Speak FAST English Conversations [Advanced Speaking Practice]

Vanessa: Hi, I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.

Vanessa: Merhaba, ben SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa.

Are you ready to understand fast English conversations?

Hızlı İngilizce konuşmaları anlamaya hazır mısın? Hadi

Let's do it.

yapalım.

Let's just say I've got a lot to do.

Yapacak çok işim var diyelim.

Have you ever watched an English TV show, or a movie, and thought, "Oh my goodness,

Hiç bir İngilizce dizi ya da film izleyip "Aman Tanrım,

this is a completely different language than what I learned in school."?

bu benim okulda öğrendiğimden tamamen farklı bir dil " diye düşündüğünüz oldu mu? Bir

Well, you're kind of right.

bakıma haklısın.

What you learned in school was classroom English, but what people speak in the real world is

Okulda öğrendiğin şey sınıf İngilizcesiydi ama insanların gerçek dünyada konuştuğu

real English.

gerçek İngilizcedir.

But never fear, into today's lesson you are going to learn with my proven Conversation

Ama asla korkmayın, bugünün dersinde, gerçek İngilizceyi

Breakdown Method, to help you understand and speak real English.

anlamanıza ve konuşmanıza yardımcı olacak kanıtlanmış Konuşma Dökümü Yöntemimi öğreneceksiniz .

With the Conversation Breakdown Method, we will break down real conversations, not textbook

Konuşma Dökümü Yöntemi ile ders kitabı

conversations, real conversations.

konuşmalarını değil, gerçek konuşmaları parçalayacağız.

To breakdown means that we will study only the most important vocabulary, phrasal verbs,

Parçalamak, bir konuşmadan yalnızca en önemli kelimeleri, deyimsel fiilleri,

pronunciation, and concepts, from a conversation.

telaffuzu ve kavramları çalışacağımız anlamına gelir.

In this lesson, we are going to focus specifically on breaking down real pronunciation.

Bu derste, özellikle gerçek telaffuzu parçalara ayırmaya odaklanacağız.

This will help you to specifically understand fast in English conversations, but also, it

Bu, özellikle İngilizce konuşmaları hızlı bir şekilde anlamanıza yardımcı olacak, aynı zamanda

will help you to speak more naturally and clearly, so that you sound like an American

daha doğal ve net konuşmanıza yardımcı olacak , böylece bir Amerikan

English speaker.

İngilizcesi konuşmacısı gibi konuşacaksınız.

To help you with today's lesson, I have created a free PDF worksheet that you can download,

Bugünün dersinde sana yardımcı olmak için, bugünün dersindeki tüm telaffuz ipuçlarını içeren, indirebileceğin ücretsiz bir PDF çalışma sayfası oluşturdum

with all of the pronunciation tips from today's lesson.

.

Download it, never forget what you've learned.

İndirin, öğrendiklerinizi asla unutmayın.

There is a link in the description, make sure that you click on it.

Açıklamada bir bağlantı var, üzerine tıkladığınızdan emin olun.

If you've been studying English with me for about a year, you might have seen this video,

Benimle yaklaşık bir yıldır İngilizce çalışıyorsanız,

where my husband Dan and I sit down in front of our Christmas tree with a glass of wine,

kocam Dan ve benim Noel ağacımızın önünde bir kadeh şarapla oturduğumuz

and talk about some important conversation questions that you can ask the people that

ve size soracağınız bazı önemli konuşma soruları hakkında konuştuğumuz bu videoyu görmüş olabilirsiniz. sevdiğiniz insanlara

you love, your friends, your family, or anyone.

, arkadaşlarınıza, ailenize veya herhangi birine sorabilirsiniz. Bu konuşmadan

We are going to be watching a couple clips from that conversation and breaking it down.

birkaç klip izleyeceğiz ve onu parçalayacağız. Bu konuşmadan yararlanabileceğiniz

What are the key elements of pronunciation that you can use from that conversation?

telaffuzun temel unsurları nelerdir ?

Will your listening and speaking skills improve today?

Dinleme ve konuşma becerileriniz bugün gelişecek mi ? Hadi

Let's find out.

bulalım.

If you enjoy today's lesson, continue learning with the Conversation Breakdown Method in

Bugünkü dersten keyif aldıysanız, kendinize

my course, The Fearless Fluency Club, where you can speak English confidently, understand

güvenerek İngilizce konuşabileceğiniz,

fast English speakers, and enjoy the process of learning English.

hızlı İngilizce konuşanları anlayabileceğiniz ve İngilizce öğrenme sürecinin keyfini çıkarabileceğiniz kursum The Fearless Fluency Club'daki Konuşma Dökümü Yöntemi ile öğrenmeye devam edin .

Click on the link in the description to find out more about how the Fearless Fluency Club

Fearless Fluency Club'ın

can help you to express yourself completely in English.

kendinizi tamamen İngilizce ifade etmenize nasıl yardımcı olabileceği hakkında daha fazla bilgi edinmek için açıklamadaki bağlantıya tıklayın .

All right, let's get started from our first clip in the real English conversation.

Pekala, gerçek İngilizce sohbetimize ilk klibimiz ile başlayalım.

We're going to watch a short clip, and then I'll break down the pronunciation with you,

Kısa bir klip izleyeceğiz ve ardından sizinle telaffuzu parçalayacağım

and you can also speak out loud.

ve siz de yüksek sesle konuşabilirsiniz. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Dan: See, I have two most embarrassing moments,

Dan: Gördün mü, en utanç verici iki anım var,

so I've got a lot of embarrassment to go around.

bu yüzden etrafta dolaşacak çok fazla utancım var.

