

Şimdi aktivistler, bunun Belarus hükümetini eleştiren bir kişiyi tutuklamak için yapıldığını söylüyor

critical of the Belarus government. European nations reacted angrily,

. Avrupa ülkeleri,

saying that this is an act of state terrorism on the part of Belarus.

bunun Belarus adına bir devlet terörü eylemi olduğunu söyleyerek öfkeyle tepki gösterdi .

The opposition journalist, Roman Protasevich,

Muhalif gazeteci Roman Protaseviç,

was arrested before the plane was allowed to fly again.

uçağın tekrar uçmasına izin verilmeden tutuklandı.

Now, Belarus media said that a MiG-29 fighter plane escorted the

Şimdi, Beyaz Rusya medyası, bir MiG-29 savaş uçağının,

jet to Minsk because of a bomb scare,

bomba korkusu nedeniyle uçağa Minsk'e kadar eşlik ettiğini,

but on searching the plane no explosives were found.

ancak uçakta yapılan aramada herhangi bir patlayıcı bulunmadığını söyledi.

You've been looking around, Catherine, at this story.

Bu hikayeyi araştırıp duruyorsun Catherine.

You found some really interesting vocabulary

that's useful to talk about the story. What have you got?

Hikaye hakkında konuşmak için yararlı olan gerçekten ilginç bazı kelimeler buldunuz. Neye sahipsin?

Three words today, Neil. We have: 'condemn', 'outcry' and 'exiled'.

Bugün üç kelime, Neil. Elimizde: 'kınama', 'bağırma' ve 'sürgün' var.

'Condemn', 'outcry' and 'exiled'. OK.

"Kınama", "bağırma" ve "sürgün". TAMAM. Oradaki

Let's start with your first word there, please, in the first headline.

ilk kelimenizden başlayalım lütfen, ilk başlıkta.

And we're starting with iNews – the headline:

Ve iNews ile başlıyoruz - manşet:

'Condemn' – say publicly that something is morally wrong.

'Kınayın' - bir şeylerin ahlaki açıdan yanlış olduğunu herkese açık bir şekilde söyleyin.

Yes. Now, we say this word 'condemn'. It is spelt: C-O-N-D-E-M-N.

Evet. Şimdi biz bu kelimeyi 'kınayın' diyoruz. Yazıldığından: C-O-N-D-E-M-N.

So, there is a silent 'n' at the end of this word.

Yani, bu kelimenin sonunda sessiz bir 'n' var .

You write 'n' but you just say 'condemn'.

'n' yazıyorsunuz ama sadece 'kınayın' diyorsunuz.

OK. It's not just lazy pronunciation then?

TAMAM. O zaman sadece tembel telaffuz değil mi?

I shouldn't try to say: 'condemn...neh'.

'Kınayın...neh' demeye çalışmamalıyım.

It's a bit difficult, isn't it,

to say 'condemn...neh'! So, no – you just say 'condemn'.

Kınayın...neh demek biraz zor değil mi! Yani, hayır - sadece 'kınayın' diyorsunuz.

It's spelt... it's actually the same as the word 'damn' – D-A-M-N – is

Yazılışı... aslında 'lanet' kelimesiyle aynı – D-A-M-N –

just pronounced 'D-A-M' – 'damn'. And 'condemn' is the same: 'condemn'.

sadece 'D-A-M' – 'lanet olsun' olarak telaffuz ediliyor. Ve 'kınamak' aynı şeydir: 'kınamak'.

OK... Now, if we 'condemn' someone, this is really, really serious, isn't it?

Tamam... Şimdi, eğer birini 'mahkum edersek', bu gerçekten çok ciddi, değil mi?

It is, yes. When you 'condemn' someone or something,

öyle, evet. Birini veya bir şeyi 'mahkum' ettiğinizde,

you're saying that this is... you're saying it's really, really

bunun... bunun gerçekten çok

wrong and bad and should not happen. It's a very, very strong criticism.

yanlış ve kötü olduğunu ve olmaması gerektiğini söylüyorsunuz. Çok ama çok ağır bir eleştiri.

So, reserve it for really strong things, you know.

Yani, onu gerçekten güçlü şeyler için ayırın, bilirsiniz.

Things like racism: you can 'condemn' racism. You can 'condemn',

Irkçılık gibi şeyler: ırkçılığı 'kınayabilirsiniz'.

you know, really serious crimes. People 'condemn' acts of terrorism.

Gerçekten ciddi suçları 'mahkum' edebilirsiniz. İnsanlar terör eylemlerini 'kınamaktadır'.

It's saying that something is very, very, deeply wrong.

