English Conversation Lesson: Learn 3 advanced expressions

Dan: Hello.

Merhaba.

Vanessa: Hello, hello.

Vanessa: Merhaba, merhaba.

Welcome to today's live English lesson here on the wonderful Speak English with Vanessa

Harika Vanessa ile İngilizce konuşun

YouTube channel page.

YouTube kanal sayfasındaki bugünkü canlı İngilizce dersine hoş geldiniz.

Thank you for joining me.

Bana katıldığın için teşekkür ederim.

I'm Vanessa and this is my husband, Dan.

Ben Vanessa ve bu da kocam Dan.

Dan: I'm Dan.

Dan: Ben Dan.

You might know me well.

Beni iyi tanıyor olabilirsin.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan is going to help today to explain three valuable English expressions.

Dan bugün üç değerli İngilizce ifadeyi açıklamaya yardımcı olacak.

One of them is a phrasal verb.

Bunlardan biri öbek fiildir.

One of them is an idiom and what's the last one?

Bunlardan biri bir deyim ve sonuncusu nedir ?

Dan: We got slang as well.

Dan: Argo da var.

We like slang around here.

Buralarda argoyu severiz.

Vanessa: Yes, so we're hopefully help you to expand your vocabulary and also just see

Vanessa: Evet, umarız kelime dağarcığınızı genişletmenize ve ayrıca

some specific examples when you can use this in your daily conversations or in your writing

bunu günlük konuşmalarınızda veya yazılarınızda

or in your job or in your travels, anytime that you use English.

veya işinizde veya seyahatlerinizde İngilizce kullandığınız her zaman kullanabileceğiniz bazı özel örnekler görmenize yardımcı oluruz.

If you're joining us live, thanks so much.

Bize canlı katılıyorsanız, çok teşekkürler.

Let us know where you're from and let us know in the chat box.

Nereli olduğunuzu bize bildirin ve sohbet kutusunda bize bildirin. Bugün

We're going to be asking a lot of questions today so make sure that you interact and participate.

çok fazla soru soracağız, bu yüzden etkileşimde bulunduğunuzdan ve katıldığınızdan emin olun.

You can write out the questions.

Soruları yazabilirsiniz. Canlı

You can write out your answers even if you're not watching live, if you're watching the

izlemeseniz bile cevaplarınızı yazabilirsiniz , tekrarını izliyorsanız da

replay, you can do the same thing.

aynı şeyi yapabilirsiniz.

Write out the questions.

Soruları yazın.

Write out your own answers.

Kendi cevaplarınızı yazın.

Try to use these because that's the best way to remember what you're learning.

Bunları kullanmayı deneyin çünkü öğrendiklerinizi hatırlamanın en iyi yolu bu .

Dan: Yes, and a happy, early, Merry Christmas, if anybody has noticed our Christmas tree

Dan: Evet ve buradaki Noel ağacımızı fark eden varsa şimdiden mutlu Noeller

back here.

.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: I love Christmas.

Dan: Noel'i seviyorum.

It's my favorite time of year.

Yılın en sevdiğim zamanı.

Vanessa: Yeah so we decided to open the door so that you could get a little sneak preview

Vanessa: Evet, biz de Noel ağacımızın küçük bir önizlemesini görebilmeniz için kapıyı açmaya karar verdik

of our Christmas tree.

.

That was Dan's idea.

Bu Dan'in fikriydi.

Thanks.

Teşekkürler.

Dan: Yes.

Dan: Evet.

You need the sneak preview.

Gizli önizlemeye ihtiyacınız var.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Yes.

Evet. Meksika, Hindistan ve Brezilya'dan

Thank you, everyone who's joining us from Mexico, India, Brazil.

bize katılan herkese teşekkür ederiz .

Dan: Japan.

Dan: Japonya.

Vanessa: Yemen, Columbia.

Vanessa: Yemen, Kolombiya.

Dan: Egypt.

Dan: Mısır.

Vanessa: Hungary.

Vanessa: Macaristan.

Thank you so much for joining us.