See, I have two most embarrassing moments, so I've got a lot of embarrassment to go around.

Gördün mü, en utanç verici iki anım var, bu yüzden etrafta dolaşacak çok fazla utancım var.

Vanessa: In this clip, Dan and I are talking about

Vanessa: Bu klipte, Dan ve ben

our most embarrassing moments.

en utanç verici anlarımızdan bahsediyoruz.

Dan shares a couple embarrassing moments, so he says this statement, "I have a lot of

Dan birkaç utanç verici anı paylaşıyor, bu yüzden şu ifadeyi söylüyor, "

embarrassment to go around."

Etrafta dolaşacak çok fazla utancım var."

But does he say it that clearly?

Ama bunu bu kadar net söylüyor mu?

Nope.

Hayır.

Instead, he says, "I gotta lotta embarrassment to go around."

Bunun yerine, "Etrafta dolaşmak için çok fazla utanç duymam gerekiyor " diyor.

What's happening to the word, have?

Kelimeye ne oluyor, var mı?

I have a lot of embarrassment, or "I gotta lotta of embarrassment."

Çok fazla utancım var veya " Çok fazla utancım var."

In common daily conversation, oftentimes we change the word have, to the word got.

Ortak günlük konuşmada, çoğu zaman have kelimesini get kelimesiyle değiştiririz.

So in this situation, he says, "I gotta, I gotta."

Yani bu durumda, "Yapmalıyım, yapmalıyım" diyor.

Notice the pronunciation here, the T, does it sound like a T?

Buradaki telaffuza dikkat edin, T, kulağa T gibi mi geliyor?

"I gotta, gotta."

"Yapmalıyım, yapmalıyım."

Nope.

Hayır.

Instead, it sounds like a D, god-a.

Bunun yerine, bir D, tanrı-a gibi geliyor.

This is one of the key features of American English pronunciation.

Bu, Amerikan İngilizcesi telaffuzunun temel özelliklerinden biridir .

Can you say it with me?

Benimle söyler misin?

"I gotta, I gotta.

"Yapmalıyım, yapmalıyım.

I gotta go to the store.

Mağazaya gitmeliyim.

I gotta study English.

İngilizce çalışmalıyım.

I gotta go to sleep, I'm tired."

Uyumalıyım, yorgunum."

And look what happens directly after this, "I gotta lotta embarrassment to go around."

Ve bundan hemen sonra ne olduğuna bakın, "Etrafta dolaşmak için çok fazla utanç duymalıyım."

The phrase, "A lot of."

"Birçok" ifadesi.

Becomes pushed together into something that sounds quite familiar, "Lotta, lotta."

"Lotta, lotta" gibi oldukça tanıdık gelen bir şeye doğru itilir.

It looks like it has a T, right?

T harfi var gibi görünüyor, değil mi?

But instead, it sounds like a D, "lod-a."

Ama bunun yerine kulağa D, "lod-a" gibi geliyor.

Can you say that beginning part with me?

O başlangıç ​​kısmını benimle söyler misin?

"I gotta lotta embarrassment.

"Çok utanmalıyım. Çok

I gotta lotta embarrassment.

fazla utanç duymalıyım. Çok fazla

I gotta lotta embarrassment."

utanç duymalıyım."

Let's take a look at it in another sentence.

Bunu başka bir cümlede inceleyelim.

I have a lot of things to do today.

Bugün yapacak çok işim var.

Okay, you could say that, but you could also say, "I gotta lotta things to do today.

Tamam, bunu söyleyebilirsin ama aynı zamanda "Bugün yapacak çok işim var.

I gotta lotta things to do today.

Bugün yapacak çok işim var.

In fact, I gotta lotta things to do today, I don't even have time to say the full sentence."

Aslında bugün yapacak çok işim var, söyleyecek zamanım bile yok" diyebilirsin. tam cümle."

I have a lot of things to do today.

Bugün yapacak çok işim var. Bunun

Instead, you reduce it, "I gotta lotta things to do today."

yerine, " Bugün yapacak çok işim var."

Excellent.

Harika.

Okay.

Tamam aşkım.

We're going to watch the original clip one more time, and I have a feeling you're going

Orijinal klibi bir kez daha izleyeceğiz ve

to be able to hear the reduction, "Gotta lotta."

"Gotta lotta" kısaltmasını duyabileceğinizi hissediyorum.

A lot more clearly than you did at the beginning.

Başlangıçta yaptığınızdan çok daha net. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Dan: See, I have two most embarrassing moments,

Dan: Gördün mü, en utanç verici iki anım var,

so I've got a lot of embarrassment to go around.

bu yüzden etrafta dolaşacak çok fazla utancım var.

See, I have two most embarrassing moments, so I've got a lot of embarrassment to go around.

Gördün mü, en utanç verici iki anım var, bu yüzden etrafta dolaşacak çok fazla utancım var.

Vanessa: Did you catch, "I gotta lotta."?

Vanessa: "I need lotta"yı yakaladın mı?

I hope so.

Umarım. Bir

Let's go on to our next clip.

sonraki klibimize geçelim.

Listen carefully, and we'll break it down together.

Dikkatlice dinleyin, birlikte çözeceğiz.

