Speak With Me: 2 Hour English Speaking Practice

Vanessa: Hi. I'm Vanessa  

Vanessa: Merhaba. Ben

from SpeakEnglishWithVanessa.com. Are you ready to  practice speaking in English with me? Let's do it.  

SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa. Benimle İngilizce konuşma pratiği yapmaya hazır mısın? Hadi yapalım.

What do you do? Where do you want to  go? What are you up to this weekend?  

Ne yapıyorsun? Nereye gitmek istersin? Bu hafta sonu ne yapıyorsun?

Could you answer these questions in English?  In today's English lesson, you will practice  

Bu soruları İngilizce olarak cevaplayabilir misiniz? Bugünün İngilizce dersinde, İngilizce'deki

speaking with me about seven of the most common  conversation topics in English. We will practice  

en yaygın yedi konuşma konusu hakkında benimle konuşma pratiği yapacaksınız . Kelime

vocabulary, questions, sample conversation,  plus, you will have the chance to have a sample  

dağarcığı, sorular, örnek konuşma pratiği yapacağız, ayrıca benimle örnek bir konuşma alıştırması yapma şansına da sahip olacaksınız

conversation practice conversation with me too. Over the past year, I have made seven Speak With  

. Geçen yıl boyunca, yedi Benimle Konuş

Me lessons, and today I have combined them all in  a very useful lesson where you can practice them  

dersi yaptım ve bugün hepsini, önümüzdeki iki saat boyunca pratik yapabileceğiniz çok yararlı bir derste birleştirdim

for the next two hours. To help you never forget  what you've learned, I've created a gigantic  

. Öğrendiklerinizi asla unutmamanıza yardımcı olmak için , öğrendiklerinizi asla unutmamanız için

free PDF worksheet using all of the vocabulary,  phrases, questions, sample sentences, and some  

tüm kelimeleri, tümceleri, soruları, örnek cümleleri ve bazı

challenge questions so that you can never forget  what you've learned. You can download this free  

zorlayıcı soruları kullanarak devasa bir ücretsiz PDF çalışma sayfası oluşturdum .

PDF worksheet with the link in the description.  All right. Are you ready to get started? 

Açıklamadaki bağlantıyı kullanarak bu ücretsiz   PDF çalışma sayfasını indirebilirsiniz. Elbette. Başlamaya hazır mısın?

We are going to be talking about  these topics today. Drum roll.  

Bugün bu konular hakkında konuşacağız. Davul rulosu.

Let's get started with the  first one, weekend plans.  

İlki olan hafta sonu planlarıyla başlayalım. Tüm zamanların

Are you ready to learn the  most important conversation  

en önemli konuşma

question of all time? At least according to  me. Is that question, what's your name? No.  

sorusunu öğrenmeye hazır mısınız? En azından bana göre. Bu soru, adın ne? Hayır.

Is that question, will you give me money? No. Is  that question, do you love me? No, no, no. The  

Bu soru, bana para verecek misin? Hayır. Bu  soru, beni seviyor musun? Hayır hayır hayır.

most important conversation question is, there's  actually two parts. What about you? How about you? 

Sohbet  en önemli sorusu, aslında  iki bölüm olduğudur. Senden ne haber? Peki ya sen?

When someone asks you about your weekend  plans and you say a little reply, "I'm going  

Biri size hafta sonu planlarınızı sorduğunda, "Yürüyüşe gidiyorum" şeklinde kısa bir yanıt verdiğinizde

hiking." "I'm not doing much." There might be an  incredibly awful awkward pause. What happens next?  

. "Pek bir şey yapmıyorum." İnanılmaz korkunç bir duraklama olabilir. Sonra ne olur?

Well, this is where the most important question  comes in. You can ask them, "What about you?"  

İşte burada en önemli soru devreye giriyor. Onlara "Ya sen?" diye sorabilirsiniz.

"How about you?" You can imagine  tossing a ball back and forth.  

"Peki ya sen?" Bir topu ileri geri fırlatmayı hayal edebilirsiniz.

The other person has asked you a question. "What  are you doing this weekend?" They throw you the  

Diğer kişi size bir soru sordu. " Bu hafta sonu ne yapıyorsun?"

ball. Now you reply and you say, "Okay, I'm  going hiking." Or, "I'm not doing much." 

Size topu atarlar. Şimdi cevap veriyorsunuz ve "Tamam, yürüyüşe çıkıyorum" diyorsunuz. Veya "Fazla bir şey yapmıyorum."

You need to throw or toss the ball back  to that person, and this question does  

Topu o kişiye atmanız veya geri atmanız gerekir ve bu soru

that. How about you? It means you are  asking the same question back to them.  

bunu yapar. Peki ya sen? Bu, aynı soruyu onlara da sorduğunuz anlamına gelir.

"What are you doing this weekend? How about you?"  I want you to remember this wonderful question,  

"Bu hafta sonu ne yapıyorsun? Peki ya sen?" Bu harika soruyu hatırlamanızı istiyorum,

either of them, actually, they have  the exact same meaning. How about you?  

aslında ikisi de tamamen aynı anlama geliyor. Peki ya sen? Senden ne haber

What about you? Remember these questions because  later when we practice this at the end of this  

? Bu soruları hatırlayın çünkü daha sonra bu dersin sonunda bunu uyguladığımızda

lesson, during our conversation, speaking  time, remember these questions and use them. 

, konuşmamız sırasında, konuşma sırasında bu soruları hatırlayın ve kullanın.

All right, let's go to some common vocabulary  that you can use to talk about weekend plans.  

Pekala, hafta sonu planları hakkında konuşmak için kullanabileceğiniz bazı yaygın sözcüklere geçelim.

Brunch. Many Americans love brunch. The word  brunch is a combination of breakfast and lunch  

kahvaltı Birçok Amerikalı brunch'ı sever. Brunch kelimesi, kahvaltı ve öğle yemeğinin birleşimidir

and that's because we usually eat this on the  weekends, maybe a Saturday morning or a Sunday  

ve bunun nedeni, bunu genellikle hafta sonları, belki bir Cumartesi sabahı veya bir Pazar

morning, between 10:00 AM and 2:00 PM. It's a  time when you could eat either breakfast or lunch,  

sabahı, 10:00 ile 14:00 arasında yiyoruz. Kahvaltı veya öğle yemeği yiyebileceğiniz bir zamandır

and it's usually a long social event. You  might go out to brunch with your friends, or  

ve genellikle uzun bir sosyal etkinliktir. Arkadaşlarınızla brunch yapmak için dışarı çıkabilir veya

have your friends to your house to eat brunch. "My friends and I are meeting at our favorite  

brunch yemek için arkadaşlarınızı evinize getirebilirsiniz. "Arkadaşlarım ve ben,

brunch spot on Sunday." Great.  It's a restaurant where you can eat  

Pazar günü en sevdiğimiz brunch yerinde buluşacağız." Harika.

breakfast type foods usually with some alcoholic  drink like a mimosa or something with fruit  

Genellikle mimoza gibi alkollü içecekler veya içinde meyve olan şeyler eşliğinde kahvaltı türü yiyecekler yiyebileceğiniz bir restorandır

in it. Or maybe some champagne in the morning and  you can eat this in the company of your friends.  

. Veya sabahları biraz şampanya içip bunu arkadaşlarınızla birlikte yiyebilirsiniz.

Another common weekend word is social butterfly.  A social butterfly refers to someone who makes a  

Bir başka yaygın hafta sonu kelimesi de sosyal kelebektir. Sosyal kelebek, pek çok plan yapan kişiyi ifade eder

lot of plans. They are flying around to  event to another, to another activity.  

. Bir olaydan diğerine, başka bir aktiviteye uçuyorlar.

They're always doing things, usually involving  lots of other people. They are a social butterfly. 

Her zaman bir şeyler yaparlar, genellikle birçok başka insanı da dahil ederler. Onlar sosyal bir kelebek.

If you are a social butterfly, probably the year  2020 with lockdowns and all of these things were  

Sosyal bir kelebekseniz, muhtemelen 2020 yılı karantinalar ve tüm bunlar

probably really difficult for you because you  love to get together with other people and  

sizin için gerçekten zordu çünkü diğer insanlarla bir araya gelmeyi ve

always be active. We can use this in a sentence  like this. "My friend is a social butterfly,  

her zaman aktif olmayı seviyorsunuz. Bunu, bunun gibi bir cümlede kullanabiliriz . "Arkadaşım sosyal bir kelebek,

she has invitations to three brunches and  four afternoon teas." Amazing. What if you  

üç brunch'a ve dört ikindi çayına davetiyesi var." İnanılmaz. Ya

are not a social butterfly? What if you are  the opposite? Are you a unsocial caterpillar?  

sosyal bir kelebek değilseniz? Ya tam tersiyseniz? Asosyal bir tırtıl mısın?

No. It means you are a homebody. Your body likes  to stay at home. I'm a homebody. She's a homebody. 

Hayır. Bu senin bir ev sahibi olduğun anlamına geliyor. Vücudunuz evde kalmayı sever. Ben bir ev insanıyım. O bir ev kadını.

Someone who enjoys just doing things slowly and  staying at home. They feel most comfortable in  

İşleri yavaş yapmaktan ve evde kalmaktan hoşlanan biri.

a comfortable place at home. You could say,  "My friend is a social butterfly, but I'm  

Evde rahat bir yerde kendilerini en rahat hissederler. "Arkadaşım sosyal bir kelebek ama ben

more of a homebody. When I get together with  friends, I would rather have dinner at my house  

daha çok evciyim. Arkadaşlarla bir araya geldiğimde akşam yemeğini evimde yemeyi

and then play games here." I think this is true  for me personally, as I get a little bit older,  

ve sonra burada oyun oynamayı tercih ederim." Bence bu kişisel olarak benim için doğru, biraz daha yaşlandıkça,   Bir sürü insan yerine

I prefer these kind of intimate group  settings instead of lots of people,  

bu tür samimi grup  ortamlarını tercih ediyorum ,

I prefer just a couple friends at home. Maybe  having a bonfire outside, roasting some food or  

Evde sadece birkaç arkadaşımı tercih ediyorum. Belki dışarıda şenlik ateşi yakmak, biraz yiyecek veya

some marshmallows and this intimate setting. I enjoy doing activities at home more often  

biraz marshmallow kızartmak ve bu samimi ortam. Evde aktiviteler yapmaktan

than when I was a little bit younger. To stay in.  Unfortunately, that has been probably a lot of our  

biraz daha genç olduğum zamana göre   daha çok keyif alıyorum. Evde kalmak için. Ne yazık ki, muhtemelen

weekend plans for the past year, and it means that  you're just going to stay at home. It doesn't mean  

geçen yılki hafta sonu planlarımızın çoğu bu oldu ve bu, evde kalacağınız anlamına geliyor. Bu

you're going to do nothing. It just means you're  not going to go anywhere. I'm going to stay in.  

hiçbir şey yapmayacağınız anlamına gelmez. Bu sadece hiçbir yere gitmeyeceğiniz anlamına gelir. Evde kalacağım.

You might say, "It's supposed to be cold and  rainy this weekend, so I'm just going to stay  

" Bu hafta sonu soğuk ve yağmurlu olacak, bu yüzden

in and read a book." Or, "I'm just going to  stay in and do some things around the house." 

evde kalıp kitap okuyacağım" diyebilirsiniz. Veya "Ben evde kalıp evde bazı şeyler yapacağım."

To binge watch. This means that you watch  a lot of movies or TV shows usually back  

Art arda izlemek için. Bu, genellikle arka arkaya pek çok filmi veya TV şovunu

to back without stopping. Several hours, maybe  you watch four seasons of a TV show in one day.  

durmadan izlediğiniz anlamına gelir. Birkaç saat, belki bir günde bir TV şovunun dört sezonunu izlersiniz.

This is binge watching. You are watching a lot.  This expression comes from a term we usually use  

Bu art arda izlemek. Çok izliyorsun Bu ifade, genellikle alkolle

with alcohol, to binge drink. This means that  you drink a lot of alcohol at one time. Not a  

birlikte aşırı içki içmek için kullandığımız bir terimden gelir. Bu, bir seferde çok fazla alkol içtiğiniz anlamına gelir.

very healthy thing to do, but when we say to binge  drink, that has that same idea, is you're doing  

Yapılması   çok sağlıklı bir şey değil, ancak aşırı içki dediğimizde, bu aynı fikre sahip,

a lot back to back, or you could binge watch TV. You might say, "Last weekend, my husband and I  

arka arkaya çok şey yapıyor   veya art arda TV izleyebilirsiniz. "Geçen hafta sonu kocam ve ben

binge watched all of the Star Wars movies."  This isn't true. When you have young children,  

tüm Star Wars filmlerini art arda izledik" diyebilirsiniz. Bu doğru değil. Küçük çocuklarınız olduğunda,

you do not have time to binge watch TV,  but you might say this about your life.  

art arda TV izlemek için vaktiniz olmaz, ancak bunu hayatınız hakkında söyleyebilirsiniz.

"I binge watched that new TV show that just came  out." Our final expression that you can use to  

"Yeni çıkan TV şovunu art arda izledim ."

talk about your weekend plans is to catch up on  some chores. This phrasal verb, to catch up on,  

Hafta sonu planlarınız hakkında konuşmak için kullanabileceğiniz son ifademiz, bazı işleri tamamlamaktır. Bu deyimsel fiil, yetişmek için,   bir süredir

is a beautiful phrasal verb that you can use  to talk about some necessary activity that you  

yapmadığınız bazı gerekli faaliyetler hakkında konuşmak için kullanabileceğiniz güzel bir deyimsel fiildir

haven't done for a while and now there's more and  more and more, and you need to finish all of this. 

ve şimdi gittikçe daha fazlası var ve tüm bunları bitirmeniz gerekiyor .

We can imagine laundry, dishes, sweeping,  cleaning, maybe some home repairs,  

Çamaşır yıkamayı, bulaşıkları, süpürmeyi, temizliği, belki bazı ev onarımlarını,

tidying up, maybe even yard work. If you don't do  those things for one week or two weeks, there's so  

ortalığı toplamayı, hatta belki bahçe işlerini hayal edebiliriz. Bunları bir veya iki hafta boyunca yapmazsanız,

many you have to do. That means you need to catch  up, you to do what you haven't done for a while.  

yapmanız gereken o kadar çok şey var ki. Bu, yetişmeniz, bir süredir yapmadığınız şeyi yapmanız gerektiği anlamına gelir.

You need to catch up on some chores and chores are  just those activities that I mentioned. Laundry,  

Bazı işleri halletmeniz gerekiyor ve ev işleri yalnızca bahsettiğim faaliyetlerdir. Çamaşır,

dishes, these necessary activities that  involve cleaning up, helping to make  

bulaşıklar, temizliği içeren bu gerekli faaliyetler ,

your home a wonderful place to live. Maybe this  weekend you just need to catch up on some chores. 

evinizi yaşanacak harika bir yer haline getirmeye yardımcı olur. Belki bu hafta sonu bazı ev işlerine yetişmen gerekiyor.

You might say, "I was so busy all week, and  finally, I'm going to catch up on some chores  

"Bütün hafta çok meşguldüm ve sonunda bu hafta sonu bazı işleri halledeceğim

this weekend." Maybe not very fun, but  when your house is clean, it feels good.  

" diyebilirsiniz. Belki çok eğlenceli değil ama eviniz temiz olduğunda iyi hissettiriyor.

All right, now that we have some common vocabulary  you can use to talk about your weekend plans.  

Pekala, artık bazı ortak kelimelere sahip olduğumuza göre, hafta sonu planlarınız hakkında konuşmak için kullanabilirsiniz.

Let's talk about some introduction questions that  you might hear and that you can also ask other  

Duyabileceğiniz ve diğer  insanlara da sorabileceğiniz bazı giriş sorularından bahsedelim

people. These have varying levels of reductions  and fast ways that you will hear them, so I want  

. Bunların farklı düzeylerde azaltmaları ve bunları duymanız için hızlı yolları vardır, bu nedenle

to help you understand and recognize what other  people are saying, and also be able to use it. 

diğer insanların ne dediğini anlamanıza, tanımanıza ve ayrıca bunları kullanabilmenize yardımcı olmak istiyorum.

Let's talk about our first question. What are  you up to this weekend? What are you up to this  

İlk sorumuz hakkında konuşalım. Bu hafta sonu ne yapıyorsun? Bu

weekend? You might know the expression, what's  up? This just means how are you. We're using that  

hafta sonu ne yapıyorsun? "N'aber?" ifadesini biliyor olabilirsiniz. Bu sadece nasılsın anlamına geliyor. Bu hafta sonu

same word up to talk about what are you doing  this weekend? What are you up to this weekend?  

ne yaptığınız hakkında konuşmak için aynı kelimeyi kullanıyoruz ? Bu hafta sonu ne yapıyorsun?

But do you think that we usually say it  like this? What are you up to this weekend?  

Ama bunu genellikle bu şekilde söylediğimizi düşünüyor musunuz ? Bu hafta sonu ne yapıyorsun?

So clear. So lovely. No. Instead we're going to  reduce this a little bit and then we can reduce  

Çok net. Çok sevimli. Hayır. Bunun yerine bunu biraz azaltacağız ve ardından

it a lot more. Let's talk about the first  one. What are you up to? What are you up to? 

çok daha fazla azaltabiliriz. İlki hakkında konuşalım . Ne ile meşgulsün? Ne ile meşgulsün?

What're. Here, the word, what and are, are  creating a spoken contraction. Usually when we  

ne Burada, what ve are sözcükleri sözlü bir kasılma yaratıyor. Genellikle

write, we don't write this type of contraction.  It's only in spoken English, but oftentimes B  

yazarken bu tür bir kısaltma yazmayız. Yalnızca konuşma İngilizcesindedir, ancak çoğu zaman

verbs like are, is, will be contracted with a  question word. What're you up to this weekend?  

are, is, gibi B   fiilleri bir soru sözcüğüyle kısaltılır. Bu hafta sonu ne yapıyorsun?

What're, what're you up to? We can reduce this a  little bit further. Whatcha'p to? Whatcha'p to?  

Ne yapıyorsun, ne yapıyorsun? Bunu biraz daha azaltabiliriz. Neye? Neye?

Whatcha'p to this weekend? There are a lot of reductions happening  

Bu haftasonuna ne var? Başlangıçta çok fazla azalma oluyor

at the beginning. Whatch, whatcha'p to? Here  we have, what are you being reduced to just  

. Ne, ne için? İşte elimizde, neye indirgeniyorsunuz, sadece neye indirgeniyorsunuz, bu

whatch, the ch is you and what are has just  been smooshed together and we can say whatcha'p  

sizsiniz ve nelerin az önce bir araya getirildiğini ve ne yapabileceğimizi söyleyebiliriz

to? Whatcha'p to? Whatcha'p to? Whatcha'p to?  This is really fast. If you say this slowly,  

? Neye? Neye? Neye? Bu gerçekten hızlı. Bunu yavaşça söylersen,

whatcha'p to? It sounds really weird.  We only use this in really fast English,  

ne yapacaksın? Kulağa gerçekten tuhaf geliyor. Bunu yalnızca çok hızlı İngilizce olarak kullanıyoruz,

so if you are going to say this, it needs to  be quickly and reduced and linked together.  

bu nedenle bunu söyleyecekseniz hızlı bir şekilde  küçültülmeli ve birbirine bağlanmalıdır.

Most likely you're going to hear this, so I want  to make sure that you can understand when someone  

Büyük olasılıkla bunu duyacaksınız, bu yüzden birisi

says, "Hey, whatcha'p to this weekend?" Whatcha'p to this weekend? You can say,  

"Hey, bu hafta sonu ne var?" dediğinde bunu anlayabildiğinizden emin olmak istiyorum. Bu haftasonuna ne var?

"Vanessa taught me that. I know what that  means. What are you up to this weekend? Yes."  

"Bunu bana Vanessa öğretti. Bunun ne anlama geldiğini biliyorum. Bu hafta sonu ne yapıyorsun? Evet." diyebilirsiniz.

Let's go into our next expression where we're  going to also reduce this a bit and help you  

Bunu da biraz azaltacağımız ve

to understand it. What have you got going on  this weekend? What have you got going on this  

anlamanıza yardımcı olacağımız bir sonraki ifademize geçelim. Bu hafta sonu  neler yapıyorsun? Bu

weekend? These all mean the same thing. What  are you doing this weekend? But you might hear  

hafta sonunda neler var? Bunların hepsi aynı anlama geliyor. Bu hafta sonu ne yapıyorsun? Ancak

this expression with the word got. What have  you got going on this weekend? When you actually  

bu ifadeyi var kelimesiyle duyabilirsiniz. Bu hafta sonu neler yapıyorsun?

hear this, we don't say it that clearly.  What have you got going on this weekend? 

Bunu gerçekten   duyduğunuzda, bunu o kadar açık bir şekilde söylemiyoruz. Bu hafta sonu neler yapıyorsun?

Wouldn't that be nice though? Instead,  you're going to hear a reduction or a  

Yine de güzel olmaz mıydı? Bunun yerine, önceki örnekte gördüğümüz

contraction of the first two words, just  like we saw with the previous example,  

gibi, ilk iki kelimede bir azalma veya kısalma duyacaksınız

what've, so what and have, are going to be  pushed together. What've you got goin' on?  

. Neler yapıyorsun?

That final G in the word going is going to be  cut off and we'll just say, goin'. Let's try to  

Gidiyor kelimesindeki son G kesilecek ve biz sadece gidiyoruz diyeceğiz. Hep

say that altogether. You want to try to say it  with me? What've you got goin' on? What've you  

birlikte   bunu söylemeye çalışalım. Benimle söylemeyi denemek ister misin ? Neler yapıyorsun?

got goin' on this weekend? What've  you got goin' on this weekend?  

Bu hafta sonu neler yapıyorsun? Bu hafta sonu neler yapıyorsun?

Do you think we can reduce this further? Yes. Whadayagot goin' on this weekend? Whadayagot.  

Sizce bunu daha da azaltabilir miyiz? Evet. Bu hafta sonu ne var? Ne oldu?

Here, the beginning of, what have you got is  just really like you threw it in a mixing bowl,  

Burada, başlangıcı, elinizde gerçekten onu bir karıştırma kabına atmış,

stirred it up and threw it out on a cookie  tray. Well, let's try to break it down so  

karıştırmış ve bir kurabiye tepsisine atmış gibisiniz. Pekala, o

it's not quite so messy and complicated. At  the beginning we have, what have you got?  

kadar dağınık ve karmaşık olmaması için onu parçalara ayırmaya çalışalım. Başlangıçta elimizde ne var?

But it sounds like whada. Whada, this is what  have, whadaya, ya is you. Whadayagot goin',  

Ama kulağa wada gibi geliyor. Whada, sahip olduğunuz şey bu, whadaya, sizsiniz. Whadayagoin',

again, we're going to drop that  G at the end of the word going.  

yine, gidiyor kelimesinin sonundaki G'yi bırakacağız.

Goin' on. Whadayagot goin' on? Whada. Notice  what's happening at the end of the word what,  

Devam. Neler oluyor? neee what kelimesinin sonunda ne olduğuna dikkat edin,

do you hear a clear T? Whadaya, whadaya.  

net bir T duyuyor musunuz? Ne var ne yok.

No. That T at the end of the word, what, is going  to change to a D sound. This is really typical of  

Hayır. What kelimesinin sonundaki T, D sesine dönüşecektir. Bu, ünlü seslerle

American English, where a T that's surrounded  by vowel sounds is going to change to a D,  

çevrili bir T'nin D'ye dönüştüğü Amerikan İngilizcesi için gerçekten tipiktir, buna kanat

it's called a flapped T, and it just  rolls off your tongue in a smooth way.  

çırpan T denir ve dilinizden yumuşak bir şekilde yuvarlanır.

Whadayagot goin' on? Can you say it with me?  Whadayagot goin' on this weekend? Whadayagot goin'  

Neler oluyor? Benimle söyler misin? Bu hafta sonu ne var?

on this weekend? All right, let's go to our last  question. You doing anything fun this weekend?  

Bu hafta sonu neler var? Pekala, son  sorumuza geçelim . Bu hafta sonu eğlenceli bir şey yapıyor musun?

You doing anything fun this weekend? What's  happening at the beginning of this question? 

Bu hafta sonu eğlenceli bir şey yapıyor musun? Bu sorunun başında neler oluyor?

Should there be another word? Yes. Are you doing  anything fun this weekend? Are you? But the word  

Başka bir kelime olmalı mı? Evet. Bu hafta sonu eğlenceli bir şeyler yapıyor musunuz? Sen? Ama kelime

are, it's on vacation. It's just gone somewhere,  so we're going to start this question with the  

, tatilde. Sadece bir yere gitti, bu yüzden bu soruya

word you. You doing anything fun this weekend?  It makes the question seem a little more casual  

siz kelimesiyle başlayacağız. Bu hafta sonu eğlenceli bir şey yapıyor musun? Bu, soruyu biraz daha gündelik

and less like an interrogation, or like  you're asking someone out on a date. It's  

ve bir sorgulamaya veya birine çıkma teklif ediyormuşsunuz gibi gösterir. Bu

just a casual question. You doing anything fun  this weekend? But we can reduce this question.  

sadece sıradan bir soru. Bu hafta sonu eğlenceli bir şey yapıyor musun ? Ama bu soruyu azaltabiliriz.

We're not going to reduce it an awful lot,  but we will hear this reduced a little bit. 

Bunu çok fazla azaltmayacağız, ancak bunun biraz azaldığını duyacağız.