Aramıza katıldığınız için teşekkür ederiz.

Peru, Turkey, Morocco.

Peru, Türkiye, Fas.

Wow.

Vay.

Dan: Kurdistan, never been there.

Dan: Kürdistan, hiç orada bulunmadım.

Vanessa: From everywhere.

Vanessa: Her yerden.

Everywhere around the world.

Dünyanın her yerinde.

Thanks so much.

Çok teşekkürler. Size

I'd like to start by asking you the first question.

ilk soruyu sorarak başlamak istiyorum .

Dan: Okay.

Tamam.

Vanessa: My first question is, what has to do with something that happened this week.

Vanessa: İlk sorum, bu hafta olan bir şeyle ne ilgisi var? Doğum günü için

We had a friend who invited us to an escape room for her birthday but I had never heard

bizi bir kaçış odasına davet eden bir arkadaşımız vardı ama bunu hiç duymamıştım, bu yüzden

of that so could you explain it to me?

bana açıklar mısın?

What's in an escape room, because if my friend's inviting me there for her birthday, I want

Bir kaçış odasında ne var, çünkü arkadaşım beni doğum günü için oraya davet ederse,

to know what I'm going to do.

ne yapacağımı bilmek istiyorum.

Dan: Yeah.

Evet.

An escape room, I don't know if they do this in other countries yet, but it's started to

Bir kaçış odası, bunu başka ülkelerde yapıyorlar mı bilmiyorum ama

get kind of popular in America so you actually pay to get locked up in a room.

Amerika'da biraz popüler olmaya başladı, bu yüzden bir odaya kilitlenmek için para ödüyorsunuz.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: It's filled with puzzles so you have to, one might say figure out some puzzles.

Dan: Bulmacalarla dolu, bu yüzden bazı bulmacaları çözmek zorundasın.

I've done one before and I remember they started me off in the room in handcuffs with all the

Daha önce bir tane yaptım ve beni odada tüm

lights off.

ışıklar kapalıyken kelepçeli olarak başlattıklarını hatırlıyorum.

Vanessa: You were with other people or were you alone?

Vanessa: Başkalarıyla birlikte miydin yoksa yalnız mıydın?

Dan: I was with other people.

Dan: Başka insanlarla birlikteydim.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: It'd be a little scary alone I think.

Dan: Tek başına biraz korkutucu olur bence.

Vanessa: Yeah, I guess you could do it alone but it's fun as maybe a group activity.

Vanessa: Evet, sanırım tek başına yapabilirsin ama grup etkinliği olarak eğlenceli olabilir.

That's why we got invited to a friend's house.

Bu yüzden bir arkadaşımızın evine davet edildik.

Dan: Right, and they call it an escape room because you're supposed to escape the room,

Dan: Doğru ve oraya kaçış odası diyorlar çünkü odadan kaçman gerekiyor,

that's the point of the game so I don't know.

oyunun amacı da bu yani bilmiyorum.

Do they have that in your countries?

Sizin ülkenizde var mı?

Vanessa: Yeah, are escape rooms becoming popular in your country?

Vanessa: Evet, ülkenizde kaçış odaları popüler olmaya başladı mı ?

The kind of principle of this type of activity is that you have to figure out how to get

Bu tür bir faaliyetin prensibi, odadan nasıl çıkacağınızı bulmanız gerektiğidir

out of the room.

.

What is this lovely phrasal verb here?

Buradaki bu güzel deyimsel fiil nedir?

Figure out.

Çözmek.

Dan: Figure out, that means to learn how to do something.

Dan: Anlamak, bir şeyi nasıl yapacağını öğrenmek demektir .

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: It usually means it's a little difficult.

Dan: Bu genellikle biraz zor olduğu anlamına gelir.

You're working on something.

Bir şey üzerinde çalışıyorsun.

Maybe you have a really hard math problem.

Belki gerçekten zor bir matematik problemin vardır.

This happened to me all the time when I was in school.

Okuldayken bu hep başıma geliyordu .