Dan: Daniel, King of Scotts.

Dan: Daniel, İskoç Kralı.

Vanessa: Oh, why would you want to do that?

Vanessa: Ah, neden bunu yapmak isteyesin ki?

Dan: For Ireland maybe?

Dan: Belki İrlanda için?

I don't know.

Bilmiyorum.

Daniel, King of Scotts.

Daniel, İskoç Kralı.

Vanessa: Oh, why would you want to do that?

Vanessa: Ah, neden bunu yapmak isteyesin ki?

Dan: For Ireland maybe?

Dan: Belki İrlanda için?

I don't know.

Bilmiyorum.

Vanessa: In this clip, Dan and I are talking about

Vanessa: Bu klipte, Dan ve ben

a silly hypothetical question, which is, claiming our throne, our royal throne.

aptalca varsayımsal bir sorudan bahsediyoruz, o da tahtımıza, kraliyet tahtımıza sahip çıkmak.

Would we do it?

Yapar mıydık?

In this clip, Dan said, yes, he would do it, and I was quite surprised, so I said this

Bu klipte Dan, evet, yapacağını söyledi ve ben oldukça şaşırdım, bu yüzden şu

question, "Why would you want to do that?"

soruyu sordum, "Bunu neden yapmak isteyesin?"

But did I say it that clearly?

Ama o kadar net söyledim mi?

Nope.

Hayır.

Instead, I said, "Why would you wanna do that?

Bunun yerine, "Bunu neden yapmak isteyesin ki?

Why in the world would you wanna do that?"

Bunu neden yapmak isteyesin ki?"

Here, made a common English reduction, which is, want to, becomes, "Wanna."

Burada, "Wanna" haline gelen yaygın bir İngilizce indirgeme yapılmıştır .

"Why would you wanna do that?"

"Bunu neden yapmak isteyesin ki?"

A common mistake that I see English learners make is, when they do this reduction, now,

İngilizce öğrenenlerin yaptığı yaygın bir hata , bu azaltmayı yaptıklarında, şimdi

it's great to add this to your conversation, but I often see that English learners add

bunu konuşmanıza eklemek harika, ama İngilizce öğrenenlerin sık sık

the word to, "Wanna to."

"Wanna to" kelimesini eklediklerini görüyorum.

"Why would you wanna to do that?"

"Bunu neden yapmak isteyesin ki?"

Now I know that this seems like we should add the word to to be more clear, but in this

Şimdi bunun daha net olması için kelimeyi eklememiz gerektiğini biliyorum, ama bu

reduction, that final part, "Wanna."

indirgemede, o son kısım, "Wanna."

Ah, Is the word to.

Ah, doğru kelime mi?

The word to has been reduced to become just the sound, ah.

Kelimesi sadece ses haline indirgenmiştir , ah.

And you wouldn't say, "Why would you wanna to to do that?"

Ve " Bunu neden yapmak isteyesin ki?" demezsin.

We don't need to use the word to, two times.

To kelimesini iki kez kullanmamıza gerek yok.

So, make sure that you cut out the word two, because we've already included it, and you

Bu nedenle, iki kelimesini kestiğinizden emin olun, çünkü biz onu zaten ekledik ve

can simply say, "Why would you wanna do that?"

"Bunu neden yapmak isteyesiniz?" diyebilirsiniz. Bu kelimeyi kullanan

Let's practice another sample sentence that use this word.

başka bir örnek cümle üzerinde çalışalım . Evcil

Do you have a pet?

hayvanın var mı?

I have a couple pets, some cats, some chickens, some children.

Birkaç evcil hayvanım var, bazı kediler, bazı tavuklar, bazı çocuklar. Sahip

There's one pet that I do not have.

olmadığım bir evcil hayvan var.

One pet I will probably never get.

Muhtemelen asla sahip olamayacağım bir evcil hayvan. Size

I would like to ask you, "Why would you wanna get a pet snake?"

"Neden evcil bir yılan almak isteyesiniz?" diye sormak istiyorum.

I just don't understand.

anlamıyorum.

"Why would you wanna get a pet snake?"

"Neden evcil bir yılan almak isteyesin ki?"

If you have a pet snake, let me know in the comments, why would you "wanna" get a pet

Evcil bir yılanınız varsa, yorumlarda bana bildirin , neden evcil bir yılan "istiyorsunuz"

snake?

?

Convince me about it.

Beni buna ikna et.

Tell me why in the world would you want a pet snake.

Söyle bana, neden evcil bir yılan istersin?

But make sure they hear you're using the lovely reduction, "Wanna, wanna.

Ama sevimli indirgemeyi kullandığınızı duymalarını sağlayın , "İstiyor, istiyor.

Why would you wanna get a pet snake?

Neden evcil bir yılan almak isteyesiniz?

All right.

Pekala.

Let's watch the original clip one more time, and I think you're going to hear this reduction

Orijinal klibi bir kez daha izleyelim ve bence bu indirgemeyi duyacaksınız.

even clearer than before.

eskisinden daha net. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Dan: Daniel, King of Scotts.

Dan: İskoçya Kralı Daniel.

Vanessa: Oh, why would you want to do that?

Vanessa: Oh, bunu neden isteyesin ki?

Dan: For Ireland maybe?

Dan: İrlanda için olabilir mi?

I don't know.

Bilmiyorum.

Daniel King of Scotts.

Daniel İskoçya Kralı.

