American Culture You NEED To Know

Vanessa: Hi. I'm Vanessa  

Vanessa: Merhaba. Ben

from SpeakEnglishWithVanessa.com. Do you know  these very American things? Let's talk about it. 

SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa. Bu Amerikan şeylerini biliyor musunuz? Bunun hakkında konuşalım.

Do you know this song? Most Americans  immediately recognize this tune, even though  

Bu şarkıyı biliyor musun? Pek çok Amerikalı, benim kötü şarkı söylememe rağmen bu melodiyi hemen tanır

my poor singing. You're immediately able  to recognize this song because it is a  

. Amerikan kültürünün ortak bir özelliği olduğu için bu şarkıyı hemen tanıyabilirsiniz

common feature of American culture. So today I  would like to help you learn 10 common things.  

. Bu nedenle, bugün sık kullanılan 10 şeyi öğrenmenize yardımcı olmak istiyorum.

Some of them are expressions. Some of them are  activities. Some of them are cultural elements  

Bazıları ifadelerdir. Bunlardan bazıları etkinliklerdir. Bazıları,

that all Americans know and you should too. Now of course, the US is an incredibly diverse  

tüm Amerikalıların bildiği ve sizin de bilmeniz gereken kültürel unsurlardır. Şimdi, elbette ABD, çeşitli geçmişlere sahip pek çok insanın yaşadığı, inanılmaz derecede çeşitli   bir yerdir

place with a lot of people who have various  backgrounds. So this might not apply to everyone.  

. Yani bu herkes için geçerli olmayabilir. Amerika

I can't speak for all people living in the United  States. But these are generally known things in  

Birleşik Devletleri'nde yaşayan herkes adına konuşamam . Ancak bunlar ABD'de genel olarak bilinen şeylerdir ve bunu

the US that it's kind of fun to be able to know  as well. So let's get started with the first one. 

bilmek de eğlencelidir. Öyleyse ilkinden başlayalım.

And to help you remember everything that  you learned in this very American lesson,  

Ve tam da bu Amerikan dersinde öğrendiğiniz her şeyi hatırlamanıza yardımcı olması için

you can download the free PDF worksheet that  I've made for today's lesson. It includes all  

bugünün dersi için hazırladığım ücretsiz PDF çalışma sayfasını indirebilirsiniz. Bu derste bahsettiğim tüm

of these expressions, cultural elements, and  ideas that I've talked about in this lesson.  

bu ifadeleri, kültürel öğeleri ve fikirleri içerir.

Plus, you'll see Vanessa's Challenge  Question so that you can answer it and  

Ayrıca, cevaplayabilmeniz ve

use what you've learned. You can download  that PDF with the link in the description. 

öğrendiklerinizi kullanabilmeniz için Vanessa'nın Meydan Okuma Sorunu göreceksiniz. Açıklamadaki bağlantıyla söz konusu PDF'yi indirebilirsiniz.

All right. Let's get started with our first very  American thing that almost all Americans know what  

Elbette. Hemen hemen tüm Amerikalıların ne olduğunu bildiği ilk tam Amerikan şeyimizle başlayalım

it is. If I asked you, "What are you doing  for the fourth," would you know what I mean?  

. Sana " Dördüncü için ne yapıyorsun" diye sorsam, ne demek istediğimi anlar mısın?

You might look at your calendar and say, "November  4th? December 4th?" No. When someone asks you,  

Takviminize bakıp " 4 Kasım mı? 4 Aralık mı?" diyebilirsiniz. Hayır. Biri size

"What are you doing for the fourth," they  always mean July 4th. And that's because  

"Dördüncüsü için ne yapıyorsun" diye sorduğunda, her zaman 4 Temmuz'u kasteder. Bunun nedeni

July 4th is the American Independence Day. And  we usually just shorten this to the fourth.  

4 Temmuz'un Amerikan Bağımsızlık Günü olmasıdır. Ve genellikle bunu dördüncüye kısaltırız.

"What are you doing for the fourth?  I'm going to the lake for the fourth.  

"Dördüncü için ne yapıyorsun? Dördüncü için göle gidiyorum.

I'm not really doing anything for the fourth,  but maybe I'll try to find some fireworks."  

Dördüncü için pek bir şey yapmıyorum ama belki biraz havai fişek bulmaya çalışırım."