When we say, "You doing anything fun?"  Instead, you're going to hear, ya  

"Eğlenceli bir şey mi yapıyorsun?" Bunun yerine, ya

doin', ya. The word you is reduced to ya. Ya  doin', listen to that G at the end. Ya doin',  

yapıyorsun, evet duyacaksınız. Sen kelimesi ya'ya indirgenmiştir. Yapıyorsun, sonundaki G'yi dinle. Yapıyorsun,

it's gone. It's also on vacation. Maybe it's on  vacation with the word are. Let's say, "Ya doin'  

gitti. Ayrıca tatilde. Belki are kelimesiyle tatildedir. Diyelim ki "

anything fun this weekend?" Ya  doin', that's the main reduction  

Bu hafta sonu eğlenceli bir şey yapıyor musunuz?" Evet,

that's going to happen in this question? Ya  doin' anything fun this weekend? Ya doin'...  

bu soruda gerçekleşecek olan ana azalma bu mu? Bu hafta sonu eğlenceli bir şeyler yapıyor musunuz? Yapıyorsun...

Try to say that with me. Ya doin' anything fun  this weekend? Ya doin' anything fun this weekend? 

Bunu benimle birlikte söylemeye çalış. Bu hafta sonu eğlenceli bir şeyler yapıyor musunuz ? Bu hafta sonu eğlenceli bir şey yapıyor musun?

All right, let's go on to some other common things  that you will hear in these types of small talk,  

Pekala, bu tür havadan sudan sohbetlerde,

easy casual conversations. If someone tells  you about their weekend plans, and it sounds  

rahat rahat sohbetlerde duyacağınız diğer bazı genel şeylere geçelim. Birisi size hafta sonu planlarından bahsederse ve bu kulağa

interesting or fun, how can you reply?  You might say, "That sounds like fun." Or,  

ilginç veya eğlenceli geliyorsa, nasıl cevap verebilirsiniz? "Kulağa eğlenceli geliyor" diyebilirsiniz. Veya

"How interesting." Or just simply, "Nice." If that  person is doing nothing, they're just sitting at  

"Ne kadar ilginç." Ya da basitçe, "Güzel." Bu kişi hiçbir şey yapmıyorsa, sadece

home, maybe they're going to binge watch some  TV and stay in. Well, sometimes it's nice to  

evde oturuyordur, belki art arda biraz TV izleyecek ve evde kalacaklardır. Pekala, bazen

still say some being positive in response, so you  might say, "Sometimes it's nice to do nothing." 

yanıt olarak hala olumlu şeyler söylemek güzeldir, bu nedenle , "Bazen" diyebilirsiniz. hiçbir şey yapmamak güzel."

And that's true, especially if you've been  doing a lot, sometimes it's nice just to stay in  

Ve bu doğru, özellikle çok iş yapıyorsanız, bazen

and relax for the weekend. So you might  say, "Sometimes it's nice to do nothing."  

hafta sonu   evde kalıp dinlenmek güzeldir. Yani "Bazen hiçbir şey yapmamak güzeldir" diyebilirsiniz.

Right, before we practice our sample conversation  together, what can you say at the end?  

Tamam, örnek konuşmamızı birlikte uygulamadan önce , sonunda ne söyleyebilirsin?

Well, if you're talking about weekend plans, it  is before the weekend, so you could just say,  

Pekala, hafta sonu planlarından bahsediyorsan, hafta sonundan öncedir, yani

"Have a good weekend." Or, "Enjoy your weekend."  Simple, great way to end the conversation.  

"İyi hafta sonları" diyebilirsin. Veya "Hafta sonunun tadını çıkar." Sohbeti bitirmenin basit, harika bir yolu.

All right, let's take a deep breath. Are  you ready to put all of this together? 

Pekala, derin bir nefes alalım. Tüm bunları bir araya getirmeye hazır mısınız?

What I would like you to do is first, I would  like you to listen to sample conversation.  

Öncelikle sizden örnek sohbeti dinlemenizi istiyorum. Gerçekleşen

Think about the different parts that  are happening. You're going to hear  

farklı bölümleri düşünün .

our key beautiful question. What about you? How  about you? You're going to also hear some of the  

Anahtar güzel sorumuzu duyacaksınız. Senden ne haber? Peki ya sen ? Ayrıca

key vocabulary that we talked about, and also just  some of the questions, the introductory questions,  

konuştuğumuz  bazı temel sözcükleri ve ayrıca giriş sorularından bazılarını da duyacaksınız,

what are you got going on this weekend? Great.  Things like that, that we'll put together. And  

bu hafta sonu neler var? Harika. Bir araya getireceğimiz böyle şeyler. Ve

then I'm going to put some pauses and it's going  to be your turn to have the conversation with me.  

sonra biraz ara vereceğim ve benimle konuşma sırası size gelecek.

First, let's watch the conversation sample. "Hey, what you up to this weekend?" 

Öncelikle konuşma örneğini izleyelim. "Hey, bu hafta sonu ne yapıyorsun?"

"Nothing much. I'm just going to stay in  and catch up on some chores on Saturday.  

"Pek bir şey yok. Sadece evde kalıp Cumartesi günü bazı işleri halledeceğim.

But on Sunday, I'm going to meet up  with some of my friends for brunch." 

Ama Pazar günü bazı arkadaşlarımla brunch için buluşacağım."

"That sounds fun. Where's  your favorite brunch spot?" 

"Kulağa eğlenceli geliyor. En sevdiğiniz brunch yeri neresi?"

"I usually go to Sunny Morning Cafe. What about  you? What have you got going on this weekend?" 

"Genellikle Sunny Morning Cafe'ye giderim. Peki ya sen? Bu hafta sonu neler yapıyorsun?"

"I'm a homebody, so I'll probably  just read a book in my hammock." 

"Ben bir ev kadınıyım, bu yüzden muhtemelen hamakta kitap okuyacağım."

"That sounds nice. Well, have a  good weekend. Enjoy your book." 

"Kulağa hoş geliyor. İyi hafta sonları. Kitabınızın tadını çıkarın."

"Thanks. You too. Have good weekend." All right. Are you ready to take this to  

"Teşekkürler. Sana da. İyi hafta sonları." Elbette. Bunu bir sonraki aşamaya taşımaya   hazır mısınız

the next level? I'm going to be asking  you a question and then pausing and I  

? Size bir soru soracağım ve sonra duraklayacağım ve

would like you to reply in that pause. Take  a moment. Tell me about your weekend plans.  

bu duraklamada yanıt vermenizi istiyorum. Bir dakika ayırmak. Bana hafta sonu planlarından bahset.

You can do it. Let's go. Hey,  what are you up to this weekend?  

Bunu yapabilirsin. Hadi gidelim. Hey, bu hafta sonu ne yapıyorsun?

How interesting? How often do you do that?  

Ne kadar ilginç? Ne sıklıkla bunu yapıyorsun?

Me? I'll probably go hiking since  the weather's going to be so warm.  

Ben? Hava çok sıcak olacağı için muhtemelen yürüyüşe çıkacağım.

Well, nice talking to you. Have a good weekend.  Well, how did you do? If you would like you can go  

Seninle konuşmak güzeldi. İyi hafta sonları. Nasıl yaptın? İsterseniz

back and practice that little sample conversation.  You can take a deep breath, enjoy yourself. 

geri dönebilir ve o küçük örnek sohbeti uygulayabilirsiniz. Derin bir nefes alabilir, keyfini çıkarabilirsiniz.

That's part of learning English, is I want  you to enjoy the process. Enjoy the journey.  

İngilizce öğrenmenin bir parçası da bu, süreçten keyif almanızı istiyorum. Yolculuğun tadını çıkarın. Dışarıda yemek yeme ve restoranlar hakkında

Let's start with some common questions for talking  about eating out and restaurants. Since the  

konuşmak için sık sorulan bazı sorularla başlayalım .

pandemic began, a lot of restaurants have changed  their service model, so these questions will  

Pandemi başladığından beri birçok restoran hizmet modelini değiştirdi, bu nedenle bu sorular

cover eating in a restaurant, but also ordering  food to go. I hope that these will help you in  

bir restoranda yemek yemenin yanı sıra paket yemek siparişi vermeyi de kapsayacak . Umarım bunlar,

any situation that you're in. Let's start with  our first question. Do you want to eat out? This  

içinde bulunduğunuz herhangi bir durumda size yardımcı olur. İlk sorumuzla başlayalım. Dışarıda yemek ister misin? Bu

phrasal verb to eat out means at a restaurant? We don't often say, do you want to go to a  

deyimsel fiil, dışarıda yemek yemek anlamına mı geliyor? Bir restorana   gitmek ister misin

restaurant? Do you want to eat at a restaurant? We  just say, eat out. Do you want to eat out? But we  

? Bir restoranda yemek yemek ister misin? Sadece dışarıda yiyin diyoruz. Dışarıda yemek ister misin? Ancak

often reduce this question to sound a little more  comfortable and casual, Ya wanna eat out? Ya is  

bu soruyu biraz daha rahat ve rahat olacak şekilde azaltıyoruz, Ya dışarıda yemek ister misin? Sen

you, you want to eat out? Ya wanna eat out? We've  dropped the question word completely, do. Just ya,  

sen, dışarıda yemek ister misin? Dışarıda yemek ister misin? Soru kelimesini tamamen kaldırdık, yap. Sadece ya,

ya and then we have reduced want to, to become  wanna. This is a common reduction in English.  

ya ve sonra istemeyi, istemek için azalttık . Bu, İngilizcede yaygın bir azalmadır.

Can you say question with me? Ya wanna eat out?  Ya wanna eat out? Or we could cut off that first  

benimle soru sorarmısın Dışarıda yemek ister misin? Dışarıda yemek ister misin? Ya da o ilk

word, ya, completely and just say, wanna eat out? Ask it with me. Wanna eat out? Great. Then you  

kelime olan evet kelimesini tamamen kesip sadece, dışarıda yemek ister misin? Benimle birlikte sor. Dışarıda yemek ister misin? Harika. O zaman

might ask, where do you want to go? Where do you  want to go? But do you think we say it clearly  

nereye gitmek istediğinizi sorabilirsiniz. Nereye gitmek istersin? Ama bunu böyle açıkça söylediğimizi düşünüyor musunuz

like this? Unfortunately, not. Instead, you could  say, "Where ya wanna go?" Where ya wanna go?  

? Ne yazık ki değil. Bunun yerine "Nereye gitmek istersin?" diyebilirsin. nereye gitmek istersin

This is a similar reduction to our first question.  You becomes ya and want to becomes wanna. Where  

Bu, ilk sorumuza benzer bir indirgemedir. Sen sen olursun ve istemek, istemek olur. Nereye

ya wanna go? Where ya wanna go? Where ya wanna go?  Should we order pick up? Should we order pick up? 

gitmek istersin? nereye gitmek istersin nereye gitmek istersin Gelip sipariş vermeli miyiz? Gelip sipariş vermeli miyiz?

I want to let you know that in the US  there are a lot of terms that are used for  

ABD'de, restoranda yemek yemediğiniz fikri için kullanılan pek çok terim olduğunu bilmenizi isterim

this idea that you're not eating in the  restaurant. You're ordering food, but then you  

. Yemek siparişi veriyorsunuz ama sonra

get the food and you take it somewhere else. Maybe  you take it back home, or you take it to a park.  

yemeği alıp başka bir yere götürüyorsunuz. Belki onu eve götürürsünüz veya bir parka götürürsünüz.

We could use a couple different phrases and  it's just your personal preference. For me,  

Birkaç farklı kelime öbeği kullanabiliriz ve bu yalnızca sizin kişisel tercihinizdir. Benim için,

I say, pick up. Do you want to order pick up? Do  you want to get pick up? But you could also say,  

Alın diyorum. Gelip sipariş vermek ister misiniz? Teslim almak istiyor musunuz? Ama şunu da söyleyebilirsiniz:

should we order take out? Should we order  carry out? Should we order take away? 

gelelim mi? Yürütülmesini emretmeli miyiz ? Gel-al siparişi vermeli miyiz?

A lot of different phrases and you are  going to hear these all around the US,  

Pek çok farklı kelime öbeği ve bunları ABD'nin her yerinde duyacaksınız,

so it's just your choice what you'd like to use.  Another fun question to ask what someone would  

yani ne kullanmak istediğiniz tamamen sizin seçiminiz. Birinin ne yemek isteyeceğini sormanın bir başka eğlenceli sorusu da

like to eat is, what are you in the mood for?  What are you in the mood for? Don't deny it,  

, canınız ne durumda? Ne yapma modundasın? Bunu inkar etmeyin,

sometimes in your heart you're just in the mood  for comfort food, something that's heavy and  

bazen kalbinizde rahat yemek yeme havasındasınızdır, bu ağır ve zengin bir şeydir

rich and reminds you of a cozy, warm time in  your childhood. Maybe it's not very healthy,  

ve size çocukluğunuzdaki rahat, sıcak bir zamanı hatırlatır . Belki çok sağlıklı değil,

but you're in the mood for comfort food, or  maybe you're in the mood for something light.  

ama rahat yemek yeme havasındasınız veya belki hafif bir şeyler yeme havasındasınız.

You want a salad or sushi, something light. This idea of what are you feeling like  

Salata ya da suşi, hafif bir şeyler istiyorsun. Ne hissettiğinle

you want to eat? But we often reduce  this question and instead of saying,  

yemek yemek istediğine dair bu fikir? Ancak genellikle bu soruyu kısaltırız ve "

what are you in the mood for? We might say,  whatcha in the mood for? Whatcha, whatcha  

Ne modundasın?" demek yerine,   demek isteriz. Şunu söyleyebiliriz, ne havasındasınız? Ne, ne   ne

is what are you... Whatcha in the mood  for? Here, the word you has been reduced to  

yapıyorsun... Havanda ne var? Burada, siz kelimesi   cha'ya indirgenmiştir

cha. Cha, this is extremely common in spoken  English that the word you gets changed up in  

. Cha, bu konuşma İngilizcesinde son derece yaygın olan bir kelimedir

a lot of ways. We already talked about one of  those, ya, and this is another, cha. Whatcha  

pek çok şekilde değiştirilir. Bunlardan biri hakkında zaten konuştuk , evet ve bu başka bir şey, cha. Neyin

in the mood for? Whatcha in the mood for? Or we could reduce this even further. Wha'ya  

havasındasın? Havanda ne var? Ya da bunu daha da azaltabiliriz. Ne ne

in the mood for? Wha’ya in the mood for? This is  extremely reduced, but notice what's happening.  

havasındasın? Ne havasındasın? Bu son derece azaldı, ancak ne olduğuna dikkat edin.

What are you in the mood for? The word R is gone  and the word you has been reduced to ya, so when  

Ne yapma modundasın? R kelimesi gitti ve you kelimesi ya'ya indirgendi, bu yüzden

we link together, what and you, super fast.  Wha’ya in the mood for? Wha'ya in the mood for?  

birbirimize bağlandığımızda, ne ve sen, süper hızlı. Ne havasındasın? Ne havasındasın?

You don't want to say this reduction slowly.  Wha'ya in the mood for? Now, we can say it like  

Bu azalmayı yavaş yavaş söylemek istemezsiniz. Ne havasındasın? Şimdi,

that to practice for this lesson, but when  this is in daily conversation, it's really  

bu ders için pratik yapmak için böyle söyleyebiliriz, ancak bu günlük konuşmada gerçekten

fast. That's the purpose of a reduction. Do you think you could say this with me  

hızlıdır. İndirimin amacı bu. Bunu benimle gerçekten hızlı bir şekilde söyleyebileceğini düşünüyor musun

really fast? Wha'ya in the mood for? Wha'ya  in the mood for? Wha'ya in the mood for?  

? Ne havasındasın? Havasında ne var? Ne havasındasın?

Great. All right. Let's talk about some common  answers to these questions so that you can be  

Harika. Elbette. Hazırlıklı ve hazır olabilmeniz için bu soruların bazı yaygın yanıtları hakkında konuşalım

prepared and ready. When someone asks you, "Wha'ya  in the mood for?" You might say, "Let's order in.  

. Biri size "Ne havasındasın?" diye sorduğunda "Sipariş verelim.

How about..." Some option. How about pizza? Let's  order in. This is another phrase for talking about  

Peki ya..." diyebilirsiniz. Peki ya pizzaya ne dersin? Hadi sipariş verelim. Bu,

bringing the food back to your house. You  don't want to get all ready and then go to the  

yiyecekleri evinize geri getirmekle ilgili başka bir ifadedir. Tamamen hazırlanıp ardından restorana gitmek istemezsiniz

restaurant, or maybe you don't feel comfortable  doing that. You might just say, "Let's order in.  

veya belki bunu yaparken kendinizi rahat hissetmiyorsunuzdur . "Hadi sipariş verelim.

How about pizza?" This expression, how  about, is a great way to give a suggestion. 

Pizzaya ne dersin?" diyebilirsiniz. Bu ifade, nasıl , bir öneride bulunmanın harika bir yoludur.

This is excellent in professional situations.  "Hey, how about if we try this marketing plan?"  

Bu, profesyonel durumlarda mükemmeldir. "Hey, bu pazarlama planını denesek nasıl olur?"

Or, it's great for informal situations to give  a suggestion about something you want to eat.  

Veya yemek istediğiniz bir şey hakkında öneride bulunmak gayri resmi durumlar için harikadır.

"How about pizza? What do you think about that?"  Sometimes this question is reduced and it sounds  

"Pizzaya ne dersin? Bunun hakkında ne düşünüyorsun?" Bazen bu soru kısaltılır ve kulağa

like this. How 'bout pizza? How 'bout pizza?  The first A in the word about is gone. It's  

şu şekilde gelir. Pizzaya ne dersin? Pizzaya ne dersin? Hakkında kelimesindeki ilk A gitmiş.

just missing. We say, "How 'bout pizza?" Can  you say that reduction quickly with me? How  

Sadece eksik. "Pizzaya ne dersin?" Bu azalmayı benimle hızlı bir şekilde söyleyebilir misiniz?

'bout pizza? How 'bout pizza? Great. Or you could  say, "I'm feeling tacos. Does that sound good?" 

Pizzaya ne dersin? Pizzaya ne dersin? Harika. Veya "Taco hissediyorum. Kulağa hoş geliyor mu?" diyebilirsiniz. Fikrini

You're giving your opinion. You'd like to eat  tacos, but you also want to know what the other  

söylüyorsun. Taco yemek istiyorsunuz ama aynı zamanda diğer

person wants, so you use a great question. Does  that sound good? But we often reduce this a lot.  

kişinin ne istediğini de bilmek istiyorsunuz, bu yüzden harika bir soru kullanıyorsunuz. Kulağa iyi geliyor mu? Ama çoğu zaman bunu çok azaltıyoruz.

Let's take a look at the first reduction. You  might say, "I'm feelin'..." cutting off that G,  

İlk indirime bir göz atalım. "I'm feel..." diyebilirsin, o G'yi keserek,

"I'm feelin' tacos. How'zat sound?" How'zat sound?  Instead of how does that sound? You can say,  

"Tacos hissediyorum. Sesin nasıl?" Ses nasıl? Kulağa nasıl geliyor? Söyleyebilirsin,

how'zat sound? How'zat sound? Can you say that  quickly with me? I'm feelin' tacos. How'zat sound?  

kulağa nasıl geliyor? Ses nasıl? Bunu benimle hızlı bir şekilde söyleyebilir misin? Taco hissediyorum. Ses nasıl?

I'm feelin' tacos. How'zat sound? Great. We can also reduce it and  

Taco hissediyorum. Ses nasıl? Harika. Ayrıca azaltabilir ve

switch it up a little bit. I'm feelin'  tacos. Zat sound okay? I'm feeling tacos,  

biraz değiştirebiliriz. Taco hissediyorum. Ses iyi mi? Taco hissediyorum,

that's what I want, but I want to know your  opinion. Does that sound okay? Reduces to,  

istediğim bu, ancak fikrinizi öğrenmek istiyorum . Kulağa hoş geliyor mu? Azaltır,

zat sound okay? Does that becomes zat. Zat sound  okay? Zat sound okay? Can you say it with me?  

zat sesi tamam mı? Bu zat olur mu? Ses iyi mi ? Ses iyi mi? Benimle söyler misin?

I'm feelin' tacos. Zat sound okay? Great question.  Because a lot of restaurants have changed over the  

Taco hissediyorum. Ses iyi mi? Harika soru. Geçen yıl birçok restoran değiştiğinden

last year, and you never know when a restaurant  might be closed, it's a good question to ask,  

ve bir restoranın ne zaman kapanacağını asla bilemeyeceğiniz için,

"Is Ted's Cafe open? I would love to go there." Is, some restaurant, open? I would love to go  

"Ted's Cafe açık mı? Oraya gitmeyi çok isterim." Bir restoran açık mı? Oraya gitmeyi çok isterim

there. There is a little way that we can  reduce this question. Take a look at this.  

. Bu soruyu azaltmanın küçük bir yolu var . Şuna bir bak.

Is Ted's Cafe open? I would love to go there. The  word would becomes I'd. I would, I'd. You can say,  

Ted'in Kafesi açık mı? Oraya gitmeyi çok isterim. Kelime, I'ye dönüşür. Yapardım, yapardım.

"Is Ted's Cafe open? I'd love to go there."  Can you say it with me? Is Ted's Cafe open?  

"Ted's Cafe açık mı? Oraya gitmeyi çok isterim." diyebilirsiniz. Benimle söyler misin? Ted'in Kafesi açık mı?

I'd love to go there. Great. In the US,  a lot of restaurants are having outdoor  

oraya gitmeyi çok isterim Harika. ABD'de birçok restoranın açık havada

seating. You could say, "Let's go to Louis'..."  a restaurant named Louis, "Let's go to Louis' and  

oturma alanı vardır. Louis adlı bir restorana "Hadi Louis'e gidelim..." diyebilirsiniz , "Hadi Louis'e gidelim ve

eat lunch on their patio." Eat lunch on  their patio. This is an outdoor dining area. 

verandalarında öğle yemeği yiyelim." Öğle yemeğini verandalarında yiyin . Burası bir açık hava yemek alanı.

It's really nice when restaurants have this,  because sometimes you don't feel like eating  

Restoranlarda buna sahip olmak gerçekten güzel, çünkü bazen evde yemek yemek istemezsiniz

at home, but especially with kids, if you don't  feel like confining them inside a restaurant,  

, ama özellikle çocuklarla, onları bir restoranın içine hapsetmek istemiyorsanız

or maybe you don't feel comfortable doing that. If  a restaurant has a patio, it's much more informal  

veya belki bunu yaparken kendinizi rahat hissetmiyorsanız. Bir restoranın verandası varsa, bu çok daha gayri resmi bir

feeling. And it's a nice spur of the moment thing  to do. A great expression that you can use is,  

duygudur. Ve bu, yapılacak güzel bir anlık harekettir . Kullanabileceğiniz harika bir ifade,

let's grab a bite at Louis'. Let's grab a  bite at Ted's Cafe. To grab a bite is usually  

Louis'den bir şeyler atıştıralım. Ted's Cafe'de bir şeyler yiyelim. Bir şeyler atıştırmak genellikle

a quick meal. It might be lunch. Usually  it's not dinner because it's pretty quick,  

hızlı bir yemektir. Öğle yemeği olabilir. Oldukça hızlı olduğu için genellikle akşam yemeği değildir,

but it might just be a short experience. It's not a long dinner. It's  

ancak kısa bir deneyim olabilir. Uzun bir akşam yemeği değil. Bu

not a big to do. Let's grab a bite at  Ted's Cafe, because I have to go to s 

Vanessa: To do.  

yapılacak büyük bir şey değil. Ted's Cafe'de bir şeyler atıştıralım, çünkü benim şuraya gitmem gerekiyor:

Vanessa: Yapmak için.

Let's grab a bite at Ted's Cafe because I have to  go somewhere later. Let's grab a bite at somewhere  

Ted's Cafe'de bir şeyler atıştıralım çünkü daha sonra bir yere gitmem gerekiyor. Başka bir yerde   bir şeyler atıştıralım

else. Can you say that with me? Let's grab a bite  at Ted's Cafe. Let's grab a bite. Our final answer  

. Bunu benimle söyler misin? Ted's Cafe'de bir şeyler atıştıralım. Hadi bir şeyler atıştıralım.

to the question what you want to eat is I know  a place or I know a spot that has great pasta.  

Ne yemek istersiniz sorusuna son cevabımız, bir yer biliyorum veya harika makarnası olan bir yer biliyorum.

I know a place that has great pizza. I know a  place. You could leave this simple and just say,  

Harika pizzası olan bir yer biliyorum. Bir yer biliyorum. Bunu basit bırakıp,

I know a place. Come with me. But if you want to  be a little less mysterious, you could just say,  

Bir yer biliyorum diyebilirsiniz. Benimle gel. Ama biraz daha az gizemli olmak istiyorsanız,   harika

oh, I know a place that has great pasta. Come with  me and you've got to try it. Okay. This is kind of  

makarnası olan bir yer biliyorum. Benimle gel ve denemelisin. Tamam aşkım. Bu,

maybe an unknown restaurant location that not many  people know about, and it's a great phrase to use.  

belki pek çok kişinin bilmediği bilinmeyen bir restoran konumudur ve kullanması harika bir ifadedir.

Oh, I know a place that you're going to love. Excellent. Are you ready to practice these? First,  

Oh, bayılacağın bir yer biliyorum. Harika. Bunları uygulamaya hazır mısınız? Öncelikle,

I would like you to watch this sample conversation  between my husband and I as we talk about where we  

kocamla aramızda nerede

want to eat, what we want to eat. Think about  those phrases. Notice the phrases that we use.  

yemek istediğimiz, ne yemek istediğimiz konusunda konuştuğumuz bu örnek sohbeti izlemenizi istiyorum. Bu ifadeleri düşünün. Kullandığımız ifadelere dikkat edin.