Vanessa: Oh, why would you want to do that?

Vanessa: Oh, neden bunu yapmak ister miydin

Dan: For Ireland maybe me?

Dan: İrlanda için belki ben?

I don't know.

Bilmiyorum

Vanessa: Did you hear, "Wanna."?

Vanessa: "İstiyor musun?"

I hope so.

Let's go on to our next clip, and then we'll break it down together.

Dan: I've been having an itch to go visit Japan-

Dan: Japonya'yı ziyaret etmek için can atıyorum-

Vanessa: Okay.

Vanessa: Tamam

Dan: But I know it's not going to happen for a

Dan: Ama bunun uzun bir süre olmayacağını biliyorum

long time, because it's far away, and we have little kids.

çünkü orası çok uzakta ve küçük çocuklarımız var.

I've been having an itch to go visit Japan- Vanessa:

Japonya'yı ziyaret etmek için can atıyorum- Vanessa:

Okay.

Tamam

Dan: But I know it's not going to happen for a

Dan: Ama bunun uzun bir süre olmayacağını biliyorum

long time, because it's far away, and we have little kids.

çünkü çok uzakta ve küçük çocuklarımız var

Vanessa: In this clip, Dan and I are talking about

Vanessa: Bu klipte Dan ve ben konuşuyoruz

our dreams, what would we like to do?

hayallerimiz hakkında, ne yapmak isterdik?

And he mentions that he'd love to go to Japan, but due to the state of the world, and we

Ve Japonya'ya gitmeyi çok istediğini söylüyor ama dünyanın durumu ve

have two small children, he said the statement, "I know it is not going to happen."

iki küçük çocuğumuz olduğu için "Bunun olmayacağını biliyorum" ifadesini kullandı.

And then he adds another part, "Anytime soon."

Ve sonra başka bir bölüm ekliyor, "Herzaman yakında."

Hopefully it will happen sometime in our lifetime.

Umarım hayatımızın bir yerinde olur.

But he doesn't say it that clearly, I know it is not going to happen.

Ama o kadar net söylemiyor, olmayacağını biliyorum.

Instead, he says this, "I know it's not gonna to happen.

Bunun yerine, "Bunun olmayacağını biliyorum .

I know it's not gonna happen."

Olmayacağını biliyorum" diyor.

There are a couple reductions here.

Burada birkaç indirim var.

We're taking it up to the next level, so let's break it down.

Onu bir sonraki seviyeye taşıyoruz, bu yüzden onu parçalara ayıralım.

First, we have a common contraction, "I know it's, it's."

İlk olarak, ortak bir kasılmamız var, "Biliyorum , bu."

This is it, plus is, becomes it's.

Bu, artı, bu olur.

"I know it's not."

"Öyle olmadığını biliyorum."

And then we have another reduction going to becomes, "Gonna, gonna."

Ve sonra başka bir indirgememiz olacak , "Yapacağım, yapacağım."

Same as what we talked about before with, "Wanna."

Daha önce "Wanna" ile konuştuğumuz gibi. Bundan sonra

Make sure that you don't add the word, to, after this, you just say, "Gonna."

kelimeyi eklemediğinizden emin olun, sadece "Gonna" dersiniz.

You don't say, "I'm gonna to go to the store."

"Ben markete gideceğim" demezsiniz.

No, we can just say, "I'm gonna go to the store."

Hayır, sadece "Dükkana gideceğim " diyebiliriz.

Excellent.

Harika.

"I'm gonna."

"Eceğim."

But, he takes this to the next level.

Ancak bunu bir sonraki aşamaya taşıyor.

So we have our basic reduction, "It's not gonna happen."

Yani temel indirgememiz var, "Bu olmayacak."

But there's one letter that gets cut out, it's a letter that's often cut out of American

Ancak kesilen bir harf vardır, bu genellikle Amerikan İngilizcesi konuşmasından kesilen bir harftir

English speech.

.

Listen carefully as I say this sentence, "But it's not gonna happen, but it's not going

Bu cümleyi söylerken dikkatlice dinleyin, "Ama olmayacak, ama

to happen."

olmayacak."

Oh, very strange here, I’s, "But it's not gonna happen."

Oh, burada çok garip, "Ama olmayacak."

In fast English conversations, we sometimes reduce the word it's to become i’s.

Hızlı İngilizce konuşmalarda, bazen it's kelimesini i's olacak şekilde azaltırız. Kulağa

It sounds a little bit like, is, what is your name?

biraz benziyor, adın ne ?

But that word has a Z sound, what is your name?

Ama o kelimenin Z sesi var, senin adın ne?

Here, we're keeping it with an S, "i’s not gonna happen.

Burada S ile tutuyoruz, " olmayacağım.

I’s not gonna happen.

Olmayacağım.

I’s not gonna happen."

Olmayacağım."

It makes the sentence so fast, so reduced.

Cümleyi çok hızlı, çok azaltıyor.

And if you heard this in an English movie, or a TV show, you might pause for a second

Bunu bir İngiliz filminde ya da bir TV programında duyduysanız, bir an durup

and say, "What?

"Ne?

What did they say?"

Ne dediler?" diyebilirsiniz.

But I hope now that you know that this is a common reduction, you'll be able to pick

Ama umarım artık bunun yaygın bir azalma olduğunu bildiğinize göre,

up on it, and catch it more readily.

onu anlayabilir ve daha kolay yakalayabilirsiniz.

