How to use IF Conditionals: Advanced English Grammar Lesson

Vanessa: Hello, hello.

Vanessa: Merhaba, merhaba.

Dan: Hi.

Merhaba.

Vanessa: Welcome to today's live English lesson here on the Speak English with Vanessa YouTube

Vanessa: Bugünkü Speak English with Vanessa YouTube

channel.

kanalındaki canlı İngilizce dersine hoş geldiniz.

Today, as you can tell, I have a special guest.

Bugün, anlayabileceğiniz gibi, özel bir konuğum var.

Dan: Who?

Kim?

Vanessa: It's my husband, Dan.

Vanessa: O benim kocam Dan.

He's going to be giving us some different perspective and hopefully help you to hear

Bize farklı bir bakış açısı kazandıracak ve umarız

some new example sentences, and to just have a real English conversation.

bazı yeni örnek cümleler duymanıza ve gerçek bir İngilizce konuşma yapmanıza yardımcı olur.

So if you're new here, I'm Vanessa, and I teach English here on my YouTube channel.

Burada yeniyseniz, ben Vanessa ve burada, YouTube kanalımda İngilizce öğretiyorum.

Usually, I have a lot, a new lesson every Friday.

Genelde her cuma yeni bir dersim olur .

So if you want to get new lessons every Friday, you can subscribe and get a notification so

Yani her cuma yeni ders almak istiyorsanız

that you can continue to learn English with me.

benimle İngilizce öğrenmeye devam edebilmek için abone olup bildirim alabilirsiniz .

But, today's lesson is super special for three reasons.

Ancak, bugünün dersi üç nedenden dolayı çok özel .

The first reason is that I have a special guest, Dan.

İlk sebep, özel bir konuğum olması, Dan.

Dan: Hello, again.

Dan: Tekrar merhaba.

Vanessa: My second reason is that you are going to be mastering an advanced complex

Vanessa: İkinci nedenim,

sentence structure that native speakers use a lot.

anadili İngilizce olanların çokça kullandığı gelişmiş karmaşık cümle yapısında ustalaşacak olman . Size

We're going to be asking you a question, specifically the question of if someone gave you $500 and

bir soru soracağız, özellikle de biri size 500 dolar verse ve

you had to use it for a tattoo, what would you get?

bunu dövme için kullanmak zorunda kalsanız, ne alırdınız?

Dan: Ooh.

Dan: Aaa.

Vanessa: If someone gave you $500, what tattoo would you get?

Vanessa: Biri sana 500 dolar verse, hangi dövmeyi yaptırırdın?

We're going to be talking about tattoos because there is a super special reason, and I'm going

Dövmelerden bahsedeceğiz çünkü çok özel bir sebep var ve neden dövmelerden bahsedeceğimizi

to share my screen with you so that you can see why we're going to be talking about tattoos.

anlamanız için ekranımı sizinle paylaşacağım .

Because I don't have a tattoo, Dan doesn't have a tattoo, but-

Benim dövmem olmadığı için Dan'in dövmesi yok ama...

Dan: No tats.

Dan: Dövme yok.

Vanessa: ... I'm going to show you here on my screen why we're talking about tattoos.

Vanessa: ... Burada neden dövmelerden bahsettiğimizi ekranımda göstereceğim.

All right.

Elbette.

You can see here that inside my course, the Fearless Fluency Club, we're going to be talking

Burada benim kursum olan Fearless Fluency Club'da

about tattoos.

dövmeler hakkında konuşacağımızı görebilirsiniz.

Now, we're going to be talking with my friend, Lana, who has a lot of tattoos.

Şimdi bir sürü dövmesi olan arkadaşım Lana ile konuşacağız.

She talks about the stories of her tattoos, her colored hair, a lot of different things.

Dövmelerinin hikayelerinden, renkli saçlarından ve birçok farklı şeyden bahsediyor.

And this is our topic for October, 2018.

Ve bu, Ekim 2018'deki konumuz.

So, you're going to be learning vocabulary, grammar, pronunciation, and also enjoying

Yani, kelime bilgisi, gramer ve telaffuz öğrenecek ve ayrıca

this interesting conversation with Lana.

Lana ile bu ilginç sohbetin tadını çıkaracaksınız.

So if you would like to continue to learn more about tattoos, and this kind of controversial

Bu nedenle, dövmeler ve bu tür tartışmalı konular hakkında daha fazla şey öğrenmeye devam etmek istiyorsanız

topic ... I know in some countries it's not something that is common or is something that

... Bazı ülkelerde bunun yaygın bir şey olmadığını veya

is maybe looked upon in a good way.

belki de iyi bir şekilde bakılan bir şey olduğunu biliyorum.