And then after that, you're going to have a  chance to speak out loud and practice it yourself.  

Ardından, yüksek sesle konuşma ve kendi kendinize pratik yapma şansınız olacak.

Let's watch the sample conversation.  Hey, you want to grab lunch? 

Örnek sohbeti izleyelim. Hey, öğle yemeği yemek ister misin?

Dan: Sure. But I only have time for a quick  

Dan: Elbette. Ama futbol maçımdan önce sadece hızlı bir ısırık için zamanım var

bite before my soccer game. What sounds good? Vanessa: 

. Kulağa hoş gelen nedir? Vanessa:

Hmm. How about pasta? Dan: 

Hmm. Makarnaya ne dersin? Dan:

That sounds great. How about I call it in, you  pick it up, and we'll picnic in the park before  

Kulağa harika geliyor. Ben arayayım, sen al ve oyunum başlamadan önce parkta piknik yapalım

my game starts. Vanessa: 

. Vanessa:

That sounds great. I know a place that's close  by and has great tomato sauce. All right.  

Kulağa harika geliyor. Yakınlarda harika domates sosu olan bir yer biliyorum. Elbette.

Now it's your turn. I want you to use  these phrases that you've learned.  

Şimdi senin sıran. Öğrendiğiniz bu ifadeleri kullanmanızı istiyorum.

I'm going to ask you a question. We're going  to have a little conversation together.  

Sana bir soru soracağım. Birlikte biraz sohbet edeceğiz.

It's your chance to speak out loud. So  I'm going to ask a question and pause,  

Yüksek sesle konuşma şansın. Bu yüzden bir soru soracağım ve duraksayacağım,

wait for your answer. No matter where you are  around the world, I will be listening to you.  

cevabınızı bekleyeceğim. Dünyanın neresinde olursanız olun, sizi dinliyor olacağım.

So please take this opportunity to speak and  use what you've learned. If you need to repeat  

Bu yüzden lütfen bu fırsatı konuşmak ve öğrendiklerinizi kullanmak için kullanın.

this section again and again, do that. It's  a great way to gain confidence as you speak.  

Bu bölümü tekrar   tekrarlamanız gerekirse bunu yapın. Konuşurken güven kazanmanın harika bir yolu.

Are you ready? Hey, I'm hungry. Let's  grab lunch. What's you in the mood for? 

Hazır mısın? Acıktım. Öğle yemeği yiyelim. Ne havasındasın? Kulağa

Oh, that sounds good. Do you know a good place?  

hoş geliyor. İyi bir yer biliyor musun? Kulağa

Oh, that sounds good. You want to eat there or get  takeout? Great. Let's go. Well, how did you do? Do  

hoş geliyor. Orada yemek mi yoksa paket servis mi yemek istersiniz? Harika. Hadi gidelim. Nasıl yaptın?

you feel a little more confident discussing dining  options and talking about eating out? I hope so.  

Yemek seçeneklerini tartışırken ve dışarıda yemek yemek hakkında konuşurken kendinize biraz daha güveniyor musunuz? Umarım.

In this lesson, we're going to talk about  some common questions to ask about vacations,  

Bu derste, tatiller hakkında sorulacak bazı yaygın sorular,

some common responses, and then you'll have a  chance to practice this with me. Are you ready?  

bazı yaygın yanıtlar hakkında konuşacağız ve ardından bunu benimle pratik yapma şansınız olacak. Hazır mısın?

I know that vacation this year looks a little bit  different than most years because of well, this  

Bu yılki tatilin çoğu yıldan biraz farklı göründüğünü biliyorum çünkü

virus that we have going around. So it's  going to be a little bit different than  

etrafımızda dolaşan bu virüs yüzünden. Bu yüzden,

usual talking about vacation. Let's first talk  about some common questions and how to pronounce  

her zamanki tatil hakkında konuşmaktan biraz farklı olacak. Öncelikle bazı sık sorulan sorulardan ve

those naturally in English. Do you have plans to  go anywhere this summer? Okay. This question is  

bunların İngilizce'de doğal bir şekilde nasıl telaffuz edildiğinden bahsedelim. Bu yaz herhangi bir yere gitme planınız var mı? Tamam aşkım. Bu soru

fine. You could use this full question. Do  you have plans to go anywhere this summer? 

uygundur. Bu tam soruyu kullanabilirsiniz. Bu yaz herhangi bir yere gitme planınız var mı?

Okay. But there are a couple different ways to  either reduce or slightly change this question  

Tamam aşkım. Ancak bu soruyu azaltmanın veya biraz değiştirmenin

that are a little bit more natural.  Where you going this summer? Where ya,  

biraz daha doğal olan birkaç farklı yolu vardır. Bu yaz nereye gidiyorsun? Nereye gidiyorsun,

which is you, going', dropping the G. Where you  going this summer? Where ya goin' this summer?  

hangisisin', G'yi bırakıyorsun. Bu yaz nereye gidiyorsun? Bu yaz nereye gidiyorsun?

Or we could say what you got going on this summer?  Whatcha is what plus you. You becomes cha. Whatcha  

Ya da bu yaz neler yapıyorsun diyebilir miyiz? Whatcha ne artı sen. Cha olursun. Neler

got going on? Again, we're dropping the G,  but we're using a great phrasal verb. Going,  

oluyor? Yine, G'yi bırakıyoruz, ancak harika bir fiil öbeği kullanıyoruz. Gidiyor,

going on. What's going on? If you go into a  room and it's an absolute mess, you might use  

devam ediyor. Neler oluyor? Bir odaya girerseniz ve oda tam bir karmaşaysa,

this phrasal verb and say, what is goin' on here?  But you can use this also for vacation and say,  

bu deyimsel fiili kullanabilir ve "burada neler oluyor?" diyebilirsiniz. Ancak bunu tatil için de kullanabilir ve

what do you have going on this summer? Or  reduced, whatcha got goin' on this summer? And  

bu yaz neler var? Veya azaltılmış, bu yaz neler oluyor? Ve

it simply means what are your plans this summer? What you got going on this summer? So if someone  

bu, bu yaz planlarınızın ne olduğu anlamına geliyor? Bu yaz neler yapıyorsun? Yani birisi size

asks you this, you know that they're asking about  your vacation plans. Whatcha got goin' on this  

bunu sorarsa tatil planlarınızı sorduğunu bilirsiniz. Bu yaz neler oluyor

summer? Another common question is, are you doing  anything fun for vacation? But we don't often say  

? Diğer bir yaygın soru da, tatil için eğlenceli bir şey yapıyor musunuz? Ama çoğu zaman

it as clearly as this, unfortunately, right? Are  you doing anything fun for vacation becomes you  

bu kadar net söylemiyoruz maalesef, değil mi? Tatil için eğlenceli bir şey yapıyor musunuz,

doing anything fun for vacation? Look at what's  happening at the beginning of this question.  

tatil için eğlenceli bir şey yapıyor oluyor musunuz? Bu sorunun başında neler olduğuna bakın.

Y'. What happened to the verb are? Are you doing?  It's completely gone. Maybe it's also on vacation.  

Y'. are fiiline ne oldu? Yapıyor musun? Tamamen gitti. Belki o da tatildedir.

So we're going to start this question with just  you which is reduced to Y'. Do you see how we  

Yani bu soruya sadece Y' ile indirgenmiş olarak sizinle başlayacağız. Siz

reduce the word you in a lot of ways? Whatcha  got going on? Or Y'doing. Y'doin'. We're dropping  

kelimesini birçok yönden nasıl azalttığımızı görüyor musunuz? Neler oluyor? Ya da yapıyorsun. Yapıyorsun.

that G again. Y'doin'nything fun? Something  interesting happens at the beginning of the word  

G'yi tekrar düşürüyoruz. Eğlenceli bir şey yapıyor musun? any kelimesinin başında ilginç bir şey olur

anything. Y'doin'nything fun? We link together doing, because  

. Eğlenceli bir şey yapıyor musun? Yaparak birbirine bağlarız, çünkü

we're going to drop the G. It ends with the sound,  nn, the n sound. And then the next word, anything,  

G'yi bırakacağız. Bu, nn, n sesiyle biter. Ve sonra bir sonraki kelime, herhangi bir şey,

we sometimes drop the a and we're going to push  those two together because there's two n sounds  

bazen a'yı bırakırız ve bu ikisini birlikte iteriz çünkü yan yana iki n sesi vardır

side by side. Y'doin'nything, doing'nything fun?  Y'doin'nything? This is one of the reasons why  

. Bir şey mi yapıyorsun, eğlenceli bir şey mi yapıyorsun? Bir şey yapıyor musun? Bu,

English sounds quite fast to English learners. If  you watch a TV show and you say, what in the world  

İngilizce'nin İngilizce öğrenenlere oldukça hızlı gelmesinin nedenlerinden biridir. Bir TV programı izlerseniz ve az önce ne

did they just say? I have no idea. Well, it's  because of these dropping linkings. This is quite  

dediler diye sorarsanız? Hiçbir fikrim yok. Bunun nedeni  bu düşen bağlantılar. Bu,

common in spoken English. So you can say this  question with me. Are you ready? Y'doin'nything  

konuşma İngilizcesinde oldukça yaygındır. Yani bu soruyu benimle birlikte söyleyebilirsin. Hazır mısın?

fun for vacation? Y'doin'nything fun for vacation?  Let's go to our next question. Where are you  

Tatil için eğlenceli bir şey yapıyor musunuz? Tatil için eğlenceli bir şey yapıyor musun? Bir sonraki sorumuza geçelim.

headed for vacation? Where are you headed for  vacation? This question is very clear the way I  

Tatile   nereye gidiyorsunuz? Tatil için nereye gidiyorsunuz ? Bu soru, az önce söylediğim şekilde çok açık

just said it, but it uses a wonderful verb headed. This is, yes, your head, but it's talking about  

, ancak başlı harika bir fiil kullanıyor. Bu, evet, kafanız, ancak

the direction that you're going. Some place that  you're going to visit. So if you get a call from  

gittiğiniz yönden bahsediyor. Ziyaret edeceğiniz bir yer. Yani, annenizden   bir telefon alırsanız

your mom and she says, where are you going? You  could say, I'm headed to the store. This means  

ve o, nereye gidiyorsunuz? Mağazaya gidiyorum diyebilirsiniz. Bu,

that's the direction that you're going. You are  on your way to the store. But we can reduce this  

gideceğiniz yönün bu olduğu anlamına gelir. Mağazaya gidiyorsunuz. Ancak bunu

a little bit and say, where ya, does that sound  familiar? Where ya headed for vacation? Where  

biraz azaltabilir ve "neredesiniz, bu tanıdık geliyor mu?" Tatil için nereye gidiyorsun?

ya headed for vacation? We could substitute  the end of this for vacation and just say,  

Tatil için nereye gidiyorsunuz? Bunun sonunu tatille değiştirebilir ve sadece

where are you headed this summer? Where ya headed  this summer? Where ya headed this summer? Do you  

bu yaz nereye gidiyorsun? Bu yaz nereye gidiyorsunuz? Bu yaz nereye gidiyorsun? İngilizcede

notice that a great way to sound a little bit  more fluent in English is to reduce the word you? 

biraz daha akıcı konuşmanın harika bir yolunun siz kelimesini azaltmak olduğunu fark ettiniz mi?

We've talked about a couple different reductions,  but a very common one is ya. Where ya headed this  

Birkaç farklı indirimden bahsettik, ancak bunlardan biri çok yaygın. Bu   yaz nereye gidiyorsunuz

summer? Where ya headed for vacation? Great.  Before we go on to some common answers that  

? Tatil için nereye gidiyorsun? Harika.

you can use to answer these questions, let's  talk about something very important. The most  

Bu soruları yanıtlamak için kullanabileceğiniz bazı genel yanıtlara geçmeden önce, çok önemli bir konudan bahsedelim.

important conversation question you will ever know  is, what about you? How about you? We talked about  

Şimdiye kadar bileceğiniz en önemli konuşma sorusu , peki ya sen? Peki ya sen?

this in the part one video I made, speak with  me about your weekend plans. Well, these two  

Videonun birinci bölümünde bundan bahsetmiştik, benimle hafta sonu planlarınız hakkında konuşun. Peki, bu iki

questions are essential. If you don't remember  anything else from this video, please remember,  

soru çok önemlidir. Bu videodan başka bir şey hatırlamıyorsanız lütfen unutmayın,

what about you? How about you? We use these,  if you can imagine a ball. I'm holding the  

peki ya siz? Peki ya sen? Bir top hayal edebiliyorsanız, bunları kullanıyoruz.

conversation ball. And when I ask you, how  about you, boom, I pass the ball to you. It  

Konuşma topunu tutuyorum. Peki ya sen diye sorduğumda, bum, topu sana veriyorum.

is your turn to answer the same question. So if  you ask me, where are you headed for vacation? 

Aynı soruyu yanıtlama sırası sizde. Bana sorarsan, tatil için nereye gidiyorsun?

And I say, eh, not really anywhere. I'm staying  home. What about you? I pass the question back  

Ve diyorum ki, eh, gerçekten hiçbir yerde değil. Evde kalıyorum. Senden ne haber? Soruyu size geri iletiyorum

to you. This is a great way to continue a  conversation. So make sure that you keep that  

. Bu, bir sohbete devam etmenin harika bir yoludur . Bu nedenle, bunu

locked inside your memory, because we're going to  be using that a little bit later in this lesson  

belleğinizin içinde kilitli tuttuğunuzdan emin olun, çünkü bu derste biraz sonra

where you're going to use these conversation,  questions and answers to practice speaking with  

bu konuşmayı, soruları ve cevapları benimle konuşma pratiği yapmak için kullanacaksınız

me. All right, let's go to some common answers  to talk about our vacations, especially in this  

. Pekala, özellikle

world that we're living in this year. Because a  lot of us would love to go on vacation and see the  

bu yıl içinde yaşadığımız bu dünyada tatillerimiz hakkında konuşmak için bazı genel yanıtlara geçelim. Birçoğumuz tatile gitmeyi ve dünyayı görmeyi çok isteriz

world, but we probably needed to change our plans  a bit this summer, let's talk about some realistic  

, ancak muhtemelen bu yaz planlarımızı biraz değiştirmemiz gerekti, hadi

answers to these questions about where you headed  this summer, what you got going on for vacation.  

bu yaz nereye gittiğinize, neler olup bittiğine dair bazı gerçekçi yanıtlardan bahsedelim. tatil için.

Let's talk about some realistic answers.  I'd like to go to Europe, but I think  

Bazı gerçekçi cevaplar hakkında konuşalım. Avrupa'ya gitmek isterdim ama sanırım   bunun

I'll take a road trip around the US instead. This is using a great sentence construction, I'd  

yerine ABD'yi bir karayolu gezisine çıkaracağım. Bu harika bir cümle yapısı kullanıyor,

like to, but. So first we're talking about your  dream, the ideal dream, and then we're talking  

isterdim ama. Bu yüzden önce sizin hayalinizden, ideal rüyanızdan bahsediyoruz ve ardından

what you're really doing. I'd like to go to  Europe, but I think I'll go on a road trip around  

gerçekte ne yaptığınızdan bahsediyoruz. Avrupa'ya gitmek isterdim , ancak bunun yerine ABD çevresinde bir yolculuğa çıkacağımı düşünüyorum

the US instead. Or you could say, I'd like to go  to a family reunion, but we had to postpone it.  

. Ya da aile toplantısına gitmek isterdim ama ertelemek zorunda kaldık diyebilirsiniz.

Okay. The ideal is going to the family reunion,  getting together with all of your family members,  

Tamam aşkım. İdeal olan, aile birleşimine gitmek, tüm aile üyelerinizle bir araya gelmektir,

but the reality is that you had to postpone  it or delay it for another time. This is  

ancak gerçek şu ki, bunu ertelemek veya başka bir zamana ertelemek zorundaydınız.

the reality. I wish that I could go on a  cruise, but that's not happening right now,  

Gerçek bu. Keşke deniz yolculuğuna çıkabilseydim ama bu şu anda olmuyor,

so I guess I'll order a pizza and go to the pool.  Here again, we're talking about the dream and then  

bu yüzden pizza sipariş edip havuza gideceğim. Burada yine rüyadan bahsediyoruz ve sonra

you can make that reality special for you.  It doesn't need to be too disappointing,  

o gerçekliği sizin için özel kılabilirsiniz. Çok hayal kırıklığı yaratmasına gerek yok,

but it's not your dream, your ideal dream. I wish that I could go on a cruise,  

ama bu senin hayalin değil, ideal rüyan. Keşke deniz yolculuğuna çıkabilseydim,

but cruises aren't happening right now. I wish  that I could. That's a great introductory phrase.  

ancak şu anda gemi gezileri gerçekleşmiyor. Yapabilmeyi isterdim. Bu harika bir giriş cümlesi.

I wish that I could go to a music festival,  but it was canceled. So I guess I'll  

Keşke bir müzik festivaline gidebilseydim ama iptal oldu. O yüzden sanırım

make a playlist and listen to music and dance  in my backyard. I wish that I could, but  

bir oynatma listesi oluşturup arka bahçemde müzik dinleyip dans edeceğim . Keşke yapabilseydim ama bunun

this is what I'll do instead. All right, let's  go to our third phrase. I was going to take my  

yerine yapacağım şey bu. Pekala, üçüncü ifademize geçelim.

family to New York, but I think we'll go camping  instead. Using this phrase, I was going to,  

Ailemi New York'a götürecektim ama sanırım onun yerine kampa gideceğiz . Bu ifadeyi kullanarak, yapacaktım,

talks about a plan that you had, usually a  real plan that you had. It's not just a dream.  

sahip olduğunuz bir plandan bahseder, genellikle sahip olduğunuz gerçek bir plandan. Bu sadece bir rüya değil.

It's a plan that you had and then you needed to  change it. I was going to take my family to New  

Bu, sahip olduğunuz ve sonra onu değiştirmeniz gereken bir plandır . Ailemi New York'a götürecektim

York, but I think we'll go camping instead. So we have the dream, or maybe a plan,  

ama sanırım onun yerine kampa gideceğiz. Yani bir hayalimiz veya belki bir planımız var

but unfortunately that's not the reality.  I was going to backpack across Italy,  

ama ne yazık ki gerçek bu değil. İtalya'yı sırt çantamla dolaşacaktım

but I guess I'll stay home and learn how to cook  some Italian dishes instead. This year is all  

ama sanırım evde kalıp İtalyan yemeklerini nasıl pişireceğimi öğreneceğim . Bu yıl tamamen

about, and last year, is all about trying to make  some kind of compromise, a change in plans that's  

bununla ilgili ve geçen yıl tamamen bir tür uzlaşma, planlarda çok da

not too disappointing. I was going to  backpack across Italy, but I'll learn to  

hayal kırıklığı yaratmayacak bir değişiklik yapmaya çalışmakla ilgili. İtalya'yı sırt çantamla dolaşacaktım ama

cook some Italian dishes instead. Okay.  Now that we have some common questions,  

bunun yerine İtalyan yemekleri pişirmeyi öğreneceğim. Tamam aşkım. Artık bazı ortak sorularımız olduğuna göre,

don't forget our key question. How about  you? What about you? And some common answers.  

anahtar sorumuzu unutmayın. Peki ya sen ? Senden ne haber? Ve bazı genel cevaplar. Sıra size geldiğinde bunu taklit etmeye çalışabilmeniz

Let's take a look at a sample conversation so that  you can try to imitate this when it comes to be  

için örnek bir sohbete göz atalım

your turn. Let's take a look at this sample. Dan: 

. Bu örneğe bir göz atalım. Dan:

Hey, you doing anything fun this summer? Vanessa: 

Hey, bu yaz eğlenceli bir şey yapıyor musun? Vanessa:

Well, I was going to go backpacking around Europe,  but instead I think I'll just go camping in some  

Şey, sırt çantamla Avrupa'yı dolaşacaktım ama bunun yerine bazı

local state parks. What about you? Dan: 

yerel eyalet parklarında kamp yapmaya gideceğim. Senden ne haber? Dan:

Well, I was going to meet my family  in Florida for a family reunion,  

Bir aile toplantısı için Florida'da ailemle buluşacaktım

but that got canceled. So now I think I'm going to  have a socially distanced outdoor movie night in  

ama bu iptal oldu. Şimdi arka bahçemde sosyal olarak mesafeli bir açık hava film gecesi düzenleyeceğimi düşünüyorum

my backyard. Do you want to come? Vanessa: 

. Gelmek ister misin? Vanessa:

Sure. That sounds great. Text me  the details and I'll be there. 

Tabii. Kulağa harika geliyor. Ayrıntıları bana mesajla gönderin, orada olacağım.

Dan: Great. I'll see you around.  

Harika. Görüşürüz.

Enjoy your camping trip. Vanessa: 

Kamp gezinizin keyfini çıkarın. Vanessa:

Thanks. I will. See you at the movie night. Okay.  

Teşekkürler. Yapacağım. Film gecesinde görüşmek üzere. Tamam aşkım.

Now it's your turn. Put together all of these  pieces. I'm going to be asking you a question,  

Şimdi senin sıran. Tüm bu parçaları bir araya getirin . Duraklatacağımdan sonra size bir soru soracağım

than I'm going to be pausing. I don't care  where you are living around the world. My ears  

. Dünyanın neresinde yaşadığın umurumda değil. Kulaklarım

are going to be listening to you. Then I'll  be replying and I would like you to take this  

sizi dinliyor olacak. O zaman yanıt vereceğim ve bu

opportunity to speak out loud. If you need to go  back, review this section, do it again and again,  

fırsatı yüksek sesle konuşmanızı istiyorum. Geri dönmeniz, bu bölümü gözden geçirmeniz, tekrar tekrar yapmanız

and just gain some more courage, feel free to do  it. This is a wonderful chance to speak out loud.  

ve biraz daha cesaret kazanmanız gerekiyorsa, bunu yapmaktan çekinmeyin . Bu, yüksek sesle konuşmak için harika bir fırsat.

Are you ready? Let's do it. Hey,  you doing anything fun this summer? 

Hazır mısın? Hadi yapalım. Hey, bu yaz eğlenceli bir şey yapıyor musun?

That sounds like fun. Have you done that before?  

Kulağa eğlenceli geliyor. Bunu daha önce yaptın mı?

I wish I could take my family on a trip to  Switzerland, but with the travel restrictions,  

Keşke ailemi İsviçre'ye bir geziye götürebilseydim , ancak seyahat kısıtlamaları nedeniyle

I think we're just going to go on a road  trip here in the US instead. Yeah. Well,  

sanırım bunun yerine burada, ABD'de bir karayolu gezisi yapacağız. Evet.

it was nice talking with you. See you later.  So how did you do? Do you feel a little bit  

Seninle konuşmak güzeldi. Sonra görüşürüz. Peki nasıl yaptın?

more comfortable talking about your vacation or  summer plans? Feel free to go back and review  

Tatiliniz veya yaz planlarınız hakkında konuşurken biraz daha rahat hissediyor musunuz ? Geri dönüp

our practice section together. It's a great  way to speak out loud. Okay. Let's get started  

alıştırmalar bölümümüzü birlikte incelemekten çekinmeyin. Yüksek sesle konuşmanın harika bir yolu. Tamam aşkım.

with some common vocabulary to talk about where  you live. If you live in a city, you might say,  

Nerede yaşadığınız hakkında konuşmak için bazı yaygın sözcüklerle   başlayalım . Bir şehirde yaşıyorsanız,

it's really busy where I live. New York City is  a busy place. Or you could use the word crowded.  

yaşadığım yerin gerçekten yoğun olduğunu söyleyebilirsiniz. New York yoğun bir yerdir. Veya kalabalık kelimesini kullanabilirsiniz.

Tokyo is a crowded city. There are lots of  people everywhere, and there are not many places  

Tokyo kalabalık bir şehir. Her yerde çok sayıda insan var ve

where you can be alone and have a quiet moment. Maybe you might say that your city is busy and  

yalnız kalıp sessiz bir an geçirebileceğiniz pek fazla yer yok. Belki şehrinizin yoğun ve kalabalık olduğunu söyleyebilirsiniz

crowded. What's the opposite of this? You can say  Stockholm, Sweden is a relaxed city. It's a quiet  

. Bunun tersi nedir? Stockholm, İsveç'in rahat bir şehir olduğunu söyleyebilirsiniz. Sessiz bir

place. I don't know. I've been to Stockholm.  If you're from Stockholm, Sweden, let me know.  

yer. Bilmiyorum. Stockholm'e gittim. Stockholm, İsveç'ten iseniz, bana bildirin.

But you might say, where I live is just a relaxed  place. Or we can say, it's relaxing. If you  

Ama yaşadığım yerin sadece rahat bir yer olduğunu söyleyebilirsiniz . Ya da rahatlatıyor diyebiliriz.

come visit where I live, it's very relaxing and  quiet. Maybe that's because it's in the country.  

Yaşadığım yeri ziyarete gelirseniz çok rahatlatıcı ve sessizdir. Belki de memlekette olduğu içindir. Yaşadığınız yerin türü hakkında

Let's go on to these two common words to talk  about the type of place you live. You might say,  

konuşmak için bu iki yaygın kelimeye geçelim .

yeah, I live in Delhi, India, and it's one of  the largest urban areas in the world. There  

Evet, Hindistan'ın Delhi şehrinde yaşıyorum ve burası dünyanın en büyük kentsel alanlarından biri.

are so many people here. It's busy, it's crowded.  It's an urban area. And this means it's the city.  

Burada   çok fazla insan var. Meşgul, kalabalık. Kentsel bir alandır. Bu da şehir olduğu anlamına geliyor.