Bir şeyin çok, çok, derinden yanlış olduğunu söylüyor.

Yeah. And you can 'condemn' someone or something.

Evet. Ve birini veya bir şeyi 'kınayabilirsiniz'.

You can also 'condemn someone to' something. What's that about?

Birini bir şeye 'mahkum' da edebilirsiniz . Bu ne hakkında?

Right. Slightly different use of the word 'condemn'.

Sağ. 'Kınamak' kelimesinin biraz farklı kullanımı.

If you 'condemn someone to' something,

Birini bir şeye 'mahkum ederseniz',

it's a way of describing a punishment.

bu bir cezayı tanımlamanın bir yoludur.

So, you can 'condemn someone to death', if they have committed a murder for

Yani, örneğin bir cinayet işlemişse birini 'ölüm cezasına çarptırabilirsiniz'

example. Or you can 'condemn someone to' a long time of imprisonment,

. Veya işledikleri ağır bir suçtan dolayı birini uzun süre hapis cezasına çarptırabilirsiniz

because of a serious crime they've committed.

. Daha

We also use it in a lighter sense, you know.

hafif anlamda da kullanıyoruz biliyorsunuz.

You can say, 'I've been condemned to work in the basement for the

'

next three weeks!' So, it's a more jokey use of the word but 'condemn'

Önümüzdeki üç hafta bodrumda çalışmaya mahkum oldum' diyebilirsiniz. Yani, kelimenin daha şakacı bir kullanımı ama 'kınamak'

is generally used very strongly for very, very serious issues.

genellikle çok, çok ciddi sorunlar için çok güçlü bir şekilde kullanılıyor.

Yeah. And there's a noun form and the noun form contains the reason why

Evet. Ve bir ad biçimi vardır ve ad biçimi,

we have this strange spelling, with the 'n' at the end: 'condemnation'.

sonunda 'n' olan bu garip hecelememizin nedenini içerir: 'kınama'.

Yes... yes, 'condemnation'. And there you pronounce the 'm'

Evet... evet, 'kınama'. Ve orada 'm'

and the 'n' in the noun form: 'condemnation'.

ve 'n'yi isim biçiminde telaffuz edersiniz: 'kınama'.

Yeah. Often used with 'receive': 'received condemnation'.

Evet. Genellikle 'almak' ile kullanılır: 'kınama aldı'.

Yes. Or you can 'give condemnation', yes.

Evet. Veya ' kınama' yapabilirsiniz, evet.

Yeah. OK. Well, let's get a summary:

Evet. TAMAM. Peki, bir özet geçelim:

OK. Well, on the topic of 'condemnation',

Tamam. Peki, 'kınama' konusunda,

there was a lot of 'condemnation' on various sides with the Harry,

Harry,

Meghan, Oprah, Royal Family story, wasn't there?

Meghan, Oprah, Kraliyet Ailesi hikayesiyle çeşitli yönlerden bir sürü 'kınama' vardı, değil mi?

There was, yes: lots of 'condemnation',

Evet, pek çok 'kınama' vardı,

lots of people saying that other people were doing things

pek çok insan diğer insanların yanlış şeyler yaptığını söylüyordu

that are wrong. If you want to find out more about the

.

Harry-Meghan interview with Oprah, just click the link down there.

Oprah ile Harry-Meghan röportajı hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, aşağıdaki bağlantıya tıklamanız yeterli.

OK. Let's have a look at your next headline please, Catherine.

TAMAM. Bir sonraki başlığına bir göz atalım lütfen, Catherine.

Yes, we're here in UK with the Guardian – the headline:

Evet, Birleşik Krallık'ta Guardian ile buradayız - manşet:

'Outcry' – strong expression of anger at an action.

'Çığlık' - bir eyleme duyulan öfkenin güçlü ifadesi.

Yes, 'outcry'. It's a compound word,

Evet, 'çığlık'. Bileşik bir kelimedir,

made of the two words 'out' and 'cry',

'dışarı' ve 'ağlamak' kelimelerinden oluşur

but we write them all together

ama hepsini bir arada yazarız

and we say them both together as 'outcry': O-U-T-C-R-Y.

ve ikisini birlikte 'çığlık' olarak söyleriz: O-U-T-C-R-Y.

Now, an 'outcry' is a noun. It is when a lot of

Şimdi, bir 'çığlık' bir isimdir. Birçok

people complain or protest angrily and emotionally at a situation.

insanın bir durumdan öfkeyle ve duygusal olarak şikayet etmesi veya protesto etmesidir.