Math was not my strong suit so I had to figure out how to solve the problem.

Matematik benim güçlü yanım değildi, bu yüzden sorunu nasıl çözeceğimi bulmam gerekiyordu.

Vanessa: Yes, you had to figure out so this kind of implies a process.

Vanessa: Evet, anlamanız gerekiyordu, bu yüzden bu tür bir süreç anlamına geliyor.

It's difficult, maybe you have to look from one resource to the next resource and ask

Zor, belki bir kaynaktan diğerine bakıp

someone.

birine sormanız gerekiyor.

You have to do some problem solving, kind of like you can imagine if Dan's in a dark

Dan'in

room with his friends, handcuffed, and they have to figure out how to get out of the room,

arkadaşlarıyla birlikte karanlık bir odada kelepçeli olduğunu ve odadan nasıl çıkacaklarını çözmeleri gerektiğini hayal edebileceğiniz gibi, bazı problem çözme işlemleri yapmalısınız,

that involves a process.

bu bir süreç içerir.

You have to problem solve and figure out other things so I want to know for you, my question

Problem çözmeniz ve başka şeyler bulmanız gerekiyor, bu yüzden sizin için bilmek istiyorum, size sorum şu, ne

for you is when was a time you had to figure out how to solve a problem.

zaman bir problemi nasıl çözeceğinizi bulmanız gerekti.

Dan: You can also say, figure it out.

Dan: Ayrıca anla diyebilirsin.

Vanessa: Figure it out, so when would we use figure it out?

Vanessa: Çöz bakalım, ne zaman çözeceğiz?

Dan: Yeah.

Evet.

If you're already in the process of working on something, you might just say to yourself,

Halihazırda bir şey üzerinde çalışıyorsanız, kendinize şöyle diyebilirsiniz,

oh, man, I really need to figure it out.

ah, adamım, gerçekten çözmem gerekiyor.

Vanessa: Yeah, so the other day.

Vanessa: Evet, yani geçen gün.

Dan: I need to figure this out.

Dan: Bunu çözmem gerek.

Vanessa: I was in the office, in this room and I think I made some kind of sound like,

Vanessa: Ofisteydim, bu odadaydım ve sanırım bir tür ses çıkardım,

some kind of frustrated sound and you said from the other room.

bir tür hüsrana uğramış gibi bir ses ve sen diğer odadan dedin.

Hey, Vanessa, are you okay?

Vanessa, iyi misin?

I said, I was fine.

İyiyim dedim.

I'll figure it out.

çözeceğim

I didn't tell him any specifics.

Ona herhangi bir ayrıntı söylemedim. Web

I didn't say I'm working on this problem on the website and technical things are sometimes

sitesinde bu sorun üzerinde çalışıyorum ve teknik şeyler bazen canımı

frustrating to me.

sıkıyor demedim.

I didn't give him any details.

Ona herhangi bir detay vermedim.

I just said, oh, I'll figure it out.

Ben sadece, oh, çözeceğim dedim.

Dan: She knew I wouldn't be able to figure it out so.

Dan: Bunu çözemeyeceğimi biliyordu.

Vanessa: I didn't want to explain those details.

Vanessa: O detayları açıklamak istemedim.

Dan: She figured it out on her own.

Dan: Kendi kendine anladı.

Vanessa: Yes, so do you think that this is an expression and a phrasal verb that you

Vanessa: Evet, sizce bu bir iş yeri durumunda kullanabileceğiniz bir ifade ve fiil öbeği mi

could use in a workplace situation?

?

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: If you have some kind of problem?

Vanessa: Bir sorunun mu var?

Dan: Absolutely.

Dan: Kesinlikle.

Yeah.

Evet.

Vanessa: It's useful for those kind of professional situations, certainly so maybe if you have

Vanessa: Bu tür profesyonel durumlar için yararlıdır , üzerinde

a problem on some kind of report that you're working on and you want to ask a coworker

çalıştığınız bir tür raporla ilgili bir sorununuz varsa ve bunu bir iş arkadaşınıza sormak istiyorsanız kesinlikle çok yararlı olabilir

about it.