Dan: Acceptable.

Dan: Kabul edilebilir.

Vanessa: Acceptable.

Vanessa: Kabul edilebilir.

That's a great word.

Bu harika bir kelime.

Yes.

Evet.

So, we're going to be talking about that in October.

Yani, Ekim ayında bunun hakkında konuşacağız .

If you'd like to join Dan and I in the Fearless Fluency Club, there is a link below this video.

Korkusuz Akıcılık Kulübü'nde Dan ve Ben'e katılmak isterseniz , bu videonun altında bir bağlantı var.

That's the second reason why today's lesson is special.

Bugünün dersinin özel olmasının ikinci nedeni de bu .

But, we have a third reason.

Ancak üçüncü bir nedenimiz var.

And the third reason is kind of crazy.

Ve üçüncü sebep biraz çılgınca.

Well, as I mentioned, I don't have any tattoos.

Bahsettiğim gibi, hiç dövmem yok.

Dan doesn't have any tattoos.

Dan'in hiç dövmesi yok.

So, what are we going to do today?

Peki, bugün ne yapacağız?

Dan: I'm going to give Vanessa a tattoo.

Dan: Vanessa'ya bir dövme yapacağım.

Vanessa: All right.

Vanessa: Pekala.

Dan: But, it's not a real tattoo.

Dan: Ama bu gerçek bir dövme değil.

Don't worry.

Merak etme.

I'm going to use henna.

Kına kullanacağım.

Do you know what henna is?

Kınanın ne olduğunu biliyor musun?

Vanessa: Well, I know what henna is, and I love henna.

Vanessa: Kınanın ne olduğunu biliyorum ve kınayı seviyorum.

Henna is kind of a traditional Indian type of temporary tattoo.

Kına, bir tür geleneksel Hint geçici dövme türüdür.

Dan: Yes, it's temporary, so it won't stay on her for very long.

Dan: Evet, geçici, yani üzerinde çok uzun süre kalmayacak.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Yes.

Evet.

While I'm giving you this lesson, Dan is going to be drawing a secret tattoo on my arm.

Ben sana bu dersi verirken, Dan koluma gizli bir dövme çizecek.

I don't know what it is.

Ne olduğunu bilmiyorum.

Dan: Yeah, I don't know what it is either.

Dan: Evet, ben de ne olduğunu bilmiyorum.

This is going to be very spur of the moment.

Bu çok anlık olacak.

It's a little surprise.

Bu küçük bir sürpriz.

Vanessa: Spur of the moment is a great idiom.

Vanessa: Spur of the moment harika bir deyim.

Dan: Yes.

Dan: Evet.

Vanessa: Oh.

Vanessa: Ah.

What's spur of the moment mean?

Aniden ne anlama geliyor?

Dan: It means that it's not planned.

Dan: Planlı olmadığı anlamına geliyor.

Vanessa: Spontaneous.

Vanessa: Kendiliğinden.

Dan: Yes.

Dan: Evet.

I'm also not an artist, so maybe you should have low expectations.

Ben de bir sanatçı değilim, bu yüzden belki de beklentileriniz düşük olmalıdır.

Maybe you should even expect a joke.

Belki de bir şaka beklemelisin.

I don't know.

Bilmiyorum.

We'll see.

Göreceğiz.

Vanessa: We'll see what happens.

Vanessa: Ne olacağını göreceğiz.

Dan: I'm just going to get started.

Dan: Ben sadece başlayacağım.

Vanessa: So while I'm giving you and talking about this lesson today, Dan is going to be

Vanessa: Bugün size bu dersten bahsederken, Dan elinden gelenin

trying his best.

en iyisini yapacak.

Dan: But you got to be still.

Dan: Ama sakin olmalısın.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Are you going to ... Are you starting?

Gidiyor musun ... Başlıyor musun?

Dan: I'm starting.

Dan: Başlıyorum.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

It's hard for me because you know how I love to use gestures and how I love to move my

Benim için zor çünkü mimik kullanmayı ne kadar sevdiğimi ve kollarımı hareket ettirmeyi ne kadar

arms a lot.

çok sevdiğimi biliyorsun.

Dan: Yes, you do.

Dan: Evet, biliyorsun.

Vanessa: But, I can't move my arms while I'm giving this lesson.

Vanessa: Ama bu dersi verirken kollarımı hareket ettiremiyorum.

So, I'm sorry if it's a little bit different than normal.

Bu yüzden, normalden biraz farklıysa özür dilerim .