It's quite busy. It's crowded. It's an urban  area. There's not many trees, not much nature. 

Oldukça meşgul. Burası kalabalık. Bu bir kentsel alan. Çok fazla ağaç yok, çok fazla doğa yok.

But on the other hand, you might say, I live in  the country. The word country means United States,  

Ama öte yandan, taşrada yaşıyorum diyebilirsiniz . Ülke kelimesi Amerika Birleşik Devletleri,

France, Japan, these places. But in the US, we use  this to mean countryside. We do say countryside  

Fransa, Japonya ve bu yerler anlamına gelir. Ancak ABD'de bunu kırsal alanı ifade etmek için kullanırız. Bazen kırsal kesim   diyoruz

sometimes, but we're more likely in the US  to say I live in the country. That means  

, ancak ABD'de taşrada yaşadığımı söyleme olasılığımız daha yüksek. Bu, doğada   anlamına gelir

in nature. Maybe there's some farms around  you, maybe there's forests around you,  

. Belki çevrenizde çiftlik vardır , belki çevrenizde ormanlar   vardır

and you don't live in a busy urban city center.  You live in the country. So I wonder for you,  

ve yoğun bir şehir merkezinde yaşamıyorsunuzdur. Ülkede yaşıyorsun. Sizin için merak ediyorum,

do you live in the country or do you live in an  urban city center? Do you live somewhere that's  

taşrada mı yaşıyorsunuz yoksa şehir merkezinde mi yaşıyorsunuz? Ulaşılması zor bir yerde mi yaşıyorsunuz

difficult to get to? You might say, yeah, my city  is off the beaten path, but it's worth visiting.  

? Evet, benim şehrim alışılmışın dışında, ama ziyaret etmeye değer diyebilirsiniz.

So for me, my city, Asheville, in North Carolina,  it is definitely off the beaten path. It's not  

Bu yüzden benim için Kuzey Karolina'daki şehrim Asheville kesinlikle alışılmışın dışında.

a huge city. It doesn't have  a big airport that comes here. 

Büyük bir şehir değil. Buraya gelen büyük bir havaalanı yok.

It's off the beaten path. But if you want to check  out some other local sites in the US, it could be  

Alışılmışın dışında. Ancak ABD'deki diğer bazı yerel sitelere göz atmak isterseniz

nice to visit. It's off the beaten path. This also  can be used to talk about locations within a city.  

ziyaret etmek güzel olabilir. Alışılmışın dışında. Bu aynı zamanda bir şehir içindeki konumlar hakkında konuşmak için de kullanılabilir.

So, if you visit Paris and you go to the  Eiffel Tower and then you get hungry, well,  

Yani, Paris'i ziyaret edip Eyfel Kulesi'ne giderseniz ve sonra acıkırsanız,

the places that are close to the Eiffel Tower  to eat, those are what we call tourist traps.  

Eyfel Kulesi'ne yakın yemek yenecek yerler, bunlara turist tuzağı dediğimiz şeylerdir.

Those places are only for tourists.  They're extremely expensive. They're  

Buralar sadece turistler içindir. Son derece pahalılar.

not high quality. It's just to trap tourists.  But if you want to eat at a great location,  

Yüksek kaliteli değiller. Sadece turistleri tuzağa düşürmek için. Ancak harika bir yerde yemek yemek istiyorsanız

you might go somewhere off the beaten path. This  is somewhere that not many other people go to.  

alışılmışın dışında bir yere gidebilirsiniz. Bu başka pek çok kişinin gitmediği bir yerdir.

And it's an expression that's great to  use about little secret, local locations.  

Ve bu, küçük gizli, yerel konumlar hakkında kullanmak için harika bir ifade.

So when I visit your city, I might ask, are there  any places off the beaten path that I can visit? 

Bu nedenle, şehrinizi ziyaret ettiğimde, alışılmışın dışında ziyaret edebileceğim herhangi bir yer var mı diye sorabilirim.

Are there any restaurants off the  beaten path that only locals know about?  

Alışılmışın dışında, yalnızca yerel halkın bildiği restoranlar var mı?

What is something off the beaten path that I can  do? Let's say that where you live is not extremely  

Alışılmışın dışında yapabileceğim bir şey nedir ? Diyelim ki yaşadığınız yer çok

popular, but it's becoming more popular. Maybe  because of the pandemic last year, people are  

popüler değil ama giderek daha popüler hale geliyor. Belki geçen yıl pandemi nedeniyle insanlar

traveling to different types of destinations.  Maybe they're deciding to travel to more  

farklı türlerde destinasyonlara seyahat ediyor. Belki daha

nature places, places that are in the mountains  or places that are not in big city centers. Well,  

doğal yerlere, dağlık yerlere veya büyük şehir merkezlerinde olmayan yerlere seyahat etmeye karar veriyorlar. Pekala,

that might mean that where you live is becoming  an up and coming place. We use this term up  

bu, yaşadığınız yerin gelişmekte olan bir yer haline geldiği anlamına gelebilir . Bu terimi up

and coming to talk about somewhere that's not  extremely popular, but it's becoming more popular.  

ve çok  popüler olmayan ancak daha popüler hale gelen bir yerden bahsetmek için kullanıyoruz.

So you might say, yeah, my city isn't really  popular right now, but it's an up and coming  

Yani, evet, benim şehrim şu anda pek popüler değil, ama gelecek vaat eden bir

place. You've got to check it out. We can use this  on a smaller scale, just like off the beaten path,  

yer diyebilirsiniz. Kontrol etmelisin. Bunu,

to talk about a restaurant or a neighborhood. Yeah, that neighborhood used to not be a good  

bir restoran veya mahalle hakkında konuşmak için   daha küçük ölçekte, alışılmışın dışında gibi   kullanabiliriz. Evet, o mahalle eskiden iyi bir

neighborhood, but now it's an up and coming  neighborhood. You've got to walk through it.  

mahalle değildi, ama şimdi gelişmekte olan bir mahalle. İçinden geçmek zorundasın.

Just look at the houses, look at the architecture,  enjoy the sights. So you might say it's an up and  

Sadece evlere bakın, mimariye bakın, manzaraların tadını çıkarın. Yani bunun

coming place. Excellent expression. Our final  expression to talk about where you live is must  

gelecek vaat eden bir yer olduğunu söyleyebilirsiniz. Mükemmel ifade. Yaşadığınız yer hakkında konuşmak için son ifademiz, mutlaka

see or some must see locations. Can you  imagine what this means? Does it mean  

görülmesi gereken veya bazılarının görülmesi gereken yerlerdir. Bunun ne anlama geldiğini hayal edebiliyor musunuz? Bu

it's not important to see it? Nah, you can skip  that. No, you must see this. So, for example,  

onu görmenin önemli olmadığı anlamına mı geliyor? Hayır, bunu atlayabilirsiniz. Hayır, bunu görmelisin. Örneğin,

when you visit Egypt, the pyramids are  a must see. So we can use it as a noun,  

Mısır'ı ziyaret ettiğinizde piramitler mutlaka görülmeli. Yani onu bir isim olarak kullanabiliriz,

a must see. Of course, when you go to Egypt, the  pyramids are a must see. When you go to London,  

mutlaka görülmeli. Elbette Mısır'a gittiğinizde piramitler mutlaka görülmeli. Londra'ya gittiğinizde,

Big Ben is a must see. When you go to New York  City, the Empire State Building is a must see. 

Big Ben mutlaka görülmeli. New York City'ye gittiğinizde, Empire State Binası mutlaka görülmeli.

These are kind of like the top things that you  need to see. But even if you don't live in one of  

Bunlar, görmeniz gereken en önemli şeyler gibidir . Ancak bu gerçekten popüler şehirlerden birinde yaşamıyor olsanız bile

those really popular cities, if you live somewhere  a little bit off the beaten path, you can still  

, alışılmışın biraz dışında bir yerde yaşıyorsanız, yine de

use this expression. You might say, in my city,  yeah, this view on the top of the mountains. Yeah,  

bu ifadeyi kullanabilirsiniz. Benim şehrimde, evet, dağların tepesindeki bu manzara diyebilirsiniz. Evet,

that is a must see. You drive up this hill and you  can have a great 360 view. That is a must see. So  

bu mutlaka görülmeli. Bu tepeye çıkarsanız harika bir 360° manzaraya sahip olabilirsiniz. Bu mutlaka görülmeli. Yani   o yeri

it's something that you cannot miss when you visit  that location. So when I visit your city, tell me,  

ziyaret ettiğinizde kaçırmayacağınız bir şeydir . Şehrinizi ziyaret ettiğimde,

what are some places that are a must see? I don't  want to miss them. Next, let's talk about some  

mutlaka görülmesi gereken yerler nelerdir? Onları kaçırmak istemiyorum. Şimdi,

common questions that you can ask other people  about where they live, and also other people will  

diğer insanlara nerede yaşadıkları hakkında sorabileceğiniz ve ayrıca diğer kişilerin size

ask you about where you live. So make sure you're  comfortable answering them about where you live. 

nerede yaşadığınız hakkında soracağı bazı genel sorulardan bahsedelim. Bu nedenle, onlara nerede yaşadığınızla ilgili rahat bir şekilde yanıt verdiğinizden emin olun.

The first question is, where are you from? This  is an extremely common question. And you can just  

İlk soru, nerelisin? Bu, son derece yaygın bir sorudur. Ve sadece

say, yep, I'm from the US, but it's nice to give  a little more details. So you might say, I'm from  

evet, ABD'liyim, ancak biraz daha ayrıntı vermek güzel  diyebilirsiniz. Yani,

Asheville in North Carolina. It's a pretty quiet  place, but it's kind of up and coming. Great.  

Kuzey Carolina'daki Asheville'denim diyebilirsiniz. Oldukça sessiz bir yer, ancak bir şekilde gelişiyor. Harika.

You're giving some details. It's quiet, but it's  also up and coming. I live in Asheville. You're  

Biraz detay veriyorsun. Sessiz ama aynı zamanda kalkıyor. Asheville'de yaşıyorum.

inviting a conversation. If you just say, I'm from  the US, or, I'm from Asheville, that's where I'm  

Bir sohbete   davet ediyorsunuz. Ben ABD'denim veya Asheville'denim,

from, someone might ask you, what's it like there?  Or if someone doesn't give you more details about  

oralıyım derseniz, biri size orası nasıl bir yer diye sorabilir. Ya da birisi size nerede yaşadığı   hakkında daha fazla ayrıntı vermezse

where they live, they just say France. I live  in London. I live in LA. Okay. Well you might  

, sadece Fransa der. Londra'da yaşıyorum. Los Angeles'ta yaşıyorum. Tamam aşkım. Pekala

want some more details. You want to continue the  conversation. This is a great question to ask.  

biraz daha ayrıntı isteyebilirsiniz. Görüşmeye  devam etmek istiyorsunuz . Bu sorulması gereken harika bir soru.

What's it like there? What's it like there? What is it like there? They might say,  

Orada nasıl? Orada nasıl? Orası nasıl?

it's so hot in the summer, but in the fall, it's  awesome because we get some great leaves and you  

Yazın çok sıcak olduğunu söyleyebilirler, ancak sonbaharda harikadır çünkü harika yapraklar alıyoruz ve

got to check it out in the fall. Excellent. If  someone has not mentioned the weather yet, you can  

sonbaharda bunu kontrol etmelisiniz. Harika. Birisi henüz hava durumundan bahsetmediyse,

say, what's the weather like there? They can go  into some details. You could say about your city,  

orada hava nasıl? diyebilirsiniz. Bazı ayrıntılara girebilirler. Şehriniz hakkında diyebilirsiniz

uh, the winter is so cold. We get tons of snow.  But when it melts in the spring and all of the  

ki, kış çok soğuk. Tonlarca kar alıyoruz. Ancak ilkbaharda eridiğinde ve tüm

leaves become green and the flowers bloom, it's  awesome. You've got to visit in the spring. If you  

yapraklar yeşerdiğinde ve çiçekler açtığında, bu harikadır. İlkbaharda ziyaret etmelisiniz.

have not told someone what time to visit yet, they  might ask, what's the best time to visit? So when  

Henüz birine ne zaman ziyaret edeceğini söylemediyseniz, ziyaret etmek için en iyi zaman hangisi diye sorabilirler.

Dan and I were planning a trip to go to Costa Rica  a couple years ago, we did a lot of research about  

Dan ve ben birkaç yıl önce Kosta Rika'ya gitmek için bir gezi planlarken ,

what is the best time to visit Costa Rica. Their seasons are very different than our seasons,  

Kosta Rika'yı ziyaret etmek için en iyi zamanın ne olduğu konusunda çok araştırma yaptık. Onların mevsimleri bizim mevsimlerimizden çok farklı,

and we were going to be spending a lot of time  outside, so we wanted to make sure it wasn't  

ve biz dışarıda çok zaman geçirecektik , bu yüzden

going to be raining the whole time, wasn't going  to be pouring down rain or too hot the whole time.  

sürekli yağmur yağmayacağından, yağmur yağmayacağından veya sağanak yağmayacağından emin olmak istedik. her zaman çok sıcak.

So we asked this question, when's the best  time to visit? So someone might ask you,  

Biz de şu soruyu sorduk: ziyaret etmek için en iyi zaman ne zaman? Birisi size

when's the best time to visit your city? For  my city, I think the best time to visit is the  

şehrinizi ziyaret etmek için en iyi zaman ne zaman diye sorabilir. Benim şehrim için ziyaret edilecek en iyi zamanın sonbahar olduğunu düşünüyorum

fall. The leaves are beautiful in the mountains.  There's so many different colors and the air is so  

. Dağlarda yapraklar güzeldir. Pek çok farklı renk var ve hava çok

crisp and fresh. You got to visit in the fall.  If someone asked you, what's your city known for,  

canlı ve ferah. Sonbaharda ziyaret etmelisiniz. Biri size şehrinizin neyle tanındığını sorsa

what would you say? This means, what is your city  famous for? Why do people visit your city? It  

ne derdiniz? Bu, şehrinizin neyle ünlü olduğu anlamına gelir ? İnsanlar neden şehrinizi ziyaret ediyor?

might just be something simple, like the air is so  fresh. Or it might be, they just love this pastry,  

Havanın çok taze olması gibi basit bir şey olabilir . Ya da belki de bu böreği,

this type of dessert that's made in my city and  a lot of people like to come and eat that pastry. 

benim şehrimde yapılan bu tür tatlıları seviyorlar ve pek çok insan gelip o böreği yemeyi seviyor.

Cool. It could be something simple. Or if you live  in a bigger place, you can obviously talk about  

Serin. Basit bir şey olabilir. Ya da daha büyük bir yerde yaşıyorsanız,

some famous destinations that your city is known  for. But if people have not heard about your city,  

şehrinizin meşhur olduğu bazı ünlü destinasyonlar hakkında açıkça konuşabilirsiniz . Ancak insanlar şehrinizi duymamışsa,

they might ask this question, oh, what's  it known for? What's your city known for?  

şu soruyu sorabilirler: ah, ne için bilinir? Şehriniz ne için bilinir?

And then you can think about some great places to  visit that people might be interested in. Whenever  

Daha sonra, insanların ilgi duyabilecekleri bazı harika ziyaret yerleri düşünebilirsiniz. Ne zaman

I ask someone about their city, especially if  I'm going to visit, like your city, I like to  

birine şehri hakkında soru sorsam, özellikle sizin şehriniz gibi bir şehri ziyaret edeceksem,

ask about their personal favorite thing to do. So  someone might ask you, what's your favorite thing  

yapmayı en sevdiği kişisel şeyi sormaktan hoşlanırım . Bu nedenle birisi size, şehrinizde yapmayı en sevdiğiniz   şey nedir diye sorabilir.

to do in your city? Or what's your favorite thing  to eat there? What's your favorite thing to see?  

Veya orada yemeyi en sevdiğiniz şey nedir ? Görmeyi en çok sevdiğin şey nedir?

Because I think that local people's perspectives  are often different than a tourist perspective. 

Çünkü yerel halkın bakış açısının genellikle turist bakış açısından farklı olduğunu düşünüyorum.

So finding out what the locals like to  do, specifically, what you like to do,  

Dolayısıyla, yerel halkın ne yapmayı sevdiğini , özellikle de sizin ne yapmayı sevdiğinizi öğrenmek

can be really valuable and can add to a  rich visiting experience. So if I asked you,  

gerçekten değerli olabilir ve zengin bir ziyaret deneyimine katkıda bulunabilir. Bu yüzden size

what's your favorite thing to do in your  city, you might tell me, oh man, there is  

şehrinizde yapmayı en sevdiğiniz şeyin ne olduğunu sorsam, bana diyebilirsiniz ki, ahbap,

this little bar off the beaten path down this  alley and you got to check it out. It's so cool.  

bu sokağın aşağısındaki ücra bir küçük bar var ve onu kontrol etmelisiniz. Bu çok havalı.

They brew their own beer and the atmosphere is  awesome. It is a must see. Great. I bet that  

Kendi biralarını yapıyorlar ve atmosfer harika. Bu bir zorunluluktur. Harika. Bahse girerim bu bilgiler sayesinde

my trip to your city would be a lot more amazing  because of that information. So make sure that you  

şehrinize yapacağım gezi çok daha harika olacaktır . Bu nedenle,

have some ideas that you can tell other people  about your city. Our final question is a little  

diğer insanlara şehriniz hakkında anlatabileceğiniz bazı fikirleriniz olduğundan emin olun . Son sorumuz biraz

more broad. Someone might simply ask you, what  do you recommend? Or maybe if you are talking  

daha kapsamlı. Biri size ne önerirsiniz diye sorabilir. Ya da belki

to someone who lives in New York and you are  about to visit New York, great, you can ask them  

New York'ta yaşayan biriyle konuşuyorsanız ve New York'u ziyaret etmek üzereyseniz, harika, onlara

some questions and say, what do you recommend? What do you recommend about New York? What do you  

bazı sorular sorabilir ve ne önerirsiniz diyebilirsiniz. New York hakkında ne önerirsiniz? Ne

recommend that I do? Oh, you got to see this  museum. It's really cool. They have local artists  

yapmamı önerirsiniz? Oh, bu müzeyi görmelisin. Bu gerçekten havalı. Sergiledikleri yerel sanatçılar

that they have on display and all these different  things you can see. Great. You are asking,  

ve görebileceğiniz tüm bu farklı şeyler var. Harika. Soruyorsunuz,

what do you recommend in general? It might not be  that person's absolute favorite thing personally,  

genel olarak ne önerirsiniz? O kişinin kişisel olarak mutlak favorisi olmayabilir,

but to visit the city, what do you recommend?  Great. A wonderful question to ask. What do you  

ama şehri ziyaret etmek için ne önerirsiniz? Harika. Sormak için harika bir soru. Ne

recommend? All right, now that we've talked about  some common vocabulary to describe your city,  

tavsiye edersiniz? Pekala, şehrinizi tanımlamak için bazı yaygın sözcüklerden,

some common questions that you can ask or other  people might ask you about where you live, let's  

sorabileceğiniz veya başkalarının size sorabileceği bazı genel sorulardan bahsettiğimize göre, kocam Dan

see a quick sample conversation between me and my  husband, Dan, where we talk about visiting Rome. 

ile benim aramda kısa bir örnek sohbete bakalım . Roma'yı ziyaret etmekten bahsettiğimiz yer.

Now, neither of us are from Rome, but I want you  to use your imagination. Let's imagine that Dan is  

Şimdi, ikimiz de Roma'dan değiliz ama hayal gücünüzü kullanmanızı istiyorum. Dan'in Roma'dan olduğunu düşünelim

from Rome. He's actually from the US, but let's  imagine that he's from Rome and he is giving me  

. Kendisi aslında ABD'den, ancak onun Roma'dan olduğunu ve yaklaşan Roma gezimde

some insider tips about what I should do  on my upcoming trip to Rome. Let's watch  

ne yapmam gerektiği konusunda bana içeriden bazı ipuçları verdiğini düşünelim .

the sample conversation and listen for some of  the key vocabulary that we just talked about  

Örnek sohbeti izleyelim ve biraz önce konuştuğumuz bazı önemli kelimeleri dinleyelim

because you are about to have a chance to use it  yourself speaking with me. Let's watch. Hey Dan. 

çünkü benimle konuşurken bu kelimeyi kendiniz kullanma şansınız olacak . Hadi izleyelim. Hey Dan.

Dan: Hey Vanessa,  

Dan: Hey Vanessa,

are you excited for your trip to Rome? Vanessa: 

Roma gezin için heyecanlı mısın? Vanessa:

Yeah, I can't wait. It's such a historic place.  But are there any tourist traps I should avoid? 

Evet, sabırsızlanıyorum. Çok tarihi bir yer. Ama kaçınmam gereken turist tuzakları var mı?

Dan: Yeah. Avoid  

Evet.

all the gelato shops except this one. It's off  the beaten path, but trust me, it's worth it. 

Bunun dışındaki tüm gelato dükkanlarından kaçının. Alışılmışın dışında, ama güven bana, buna değer.

Vanessa: Oh, thanks for the tip. Any other must sees? 

Vanessa: Ah, bahşiş için teşekkürler. Görmesi gereken başka biri var mı?

Dan: Well, the Coliseum is great,  

Dan: Kolezyum harika,

but my favorite thing to do is wander around and  see all the little chapels. It's usually more  

ama benim en sevdiğim şey etrafta dolaşıp tüm küçük şapelleri görmek.

relaxed and less crowded that way. Vanessa: 

Bu şekilde genellikle daha rahat ve daha az kalabalık olur. Vanessa:

Ah, that's good to know. Thanks for the tip. Dan: 

Ah, bunu bilmek güzel. Bahşiş için teşekkürler. Dan:

No problem. Enjoy your trip. Vanessa: 

Sorun değil. Yolculuğun tadını çıkar. Vanessa:

I will. All right, now it is your turn.  I'm going to ask you some questions about  

Yapacağım. Pekala, şimdi sıra sende.

where you live because I'm coming to  visit. I need to know what it's like.  

Ziyarete geleceğim için   nerede yaşadığınızla ilgili bazı sorular soracağım . Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmem gerekiyor.

I'm going to ask you some questions and  then I will pause. I will be listening  

Size bazı sorular soracağım ve sonra duraklayacağım.

to you wherever you live around the world. I  will be listening, so please speak out loud.  

Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın sizi dinliyor olacağım. Dinliyor olacağım, bu yüzden lütfen yüksek sesle konuşun.

Use the expressions that you've learned. And  I can't wait to learn more about your city.  

Öğrendiğiniz ifadeleri kullanın. Ve şehriniz hakkında daha fazla bilgi edinmek için sabırsızlanıyorum.

Are you ready to get started? Hi, I'm taking  a vacation to your city and I can't wait.  

Başlamaya hazır mısın? Merhaba, şehrinize tatile gidiyorum ve sabırsızlanıyorum.

Tell me, what's the weather like in the  summer? I need to know what I should pack.  

Söylesene, yazın hava nasıl ? Ne paketlemem gerektiğini bilmem gerekiyor.

That's good to know. Thank you. Well, what's  your favorite thing to do or see in your city?  

Bunu bilmek güzel. Teşekkür ederim. Pekala, şehrinizde yapmayı veya görmeyi en sevdiğiniz şey nedir?

Wow, that sounds really interesting. So  

Vay canına, bu gerçekten ilginç geliyor. Böylece

I got to know. Are there any tourist  traps that I should avoid when I go?  

tanıdım. Gittiğimde kaçınmam gereken turist tuzakları var mı?

Thanks so much for the tip. I look forward  to visiting. I can't wait to see you soon.  

Bahşiş için çok teşekkürler. Ziyaret etmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Seni yakında görmek için sabırsızlanıyorum.

Bye. All right. How did you do having this  

Hoşçakal. Elbette. Benimle bu konuşmayı nasıl yaptın

conversation with me? You're welcome to  review that and say it again and again. 

Vanessa: ... with me. You're  

? Bunu gözden geçirebilir ve tekrar tekrar söyleyebilirsiniz.

Vanessa: ... benimle.

welcome to review that and say it again and again  and again to practice and grow your confidence.  

Bunu   gözden geçirebilir ve tekrar tekrar tekrar tekrar pratik yapabilir ve özgüveninizi artırabilirsiniz.

Let's get started with some common expressions  to talk about birthdays. Let's talk about  

Doğum günleri hakkında konuşmak için bazı yaygın ifadelerle başlayalım.

some types of birthday parties, a birthday  bash. This is a big party. Lots of people,  

Bazı doğum günü partileri, doğum günü partileri hakkında konuşalım. Bu büyük bir parti. Pek çok insan,

lots of presents, lots of games, it's a big one.  So you might say, "We are throwing a birthday bash  

pek çok hediye, pek çok oyun, bu büyük bir olay. Yani, "Yeğenim 10 yaşına bastığı için doğum günü partisi düzenliyoruz

for my niece because she's turning  10." Double digits, quite exciting. 

" diyebilirsiniz. Çift haneli rakamlar, oldukça heyecan verici.

To throw a party. Are you holding  the party and throwing it?  

Parti vermek. Partiyi düzenliyor ve mi veriyorsunuz?

No. I mean, maybe you're throwing some confetti,  but this is just another way to say, "We're  

Hayır. Yani, belki biraz konfeti atıyorsun, ama bu "

having a party or we're going to plan a party."  We often use the verb to throw. You might say,  

Parti veriyoruz veya bir parti planlayacağız" demenin başka bir yolu. Genellikle atmak fiilini kullanırız.

"We're throwing a party for my grandma's 90th  birthday. It's going to be a big birthday bash."  

