Real English Conversation: Big Life Changes

Vanessa: Hi.

Vanessa: Merhaba. Ben

I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.

SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa.

Dan: I'm “Dan the Man.”

Dan: Ben "Dan the Man"im.

Vanessa: I'm here with my husband, Dan, in our backyard.

Vanessa: Arka bahçemizde kocam Dan ile birlikteyim .

We're here today to have just a natural, casual conversation about big life changes.

Bugün, büyük yaşam değişiklikleri hakkında doğal, gündelik bir konuşma yapmak için buradayız . Son zamanlarda bizim için

What are some big life changes that have happened recently for us?

meydana gelen bazı büyük yaşam değişiklikleri nelerdir ?

Dan: Well, in our lives, we just bought a new house.

Dan: Hayatımızda yeni bir ev aldık.

Vanessa: Our first house ever.

Vanessa: Şimdiye kadarki ilk evimiz.

Dan: Yes.

Dan: Evet.

Moved in recently.

Yakın zamanda taşındı.

That's a very big change in your life.

Bu hayatında çok büyük bir değişiklik.

Vanessa: Yep, and we're having a new baby.

Vanessa: Evet ve yeni bir bebeğimiz oluyor.

Yay!

Yay!

We're going to be talking about all of these things.

Tüm bu konular hakkında konuşacağız .

What it's like to rent in the U.S., packing up, moving, hiring movers, moving into a new

ABD'de kiralamak, eşyalarını toplamak , taşınmak, nakliyeci tutmak, yeni bir

house, what it's like to find a house or buy a house and what it's like to do all of those

eve taşınmak, bir ev bulmanın veya bir ev satın almanın nasıl bir şey olduğunu ve tüm

things while growing a new human.

bunları yeni bir insan yetiştirirken yapmanın nasıl bir şey olduğunu.

Dan: Oh, boy.

Dan: Oh, evlat.

Vanessa: I hope that you'll learn some good vocabulary.

Vanessa: Umarım iyi bir kelime öğrenirsin. Buraya elimden geldiği kadar

I'm going to try to write as many useful expressions as I can down here.

faydalı ifadeler yazmaya çalışacağım . Yol boyunca

We're just going to say whatever comes up along the way.

ne gelirse onu söyleyeceğiz .

Are you ready?

Hazır mısın?

Dan: I'm ready.

Dan: Ben hazırım.

Vanessa: Before we bought this house, where were we living?

Vanessa: Biz bu evi almadan önce nerede yaşıyorduk?

Dan: We rented before we bought a house.

Dan: Ev almadan önce kiraladık.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

What was that rental process like?

O kiralama süreci nasıldı?

Because for a lot of people, if you own a house, you have to also sell the house before

Çünkü birçok insan için, eğer bir eviniz varsa, bir ev satın almak için önce evi de satmanız gerekir

you can buy a house, but we didn't own a house first.

, ama önce bir ev sahibi olmadık .

We were just renting.

Sadece kiralıyorduk.

What was that like?

Bu nasıldı?

Dan: Yeah.

Evet.

I don't know what it's like in your country, but in America, most people rent before they

Sizin ülkenizde durum nasıl bilmiyorum ama Amerika'da çoğu insan

buy.

satın almadan önce kiralıyor.

The first thing you usually do is you fill out a rental application.

Genellikle yaptığınız ilk şey, bir kiralama başvurusu doldurmaktır.

You're searching online for different properties.

İnternette farklı özellikler arıyorsunuz.

I'm sure some places don't have a rental application, but that probably means that they're a little

Eminim bazı yerlerin kiralama uygulaması yoktur, ancak bu muhtemelen biraz kabataslak oldukları anlamına gelir

bit sketchy.

.

Vanessa: Shady.

Vanessa: Gölgeli.

Dan: Shady, dirty.

Dan: Gölgeli, kirli.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

The more official it is, the better, because that means they're probably actually going

Ne kadar resmi olursa o kadar iyidir, çünkü bu muhtemelen

to maintain your apartment or going to have good communication with the people who live

dairenizin bakımını üstlenecekleri veya kiralık mülklerinde yaşayan insanlarla iyi iletişim kuracakları anlamına gelir

in their rental properties.

.

Yeah.

Evet.

You probably would expect to fill out some kind of rental application.

Muhtemelen bir tür kiralama başvurusu doldurmayı beklersiniz.

That's what we did.

Biz de öyle yaptık.

Dan: Right.

Doğru.

Then you'll sign a lease.

Sonra bir kira kontratı imzalayacaksın.

This is how long you're going to rent a property.

Bu, bir mülkü ne kadar süreyle kiralayacağınızdır.

Usually it's a 12-month, so it's for a year.

Genellikle 12 aylıktır, yani bir yıllıktır.

Sometimes it's six months.

Bazen altı aydır.

In our particular situation, it started out for a year.

Bizim özel durumumuzda, bir yıl boyunca başladı.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

We had a yearly lease first.

Önce yıllık kontrat yaptık.

Dan: Then it was month to month, meaning that we just paid month by month and we could leave

Dan: Sonra aydan aya, yani aydan aya ödeme yaptık ve

whenever we wanted, as long as we gave them I think one month's notice.

onlara sanırım bir ay önceden haber verdiğimiz sürece istediğimiz zaman ayrılabilirdik.