But at the end of this lesson, you'll get to see what Dan's interesting tattoo idea

Ancak bu dersin sonunda, Dan'in ilginç dövme fikrinin ne

is.

olduğunu göreceksiniz.

All right.

Elbette.

So, let's get started with the topic of today, which the generation topic is tattoos, but

Öyleyse, bugünün nesil konusu dövmeler olan konusuyla başlayalım, ancak

I want to use this complex, advanced sentence structure, which is if hypothetical questions.

bu karmaşık, gelişmiş cümle yapısını kullanmak istiyorum , yani varsayımsal sorular.

These are used commonly in daily conversation, often even in business situations when you're

Bunlar genellikle günlük konuşmalarda, hatta iş durumlarında bile

thinking about what might happen.

neler olabileceğini düşünürken kullanılır.

It's not certain.

Belli değil.

It's just an idea.

Bu sadece bir fikir.

That's what hypothetical means, is that it's something that isn't known.

Varsayımın anlamı budur, bilinmeyen bir şey olmasıdır.

It's just an idea.

Bu sadece bir fikir.

It's not really concrete and happening now, just an idea.

Bu gerçekten somut değil ve şimdi oluyor, sadece bir fikir. Demek

So, that's what the questions is today.

bugünün soruları bu kadar.

I'm also going to be asking Dan, so he might have to take a little break from his tattoo-

Ayrıca Dan'e de soracağım, bu yüzden dövmesine biraz ara vermesi gerekebilir-

Dan: Artistic endeavor.

Dan: Sanatsal uğraşı.

Vanessa: ... artistic endeavor to answer the question.

Vanessa: ... soruyu cevaplamak için sanatsal çaba .

But, my question today is, if someone gave you $500 ... I've never had a tattoo, so I

Ama bugünkü sorum şu, eğer biri size 500 dolar verdiyse... Hiç dövme yaptırmadım, bu yüzden

don't really know how expensive they are, but I imagine with $500 you could get a pretty

ne kadar pahalı olduklarını gerçekten bilmiyorum ama 500 dolarla güzel bir dövme yaptırabileceğinizi hayal ediyorum

tattoo.

.

So, I want to know, if someone gave you $500, what would you get?

Yani, bilmek istiyorum, eğer biri sana 500 dolar verse, ne alırdın?

Let's here what Dan has to say first, and then I'm going to explain some of the grammar

Önce Dan'in ne söyleyeceğine bir bakalım ve sonra

so that you can make your own sentence with this as well.

bununla kendi cümleni kurabilmen için bazı gramer kurallarını açıklayacağım .

I'm not going to look at your tattoo.

Dövmene bakmayacağım.

What would you say to this question?

Bu soruya ne dersiniz?

If your brother said, "Dan, you have to get a tattoo with this $500.

Ağabeyin "Dan, bu 500 dolarla bir dövme yaptırmalısın. Başka

You have no choice you have to- " Dan: I'd say, "Just give me the money, please."

seçeneğin yok, yapman gereken..." Dan: "Sadece parayı ver, lütfen." derdim.

Vanessa: But he said you have no choice.

Vanessa: Ama başka seçeneğin olmadığını söyledi.

You have to.

Yapmalısın.

Dan: I have no choice.

Dan: Başka seçeneğim yok.

Vanessa: This is a hypothetical question.

Vanessa: Bu varsayımsal bir soru.

Obviously, your brother wouldn't force you to get a tattoo.

Açıkçası, kardeşin seni dövme yaptırmaya zorlamaz.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: But, let's just say that in this hypothetical situation he gave you $500 and

Vanessa: Ama bu varsayımsal durumda size 500 dolar verdiğini ve

said, "It's my wish that you would get a tattoo."

"Dövme yaptırmanızı diliyorum" dediğini varsayalım.

What would you get?

Ne alırdın?

Dan: I would probably make sure that both of us were getting a similar tattoo.

Dan: Muhtemelen ikimizin de benzer bir dövme yaptırdığından emin olurdum.

Vanessa: Oh, I have to do it, too?

Vanessa: Ah, benim de mi yapmam gerekiyor?

Dan: Yeah, of course.

Dan: Evet, tabii ki.

Because we're married, obviously.

Çünkü biz evliyiz, belli ki.

I love my wife a lot, so I'd have to be kind of a bonding tattoo.

Karımı çok seviyorum, bu yüzden bir tür bağ dövmesi olmalıyım.

Vanessa: So would the tattoo have to be the same between us or do I just have to get a

Vanessa: Yani dövme aramızda aynı mı olmalı yoksa

tattoo at the same time?

aynı anda mı dövme yaptırmam gerekiyor?