.

Dan: Can you help me figure this out?

Dan: Bunu çözmeme yardım eder misin?

Vanessa: Figure this out.

Vanessa: Bunu çöz.

Dan: That would be polite and it's acceptable.

Dan: Bu kibarlık olur ve kabul edilebilir.

It's not slang.

Argo değil.

Vanessa: Yeah, it's not slang.

Vanessa: Evet, argo değil.

It can be polite and you can split this phrasal verb like Dan just did, figure it out or figure

Kibar olabilir ve Dan'in az önce yaptığı gibi bu deyim fiilini bölebilirsin, çözebilirsin ya da

this out or figure this problem out, figure this thing out so you can split it or you

çözebilirsin ya da bu sorunu çözebilirsin, bu şeyi çöz ki bölebilesin ya da

can keep it together, no problem.

bir arada tutabilesin, hiç sorun değil.

We've got two different choices.

İki farklı seçeneğimiz var.

A lot of you are writing wonderful expressions here.

Birçoğunuz burada harika ifadeler yazıyorsunuz .

I see, Zahira says, I will figure out how to get confident in English.

Anlıyorum, diyor Zahira, İngilizcede nasıl özgüven kazanacağımı bulacağım.

Dan: That's a good one.

Dan: Bu iyi bir soru.

Vanessa: That is a great one.

Vanessa: Bu harika.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: Here, we can kind of imagine that you're solving the problem.

Vanessa: Burada, sorunu çözdüğünü hayal edebiliyoruz.

You're working through this issue and you're going to figure it out.

Bu sorun üzerinde çalışıyorsunuz ve çözeceksiniz.

I will figure it out.

Çözeceğim.

I know I'll do it.

yapacağımı biliyorum.

Dan: I couldn't figure out what my boss was talking about as I don't speak Mongolian.

Dan: Moğolca bilmediğim için patronumun neden bahsettiğini anlayamadım.

That's a good one too.

Bu da iyi bir şey.

I couldn't figure it out, in the negative.

Negatif olarak çözemedim.

Vanessa: Yes, so when you're using this in the negative version, just like we saw here

Vanessa: Evet, yani bunu olumsuz olarak kullandığınızda, tıpkı burada bizimle

in the sample sentence from those of you who are here live with us, saying I couldn't figure

yaşayanların örnek cümlesinde gördüğümüz gibi ,

out what my boss was saying or maybe if you had an English teacher who just talked way

patronumun ne dediğini anlayamadım ya da belki de

too fast and talked about too many complex things, then maybe you would say, oh, I can't

Çok hızlı konuşan ve çok fazla karmaşık şey hakkında konuşan bir İngilizce öğretmeniniz olsaydı , o zaman belki,

figure out what Vanessa is saying.

Vanessa'nın ne dediğini anlayamıyorum diyebilirdiniz.

She's just talking too fast.

Sadece çok hızlı konuşuyor.

Dan: We have a question.

Dan: Bir sorumuz var.

Is find out, similar?

Bulmak, benzer mi?

Vanessa: Oh, this is a great question.

Vanessa: Oh, bu harika bir soru.

Dan: Find out.

Dan: Öğren.

Vanessa: I want to give you a little tip, maybe a year ago, over a year ago or maybe

Vanessa: Size küçük bir tüyo vermek istiyorum, belki bir yıl önce, bir yıldan fazla veya belki

less than a year ago, I'm not sure.

bir yıldan daha kısa bir süre önce, emin değilim.

I made a video comparing figure out and find out.

Anla ve bul'u karşılaştıran bir video yaptım .

After this has finished, I'll link this video up here and then also in the description but

Bu bittikten sonra, bu videonun bağlantısını buraya ve ardından açıklamaya ekleyeceğim, ancak bununla

I want you to get some more details about that.

ilgili daha fazla ayrıntı almanızı istiyorum .

If I said, I'm going to find out who is at the door.