We often shorten Independence Day or July 4th  to just the fourth. And now you know that too. 

Bağımsızlık Günü'nü veya 4 Temmuz'u genellikle dördüncü olarak kısaltırız. Ve artık bunu da biliyorsun.

If I said to you, "Whoa, I just found a  Benjamin on the street. I can't believe it."  

Sana "Vay canına, sokakta bir Benjamin buldum. Buna inanamıyorum."

Huh? Would you think that I found a guy named  Benjamin on the street and I just feel so excited?  

Ha? Sokakta Benjamin adında bir adam bulduğumu ve kendimi çok heyecanlı hissettiğimi düşünür müsünüz?

Maybe he's my long lost friend. Nope. If I said I  found a Benjamin on the street, that means a $100  

Belki de uzun zamandır kayıp arkadaşımdır. Hayır. Sokakta bir Benjamin buldum dersem, bu 100 dolarlık bir fatura anlamına gelir

bill. And that's because Benjamin Franklin is  the guy who's on the $100 bill. So if you say,  

. Bunun nedeni, Benjamin Franklin'in 100 dolarlık banknotun üzerindeki adam olmasıdır. Yani,

"Oh man, I really just need to earn some Benjamins  this weekend. I need to pay my rent. I'm falling  

"Aman Tanrım, gerçekten bu hafta sonu biraz Benjamin kazanmam gerekiyor . Kiramı ödemem gerekiyor.

behind." That means you need to make several  hundred dollars. It's just slang for a hundred  

Geride kalıyorum." Bu, birkaç yüz dolar kazanmanız gerektiği anlamına gelir . Bu sadece yüz dolar için bir argo

dollars. So I hope for you, you find a Benjamin  on the street someday. That would be amazing. 

. Umarım bir gün sokakta bir Benjamin  bulursun. Bu harika olurdu.

If my husband Dan said, "Did you eat  the last piece of cake?" I might say,  

Kocam Dan, " Pastanın son parçasını yedin mi?"

"I plead the fifth." What is happening here? Am  I telling him that I'm guilty? Or am I telling  

"Beşinciyi savunuyorum" diyebilirim. Burada ne oluyor? Ona suçlu olduğumu mu söylüyorum? Yoksa

him I'm not guilty? I didn't do it. Well,  this expression I plead the fifth has to do  

ona suçsuz olduğumu mu söylüyorum? ben yapmadım Beşinci ifadenin

with the fifth amendment to the constitution.  And that means that I don't need to tell you  

anayasadaki beşinci değişiklikle ilgili olduğunu savunuyorum. Bu da size söylememe gerek olmadığı anlamına geliyor

because maybe it will hurt me in a court of law  later. This is a very legal type of statement.  

çünkü belki daha sonra mahkemede bana zarar verir . Bu çok yasal bir açıklama türüdür.

But we often use this in daily conversation  to say yes, but I don't want to tell you. 

Ancak bunu genellikle günlük konuşmalarda evet demek için kullanırız, ancak size söylemek istemiyorum.

So when my husband asks me, "Did you eat the last  piece of cake," and I say, "I plead the fifth,"  

Bu yüzden kocam bana " Pastanın son parçasını yedin mi?" diye sorduğunda ve ben "Beşinciyi rica ediyorum" dediğimde,

he knows, yes, Vanessa ate it,  but she doesn't want to tell me.  

evet, Vanessa pastayı yedi, ama bana söylemek istemiyor.

So you can use this very American  expression when you want to tell someone  

Dolayısıyla, birine evet demek istediğinizde bu Amerikan tabirini kullanabilirsiniz

yes, but maybe you feel embarrassed to tell  them yes directly. You can just say, "Ah,  

, ancak onlara doğrudan evet demekten utanabilirsiniz. "Ah,

I plead the fifth." Great expression. In 2004, I was a senior. Does this mean I was old  

Beşinciyi savunuyorum" diyebilirsiniz. Harika ifade. 2004 yılında son sınıf öğrencisiydim. Bu, 2004'te yaşlı olduğum anlamına mı geliyor

in 2004? What if I told you also that in 2008,  I was also a senior. Huh? If you're in America,  

? Ya size 2008'de aynı zamanda son sınıf öğrencisi olduğumu da söyleseydim. Ha? Amerika'daysanız,

you can probably guess that this means I was in  high school in 2004 and I was in college in 2008.  