"Büyükannemin 90. doğum günü için bir parti veriyoruz . Büyük bir doğum günü partisi olacak." diyebilirsiniz. Ya

What if you're not a fan of birthday bashes? You want to keep things more low key. You  

doğum günü partilerinin hayranı değilseniz? İşleri daha düşük anahtar tutmak istiyorsunuz.

might say a gathering or a get together. This is  something small and intimate, just family, a few  

Bir toplantı veya buluşma diyebilirsiniz. Bu küçük ve samimi bir şey, sadece aile,

friends maybe. You could say, "I'm not a fan of  big birthday bashes. So we're just going to have  

belki birkaç   arkadaş. " Büyük doğum günü partilerinin hayranı değilim. Bu yüzden

a little gathering at my house, or we're just  going to have a little get together at my house." 

evimde küçük bir toplantı yapacağız veya benim evimde küçük bir toplantı yapacağız" diyebilirsiniz.

This is true for me. Usually for my birth  birthday, we just have a little get together  

Bu benim için doğru. Genellikle doğum günümde,

at my house with a couple friends, maybe  some family, nothing too big. Surprise. Oh,  

evimde birkaç arkadaşla, belki bir aileyle küçük bir araya geliriz, çok büyük bir şey değil. Sürpriz. Ah,

what did I just do? I surprised you, because it's  a surprise party. Usually with a surprise party,  

az önce ne yaptım? Seni şaşırttım çünkü bu bir sürpriz parti. Genellikle sürpriz bir partide

the person who is having the birthday doesn't  know about the party, this is the ideal situation.  

doğum günü olan kişinin partiden haberi yoktur, ideal durum budur.

So someone is planning, inviting guests,  setting up everything, and they try to get  

Yani birisi plan yapıyor, misafirleri davet ediyor, her şeyi ayarlıyor ve hiçbir şey bilmeden

the birthday person to come into that area  without knowing anything. And they walk in  

doğum günü olan kişinin o alana gelmesini sağlamaya çalışıyor . İçeri girerler

and then everybody jumps up and says, "Surprise." So I'm curious, have you ever had a birthday for  

ve sonra herkes ayağa fırlar ve "Sürpriz" der. Merak ediyorum, sizin için hiç doğum günü geçirdiniz mi

you? Have you ever helped to participate in a  surprise birthday? I don't think that I ever  

? Hiç sürpriz bir doğum gününe katılmaya yardım ettiniz mi ? Hiç

have, but one time when I was in college, my  friends threw a surprise birthday party for me  

sahip olduğumu sanmıyorum, ama bir keresinde üniversitedeyken, arkadaşlarım bana

and another friend who has the same birthday. And  I didn't want to go. I said, "I'm studying. I have  

ve aynı doğum gününe sahip başka bir arkadaşıma sürpriz bir doğum günü partisi verdiler. Ve gitmek istemedim. "Çalışıyorum.

a test. I can't go down there. I'm not going to go  have dinner with you guys. No, I need to study." 

Sınavım var. Oraya gidemem. Sizlerle akşam yemeği yemeyeceğim. Hayır, çalışmam gerek." dedim.

And then one of my friends finally realized that  I wasn't coming. And she said, "Hey Vanessa,  

Ve sonra arkadaşlarımdan biri sonunda gelmeyeceğimi fark etti . "Hey Vanessa,   bugün

it's a surprise birthday for you. Come on." So I  had no choice at that point because I realized,  

senin için sürpriz bir doğum günü. Hadi gel" dedi. O noktada başka seçeneğim yoktu çünkü fark ettim ki,

"Oh, they're doing something nice for me." So you  might say, "We're throwing a party for Vanessa.  

"Ah, benim için güzel bir şey yapıyorlar." Yani "Vanessa için bir parti veriyoruz.

It's a surprise party. Don't tell her."  Well, unless you can't get her to come. 

Bu bir sürpriz parti. Ona söyleme." diyebilirsiniz. Tabii, onun gelmesini sağlayamazsan.

Next, let's talk about some common phrases  that are just associated with birthdays.  

Şimdi, sadece doğum günleriyle ilişkilendirilen bazı yaygın ifadelerden bahsedelim.

The first one is RSVP. Now, this is occasionally  something that we use in spoken conversation,  

İlki RSVP'dir. Şimdi, bu ara sıra sözlü sohbette kullandığımız bir şeydir,

but it is more common on a written invitation.  It could be a physical invitation, or it might be  

ancak yazılı bir davette daha yaygındır. Bu, fiziksel bir davet olabilir veya

an internet invitation using Facebook  events or something like this. 

Facebook  etkinliklerini kullanan bir internet daveti veya buna benzer bir şey olabilir.

But RSVP stands for the French Répondez s'il  vous plaît and it means, "Please respond.  

Ancak RSVP, Fransızca Répondez s'il vous plaît'in kısaltmasıdır ve "Lütfen yanıt verin.

Please tell me if you're coming." So usually you  will see this sentence RSVP by June 30th, RSVP  

Gelip gelmediğinizi lütfen bana bildirin" anlamına gelir. Bu nedenle, tarih ne olursa olsun, genellikle 30 Haziran'a kadar bu LCV LCV cümlesini, Cumartesi LCV'sini   görürsünüz

by Saturday, whatever date. So there's a  deadline. Please tell me if you're coming  

. Yani bir son tarih var. Lütfen gelip gelmediğinizi söyleyin,

so that I can order the right amount of cake so  that I can make the right amount of food. This  

böylece doğru miktarda pasta sipariş edebileyim, böylece doğru miktarda yiyecek yapabileyim. Bu  ,

is just a polite thing to do to RSVP. Wonderful. Another common phrase for birthdays or for parties  

LCV'ye yapılacak kibar bir davranıştır. Müthiş. Doğum günleri veya partiler için başka bir yaygın ifade

is BYOB. What if I said, "Dinner and cake are  provided BYOB." What would that mean to you? Bring  

BYOB'dir. "Akşam yemeği ve pasta BYOB tarafından sağlanır" dersem ne olur? Bu senin için ne anlama gelir?

your old bag. Bring your old balloon. No.  This means, "Bring your own beer or bring  

Eski çantanızı getirin. Eski balonunu getir. Hayır. Bu, "Kendi biranızı veya

your own booze." Booze is a slang term for  alcohol. So this means I am not providing  

kendi içkinizi  getirin" anlamına gelir. İçki, alkol için argo bir terimdir . Yani bu, alkol sağlamadığım anlamına geliyor

alcohol. If you want to drink alcohol, bring  what you want to drink. Bring it for yourself. 

. Alkol içmek istiyorsanız, içmek istediğinizi getirin. Kendin için getir.

This is very common and it's not really rude.  In fact, it's good to tell guests if they are  

Bu çok yaygın ve gerçekten kaba değil. Aslında, konuklara

allowed to drink alcohol at your house and you're  not going to provide any, it's good to tell them,  

evinizde alkol içmelerine izin veriliyorsa ve siz alkol sağlamayacaksanız, onlara

"I don't have any. Bring your own. BYOB." This  is quite a common expression, especially in  

"Bende yok. Kendinizinkini getirin. BYOB" demek iyi olur. Bu, özellikle bir davette oldukça yaygın bir ifadedir

an invitation. You might see that written,  "Dinner and cake provided BYOB." Excellent. 

. "Akşam yemeği ve pasta BYOB tarafından sağlanır" yazdığını görebilirsiniz. Harika.

Make a wish. Usually after we sing happy birthday,  you blow out the candles and you close your eyes  

Bir Dilek Tut. Genellikle doğum günün kutlu olsun şarkısını söyledikten sonra mumları söndürür, gözlerini kapatırsın

and you make a wish. There's a superstition that  if you tell people your wish, it will never come  

ve bir dilek tutarsın. İnsanlara dileğinizi söylerseniz asla

true. So usually it's a surprise. I will never  tell you what my birthday wishes are, because  

gerçekleşmeyeceğine dair bir batıl inanç vardır. Bu yüzden genellikle sürpriz olur. Doğum günü dileklerimin ne olduğunu sana asla söylemeyeceğim çünkü

it probably won't come true then. So this  is a superstition. But you might say,  

muhtemelen o zaman gerçekleşmeyecek. Yani bu bir batıl inançtır. Ancak

"After I blow out the candles, I'm going to make  a wish." But often you will hear people say this. 

"Mumları üfledikten sonra bir dilek tutacağım" diyebilirsiniz. Ancak çoğu zaman insanların bunu söylediğini duyacaksınız.

So after they sing happy birthday and you blow  out the candles, someone will say, "All right,  

Doğum günün kutlu olsun şarkısını söyledikten ve siz mumları üfledikten sonra biri "Pekala,

make a wish." And they're telling you, "This is  the time to make a wish." This sometimes happens  

bir dilek tut" diyecektir. Ve size "Şimdi bir dilek tutma zamanı" diyorlar. Bu bazen

at children's parties more often that someone  will say it. So they're reminding their child,  

çocuk partilerinde daha sık olur ki birisi bunu söylesin. Bu yüzden çocuklarına

"This is the time to make a wish, close your  eyes and make a wish. Don't tell anyone." So  

"Şimdi bir dilek tutma zamanı, gözlerinizi kapatın ve bir dilek tutun. Kimseye söylemeyin" diye hatırlatıyorlar. Yani

this is a fun little tradition, I would say. A goody bag. This is a little plastic bag of,  

bunun eğlenceli küçük bir gelenek olduğunu söyleyebilirim. Güzel bir çanta. Bu,

in my opinion, usually junk that is given to  all of the kids at a children's birthday party.  

bence, genellikle bir çocuk doğum günü partisinde tüm çocuklara verilen, küçük bir plastik torbadır.

I'm not a big fan of goody bags because  they're usually made up of junk,  

Hediye çantalarının büyük bir hayranı değilim çünkü genellikle hurdadan yapılırlar,

it's stuff that comes from the dollar store  and parents feel some social pressure to give  

marketten gelen şeylerdir ve ebeveynler,

out a goody bag at their child's birthday party.  But usually those things just end up in the trash. 

çocuklarının doğum günü partisinde bir hediye çantası vermeleri için bazı sosyal baskılar hissederler. Ama genellikle bu şeyler çöp kutusuna gider.

So for me, I would rather do a craft at the  birthday and the children can take home the craft,  

Bu yüzden benim için doğum gününde bir zanaat yapmayı tercih ederim ve çocuklar zanaatı eve götürebilir

or maybe there's an extra cupcake and the children  can take home a cupcake. This seems a little bit  

veya belki fazladan bir kek vardır ve çocuklar eve bir kek götürebilir. Bu

better to me. I think that the idea of a goody  bag is falling out of tradition a bit, but there's  

bana biraz   daha iyi görünüyor. Hediye çantası fikrinin biraz geleneğin dışına çıktığını düşünüyorum, ancak

still a little pressure to give something to your  guests. This is only for children's birthdays,  

yine de misafirlerinize bir şeyler verme konusunda üzerinizde biraz baskı var . Bu, yalnızca çocukların doğum günleri için,

to give something to your guests. A sweet 16. If I said, "I can't believe  

misafirlerinize bir şeyler vermek içindir. Tatlı bir 16. "

your daughter is already old enough to have her  sweet 16." How old do you think that she is?  

Kızınızın 16. yaşını alacak kadar büyüdüğüne inanamıyorum. " Onun kaç yaşında olduğunu düşünüyorsun?

16 years old. For some reason, 16 is a  big number. I think this is because this  

16 yaşında. Nedense 16 büyük bir sayıdır. Bence bunun nedeni,

is when you can get your driver's license  in the US. So it's usually just for girls.  

ehliyetinizi ABD'de alabileceğiniz zamandır . Yani genellikle sadece kızlar içindir.

I hate to say it, but usually teenage boys who  are 16 years old aren't usually labeled as sweet. 

Bunu söylemekten nefret ediyorum ama genellikle 16 yaşındaki genç erkekler genellikle tatlı olarak etiketlenmez.

Maybe that was just my experience when I  was a teenager, but usually a 16 year old  

Belki de gençliğimdeki deneyimim buydu , ancak genellikle 16 yaşındaki bir

girl might have sweet 16 party. And this is a  big birthday bash to celebrate turning 16. The  

kız 16. yaş partisi verebilir. Ve bu, 16 yaşına girmeyi kutlamak için büyük bir doğum günü partisi.

next big birthday is turning 21. And this is for  anyone, boys or girls. And this is a big birthday  

Bir sonraki büyük doğum günü 21 yaşına girmek. Ve bu , erkek veya kız herkes için. Ve bu büyük bir doğum günü

because you can finally legally drink alcohol. So a lot of people will have a 21st birthday  

çünkü sonunda yasal olarak alkol içebilirsiniz. Yani pek çok insan

party with their friends where they get  to go to a bar, or they go to a pub,  

arkadaşlarıyla birlikte bir bara veya birahaneye veya

or they go to a brewery or a restaurant and they  get to drink alcohol in public. That's not to say  

bir bira fabrikasına veya restorana gidip herkesin içinde alkol aldıkları bir 21. doğum günü partisi verecek. Bu,

that nobody drinks alcohol before 21, but  usually your 21st birthday is a symbol of,  

kimsenin 21 yaşından önce alkol içmediği anlamına gelmez, ancak genellikle 21. doğum gününüz,

"Now, I am an adult." There you go. After 21, you have to wait a long time  

"Artık ben bir yetişkinim"in sembolüdür. İşte gidiyorsun. 21'den sonra, bir

for your next birthday. If I said, "I don't feel  that old, but somehow I'm already over the hill."  

sonraki doğum gününüz için   uzun süre beklemeniz gerekir. "Kendimi o kadar yaşlı hissetmiyorum ama bir şekilde zaten tepeyi aştım" dersem.

What do you think over the hill means? Well,  the average lifespan is about 80 years. I think  

Tepenin ötesinin ne anlama geldiğini düşünüyorsun? Ortalama yaşam süresi yaklaşık 80 yıldır. Sanırım

now it's a little bit more than 80 years old, but  what is halfway? 40. So this birthday is a little  

şimdi 80 yıldan biraz daha eski, ama  yolun yarısı nedir? 40. Yani bu doğum günü

bit dark, a little bit depressing, but we say that  when you turn 40 years old, you are over the hill. 

biraz karanlık, biraz iç karartıcı ama biz 40 yaşına geldiğinizde tepenin üzerinde olduğunuzu söylüyoruz.

And anytime after 40, if you don't want to  tell someone your age, you can just say,  

Ve 40'tan sonra herhangi bir zamanda, birine yaşınızı söylemek istemezseniz,

"I'm over the hill or I'm way over the  hill," because you are past the peak of life.  

"Ben tepeyi aştım ya da tepeyi aştım " diyebilirsiniz, çünkü hayatın zirvesini geçtiniz.

And now you're just going down the other side.  Very sad. So usually if you go to the grocery  

Ve şimdi sadece diğer tarafa gidiyorsun. Çok üzgün. Bu nedenle, genellikle bakkala gidip 40. doğum günü için

store and you buy any kind of balloons or birthday  bags or birthday decorations for a 40th birthday,  

herhangi bir türde balon veya doğum günü çantası veya doğum günü süsü alırsanız,

they all are black or gray or have to do with like  gravestones or skeletons. It's a little bit silly  

bunların tümü siyah veya gridir veya mezar taşları veya iskeletlerle ilgilidir. Bu biraz aptalca

because obviously when you're 40, you're still  young, but it's just this silly idea that now,  

çünkü 40 yaşına geldiğinizde hala gençsinizdir, ancak şu anda

"Oh, you're over the hill." Our last birthday expression before we get  

"Oh, tepeyi aştınız." Bazı yaygın doğum günü sorularına geçmeden önceki son doğum günü ifademiz, güneşin

to some common birthday questions is a trip around  the sun. This is just another fun way to say that  

etrafında bir yolculuktur . Bu,   bir yaş büyük olduğunuzu söylemenin başka bir eğlenceli yolu

you are one year older. So if somebody is having  a birthday, you could tell them congrats on  

. Yani birinin doğum günü varsa, ona

another successful trip around the sun. They have  successfully gone around the sun one more time,  

güneşin etrafında başka bir başarılı yolculuk için tebrikler diyebilirsiniz. Güneşin etrafında bir kez daha,   başarılı bir şekilde

which is one more year. Congrats on a  successful trip around the sun. You did it. 

bir yıl daha döndüler. Güneşin etrafında başarılı bir yolculuk için tebrikler. Sen yaptın.

All right, let's go on to some common questions  that you might get asked on your birthday or you  

Pekala, doğum gününüzde size sorulabilecek veya

could ask someone else on their birthday. And  we'll talk about some common answers as well.  

başka birine doğum gününde sorabileceğiniz bazı genel sorulara geçelim. Ayrıca bazı yaygın yanıtlardan da bahsedeceğiz.

Any plans for your birthday? This is an extremely  common question. If someone asks you any plans  

Doğum günün için bir planın var mı? Bu son derece yaygın bir sorudur. Birisi size doğum gününüz için herhangi bir planınızı sorarsa,

for your birthday, you could say, "Yup, we're  planning a big bash this weekend. It's going  

"Evet, bu hafta sonu büyük bir parti planlıyoruz.

to be exciting," or, "No. We're just going to  have a small gathering with a couple friends." 

Heyecanlı olacak" veya "Hayır. Sadece sizinle küçük bir toplantı yapacağız" diyebilirsiniz. birkaç arkadaş."

Excellent. Any plans for your birthday?  What do you want to do for your birthday?  

Harika. Doğum günün için bir planın var mı? Doğum günün için ne yapmak istersin?

This is a great question to ask if you know that  you will also be included in the birthday plans.  

Bu, doğum günü planlarına da dahil olacağınızı bilip bilmediğinizi sormak için harika bir soru. Doğum günü etkinliklerinin düzenlenmesine yardımcı olacak

If you are a family member or a close friend who  will help to organize the birthday activities,  

bir aile üyesi veya yakın bir arkadaşsanız ,

you can use this question, "What do you want  to do for your birthday?" That is asking, "Hey,  

"Doğum gününüz için ne yapmak istersiniz?" sorusunu sorabilirsiniz. Bu, "Hey,

what should I plan for your birthday?" And you could say, "Yeah, I'd like to have just  

doğum günün için ne planlamalıyım?" Ve "Evet,

a small get together at the house. Maybe we can  have a cookout, maybe some cake, just some small  

evde küçük bir buluşma yapmak istiyorum. Belki yemek pişiririz, belki biraz pasta yaparız, sadece küçük bir

get together." A little bird told me it was your  birthday. What would you like? This expression, "A  

buluşma yaparız." Küçük bir kuş bana bugün senin doğum günün olduğunu söyledi. Ne alırsınız? Bu ifade, "

little bird told me" is almost a universal idea.  I think a lot of languages have this concept of  

Küçük bir kuş bana söyledi" neredeyse evrensel bir fikirdir. Bence pek çok dilde

hearing something from a little bird. You're not saying who told you, but you're just  

küçük bir kuştan bir şeyler duyma kavramı vardır. Sana kimin söylediğini söylemiyorsun, ama sadece

saying, "A little bird told me that it was your  birthday or that your birthday is coming soon."  

"Küçük bir kuş bana bugün senin doğum günün olduğunu veya doğum günün yakında geleceğini söyledi" diyorsun.

Do you have this type of expression in your native  language? It's a great one to use for birthdays.  

Ana dilinizde bu tür bir ifade var mı ? Doğum günlerinde kullanmak için harika bir şey.

You could just say, "A little  bird told me it's your birthday.  

"Küçük bir kuş bana bugün senin doğum günün olduğunu söyledi.

What would you like?" You're asking for a present  idea. What kind of present should I give you? 

Ne istersin?" diyebilirsin. Mevcut bir fikir istiyorsunuz. Sana ne tür bir hediye vermeliyim?

And an answer to that could be, "Yup,  my birthday is coming up on Saturday,  

Ve buna bir cevap şu olabilir: "Evet, Cumartesi günü doğum günüm yaklaşıyor,

but instead of a present, I'm asking that  everyone bring some food or drink to the party."  

ancak bir hediye yerine herkesin partiye yiyecek veya içecek getirmesini istiyorum."

Okay, you don't need presents. You don't need  more stuff. You're just asking that people bring  

Tamam, hediyeye ihtiyacın yok. Daha fazla şeye ihtiyacınız yok. Sadece insanlardan

food and drinks to your party. Simple and it's  a good way to give at a party and participate. 

partinize yiyecek ve içecek getirmelerini istiyorsunuz. Basittir ve bir partiye katılmak ve vermek için iyi bir yoldur.

How old will you be? Or maybe if it's on someone's  birthday. Oh, how old are you now? Don't ask an  

Kaç yaşında olacaksın? Ya da belki birinin doğum günüyse. Ah, şimdi kaç yaşındasın?

adult this. I would say after the age of 21,  usually it's not a good idea to ask someone how  

Bunu bir   yetişkine sormayın. 21 yaşından sonra genellikle birine kaç

old are you or how old will you be? In American  culture, it is quite rude to ask someone their  

yaşında olduğunuzu veya kaç yaşında olacağınızı sormanın iyi bir fikir olmadığını söyleyebilirim. Amerikan kültüründe, birine yetişkinken yaşını sormak oldukça kabadır

age when they're an adult. For a child, it's no  problem. Children love telling people their age. 

. Bir çocuk için sorun değil. Çocuklar insanlara yaşlarını söylemeyi severler.

Usually they're very specific like, "I'm seven  and a half. I'm eight and three quarters." They're  

Genellikle "Yedi buçuk yaşındayım. Sekiz ve üç çeyreğim" gibi çok spesifiktirler.

very specific about their age, because they're so  proud of it. But once we become adults, we become  

Yaşları konusunda çok titizler çünkü yaşlarıyla çok gurur duyuyorlar. Ancak bir kez yetişkin olduğumuzda,

a little bit more hesitant to share our age,  especially with anybody. And it's not required in  

yaşımızı  özellikle herhangi biriyle  paylaşmak konusunda biraz daha tereddütlü hale geliriz . Ve

social circumstances to say your age.  So I recommend asking, "How old are you  

sosyal durumlarda yaşınızı söylemek gerekli değildir. Bu nedenle, "

now? Or how old will you be?" Only to children. When someone invites you to a party you can ask,  

Şu anda kaç yaşındasın? Veya kaç yaşında olacaksın?" diye sormanızı öneririm. Sadece çocuklara. Birisi sizi bir partiye davet ettiğinde

"Is it a surprise party?" That way you can  not be the one who spoils the surprise.  

"Sürpriz bir parti mi?" diye sorabilirsiniz. Böylece sürprizi bozan siz olmazsınız.

So maybe they forgot to tell you, "Oh, it's a  surprise party." So it's a good thing to ask,  

Belki de size "Ah, bu bir sürpriz parti" demeyi unutmuşlardır. Bu nedenle,

"Is this a surprise party?" And they might say,  "Oh no, he knows about it." Or he might say,  

"Bu bir sürpriz parti mi?" diye sormak iyi bir şey. "Ah hayır, o bunu biliyor" diyebilirler. Veya

"Oh yes it is. Don't tell him." It's a great  question to ask, "Is it a surprise party? Do you  

"Ah evet öyle. Ona söyleme" diyebilir. "Sürpriz bir parti mi? Bir

need me to bring anything? Can I bring anything?" This is a great question to ask anytime that you  

şey getirmemi ister misin? Bir şey getirebilir miyim?" Bu,

go to someone's house for dinner, for a meal,  for even just tea or coffee and especially for  

birinin evine akşam yemeğine, yemek yemeye, hatta sadece çay veya kahve içmeye ve özellikle

a birthday party or a holiday gathering, it's  great to ask, "Do you need me to bring anything?  

bir doğum günü partisi veya tatil toplantısına gittiğinizde sorabileceğiniz harika bir sorudur. herhangi bir şey?

Or what can I bring?" I ask this all the time and  I really appreciate it when my guests ask this  

Ya da ne getirebilirim?" Bunu her zaman soruyorum ve misafirlerim bunu sorduğunda gerçekten minnettarım

because maybe it would be nice if someone else  made the salad or someone else made a dish for the  

çünkü belki başka //////// başkası

meal, or maybe even someone just brought a game or  something to do. This can help to ease the burden  

yemek   veya hatta belki birisi sadece bir oyun veya yapacak bir şey getirmiş olabilir. . Bu,

of the person who is throwing the party or just  having a holiday gathering. So this is a great  

partiyi veren veya sadece bir tatil toplantısı yapan kişinin yükünü hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu, sorulacak harika bir

question to ask. I highly recommend it. And if someone asks you,  

soru. Şiddetle tavsiye ederim. Biri size

"Can I bring anything?" You can think,  "Okay, well, yeah maybe bring your own booze  

"Bir şey getirebilir miyim?" "Tamam, evet, belki kendi içkini getirebilirsin

or yeah do you have a favorite board game? Maybe  after dinner we could play a game, bring a game  

veya evet, en sevdiğin bir masa oyunu var mı? Belki yemekten sonra bir oyun oynayabiliriz, bir oyun getirebiliriz

or could you make a salad? Could you make  a dessert?" Not even make, "Could you just  

veya salata yapabilir misin? Tatlı yapabilir misin ? " "Bir

bring one? You can buy it that's okay." But this  kind of question can help to have everyone feel  

tane getirebilir misin? Satın alabilirsin, sorun değil." Ancak bu türde bir soru, herkesin

like they're participating in the evening. All right, now that we've practiced some  

akşama katılıyormuş gibi hissetmesine yardımcı olabilir. Pekala,

common expressions for birthdays, some common  questions for birthdays, let's go on to our  

doğum günleri için bazı yaygın ifadeleri, doğum günleri için bazı yaygın soruları çalıştığımıza göre, sohbetimize devam edelim

conversation. I'd like you to see this sample  conversation that I had with my husband, Dan,  

. Kocam Dan ile

about birthdays. You're going to recognize a lot  of these questions. A lot of the expressions about  

doğum günleri hakkında yaptığım bu örnek sohbeti görmenizi istiyorum. Bu soruların çoğunu tanıyacaksınız. Doğum günleriyle ilgili birçok ifade

birthdays. Listen to this conversation carefully  because in just a minute, Dan will leave and I  

. Bu sohbeti dikkatlice dinleyin çünkü bir dakika içinde Dan ayrılacak ve ben

will be asking you those questions and it will  be your turn to speak out loud. Let's watch the  

size o soruları soracağım ve yüksek sesle konuşma sırası size gelecek.

sample conversation. Hey, Dan. Dan: 

Örnek sohbeti   izleyelim. Selam, Dan. Dan:

Hey Vanessa, you have a  birthday coming up. Don't you? 