Söylersem, kapıda kimin olduğunu bulacağım .

Dan: That means you're going to discover, you're going to see, find out.

Dan: Bu keşfedeceksin, göreceksin, öğreneceksin demektir. Şu anda

You don't know right now and then you're going to find out, you're going to discover.

bilmiyorsun ve sonra öğreneceksin, keşfedeceksin.

Vanessa: It kind of doesn't imply that process.

Vanessa: Bu, o süreci ima etmiyor.

You're searching a difficult thing.

Zor bir şey arıyorsunuz.

Instead, it's an instant thing like, a-ha.

Bunun yerine, a-ha gibi anlık bir şey.

I opened the door, and I can see who's there.

Kapıyı açtım ve orada kimin olduğunu görebiliyorum.

I'm going to find out who's there.

Kimin orada olduğunu öğreneceğim.

Dan: Yeah, maybe if you said, I'm going to figure out who's at the door, maybe you hear

Dan: Evet, belki kapıda kimin olduğunu bulacağım dersen, belki

a knock on the door and you look through the hole and you don't see anybody or maybe somebody

kapı çalınır ve delikten bakarsın ve kimseyi görmezsin veya belki biri

is wearing a mask and then they give you a puzzle.

maske takmıştır ve sonra size bir bulmaca veriyorlar.

Vanessa: Yes, so it is kind of implies a process.

Vanessa: Evet, yani bu bir tür süreci ima ediyor.

Dan: It needs to be more involved.

Dan: Daha fazla dahil olması gerekiyor.

Vanessa: Yes, so if you would like some more details about figure out versus find out,

Vanessa: Evet, yani anlamaya karşı bulmaya ilişkin daha fazla ayrıntı istiyorsanız,

feel free to check out that video but in general, figure out means there's some process, you're

o videoyu izlemekten çekinmeyin, ancak genel olarak anlamak, bir süreç olduğu anlamına gelir,

searching, you're figuring out how to do something.

araştırıyorsunuz, nasıl yapacağınızı buluyorsunuz bir şey.

We often add how at the end, figure out how to escape from the room, figure out how to

Sıklıkla nasıl en sona ekleriz, odadan nasıl kaçacağımızı buluruz, nasıl kendinden

become a confident English speaker and find out is just the solution.

emin bir İngilizce konuşan biri olacağımızı buluruz ve bunun tam bir çözüm olduğunu öğreniriz.

Find out what is happening.

Neler olduğunu öğrenin.

Find out who is at the door.

Kapıda kimin olduğunu öğrenin.

Dan: I want to find out what presents are under my Christmas tree.

Dan: Noel ağacımın altında hangi hediyelerin olduğunu öğrenmek istiyorum .

Vanessa: Are there any presents under our Christmas tree?

Vanessa: Noel ağacımızın altında hiç hediye var mı ?

Dan: There are no presents.

Dan: Hediye yok.

Vanessa: maybe someday there will be presents under the Christmas tree.

Vanessa: belki bir gün Noel ağacının altında hediyeler olur.

Dan: Christmas is ruined.

Dan: Noel mahvoldu.

Vanessa: Oh, well when you have a toddler.

Vanessa: Ah, bir yürümeye başlayan çocuğunuz olduğunda.

Dan: It's still early.

Dan: Hala erken.

Vanessa: You can't put Christmas presents under the tree early.

Vanessa: Noel hediyelerini ağacın altına erken koyamazsın.

It's a recipe for getting them opened.

Onları açmak için bir reçete.

Dan: Yes.

Dan: Evet.

Vanessa: All right.

Vanessa: Pekala. Bir deyim olan

I'd like to go to the second expression, which is an idiom.

ikinci ifadeye geçmek istiyorum .

This past week, our car was doing some kind of funny things, making some funny sounds

Geçen hafta, arabamız bazı komik şeyler yapıyordu, bazı komik sesler çıkarıyordu

and I noticed that you didn't fix the car yourself.

ve arabayı kendi başına tamir etmediğini fark ettim .

Dan: No.

Dan: Hayır.

