Let’s TOUCH BASE! 15 English idioms to use at work

Well hey there I'm Emma from mmmEnglish.

Merhaba, ben mmmEnglish'den Emma.

If there is a place where English idioms are used

İngilizce deyimlerin en sık kullanıldığı bir yer varsa,

most frequently

it's at work.

o da iş yeridir.

Learning and using these idioms in the workplace

Bu deyimleri iş

with your colleagues, with your clients and your managers

arkadaşlarınızla, müşterilerinizle ve yöneticilerinizle birlikte öğrenmek ve kullanmak

is an essential communication skill.

temel bir iletişim becerisidir.

You need to understand the people that you work with

Birlikte çalıştığınız insanları anlamanız gerekiyor

and you want to develop a broader range of expressing

ve fikirlerinizi İngilizce ifade etmek için daha geniş bir yelpaze geliştirmek istiyorsunuz

your ideas in English, don't you?

, değil mi?

You want to sound intelligent and professional

Zeki ve profesyonel görünmek istiyorsun

and sometimes you want to sound funny.

ve bazen komik görünmek istiyorsun.

Learning the business English idioms in today's lesson

Bugünün dersinde iş İngilizcesi deyimlerini öğrenmek

is definitely going to help you to do that.

kesinlikle bunu yapmanıza yardımcı olacaktır.

Are you ready?

Hazır mısın?

Let's start at the very moment that you get your job or even

İşinizi aldığınız anda veya hatta

just before it because there are a couple of really fantastic

hemen öncesinde başlayalım çünkü

idioms that you can use to talk about this moment.

bu an hakkında konuşmak için kullanabileceğiniz gerçekten harika birkaç deyim var.

The first is to get your foot in the door.

Birincisi, ayağınızı kapıya sokmak.

And this means to enter an organisation or an industry

Bu da bir kuruluşa veya sektöre ilk kez girmek anlamına gelir

for the first time.

. Organizasyon içinde

We use it to talk about starting out at a lower level

daha düşük bir seviyeden

or maybe a less desirable position within the organisation

veya belki daha az arzu edilen bir pozisyondan başlamaktan bahsetmek için kullanırız,

but there's a chance or an intention

ancak

of moving up and becoming more senior or becoming

yükselme ve daha kıdemli olma veya

more successful.

daha başarılı olma şansı veya niyeti vardır.

So it talks about an opportunity to get started at a company,

Dolayısıyla,

a company that you want to advance or progress within.

ilerlemek veya içinde ilerlemek istediğiniz bir şirkette başlama fırsatından bahsediyor.

An internship is a great way to get your foot in the door,

Staj, ayağınızı kapıya sokmanın,

to get your foot in the door

of a company that you really want to work for.

gerçekten çalışmak istediğiniz bir şirketin kapısına ayağınızı sokmanın harika bir yoludur.

Volunteering in your industry

Sektörünüzde gönüllü olmak

will probably help you to get your foot in the door,

muhtemelen kapıdan içeri girmenize yardımcı olacaktır,

you'll get to meet some people who work in your field,

alanınızda çalışan bazı insanlarla tanışacaksınız,

you'll get some relevant experience.

alakalı bir deneyim elde edeceksiniz.

So all of this is super helpful.

Yani tüm bunlar çok yardımcı oluyor.

Now once you've got your foot in the door and you're starting

Şimdi, ayağınızı kapıya koyduğunuzda ve

your new job, there's always a period of time,

yeni işinize başladığınızda, her zaman bir şeylere alışmanız gereken bir süre,

maybe a week, two weeks, a month

belki bir hafta, iki hafta, bir ay vardır

where you've got to get used to things.

.

You need to learn all the administrative processes.

Tüm idari süreçleri öğrenmeniz gerekiyor.

You've got to meet the team,

Ekiple tanışmalısınız,

you've got to take over some new

bazı yeni

projects and things that you're working on.

projeleri ve üzerinde çalıştığınız şeyleri devralmalısınız.

Hopefully, there'll be someone there to show you the ropes.

Umarım orada size işin aslını gösterecek biri bulunur.