Hey Vanessa, yaklaşan bir doğum günün var. değil mi

Vanessa: Yup. Pretty soon. Another trip around the sun. 

Vanessa: Evet. Çok yakında. Güneşin etrafında bir tur daha.

Dan: Cool. Do you have any plans for your birthday? 

Harika. Doğum günün için bir planın var mı?

Vanessa: Yeah, I'm going to have a big  

Vanessa: Evet, büyük bir

birthday bash. I would love for you  to come. I can send you an invitation. 

doğum günü partisi vereceğim. Gelmeni çok isterim. Sana bir davetiye gönderebilirim.

Dan: That sounds fun. Do you need me to bring anything? 

Dan: Kulağa eğlenceli geliyor. Bir şey getirmeme ihtiyacın var mı?

Vanessa: You can bring your  

Vanessa:

favorite party game and a big appetite for cake.  All the other details will be in the invitation. 

En sevdiğiniz parti oyununu ve büyük bir pasta iştahınızı getirebilirsiniz. Diğer tüm detaylar davetiyede yer alacaktır.

Dan: Sounds great. I'll be there. 

Dan: Kulağa harika geliyor. Orada olacağım.

Vanessa: Great. See you then. 

Vanessa: Harika. Sonra görüşürüz.

Okay. You watched the sample  conversation. Now it's time to  

Tamam aşkım. Örnek sohbeti izlediniz. Şimdi

take a deep breath and practice this yourself.  I'm going to ask you a couple questions and I  

derin bir nefes alma ve bunu kendiniz uygulama zamanı. Size birkaç soru soracağım ve

will pause. I will be listening to you no  matter where you live around the world,  

duracağım. Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın sizi dinleyeceğim,

I will be listening and we will be having this  conversation. If it seems too fast for you,  

dinleyeceğim ve bu konuşmayı yapıyor olacağız . Size çok hızlı geldiyse,

if you want to try it again, the good news is  that you can click pause on the video and go back  

tekrar denemek isterseniz, iyi haber şu ki  videoyu duraklatıp geri dönüp

and practice it again. No problem.  Are you ready? Let's get started. 

tekrar pratik yapabilirsiniz. Sorun değil. Hazır mısın? Başlayalım.

Hey, a little bird told me that your  birthday is coming up. Do you have any plans?  

Hey, küçük bir kuş bana doğum gününün yaklaştığını söyledi. Senin bir planin var mi?

That sounds like fun. Is it a birthday  tradition or is that something new?  

Kulağa eğlenceli geliyor. Bu bir doğum günü geleneği mi yoksa yeni bir şey mi?

Cool. I would love to come. Can I bring anything?  

Serin. Gelmeyi çok isterim. Bir şey getirebilir miyim?

Great. I'll be there. I can't wait to  celebrate another trip around the sun. 

Harika. Orada olacağım. Güneşin etrafında başka bir geziyi kutlamak için sabırsızlanıyorum.

So how did you do with this  little sample conversation?  

Peki bu küçük örnek konuşmayı nasıl yaptınız?

I hope that it was a good challenge for  you and it helped to boost your confidence  

Umarım sizin için iyi bir meydan okuma olmuştur ve İngilizce konuşurken kendinize olan güveninizi artırmanıza yardımcı olmuştur

speaking in English. That is the goal.  You can always go back and review this. 

. Amaç bu. Her zaman geri dönüp bunu inceleyebilirsiniz.

Let's learn some common vocabulary about animals  and pets. Let's start by describing you. Can you  

Hayvanlar ve evcil hayvanlar hakkında bazı yaygın sözcükleri öğrenelim . Sizi tarif ederek başlayalım. Kendini

describe yourself? I'm an animal lover. This means  that you love all kinds of animals. You might say,  

tarif edermisin? Ben bir hayvanseverim. Bu, her türden hayvanı sevdiğiniz anlamına gelir.

"Ever since I first visited a zoo as a child,  I have been an animal lover. I just love all  

"Çocukken bir hayvanat bahçesini ilk ziyaret ettiğimden beri hayvanları severim. Tüm

animals." Or if you would like to be a little more  specific, you could say, "I'm a cat person. I'm  

hayvanları seviyorum." Veya biraz daha spesifik olmak isterseniz , "Ben bir kedi insanıyım. Ben

a dog person." Usually we keep it to cats and  dogs but you might say, "I'm a horse person." 

bir   köpek insanıyım" diyebilirsiniz. Genellikle kedilere ve köpeklere ayırırız ama "Ben bir at insanıyım" diyebilirsiniz.

Does that mean that you have a cat head? I am a  cat person. No. This just means that that is your  

Bu senin bir kedi kafan olduğu anlamına mı geliyor? Ben bir kedi insanıyım. Hayır. Bu, onun   tercih ettiğiniz evcil hayvan olduğu anlamına gelir

preferred pet. You like cats. So for me, if you've  been watching my English lessons for a while,  

. Kedileri seversin. Yani benim için, bir süredir İngilizce derslerimi izliyorsanız,

you know I am a cat person. I've never had a  dog, but I feel like I relate more to cats.  

benim bir kedi insanı olduğumu bilirsiniz. Hiç köpeğim olmadı ama kedilerle daha çok ilişki kurduğumu hissediyorum.

I get along better with cats and  I feel more comfortable with cats. 

Kedilerle daha iyi anlaşıyorum ve kedilerin yanında kendimi daha rahat hissediyorum.

But maybe for you, you might say, "I'm a dog  person. I would rather have a dog." Or maybe you  

Ama belki sizin için "Ben bir köpek insanıyım. Bir köpeğim olmasını tercih ederdim" diyebilirsiniz. Ya da belki

have this unfortunate situation, you are allergic  to dogs. Or maybe you might say, "I'm allergic to  

bu talihsiz duruma sahipsiniz, köpeklere alerjiniz var . Ya da "

cat fur, I love them. They're so cute and cuddly.  And I wish I could have a cat, but I'm allergic."  

Kedi kürküne alerjim var, onları seviyorum. Çok tatlı ve sevimliler. Keşke bir kedim olsa ama alerjim var" diyebilirsiniz.

If your eyes start to get red and your nose starts  to run, maybe your throat hurts, that's a bad  

Gözleriniz kızarmaya başlarsa ve burnunuz akmaya başlarsa, belki boğazınız ağrırsa, bu kötü bir

sign. It means that you are allergic to some kind  of animal. Maybe you can take some simple medicine  

işarettir. Bu, bir tür hayvana alerjiniz olduğu anlamına gelir . Belki basit bir ilaç alabilirsin

and you'll be fine. But sometimes it's a bigger  problem than that and you just can't have a cat.  

ve iyileşirsin. Ancak bazen bu bundan daha büyük bir sorundur ve bir kediniz olamaz. Senin

You can't have a dog. I hope you're not allergic. Now let's describe your pet. But a little note,  

bir köpeğin olamaz. Umarım alerjin yoktur. Şimdi evcil hayvanınızı tarif edelim. Ama küçük bir not,

first of all, something that I've noticed  that's different between English and some  

her şeyden önce, İngilizce ile diğer bazı   diller arasında fark ettiğim bir şey , evcil

other languages is that when we're talking  about our pets or someone else's pet, we use  

hayvanlarımızdan veya başka birinin evcil hayvanından bahsederken,

he or she. We don't use it very often because  it feels like you are creating some distance or  

onu kullanırız. Bunu çok sık kullanmıyoruz çünkü biraz mesafe kat ediyormuşsunuz gibi geliyor veya

it's a wild animal, or you don't really care  about that animal. It's just an object. It. 

bu vahşi bir hayvan veya o hayvanı pek umursamıyorsunuz. Bu sadece bir nesne. BT.

So for example, if I'm going to tell you  about my cat, little spoiler, I have a cat,  

Örneğin, size kedimden bahsedecek olursam , küçük spoiler, benim bir kedim var,

I might say, "She is a Siamese cat."  If I say I have a cat, it's Siamese,  

"O bir Siyam kedisi" diyebilirim. Bir kedim var dersem, o Siyam'dır,

it's okay and you will hear this occasionally,  but it's more common to hear he or she. She's  

sorun değil ve bunu ara sıra duyacaksınız, ancak onu duymak daha yaygın. O

a Siamese. She likes to play with cat toys. He  or she. And if you're not certain, if an animal  

bir Siyam. Kedi oyuncakları ile oynamayı sever. O veya o. Ve emin değilseniz, bir hayvanın

is a he or a she like if you see a neighbor's  dog and you want to talk to that neighbor about  

erkek veya dişi olduğundan emin değilseniz, bir komşunun köpeğini görürseniz ve o komşuyla köpeği hakkında konuşmak isterseniz

their dog, you can just say he and it's okay. The neighbor will maybe correct you and say,  

, sadece o diyebilirsiniz ve sorun olmaz. Komşu belki sizi düzeltir ve

"Oh yes, she's a poodle." And then you  can say, "Oh yes, what's her name?" And  

"Ah evet, o bir kaniş" der. Ve sonra "Ah evet, onun adı ne?" diyebilirsiniz. Ve

you can use her when you find out, but  in general we use he or she for pets.  

öğrendiğinizde onu kullanabilirsiniz, ancak genel olarak onu evcil hayvan olarak kullanırız. Evcil

A common word we use to describe pets is breed.  What breed is your pet? But we often just say  

hayvanları tanımlamak için kullandığımız yaygın bir kelime cinstir. Evcil hayvanınızın cinsi nedir? Ama genellikle

kind, what kind is it? So when we're talking  about a dog or a cat, there are different types. 

nazik deriz, bu ne tür? Yani bir köpek veya kedi hakkında konuşurken farklı türler vardır.

So I already mentioned, my cat is a Siamese  cat. This is a specific type or breed of  

Kedimin bir Siyam kedisi olduğundan daha önce bahsetmiştim . Bu, belirli bir kedi türü veya cinsidir

cat. What breed is your a cat? He's a Siamese.  She's a Siamese. What breed is it? But we often  

. Kediniz hangi cins? O bir Siyam. O bir Siyam. Hangi cins? Ancak sıklıkla

use the question, "What kind is it?" Which we'll  talk about in our question section in a minutes. 

"Bu ne tür?" sorusunu kullanırız. Birazdan soru bölümümüzde bundan bahsedeceğiz.

Another common term used with pets is a rescue.  This is describing your pet. Both of my cats are  

Evcil hayvanlarla kullanılan bir başka yaygın terim de kurtarmadır. Bu evcil hayvanınızı tarif ediyor. Kedilerimin ikisi de

rescues. I got them from an animal shelter. This  means that I didn't buy them from a breeder who  

kurtarıldı. Onları bir hayvan barınağından aldım. Bu, onları safkan kediler yapan bir yetiştiriciden satın almadığım anlamına gelir

is making pure bred cats. No, I went to the animal  shelter. These are abandoned cats who need a home.  

. Hayır, hayvan barınağına gittim . Bunlar bir yuvaya ihtiyacı olan terk edilmiş kediler.

I went to the animal shelter and I adopted. We  often use the word adopted. I adopted two cats.  

Hayvan barınağına gittim ve sahiplendim. Genellikle benimsenen kelimeyi kullanırız. İki kedi sahiplendim.

They are rescue cats or they are rescues. And this is the idea that I rescued them.  

Onlar kurtarma kedileri veya kurtarıcılardır. Ve onları kurtardığım fikri bu.

Sometimes in the US, you see a bumper  sticker, something like this that says,  

Bazen ABD'de,

"My dog rescued me." Have you ever felt like this?  Maybe you saved your dog from the animal shelter,  

"Köpeğim beni kurtardı" yazan buna benzer bir tampon çıkartması görürsünüz. Hiç böyle hissettin mi? Belki köpeğinizi hayvan barınağından kurtardınız,

but really your dog changed your life. Your dog rescued you. You might also hear the word  

ama aslında köpeğiniz hayatınızı değiştirdi. Köpeğin seni kurtardı. Mut kelimesini de duyabilirsiniz

mut. Mut can be a little negative if you say it  with a negative voice, but it just means that  

. Olumsuz bir sesle söylerseniz, biraz olumsuz olabilir , ancak bu,

you're not certain what kind of dog you have.  We only use this for dogs. And it means, well,  

ne tür bir köpeğiniz olduğundan emin olmadığınız anlamına gelir. Bunu sadece köpekler için kullanıyoruz. Ve bu,

it's a mix of so many different types of dogs that  I have no idea. He's a mut. We got him from the  

pek çok farklı türde köpeğin karışımı olduğu anlamına gelir ki  hiçbir fikrim yok. O bir mut. Onu

animal shelter, but you know what? He's the best  dog I've ever had. He's a mut, but I don't care. 

hayvan barınağından aldık, ama biliyor musun? O sahip olduğum en iyi köpek. O bir mut ama umurumda değil.

So it's that idea that he's not pure. He's not  a pure bred dog. He's a mix of so many kinds  

Yani onun saf olmadığı fikri. O safkan bir köpek değil. O pek çok türden köpeğin bir karışımı

of dogs, but you know what? It's still a great  animal. Next is fur and coat. My cat's fur is so  

, ama biliyor musunuz? Hâlâ harika bir hayvan. Sırada kürk ve palto var. Kedimin tüyleri çok

soft. After I give my dog a bath, he has a  silky coat. He's not wearing a coat, it's  

yumuşak. Köpeğime banyo yaptıktan sonra tüyleri ipeksi oluyor. Palto giymiyor,

just talking about his fur. And these words are  interchangeable. He has soft fur. He has a silky  

sadece kürkünden bahsediyor. Ve bu kelimeler birbirinin yerine kullanılabilir. Yumuşak kürkü var. İpeksi bir

coat. It's great words to talk about animal hair. Let's talk about some words we can use to talk  

ceketi var. Hayvan kılı hakkında konuşmak için harika sözler.

about how friendly an animal is. The first one  is just friendly. He is friendly. You'll often  

Bir hayvanın ne kadar arkadaş canlısı olduğu hakkında konuşmak için kullanabileceğimiz bazı kelimeler hakkında konuşalım. İlki sadece arkadaşça. O arkadaş canlısı biri.

hear this as someone is walking their dog.  And if their dogs wants to come closer to you,  

Birisi köpeğini gezdirirken bunu sık sık duyarsınız. Köpekleri size yaklaşmak isterse

the owner might say, "Oh, don't worry.  He's friendly. He loves little kids."  

sahibi, "Merak etme. O arkadaş canlısı. Küçük çocukları sever" diyebilir.

And your child can pet the dog or you might ask,  "Is he friendly?" And that means, "Can I pet him?" 

Çocuğunuz köpeği okşayabilir veya "Arkadaş canlısı mı?" diye sorabilirsiniz. Bu da "Onu sevebilir miyim?" anlamına geliyor.

So it's a great word to use to talk about  if your dog is comfortable with people,  

Bu nedenle, köpeğinizin insanlarla arası rahatsa,

he's friendly. "He's not very friendly with  little kids. So we'll just try to stay away."  

arkadaş canlısı olduğundan bahsetmek için harika bir kelime. "Küçük çocuklarla pek arkadaş canlısı değildir . Bu yüzden uzak durmaya çalışacağız."

There are three words that are variations of  this. One is wild. Lions are wild. They are not  

Bunun varyasyonları olan üç kelime vardır . Biri vahşi. Aslanlar vahşidir.

friendly towards people. I do not recommend  trying to pet a lion. They are wild. 

İnsanlara karşı   dostça davranmazlar. Bir aslanı evcilleştirmeye çalışmanızı önermiyorum. Onlar vahşi. Bir

The next level is stray. We might say, "That  cat is a stray cat, or he's a stray." And that  

sonraki seviye başıboş. "Bu kedi bir sokak kedisi veya o bir sokak kedisi" diyebiliriz. Bu da

means that he lives on the streets and maybe  he'll come close to people to get some food.  

sokaklarda yaşadığı ve belki yiyecek almak için insanlara yaklaşacağı anlamına gelir.

He might not really hurt you, but he doesn't want  to live in your house. Maybe if you adopt him,  

Seni gerçekten incitmiyor olabilir ama senin evinde yaşamak istemiyor. Belki onu evlat edinirseniz,

he'll want to live in your house, but he doesn't  have an owner. He's a stray. He's a stray cat. 

evinizde yaşamak ister ama bir sahibi yoktur. O bir serseri. O bir sokak kedisi.

Some cities around the world have a lot of stray  cats or stray dogs. They don't belong to anyone,  

Dünyanın dört bir yanındaki bazı şehirlerde çok sayıda sokak kedisi veya başıboş köpek bulunur. Kimseye ait değiller

but everyone helps to take care of them. Everyone  helps to feed them. In the US, this isn't very  

ama herkes onlarla ilgilenmeye yardım ediyor. Herkes onları beslemeye yardım eder. ABD'de bu çok

common. We don't have a lot of stray cats or a  lot of stray dogs because animal shelters are  

yaygın değildir. Hayvan barınakları Amerikan kültürünün büyük bir parçası olduğu için çok fazla başıboş kedimiz veya başıboş köpeğimiz yok

a big part of American culture. A lot of people  when they want a pet, they will go to an animal  

. Pek çok insan evcil hayvan istediğinde

shelter instead of buying a pure bred dog or a  pure bred cat. So a lot of stray dogs or stray  

safkan bir köpek veya safkan bir kedi almak yerine hayvan barınağına gider . Yani sokakta yaşayan çok sayıda sokak köpeği veya başıboş

cats who live on the street will be taken  to an animal shelter for someone to adopt. 

kedi sahiplenilmesi için hayvan barınağına götürülecek.

So you might say, "My cat was a stray before we  got him. He was a stray cat before we got him.  

Yani, "Biz onu almadan önce kedim bir sokak kedisiydi . Biz onu almadan önce o bir sokak kedisiydi.

And now he's just so friendly." The next  level is domesticated. So this means  

Ve şimdi çok arkadaş canlısı." Bir sonraki seviye evcilleştirilmiştir. Yani bu

a cat or dog or animal that was previously  wild and now he's very comfortable with humans.  

bir kedi, köpek veya daha önce vahşi olan ve artık insanlarla arası çok rahat olan bir hayvan anlamına gelir.

So we could use this for a lot of different  animals like cows. Cows are domesticated.  

Yani bunu inekler gibi birçok farklı hayvan için kullanabiliriz . İnekler evcilleştirilir.

A long time ago, they were completely wild  or horses. Horses were completely wild,  

Uzun zaman önce, tamamen vahşi veya atlardı. Atlar tamamen vahşiydi,

but they have become domesticated. Over  time, people have trained them to become  

ancak evcilleştirildiler. Zamanla insanlar onları

comfortable with humans. They are domesticated. We often use this term for farm and animals,  

insanlarla rahat olmaları için eğitti. Onlar evcilleştirildi. Bu terimi genellikle çiftlik ve hayvanlar için kullanırız,

horses, cows, chickens, sheep, goats they are  domesticated animals. Some animals just can't  

atlar, inekler, tavuklar, koyunlar, keçiler evcilleştirilmiş hayvanlardır. Bazı hayvanlar

be domesticated like a zebra. You can't ride a  zebra. You can't domesticate zebras. It would  

zebra gibi evcilleştirilemez. Bir zebraya binemezsiniz. Zebraları evcilleştiremezsiniz.

be pretty cool, but they're just an animal that  cannot be domesticated. Before we go on to some  

Oldukça havalı olurdu, ancak onlar evcilleştirilemeyen bir hayvan . Evcil hayvanlar hakkında

common questions that you will hear and that you  can ask about pets, let's talk about pet care and  

duyacağınız ve sorabileceğiniz bazı yaygın sorulara geçmeden önce, evcil hayvan bakımından ve evcil

some words that you can use to describe pet care. A cage, a crate, and a kennel are all the same  

hayvan bakımını açıklamak için kullanabileceğiniz bazı kelimelerden bahsedelim. Kafes, sandık ve köpek kulübesi aynı

thing. And it's somewhere that you can keep  your animal contained. So you might say,  

şeydir. Ve hayvanınızı kontrol altında tutabileceğiniz bir yerdir. Yani,

"I put my ferret." Some people have a ferret  for a pet. I put my ferret in the crate to take  

"Gelinciğimi koydum" diyebilirsiniz. Bazı insanların evcil hayvan olarak bir gelincik vardır . Gelinciğimi veterinere götürmek için sandığa koydum

it to the vet, which we'll talk about in just a  second, but it's a type of box where you will keep  

, bundan birazdan bahsedeceğiz ama bu,

your animals maybe to transport them somewhere or  maybe just to help them feel safe and comfortable. 

hayvanlarınızı belki bir yere nakletmek veya belki de sadece kendilerini güvende hissetmelerine yardımcı olmak için saklayacağınız bir tür kutu. ve rahat. Misafirler geldiğinde

We have a big kennel for my dog to help him feel  comfortable when guests come over. He goes in  

köpeğimin rahat hissetmesine yardımcı olmak için büyük bir kulübemiz var .

there and he feels comfortable. And then when the  guests leave, he comes out and feels very safe.  

Oraya   giriyor ve kendini rahat hissediyor. Ardından misafirler ayrıldığında dışarı çıkıyor ve kendini çok güvende hissediyor.

A collar and tag, this goes around your animal's  neck and has some important information like  

Tasma ve etiket, hayvanınızın boynuna takılır ve evcil hayvanın

the pet's name, your phone number, maybe  your address. And if your pet gets lost,  

adı, telefon numaranız, belki de adresiniz gibi bazı önemli bilgileri içerir. Ve eğer evcil hayvanınız kaybolursa,

well, someone can help you to  find your pet again by calling you  

birisi tasmasındaki etikette bulunan numarayla sizi arayarak evcil hayvanınızı tekrar bulmanıza yardımcı olabilir

with the number that's on the tag on their collar. A collar is also useful because you can attach  

. Bir tasma da kullanışlıdır, çünkü

a leash to the collar. Sometimes this is called  a lead. I think that lead is maybe more a term  

tasmaya bir tasma takabilirsiniz. Bazen buna potansiyel müşteri denir. Bence kurşun, belki de daha çok

that professional people will use. A veterinarian  will use this. Maybe a dog trainer will use this,  

profesyonel insanların kullanacağı bir terimdir. Bunu bir veteriner kullanacaktır. Belki bir köpek eğitmeni bunu

a lead, but for daily conversation, we often just  say, "Leash. Where's the leash? I need to find the  

bir ipucu olarak kullanır, ancak günlük sohbet için genellikle "Tasma. Tasma nerede?

dog's leash so that I can take him on a walk." One time, I saw somebody having- 

Köpeğin tasmasını bulmam gerekiyor, böylece onu yürüyüşe çıkarabilirim." Bir keresinde, birinin-

Vanessa: ... that I can take him on a walk. 

Vanessa: ... onu yürüyüşe çıkarabileceğimi gördüm.

One time I saw somebody having an iguana on a  leash. Sometimes people put their cats on a leash  

Bir keresinde tasmalı bir iguana takan birini görmüştüm . Bazen insanlar kedilerine de tasma takarlar

too, but usually cats don't tolerate that. Have  you ever seen a strange animal on a leash before? 

, ancak genellikle kediler buna müsamaha göstermez. Daha önce hiç tasmalı garip bir hayvan gördünüz mü?

A vet or veterinarian. Usually we shorten this  to vet. You've already heard me say this a couple  

Bir veteriner veya veteriner. Genellikle bunu veterinere kısaltırız. Bunu birkaç kez söylediğimi zaten duydunuz

times and that's the doctor for an animal. So  you might say, "I need to take my sick dog to  

ve bu bir hayvanın doktoru. Yani "Hasta köpeğimi veterinere götürmem gerekiyor

the vet." Or, "What is the best vet to take my  dog to?" We're talking about veterinarian, but  

" diyebilirsiniz. Veya "Köpeğimi götürmek için en iyi veteriner hangisidir ?" Veterinerden bahsediyoruz ama

it's a situation where we don't use the longest  word. We just to use a short, simple version.  

en uzun kelimeyi kullanmadığımız bir durum . Biz sadece kısa, basit bir versiyon kullanacağız.

Yes, finally, in English, there is a simple  way to say a long word. So you can just say  

Evet, nihayet İngilizce'de uzun bir kelimeyi söylemenin basit bir yolu var. Yani sadece

vet. "My cat's vet is just up the streets." Or,  "We have a vet appointment next week." Excellent. 

veteriner diyebilirsiniz. "Kedimin veterineri sokağın hemen yukarısında." Veya "Haftaya veteriner randevumuz var." Harika.