So, we often use the word 'public outcry' to describe a situation

Bu nedenle,

where a lot of people are complaining about something that's happening.

birçok insanın olan bir şey hakkında şikayet ettiği bir durumu tanımlamak için genellikle 'halkın tepkisi' kelimesini kullanırız.

Yeah. Now, as you pointed out, the second part of the word contains

Evet. Şimdi, sizin de belirttiğiniz gibi, kelimenin ikinci kısmı

'cry'. Now, we're not talking about tears 'crying' here, are we?.

'ağlamak' içeriyor. Şimdi, burada 'ağlayan' gözyaşlarından bahsetmiyoruz, değil mi?

But it's a useful way of thinking about it,

Ama belki de bunun hakkında düşünmenin yararlı bir yolu,

maybe, because there's strong emotion involved.

çünkü işin içinde güçlü duygular var.

Yes. I mean, crying... you know,

Evet. Yani ağlamak... bilirsin,

'to cry' means when water comes out of your eyes because you're upset.

'ağlamak' üzgün olduğun için gözünden su gelmesi demektir.

It can also mean – 'to cry' can mean to shout loudly. So, the idea

Aynı zamanda - 'ağlamak' yüksek sesle bağırmak anlamına da gelebilir. Dolayısıyla,

of loudness and the idea of emotion really captures the idea of 'outcry'.

yüksek ses fikri ve duygu fikri gerçekten de 'çığlık' fikrini yakalıyor.

It's like I said, you know: it's an angry, vocal protest

Dediğim gibi, bilirsiniz: Olan bir şey hakkında şikayet eden birçok insanın öfkeli, sesli bir protestosu

from a lot of people complaining about something that's happened.

.

Yeah. Like the European Super League, for example.

Evet. Mesela Avrupa Süper Ligi gibi.

Yes, when the announcement of the European Super League,

Evet, birkaç ay önce Avrupa Süper Ligi'nin duyurulduğu zaman

a couple of months ago, happened, there was a massive 'outcry': a lot

büyük bir 'itiraz' oldu: birçok

of people protested and said that this is wrong and they didn't want it.

insan protesto etti ve bunun yanlış olduğunu ve bunu istemediklerini söyledi.

Yeah. Now, you've already pointed out that 'outcry'

Evet. Şimdi, 'outcry'nin

is a countable noun: we can use it with 'an'. Also,

sayılabilir bir isim olduğuna zaten dikkat çektiniz: onu 'an' ile kullanabiliriz. Ayrıca,

we use it uncountably sometimes... to describe the general state.

bazen genel durumu tanımlamak için... sayılamayacak kadar kullanırız.

You can do.... Yeah, you can say, 'There'll be outcry!'

Yapabilirsin... Evet, 'İtiraz olacak!' diyebilirsin.

Or, 'There was outcry about something.'

Veya, "Bir şey hakkında feryat duyuldu."

Yes, so it can be countable: there is

Evet, yani sayılabilir:

'an outcry', or you can talk about 'the outcry' or 'the public outcry'.

'bir tepki' var ya da 'itiraz' ya da 'halkın tepkisi' hakkında konuşabilirsiniz.

Or you can just say 'outcry'.

Ya da sadece "haykırış" diyebilirsin.

OK. Well, let's get a summary:

TAMAM. Peki, bir özet geçelim: Daha

I've already mentioned it: the Super League.

önce de bahsetmiştim: Süper Lig.

The idea of a European Football Super League caused 'outcry'.

Bir Avrupa Futbol Süper Ligi fikri 'tepki'ye neden oldu.

There's a story that our viewers can follow, can't they?

İzleyicilerimizin takip edebileceği bir hikaye var değil mi?

Yes, just click the link down in the comments there –

Evet, oradaki yorumlardaki bağlantıya tıklamanız yeterli -

down near the comments and you will go to the story.

yorumların yanında, hikayeye gideceksiniz.

OK. Let's now have our next headline please.

TAMAM. Şimdi bir sonraki başlığımıza geçelim lütfen.

And we're in the UK with the Telegraph:

Ve Telegraph ile İngiltere'deyiz:

'Exiled' – forced to live in another country for political reasons.

'Sürgün' - siyasi nedenlerle başka bir ülkede yaşamak zorunda .

Yes, OK. This word is spelt: E-X-I-L-E-D.

Evet tamam. Bu kelimenin hecelenmesi: E-X-I-L-E-D.

Now, I pronounce this word with a 'keh' sound

Şimdi bu kelimeyi başında 'keh' sesiyle telaffuz ediyorum

at the beginning: 'exiled'. Neil, how do you pronounce it?

: 'sürgün'. Neil, onu nasıl telaffuz ediyorsun?

I say 'exiled': 'egg-zeh'...'gzeh'.