Vanessa: Sure, sure.

Vanessa: Tabii, tabii.

That was really convenient for us.

Bu bizim için gerçekten uygun oldu.

We knew we wanted to stay in that apartment for at least a year, but after the first year,

O dairede en az bir yıl kalmak istediğimizi biliyorduk ama ilk yıldan sonra

we could leave whenever we wanted.

istediğimiz zaman ayrılabildik. Esnek

I think it was good for us because we could be flexible, but also there was some unpredictability

olabileceğimiz için bizim için iyi olduğunu düşünüyorum ama aynı zamanda bu konuda bazı öngörülemezlikler de vardı

with this because the owner of the property could also raise our rent any month.

çünkü mülk sahibi her ay kiramızı da artırabilirdi.

There was no yearly contract at that point, so he could raise our rent, he could tell

O zamanlar yıllık kontrat yoktu, yani kiramızı yükseltebilirdi,

us to leave within 30 days.

bize 30 gün içinde ayrılmamızı söyleyebilirdi.

It was a little bit unstable.

Biraz dengesizdi.

Dan: Yeah.

Evet.

Usually, renting is a little more unpredictable.

Genellikle, kiralama biraz daha tahmin edilemez.

You never know if the price is going to go up or you'll get kicked out for some reason,

Fiyatın yükselip yükselmeyeceğini veya herhangi bir nedenle atılıp atılmayacağınızı asla bilemezsiniz,

but on the other hand, the landlord did pay for certain maintenance activities, like when

ancak öte yandan ev sahibi,

our fan broke or when some water got behind our wall in the bathroom.

vantilatörümüzün kırılması veya duvarımızın arkasına su kaçması gibi belirli bakım faaliyetleri için ödeme yaptı. banyoda.

Now that we own a house, we have to fix that stuff all by ourselves.

Artık bir evimiz olduğuna göre, bu şeyleri kendimiz tamir etmeliyiz.

Vanessa: Yep.

Vanessa: Evet.

We have to pay for it now.

Şimdi bunun bedelini ödemek zorundayız.

We had rented at that same apartment for about four and a half years.

Yaklaşık dört buçuk yıldır aynı daireyi kiralıyorduk.

When we decided, "Okay, we want to buy a house," what was that buying process like?

Peki, biz ev almak istiyoruz diye karar verdiğimizde bu satın alma süreci nasıldı?

Dan: What was the buying process like?

Dan: Satın alma süreci nasıldı?

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

When we decided, "Okay, I think we want to buy," what happened next?

"Tamam, sanırım satın almak istiyoruz" diye karar verdiğimizde sonra ne oldu?

Dan: The first thing you have to do is make sure you have enough money because it takes

Dan: Yapmanız gereken ilk şey, yeterli paranız olduğundan emin olmak çünkü

a lot of money upfront to buy a house.

bir ev satın almak peşinen çok para gerektiriyor. Peşinat

You have to be able to put down what they call a down payment.

dedikleri şeyi bir kenara koyabilmelisiniz .

For a long time, we couldn't afford a down payment.

Uzun süre peşinat ödeyemedik .

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

A down payment is usually 20% of the price of the house, which is a lot of money.

Peşinat genellikle evin fiyatının %20'sidir ki bu çok paradır.

If you buy a house in the U.S., it's usually $150,000 up to anything.

ABD'de bir ev satın alırsanız, genellikle 150.000 $ 'a kadar her şey.

Half a million dollars, if you have a lot of money.

Çok paran varsa yarım milyon dolar .

Even 20% of $200,000, that's $40,000 that you have to have in cash to hand over, plus

200.000 $'ın %20'si bile, bu 40.000 $'ı teslim etmek için nakit olarak bulundurmanız gerekiyor, artı

there's some other expenses, like when you buy a house, there's other expenses that you

başka masraflar da var, örneğin bir ev satın aldığınızda, ödemeniz gereken başka masraflar var

have to pay for.

.

You need a big chunk of money when you're thinking, "Okay.

"Tamam.

Am I ready to buy a house?"

Bir ev almaya hazır mıyım?" diye düşündüğünüzde büyük miktarda paraya ihtiyacınız var.

Dan: It's a long process and it's gotten more difficult in the U.S. because all the prices,

Dan: Bu uzun bir süreç ve ABD'de daha da zorlaştı çünkü tüm fiyatlar,

especially in places younger people want to live, have gone way up compared to when our

özellikle genç insanların yaşamak istediği yerlerde , ebeveynlerimizin daha genç olduğu dönemlere kıyasla çok yükseldi

parents were younger.

.

We bought our first house way later than our parents did.

İlk evimizi ailemizden çok sonra aldık . O

It was much more affordable back in the day, back in our parents' day.

zamanlar, ebeveynlerimizin zamanında çok daha uygun fiyatlıydı .

I'm sure there's a lot of factors to that, but it's a little bit depressing sometimes.

Eminim bunun pek çok faktörü vardır, ama bazen biraz iç karartıcı oluyor.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

It's really hard for younger people nowadays in the U.S. to be able to afford a house because

Bugünlerde ABD'de genç insanların bir ev alabilmesi gerçekten zor çünkü ev

it has changed a lot.

çok değişti.

When we thought, "Okay.

"Tamam.