So, let's try to say this sentence together, "I know it's not gonna happen.

Öyleyse şu cümleyi birlikte söylemeye çalışalım, "Olmayacağını biliyorum.

I know it's not gonna happen.

Olmayacağını biliyorum.

I know it's not gonna happen.

Olmayacağını biliyorum.

I know it's not gonna happen."

Olmayacağını biliyorum."

Let's take a look at another sample sentence.

Başka bir örnek cümleye bakalım.

My son wants to eat ice cream for dinner, but it is not going to happen.

Oğlum akşam yemeğinde dondurma yemek istiyor ama olmuyor.

Let's reduce this to, "My son wants to eat ice cream for dinner, but it's not gonna happen.

Bunu "Oğlum akşam yemeğinde dondurma yemek istiyor ama olmayacak.

But it's not gonna happen.

Ama olmayacak.

But is not gonna happen."

Ama olmayacak."

Lovely reduction.

Güzel azalma.

All right, let's watch the original clip.

Pekala, orijinal klibi izleyelim.

And I hope that you'll be able to pick up on, "It's not gonna happen."

Ve umarım "Bu olmayacak" sözünü anlayabilirsin.

A little bit more clearly than before.

Eskisinden biraz daha net. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Dan: I've been having an itch to go visit Japan-

Dan: Japonya'yı ziyaret etmek için can atıyorum-

Vanessa: Okay.

Vanessa: Tamam.

Dan: But I know it's not going to happen for a

Dan: Ama bunun uzun bir süre olmayacağını biliyorum

long time, because it's far away, and we have little kids.

çünkü çok uzakta ve küçük çocuklarımız var.

I've been having an itch to go visit Japan- Vanessa:

Japonya'yı ziyaret etmek için can atıyorum- Vanessa:

Okay.

Tamam.

Dan: But I know it's not going to happen for a

Dan: Ama bunun uzun bir süre olmayacağını biliyorum

long time, because it's far away, and we have little kids.

çünkü çok uzakta ve küçük çocuklarımız var.

Vanessa: Did you hear, "It's not gonna happen?"

Vanessa: "Bu olmayacak" diye bir şey duydun mu?

I hope so.

Umarım. Bir

Let's go on to our next clip, and then we'll break it down together.

sonraki klibimize geçelim ve sonra onu birlikte parçalayacağız. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Dan: It's usually if somebody doesn't want any

Dan: Genellikle biri

kids, then that could be a brick wall, where you don't want to go any further.

çocuk istemiyorsa, o zaman bu, daha fazla gitmek istemediğin bir tuğla duvar olabilir.

Vanessa: We call that a deal-breaker.

Vanessa: Biz buna anlaşmayı bozan diyoruz.

That's a deal-breaker.

Bu bir anlaşmayı bozar.

Dan: That's a deal-breaker.

Dan: Bu bir anlaşmayı bozar.

Vanessa: Yep.

Vanessa: Evet.

Dan: It's usually if somebody doesn't want any

Dan: Genellikle biri

kids, then that could be a brick wall, where you don't want to go any further.

çocuk istemiyorsa, o zaman bu, daha fazla gitmek istemediğin bir tuğla duvar olabilir.

Vanessa: We call that a deal-breaker.

Vanessa: Biz buna anlaşmayı bozan diyoruz.

That's a deal-breaker.

Bu bir anlaşmayı bozar.

Dan: Deal-breaker.

Dan: Anlaşmayı bozan.

Vanessa: Yep.

Vanessa: Evet.

In this clip, Dan and I are talking about some things that might be so important in

Bu klipte Dan ve ben, bir ilişkide üzerinde anlaşamazsanız ayrılmanıza neden olacak kadar önemli olabilecek bazı şeylerden bahsediyoruz

a relationship that they cause you to break up if you can't agree about them.

.

In this conversation, Dan said this sentence, "You do not want to go any further."

Bu sohbette Dan şu cümleyi söyledi, "Daha fazla ilerlemek istemiyorsun."

This is talking about the progression of your relationship.

Bu, ilişkinizin ilerlemesinden bahsediyor .

You want to stop your relationship right there, because, well, if you can't agree about this,

İlişkinizi hemen orada bitirmek istiyorsunuz, çünkü bu konuda anlaşamazsanız,

then you're going to have major problems in the future.

o zaman gelecekte büyük sorunlar yaşayacaksınız .

But did he say it that clearly?

Ama bunu o kadar net söyledi mi?

Wouldn't that be nice?

Bu güzel olmaz mıydı?

Instead, he said, "You don't wanna go any further.

Bunun yerine, "Daha ileri gitmek istemiyorsun .

You don't wanna go any further."

Daha ileri gitmek istemiyorsun" dedi. En

Let's break this down starting at the beginning.

baştan başlayarak bunu parçalayalım.

Our first here, you, is often reduced to "Ya."

Buradaki ilkimiz, sen, genellikle "Ya"ya indirgenir.

"Ya don't wanna go any further.

"Daha fazla gitmek istemiyorsun.

Ya.

Evet.

Ya don't want to...

İstemiyorsun...

Ya."

Evet."

But look at the negative contraction that's happening here, we have pushed together, do

Ama burada yaşanan olumsuz daralmaya bakın , biz hep birlikte ittik,

not, to become don't.

yapmamak, yapmamak için.

But I have some bad news.

Ama bazı kötü haberlerim var.

Negative contractions in American English often have that final T sound cut off.