muhtemelen bunun 2004'te lisede olduğum ve 2008'de üniversitede olduğum anlamına geldiğini tahmin edebilirsiniz.   Son sınıf,

A senior means you are in your last year of high  school or your last year of college. So in the US,  

lisenin veya üniversitenin son yılında olduğunuz anlamına gelir. Bu nedenle, ABD'de   lise ve üniversitede

we often have terms for first, second, third, and  fourth year in high school and in college. So if  

genellikle birinci, ikinci, üçüncü ve  dördüncü sınıf için şartlarımız vardır . Yani

you are in ninth grade, you are a freshman. If you  are in 10th grade, you're a sophomore. Notice that  

dokuzuncu sınıftaysanız birinci sınıf öğrencisisiniz. 10. sınıftaysanız ikinci sınıf öğrencisisiniz.

the O in the middle of this word is silent,  sophomore. If you're in 11th grade, you are  

Bu kelimenin ortasındaki O'nun sessiz olduğuna dikkat edin, ikinci sınıf. 11. sınıftaysanız, üçüncü sınıf

a junior. We could say, "I'm in my junior year.  I'm a junior." And if you're in two 12th grade, so  

öğrencisisinizdir. "Üçüncü yılımdayım. Ben bir üçüncüyüm" diyebiliriz. Ve eğer iki 12. sınıftaysanız, yani

the final grade of high school, you are a senior. And this type of system also applies to college.  

lisenin son sınıfı, son sınıfsınız. Ve bu tür bir sistem üniversite için de geçerlidir. Üniversitede birinci

You are a freshman, sophomore, junior, and  senior in college, especially when you go to  

, ikinci, üçüncü ve son sınıf öğrencisiyseniz, özellikle

a four year college, these type of terms apply.  So it's quite common that when you are a senior,  

dört yıllık bir üniversiteye gittiğinizde bu tür şartlar geçerlidir. Bu nedenle, son sınıftayken,

you think you are much better than freshman. "Oh,  I was never so small. They're so much like just  

birinci sınıftan çok daha iyi olduğunuzu düşünmeniz oldukça yaygındır. "Oh, hiç bu kadar küçük olmamıştım. O

little children, those freshmen. We are seniors."  I think this is pretty common in high school  

birinci sınıf öğrencileri tıpkı küçük çocuklar gibiler. Biz son sınıflarız." Bence bu, lisede sizden daha

that you see the people who are younger than  you as so much younger. "I wasn't like that  

genç olan insanları çok daha genç görmeniz oldukça yaygın. "

when I was a freshman." But really, you  were. So this type of system is quite  

Birinci sınıf öğrencisiyken böyle değildim." Ama gerçekten öyleydin. Dolayısıyla, bu tür bir sistem

common in the US. And now you know about it too. When you arrive in the US, you will probably need  

ABD'de oldukça yaygındır. Ve artık bunu da biliyorsun. ABD'ye vardığınızda, muhtemelen

to fill out a visa form. And at the bottom of  the visa, you need to sign your John Hancock.  

bir vize formu doldurmanız gerekecektir. Ve vizenin alt kısmında , John Hancock'unuzu imzalamanız gerekir.

Is your name John Hancock? Well, if  it is, you definitely need to do that.  

Adın John Hancock mı? Eğer öyleyse, bunu kesinlikle yapmanız gerekir.

But this term, sign your John Hancock just means  your signature. There's a little bit of American  

Ancak bu terim, John Hancock'unuzu imzalayın, yalnızca imzanız anlamına gelir .

history behind this because John Hancock  was a guy who signed his name big and large  

Bunun arkasında biraz Amerikan tarihi var çünkü John Hancock, Bağımsızlık Bildirgesi'nde adını büyük ve büyük bir şekilde imzalayan bir adamdı

on the Declaration of Independence. So it was  kind of a bold statement where these colonists  

. Bu yüzden,

in the United States or in the Americas told  England, "We want to have independence." And  