Now I just want to let you know if this is your  job, if you are a vet in someone asks you the  

Şimdi size şunu söylemek istiyorum, eğer bu sizin işinizse, eğer veterinerseniz birisi

common question, "What do you do?" Which means  what's your job? And you say, "I'm a vet." Well,  

size şu soruyu sorar: "Ne iş yaparsınız?" Bu, işinizin ne olduğu anlamına gelir? Ve "Ben bir veterinerim" diyorsun. Pekala,

this might be slightly confusing if someone  has no idea that you work with animals because  

birinin hayvanlarla çalıştığınız hakkında bir fikri yoksa bu biraz kafa karıştırıcı olabilir çünkü

a vet can be two different things. It can be a  veterinarian, or it can be a veteran, a veteran.  

bir veteriner iki farklı şey olabilir. Bu bir veteriner olabilir veya eski bir gazi olabilir.

That means who used to be a soldier. They used  to be in the military and now they're retired.  

Bu, eskiden asker olan anlamına gelir. Eskiden askerdeydiler ve şimdi emekli oldular.

So that means that you could either be an animal  doctor or a retired person from the military. 

Bu, hayvan doktoru veya ordudan emekli olabileceğiniz anlamına gelir.

So if someone knows that you work with animals  or that you're a doctor, if you say, "Oh, I'm  

Yani birisi sizin hayvanlarla çalıştığınızı veya doktor olduğunuzu bilirse, "Ah, ben

a doctor." And they ask, "What kind of doctor?"  You could say, "I'm a vet." They will know that  

doktorum" derseniz. Ve "Nasıl bir doktor?" diye soruyorlar. "Ben bir veterinerim" diyebilirsin.

you work with animals, but if someone has no  clue, you might say "I'm a veterinarian." You  

Hayvanlarla çalıştığınızı bilecekler, ancak birinin hiçbir fikri yoksa "Ben bir veterinerim" diyebilirsiniz.

might elongate that a little bit just to be more  specific. Or if you are a vet from the military,  

Daha belirgin olması için bunu biraz uzatabilirsiniz . Veya ordudan bir gaziyseniz

you might say, "I'm a retired veteran." Or, "I'm  a retired vet. I was in the Navy." You might  

"Ben emekli bir gaziyim" diyebilirsiniz. Veya "Ben emekli bir veterinerim. Donanmadaydım."

want to be a little more specific. That's  a situation that might possibly come up. 

Biraz daha spesifik olmak isteyebilirsiniz. Bu, muhtemelen ortaya çıkabilecek bir durumdur.

What can you do to bond with your animal? You  might play fetch. So you could say, "My cat  

Hayvanınızla bağ kurmak için ne yapabilirsiniz? Getirme oynayabilirsiniz. Böylece, "Kedim

likes to play fetch." Who would've guessed?  Usually dogs do, but sometimes cats do too.  

getir getirmeyi sever" diyebilirsiniz. Kim tahmin ederdi? Genellikle köpekler yapar ama bazen kediler de yapar.

Or you could just say this word to your dog. So  you have a stick. You throw the stick and your  

Veya bu kelimeyi köpeğinize söyleyebilirsiniz. Yani bir sopanız var. Sopayı fırlatırsınız ve

dog runs after the stick. You could say, "Fetch,  boy! Fetch the stick." So you're telling him,  

köpeğiniz sopanın peşinden koşar. "Getir oğlum! Sopayı getir" diyebilirsiniz. Yani ona

you're giving him a command about what he  should do. Get the stick and bring it back  

ne yapması gerektiğine dair bir emir verdiğini söylüyorsun . Çubuğu al ve sana geri getir

to you. This kind of fun game. Or we might just pet your pet.  

. Bu tür eğlenceli bir oyun. Veya evcil hayvanınızı sevebiliriz.

This word can be used as a noun, as we've  been talking about it. I have nine pets,  

Bu kelime, hakkında konuştuğumuz gibi bir isim olarak kullanılabilir . Dokuz evcil hayvanım var,

but what is this gently touching your pet? This  is the verb to pet. When you are stroking or just  

ama evcil hayvanınıza nazikçe dokunmak nedir? Bu, okşamak fiilidir. Hayvanınızı okşarken veya sadece

gently touching your animal. This is a very kind,  nice thing to do. Well, you are petting your pet.  

hafifçe dokunduğunuzda. Bu çok nazik ve hoş bir davranış. Evcil hayvanınızı okşuyorsunuz.

So if you're walking down the street and someone  is walking a dog, and that dog seems friendly,  

Yani, sokakta yürürken biri köpeği gezdiriyorsa ve bu köpek arkadaş canlısı görünüyorsa,

the dog wants to talk with you. And the owner says  is, "Oh, don't worry. He's friendly." You can say,  

köpek sizinle konuşmak ister. Ve sahibi , "Merak etme. O arkadaş canlısı" diyor.

"Can I pet him?" Great, that means that you can  stroke his head or his back or under his chin.  

"Onu sevebilir miyim?" diyebilirsiniz. Harika, bu, başını, sırtını veya çenesinin altını okşayabileceğiniz anlamına gelir.

And it's a nice way to enjoy a dog and  to kind of connect with each other. 

Ve bu, bir köpeğin keyfini çıkarmanın ve birbirinizle bir nevi bağ kurmanın güzel bir yolu.

Okay, are you ready to go onto some common  questions that people will ask you about your  

Tamam, insanların size evcil hayvanlarınız hakkında soracağı

pets, and also you can ask? Let's do it. "Do you have any pets?" Very simple and  

ve sizin de sorabileceğiniz bazı yaygın sorulara geçmeye hazır mısınız? Hadi yapalım. "Evcil hayvanın var mı?" Çok basit ve

straightforward question. You might  say, "When I was a kid, I had a dog,  

anlaşılır bir soru. "Çocukken bir köpeğim vardı,

but now I don't have any pets." Well, this is  just answering in a nicer way than just, "No,  

ama şimdi hiç evcil hayvanım yok" diyebilirsiniz. Pekala, bu "Hayır,   Evcil hayvanım yok" demekten daha hoş bir şekilde yanıt veriyor

I don't have any pets." You're giving some  information. "When I was a kid, I had a dog,  

. Bazı bilgiler veriyorsunuz. "Çocukken bir köpeğim vardı

and now I don't have any pets." Good answer. When you see a dog, a common question is  

ve şimdi hiç evcil hayvanım yok." İyi cevap. Bir köpek gördüğünüzde,

what kind is he? We're talking about the breed of  dog. What kind is he? It's sometimes unusual to  

onun ne tür bir köpek olduğu sık sorulan bir sorudur. Köpeğin cinsi hakkında konuşuyoruz . O ne tür? Bazen

see a pure bred dog that's only one kind, only one  breed. So you'll often hear this type of answer,  

sadece tek tür, tek cins olan safkan bir köpek görmek alışılmadık bir durumdur . Dolayısıyla, sık sık şu türde yanıtlar duyarsınız:

"He's a Lab mix. We got him at the animal  shelter." He's a mix. So this means he has  

"O bir Laboratuvar karışımı. Onu hayvan barınağında yakaladık ." O bir karışım. Yani bu, kanında

two different or maybe three or four different  types of dogs in his blood. So we could say he's  

iki farklı veya belki üç veya dört farklı köpek türü olduğu anlamına gelir. Yani onun

a mix or he's a Lab mix. And this means  he comes from different types of breeds. 

bir karışım veya bir Laboratuvar karışımı olduğunu söyleyebiliriz. Bu da farklı türlerden geldiği anlamına gelir.

Another question is, "What's his name?" Of  course, you can just say your pet's name,  

Başka bir soru da "Adı ne?" Tabii ki, sadece evcil hayvanınızın adını söyleyebilirsiniz,

but I wanted to give you some of the most common  female pet names, and also some of the most common  

ancak size İngilizce'de en sık kullanılan dişi evcil hayvan isimlerinden bazılarını ve ayrıca en yaygın

male pet names in English. The most common female  pet names are: Bella, Luna, Lucy, Daisy, and Coco.  

erkek evcil hayvan isimlerinden bazılarını vermek istedim. En yaygın dişi evcil hayvan isimleri şunlardır: Bella, Luna, Lucy, Daisy ve Coco.

There are many other pet names for female dogs  or cats or horses, or who knows what, but these  

Dişi köpekler , kediler veya atlar için veya kim bilir başka pek çok evcil hayvan adı vardır, ancak bunlar

are some of the most common. In fact, one of my  cat's names is Luna. Some of the most common male  

en yaygın olanlardan bazılarıdır. Aslında kedimin isimlerinden biri de Luna. En yaygın erkek evcil

pet names are: Max, Buddy, Teddy, Rocky, and Duke.  These are really common male pet names in the US. 

hayvan isimlerinden bazıları şunlardır: Max, Buddy, Teddy, Rocky ve Duke. Bunlar ABD'de gerçekten yaygın erkek evcil hayvan isimleridir.

A question we already talked about is, "Is  he friendly?" Great. Someone might ask you  

Daha önce konuştuğumuz bir soru, " Arkadaş canlısı mı?" Harika.

this if you have a dog, and you're welcome to  ask someone else this if you want to pet a dog,  

Bir köpeğiniz varsa birisi size bunu sorabilir ve bir köpeği evcilleştirmek istiyorsanız başka birine bunu sorabilirsiniz,

"Is he friendly?" "Yes, you can pet him." Another common question is, "How long have  

"Arkadaş canlısı mı?" "Evet, onu sevebilirsin." Diğer bir sık ​​sorulan soru ise, "Ona ne kadar süredir

you had him?" And maybe this is not how old is  he, but how long has he been a part of your life?  

sahipsin?" Ve belki bu onun kaç yaşında olduğu değil , ama ne kadar zamandır hayatınızın bir parçası?

So you might say, "I got max from the animal  shelter three years ago." "How long have  

Yani, "Max'i üç yıl önce hayvan barınağından aldım" diyebilirsiniz. "Ona ne kadar süredir

you had him?" "I've had him for three years." If you mentioned that your dog or someone else  

sahipsin?" "Ona üç yıldır sahibim." Köpeğinizin veya başka birinin

mentions that their dog is a specific breed, you  could ask this question, "What made you decide to  

köpeğinin belirli bir cins olduğundan bahsettiğinden bahsetmişseniz, şu soruyu sorabilirsiniz: "

get that breed?" Maybe you're just curious about  that breed. You're trying to have a conversation,  

Bu cinsi almaya karar vermenize neden olan şey nedir?" Belki de sadece bu türü merak ediyorsunuzdur. Sohbet etmeye çalışıyorsunuz

or maybe you are thinking about getting a dog  too, and you want some more information. So  

veya belki de bir köpek sahibi olmayı düşünüyorsunuz ve biraz daha bilgi istiyorsunuz. Yani

you could say, "What made you decide to  get that out breed? And if somebody has,  

" Bu ırkı ortaya çıkarmaya ne karar verdiniz? Ve

for example, a Lab, which is a Labrador Retriever,  if somebody has a Lab, they might say, "Well,  

örneğin bir Labrador Retriever olan bir Laboratuvarı varsa, birinin Laboratuvarı varsa, "Şey,

I heard that Labs are family-friendly dogs. So  we decided to get one. They have a reputation for  

Laboratuvarların olduğunu duydum" diyebilirsiniz. aile dostu köpeklerdir. Biz de bir tane almaya karar verdik.

being good with kids, for being friendly. They're  family friendly. So we decided to get one." 

Çocuklarla arası iyi, arkadaş canlısı olmakla ünlüdürler. Aile dostudurlar. Bu yüzden bir tane almaya karar verdik."

All right, now that we've practiced  some common vocabulary about pets,  

Pekala, evcil hayvanlar hakkında  bazı yaygın kelimeleri,

some common questions about pets, now I'd like to  show you a sample conversation between my husband,  

evcil hayvanlar hakkında bazı genel soruları pratik ettiğimize göre, şimdi size  kocam

Dan and I, talking about some pets. After  the sample conversation, it will be your turn  

Dan ve benim aramızda geçen örnek bir sohbeti göstermek istiyorum. bazı evcil hayvanlar. Örnek sohbetten sonra,

to speak with me and tell me about your pets or  maybe the pets that you wish you had. And after  

benimle konuşma ve evcil hayvanlarınız veya sahip olmayı dilediğiniz evcil hayvanlar hakkında bilgi verme sırası sizde olacak. Ve bundan sonra

that will be the big reveal of my nine pets.  All right, let's watch the sample conversation. 

dokuz evcil hayvanımın büyük açıklaması olacak. Pekala, haydi başlayalım. örnek sohbeti izleyin.

Hi, Dan, is that your dog? I  thought you were a cat person. 

Merhaba Dan, bu senin köpeğin mi? Senin kedi insanı olduğunu düşünmüştüm.

Dan: Hey Vanessa. I'm an animal lover, but Fluffy's  

Dan: Hey Vanessa. Ben bir hayvanseverim ama Fluffy

not mine. I'm just walking him for a friend. Vanessa: 

benim    benim değil. Onunla sadece bir arkadaş olarak yürüyorum. Vanessa :

Oh, gotcha. Is he friendly? Can I pet him? Dan: 

Ah, anladım. Arkadaş canlısı mı? Onu sevebilir miyim? Dan:

Yes, he's friendly. You can pet  him, but watch out, he drools. 

Evet, arkadaş canlısı. Onu sevebilirsin, ama dikkat et, salyaları akıyor.

Vanessa: Oh, good to know. Well, I'll stick to my  

Vanessa: Oh, bunu öğrendiğim iyi oldu. Pekala, benim olmayan arkadaşıma sadık kalacağım

non-drooling cats. Oh, but good boy, Fluffy. Dan: 

-salyaları akan kediler. Ah, ama aferin Fluffy. Dan:

I'm going to walk him at the  park to play fetch. Want to come? 

Onu getirip götürmesi için parkta gezdireceğim. Gelmek ister misin?

Vanessa: Sure. 

Vanessa: Tabii.

Okay, now it's your turn. I'm going to be asking  you a couple questions and then I'm going to pause  

Tamam, şimdi sıra sende. Ben soracağım size birkaç soru soracağım, sonra ben duracağım

and you can speak out loud and try to answer  these questions and pretend like we're having  

ve siz yüksek sesle konuşarak bu soruları yanıtlamaya çalışın ve birlikte sohbet ediyormuşuz gibi davranın

a conversation together. If you feel like it's too  short of a pause, feel free to pause this video.  

. Duraklatmak için çok kısa olduğunu düşünüyorsanız bu videoyu duraklatabilirsiniz.

That's kind of the bonus thing. Exciting  thing about having a video conversation.  

Bu bir nevi ikramiye meselesi. Görüntülü görüşme yapmanın heyecan verici yönü.

You can pause me and spend some extra time  explaining what you would like to say. All right,  

Beni duraklatabilir ve ne söylemek istediğinizi açıklamak için fazladan zaman ayırabilirsiniz. Pekala,

are you ready? Take a deep breath. Let's do it. Hi. I didn't know you had a pet. What kind is he? 

hazır mısınız? Derin bir nefes al. Hadi yapalım. MERHABA. Evcil hayvanın olduğunu bilmiyordum. O ne tür?

Interesting? How have you had him? 

İlginç? Ona nasıl sahip oldun?

That's so nice. I've been thinking about getting  one too. What do you like to do with him? 

Bu çok hoş. Ben de bir tane almayı düşünüyordum. Onunla ne yapmaktan hoşlanırsın?

Thanks for your help and nice to meet you. 

Yardımınız için teşekkürler ve tanıştığımıza memnun oldum.

So how did you do? Are you ready to talk  about your pets now? I hope so. I hope  

Peki nasıl yaptın? Artık evcil hayvanlarınız hakkında konuşmaya hazır mısınız? Umarım. Umarım

I have empowered you to be able to speak more  comfortably about this common conversation topic. 

Bu yaygın sohbet konusu hakkında daha  rahat konuşabilmeniz için size güç vermişimdir.

And now drum roll, it's time to meet my nine pets.  Are you ready? This is Pippin. He's a tuxedo cat.  

Ve şimdi davul sesi, dokuz evcil hayvanımla tanışma zamanı. Hazır mısın? Bu Pippin. O bir smokin kedisi.

This isn't a breed, but it just describes his  coloration. And this is Luna. She a Siamese,  

Bu bir cins değil, sadece rengini açıklıyor . Bu da Luna'ydı. O bir Siyam,

but we got them both from a shelter. So  she's probably not a pure bred Siamese.  

ama ikisini de bir barınaktan aldık. Yani muhtemelen safkan bir Siyam değildir.

And my other seven pets are chickens. They're  only two months old, but aren't they so big?  

Ve diğer yedi evcil hayvanım tavuk. Sadece iki aylıklar ama çok büyük değiller mi?

Unfortunately, we have to wait until October  until they start producing eggs. I can't wait.  

Ne yazık ki, yumurta üretmeye başlayana kadar Ekim ayına kadar beklememiz gerekiyor. bekleyemem

My husband Dan built their coop. That's the little  house where they live, and this area is called  

Kocam Dan kümeslerini inşa etti. Orası yaşadıkları küçük evdir ve bu alana

the run. It's a safe area for them to be outside  without getting eaten by wild animals we hope. We  

koşu denir. Umarız vahşi hayvanlar tarafından yenmeden dışarıda olmaları için güvenli bir alandır .

got them when they were one-day old. Look how cute  they were. This is a new adventure for us to have  

Onları bir günlükken aldık. Ne kadar şirin olduklarına bakın. Bu, çiftlik hayvanlarına sahip olmamız için yeni bir macera

farm animals, but I can't wait to get some fresh  eggs and it's a great thing to do with kids. Go  

, ancak biraz taze yumurta almak için sabırsızlanıyorum ve çocuklarla yapmak harika bir şey.

down to the chicken coop in the morning and gather  the eggs. I can't wait. That'll be so much fun. 

Sabah tavuk kümesine inin ve yumurtaları toplayın. bekleyemem Bu çok eğlenceli olacak.

All right, let's get started with some common  vocabulary about jobs. The first category have to  

Pekala, meslekler hakkında bazı genel kelimelerle başlayalım. İlk kategori

do with employment. We'll talk about unemployment  later. You might say, "My day job is in an office,  

istihdamla ilgilidir. İşsizlik hakkında daha sonra konuşacağız. "Günlük işim ofiste,

but I'm taking some night  classes to become a nurse."  

ama hemşire olmak için bazı gece kursları alıyorum" diyebilirsiniz.

This expression, "My day job," usually means your  primary job. The way that you make the most money.  

Bu "Günlük işim" ifadesi genellikle birincil işiniz anlamına gelir . En çok parayı kazanmanın yolu.

It could imply that it's during the day,  but if you happen to work a night shift,  

Gündüz olduğu ima edilebilir, ancak gece vardiyasında çalışıyorsanız

you can still say my day job. "This is my main  job and how I make money. It's my day job." 

yine de benim gündüz işim diyebilirsiniz. "Bu benim asıl işim ve nasıl para kazandığım. Bu benim günlük işim."

Another way to talk about your main job is to  say, "My 9:00 to 5:00 is in a marketing firm."  

Ana işiniz hakkında konuşmanın başka bir yolu da "9:00 - 5:00 saatlerim bir pazarlama firmasında" demek.

My 9:00 to 5:00, this talks about the  hours that you work, 9:00 AM to 5:00 PM.  

Benim 9:00 - 5:00, bu, 09:00 - 17:00 saatleri arasında çalıştığınız saatleri ifade eder.

You might work different hours. You might  work 7:00 AM to 4:00 PM. You might work in  

Farklı saatlerde çalışabilirsiniz. 07:00 - 16:00 saatleri arasında çalışabilirsiniz.

the afternoon or the evening, but we still use my  9:00 to 5:00 to talk about your primary job. My  

Öğleden sonra veya akşam çalışıyor olabilirsiniz, ancak yine de ana işiniz hakkında konuşmak için 9:00 - 5:00 saatlerimi kullanıyoruz. Benim

9:00 to 5:00. There is a new movement talking  about this expression, and it's often about  

9:00 - 5:00. Bu ifadeden bahseden yeni bir hareket var ve bu genellikle

how people don't like their 9:00 to 5:00. That  this is something that they're not satisfied with,  

insanların 9:00 - 5:00 saatlerini nasıl sevmedikleriyle ilgili. Bunun  tatmin olmadıkları bir şey olduğunu

and people who are not enjoying their 9:00 to 5:00  might find some articles online that say, "Want to  

ve 9:00 - 5:00  saatlerinden keyif almayan kişilerin internette "

ditch your 9:00 to 5:00? Here's how to find your  dream job." An expression we'll talk about in a  

9:00'dan 5:00'e geçiş yapmak ister misiniz? İşte bunu nasıl yapacağınız" şeklinde bazı makaleler bulabilirler. hayalinizdeki işi bulun." Birazdan bahsedeceğimiz bir ifade

moment. But sometimes in this modern age, 9:00 to  5:00 implies that it's just a job. "I don't really  

. Ancak bazen bu modern çağda, 9:00 - 5:00 bunun sadece bir iş olduğu anlamına gelir. "Gerçekten

care about it. It's my 9:00 to 5:00." It's somehow  that it's the way that you make money, but it's  

umrumda değil. Saat 9:00 ile 5:00 arası." Bir şekilde bu şekilde para kazanıyorsunuz, ancak bu

not really your passion. "It's my 9:00 to 5:00." What about jobs that are not your primary  

gerçekten sizin tutkunuz değil. "Saat 9:00 ile 5:00 arası benim." Para kazandıran birincil işiniz olmayan işler ne olacak

money-making job? You can use a lot of different  expressions. We could call those jobs a gig,  

? Pek çok farklı ifade kullanabilirsiniz. Bu işlere bir iş,

a side-gig, a hustle, a side-hustle, or you might  just say, "I do it on the side." Let's imagine  

bir yan iş, bir koşuşturmaca, bir yan iş diyebilir veya siz sadece "Ben yandan yapıyorum" diyebilirsiniz. Farz edelim

that you make earrings, but it's not your 9:00 to  5:00. It's not your primary job. Well, you might  

küpeler yapıyorsunuz ama saat 9:00'dan 5:00'e değil. Bu senin birincil işin değil. Pekala,

say, "I do it on the side. I make earrings on  the side." Or you could say, "I have a side-gig  

"Ben yandan yapıyorum. Kenara küpeler yapıyorum " diyebilirsiniz. Veya "Küpe yapan bir yan

making earrings." This is not your primary job,  but it's something that you do. And you still  

işim  var" diyebilirsiniz. Bu sizin birincil işiniz değildir, ancak yaptığınız bir şeydir. Ve hala

make some money, but not your primary job. If you don't work 40 hours a week at a job,  

biraz para kazanıyorsunuz, ancak asıl işiniz değil. Bir işte haftada 40 saat çalışmıyorsanız,

then you have a part-time job. In the US, 40  hours per week is considered a full-time job.  

yarı zamanlı bir işiniz vardır. ABD'de haftada 40 saat tam zamanlı iş olarak kabul edilir.

But a lot of jobs are part-time jobs. So you  might say, "Yep, I work a part-time job on the  

Ancak birçok iş yarı zamanlı işlerdir. Yani , "Evet, hafta sonları bir restoranda yarı zamanlı bir işte çalışıyorum

weekends at a restaurant. I work a part-time job."  Maybe it's your main way of making money. Okay,  

. Yarı zamanlı bir işte çalışıyorum." diyebilirsiniz. Belki de para kazanmanın ana yolu budur. Tamam,

you just work less hours, or maybe it's just a  side thing, or maybe you're also a student and  

sadece daha az saat çalışırsınız veya bu yalnızca ek bir şeydir veya belki de bir öğrencisiniz ve

you have a part-time job at the same time.  That's a great way to describe something  

aynı zamanda yarı zamanlı bir işiniz vardır. Bu, haftada 40 saatten az çalıştığınız  bir şeyi tanımlamanın harika bir yolu

that you work less than 40 hours a week on. Now let's talk unemployment. Unfortunately,  

. Şimdi işsizlikten bahsedelim. Ne yazık ki

over the last few years, a lot of people became  unemployed. This is really scary. You don't know  

son birkaç yılda pek çok kişi işsiz kaldı. Bu gerçekten korkutucu.

how you're going to survive, feed your family,  take care of your future. You might be laid off.  

Nasıl hayatta kalacağınızı, ailenizi nasıl doyuracağınızı, geleceğinize nasıl sahip çıkacağınızı bilmiyorsunuz. İşten çıkarılmış olabilirsin. İşten

Laid off means you didn't personally do something  wrong, but the company either cut your position,  

çıkarıldınız, kişisel olarak yanlış bir şey yapmadığınız anlamına gelir , ancak şirket ya pozisyonunuzu keser,

they couldn't pay for you anymore.  And it's not something personal.  

artık sizin yerinize ödeme yapamaz. Ve bu kişisel bir şey değil.

It's usually a problem within the company. So when a company is suffering, usually  

Bu genellikle şirket içinde bir sorundur. Bu nedenle, bir şirket genellikle

financially, or they change their whole system,  their whole model and they don't need some people  

mali açıdan sıkıntı çektiğinde veya tüm sistemlerini, tüm modellerini değiştirdiğinde ve artık bazı insanlara   ihtiyaçları kalmadığında

anymore, they might lay you off. This is a great  phrasal verb... Of course, you don't want it to  

, sizi işten çıkarabilirler. Bu harika bir öbek fiil... Elbette, bunun

happen to you, but it's a great phrasal verb  to know, to explain the situation, because  

sizin başınıza gelmesini istemezsiniz, ancak bilmek, durumu açıklamak için harika bir öbek fiildir, çünkü

it's not that you were fired. To be fired means  you did something wrong and they said, "Sorry,  

kovulmadınız. Kovulmak, yanlış bir şey yaptığınız ve "Üzgünüm,

you can't work here anymore." And there was a  problem. May you were late to work too many times,  

artık burada çalışamazsınız" dedikleri anlamına gelir. Ve bir sorun vardı. Pek çok kez işe geç kaldınız,

you got fired. This is different than being  laid off. When you're laid off, it's not your  

kovuldunuz. Bu, işten çıkarılmaktan farklıdır. İşten çıkarılmanız sizin

fault. And it's not embarrassing to say, "Man,  I was laid off during the pandemic." That's not  

suçunuz değildir. Ve "Abi, pandemi sırasında işten çıkarıldım" demek utanç verici değil. Bu

embarrassing. That's fine. It's not your fault.  But if you say, "I was fired," usually there's  

utanç verici değil. Bu iyi. Bu senin hatan değil. Ama "kovuldum" derseniz, genellikle bu

a little bit of embarrassment to talk about  that, because it means there was a problem. 

konuda konuşmak biraz utanç vericidir , çünkü bu bir sorun olduğu anlamına gelir.