Dan: It has to be similar.

Dan: Benzer olmalı. Sanki bu

I'm thinking like I'd have like a tiger on this arm, and then on your arm you'd have

kolumda bir kaplan olacakmış gibi düşünüyorum ve sonra senin kolunda

another tiger, and they're like reaching for each other.

başka bir kaplan olacak ve sanki birbirlerine uzanıyorlar .

Vanessa: Oh, okay.

Vanessa: Ah, tamam.

Dan: Or maybe they shape a heart.

Dan: Ya da belki bir kalbi şekillendirirler.

Maybe the heart's too cheesy.

Belki de kalp çok sevimsiz.

Vanessa: It's a valiant idea.

Vanessa: Bu yiğit bir fikir.

So for you, you said, "I would," or, "Maybe I would get a tiger on one arm," and I would

Yani senin için "yapardım" veya "Belki bir koluma kaplan alırdım" dedin ve

have to get a tiger on the other arm.

diğer koluma bir kaplan almam gerekirdi. Kullandığı

You might notice that in this grammatical sentence structure he used would to talk about

bu gramer cümle yapısında

the hypothetical situation.

varsayımsal durumdan bahsetmek istediğini fark etmişsinizdir.

But if he made a full sentence, if my brother gave me, that verb gave is the past tense,

Ama tam bir cümle kurmuşsa, abim bana verdiyse o fiil geçmiş zaman,

gave me.

bana verdi.

If my brother gave me $500, I would ... So, I want to know for you, can you make a sentence

Ağabeyim bana 500 dolar verseydi, ben... Peki, senin için bilmek istiyorum,

using that same sentence structure?

aynı cümle yapısını kullanarak bir cümle kurabilir misin?

Do you need to draw some more?

Biraz daha çizmen gerekiyor mu?

Dan: Yes.

Dan: Evet.

You got to be still now.

Şimdi sakin olmalısın.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

I'm going to try to be still.

Sakin olmaya çalışacağım.

Dan: Okay.

Tamam.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Vanessa: What would you get?

Vanessa: Ne alırdın?

So make sure that you're using the past tense here.

Bu yüzden burada geçmiş zamanı kullandığınızdan emin olun .

Let's talk about another question.

Başka bir soru hakkında konuşalım.

If the tattoo were words, if you were forced to get a tattoo with words, which words would

Dövme kelimeler olsaydı, kelimelerle dövme yaptırmaya zorlansaydınız, hangi kelimeler

get on your arm?

kolunuza geçerdi?

It could be in English.

İngilizce olabilir.

It could be in another language.

Başka bir dilde olabilir.

What tattoo would you get?

Hangi dövmeyi yaptırırdın?

I guess it doesn't have to be on your arm.

Kolunda olması gerekmiyor sanırım.

It could be on your back, on your leg, on your foot.

Sırtınızda, bacağınızda, ayağınızda olabilir .

It could be something that's hidden.

Saklanan bir şey olabilir.

But, I want to know for you, what tattoo would you get?

Ama senin için bilmek istiyorum, hangi dövmeyi yaptırırdın?

A lot of you are giving really great answer.

Birçoğunuz gerçekten harika cevaplar veriyorsunuz.

Some of you said, "I would like to get a tattoo of my cats if my brother gave me $500."

Bazılarınız, " Ağabeyim bana 500 dolar verseydi kedilerime dövme yaptırmak isterim" dediniz.

Dan: Aw.

Dan: Ah.

Vanessa: Beautiful sentence.

Vanessa: Güzel cümle.

In the sample sentence, those of you who are following live ... Those of you who are following

Örnek cümlede canlı takip edenleriniz... Canlı takip edenleriniz

live are writing sample sentences at the moment.

şu an örnek cümleler yazıyor.

Thanks so much.

Çok teşekkürler.

You said the past tense, if my brother gave me.

Ağabeyim bana geçmiş zaman dedin .

I want to let you know here that in this sample sentence I just said that if clause is at

Burada bilmenizi isterim ki, bu örnek cümlede az önce if tümcesi

the end of the sentence, but you could also put it in the beginning of the sentence.

cümlenin sonundadır dedim ama siz onu cümlenin başına da koyabilirsiniz.

If my brother gave me $500, I would get a tiger tattoo.

Abim bana 500 dolar verseydi kaplan dövmesi yaptırırdım.

Or we could say the if clause at the end.

Ya da sonunda if yan tümcesi diyebiliriz.

I would get a tiger tattoo if my brother gave me $500.