We wanted to buy a house in the U.S.," you pretty much ... 98% of the time, you need

ABD'de bir ev satın almak istedik" diye düşündüğümüzde, hemen hemen ... %98 oranında

to have a realtor.

bir emlakçıya ihtiyacınız var.

What did our realtor do for us?

Emlakçımız bizim için ne yaptı?

Dan: The realtor just steps you through the process.

Dan: Emlakçı sizi süreç boyunca yönlendirir .

They do a lot of the legwork.

Birçok ayak işi yaparlar.

We call it legwork.

Ayak işi diyoruz.

I remember thinking, "You know, we could probably buy a house ourselves-"

"Muhtemelen kendimize bir ev alabiliriz" diye düşündüğümü hatırlıyorum

Vanessa: Without a realtor.

Vanessa: Emlakçı olmadan.

We don't need help.

Yardıma ihtiyacımız yok.

Dan: Yeah.

Evet.

I'm sure you could, but the realtor probably called, maybe 10 phone calls every single

Eminim yapabilirsin, ama emlakçı muhtemelen aradı, belki her gün 10 telefon görüşmesi

day, just for us.

, sadece bizim için.

Just talking to people about when to set up these meetings, when to get somebody to inspect

İnsanlarla bu toplantıları ne zaman ayarlamanız gerektiği, ne zaman birilerinin

your house, where ... What's the timing for the contract?

evinizi denetlemesi gerektiği, nerede ... Sözleşmenin zamanlaması nedir ? Üzerinde

There's all kinds of little details that they work through, and they get a really big cut.

çalıştıkları her türlü küçük ayrıntı var ve gerçekten büyük bir pay alıyorlar.

A slice of the price that you pay.

Ödediğiniz bedelden bir dilim.

That's how they get paid, by commission.

Bu şekilde komisyonla ödeme alıyorlar.

Vanessa: They get paid by commission, depending on the price of the house that you buy.

Vanessa: Aldığınız evin fiyatına göre komisyon alıyorlar.

For us, I don't know if it's the same for other states, but in North Carolina where

Bizim için, diğer eyaletler için de aynı mı bilmiyorum ama yaşadığımız Kuzey Carolina'da

we live, the realtor ... We paid her nothing.

emlakçı ... Ona hiçbir şey ödemedik.

We never paid her anything, but the seller of this house, the previous owners, they paid

Biz ona hiçbir şey ödemedik ama bu evin satıcısı, önceki sahipleri

six percent.

yüzde altı ödediler.

They paid three percent to our realtor and they paid three percent to their own realtor.

Emlakçımıza yüzde üç ödediler ve kendi emlakçılarına yüzde üç ödediler.

So they have to foot the bill for that, which means they had to pay for it.

Yani bunun faturasını ödemek zorundalar, bu da bedelini ödemek zorunda oldukları anlamına geliyor.

As the buyer, pretty good deal for us.

Alıcı olarak, bizim için oldukça iyi bir anlaşma.

We don't have to pay at all, but someday when we sell this house, we'll have to pay for

Hiç ödemek zorunda değiliz ama bir gün bu evi sattığımızda

our realtor and their realtor.

emlakçımıza ve onların emlakçısına para ödemek zorunda kalacağız.

She was so helpful.

Çok yardımcı oldu.

Yeah.

Evet.

Maybe if this was our fifth house that we bought, maybe we could do some of that ourselves,

Belki bu aldığımız beşinci evimiz olsaydı , belki birazını kendimiz yapabilirdik

but it's the first time we've ever done this.

ama bunu ilk defa yapıyoruz.

We have no idea what we're doing.

Ne yaptığımız hakkında hiçbir fikrimiz yok.

It was really helpful because she was an amazing person.

Gerçekten yardımcı oldu çünkü o harika bir insandı.

Dan: Very helpful.

Dan: Çok yardımcı oldu.

Vanessa: All right.

Vanessa: Pekala.

We found this house that we really liked and we got the A-OK that we are the ones who are

Gerçekten sevdiğimiz bu evi bulduk ve onu alacak olanların biziz olduğuna dair A-OK aldık,

going to get it, which is excellent, because there were a couple bids on the house.

bu mükemmel çünkü ev için birkaç teklif vardı.

Dan: We got into a bidding war.

Dan: Bir ihale savaşına girdik.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

This doesn't happen all the time, but it means that five people, including us, wanted to

Bu her zaman olmuyor ama demek oluyor ki biz dahil beş kişi

buy this house.

bu evi almak istedi.

Only one family can win.

Sadece bir aile kazanabilir.

Our realtor helped us a lot to either offer the right amount of money or also, we wrote

Emlakçımız, ya doğru miktarda parayı teklif etmemiz konusunda bize çok yardımcı oldu ya da

cards to the sellers.

satıcılara kartlar yazdık.

We sent them pictures.

Onlara resimler gönderdik.

We did everything.

Her şeyi yaptık.

Dan: We were a little unusual.

Dan: Biz biraz sıradışıydık.

I don't think that's very typical.

Bunun çok tipik olduğunu düşünmüyorum.

Vanessa: Well, we won, so it helped.

Vanessa: Kazandık, bu yüzden yardımcı oldu.

Dan: It did.

Dan: Oldu.