To show someone the ropes means

Birine ipleri göstermek,

to show them how to do a job or an activity.

onlara bir işi veya etkinliği nasıl yapacaklarını göstermek anlamına gelir.

I've never worked in customer service before

Daha önce müşteri hizmetlerinde hiç çalışmadım

but Kate showed me the ropes.

ama Kate bana ipleri gösterdi.

Unfortunately not everyone is so lucky when they start their job.

Ne yazık ki herkes işe başladığında bu kadar şanslı olmuyor.

Sometimes you just get thrown in the deep end

Bazen kendinizi derinlere atarsınız,

which means you get put into a situation without a lot of

bu da çok fazla hazırlık veya giriş yapmadan bir duruma düşmeniz anlamına gelir

preparation or much introduction.

.

You've kind of got to just work it out for yourself.

Bunu kendin için halletmelisin.

I was thrown in the deep end with my first teaching job.

İlk öğretmenlik işimle derinlere atıldım. Bana rehberlik edecek

I had a class of fifty children with no experience or mentor

deneyimi veya akıl hocası olmayan elli kişilik bir sınıfım vardı

to guide me. I'd never taught kids before.

. Daha önce çocuklara hiç ders vermemiştim.

It was stressful. I had to learn really quickly.

Stresliydi. Çok çabuk öğrenmem gerekiyordu.

Have you ever been thrown in the deep end

when you started a new job?

Yeni bir işe başladığınızda hiç derinlere atıldınız mı?

It's nasty.

O iğrenç.

Let me know about it down in the comments.

Yorumlarda bunu bana bildirin.

See if you can use that idiom yourself.

Bakalım bu deyimi kendin kullanabilecek misin?

So yeah,

Yani evet,

that first teaching job was a steep learning curve for me.

o ilk öğretmenlik işi benim için dik bir öğrenme eğrisiydi.

Have you heard about this noun before?

Bu ismi daha önce duydunuz mu?

A learning curve.

Bir öğrenme eğrisi.

It's often used with the adjective steep, a steep learning curve.

Genellikle dik bir öğrenme eğrisi olan dik sıfatıyla birlikte kullanılır.

So we use learning curve to talk about new skills

Bu nedenle, bir işte edindiğimiz yeni becerilerden bahsetmek için öğrenme eğrisini kullanırız

that we're acquiring at a job and that learning curve describes

ve bu öğrenme eğrisi,

the rate at which someone progresses and they're learning

kişinin ilerlediği ve

this new skill.

bu yeni beceriyi öğrendiği hızı tanımlar.

A steep learning curve is when you have to learn something

Dik bir öğrenme eğrisi, bir şeyi

very quickly in a short space of time

kısa sürede çok hızlı bir şekilde öğrenmeniz gerektiği zamandır

and this can be really challenging

ve bu,

like walking up a steep hill

compared to walking up a nice gradual hill.

kademeli güzel bir yokuş çıkmakla karşılaştırıldığında dik bir yokuşu çıkmak gibi gerçekten zorlayıcı olabilir.

If you're starting a job with no prior experience,

Önceden deneyimi olmayan bir işe başlıyorsanız,

it can be a really steep learning curve.

bu gerçekten dik bir öğrenme eğrisi olabilir.

Or if you don't have anyone showing you the ropes,

Ya da size ipleri gösterecek kimse yoksa,

the first few weeks are going to be difficult,

ilk birkaç hafta zor olacak,

it's going to be quite stressful. It can be a steep learning curve.

oldukça stresli olacak. Dik bir öğrenme eğrisi olabilir. Düzenli olarak İngilizce konuşma pratiği yapmak

Finding someone genuine and reliable to

için samimi ve güvenilir birini bulmak

practise speaking English with regularly is really hard.

gerçekten zordur.

If you don't want to pay someone by the hour

Birine saat başı ödeme yapmak istemiyorsanız

and you don't have time to wade through random strangers

ve internette rastgele yabancılar arasında dolaşacak vaktiniz yoksa

on the internet, then come and check out Hey Lady!

gelin ve Hey Lady'ye göz atın!