Abim bana 500 dolar verseydi kaplan dövmesi yaptırırdım .

So here we've got two different places in the sentences that you could add that if phrase.

Yani burada, eğer cümlesini ekleyebileceğiniz cümlelerde iki farklı yerimiz var .

So, it's a little bit flexible.

Yani, biraz esnek.

Really, there's no difference in the meaning.

Aslında anlam farkı yok.

That's just your personal preference.

Bu sadece senin kişisel tercihin.

Some of you who are following live said, "I'd like to get a butterfly tattoo.

Canlı takip eden bazılarınız " Kelebek dövmesi yaptırmak istiyorum.

I'd get a tattoo with the word Beatles on it.

Üzerinde Beatles yazan bir dövme yaptırmak istiyorum .

I'd get a tattoo that said world peace."

Dünya barışı yazan bir dövme yaptırmak istiyorum."

Aw, these are really- Dan: Ah, world peace.

Ah, bunlar gerçekten- Dan: Ah, dünya barışı.

Vanessa: ... beautiful ideas.

Vanessa: ... güzel fikirler.

So you like the Beatles, you would get a Beatles tattoo.

Demek Beatles'ı seviyorsun, Beatles dövmesi yaptıracaksın.

You want world peace, you would get a world peace tattoo.

Dünya barışı istiyorsan, dünya barışı dövmesi yaptırırdın.

I love it.

Bayıldım.

Now, I want to ask you, Dan, what if your brother gave you $500 and said, "You have

Şimdi sana sormak istiyorum Dan, ya kardeşin sana 500 dolar verse ve "

to get a tattoo on your chest"? Dan: On my chest.

Göğsüne bir dövme yaptırmalısın" dese? Dan: Göğsümde.

Vanessa: So it's a little bit more obvious.

Vanessa: Yani biraz daha açık.

It can really be hidden with a shirt, and it has to be at least the size of your hand.

Gerçekten bir gömlekle gizlenebilir ve en azından eliniz kadar olmalıdır.

What tattoo would you get?

Hangi dövmeyi yaptırırdın?

Would it be different or would it be the same?

Farklı mı olurdu yoksa aynı mı olurdu?

Dan: Yeah, I think I would have the same tattoo.

Dan: Evet, sanırım aynı dövmeyi bende yapardım.

Vanessa: Oh, a tiger?

Vanessa: Ah, kaplan mı?

Dan: Yeah, something similar.

Dan: Evet, benzer bir şey.

It would also have to be very abstract.

Aynı zamanda çok soyut olması gerekirdi.

Vanessa: Oh, it's not going to be like a literal picture of a tiger.

Vanessa: Oh, gerçek bir kaplan resmi gibi olmayacak.

Dan: Yeah, it wouldn't be a real picture.

Dan: Evet, gerçek bir resim olmazdı.

It'd have to be kind of artistic, maybe some swirls or sharp corners.

Biraz sanatsal olmalı, belki bazı girdaplar veya keskin köşeler.

I don't know.

Bilmiyorum. Öyle

It has to look ... I think we call those a tribal tattoo.

görünmeli... Sanırım biz bunlara kabile dövmesi diyoruz.

Vanessa: Oh, I see what you mean, so just like-

Vanessa: Ah, ne demek istediğini anlıyorum, yani tıpkı-

Dan: Maybe.

Dan: Belki.

Vanessa: ... some sharp lines, not really colors or a clear image.

Vanessa: ...bazı keskin çizgiler, tam olarak renkler veya net bir görüntü değil.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: Okay, so we- Dan: Even on my chest I'd do something similar.

Vanessa: Tamam, yani biz- Dan: Göğsüme bile benzer bir şey yapardım.

Vanessa: So we- Dan: Although I wouldn't be happy.

Vanessa: Yani biz- Dan: Yine de mutlu olmazdım.

I don't know that would look very good.

Bunun çok iyi görüneceğini bilmiyorum.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: Chest tattoo.

Dan: Göğüs dövmesi.

Vanessa: Might be a little bit odd for you, because you don't have any other tattoos.

Vanessa: Senin için biraz garip olabilir çünkü başka dövmen yok.

Dan: Even more odd for you.

Dan: Senin için daha da garip.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

It would be really, really odd.

Gerçekten çok tuhaf olurdu.

Well, I like that in Dan's sentence he said, "I'd get the same tattoo."

Dan'in cümlesinde "Aynı dövmeyi yaptırırdım" demesi hoşuma gitti.

He's using the contraction here, I would get, but instead he said, "I'd get."