Vanessa: You took it to the mechanic.

Vanessa: Tamirciye götürdün.

Why did you take the car to the mechanic?

Neden arabayı tamirciye götürdün?

Dan: Well, I'm not a mechanic.

Dan: Ben tamirci değilim.

I'm not very handy.

Ben pek kullanışlı değilim.

Handy means you can fix a lot of things.

Kullanışlı, pek çok şeyi düzeltebileceğiniz anlamına gelir.

I'm kind of handy but not with cars so I am in over my head when it comes to fixing cars.

Biraz beceriksizim ama arabalarla değil, bu yüzden iş araba tamir etmeye geldiğinde kafamı aşıyorum. Arabamı

I would be in over my head if I tried to fix my car.

tamir etmeye çalışsam, beni aşardım .

In over my head.

Kafamın üstünde.

Vanessa: A lovely idiom.

Vanessa: Güzel bir deyim.

In over my head.

Kafamın üstünde.

We need four words here.

Burada dört kelimeye ihtiyacımız var.

Dan: In what?

Dan: Neyle?

Vanessa: Well, we can kind of imagine the feeling of being overwhelmed.

Vanessa: Pekala, bunalmış olma hissini bir nevi hayal edebiliyoruz.

You're completely surrounded or covered in the problem so here we can imagine Dan opening

Tamamen etrafınız sarılmış durumda ya da problemin içindesiniz, bu yüzden burada Dan'in

the car, trying to fix the problem.

arabayı açıp sorunu çözmeye çalıştığını hayal edebiliyoruz.

He's trying to figure out what's making that strange sound.

Bu garip sesi neyin çıkardığını anlamaya çalışıyor .

He's trying to look around.

Etrafına bakmaya çalışıyor.

Dan: I'm ripping pieces out of the car.

Dan: Arabadan parçalar koparıyorum.

Vanessa: Oh, and he thinks, oh, it's going to be a disaster.

Vanessa: Oh, ve o, oh, bunun bir felaket olacağını düşünüyor.

I should just go to the mechanic because I am in over my head.

Tamirciye gitmeliyim çünkü kafamı aşıyorum.

It's a problem that's too big.

Bu çok büyük bir problem.

Dan: You can think of swimming in the ocean.

Dan: Okyanusta yüzmeyi düşünebilirsiniz.

If you're drowning, the waters over your head.

Boğuluyorsanız, sular başınızın üstünde.

You're in trouble.

Başın belada.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: You're you're struggling.

Dan: Sen mücadele ediyorsun.

Vanessa: I think that's a great image.

Vanessa: Bence bu harika bir görüntü.

Dan: I think this is where this comes from.

Dan: Sanırım bunun geldiği yer burası.

Vanessa: Yeah, when I think of this expression, I do think of water that you're in the swimming

Vanessa: Evet, bu ifadeyi düşündüğümde, yüzme

pool or in the ocean and the water's getting higher and higher and when the water is over

havuzunda veya okyanusta olduğunuzu ve suyun gittikçe yükseldiğini ve su başınızın üzerinde olduğunda

your head, bad news.

kötü haber olduğunu düşünüyorum.

Dan: Yeah, I mean really, that probably means you're going to die.

Dan: Evet, yani gerçekten, bu muhtemelen öleceğin anlamına geliyor.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: This is a little bit of an expression that's not literal, obvious.

Dan: Bu biraz gerçek olmayan, bariz bir ifade.

That's why it's idiom right?

Bu yüzden deyim değil mi?

You're just in trouble.

Sadece başın belada.

You're in big trouble.

Başın büyük belada.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

In over your head.

Başının üstünde.

I want to know for you, when was a situation that was just too much for you and you felt

Senin için bilmek istiyorum, ne zaman senin için çok fazla olan bir durum oldu ve

like you were in over your head.

kendini aşmış gibi hissettin.

What was a time?

Ne zamandı?