Hey Lady! is an online community created just for women.

Hey bayan! yalnızca kadınlar için oluşturulmuş çevrimiçi bir topluluktur.

It's a safe and supportive space where you can meet friendly

Arkadaşça

speaking partners easily and practise having real conversations

konuşan ortaklarla kolayca tanışabileceğiniz ve

about interesting topics in English.

ilginç konular hakkında İngilizce olarak gerçek konuşmalar yapma pratiği yapabileceğiniz güvenli ve destekleyici bir alandır.

As long as your English level is intermediate or above

İngilizce seviyeniz orta veya üzerinde olduğu sürece

then your English is good enough to join the community.

İngilizceniz topluluğa katılmak için yeterince iyidir. Kendiniz

We offer a ten day free trial so that you can experience it

deneyimleyebilmeniz ve ne düşündüğünüzü görebilmeniz için on günlük ücretsiz bir deneme sunuyoruz

for yourself and see what you think.

. Ücretsiz denemenizi bugün

The link is down in the description below so that you can

başlatabilmeniz için bağlantı aşağıdaki açıklamada yer almaktadır

start your free trial today.

.

Let's focus on some idioms now that are useful to describe

Şimdi farklı çalışma biçimlerini açıklamakta yararlı olan bazı deyimlere odaklanalım

the different ways of working.

.

If you do something by the book,

Bir şeyi kitabına göre yaparsanız,

it means that you do something exactly as it should be done.

bu, bir şeyi tam olarak yapılması gerektiği gibi yaptığınız anlamına gelir.

You follow the rules, the laws or the steps,

Kurallara, yasalara veya adımlara, size

the procedure that you have been told to follow.

uymanız söylenen prosedüre uyarsınız.

So you do everything correctly. It's by the book.

Yani her şeyi doğru yapıyorsun. Kitabına göre.

On the other hand, if you cut corners that means

Öte yandan, köşeleri kestirirseniz bu,

you complete the task in the easiest, the quickest

görevi mümkün olan en kolay, en hızlı

and maybe the cheapest way possible. It means that

ve belki de en ucuz şekilde tamamladığınız anlamına gelir. Bu,

maybe you haven't done the job as

belki de işi

thoroughly as you should have done it and therefore

gerektiği kadar eksiksiz yapmadığınız ve bu nedenle

the end result is maybe not as good as it could have been.

sonucun olabileceği kadar iyi olmadığı anlamına gelir.

Now look, the company will be audited next month

Bakın, şirket önümüzdeki ay denetlenecek,

so I don't want anyone cutting corners.

bu yüzden kimsenin kestirip gitmesini istemiyorum.

We need everything done by the book!

Kitabın yaptığı her şeye ihtiyacımız var!

Sometimes the work that you have to do is

Bazen yapmanız gereken iş

difficult or it's complex.

zordur veya karmaşıktır.

And sometimes you have a lot of work to do

Ve bazen yapacak çok işiniz olur

and not a lot of time to do it in, right?

ve bunu yapmak için fazla zamanınız olmaz, değil mi?

The idiom to have your work cut out for you describes

İşinizin sizin için biçilmiş kaftan olması deyimi

exactly this situation.

tam olarak bu durumu açıklar.

Geez,

Tanrım, Cuma gününe kadar

you'll have your work cut out for you finishing those

o raporları bitirdiğin için işin biçilmiş kaftan olacak

reports by Friday.

.

It's going to be hard work to get everything done by Friday.

Cuma gününe kadar her şeyi halletmek zor olacak.

There's a lot to do and not a lot of time

Yapacak çok şey var ve çok fazla zaman yok

but then sometimes you think that a job is going to be hard

ama bazen bir işin zor olacağını

or it's going to take a lot of time but

veya çok zaman alacağını düşünürsünüz, ancak

you're surprised when you get something done

bir şeyi

quickly and easily.

hızlı ve kolay bir şekilde yaptığınızda şaşırırsınız.

So in this situation, we use

Dolayısıyla bu durumda

make light work or short work of something.

make light work veya short work of şeyi kullanırız.