Buradaki kısaltmayı kullanıyor, alırdım ama onun yerine "alırım" dedi.

This is one of the most common ways to say I would.

Bu, yapacağımı söylemenin en yaygın yollarından biridir .

I'd get a tiger tattoo.

Kaplan dövmesi yaptırırdım.

I'd like to order the hamburger, please.

Hamburger ısmarlamak istiyorum, lütfen.

I'd like some coffee, please.

Kahve rica ediyorum. Ben

I'd like.

isterim.

So, we're using that contraction I would and making it I'd.

Yani, bu I have daralmasını kullanıyoruz ve bunu I'ya dönüştürüyoruz.

I'd like a tiger tattoo.

Kaplan dövmesi istiyorum.

For me, I think that if my sister gave me $500 and I had to get a tattoo ... This is

Benim için, eğer kız kardeşim bana 500 dolar verdiyse ve ben bir dövme yaptırmak zorunda kalsaydım... Bu

a tough question, because I don't have any tattoos, and there's a reason why I don't

zor bir soru çünkü hiç dövmem yok ve dövmemin olmamasının bir nedeni var

have any tattoos, because I feel like it's so permanent.

. çünkü çok kalıcı olduğunu hissediyorum. İlgi

My interests are always changing and my passions, when I feel passionate about something, I

alanlarım her zaman değişiyor ve tutkularım, bir şey hakkında tutkulu hissettiğimde,

feel really passionate about it.

bu konuda gerçekten tutkulu hissediyorum.

But then, maybe I feel really passionate about something different after a couple months.

Ama sonra, belki birkaç ay sonra farklı bir şey için gerçekten tutkulu hissediyorum.

So to have a tattoo, it feels like that passion needs to be long-lasting and be something

Bu yüzden dövme yaptırmak için tutkunun uzun süreli olması ve

that continues for most of my life.

hayatımın büyük bir bölümünde devam etmesi gerekiyormuş gibi geliyor.

Dan: That's why we have to get a couple tattoo.

Dan: Bu yüzden çift dövmesi yaptırmamız gerekiyor.

Vanessa: But even then, it's a little scary.

Vanessa: Ama o zaman bile biraz korkutucu.

Dan: She's not going to be with me forever.

Dan: Sonsuza kadar benimle olmayacak.

That's what she's trying to say.

Bunu söylemeye çalışıyor.

Vanessa: I hope so.

Vanessa: Umarım öyledir.

I hope we're together forever.

Umarım sonsuza kadar birlikte oluruz.

But, it's a little bit risky, you know?

Ama bu biraz riskli, biliyor musun?

So, I feel like for me I'd get ... I'm using that contraction.

Yani, benim için öyle hissediyorum ki ... O daralmayı kullanıyorum.

I'd get a tattoo of maybe the world, and maybe highlight some places that are meaningful

Belki dünyanın bir dövmesini yaptırır, belki benim için anlamlı olan bazı yerlerin altını çizerdim

to me, so maybe some places that I've lived, maybe the place that I grew up in the US,

, yani belki yaşadığım bazı yerler, belki Amerika'da büyüdüğüm yer,

maybe have a little special color for the place I grew up in the US, or the city where

belki benim için biraz özel bir renk olurdu. ABD'de büyüdüğüm yer veya

I studied abroad in the UK, or maybe where I lived in France, or where we lived in Korea.

İngiltere'de yurtdışında okuduğum şehir veya belki Fransa'da yaşadığım yer veya Kore'de yaşadığımız yer.

Those places have really special meanings to me.

Oraların benim için çok özel anlamları var .

I feel like that meaning isn't going to change over time.

Bu anlamın zamanla değişmeyeceğini hissediyorum .

Dan: Yeah.

Evet.

Maybe you could color in the new countries you visit.

Belki de ziyaret ettiğiniz yeni ülkelerde renklendirebilirsiniz .

Vanessa: Oh, it's kind of like a map that I just color in as I visit new places.

Vanessa: Oh, yeni yerleri ziyaret ettiğimde renklendirdiğim bir harita gibi.

Dan: Yeah.

Evet.

Then eventually you have to color in the whole world.

O zaman sonunda tüm dünyayı renklendirmeniz gerekir .

Vanessa: Oh, that could be an interesting idea.

Vanessa: Oh, bu ilginç bir fikir olabilir.

I guess if I did that, I could get a circle because you couldn't see all the places.

Sanırım bunu yaparsam bir daire elde edebilirim çünkü tüm yerleri göremezsin. Ben...

I'd have to be- Dan: I needs to be on your back.

Dan: Senin arkanda olmam gerekiyor.