Vanessa: But we did a lot of work to try to get this house because a lot of other people

Vanessa: Ama bu evi almak için çok çalıştık çünkü başka birçok insan

also wanted it.

da onu istiyordu.

Once that was settled, we had to pack and go through that process of moving all our

Bu halledildikten sonra, tüm

stuff from our apartment into this house.

eşyalarımızı dairemizden bu eve taşıma sürecinden geçmek zorunda kaldık. Eşyalarımızı toplamaya karar

What was the first thing we had to do when we decided to pack up our stuff?

verdiğimizde yapmamız gereken ilk şey neydi ?

Dan: To get ready.

Dan: Hazırlanmak için.

Well, you have to purchase boxes or we actually asked grocery stores to give us some extra

Peki, kutu satın almalısınız yoksa marketlerden bize fazladan kutu vermelerini istedik

boxes.

.

Then a few weeks ahead of time, before the movers come, then you want to start really

Sonra birkaç hafta önceden, nakliyeciler gelmeden önce, o zaman gerçekten

packing your stuff.

eşyalarınızı toplamaya başlamak istersiniz.

Breaking down your house.

Evini yıkmak.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: We started I guess with toys and books and stuff.

Dan: Sanırım oyuncaklarla, kitaplarla ve diğer şeylerle başladık.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Stuff that just wasn't essential for day-to-day life.

Günlük yaşam için gerekli olmayan şeyler .

We tried to pack up all that stuff.

Bütün malzemeleri toplamaya çalıştık.

I feel like before we even did any of that, we went through all of our closets and got

Bunların hiçbirini yapmadan önce, tüm dolaplarımızı gözden geçirip

rid of stuff that we didn't want because- Dan: Yeah.

istemediğimiz şeylerden kurtulduğumuzu hissediyorum çünkü- Dan: Evet.

The first step is getting rid of stuff.

İlk adım, eşyalardan kurtulmaktır.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

We didn't want to pack up our stuff and then unpack it at our new house and say, "We don't

Eşyalarımızı toplayıp yeni evimizde paketten çıkarıp "

actually want this or need this."

Aslında bunu istemiyoruz veya buna ihtiyacımız yok" demek istemedik.

We wanted to only pack the essential stuff, which took a lot of time and effort, but it's

Sadece çok zaman ve çaba gerektiren temel şeyleri paketlemek istedik ama

worth it.

buna değer.

It's always nice to get rid of stuff.

Bir şeylerden kurtulmak her zaman güzeldir.

That's how I feel.

İşte öyle hissediyorum.

We decided to pack up our stuff.

Eşyalarımızı toplamaya karar verdik.

I went to some grocery stores.

Bazı marketlere gittim.

I went to some ABC Stores.

Bazı ABC Mağazalarına gittim.

That's liquor, alcohol stores.

Bu likör, alkol mağazaları.

Dan: Yeah.

Evet.

The state has to sell you alcohol, at least in North Carolina.

Eyalet, en azından Kuzey Carolina'da size alkol satmak zorundadır .

It's different in other states.

Diğer eyaletlerde farklı.

Vanessa: The boxes for vodka are really heavy-duty and it's good for ... Because they're glass

Vanessa: Votka kutuları gerçekten ağır işler ve iyi ... Çünkü onlar cam

bottles.

şişeler.

So it's good for packing.

Bu yüzden paketleme için iyidir.

They're not too big, so you can put lots of books in them or heavy stuff and it's not

Çok büyük değiller, bu yüzden içlerine çok sayıda kitap veya ağır şeyler koyabilirsiniz ve

too heavy.

çok ağır değildir.

Dan: Yeah.

Evet. Etrafta votka kutuları

People were really confused as we carried boxes of vodka around.

taşırken insanların kafası gerçekten karışmıştı .

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: There wasn't really vodka in it.

Dan: İçinde gerçekten votka yoktu.

Vanessa: It was just our stuff.

Vanessa: Sadece bizim eşyamızdı.

It's pretty common in the U.S.

ABD'de oldukça yaygın.

If you don't want to buy boxes, you can just go to grocery stores and say, "Can I have

Kutu almak istemiyorsanız, markete gidip "

your extra boxes?" or go to a liquor store and ask for their extra boxes.

Fazladan kutularınızı alabilir miyim?" diyebilirsiniz. veya bir likör dükkanına gidip fazladan kutularını isteyin.

It's totally normal.

Bu tamamen normal.

We got boxes.

Kutularımız var.

We got rid of our stuff.

Eşyalarımızdan kurtulduk.

We packed it up about a week before we moved.

Taşınmadan yaklaşık bir hafta önce topladık.

You mentioned movers.

Taşıyıcılardan bahsettiniz.

Dan: Yeah.

Evet.

You could move everything by yourself.

Her şeyi kendi başına hareket ettirebilirsin.

You could rent a truck.

Bir kamyon kiralayabilirsin.

My dad likes to do this.

Babam bunu yapmayı sever.

He likes to do everything by himself.

Her şeyi kendi başına yapmayı sever.

He's a DIY kind of person.

O bir DIY tipi insan. Kendin

Do-it-yourself.

Yap.

He rented a truck and carried everything in the house.

Bir kamyon kiraladı ve evdeki her şeyi taşıdı .

We didn't want to deal with that, so we hired some movers.

Bununla uğraşmak istemedik, bu yüzden birkaç nakliyeci tuttuk.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: The company was called Two Men and a Truck.

