Bravery, Brilliance and RuPaul Charles | On the Spot | TED

Çeviri: Suat Utku Merter Gözden geçirme: Elif Usta

Hello, darlings.

Merhaba, canlarım.

Now we're going to do a new format here, which is "On the Spot," I'm told,

Şimdi burada yeni bir format yapacağız, bana “On the Spot” denildi,

it's "On the Spot."

evet “On the Spot”.

And I will be answering a series of questions.

Bir dizi soruyu cevaplayacağım.

So we'll see how this goes, alright?

Bakalım nasıl geçecek, olur mu?

Let's start with our first question.

İlk sorumuzla başlayalım.

And again, I have 10 minutes.

Yine, 10 dakikam var.

So we'll see, I bet I can do it faster than 10 minutes.

Göreceğiz, bahse girerim 10 dakikadan daha erken bitirebilirim.

Define bravery.

Cesareti tanımlayın.

Define bravery.

Cesareti tanımlayın.

I think bravery is the ability to follow your bliss

Bence cesaret, neşenizi bahane uydurmadan

and make no excuses for that, alright?

takip etme yeteneğidir, tamam?

Define brilliance.

Dehayı tanımlayın.

I think allowing yourself to be a vessel, a channel,

Bence kendinize bir kanalda yol alan bir gemi olmasına izin vermek

so that the source can work through you, and you align yourself with that source.

böylece kaynak seninle akar ve sen de kendini bu kaynakla hizalarsın.

I think that's brilliance.

Bence bu deha.

(Applause)

(Alkış)

What's the power of drag?

Drag’ın gücü nedir?

Now the power of drag,

Şimdi drag’ın gücü,

it's like the Superman suit to Clark Kent.

Clark Kent’in Süpermen kıyafeti gibidir.

It allows you to expand your idea of who you are, of what you are.

Kim ve ne olduğunuza dair fikrinizi genişletmenize olanak tanır.

And it's a very simple trick, and it works.

Ve bu çok basit bir numara ve işe yarıyor.

I recommend everybody try it, tonight.

Herkese denemesini tavsiye ederim, bu gece.

(Laughter)

(Kahkaha)

What's the best way to slay?

Etkileyici olmanın en iyi yolu nedir?

Know thyself, be thyself.

Kendini tanı, kendin ol.

You are the best version of you, so you can slay that way.

Sen kendinin en iyi versiyonusun, bu yüzden bu şekilde etkileyebilirsin.

I get a round of applause for that.

Bunun için alkış alıyorum.

Thank you, over here.

Teşekkür ederim, şurada.

What's the first thing you notice about someone?

Biri hakkında ilk fark ettiğin şey nedir?

I notice their aura.

Auralarını fark ederim.

I can see, I can sense what they're about, what they want.

Kişiliğini, ne istediğini görüp hissedebiliyorum.

You know, for years, I learned how to sort of shape-shift myself

Bilirsiniz, yıllarca kendimi benden beklendiğini hissettiğim şeye

into what I felt someone needed from me.

nasıl dönüştüreceğimi öğrendim.

Listen, not the greatest thing in the world to do,

Dinle, dünyada yapılacak en iyi şey değil,

because you leave a little bit of yourself behind.

çünkü kendinden birazını geride bırakıyorsun.

But it sure did teach me a lot

Ancak bu bana başkalarının ve kendimin karakterini okumak

about reading someone's character, you know,

hakkında çok şey öğretti

and my own character.

Alright.

Pekala.

What trait do you most value?

En çok hangi özelliğe değer veriyorsun?

A sense of humor, people.

Mizah anlayışı, millet.

A sense of humor.

Mizah anlayışı.

My favorite thing to do in the world is to laugh.

Dünyada yapmayı en sevdiğim şey gülmek.

My favorite thing in the world to do is to laugh.

Dünyada yapmayı en sevdiğim şey gülmek.

And I've done a lot of things.

Ki bir sürü şey de yaptım.

But if you have a sense of humor.