Vanessa: Oh, a giant map.

Vanessa: Oh, dev bir harita.

Dan: Like the map behind us.

Dan: Arkamızdaki harita gibi.

Vanessa: Like this map just on my back.

Vanessa: Sırtımdaki bu harita gibi.

So, I want to know for you, do you have any tattoos?

Peki, senin için bilmek istiyorum, hiç dövmen var mı ?

If not, what kind of tattoo would you get?

Değilse, ne tür bir dövme yaptırırdın?

Maybe for you, you would decide not to get a tattoo at all.

Belki senin için hiç dövme yaptırmamaya karar verirsin .

Dan: Yeah, speaking of tattoos- Vanessa: Yeah, how is ...

Dan: Evet, dövmelerden bahsetmişken- Vanessa: Evet, nasıl...

Dan: ... your tattoo is complete.

Dan: ... dövmen tamamlandı.

Vanessa: My tattoo is complete.

Vanessa: Dövmem tamamlandı.

Dan: It's done.

Dan: Bitti.

Vanessa: All right.

Vanessa: Pekala.

Dan: It's simple.

Dan: Çok basit.

Vanessa: It's simple.

Vanessa: Çok basit.

Okay.

Tamam aşkım.

Dan: It's kind of ugly, too.

Dan: O da biraz çirkin.

Vanessa: Well, the good news is it's temporary.

Vanessa: İyi haber şu ki bu geçici.

So, I'm going to show you.

Öyleyse sana göstereceğim.

Dan: The big reveal.

Dan: Büyük ifşa.

Vanessa: The big reveal what Dan drew on my arm.

Vanessa: Büyük, Dan'in koluma çizdiği şeyi ortaya koyuyor .

Are you ready?

Hazır mısın?

Dan: Are you ready?

Daniel: Hazır mısın?

Vanessa: I don't know.

Vanessa: Bilmiyorum.

Whoa.

Vay canına.

Dan: Oh, that's so crooked, now that I look at it.

Dan: Ah, şimdi bakıyorum da bu çok çarpık .

Vanessa: I love English.

Vanessa: İngilizceyi seviyorum.

All right.

Elbette.

I don't know if it's- Dan: It's a true statement.

Bilmiyorum... Dan: Bu doğru bir ifade.

Vanessa: ... if it's reversed for you.

Vanessa: ... senin için tersiyse.

But for me, it's the right way.

Ama benim için doğru yol bu.

Dan: Yeah, it looks reversed on this video.

Dan: Evet, bu videoda ters görünüyor.

Vanessa: Oh, it's okay.

Vanessa: Ah, sorun değil.

Dan: I don't know if it's reversed for you guys.

Dan: Sizin için tam tersi mi bilmiyorum çocuklar.

Vanessa: Well, for you, it's clear.

Vanessa: Senin için bu açık.

For me it's clear.

Benim için bu açık.

You can see that I love English.

İngilizceyi sevdiğimi görebilirsiniz.

Well, thank you.

Teşekkür ederim.

Dan: Cupid has shot her heart and said, "She loves English."

Dan: Cupid kalbini vurdu ve " İngilizceyi seviyor" dedi.

Vanessa: Wow.

Vanessa: Vay canına.

Well, if you have ever gotten a temporary tattoo or a henna tattoo, like this, it only

Pekala, bunun gibi geçici bir dövme veya kına dövmesi yaptırdıysanız, en azından benim deneyimime göre, sadece

stays for maybe a week, maybe two weeks if you're lucky, at least in my experience.

belki bir hafta, belki de iki hafta, eğer şanslıysanız.

So, it won't be there for very long.

Yani, çok uzun süre orada olmayacak.

But, it will be enjoyable while it lasts.

Ancak devam ettiği sürece keyifli olacaktır.

Dan: Enjoyable, yes.

Dan: Keyifli, evet.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: It was difficult because you were moving a little bit.

Dan: Biraz hareket ettiğin için zordu .

Vanessa: Oh.

Vanessa: Ah.

Dan: That's why it's not good.

Dan: Bu yüzden iyi değil.

Vanessa: That's why.

Vanessa: Bu yüzden.

I'm sure.

Eminim.

Dan: That's the only reason.

Dan: Tek sebep bu.

Vanessa: I'm sure.

Vanessa: Eminim.

Yes.

Evet. Bu dövmeyi yapmak için

Well, thank you so much for your hard work making this tattoo.

sıkı çalıştığın için çok teşekkür ederim .

I hope that for you you got to use some of these hypothetical if sentences.