Dan: Şirketin adı İki Adam ve Bir Kamyon.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

There was two men and a truck.

İki adam ve bir kamyon vardı.

They carried our couches, our heavy bookshelves, our kitchen tables-

Kanepelerimizi, ağır kitap raflarımızı, mutfak masalarımızı taşıdılar...

Dan: They had trouble parking.

Dan: Park etmekte zorlandılar.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Let's talk about that.

Bunun hakkında konuşalım.

Dan: They had to walk a really long ways because we live kind of in a downtown area, or at

Dan: Gerçekten uzun bir yol yürümek zorunda kaldılar çünkü bir tür şehir merkezinde yaşıyoruz ya da en

least we used to.

azından eskiden öyleydik.

There was not very much parking.

Çok fazla park yeri yoktu.

They brought too big of a truck.

Çok büyük bir kamyon getirmişler.

They got there and they were like, "Hey, we can't park this anywhere."

Oraya vardılar ve "Hey, bunu hiçbir yere park edemeyiz" dediler.

So they had to park really far away and carry all our stuff.

Bu yüzden çok uzağa park edip tüm eşyalarımızı taşımak zorunda kaldılar .

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

They said it was the furthest they've ever had to walk for a moving experience.

Hareketli bir deneyim için yürümek zorunda kaldıkları en uzak mesafe olduğunu söylediler.

Dan: Yeah.

Evet.

It wasn't very pleasant for them.

Onlar için pek hoş olmadı.

Vanessa: We lived on the second floor, so they had to go down the second floor stairs,

Vanessa: İkinci katta yaşıyorduk, bu yüzden ikinci katın merdivenlerinden inmek zorunda kaldılar,

then down the apartment stairs and then pretty much halfway down the street to even put our

sonra apartman merdivenlerinden aşağı indiler ve sonra sokağın yarısına kadar inerek

couch in the moving truck.

kanepemizi hareket eden kamyona bile koydular.

It was kind of a disaster.

Bir tür felaketti.

I'm glad we didn't have to do that, and because I was newly pregnant and we have Theo, who's

Bunu yapmak zorunda olmadığımız için mutluyum ve yeni hamileydim ve

our two-year-old.

iki yaşındaki oğlumuz Theo'ya sahibiz.

We didn't want to carry our couches by ourselves.

Kanepelerimizi kendimiz taşımak istemedik.

I personally think it is very worth the price.

Şahsen fiyatının çok uygun olduğunu düşünüyorum.

Dan: Yeah, especially looking at the guys who carried our couch and stuff.

Dan: Evet, özellikle de kanepemizi filan taşıyan adamlara bakınca.

They were really big.

Gerçekten büyüktüler.

Vanessa: They're the professionals.

Vanessa: Onlar profesyoneller.

Dan: You can tell from me, I'm not going to be able to carry these things.

Dan: Benden anlayabilirsin, bu şeyleri taşıyamayacağım.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet. Konuşmalarını

They had some funny banter, when I was listening to them talk.

dinlerken komik şakalar yaptılar .

They were joking like, "Oh, I can carry this couch all by myself.

"Ah, bu kanepeyi tek başıma taşıyabilirim. Sen

Can you do it?

yapabilir misin?

Oh, I can carry this bookshelf by myself."

Ah, bu kitaplığı tek başıma taşıyabilirim" gibi şakalar yapıyorlardı.

They were just playing together.

Sadece birlikte oynuyorlardı.

Dan: Competition was steep.

Dan: Rekabet sertti.

Vanessa: Yep.

Vanessa: Evet.

It's just a funny thing to watch.

Sadece izlemesi komik bir şey.

The day that we moved, the movers came and we'd already signed the papers for the house.

Taşındığımız gün nakliyeciler geldi ve biz evin evraklarını çoktan imzalamıştık.

The house was ours.

Ev bizimdi.

The movers came and very importantly, Dan's mom came to watch Theo, our two-year-old.

Nakliyeciler geldi ve çok daha önemlisi, Dan'in annesi iki yaşındaki oğlumuz Theo'ya bakmaya geldi.

It was amazing.

Muhteşemdi. Taşıyıcılara yardım ederken

We didn't have to also take care of him while we were helping the movers.

onunla da ilgilenmek zorunda değildik .

Dan: Yeah.

Evet.

A toddler is not a big help during your move.

Bir yürümeye başlayan çocuk, taşınmanız sırasında büyük bir yardımcı değildir.

Vanessa: No.

Vanessa: Hayır.

I think he felt really confused because we'd been talking about the new house.

Sanırım yeni evden bahsettiğimiz için kafası gerçekten karışmıştı .

He's visited the new house, but he was really confused about why we were packing up his

Yeni evi ziyaret etti ama oyuncaklarını neden topladığımız konusunda gerçekten kafası karışmıştı

toys.

.

Finally, when we got to the new house and we unpacked his toys, just the look on his

Sonunda, yeni eve vardığımızda ve oyuncaklarını boşalttığımızda, yüzündeki ifade

face was so funny because he kept saying, "My animals, my LEGOs-"

o kadar komikti ki, "Benim hayvanlarım, benim LEGO'larım-"

Dan: My truck.

Dan: Kamyonum.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Maybe he thought he was never going to see his toys again.