Maybe you decided to volunteer at your job to be the person who helps the American director

Belki ofisinize gelen Amerikalı yönetmene yardım eden kişi olmak için işinizde gönüllü olmaya karar verdiniz

who's coming to your office and you said, sure, I'll talk to the American director.

ve tabii ki Amerikalı yönetmenle konuşurum dediniz.

I'll take him out to dinner, I'll guide him around the office.

Onu yemeğe çıkaracağım, ofiste ona rehberlik edeceğim .

I can speak English.

İngilizce konuşabilirim.

This is fine, and then you meet him and you realize he has a strong Southern accent.

Sorun değil, sonra onunla tanışırsın ve onun güçlü bir Güney aksanı olduğunu fark edersin.

Dan: Howdy, folks.

Dan: Merhaba millet.

Vanessa: Maybe at the end of that day, you feel like I was in over my head.

Vanessa: Belki o günün sonunda, beni aştığımı hissedersin.

This situation was too much for me.

Bu durum bana fazla geldi.

I can understand English, but I didn't realize that his accent would be so strong.

İngilizceyi anlayabiliyorum ama aksanının bu kadar güçlü olacağını tahmin etmemiştim.

I was in over my head.

Başımın üstündeydim.

Dan: Yeah, I have a personal example.

Dan: Evet, kişisel bir örneğim var.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

What was your personal example?

Kişisel örneğiniz neydi?

Dan: We used to teach English in South Korea, you probably know this.

Dan: Güney Kore'de İngilizce öğretiyorduk, muhtemelen bunu biliyorsundur.

I had never taught children before so the first time I had to teach a class of children,

Daha önce hiç çocuklara ders vermemiştim, bu yüzden ilk kez bir çocuk sınıfına ders vermek zorunda kaldığımda,

I was in over my head.

beni aşmıştı.

In over my head because the children, they didn't necessarily respect me yet.

Başımın üstünde çünkü çocuklar, henüz bana saygı duymaları gerekmedi.

I'm different looking in South Korea, my red hair and my freckles.

Güney Kore'de farklı görünüyorum, kızıl saçlarım ve çillerim.

They thought it was weird.

Garip olduğunu düşündüler.

They didn't take me seriously, they started yelling and screaming.

Beni ciddiye almadılar, bağırmaya, bağırmaya başladılar.

I was in over my head because I didn't know what to do about it so.

Kafamı aşmıştım çünkü bu konuda ne yapacağımı bilmiyordum.

Vanessa: Yes, and over time, you learned more and more what to do but that's a perfect situation

Vanessa: Evet ve zamanla ne yapman gerektiğini çok daha fazla öğrendin ama bu mükemmel bir durum

and perfect expression to use especially for your first day at school, your first day as

ve özellikle okuldaki ilk gününde, öğretmen olarak ilk gününde

a teacher, your first day at your job, maybe your first day living in the U.S. or if you

, işteki ilk gününde, belki de senin için mükemmel bir ifade. ABD'de yaşadığınız ilk gün veya

move to Australia.

Avustralya'ya taşındığınızda.

Dan: This happens a lot.

Dan: Bu çok oluyor.

Vanessa: I was in over my head that first day, but eventually it got better so I want

Vanessa: İlk gün kendimi aşıyordum ama sonunda düzeldi, bu yüzden

to know for you, when was a situation when you were in over your head?

senin için bilmek istiyorum, ne zaman kendini aştığın bir durum oldu ?

Dan: Tell us about it.

Dan: Bize bundan bahset.

Vanessa: Yes, yes.

Vanessa: Evet, evet.

Let us know in the comments.

Yorumlarda bize bildirin.

Make sure that you use this expression as much as you can.

Bu ifadeyi mümkün olduğunca kullandığınızdan emin olun .

I'd like to read a sentence that one of you wrote, I was in over my head.

Birinizin yazdığı bir cümleyi okumak isterdim , aklımı başımdan aldı.

I was stressed.

stresliydim

I couldn't do it.

yapamadım

Oh, stress is usually associated with being in over your head.

Oh, stres genellikle kendini aşmakla ilişkilendirilir.