Umarım sizin için bu varsayımsal eğer cümlelerinden bazılarını kullanmışsınızdır.

If I got a tattoo, it would be a heart.

Bir dövmem olsaydı, bu bir kalp olurdu.

Dan: A heart.

Dan: Bir kalp.

Vanessa: That says- Dan: That says I love English.

Vanessa: Bu-- Dan: Bu, İngilizceyi sevdiğimi söylüyor.

Vanessa: ... I love English.

Vanessa: ... İngilizceyi seviyorum.

I'm sorry, Dan.

Üzgünüm Dan.

In reality, I would never get this tattoo.

Gerçekte, bu dövmeyi asla yaptırmazdım.

I'm glad it's temporary.

Geçici olduğuna sevindim.

Dan: You don't love my art?

Dan: Sanatımı sevmiyor musun?

Vanessa: But I appreciate that it's temporary.

Vanessa: Ama bunun geçici olduğunu takdir ediyorum.

Dan: Me, too, actually.

Dan: Ben de aslında.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

So, thank you for being willing to do this spontaneously.

Bu yüzden, bunu kendiliğinden yapmaya istekli olduğunuz için teşekkür ederiz . Benimle

If you would like to continue to learn English with me and continue to learn English with

İngilizce öğrenmeye ve Dan ile İngilizce öğrenmeye devam etmek istiyorsanız

Dan ... Today's lesson was pretty silly, just a fun, live lesson, a good interaction where

... Bugünün dersi oldukça saçmaydı, sadece eğlenceli, canlı bir ders,

you can learn English for 20 minutes, challenge yourself to hear something live, not planned,

20 dakika boyunca İngilizce öğrenebileceğiniz güzel bir etkileşim, duymak için kendinize meydan okuyun. canlı, planlı olmayan,

completely spontaneous.

tamamen spontane bir şey.

I'd like to let you know, if you would like to join me to speak about tattoos, you can

Dövmeler hakkında konuşmak için bana katılmak isterseniz,

join Alana where we talk about about tattoos.

dövmeler hakkında konuştuğumuz Alana'ya katılabileceğinizi bilmenizi isterim.

For the month of October, 2018, you're going to learn vocabulary with Dan and I.

2018 Ekim ayı boyunca, Dan ve ben ile kelime öğreneceksiniz.

We have a one-hour vocabulary lesson every month talking about the vocabulary that was

Her ay sohbette kullanılan kelimeler hakkında bir saatlik kelime dersimiz var

used in the conversation.

.

You're also going to learn some important grammar points and pronunciation as well.

Ayrıca bazı önemli dilbilgisi noktalarını ve telaffuzu da öğreneceksiniz.

So, I hope that you'll really be able to master English and practice as much as possible.

Bu yüzden, gerçekten İngilizcede ustalaşabileceğinizi ve mümkün olduğunca çok pratik yapabileceğinizi umuyorum.

A lot of members also join our private Facebook group and speak together.

Birçok üye de özel Facebook grubumuza katılıp birlikte konuşuyor.

That's one of the benefits, is that you get to meet really dedicated English learners.

Avantajlarından biri de bu, gerçekten kendini İngilizceye adamış öğrencilerle tanışıyor olman. Fearless Fluency Club üyeleri için

We have a live lesson every Sunday on Facebook for members of the Fearless Fluency Club.

her Pazar Facebook'ta canlı dersimiz var .

Dan: Members only.

Dan: Sadece üyeler.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

I hope that you can join me and my tattoo and that you can enjoy learning English in

Umarım bana ve dövmeme katılabilirsin ve eğlenceli bir şekilde İngilizce öğrenmenin tadını çıkarırsın

a fun way.

.

Thanks so much for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkürler.

Thanks, Dan- Dan: You're welcome.

Teşekkürler, Dan- Dan: Rica ederim.

Vanessa: ... for joining me.

Vanessa: ...bana katıldığın için.

Pretty silly lesson today, but I hope that you enjoyed it.

Bugün oldukça saçma bir ders ama umarım beğenmişsinizdir. Her Cuma gelecek dersleri

Make sure that you subscribe so that you can get future lessons every Friday.

alabilmek için abone olduğunuzdan emin olun .

You can join us here on YouTube, and you can become my personal student in the Fearless

YouTube'da bize katılabilir ve Fearless Fluency Club'da kişisel öğrencim olabilirsiniz

Fluency Club.

.

Thank you so much for joining me.

Bana katıldığınız için çok teşekkür ederim. Bir

I'll see you again the next time.

dahaki sefere görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Dan: Bye.

Dan: Görüşürüz.