Belki de oyuncaklarını bir daha asla göremeyeceğini düşündü .

I'm not sure what was actually going on in his mind because we talked about it a lot,

Aklından tam olarak ne geçtiğinden emin değilim çünkü bunun hakkında çok konuştuk

but he was surprised that he saw his toys again.

ama oyuncaklarını yeniden görünce şaşırdı .

It was a fun experience.

Eğlenceli bir deneyimdi.

Now we've been in our house two months?

Şimdi iki aydır evdeyiz?

Dan: Something like that.

Dan: Onun gibi bir şey.

Vanessa: Something like that.

Vanessa: Onun gibi bir şey.

Three months.

Üç ay.

I want to know, what has the unpacking and getting settled process been like for you?

Bilmek istiyorum, bavulları açma ve yerleşme süreci sizin için nasıldı?

Dan: It's interesting because for me, I was really motivated to get everything done right

Dan: Bu ilginç çünkü benim için her şeyi hemen halletmek için gerçekten motive olmuştum

away.

.

I was like, "Let's get this carpet and this couch here and do all this stuff."

"Hadi bu halıyı ve bu kanepeyi alıp tüm bunları yapalım" gibiydim.

Then at some point, the house got to this level where I was comfortable in it.

Sonra bir noktada ev, içinde rahat edebileceğim bir seviyeye geldi.

Now our bedroom is not completely put away.

Artık yatak odamız tamamen kaldırılmış değil.

Vanessa: We have a couple boxes still.

Vanessa: Hala birkaç kutumuz var.

Dan: We still have some boxes.

Dan: Hala birkaç kutumuz var. Paketi

I feel like maybe unpacking is more difficult than packing.

açmak, paketlemekten daha zormuş gibi hissediyorum .

Yeah, debatable.

Evet, tartışmalı.

Vanessa: It is debatable.

Vanessa: Tartışılabilir.

Dan: Because it takes longer to figure out where you want to put your stuff.

Dan: Çünkü eşyalarını nereye koymak istediğine karar vermen daha uzun sürüyor.

In our old house, we lived there four years.

Eski evimizde dört yıl orada yaşadık.

Over those four years, we put something in a particular spot-

Bu dört yıl boyunca, belirli bir noktaya bir şey koyduk-

Vanessa: For a long time.

Vanessa: Uzun bir süre.

Yeah.

Evet.

Dan: -over a long time, but now everything is in our new house all at once.

Dan: -uzun zaman oldu ama şimdi her şey bir anda yeni evimizde.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: You want it to look just right.

Dan: Tam olarak doğru görünmesini istiyorsun.

At least, I do.

En azından ben biliyorum.

I'm more of the interior designer between the two of us.

Ben daha çok ikimizin iç mimarıyım .

Vanessa: Not me.

Vanessa: Ben değil.

Dan: Believe it or not.

Dan: İster inan ister inanma.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

When we unpacked our stuff, we had a deadline because we signed the papers to buy the house

Eşyalarımızı boşalttığımızda bir son tarihimiz vardı çünkü evi satın almak için

on Monday.

Pazartesi günü evrakları imzaladık.

Dan: This was a little crazy.

Dan: Bu biraz çılgıncaydı.

Vanessa: We moved in on Tuesday.

Vanessa: Salı günü taşındık.

Then on Sunday, we had Theo's second birthday party at our house.

Sonra pazar günü Theo'nun ikinci doğum günü partisini evimizde yaptık.

Oh, his birthday was Monday.

Ah, doğum günü pazartesiydi.

We signed the papers Tuesday.

Salı günü evrakları imzaladık.

We moved on Wednesday.

Çarşamba günü taşındık.

We had half of Wednesday, Thursday, Friday, Saturday.

Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi günlerimizin yarısı vardı . 30 kişi evimize gelmeden önce evimizi

We basically had three full days to unpack our house before 30 people came to our house.

boşaltmak için temelde üç tam günümüz vardı .

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: We had an extremely short deadline to unpack our stuff.

Vanessa: Eşyalarımızı boşaltmak için son derece kısa bir süremiz vardı .

Dan: We had to be really well-planned.

Dan: Gerçekten iyi planlanmış olmamız gerekiyordu.

We had a lot of stuff pre-planned and what rooms we wanted completely set up and finished

Önceden planladığımız pek çok şey vardı ve hangi odaların tamamen kurulmasını istedik ve

before we went.

gitmeden önce bitirdik.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

I feel like it was kind of good for us, though, because we knew we had a short period of time.

Yine de bizim için iyi olduğunu düşünüyorum çünkü kısa bir süremiz olduğunu biliyorduk.

Let's unpack the kitchen, the living room, the toys, all of these things that we're going

Mutfağı, oturma odasını, oyuncakları, partide göreceğimiz tüm bu şeyleri açalım

to see at the party.

.

Let's unpack those things as fast as possible.

O şeyleri olabildiğince çabuk açalım.

We stayed up almost all night.

Neredeyse bütün gece ayaktaydık.

Oh, we also painted Theo's room.

Oh, Theo'nun odasını da boyadık.

Dan: We painted a room.

Dan: Bir oda boyadık.

Yeah.

Evet.

Vanessa: Four coats of paint.

Vanessa: Dört kat boya.

It was a bright pink color.