We can also say, "I lost my job." This is  a little more indirect than being fired.  

"İşimi kaybettim" de diyebiliriz. Bu, kovulmaktan biraz daha dolaylıdır.

It might be because you did something wrong. "I  was late to work so many times that I lost my  

Yanlış bir şey yaptığın için olabilir. " İşe o kadar çok geç kaldım ki işimi kaybettim

job." This means you were fired, but you didn't  directly say that. But it could also mean that  

." Bu, kovulduğunuz anlamına gelir, ancak bunu doğrudan söylemediniz. Ancak bu aynı zamanda işten çıkarıldığın anlamına da gelebilir

you were just laid off. "During the pandemic, I  lost my job." That's not your fault. You didn't  

. "Pandemi sırasında işimi kaybettim." Bu senin hatan değil.

do anything wrong. There were just problems with  the economy, problems with the world in general.  

Yanlış bir şey yapmadınız. Sadece ekonomiyle ilgili sorunlar vardı , genel olarak dünyayla ilgili sorunlar.

So you lost your job. So this expression, to  lose my job, can be used either way. It can  

Yani işini kaybettin. Yani bu ifade, işimi kaybetmek, her iki şekilde de kullanılabilir.

be used if you get fired or if you get laid off. Now, let's talk about how you feel about your job.  

Kovulmanız veya işten çıkarılmanız durumunda kullanılabilir. Şimdi, işiniz hakkında ne hissettiğinizden bahsedelim. Bir restoranda

Let's imagine that you are a waiter  at a restaurant. Well, you might say,  

garson olduğunuzu düşünelim .

"I'm a waiter, but it's just a job. I'm looking  for something else." It's just a job. This is a  

"Ben bir garsonum ama bu sadece bir iş. Başka bir şey arıyorum." diyebilirsiniz. Bu sadece bir iş. Bu   gerçekten

common expression to talk about a job that you  don't really love. It's not your dream job.  

sevmediğiniz bir iş hakkında konuşmak için kullanılan yaygın bir ifadedir . Bu senin hayalindeki iş değil.

This is the opposite. If you love your work...  For me, I love being your teacher. I love being  

Bu tam tersi. İşini seviyorsan... Benim için öğretmenin olmayı seviyorum.

able to be your teacher online too. It's a  really a great combination. Great for you,  

Çevrimiçi öğretmeniniz olabilmeyi   seviyorum. Bu gerçekten harika bir kombinasyon. Harikasın,

I can touch a lot of people, and also my life  can have a lot of flexibility. Working online  

Pek çok insana dokunabiliyorum ve ayrıca hayatım çok fazla esnekliğe sahip olabiliyor.

as your English teacher is my dream job, but  there can also be some problems with work. 

İngilizce öğretmeniniz olarak çevrimiçi   çalışmak benim hayalimdeki iştir, ancak işle ilgili bazı sorunlar da olabilir.

You might say, "It's hard to find a good work/life  balance." This expression, a work life/balance,  

"İyi bir iş/yaşam dengesi bulmak zor " diyebilirsiniz. Bir iş hayatı/dengesi olan bu ifade,

is often used when you're working so much or maybe  like me, you work from home. So it's hard to have  

çok çalıştığınızda veya belki benim gibi evden çalıştığınızda sıklıkla kullanılır. Bu nedenle,

a good line between your personal life and your  work life. So maybe if you've been working a lot,  

özel hayatınız ile iş hayatınız arasında iyi bir çizgi olması zordur . Bu nedenle, belki de çok çalışıyorsanız

you might say, "I just need to take a break and  find a better work/life balance." That's really  

"Bir ara vermem ve daha iyi bir iş/yaşam dengesi bulmam gerekiyor" diyebilirsiniz. Bu gerçekten

important. If you've been working a lot, maybe  you've even been studying a lot. You might face  

önemli. Çok çalışıyorsanız, belki de çok çalışıyorsunuzdur. Tükenmişlik   ile karşı karşıya kalabilirsiniz

burnout, burnout. This doesn't have to do with  fire, but it kind of has the sense that your  

. Bunun ateşle ilgisi yoktur , ancak

figurative flame and love of your job  has gone out. So if you experience  

mecazi ateşinizin ve işinize olan sevginizin söndüğü hissine kapılırsınız. Dolayısıyla

burnout, it means the thing that was your dream  job, the thing that you felt passion about,  

tükenmişlik yaşarsanız, bu, hayalinizdeki iş olan, tutku duyduğunuz,

you no longer feel passionate about. This might be temporary. This happens  

artık tutkulu hissetmediğiniz şey anlamına gelir. Bu geçici olabilir. Bu,

to a lot of people like me, who create content  on YouTube. You have to be creative and come up  

benim gibi YouTube'da içerik oluşturan birçok kişinin başına gelir . Yaratıcı olmanız ve

with a lot of ideas. And sometimes there aren't  many good ideas. Maybe I just have some kind of  

pek çok fikir bulmanız  gerekir. Ve bazen pek çok iyi fikir yoktur. Belki de

temporary writer's block and don't come up  with a good idea and I feel overwhelmed.  

geçici bir yazma engelim var ve aklıma iyi bir fikir gelmiyor ve bunalmış hissediyorum.

Well, that might mean I am burnt out. I am  experiencing burnout, or we might say I'm  

Bu, tükenmiş olduğum anlamına gelebilir. Tükenmişlik yaşıyorum veya tükenmiş olduğumu söyleyebiliriz

burnt out. I'm burnt out on my job. I've been  working for 12 hours a day for the last three  

. İşimde yandım. Son üç haftadır günde 12 saat çalışıyorum

weeks. I'm burnt out. I need a break. I hope that  you can avoid this before it gets to too serious,  

. yandım Molaya ihtiyacım var. Umarım bu durum çok ciddileşmeden önleyebilirsiniz,

but it's something that's really common if you are  working too much or if you're studying too much. 

ancak çok çalışıyorsanız veya çok çalışıyorsanız bu gerçekten yaygın olan bir durumdur.

Now let's talk about four common phrases for  describing your job. And just a little notes. A  

Şimdi işinizi tarif etmek için sık kullanılan dört kelime öbeğinden bahsedelim . Ve sadece küçük notlar. Bir

while ago, I made this video, 100 jobs in English.  So if you would like to learn how to pronounce  

süre önce, İngilizce 100 iş içeren bu videoyu yaptım. Bu nedenle, kişisel mesleğinizi   nasıl telaffuz edeceğinizi öğrenmek

your personal job, or if you would like some  more information about specific jobs in English,  

veya belirli işler hakkında İngilizce daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız,

you can check out that video and get some  more details about that. But let's talk about  

o videoyu izleyebilir ve bu konuda daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Ama ne

four common phrases to talk about what you do. You might say: I am a teacher. I am a doctor.  

yaptığınızdan bahsetmek için   yaygın olarak kullanılan dört kelime öbeğinden bahsedelim. Şöyle diyebilirsiniz: Ben bir öğretmenim. Ben doktorum.

I'm a healthcare worker. I'm a construction  worker. I'm a designer. Whatever you might be, "I  

Ben bir sağlık çalışanıyım. Ben bir inşaat işçisiyim. Ben bir tasarımcıyım. Her ne olursanız olun, "Ben

am." But we could also say, "I work in..." plus a  field. I work in education. I work in healthcare.  

im." Ancak "Çalışıyorum..." artı bir alan da söyleyebiliriz . Eğitimde çalışıyorum. Sağlık sektöründe çalışıyorum.

I work in business. I work in marketing. So  here we have a general term. It doesn't talk  

iş hayatında çalışıyorum Pazarlamada çalışıyorum. Yani burada genel bir terimimiz var.

about your specific position, but it's a common  expression used when you're describing your job.  

Özel konumunuzdan bahsetmiyor, ancak işinizi tarif ederken yaygın olarak kullanılan bir ifade.

"I work in education." Maybe you're not  specifically a teacher, maybe you help to create  

"Eğitimde çalışıyorum." Belki özel olarak bir öğretmen değilsiniz, belki bir müfredat oluşturmaya yardımcı oluyorsunuz

a curriculum or maybe there's something that's  a little complex that you don't want to explain.  

veya belki açıklamak istemediğiniz biraz karmaşık bir şey var.

You might just say, "I work in education." Cool. You can also talk about the company you work for.  

"Eğitimde çalışıyorum" diyebilirsiniz. Serin. Çalıştığınız şirket hakkında da konuşabilirsiniz.

"I work for Amazon." "I work for Google."  Especially if this is a well known company,  

"Amazon için çalışıyorum." "Google için çalışıyorum." Özellikle bu iyi bilinen bir şirketse,

even if it's just well-known locally, this  is a common expression you might use. "Yeah,  

yerel olarak iyi biliniyor olsa bile, bu kullanabileceğiniz yaygın bir ifadedir. "Evet,

I work for Samsung." "I work for Duke Power,"  which is the power plant in my city. If I said  

Samsung için çalışıyorum." Şehrimdeki elektrik santrali olan "Duke Power için çalışıyorum" .

this to somebody who lived in France, they would  have no idea what I was talking about because  

Bunu Fransa'da yaşayan birine söyleseydim, neden bahsettiğimi anlamazlardı çünkü

this is a local business. But if I said that to  someone locally, they would understand exactly.  

bu yerel bir iş. Ama bunu yerel olarak birine söylersem, kesinlikle anlayacaklardır.

So it's kind of all about the context here. What if you have your own business? What if you  

Yani her şey buradaki bağlamla ilgili. Ya kendi işiniz varsa?

run your own business? You can use that expression  to run. For me, I run my I own business. We could  

Kendi işinizi yönetirseniz ne olur? Çalıştırmak için bu ifadeyi kullanabilirsiniz . Benim için kendi işimi yürütüyorum.

say I run an online education business. Well, that  means that I teach online, but it means I'm the  

Bir çevrimiçi eğitim işi yürüttüğümü söyleyebiliriz. Bu, çevrimiçi ders verdiğim anlamına gelir, ancak bu,

CEO, the boss. I wear all the hats. I run  a business. So we could use this for a lot  

CEO, patron olduğum anlamına gelir. Bütün şapkaları giyerim. Bir işletme işletiyorum. Yani girişimci siz olduğunuz sürece bunu birçok farklı durum için kullanabiliriz

of different situations as long as you are  the entrepreneur, you're the one who's in  

,

charge of the business. I run a business. Before we get to our sample conversation,  

işin başında sizsiniz. Bir işletme işletiyorum. Örnek sohbetimize geçmeden önce,

of course, we need to talk about some common  job questions. This is essential for daily  

elbette bazı genel mesleki sorular hakkında konuşmamız gerekiyor . Bu, günlük sohbetler için çok önemlidir

conversation, because usually these are the  questions we use in small talk. So that's  

çünkü bunlar genellikle havadan sudan sohbetlerde kullandığımız sorulardır. Bu

why this topic is really important to know about. One of the most common, small talk questions after  

nedenle   bu konu hakkında bilgi sahibi olmak gerçekten önemlidir.

you say, "Hey, my name's Vanessa. Oh, nice to meet  you." What do people say next? "What do you do?  

"Hey, benim adım Vanessa. Ah, tanıştığımıza memnun oldum ." dedikten sonra en yaygın, havadan sudan sohbet sorularından biri. İnsanlar bundan sonra ne diyor? "Ne yapıyorsun?

What do you do?" The full expression for this is  possibly what do you do for work? But we often  

Ne yapıyorsun?" Bunun tam ifadesi muhtemelen şu şekildedir: iş için ne yapıyorsun? Ama genellikle

just say, "What do you do?" And this doesn't mean  I'm sitting here right now, talking to you. What  

"Ne iş yapıyorsun?" deriz. Ve bu, şu anda burada oturup sizinle konuştuğum anlamına gelmiyor.

are you doing right now? This means what's your  job. What do you do? So you might use one of those  

Şu anda ne yapıyorsun? Bu, işinizin ne olduğu anlamına gelir . Ne yapıyorsun? Yani,

expressions we talked about earlier and say, "Oh,  I work for Google. I work in marketing." Awesome.  

daha önce konuştuğumuz ifadelerden birini kullanabilir ve "Ah, Google için çalışıyorum. Pazarlama alanında çalışıyorum" diyebilirsiniz. Mükemmel.

What do you do? Or what do you do for work? When you tell someone what you do, if they are  

Ne yapıyorsun? Ya da iş için ne yapıyorsun? Birine ne yaptığınızı söylediğinizde,

a good conversationalist, they might ask more  questions. You could ask this question too,  

iyi bir sohbet uzmanıysa daha fazla soru sorabilir. Bu soruyu da sorabilirsiniz,

"What's that like? What's that like?"  So you're asking about their experience.  

"Bu nasıl bir şey? Bu nasıl bir şey?" Yani deneyimlerini soruyorsun.

"What's it like to be a nurse in the hospital  these days?" Well, you might say, "Well,  

"Bugünlerde hastanede hemşire olmak nasıl bir duygu ?" Şöyle diyebilirsiniz: "

I like the doctor I work for, but it's just been  really intense lately and it's not my dream job.  

Çalıştığım doktoru seviyorum ama son zamanlarda çok yoğun ve hayalimdeki iş bu değil.

I really want to be a photographer for foster  animals and help them to find a new home. That's  

Gerçekten bakıcı hayvanlar için fotoğrafçı olmak ve yeni bir yuva bulmalarına yardım etmek istiyorum. Bunu

what I would love to do. I'd love to get into  photography." Well, here, you just answered the  

yapmayı çok isterim. Fotoğrafçılığa girmeyi çok isterim ." Pekala, işte, bunun nasıl bir şey olduğu sorusuna

question what's that like with a lot of juicy  details that can further the conversation more. 

sohbeti daha da ileriye taşıyabilecek pek çok ilgi çekici ayrıntıyla cevap verdiniz.

So when you ask someone, "What's that  like?" If they give you some details,  

Yani birine "Bu nasıl bir şey ?" Size bazı ayrıntılar verirlerse

don't miss that opportunity. You can pull any  of those details and say, "Oh, you like foster  

bu fırsatı kaçırmayın. Bu ayrıntılardan herhangi birini çekebilir ve "Ah, koruyucu

animals. Have you ever had any foster animals? Oh,  I have a dog too." And you can kind of snowball  

hayvanları seviyorsunuz. Hiç koruyucu hayvanınız oldu mu? Ah, benim de bir köpeğim var." diyebilirsiniz. Ve sohbette kartopu yapabilirsiniz

the conversation. This is a great way to get  more information and learn about someone else. 

. Bu, daha fazla bilgi edinmenin ve başka biri hakkında bilgi edinmenin harika bir yoludur.

If you're talking with someone who you already  know, maybe you think you know what work they do,  

Halihazırda tanıdığınız biriyle konuşuyorsanız , belki ne iş yaptıklarını bildiğinizi düşünüyorsanız

but you're not sure, or you haven't talked with  them for a while, you might ask this question,  

ancak emin değilseniz veya bir süredir onlarla  konuşmadıysanız, şu soruyu sorabilirsiniz:

"Where are you working these days? Where are  you working these days?" These days means now,  

"Neredeler? bugünlerde çalışıyorsun? Bugünlerde nerede çalışıyorsun?" Bu günler şimdi demek,

but if you haven't seen someone for five years,  maybe you knew what their previous job was and  

ama birini beş yıldır görmediyseniz, belki önceki işinin ne olduğunu biliyordunuz ve

you're trying to make small talk conversation  again and get to know maybe something's changed  

yeniden havadan sudan konuşmaya  ve belki de hayatında bir şeylerin değiştiğini  öğrenmeye çalışıyorsunuzdur

in their life. So you could ask, "Where are  you working these days?" And you might say,  

. Böylece, " Bugünlerde nerede çalışıyorsunuz?" diye sorabilirsiniz. Ve şöyle diyebilirsiniz:

"Oh yeah, actually I'm still working  at Google. I've had the same job for  

"Ah evet, aslında hala Google'da çalışıyorum.

the last five years. I feel really lucky that I  didn't get laid off. So, that's where I'm at." 

Son beş yıldır   aynı işi yapıyorum. İşten çıkarılmadığım için kendimi gerçekten şanslı hissediyorum. bende."

And let's say, you're talking with  someone and you know what job they have.  

Biriyle konuştuğunuzu ve hangi işi yaptığını bildiğinizi varsayalım.

Well, you could ask this question, "How's work  going?" This is similar to asking, "How's your  

Pekala, şu soruyu sorabilirsiniz: "İş nasıl gidiyor?" Bu, "Ailen   nasıl

family?" Or, "How is your vacation?" This is just  a common small talk question about someone's job.  

?" sorusunu sormaya benzer. Veya "Tatilin nasıl geçiyor?" Bu, birinin işiyle ilgili sık sorulan küçük bir sohbet sorusudur.

"How's work going?' And maybe they'll just say,  "Oh, it's going fine." Okay, that's fine. But  

"Iş nasıl gidiyor?' Ve belki sadece "Ah, her şey yolunda

if they give you more information, they might  say something like, "Oh, it's going okay. It  

gidiyor" derler. Bir

was my side-gig for a while and then I got hired  full time, but I'm having a hard time finding a  

süreliğine yan işim oldu ve sonra tam zamanlı olarak işe alındım, ancak

work/life balance. So I think I'm going to look  for something in a different field soon." Oh,  

iş/yaşam dengesini bulmakta zorlanıyorum. Bu yüzden yakında farklı bir alanda bir şeyler arayacağımı düşünüyorum." Oh,

well, you just had a great conversation there  and you've got lots more information to be able  

az önce orada harika bir sohbet ettiniz ve biriyle daha fazla sohbet edebilmek için çok daha fazla bilgiye sahipsiniz

to have more conversation with someone, just  from the simple question, "How's work going?" 

, yalnızca basit soru, "İşler nasıl gidiyor?"

All right, now it's time to see a sample  conversation using all of these expressions  

Pekala, şimdi tüm bu ifadelerin

or many of these expressions that we just talked  about. You'll see my husband Dan and I having a  

veya az önce bahsettiğimiz bu ifadelerin birçoğunun kullanıldığı örnek bir konuşma görmenin zamanı geldi. Kocam Dan ve benim küçük bir sohbet ettiğimizi göreceksiniz.

little chit chat about our jobs. I hope that  you recognize some of these expressions and  

işlerimiz hakkında. Umarım bu ifadelerden ve   konuştuğumuz sorulardan bazılarını fark etmişsinizdir

questions that we talked about because in  a moment, after the sample conversation,  

çünkü birazdan, örnek sohbetten sonra,

it will be your turn to use them and to have a  conversation with me. Are you ready? Let's watch. 

bunları kullanma ve benimle  sohbet etme sırası size gelecek . Hazır mısınız? Haydi başlayalım izle.

Dan: Hey Vanessa, where are you working these days? 

Dan: Hey Vanessa, bugünlerde nerede çalışıyorsun?

Vanessa: Oh, hey, Dan. I run an online business,  

Vanessa: Ah, hey Dan. Çevrimiçi bir iş yürütüyorum,

so I can work from anywhere. It's pretty great. Dan: 

yani her yerden çalışabiliyorum. Oldukça harika. Dan:  Vay

Wow. What's that like? Vanessa: 

canına. Bu nasıl bir şey? Vanessa:

Well, I help students learn English and  speak with confidence. It's my dream job,  

Pekala , Öğrencilerin İngilizce öğrenmesine ve kendine güvenerek konuşmasına yardımcı oluyorum. Bu benim hayalimdeki iş,

but I have to be careful to avoid burning out. Dan: 

ancak tükenmişlik yaşamamak için dikkatli olmalıyım. Dan:

Oh, that's awesome, but I understand. Vanessa: 

Oh, bu harika ama anlıyorum. Vanessa:

What about you? Dan: 

Ya sen? Dan:

Well, unfortunately I just got laid off  at the coffee shop when they closed,  

Ne yazık ki kafe kapandığında işten çıkarıldım

but I got a job working part time at a hotel. Vanessa: 

ancak bir otelde yarı zamanlı çalışan bir iş buldum. Vanessa:

Oh man, that's a bummer. Have you ever worked in  marketing? I'm looking for someone to help if you  

Ah adamım, bu bir serseri. Hiç pazarlama alanında çalıştınız mı ?

want a side-gig, behind the scenes. Dan: 

Sahne arkasında bir yan iş istiyorsanız, yardımcı olacak birini arıyorum. Dan:

That'd be great. Tell me more about it. Vanessa: 

Bu harika olur. Bana bunun hakkında biraz daha bahset. Vanessa:

Hmm. I wonder if Dan will get the job in  marketing, working for Vanessa. All right,  

Hmm. Dan'in Vanessa için çalışan pazarlama işini alıp alamayacağını merak ediyorum . Pekala,

now it is your turn. What I want to tell you is  I will be asking you some questions and having  

şimdi sıra sizde. Size söylemek istediğim, size bazı sorular soracağım ve

a little conversation, but I recommend going  back and reviewing this. You're welcome to  

biraz sohbet edeceğim, ancak geri dönüp bunu gözden geçirmenizi öneririm.

pause the video and answer longer if you would  like. This is a great chance to have kind of a  

İsterseniz videoyu duraklatabilir ve daha uzun yanıt verebilirsiniz . Bu,

structured, no-pressure conversation in English.  All right, are you ready to get started? 

yapılandırılmış, baskı içermeyen bir İngilizce konuşma yapmak için harika bir fırsat. Pekala, başlamaya hazır mısın?

Let's imagine we were at a gathering and the host  said, "Oh, Vanessa, this is..." your name. And we  

Bir toplantıda olduğumuzu ve ev sahibinin "Ah, Vanessa, bu..." dediğini düşünelim. Ve

get introduced to each other and then the host  leaves. Here we need to have some small talk.  

birbirimizle tanıştırılırız ve ardından ev sahibi ayrılır. Burada küçük bir konuşma yapmamız gerekiyor.

So I ask you, "Tell me, what do you do?"  And now it's your turn to talk. Go ahead. 

Bu yüzden sana soruyorum, "Söyle bana, ne iş yapıyorsun?" Ve şimdi konuşma sırası sende. Devam etmek.

And what's that like? Do you enjoy your work? 

Ve bu nasıl bir şey? İşinden hoşlanıyor musun?

Oh, me? Oh, I run an online English  business where I teach English online  

Ben mi? Oh, dünyanın dört bir yanındaki öğrencilere çevrimiçi İngilizce öğrettiğim bir çevrimiçi İngilizce işletmesi yürütüyorum

to students around the world. It's really  my dream job. I feel pretty lucky. Well,  

. Bu gerçekten hayalimdeki iş. Kendimi oldukça şanslı hissediyorum. Pekala,

good luck with your work. I'm so glad to  meet you and I'll talk to you later. Bye. 

işinizde bol şans. Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Sizinle sonra konuşuruz. Hoşçakal.

How did you do? Did you have a chance to speak  out loud and practice with me? Feel free to go  

Nasıl yaptın? Benimle yüksek sesle konuşma ve pratik yapma şansınız oldu mu? Kendinize   güveninizi artırmak için

back and review that last segment or this  whole video as many times as you would like  

geri dönüp videonun son bölümünü veya tümünü istediğiniz kadar incelemekten çekinmeyin

to boost your confidence. Because when  you have small talk in English, you will  

. Çünkü İngilizce kısa sohbet ettiğinizde

absolutely encounter this conversation topic. So how did you do? Do you feel more empowered to  

bu sohbet konusuyla mutlaka karşılaşırsınız. Peki nasıl yaptın?

talk about your city or your weekend plans and  much more? I hope so. Don't forget to download  

Şehriniz veya hafta sonu planlarınız ve çok daha fazlası hakkında konuşmak için kendinizi daha güçlü hissediyor musunuz? Umarım.

the free PDF worksheet for today's lesson. There  is a link in the description. Never forget what  

Bugünün dersi için ücretsiz PDF çalışma sayfasını indirmeyi unutmayın. Açıklamada bir bağlantı var. Öğrendiklerinizi asla unutmayın

you've learned, make sure you download that  free PDF. And thank you so much for learning  

, ücretsiz PDF'yi indirdiğinizden emin olun. Ve benimle İngilizce öğrendiğin için çok teşekkür ederim

English with me. I will see you again next Friday  for a new lesson here on my YouTube channel. Bye. 

. Önümüzdeki Cuma, YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşürüz. Hoşçakal.

The step is to download the free PDF worksheet for  this lesson. With this free PDF, you will master  

Adım, bu ders için ücretsiz PDF çalışma sayfasını indirmektir . Bu ücretsiz PDF ile

today's lesson and never forget what you have  learned. You can be a confident English speaker.  

bugünün dersinde ustalaşacak ve öğrendiklerinizi asla unutmayacaksınız . Kendine güvenen bir İngilizce konuşmacısı olabilirsiniz.

Don't forget to subscribe to my YouTube channel  for a free English lesson every Friday. Bye.

Her cuma ücretsiz İngilizce dersi için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın. Hoşçakal.