Amerikan İngilizcesindeki olumsuz kısaltmalar genellikle son T sesini keser.

In my opinion, it would be much clearer, much easier for you to understand if we always

Kanımca, bu T'yi her zaman dahil etsek anlamanız çok daha net, çok daha kolay olurdu,

included that T, because that's kind of the indicator that this is a negative word.

çünkü bu, bunun olumsuz bir kelime olduğunun bir nevi göstergesidir.

I don't want that.

Bunu istemiyorum.

Instead of, I don't want that.

Bunun yerine, bunu istemiyorum.

When the T is cut off, it's much harder to pick up the negative contraction, but it is

T kesildiğinde, olumsuz kasılmayı yakalamak çok daha zordur, ancak

essential to understand if someone is saying something positive or negative in a conversation.

birinin bir konuşmada olumlu mu yoksa olumsuz mu bir şey söylediğini anlamak çok önemlidir.

So, let's hear what he says.

Öyleyse ne dediğini dinleyelim.

He says, "You don't.

"Yapamazsın.

You don't.

Yapamazsın.

You don't."

Yapamazsın" diyor.

Do you hear how there's an N sound coming out of my nose here?

Burdan burnumdan N sesi çıktığını duyuyor musun ?

"You don't."

"Yapmıyorsun."

If I close my nose, then that sound stops, it sounds very strange.

Burnumu kapatırsam o ses kesiliyor, çok garip geliyor.

So we need to end this reduced contraction with that N sound.

Yani bu azaltılmış kasılmayı o N sesiyle bitirmemiz gerekiyor.

Can you say it with me?

Benimle söyler misin?

"You don't.

"Yapmıyorsun.

You don't."

Yapmıyorsun."

It's coming out of my nose.

burnumdan geliyor.

"You don't."

"Yapmıyorsun."

The things that you say on YouTube that you never thought you'd say to the internet, here

YouTube'da söylediğin ama internete söyleyeceğini hiç düşünmediğin şeyler işte

we are.

burada.

Let's try to say it together, "You don't.

Gelin birlikte söylemeye çalışalım, "Yapmazsın.

You don't.

Yapamazsın.

You don't."

Yapamazsın."

And then we have something familiar, "Wanna."

Ve sonra tanıdık bir şeyimiz var, "Wanna."

Oh, do you recognize this from before?

Oh, bunu önceden tanıyor musun? "Wanna"

It is want plus to pushed together to become, "Wanna."

olmak için bir araya getirilmek isteniyor .

Here we have a little review, it comes up so much in daily conversation.

Burada küçük bir incelememiz var, günlük konuşmada çok fazla ortaya çıkıyor. Hep

Let's try to say the whole thing together.

birlikte söylemeye çalışalım.

Do you think you can do it?

Yapabileceğini düşünüyor musun?

Yes, let's do it.

Evet hadi yapalım.

"You don't wanna.

"İstemiyorsun.

You don't wanna.

İstemiyorsun. Daha ileri

You don't wanna go any further.

gitmek istemiyorsun. Daha ileri

You don't wanna go any further.

gitmek istemiyorsun. Daha

You don't wanna go any further.

ileri gitmek istemiyorsun. Daha

You don't wanna go any further."

ileri gitmek istemiyorsun."

Do you see how that smoothly links all of these words together?

Bunun, tüm bu kelimeleri nasıl düzgün bir şekilde birbirine bağladığını görüyor musunuz ?

Let's take a look at another sample sentence.

Başka bir örnek cümleye bakalım.

"You don't wanna get cold, you should grab your jacket."

"Üşümek istemiyorsan ceketini almalısın."

Oh, you don't want to get cold, you should grab your jacket.

Üşümek istemiyorsan ceketini almalısın.

"You don't wanna get cold, you should grab your jacket.

"Üşümek istemiyorsan ceketini almalısın.

You don't wanna get cold, you should grab your jacket."

Üşümek istemiyorsan ceketini almalısın."

Excellent.

Harika.

All right, let's watch the original clip so that you can see Dan saying this super fast

Pekala, orijinal klibi izleyelim ki Dan'in bu süper hızlı cümleyi söylediğini görebilsin

sentence.

.

I hope you'll be able to pick up on it a bit more, integrate these concepts into your spoken

Umarım biraz daha kavrayabilir, bu kavramları konuşma İngilizcenize de entegre edebilir

English as well, and understand it better.

ve daha iyi anlayabilirsiniz. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Dan: It's usually if somebody doesn't want any

Dan: Genellikle biri

kids, then that could be a brick wall, where you don't want to go any further.

çocuk istemiyorsa, o zaman bu, daha fazla gitmek istemediğin bir tuğla duvar olabilir.

Vanessa: We call that a deal-breaker.

Vanessa: Biz buna anlaşmayı bozan diyoruz.

That's a deal-breaker.

Bu bir anlaşmayı bozar.

Dan: A deal breaker.

Dan: Anlaşmayı bozan.

Vanessa: Yep.

Vanessa: Evet.

Dan: It's usually if somebody doesn't want any

Dan: Genellikle biri

kids, then that could be a brick wall, where you don't want to go any further.

çocuk istemiyorsa, o zaman bu, daha fazla gitmek istemediğin bir tuğla duvar olabilir.

Vanessa: We call that a deal-breaker.

Vanessa: Biz buna anlaşmayı bozan diyoruz.

That's a deal-breaker.