He made light work of writing the reports.

Raporları yazma işini hafife aldı.

He wrote them quickly and it was easy to do.

Bunları hızlı bir şekilde yazdı ve yapması kolaydı.

Now you can actually use this idiom

Artık bu deyimi

outside of a work context too.

iş bağlamı dışında da kullanabilirsiniz.

Let's say I made a delicious cake

Diyelim ki nefis bir pasta yaptım

and when I came back an hour later it was all gone.

ve bir saat sonra geldiğimde hepsi gitmişti.

You certainly made short work of that cake.

O pastayı kesinlikle kısa sürede bitirdiniz.

It's gone, it was eaten very quickly. It was finished very quickly.

Gitti, çok çabuk yenildi. Çok çabuk bitti.

Communication is an essential part of our work lives, right?

İletişim, iş hayatımızın vazgeçilmez bir parçası değil mi?

Without effective communication,

Etkili iletişim olmadan

most of our plans or our projects and our relationships,

planlarımızın veya projelerimizin çoğu ve ilişkilerimiz

they would completely fail.

tamamen başarısız olur.

So whether you work for yourself and most of the time you're

Kendiniz için çalışıyor ve çoğu zaman

communicating with your own clients or maybe you work as

kendi müşterilerinizle iletişim kuruyor veya belki

part of a team and you communicate with your colleagues

bir ekibin parçası olarak çalışıyor ve iş arkadaşlarınızla iletişim kuruyorsanız, İngilizce iletişim kurmanıza

then there are definitely some awesome idioms to help you

yardımcı olacak bazı harika deyimler kesinlikle vardır

communicate in English.

. Bu

We use the idiom to touch base with somebody

deyimi,

in a similar way as we use the phrasal verb check in.

deyimsel fiil check in'i kullandığımıza benzer bir şekilde biriyle temasa geçmek için kullanırız.

So when you touch base with someone you talk to them

Dolayısıyla, biriyle temasa geçtiğinizde, onunla

quickly and you find out how they're doing

hızlı bir şekilde konuşursunuz ve nasıl olduklarını

or what they think about something

veya bir şey hakkında ne düşündüklerini öğrenirsiniz.

or about a project that they've been working on.

üzerinde çalıştıkları bir proje hakkında.

Can we touch base next week sometime to discuss the budget?

Gelecek hafta bütçeyi görüşmek için üsse dokunabilir miyiz?

Okay but what about when you're rushed, you're in a hurry,

Tamam ama aceleniz olduğunda, aceleniz olduğunda,

you've got a lot of work to do and you just need to be quite direct

yapacak çok işiniz olduğunda ve bu konuşmada oldukça doğrudan olmanız gerektiğinde

in this conversation, we need to

,

just talk about the things that are really important.

gerçekten önemli olan şeyler hakkında konuşmamız gerekir. önemli.

You want to cut to the chase.

Kovalamayı kesmek istiyorsun.

This is the perfect idiom for that situation.

Bu, bu durum için mükemmel bir deyimdir.

It means you want to talk about the important things

Bu, önemli konuları

straight away without wasting any time.

hiç vakit kaybetmeden hemen konuşmak istediğiniz anlamına gelir.

I haven't got much time so let's just cut to the chase.

Fazla zamanım yok, o yüzden konuyu kısa keselim.

How much is this gonna cost?

Bu ne kadara mal olacak?

Just be a little careful with this one.

Bu konuda biraz dikkatli olun.

Using this idiom in the wrong way

Bu deyimi yanlış şekilde kullanmak

can come off a little rude at times.

bazen biraz kaba gelebilir.

You know if you're just

Bilirsiniz, eğer sadece

in a hurry and the other person is talking about something

aceleniz varsa ve diğer kişi tamamen ilgisiz bir şeyden bahsediyorsa

totally unrelated or maybe you're not

veya belki de

particularly interested in it and you're thinking

özellikle ilgilenmiyorsanız ve

please hurry up, come on.

lütfen acele edin, hadi diye düşünüyorsunuz.