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki veya Amerika'daki bu sömürgecilerin İngiltere'ye "Bağımsızlığa sahip olmak istiyoruz" demeleri biraz cüretkar bir ifadeydi. Ve

it's a pretty big statement. Maybe there's some  treason involved. So it's kind of scary to say,  

bu oldukça büyük bir ifade. Belki de işin içinde bir ihanet vardır. Bu yüzden

"I'm someone who supports this." But John Hancock signed his name  

"Ben bunu destekleyen biriyim" demek biraz korkutucu. Ancak John Hancock

really large on that document. So it was bold and  courageous. It was a big move. So because of this,  

o belgede gerçekten büyük bir imzayla imzalamış. Bu yüzden cesur ve cesurdu. Bu büyük bir hareketti. Bu nedenle,

his name is synonymous now with a signature. Sign  your John Hancock, put your John Hancock here. We  

adı artık bir imzayla eşanlamlıdır. John Hancock'unuzu imzalayın, John Hancock'unuzu buraya koyun.

don't always use this instead of signature, but  you will definitely hear this. And it's steeped  

Bunu   her zaman imza yerine kullanmayız, ancak bunu kesinlikle duyacaksınız. Ve

in American history and now you can use it too. Now we have two fun American idioms. One is if I  

Amerikan tarihine geçmiştir ve artık siz de kullanabilirsiniz. Şimdi iki eğlenceli Amerikan deyimimiz var. Birincisi

said to you, "You shouldn't buy a new car. If you  buy a used car, you get more bang for your buck."  

, size "Yeni bir araba almamalısınız. Kullanılmış bir araba alırsanız, paranızın karşılığını daha çok alırsınız" dememdir.

This expression, bang for your buck, kind of  includes two American concepts. One is buck,  

Bu ifade, paranızın karşılığını alıyorsunuz, bir bakıma iki Amerikan kavramını içeriyor. Biri buck,

which is slang for dollars. And the other one,  bang, doesn't necessarily relate to guns, but  

doların argosudur. Ve diğeri, patlama, silahlarla ilgili olmayabilir, ancak

I know guns are kind of culturally linked to the  US. So we get this idea that you can get a great  

silahların kültürel olarak ABD ile bir şekilde bağlantılı olduğunu biliyorum . Dolayısıyla,

value for your money if you buy a used car. So  you might say, "Yeah, you should get a used car.  

kullanılmış bir araba satın alırsanız paranızın karşılığını fazlasıyla alacağınız fikrine sahibiz. Yani , "Evet, kullanılmış bir araba almalısın.

It's more bang for your buck. Don't get a new  car. It's better to get a used car." This is a  

Paranın karşılığını fazlasıyla verir. Yeni bir araba alma. Kullanılmış bir araba almak daha iyidir." Bu

great expression, more bang for your buck. When I was growing up, before we left for  

harika bir ifade, paranızın karşılığını fazlasıyla alırsınız. Ben büyürken,

school almost every morning, it was pretty  common for my sister and I to fight over  

neredeyse her sabah okula gitmek için yola çıkmadan önce, kız kardeşimle benim

who said, "Shotgun," first. Why were we trying  to beat each other to say shotgun? What's that  

ilk kimin "Av tüfeği" dediği konusunda kavga etmemiz oldukça yaygındı. Neden av tüfeği demek için birbirimizi dövmeye çalışıyorduk? Bu ne

mean? Does that mean we want to carry a shotgun?  Does that mean we were going hunting or shooting?  

demek? Bu av tüfeği taşımak istediğimiz anlamına mı geliyor? Bu avlanmaya ya da ateş etmeye gittiğimiz anlamına mı geliyor?

No. Instead, shotgun is the passenger seat. And  for some reason, this is the most desirable seat  

Hayır. Bunun yerine av tüfeği yolcu koltuğudur. Ve nedense, sürücü olmadığınız zamanlarda arabada en çok arzu edilen koltuk budur

in the car when you're not the driver. So kids,  I guess, not too young, but high schoolers or  

. Yani çocuklar, sanırım çok genç değiller ama liseliler veya

older kids always want to call shotgun. And  we use that expression, "I call shotgun,"  

daha büyük çocuklar her zaman pompalı tüfek demek isterler. Ve "Av tüfeği diyorum"   ifadesini

or just saying shotgun. And that means that's  my seat. I claim it. And this is really common,  

veya sadece av tüfeği diyoruz. Bu da benim koltuğum olduğu anlamına gelir . iddia ediyorum. Ve bu gerçekten çok yaygın,

especially with siblings, even with friends,  too, that before you get in the car, if you're  

özellikle kardeşler arasında, hatta arkadaşlar arasında bile,  arabaya binmeden önce, eğer

not the driver, you'd say, "I call shotgun."  Well, maybe now you can call shotgun too. 

sürücü değilseniz, "Tüfeği çağırırım" dersiniz. Pekala, belki şimdi av tüfeğini de arayabilirsin.