Parlak pembe bir renkti.

Bright dark pink.

Parlak koyu pembe.

We painted it just a light blue color, but it needed so many coats of paint, so we also

Sadece açık mavi bir renge boyadık ama çok kat boyaya ihtiyacı vardı, bu yüzden

painted our room at the same time, which if you are a painter, I respect you.

aynı zamanda odamızı da boyadık, eğer bir ressamsanız size saygı duyuyorum.

It is not easy to paint a room.

Bir odayı boyamak kolay değil.

Dan: Yeah.

Evet.

It was more challenging than I thought it would be.

Düşündüğümden daha zorluydu .

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

All of that labor of going around corners.

Tüm bu emek, köşeleri dönme işi.

All of that.

Onların hepsi.

We did all of that in three days.

Bunların hepsini üç günde yaptık.

Then on Sunday, we had 30 friends over to our house and had a birthday party for Theo.

Sonra Pazar günü 30 arkadaşımız evimize geldi ve Theo için bir doğum günü partisi düzenledik.

Dan: It was successful.

Dan: Başarılı oldu.

Vanessa: Yeah, it was fine.

Vanessa: Evet, iyiydi.

Dan: We did it.

Dan: Başardık.

Vanessa: I feel like we're not the kind of people to say, "Oh, no.

Vanessa: "Ah, hayır.

There's a box.

Bir kutu var.

Our friends can't see it."

Arkadaşlarımız göremiyor" diyecek türden insanlar olmadığımızı düşünüyorum.

It's fine.

Bu iyi.

It was a casual experience, but it was good to have a deadline of some sort.

Sıradan bir deneyimdi, ancak bir tür son teslim tarihine sahip olmak güzeldi.

Dan: I have a question for you, Vanessa.

Dan: Sana bir sorum var Vanessa.

Vanessa: Yes?

Vanessa: Evet?

Dan: What was it like moving into a new house, growing a new human?

Dan: Yeni bir eve taşınmak, yeni bir insan yetiştirmek nasıldı?

Vanessa: Well, there was a lot of adrenaline.

Vanessa: Çok fazla adrenalin vardı.

We actually found out that I was pregnant- Dan: Shortly before.

Aslında hamile olduğumu öğrendik- Dan: Kısa bir süre önce.

Vanessa: -the week before we moved in.

Vanessa: -Taşınmadan bir hafta önce.

It was very soon.

Çok yakındaydı.

Thankfully, it was pretty good timing because I felt pretty healthy and pretty fine for

Neyse ki, oldukça iyi bir zamanlamaydı çünkü iki hafta boyunca kendimi oldukça sağlıklı ve oldukça iyi hissettim

two weeks.

.

While we were packing and moving and having Theo's party, I felt pretty normal.

Toplanıp taşınırken ve Theo'nun partisini yaparken kendimi oldukça normal hissettim.

Then after that, I crashed.

Ondan sonra kaza yaptım.

Dan: Yeah.

Evet.

I think we got a little lucky because while we were moving, you didn't seem that different.

Sanırım biraz şanslıydık çünkü biz hareket ederken sen o kadar da farklı görünmüyordun.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet. Kendimi

I felt pretty normal, but then for pretty much the second half of July and all of August,

oldukça normal hissettim, ama sonra hemen hemen Temmuz'un ikinci yarısı ve Ağustos'un tamamı boyunca

I just slept.

sadece uyudum.

Dan: She was like, "Nap time all day long."

Dan: "Bütün gün şekerleme zamanı" gibiydi.

Vanessa: I just slept for the last two months.

Vanessa: Son iki aydır sadece uyuyorum.

Then finally, a couple weeks ago, I started to feel a little bit more energetic and eating

Sonunda, birkaç hafta önce kendimi biraz daha enerjik hissetmeye ve

some more food.

biraz daha yemek yemeye başladım.

If you've ever been pregnant, you know exactly what the first three months is like.

Daha önce hamile kaldıysanız, ilk üç ayın nasıl olduğunu tam olarak bilirsiniz.

You just are tired, don't want to eat- Dan: I've been there, baby.

Sadece yorgunsun, yemek yemek istemiyorsun- Dan: Oradaydım bebeğim.

Vanessa: Oh, I'm sure you've been pregnant so many times.

Vanessa: Oh, eminim birçok kez hamile kalmışsındır.

Dan: It's tough.

Dan: Bu zor.

Vanessa: Dan watched Theo a lot.

Vanessa: Dan, Theo'yu çok izledi.

He helped take care of our house a lot.

Evimizin bakımına çok yardımcı oldu. Yeterli enerjim

He cooked meals a lot because I did not have enough energy for that.

olmadığı için çok yemek pişirdi .

Thankfully, I'm starting to feel better.

Çok şükür, kendimi daha iyi hissetmeye başlıyorum.

That's good.

Bu iyi.

I think the biggest thing now, our biggest goal is to start work stuff again.

Bence şu an en büyük şey, en büyük hedefimiz yeniden işe başlamak.

We're making videos and preparing our Fearless Fluency Club course material.

Videolar çekiyoruz ve Fearless Fluency Club ders materyalimizi hazırlıyoruz.

Dan: Working every day.

Dan: Her gün çalışıyor.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: To prepare for maternity leave.

Dan: Doğum iznine hazırlanmak için.