Eğer bir mizah anlayışınız varsa.

Yeah, because I think if you have a sense of humor, you get it.

Evet, çünkü bence bir mizah anlayışınız varsa, anlarsınız.

This is all an illusion, OK?

Bunların hepsi bir illüzyon, tamam?

(Laughter)

(Kahkaha)

Don't take any of it too seriously, alright?

Bunların hiçbirini çok ciddiye almayın, tamam mı?

What's the wisest way to be an adult?

Yetişkin olmanın en akıllıca yolu nedir?

Well, to be an adult,

Peki, yetişkin olabilmek için

you have to be able to keep your mouth closed.

ağzını kapalı tutabilmelisin.

Because there's a lot of things you want to say in situations,

Çünkü bazen söylemek istediğiniz birçok şey vardır,

but an adult knows better.

ama bir yetişkin işin doğrusunu bilir.

(Laughter)

(Kahkaha)

You know, it's true.

Biliyorsun, bu doğru.

It's true.

Bu doğru.

You can't say everything to everybody.

Herkese her şeyi söyleyemezsin.

You really, just, you can't.

Gerçekten, söyleyemezsin.

I wish we could.

Keşke yapabilseydik.

I wish we could, but we can't.

Keşke yapabilseydik ama olmaz.

If there's one thing you want AI to keep in mind, what is it?

Yapay zekanın aklında tutmasını istediğiniz bir şey varsa, o nedir?

I don't like that question.

Bu soruyu sevmedim.

(Laughter and applause)

(Kahkaha ve alkış)

Which of your dreams have not yet come true?

Hayallerinizden hangisi henüz gerçekleşmedi?

I would love to be able to put together a retail storyline

Patagonia ve Esprit ve onların yaptığı tüm şeyler kadar

that is just as magnificent as Patagonia and Esprit

etkileyici bir perakende hikâyesi oluşturabilmeyi çok isterim.

and all the things they've done.

Bunu yapmayı çok isterim.

I'd love to do that.

Belki zaman vardır.

Maybe there's time.

Yeah, oh, hi.

Evet, oh, merhaba!

(Laughter)

(Kahkaha)

What's the best way to say goodbye?

Veda etmenin en iyi yolu nedir?

I really don't like saying goodbye.

Veda etmeyi gerçekten sevmiyorum.

I never have.

Hiç etmedim.

But I've learned to be in the moment

Ancak anda kalmayı

and to actually acknowledge someone

ve o kişiyi ve onunla birlikte geçirdiğimiz zamanı

and the time that we spent together.

gerçekten kabul etmeyi öğrendim.

I've learned how to to sit in that.

Buna alışmayı öğrendim.

I think I was always too sensitive, so I never liked to say goodbye.

Sanırım her zaman çok hassastım, bu yüzden veda etmeyi hiç sevmedim.

So the best way to say goodbye

Yani veda etmenin en iyi yolu

is to do it deliberately and to acknowledge that,

bunu incelikle yapmak ve bunun

you know, this could be the last time I ever see you.

seni son gördüğüm an olabileceğini kabul etmektir.

So, you know, I'm going to acknowledge that and stay in the moment.

Yani, anlarsın, bunu kabul edeceğim ve anda kalacağım.

Oh.

Oh.

[Thank you for being on the spot, RuPaul!]

[Spontane olduğun için teşekkürler, RuPaul!]

(Applause and cheers)

(Alkış ve tezahürat)

That's great.

Bu harika.

That's fantastic.

Bu harika.

Come on up here.

Buraya gel.

That was going to be 10 minutes,

Bu 10 dakika olacaktı

and I have four minutes and 37 seconds left.

ama dört dakika 37 saniyem daha var.

Helen Walters: You want to chat?

Helen Walters: Sohbet etmek ister misin?

RC: You want to?

RC: Sen istiyor musun?

HW: Shall we? RC: Let's do it.

HW: Edelim mi? RC: Hadi öyleyse.

HW: Tamam, kimin RuPaul için sorusu var?