Bu bir anlaşmayı bozar.

Dan: A deal breaker.

Dan: Anlaşmayı bozan.

Vanessa: Yep.

Vanessa: Evet.

Did you hear that reduction, "You don't wanna?"

Şu indirgemeyi duydun mu, "İstemiyorsun?"

I hope so.

Umarım. Başka bir azalma

Let's go on to our final clip, where you're going to hear another reduction, and then

duyacağınız son klibimize geçelim ve sonra

we'll break it down together.

onu birlikte parçalayacağız. Hadi

Let's go.

gidelim.

Dan: I do want to help people though-

Dan: Yine de insanlara yardım etmek istiyorum-

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: But it's not in the influence kind of way,

Dan: Ama etki anlamında değil,

if you know what I mean, lifestyle.

ne demek istediğimi anlıyorsan, yaşam tarzı.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: I do want to help people though-

Dan: Yine de insanlara yardım etmek istiyorum-

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: But it's not in the influence kind of way,

Dan: Ama etki anlamında değil,

if you know what I mean, lifestyle.

ne demek istediğimi anlıyorsan, yaşam tarzı.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

In this clip, Dan and I are talking about something that you as viewers, as our students,

Bu klipte, Dan ve ben siz izleyiciler olarak, öğrencilerimiz olarak

might find surprising about us, something that you don't know.

bizim hakkımızda şaşırtıcı bulabileceğiniz, bilmediğiniz bir şeyden bahsediyoruz. Ne hakkında konuştuğumuzu

I'll let you watch the original video to find out what we talked about.

öğrenmeniz için orijinal videoyu izlemenize izin vereceğim .

But Dan uses a great phrase, "If you know what I mean."

Ama Dan harika bir cümle kullanıyor, " Ne demek istediğimi anlıyorsan."

So here, we often use this phrase when we are implying something that we either feel

Yani burada, bu ifadeyi, ya

like we didn't describe very clearly, but we hope the other person can understand, or

çok net bir şekilde tarif etmediğimizi düşündüğümüz bir şeyi ima ederken, ancak diğer kişinin anlayabileceğini umduğumuzda ya da bir

you're kind of implying another meaning, if you know what I mean.

şekilde başka bir anlam ima ettiğinizde kullanırız. Anlam.

So, let's take a look at how he really said this, because he definitely did not clearly

Öyleyse, bunu gerçekten nasıl söylediğine bir bakalım , çünkü kesinlikle

say, "If you know what I mean."

"Ne demek istediğimi anlıyorsan" demedi.

Instead, this is how we said it, "If you know what I mean.

Bunun yerine, "Ne demek istediğimi biliyorsan, ne

If you know what mean."

demek istediğimi biliyorsan" dedik.

Lovely.

Sevimli. En

Let's break this down, starting at the beginning.

baştan başlayarak bunu parçalayalım.

"If you know."

"Eğer biliyorsan."

We have a common phrase, "You know."

Ortak bir sözümüz var, "Bilirsin."

We've already talked about how, you, often becomes, "Ya."

Nasıl sık sık "Evet" haline geldiğinizden zaten bahsetmiştik.

But we can reduce, you, even further to become simply y, that Y sound.

Ama biz sizi, o Y sesini daha da basit bir şekilde y'ye indirgeyebiliriz.

So here in this phrase, it sounds like, "If you know, you know."

Yani burada bu ifadede kulağa " Biliyorsan, biliyorsun" gibi geliyor.

Can you say that with me?

Bunu benimle söyler misin?

"If you know, if you know."

"Eğer biliyorsan, eğer biliyorsan."

And then we have something very beautiful happening, "What I mean."

Ve sonra çok güzel bir şey oluyor, "Demek istediğim."

Becomes, "What I mean."

"Ne demek istiyorum" olur.

Oh boy.

Ah oğlum.

So let's take the beginning of the word, what, it sounds like wh, right?

Öyleyse kelimenin başlangıcını ele alalım, kulağa wh gibi geliyor, değil mi?

wh, and then the next word, I, is going to have something that happens between these

wh ve sonra bir sonraki kelime olan ben, bu iki kelime arasında bir şey olacak

two words, "What I mean."

, "Demek istediğim."

Becomes, "What I mean, what I mean."

"Ne demek istediğimi, ne demek istediğimi" olur.

Because that T at the end of, what, is surrounded by vowels, and in American in English, that

Çünkü sonundaki T, ne, sesli harflerle çevrilidir ve Amerikan İngilizcesinde bu

T often changes to a D just like we talked about in our very first sentence, "Gotta lotta."

T, tıpkı ilk cümlemiz olan "Gotta lotta" da bahsettiğimiz gibi genellikle D'ye dönüşür.

So here, "What I." Becomes, "whud’a mean, you know what I mean, you know what I mean."

Yani burada, "Ben neyim." "Ne demek istediğimi biliyorsun, ne demek istediğimi biliyorsun."

And the word, I, is less clear, it's just, uh.

Ve ben kelimesi daha az açık, sadece, uh.

"You know what I mean?

"Ne demek istediğimi anlıyor musun?

You know what I mean."

Ne demek istediğimi anlıyorsun."

Can you say that with me?

Bunu benimle söyler misin?

"You know what I mean.

"Ne demek istediğimi biliyorsun. Ne

You know what mean.

demek istediğimi biliyorsun. Ne demek

You know what I mean."

istediğimi biliyorsun."