Then that's not the right time to use this idiom,

O zaman bu deyimi kullanmanın, lafı uzatmanın doğru zamanı değil

to cut to the chase.

.

It's more something that you say when you want to

Daha çok,

bypass or skip

the usual small talk and chit-chat and just

her zamanki küçük konuşmaları ve gevezelikleri atlamak veya atlamak ve sadece

get to the important stuff.

önemli şeylere geçmek istediğinizde söylediğiniz bir şeydir.

We all know why we're here so let's just cut to the chase.

Neden burada olduğumuzu hepimiz biliyoruz, o yüzden konuyu kısa keselim.

All right, managing the different relationships that you have at

Pekala, işteki farklı ilişkilerinizi yönetmek

work, maybe with colleagues and clients and different people

, belki iş arkadaşlarınız ve müşterileriniz ve

that you encounter at work. This is really important

işte karşılaştığınız farklı insanlarla. Bu gerçekten önemlidir

and it means sometimes you've got to

ve bu, bazen

hold back

geri çekilmeniz

and not say what you really think, you have to bite your tongue.

ve gerçekten ne düşündüğünüzü söylememeniz, dilinizi ısırmanız gerektiği anlamına gelir.

I wanted to tell him that his idea was ridiculous

Ona fikrinin saçma olduğunu söylemek istedim

but I bit my tongue.

ama dilimi ısırdım.

Sometimes it's just not appropriate

Bazen işte

to say what you really think at work, is it?

gerçekten ne düşündüğünüzü söylemek uygun olmaz, değil mi?

And that's exactly the situation where you might need to

İşte tam da bu durumda

bite your tongue.

dilinizi ısırmanız gerekebilir.

Zip it. Don't say anything.

Fermuarını kapat. Hiçbir şey söyleme.

You know bite that tongue.

O dili ısırdığını biliyorsun.

Now unfortunately and I think we've all probably experienced it,

Şimdi ne yazık ki ve muhtemelen bunu hepimiz deneyimlemişizdir.

problems can come up at work

İş yerinde sorunlar ortaya çıkabilir,

so having a few creative ways to talk about things that are

bu nedenle sizi rahatsız eden veya sizi hayal kırıklığına uğratan şeyler hakkında konuşmak için birkaç yaratıcı yola sahip olmak

bothering you or frustrating you can really help to

lighten the mood a little. So this one

ortamın biraz rahatlamasına gerçekten yardımcı olabilir. Yani bu,

to rock the boat,

tekneyi sallamak için, insanları üzen veya sorunlara neden olan

it describes when you do or you say something that

bir şeyi ne zaman yaptığınızı veya söylediğinizi açıklar

upsets people or it causes problems.

. Son zamanlarda ofis dışında çok fazla zaman geçiren

Let's say you want to talk to your boss about your new manager

yeni müdürünüz hakkında patronunuzla konuşmak istediğinizi

who actually has been spending a lot of time

outside of the office lately and then you think

ve

she's been so stressed lately since Jessica resigned.

Jessica istifa ettiğinden beri son zamanlarda çok stresli olduğunu düşündüğünüzü varsayalım.

I don't want to rock the boat.

Tekneyi sallamak istemiyorum.

Maybe I'll just wait till next month to mention this.

Belki de bundan bahsetmek için önümüzdeki aya kadar bekleyeceğim. Mevcut durumu kendim

I don't want to change or disrupt or affect

değiştirmek, bozmak veya etkilemek istemiyorum,

the current situation myself so I'm not gonna do anything.

bu yüzden hiçbir şey yapmayacağım.

Sometimes you have to deal with problems that are caused

Bazen diğer insanların neden olduğu sorunlarla uğraşmak zorunda kalırsınız

by other people.

.

Maybe they're new and

Belki yenidirler ve

they made a mistake or they did something by accident

bir hata yaptılar ya da kazara bir şey yaptılar

or maybe you work with a really lazy, careless colleague

ya da gerçekten tembel, dikkatsiz bir meslektaşla çalışıyorsunuz

and they just don't really care much about their job.

ve onlar işlerini pek umursamıyorlar.