Have you ever eaten the most tasty bonfire treat  in the entire world? This is something I look  

Hiç tüm dünyadaki en lezzetli şenlik ateşi ikramını yediniz mi ? Bu,

forward to every time we have a bonfire. It is  s'mores. S'mores. This is something I didn't  

her şenlik ateşimiz olduğunda sabırsızlıkla beklediğim bir şey. Bu s'mores. S'mores. Bazı uluslararası arkadaşlarla

realize was very American until I was talking  to some international friends. And they said,  

konuşana kadar bunun çok Amerikalı olduğunu fark etmemiştim .

"What? We just toast marshmallows. What do  you put with them?" So let me explain to you  

"Ne? Sadece marshmallow kızartıyoruz. Yanlarına ne  koyarsınız?" O halde size

a delicacy, something amazing that  has a special place in my heart. 

kalbimde özel bir yeri olan bir incelik, harika bir şey açıklayayım.

First, you have a graham cracker. This is a  special type of cookie, even though it's called  

İlk olarak, bir graham krakeriniz var. Bu özel bir çerez türüdür, adı kraker olsa da

cracker, it's quite sweet. And then we have a  piece of chocolate. So we often buy some Hershey's  

oldukça tatlıdır. Ve sonra bir parça çikolatamız var. Bu yüzden sık sık biraz Hershey's

chocolate, break off a piece, put it on the graham  cracker. And when you're having a bonfire, you set  

çikolata alırız, bir parça kırarız ve graham krakerinin üzerine koyarız . Ve şenlik ateşi yaktığınızda,

that close to the fire, not too close, but close  enough that the chocolate gets a little soft. And  

ateşe çok yakın değil, çikolatanın biraz yumuşayacağı kadar yakına koyun. Ve

then you take a stick and two marshmallows, you  could do one, but two is better, and you toast  

sonra bir çubuk ve iki marshmallow alırsınız, bir tane de yapabilirsiniz, ancak iki daha iyidir ve alevlere dönüşmeyeceklerinden

them over the fire, very carefully to make sure  that they don't explode into flames. Some people  

emin olmak için çok dikkatli bir şekilde ateşte kızartırsınız . Bazı insanlar

like that. Personally, I like them to be perfectly  toasted and it is an art form. Let me tell you. 

bundan   hoşlanır. Şahsen, mükemmel bir şekilde kızartılmalarını seviyorum ve bu bir sanat dalı. Sana söyleyeyim.

So you toast them. And then when they're toasted,  you put them on the chocolate and you take another  

Yani onları kızart. Ve sonra kızartıldıklarında, onları çikolatanın üzerine koyarsınız ve bir

piece of a graham cracker and you slide the  marshmallows off and there you have the perfect  

parça daha graham kraker alırsınız ve şekerlemeleri kaydırırsınız ve işte mükemmel

s'more. Toasty, warm, melty, gooey. So perfect.  So the next time that you are at a bonfire,  

s'more'unuz olur. Kızarmış, sıcak, erimiş, yapışkan. Çok mükemmel. Yani bir dahaki sefere şenlik ateşindeyken,

maybe you can introduce this idea to your  friends, or if you're at a bonfire in the US,  

belki bu fikri  arkadaşlarınıza anlatabilirsiniz veya ABD'de bir şenlik ateşinin başındaysanız

you will definitely see people eating s'mores.  Please try it for my sake. I hope you'll love it. 

insanların kesinlikle s'mores yediğini göreceksiniz. Lütfen benim için deneyin. Umarım onu ​​seversin.

All right. Now it's time for the song  you have been waiting for. It is ...  

Elbette. Şimdi beklediğiniz  şarkının zamanı geldi . Bu ...