HW: OK, who has a question for RuPaul?

RC: Oh, I thought you were going to chat with me.

RC: Ah, Benimle sohbet edeceğini sanıyordum.

Seyircilerden sorular?

Questions from the audience?

HW: Neden olmasın?

HW: Why not?

RC: Peki, neden olmasın anlatayım.

RC: Well, I'll tell you why not.

(Kahkaha)

(Laughter)

I don't think in all the years I've taken questions from the audience,

Yıllardır seyircilerden soru aldığımı sanmıyorum,

mostly people like to make comments.

insanlar yorum yapmayı severler.

HW: That's true.

HW: Bu doğru.

RC: And we don't really want comments.

RC: Ve gerçekten yorum istemiyoruz.

HW: No, that's true, that's true.

HW: Hayır, bu doğru, bu doğru.

RC: Maybe you and I should come up with a few questions to ask me.

RC: Belki sen ve ben bana sormak için birkaç soru bulmalıyız.

HW: What would you like to tell everyone?

HW: Herkese ne söylemek istersin?

RC: OK, alright.

RC: Tamam, pekala.

RuPaul, what is the best piece of advice you've ever gotten?

RuPaul, şimdiye kadar aldığın en iyi tavsiye nedir?

HW: That's a good question.

HW: Bu iyi bir soru.

RC: Thank you.

RC: Teşekkür ederim.

(Laughter)

(Kahkaha)

My 10th grade teacher, Mr. Parnell in Atlanta, Georgia.

10. sınıf öğretmenim Bay Parnell, Atlanta, Georgia’da.

He said, "RuPaul," my real name.

“RuPaul” dedi, bu benim gerçek adım.

"Do not take life too seriously."

“Hayatı çok ciddiye alma.”

The emphasis on "too."

“Çok” üzerinde vurgu.

He actually used some dirty language in there,

Aslında orada argo bir kelime kullandı,

and you can fill in the blanks where he put it.

ve orayı sen doldurabilirsin.

HW: You could also swear on this stage, it's fine.

HW: Bu sahnede küfredebilirsin, sorun yok.

RC: No, no, darling, there may be Christian children here, darling.

RC: Hayır, hayır, canım, burada Hristiyan çocuklar olabilir.

HW: There are none, I can guarantee it.

HW: Hiç yok, garanti edebilirim.

(Laughter)

(Kahkaha)

RC: But no, it was the best advice at the time.

RC: Gerçekten, o zamanın en iyi tavsiyesiydi.

I was in 10th grade.

10. sınıftaydım.

You know, I flunked the 10th grade.

Biliyorsun, 10. sınıfta kaldım.

I repeated the 10th grade,

10. sınıfı tekrarladım

and then I dropped out in the 11th grade.

ve sonra 11. sınıfta okulu bıraktım.

But of all the time I spent in school,

Okulda geçirdiğim onca zaman

that was the most valuable lesson I ever learned.

içinde öğrendiğim en değerli ders buydu.

And as the years went on,

Ve yıllar geçtikçe,

it became more and more valuable.

gittikçe daha değerli hale geldi.

Because ... it's like we are actors on a stage.

Çünkü sahnede oyuncular gibiyiz.

And it's as if the actors believe, say, "Twelfth Night,"

Sanki oyuncular gerçekten inanıyor

“On İkinci Gece” olsun, herhangi Shakespeare eseri.

some Shakespeare thing.

The actors actually believe

Oyuncular gerçekten de

they are the characters they're playing, you know.

canlandırdıkları karakterler olduklarına inanıyorlar, bilirsin.

And drag and laughter and all those things

Drag ve kahkaha ve tüm bu şeyler

shake it up to say, "Hey, kiddo,

onu sarsıyor,

“Hey, evlat, biliyorsun, sadece bir rol oynuyorsun.

you know, you're only playing a role.

This show will close.

Bu gösteri bitecek.

And we're going to go on to another show and another show

Ve başka bir gösteriye, başka bir gösteriye

and another show, and it's going to be fabulous."

ve başka bir gösteriye gideceğiz ve harika olacak.”