But when it's you spending all of your time

Ancak, tüm zamanınızı

trying to solve these problems that other people have created,

diğer insanların yarattığı bu sorunları, işinizi

little annoying things that are stopping you from doing

yapmanıza engel olan küçük sinir bozucu şeyleri çözmeye çalışarak harcıyorsanız

your work, well,

,

then we can use this idiom to talk about that,

o zaman bu deyimi

to put out fires.

yangınları söndürmek için kullanabiliriz.

Well we launched the product update successfully

Ürün güncellemesini başarıyla başlattık

but then no one could log into the platform.

ancak daha sonra kimse platforma giriş yapamadı.

I spent the day responding to complaints and putting out fires.

Günü şikayetlere yanıt vererek ve yangınları söndürerek geçirdim.

So I mean I spent the day

Demek istediğim, günü

fixing the problems that were created by the platform update.

platform güncellemesinin oluşturduğu sorunları çözerek geçirdim.

It was stressful, people were annoyed, it meant that I didn't get

Stresliydi, insanlar rahatsızdı, bu da yapmam

any of the work that I was supposed to do done.

gereken işlerin hiçbirini yapmadığım anlamına geliyordu.

I just spent my day putting out fires.

Bütün günümü yangın söndürmekle geçirdim. Hiç

Have you ever heard anyone say they're in hot water?

kimsenin sıcak suda olduğunu söylediğini duydunuz mu?

Well this means they're in trouble,

Bu, başlarının dertte olduğu anlamına gelir,

they could be in trouble with someone.

biriyle başları dertte olabilir. Yaptıkları veya yapmadıkları bir

They're probably in a difficult situation because of something

şey nedeniyle muhtemelen zor durumdalar

that they did or didn't do and now they're at risk of being

ve şimdi

criticised or embarrassed or punished.

eleştirilme, utanma veya cezalandırılma riskiyle karşı karşıyalar.

The CEO's in a bit of hot water about those comments

CEO, rakipleri hakkında yaptığı yorumlar konusunda biraz kızgın

that she made over the competitors.

.

Okay your work is done.

Tamam, işiniz bitti.

The day is over, it's time to go home.

Gün bitti, eve gitme zamanı.

Then you can call it a day.

O zaman bir gün diyebilirsin. çok

I'm exhausted. Let's call it a day.

yoruldum. Bugünlük bu kadar yeter.

Okay, I think it's time to call it a day.

Tamam, sanırım bir gün deme zamanı.

We'll finish the rest tomorrow.

Kalanını yarın bitireceğiz.

So there you have it, my friends!

İşte bu işte dostlarım! Az önce

You just learned fifteen useful business idioms,

on beş yararlı iş deyimi öğrendiniz,

all of them are essential to learn and to use at work.

bunların tümü öğrenmek ve işte kullanmak için gereklidir.

The best way to do that, to learn and to use English idioms

Bunu yapmanın, İngilizce deyimleri akıcı bir şekilde öğrenmenin ve kullanmanın en iyi yolu, bunların size ve iş hayatınıza

fluently is to think about when and how they might apply to you

ne zaman ve nasıl uygulanabileceğini düşünmektir

and to your work life.

.

So for homework, I want you to choose five of the idioms

Bu yüzden ödev olarak,

that you learned in this lesson and tell me about

bu derste öğrendiğin deyimlerden beşini seçmeni ve aşağıdaki yorumlarda bana

your workplace and how these idioms relate to you

işyerin ve bu deyimlerin seninle nasıl ilgili olduğunu anlatmanı istiyorum

down in the comments below.

.

I'll make sure I get down there and I'll check them for you

Aşağı ineceğimden emin olacağım ve

just to make sure that you're using these idioms in the

bu deyimleri

right context and in the right way.

doğru bağlamda ve doğru şekilde kullandığınızdan emin olmak için sizin için kontrol edeceğim.

Thank you so much for joining me today,

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim. Bir

I will see you in this next lesson right here.

sonraki derste görüşürüz.

I think you're gonna love it!

Bence onu seveceksin!