'Sürgün' diyorum: 'egg-zeh'...'gzeh'.

'Exiled'. Am I wrong? Are you wrong? Who's right?

"Sürgün". Yanlış mıyım? yanılıyor musun? Kim haklı?

We're both right. There's no need to argue;

İkimiz de haklıyız. Tartışmaya gerek yok;

  there will be no 'outcry' over this.

bu konuda herhangi bir 'yakınma' olmayacak.

There are two ways you can pronounce this word: 'EKK-SILED'

Bu kelimeyi iki şekilde telaffuz edebilirsiniz: 'EKK-SILED'

or 'EGG-ZILED'. So, with 'kseh' or with a 'gzeh' sound.

veya 'EGG-ZILED'. Yani, 'kseh' veya 'gzeh' sesi ile.

They're both fine. It's really up to you: 'exiled' or 'exiled'.

İkisi de iyi. Gerçekten size kalmış: 'sürgün' veya 'sürgün'.

You will hear both pronunciations. They have the same meaning.

Her iki telaffuzu da duyacaksınız. Aynı anlama sahiptirler.

Yeah. Now, this word in this headline is an adjective. It's formed from

Evet. Şimdi, bu başlıktaki bu kelime bir sıfattır.

a passive verb though, which is a quite common way of doing things.

Yine de, bir şeyler yapmanın oldukça yaygın bir yolu olan pasif bir fiilden oluşuyor.

Yes, passive adjective. If you have an adjective... a verb

Evet, pasif sıfat. Bir sıfatınız varsa...

which is often used in the passive form – we can use it as an adjective.

genellikle edilgen biçimde kullanılan bir fiil - onu sıfat olarak kullanabiliriz.

So, 'to exile' somebody in the active form means to force them or

Bu nedenle, birini aktif biçimde 'sürmek', genellikle kendi ülkelerinde kabul edilmeyen siyasi görüşlere sahip oldukları için, onları zorlamak veya

to send them or to require them to live outside their home country,

göndermek veya kendi ülkelerinin dışında yaşamalarını talep etmek anlamına gelir

usually because they have political views which are

not acceptable in their home country.

.

So, if you are sent away – if the government sends you away,

Yani, gönderilirseniz – eğer hükümet sizi gönderirse,

it 'exiles you', but you can say: 'I was exiled by the government.' So,

'sürgüne gönderir', ama siz 'Hükümet tarafından sürgüne gönderildim' diyebilirsiniz. Bu nedenle,

often used in the passive: 'exiled'.

genellikle pasif olarak kullanılır: 'sürgün'.

Yeah. And then used with the preposition 'in':

Evet. Ve sonra 'in' edatıyla birlikte kullanılır:

to 'live in exile' and 'exile' as a noun there.

'sürgünde yaşamak' ve orada bir isim olarak 'sürgün'.

Yes, you can 'live in exile', you can 'be in exile', you can be 'sent into

Evet, 'sürgünde yaşayabilirsiniz', 'sürgünde olabilirsiniz', 'sürgüne gönderilebilirsiniz

exile' as well. So, lots of different prepositions we use with this word.

' de. Yani, bu kelimeyle kullandığımız birçok farklı edat var.

Yeah, and also the person is 'an exile'.

Evet, ayrıca kişi 'sürgün'.

'An exile' is a person who has been 'exiled'.

'Sürgün', 'sürgün edilmiş' bir kişidir.

OK. Well, let's get a summary of that:

TAMAM. Pekala, bunun bir özetini alalım:

Time now for a recap of our vocabulary please, Catherine.

Şimdi kelime dağarcığımızı özetleme zamanı lütfen, Catherine.

Yes, we had: 'condemn' – say publicly that something is morally wrong.

Evet, 'kınadık' - alenen bir şeylerin ahlaki açıdan yanlış olduğunu söyledik.

We had: 'outcry' – a strong expression of anger at an action.

Elimizde: 'çığlık' vardı – bir eylemde güçlü bir öfke ifadesi.

And 'exiled' – forced to live

Ve 'sürgün edildi' -

in another country for political reasons.

siyasi nedenlerle başka bir ülkede yaşamaya zorlandı.

If you want to test yourself,

Kendinizi test etmek istiyorsanız, bbclearningenglish.com adresindeki web

there is a quiz on our website at bbclearningenglish.com

sitemizde bir sınav var

and of course we are all over social media – check us out there.

ve elbette sosyal medyanın her yerindeyiz - bizi orada kontrol edin.

Stay safe and see you next time. Goodbye.

Bir dahaki sefere görüşmek üzere, güvende kalın. Güle güle.

Bye!

Hoşçakal!