Are you following your dreams? ⏲️ 6 Minute English

Hello.

Merhaba.

This is 6 Minute English from

Bu, BBC Learning English'ten 6 Dakikalık İngilizce

BBC Learning English.

.

I’m Neil.

Ben Neil. Ben

And I’m Beth.

de Beth'im.

When I was a boy, I wanted to be

Çocukken,

a fireman when I grew up.

büyüyünce itfaiyeci olmak istiyordum.

How about you, Beth?

Ya sen, Beth?

Did you have

any childhood dreams?

Hiç çocukluk hayalin var mıydı?

I wanted to be an astronaut

Astronot olup

and fly to the Moon…

Ay'a uçmak istiyordum…

When we’re young most of us have

Gençken çoğumuzun

big dreams and plans for the future.

büyük hayalleri ve gelecek planları vardır.

Unfortunately, as we grow up these

Ne yazık ki, biz büyüdükçe, bu

childhood dreams often get lost in the

çocukluk hayalleri genellikle

adult world of jobs, money,

yetişkinlerin iş, para,

families and careers.

aile ve kariyer dünyasında kaybolur.

But not for everyone…

Ama herkes için değil…

Daisy, from New Zealand, and, Herman,

Yeni Zelandalı Daisy ve Arjantinli Herman,

from Argentina are two

people who decided

to follow their childhood dreams.

çocukluk hayallerinin peşinden gitmeye karar vermiş iki kişidir.

They

wanted the world to become a utopia – a

Dünyanın bir ütopya,

perfect, ideal society where everyone is

herkesin

happy and gets along with each other.

mutlu olduğu ve birbiriyle iyi geçindiği mükemmel, ideal bir toplum olmasını istediler.

In this programme, we’ll be hearing how

Bu programda

Daisy and Herman made their dreams

Daisy ve Herman'ın

come true – not by changing the world,

dünyayı değil

but by changing themselves.

kendilerini değiştirerek hayallerini nasıl gerçekleştirdiklerini dinleyeceğiz.

And, as usual,

Ve her zamanki gibi

we’ll be learning some new vocabulary too.

yeni kelimeler de öğreneceğiz.

But before that I have a question

Ama ondan önce sana bir sorum var

for you, Beth.

Beth.

Following your dreams can

Hayallerinizin peşinden gitmek

be tough, but not following them can leave

zor olabilir, ancak onları takip etmemek, yapmak isteyip de

you regretting all the things you wanted

yapamadığınız her şeyden pişmanlık duymanıza neden olabilir

to do but didn’t.

.

In 2012, Australian nurse,

2012'de Avustralyalı hemşire

Bronnie Ware, wrote her bestselling book,

Bronnie Ware, ölümcül hasta hastalarla hayattaki pişmanlıkları hakkında röportaj yaptıktan sonra en çok satan kitabı

The Top Five Regrets of the Dying, after

Ölmekte Olanların İlk Beş Pişmanlığı'nı yazdı

interviewing terminally ill patients about

their life regrets.

.

So, what do you think

Peki, sizce

their top regret was?

en büyük pişmanlıkları neydi? Şu

Was it:

muydu:

a) I wish I hadn’t worked so hard?

a) Keşke bu kadar çok çalışmasaydım?

b) I wish I had followed my dreams?

b) Keşke hayallerimin peşinden gitseydim?

or

veya

c) I wish I’d made more money?

c) Keşke daha fazla para kazansaydım?

Well, I’ll guess it’s b) they wish they

Şey, sanırım b)

had followed their dreams.

hayallerinin peşinden gitmiş olmayı diliyorlar.

OK, Beth.

Tamam, Beth.

I’ll reveal the correct answer

Doğru cevabı

at the end of the programme.

programın sonunda açıklayacağım.

The first dreamer we’re going to meet lives

Tanışacağımız ilk hayalperest,

in Riverside, a peace-loving community in

New Zealand where everyone shares

Yeni Zelanda'da herkesin

everything.

her şeyi paylaştığı barışsever bir topluluk olan Riverside'da yaşıyor.