Do you know this song? This song is Take Me Out  to the Ball Game. And I included this here because  

Bu şarkıyı biliyor musunuz? Bu şarkı Take Me Out to the Ball Game'dir. Bunu buraya ekledim çünkü sizinle

there's a funny little story I wanted to share  with you. One of my friends, you might follow his  

paylaşmak istediğim küçük komik bir hikaye var . Bir arkadaşımın

YouTube channel. His name's Jack. He has a YouTube  channel called To Fluency and he's from the UK,  

YouTube kanalını takip edebilirsiniz. Adı Jack. To Fluency adlı bir YouTube  kanalı var ve kendisi Birleşik Krallık'tan,

but he's married to an American. And he told me  that one time they were playing a game with some  

ancak bir Amerikalıyla evli. Ve bana bir keresinde bazı Amerikalılarla oyun oynadıklarını söyledi

Americans. And the game was that you had to hum  a song and your partner had to guess what it was. 

. Ve oyun, bir şarkıyı mırıldanmanız ve partnerinizin ne olduğunu tahmin etmesiydi. Bunun

So his wife drew a card and it said, hum  Take Me Out to the Ball Game. And she's like,  

üzerine karısı bir kart çekti ve üzerinde "uğultu Beni Top Oyununa Çıkar" yazıyordu. Ve

"All right, this is a good song. It's easy. He'll  understand it immediately." So she started to hum.  

"Pekala, bu iyi bir şarkı. Kolay. Hemen anlayacaktır." Böylece mırıldanmaya başladı.

And he just looked at her like, "What? I've never  heard that in my life." So obviously that was not  

Ve ona "Ne? Bunu hayatımda hiç duymadım" der gibi baktı. Açıkçası bu

a good moment in their game for them, maybe a  little funny, but because of this, I realized,  

onlar için oyunlarında iyi bir an değildi, belki biraz komikti, ama bu nedenle fark ettim ki,

"Oh, maybe this song isn't quite so well known  internationally, but it is a staple of American  

"Ah, belki bu şarkı uluslararası alanda o kadar iyi tanınmıyor , ancak Amerikan kültürünün temelini oluşturuyor.

culture because baseball is extremely common.  And this song is sung before every baseball game. 

çünkü beyzbol son derece yaygındır. Ve bu şarkı her beyzbol maçından önce söylenir.

So if you've ever been to any kind of big baseball  game in the US, you've definitely heard this song.  

Dolayısıyla, ABD'de herhangi bir büyük beyzbol maçına gittiyseniz, bu şarkıyı kesinlikle duymuşsunuzdur.

And if you memorize the lyrics, you'll be  able to sing along and cheer with everyone.  

Ve şarkı sözlerini ezberlerseniz, Birlikte şarkı söyleyebilecek ve herkesle tezahürat yapabileceksiniz.   Bir maçtan önce

It's a great moment to kind of have that group  feeling of excitement before a game. So make  

o grubun heyecan duygusunu yaşamak harika bir an . Bu nedenle

sure you check out Take Me Out to the Ball Game.  You can search on YouTube and see some clips of  

Beni Topa Çıkarma Maçına göz attığınızdan emin olun. YouTube'da arama yapabilir ve görebilirsiniz

crowds of people at baseball games, singing  this song, quite fun and very American. 

Beyzbol maçlarında bu şarkıyı söyleyen insan kalabalığından bazı klipler , oldukça eğlenceli ve çok Amerikan.

Take me out to the ballgame. Take me out to the  crowd. Buy me some peanuts and cracker jacks.  

Beni maça götür. Kalabalığa götür. Bana biraz fıstık ve kraker al.

I don’t care if I ever get back  

Alırsam umrumda değil geri dön

for it root, root, root for the home team.  If they don’t win it’s a shame. For it’s 1,  

bunun için ev sahibi takım için kök, kök, kök. Kazanamazlarsa bu çok yazık. 1,

2, 3 strikes you’re out at the old ball game! Our final very American thing today also has to do  

2, 3 vuruş için eski top oyunundasınız! Bugünkü son Amerikan şeyimiz de

with baseball. What if I said to you, "Your speech  was awesome. You knocked it out of the park."  

beyzbolla ilgili. Size "Konuşmanız harikaydı. Onu parkın dışına çıkardınız" dersem ne dersiniz?

Did you give a speech about baseball? Are  you playing baseball? No. This just means  

Beyzbol hakkında bir konuşma yaptın mı? Beyzbol mu oynuyorsun? Hayır. Bu sadece

it was amazing. You did even better than  expected. You knocked it out of the park. 

harika olduğu anlamına gelir. Beklenenden daha iyi iş çıkardınız . Onu parkın dışına vurdun.