Vanessa: Yes, because I would love to be able to have three months after the baby is born,

Vanessa: Evet, çünkü bebek doğduktan sonra üç aylık olmayı çok isterim,

which will be when?

hangisi ne zaman olacak?

Dan: March.

Dan: Mart.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

March 19th is the due date.

19 Mart son gün.

So it could be any time in March, really.

Yani gerçekten Mart ayında herhangi bir zaman olabilir.

Dan: March next year.

Dan: Gelecek yıl Mart.

Well, obviously next year.

Pekala, tabii ki gelecek yıl.

Vanessa: Yeah, next year.

Vanessa: Evet, gelecek yıl.

Three years from now.

Üç yıl sonra.

I will be the only woman pregnant for three years.

Üç yıllık hamile olan tek kadın ben olacağım .

Hopefully not.

Neyse ki değil.

Yeah, March of next year, I'd love to be able to ... When you work for yourself, you have

Evet, gelecek yılın Mart ayında, yapabilmeyi çok isterdim ... Kendiniz için çalıştığınızda,

to create your own maternity leave.

kendi doğum izninizi oluşturmalısınız.

I did this with Theo.

Bunu Theo ile yaptım.

I prepared a lot of YouTube videos in advance, a lot of Fearless Fluency Club material, which

Bir çok YouTube videosunu önceden hazırladım, aylık abonelik ders materyalimiz olan bir çok Fearless Fluency Club materyali

is our subscription monthly course material.

.

You can learn more about it up here.

Bununla ilgili daha fazla bilgiyi buradan edinebilirsiniz.

I prepared a lot of that stuff in advance.

Bunların çoğunu önceden hazırladım.

Now Dan is helping me with all of that.

Şimdi Dan tüm bunlarla bana yardım ediyor. Daha

It's easier, but also we have Theo, so it's not easier.

kolay, ama aynı zamanda Theo'muz var, bu yüzden daha kolay değil.

We'll see.

Göreceğiz.

We're kicking now, trying to work to be able to get all of that stuff done so that we can

Şimdi tekmeliyoruz, tüm bunları yapabilmek için çalışmaya çalışıyoruz, böylece

have a little break without anyone noticing it.

kimse fark etmeden küçük bir mola verebiliriz .

Just some YouTube videos planned in advanced and material planned in advance.

Yalnızca ileri düzeyde planlanmış bazı YouTube videoları ve önceden planlanmış materyaller.

Dan: We have a question for you.

Dan: Sana bir sorumuz var.

What was a big change that happened in your life?

Hayatınızda meydana gelen büyük değişiklik neydi ?

Some experience you had that changed everything.

Sahip olduğun bazı deneyimler her şeyi değiştirdi.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Have you had any big life changes recently?

Son zamanlarda hayatında büyük değişiklikler oldu mu?

Let us know in the comments.

Yorumlarda bize bildirin. Kullandığımız

If you have any questions about the vocabulary that we used or anything that we talked about,

kelimeler veya konuştuğumuz herhangi bir şey hakkında herhangi bir sorunuz varsa ,

feel free to ask.

sormaktan çekinmeyin.

Thank you so much for sharing this conversation with us about our new house and our new baby.

Yeni evimiz ve yeni bebeğimizle ilgili bu sohbeti bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.

Hopefully everything will go well and we'll be able to share more with you in March.

Umarım her şey yolunda gider ve Mart ayında sizlerle daha fazlasını paylaşabileceğiz.

Yeah.

Evet.

Thanks so much for joining me, Dan.

Bana katıldığın için çok teşekkürler, Dan.

Dan: You're welcome.

Dan: Rica ederim.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

We'll see you again next Friday for a new lesson here on my YouTube channel.

Önümüzdeki Cuma YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşmek üzere .

Bye.

Hoşçakal.

Dan: Bye.

Dan: Görüşürüz.

Vanessa: Hi.

Vanessa: Merhaba.

I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com and I'm here-

Ben SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa ve buradayım-

Dan: I'm Dan.

Dan: Ben Dan.

What was a big life experience?

Büyük bir yaşam deneyimi neydi?

Big life experience?

Büyük yaşam deneyimi?

We have a question for you.

Size bir sorumuz var.

What was a big life change that happened in your life?

Hayatınızda meydana gelen büyük bir yaşam değişikliği neydi ?

We have a question for you.

Size bir sorumuz var.

Vanessa: There was a very loud airplane flying ... Oh, it's a helicopter.

Vanessa: Çok gürültülü bir uçak uçuyordu ... Oh, bu bir helikopter.

Dan: Have you ever been in a helicopter?

Dan: Hiç helikoptere bindin mi?

Vanessa: The next step is to download my free e-book, Five Steps to Becoming a Confident

Vanessa: Bir sonraki adım, ücretsiz e-kitabım olan Kendine Güvenen Bir İngilizce Konuşmacısı Olmak İçin Beş Adım'ı indirmek

English Speaker.

.

You'll learn what you need to do to speak confidently and fluently.

Kendinden emin ve akıcı bir şekilde konuşmak için ne yapman gerektiğini öğreneceksin.

Don't forget to subscribe to my YouTube channel for more free lessons.

Daha fazla ücretsiz ders için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın.

Thanks so much.

Çok teşekkürler.

Bye.

Hoşçakal.