Riverside members work for

Riverside üyeleri,

the community’s businesses, including

a farm, a hotel and a café.

bir çiftlik, bir otel ve bir kafe de dahil olmak üzere topluluğun işletmeleri için çalışıyor.

All the money they

Kazandıkları tüm paralar

earn is collected and shared

toplanır ve

between everyone equally.

herkes arasında eşit olarak paylaştırılır.

Daisy, who was born in East Germany,

Doğu Almanya'da doğan Daisy,

joined Riverside in 2004.

2004 yılında Riverside'a katıldı.

Here she explains

Burada

her belief in sharing to BBC

BBC

World Service programme, The Documentary.

Dünya Servisi programı The Documentary'de paylaşım yapmaya olan inancını açıklıyor.

What I think I always believed in is that

Her zaman inandığımı sandığım şey,

the sharing of resources can provide

kaynakların paylaşılmasının

a group of people with quite a great

bir grup insana oldukça büyük bir

advantage, but it doesn’t matter how

avantaj sağlayabileceği, ancak

many hours you work or what work

kaç saat çalıştığınız veya ne iş

you do, everyone is getting the

yaptığınız önemli değil, herkes

same amount.

aynı miktarı alıyor.

And that is something

Ve bu, Riverside

that many people outside of

dışındaki pek çok insanın

Riverside struggle with, and where

uğraştığı bir şey ve bize

we’re often getting this ‘communism’

sık sık bu "komünizm"

label attached to us, because it’s so…

etiketini yapıştırıyoruz, çünkü bu çok...

it seems so outlandish for people.

insanlara çok tuhaf geliyor.

Riverside isn’t a communist community.

Riverside komünist bir topluluk değil.

In fact, people with many different political

Aslında orada çok farklı siyasi görüşlere sahip insanlar

views live there.

yaşıyor.

But Daisy says that local

Ancak Daisy, yerel

people struggle with the idea that

halkın

everything is shared.

her şeyin paylaşıldığı fikriyle boğuştuğunu söylüyor.

If you struggle with

an idea, you find it difficult to

Bir fikirle mücadele ediyorsanız, onu

accept or think about it.

kabul etmekte veya üzerinde düşünmekte zorlanabilirsiniz.

Daisy also says some local people

Daisy ayrıca bazı yerel insanların

call Riverside outlandish –

Riverside'ı tuhaf -

strange and unusual.

tuhaf ve olağandışı - olarak adlandırdığını söylüyor.

Our second group of dreamers are

İkinci hayalperest grubumuz

a family - the Zapps.

bir ailedir - Zapp'lar.

In 2000, childhood

2000 yılında çocukluk

sweethearts, Herman and Candelaria Zapp,

aşkları Herman ve Candelaria Zapp,

bought a vintage car and set off

eski model bir araba satın aldılar ve ceplerinde

from Argentina to travel around

the world with less than 3.500 dollars

3.500 dolardan az parayla Arjantin'den dünyayı dolaşmak için yola çıktılar

in their pockets.

.

Twenty-two years and

Yirmi iki yıl ve

three children later they have visited

üç çocuk sonra

over a hundred countries, meeting

yüzden fazla ülkeyi ziyaret ettiler,

with countless people and

sayısız insanla tanıştılar ve

experiences on the way.

yol boyunca deneyimlediler.

Here, Herman Zapp explains to BBC

Burada Herman Zapp, BBC

World Service’s, The Documentary, how

World Service's The Documentary'ye

following his dream has

rüyasını takip etmenin

changed him for the better.

onu nasıl daha iyiye doğru değiştirdiğini açıklıyor. Şu anda var olan

I am so happy with the Herman there is now,

Herman'dan o kadar mutluyum ki,

that I know now – not the one who

artık biliyorum -

wanted to conquer the world, but the one

dünyayı fethetmek isteyen değil,

who was conquered by the world.

dünya tarafından fethedilen.