All right, let's take a look at another sample sentence.

Pekala, başka bir örnek cümleye bakalım.

"It's just been one of those days, you know what I mean?"

"Sadece o günlerden biri, ne demek istediğimi anlıyor musun?"

"It's just been one of those days..."

"Sadece o günlerden biri..."

That means a very difficult day, but you're not saying that directly, you're indirectly

Bu çok zor bir gün anlamına geliyor ama bunu doğrudan söylemiyorsunuz, dolaylı olarak

saying, "One of those days."

"O günlerden biri" diyorsunuz.

"It's just been one of those days, you know what I mean?"

"Sadece o günlerden biri, ne demek istediğimi anlıyor musun?"

And here you're hoping that the other person will get your sense here.

Ve burada diğer kişinin burada aklını başına alacağını umuyorsun. Ses

They'll get it from your tone, and they'll get it because as you're adding this extra

tonunuzdan anlayacaklar ve anlayacaklar çünkü siz bu fazladan

phrase, "You know what I mean?"

cümleyi eklerken, "Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?"

Can you say that with me?

Bunu benimle söyler misin?

"It's just been one of those days, you know what I mean?

"Sadece o günlerden biri, ne demek istediğimi anlıyor musun?

It's just been one of those days, you know what I mean?"

Sadece o günlerden biri, ne demek istediğimi anlıyor musun?"

I hope, you know what I mean.

Umarım ne demek istediğimi anlıyorsundur.

All right, let's watch the original clip, and I hope you'll be able to hear this extreme

Pekala, orijinal klibi izleyelim ve umarım bu aşırı

reduction much more clearly now, and also use it yourself.

indirgemeyi artık çok daha net duyabilir ve kendiniz de kullanabilirsiniz. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Dan: I do want to help people though-

Dan: Yine de insanlara yardım etmek istiyorum-

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: But it's not in the influence kind of way,

Dan: Ama etki anlamında değil,

if you know what I mean, lifestyle.

ne demek istediğimi anlıyorsan, yaşam tarzı.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: I do want to help people though-

Dan: Yine de insanlara yardım etmek istiyorum-

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: But it's not in the influence kind of way,

Dan: Ama etki anlamında değil,

if you know what I mean, lifestyle.

ne demek istediğimi anlıyorsan, yaşam tarzı.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Did you hear, "You know what I mean."

Duydun mu, "Ne demek istediğimi biliyorsun."

I hope so.

Umarım.

Well, congratulations on leveling up your pronunciation skills today.

Pekala, bugün telaffuz becerilerinizi geliştirdiğiniz için tebrikler . Konuşma Dağılımı Yöntemi

If you would like to continue learning with the Conversation Breakdown Method, don't forget

ile öğrenmeye devam etmek istiyorsanız ,

to join me in the Fearless Fluency Club.

Fearless Fluency Club'da bana katılmayı unutmayın.

Just like Gely, who said, "This is the best course I've ever had."

Tıpkı "Bu şimdiye kadar sahip olduğum en iyi kurs" diyen Gely gibi.

Thank you, Gely.

Teşekkürler Gelly.

This is a great place for you to be able to express yourself completely, understand fast

Burası kendinizi tam olarak ifade edebilmeniz, hızlı

English, and most importantly, speak confidently in English.

İngilizceyi anlayabilmeniz ve en önemlisi İngilizceyi kendinizden emin bir şekilde konuşabilmeniz için harika bir yer .

You can click on the link in the description to join us in the Fearless Fluency Clubs.

Korkusuz Akıcılık Kulüplerinde bize katılmak için açıklamadaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.

Well, now I have a question for you, what do you want to do today?

Pekala, şimdi size bir sorum var, bugün ne yapmak istersiniz?

What do you want to do today?

Bugün ne yapmak istiyorsun?

Let me know in the comments, if you would like to write your answer clearly, and then

Yorumlarda bana bildirin, cevabınızı net bir şekilde yazmak ve ardından

write it with the reductions, the way that we would say it, this is excellent practice,

eksiltmelerle bizim söyleyeceğimiz şekilde yazmak isterseniz, bu mükemmel bir uygulama, yüksek sesle

it will help you to be able to say it out loud like that.

söyleyebilmenize yardımcı olacaktır. bunun gibi.

And also help other our students as they're reading your answer, be able to speak clearly,

Ayrıca diğer öğrencilerimizin cevabınızı okurken anlaşılır konuşmalarına

and speak like an American English speaker.

ve bir Amerikan İngilizcesi konuşmacısı gibi konuşmalarına yardımcı olun. Benimle

Well, thank you so much for learning English with me, and I will see you again next Friday

İngilizce öğrendiğin için çok teşekkür ederim ve önümüzdeki Cuma

for a new lesson here on my YouTube channel.

YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal. Bir

The next step is to download the free PDF worksheet for this lesson.

sonraki adım, bu ders için ücretsiz PDF çalışma sayfasını indirmektir.

With this free PDF, you will master today's lesson, and never forget what you have learned.

Bu ücretsiz PDF ile bugünün dersinde ustalaşacak ve öğrendiklerinizi asla unutmayacaksınız. Kendine

You can be a confident English speaker.

güvenen bir İngilizce konuşmacısı olabilirsiniz.

Don't forget to subscribe to my YouTube channel for a free English lesson every Friday.

Her Cuma ücretsiz İngilizce dersi için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın.

Bye.

Hoşçakal.