Here we have the image of someone playing  baseball. He's got a baseball bat,  

Burada beyzbol oynayan birinin görüntüsü var . Bir beysbol sopası var,

someone's pitching him the ball and he hits it.  He doesn't just hit it into the outfield. That's  

birisi ona topu atıyor ve o topa vuruyor. Sadece dış sahaya vurmuyor. Orası

where someone can catch it. He hits it beyond the  field, out of the park. And this means it's a home  

birisinin onu yakalayabileceği yer. Sahanın ötesinde , parkın dışında vurur. Ve bu, bunun bir home   run olduğu anlamına gelir

run. No one can catch it. And it's great for his  team. Everyone can get to home base and they might  

. Kimse yakalayamaz. Ve ekibi için harika . Herkes ana üsse gidebilir ve

get a lot of points. So here knocking it out of  the park is a great thing in baseball and in life. 

çok puan alabilir. Yani burada onu parkın dışına atmak beyzbolda ve hayatta harika bir şey.

So if you do something really awesome, better than  expected, you can use this expression. "Oh man,  

Dolayısıyla, gerçekten harika, beklenenden daha iyi bir şey yaparsanız bu ifadeyi kullanabilirsiniz. "Aman Tanrım,

I can't believe it. But I talked to someone  in English the other, and I think I knocked  

buna inanamıyorum. Ama biriyle İngilizce konuştum, diğeri ve sanırım

it out of the park. I explained myself exactly the  way I wanted. I did it. And they understood me."  

onu ​​parkın dışına çıkardım. Kendimi tam istediğim gibi açıkladım. Yaptım. Ve beni anladılar. "

Congratulations, you knocked it out of the park. Well, congratulations. Now you are in the loop  

Tebrikler, parkın dışına çıkardın. Tebrikler. Artık

to all of these American secrets, all of  these things that most Americans know. And  

tüm bu Amerikan sırlarının, çoğu Amerikalının bildiği tüm bu şeylerin döngüsündesiniz. Ve

now you do too. If you are American and you're  watching this, let me know in the comments,  

şimdi siz de öyle. Amerikalıysanız ve bunu izliyorsanız, yorumlarda bana bildirin,

did you know all these things? I think they're  pretty common in American culture, but let me  

tüm bunları biliyor muydunuz? Amerikan kültüründe oldukça yaygın olduklarını düşünüyorum, ancak

know in the comments. And I would love to see  what you have to say. Don't forget to download  

yorumlarda bana bildirin. Ve ne söyleyeceğinizi görmek isterim. Tüm bu Amerikan kavramlarını

the free PDF worksheet so that you can learn  all of these American concepts. Print it out,  

öğrenebilmek için ücretsiz PDF çalışma sayfasını indirmeyi unutmayın . Yazdırın,

put it under your pillow, sleep on it, dream about  it. I hope it will help you to expand your English  

yastığınızın altına koyun, üzerinde uyuyun, hayal edin . Umarım İngilizce bilginizi genişletmenize

knowledge and be more confident as you speak. And now I have a question for you. Have you  

ve konuşurken kendinize daha fazla güvenmenize yardımcı olur. Ve şimdi size bir sorum var.

ever celebrated the fourth? If you  live in the US, maybe you've joined a  

Dördüncüyü hiç   kutladınız mı? ABD'de yaşıyorsanız, belki bir

4th of July celebration, but I want to  know. Have you ever celebrated the fourth?  

4 Temmuz kutlamasına katıldınız, ancak ben bilmek istiyorum. Hiç dördüncüyü kutladınız mı? Bana

Let me know. And I will see you again next Friday  for a new lesson here on my YouTube channel. Bye. 

bildirin. Gelecek Cuma, YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşürüz. Hoşçakal.

The next step is to download the  free PDF worksheet for this lesson.  

Sonraki adım, bu ders için ücretsiz PDF çalışma sayfasını indirmektir.

With this free PDF, you will master today's  lesson and never forget what you have learned.  

Bu ücretsiz PDF ile bugünün dersinde ustalaşacak ve öğrendiklerinizi asla unutmayacaksınız. Kendine

You can be a confident English speaker. Don't  forget to subscribe to my YouTube channel  

güvenen bir İngilizce konuşmacısı olabilirsiniz.

for a free English lesson every Friday. Bye.

Her Cuma ücretsiz İngilizce dersi için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın. Hoşçakal.