I learn

so much from people, and it’s

İnsanlardan çok şey öğreniyorum ve

amazing how the more you meet people,

insanlarla ne kadar çok tanışırsanız, o kadar çok

the more you know stories, how

hikaye bilirseniz, ne

much more humble you become because

kadar alçakgönüllü olursanız, o kadar

you notice that you are a beautiful, tiny

güzel, küçücük bir kum parçası olduğunuzu fark edersiniz

piece of sand, but a very important piece

, ama çok önemli bir

of sand like everyone is, right?

kum parçası. herkesin olduğu gibi değil mi?

After many years travelling, meeting

Yıllarca seyahat ettikten,

new people and hearing their stories,

yeni insanlarla tanıştıktan ve onların hikayelerini dinledikten sonra

Herman is more humble – not proud or

Herman daha alçakgönüllü - gururlu veya

arrogant.

kibirli değil.

He no longer wants to

Artık

conquer the world – to control it by force;

dünyayı fethetmek, onu zorla kontrol etmek istemiyor;

rather, he has been conquered

daha ziyade,

by his experiences.

deneyimleriyle fethedildi.

Herman compares himself to a beautiful

Herman kendini güzel

but tiny piece of sand and uses the phrase

ama küçücük bir kum parçasına benzetiyor ve

'a grain of sand' to describe things which

are insignificant in themselves, but

kendi başına önemsiz ama

at the same time are an important

aynı zamanda bütünün önemli bir

part of the whole.

parçası olan şeyleri anlatmak için 'bir kum tanesi' tabirini kullanıyor.

Daisy and Herman are rare examples

Daisy ve Herman,

of dreamers who followed their dream

hayallerinin peşinden koşan

and found a happy life, lived without

ve mutlu bir hayat bulan, pişmanlık duymadan yaşayan ender hayalperest örnekleridir

regret – which reminds me

- bu da bana

of your question, Neil.

senin sorduğun soruyu hatırlattı, Neil.

Yes, I asked about Bronnie Ware’s book, The Top Five Regrets of the Dying.

Evet, Bronnie Ware'in Ölümün En Büyük Beş Pişmanlığı kitabını sordum.

What do you think the number one regret was, Beth?

Sizce bir numaralı pişmanlık neydi, Beth?

I guessed it was b) not following your dreams.

Tahmin ettiğim gibi b) hayallerinin peşinden gitmemek.

Which was the right answer!

Hangisi doğru cevaptı!

Not having

the courage to follow your dreams was

Hayallerinin peşinden gidecek cesarete sahip olamamak,

listed as the top life regret.

hayattaki en büyük pişmanlık olarak listelendi.

At least we

En azından bize hayallerin gerçekleşebileceğini hatırlatan

have people like Daisy and Herman

Daisy ve Herman gibi insanlarımız var

to remind us dreams can come true!

!

OK, let’s recap the vocabulary from

Tamam, herkesin mutlu olduğu

this programme, starting with

'utopia' – a perfect world where

mükemmel bir dünya olan 'ütopya' ile başlayarak bu programdaki kelimeleri özetleyelim

everyone is happy.

.

If you 'struggle with an idea',

Eğer 'bir fikirle mücadele ederseniz',

you find it difficult to accept.

kabul etmekte zorlanabilirsiniz.

The adjective, outlandish, means

Sıfat, tuhaf,

strange and unusual.

tuhaf ve olağandışı anlamına gelir.

'To conquer' something means

Bir şeyi 'fethetmek',

to control it by force.

onu zorla kontrol etmek anlamına gelir.

Someone who is 'humble' is

'Alçakgönüllü' biri

not proud or arrogant.

gururlu veya kibirli değildir.

And finally, the phrase 'a grain of sand'

Ve son olarak, 'bir kum tanesi' ifadesi

describes something which is both

hem

insignificant yet somehow important.

önemsiz hem de bir şekilde önemli olan bir şeyi anlatır.

Once again, our six minutes are up.

Bir kez daha, altı dakikamız doldu.

Bye for now!

Şimdilik hoşça kal!

Goodbye!

Güle güle!