HW: Yes, it sure is.

HW: Evet, kesinlikle öyle.

RC: So don't get too invested in "Twelfth Night," darling.

RC: Bu yüzden “On İkinci Gece”ye çok kapılma, canım.

HW: So RuPaul?

HW: Öyleyse RuPaul?

RuPaul is your real name.

RuPaul senin gerçek adın.

Why did your mom call you RuPaul?

Annen neden sana RuPaul adını koydu?

RC: Well, you know, listen, I will answer that question.

RC: Aslında, dinle, bu soruyu cevaplayacağım.

I just want to say, if there are any people who want to get into show business,

Şunu söylemek istiyorum, şov dünyasına girmek isteyen insanlar varsa,

do not use your real name.

gerçek isminizi kullanmayın.

It's my real name because it ends up on all of your public papers

Bu benim gerçek adım çünkü tüm gazetelerinizde falan geçiyor.

and all that stuff.

And you know, you're at the gynecologist or in the dentist chair

Bilirsin, jinekoloğunda ya da diş hekimi koltuğundasın

and they know all your business, you know.

ve onlar senin her şeyini biliyorlar.

But my mother,

Ancak annem,

my mother saw a psychic when she was pregnant with me.

annem bana hamileyken bir medyuma gitmiş.

And the psychic said, "You're going to have a boy,

Medyum demiş ki, “Bir oğlun olacak

and he's going to be famous."

ve o ünlü olacak.”

So my mother thought, "You know,

Annem de şöyle düşünmüş:

I'm going to name him RuPaul Andre Charles,

“Ona RuPaul Andre Charles adını vereceğim

because ain't another MF in the world with that name."

çünkü dünyada bu isimde başka bir adam yok.”

(Laughter)

(Kahkaha)

Yeah, my real name.

Evet, gerçek adım.

People call me Ru, though.

Yine de insanlar bana Ru diyor.

HW: Who is your favorite person on the planet?

HW: Gezegende en sevdiğin kişi kim?

RC: My best friend, who I happen to be married to.

RC: Aynı zamanda evli olduğum en iyi arkadaşım.

His name is Georges LeBar, and he's so lovely and kind.

Adı Georges LeBar, o çok sevimli ve kibar.

I think the greatest attribute that humans can have is kindness.

Bence insanların sahip olabileceği en büyük özellik nezakettir.

That's number one, number two is a fat ass.

Bu bir numara, iki numaraysa koca bir göt.

(Laughter)

(Kahkaha)

But and he's got both.

O ikisine de sahip.

He's Australian.

O Avustralyalı.

He's absolutely lovely.

O kesinlikle harika.

He's lovely.

O harika.

(Laughter)

(Kahkaha)

HW: OK, we have 45 seconds, I'm not stopping.

HW: Tamam, 45 saniyemiz var, devam ediyorum.

What's your favorite thing about television?

Televizyonla ilgili en sevdiğin şey ne?

RC: Oh my gosh, I learned everything I know from television,

RC: Aman Tanrım, bildiğim her şeyi televizyondan öğrendim,

I love it.

çok seviyorum.

I'm watching a show called "Murder, She Wrote" right now.

Şu anda “Cinayet Dosyası” adlı bir diziyi izliyorum.

It's about 45 years old, and I can't get enough of it.

Yaklaşık 45 yıllık ve diziye doyamıyorum.

I can't get enough of it, I love it.

Doyamıyorum, onu seviyorum.

Murder, she sat down and she wrote.

Cinayet, oturdu ve yazdı.

(Laughter)

(Kahkaha)

Alright, ladies and gentlemen, it has been so much fun.

Pekala, bayanlar ve baylar, çok eğlenceliydi.

HW: Thank you, Ru.

HW: Teşekkürler, Ru.

RC: Thank you so much. Give love to somebody.

RC: Çok teşekkür ederim. Birine sevgi gösterin.

(Applause and cheers)

(Alkış ve tezahürat)