You're stressed.

Streslisin.

You're overwhelmed.

Bunalmış durumdasın.

Yes, it's just too much.

Evet, bu çok fazla.

I'm in over my head.

Başımın üstündeyim.

Khaled says, I'm in over my head.

Khaled, haddimi aştım diyor.

The American director speaks too fast.

Amerikalı yönetmen çok hızlı konuşuyor.

Dan: That's a good example.

Dan: Bu iyi bir örnek.

Vanessa: I hope that that didn't happen to you but if this happened, you're going to

Vanessa: Umarım bu senin başına gelmemiştir ama eğer bu olduysa,

use a beautiful idiom to describe it, oh, I'm in over my head.

bunu tarif etmek için güzel bir deyim kullanacaksın, oh, haddimi aştım.

Dan: Are you in over your head when you watch Vanessa's videos?

Dan: Vanessa'nın videolarını izlerken kendini aşıyor musun ?

I hope not.

Umarım değildir.

Vanessa: Oh, yes.

Vanessa: Ah, evet.

I hope that you can easily understand and you're not too cool for my videos.

Umarım kolayca anlarsın ve videolarım için fazla havalı değilsindir.

Dan: She's a little advanced.

Dan: O biraz gelişmiş.

Vanessa: Sure, if you're here.

Vanessa: Tabii, eğer buradaysan.

That means you can already understand two native English speakers.

Bu, anadili İngilizce olan iki kişiyi zaten anlayabileceğiniz anlamına gelir .

Congratulations, but hopefully it means that you're learning something new while also understanding

Tebrikler, ama umarım bu, açıklamalarımızın çoğunu anlarken yeni bir şeyler öğrendiğiniz anlamına gelir

most of our explanations.

. Az

I just used our third expression.

önce üçüncü ifademizi kullandım.

Dan: You did?

Dan: Yaptın mı?

Vanessa: The slang expression.

Vanessa: Argo ifadesi.

I hope you're not too cool for these videos.

Umarım bu videolar için fazla havalı değilsindir.

Dan: Too cool for.

Dan: Bunun için fazla havalı.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

I want to know when you were a teenager, what was something that you decided that you didn't

Gençken, artık yapmak istemediğine karar verdiğin bir şey neydi bilmek istiyorum.

want to do anymore?

Dan: Yeah, I can actually go back to when I was younger.

Dan: Evet, aslında gençliğime geri dönebilirim .

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: Even when I was a kid, when I was eight years old, I was too cool for Barney.

Dan: Çocukken bile, sekiz yaşındayken Barney için fazla havalıydım.

You know Barney is?

Barney olduğunu biliyor musun?

Vanessa: Barney is a kids TV show.

Vanessa: Barney bir çocuk dizisi.

It's probably popular around the world.

Muhtemelen dünya çapında popülerdir.

It's a big purple dinosaur.

Bu büyük, mor bir dinozor.

Dan: He's a big purple dinosaur in a big costume and he's, I'm happy, you know and I remember

Dan: O büyük kostümlü büyük mor bir dinozor ve o, mutluyum, biliyorsun ve

being as a kid, I was too cool for Barney and this means that I thought it was dumb.

çocukken hatırlıyorum, Barney için fazla havalıydım ve bu onun aptalca olduğunu düşündüğüm anlamına geliyor.

I wouldn't watch it myself.

Kendim izlemezdim.

If somebody was watching this show, I would maybe look down on them.

Biri bu şovu izliyor olsaydı, belki onları küçümserdim.

Vanessa: They're too like, they're children.

Vanessa: Çok benziyorlar, onlar çocuk.

Children, watch this.

Çocuklar, bunu izleyin.

I'm too old and too cool for this.

Bunun için çok yaşlı ve havalıyım.

Dan: I don't watch Barney.

Dan: Barney'i izlemiyorum.

I'm too cool for Barney.

Barney için fazla havalıyım.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

I feel like this slang expression, too cool.

Bu argo ifadeyi çok havalı hissediyorum.

Dan: Barney, B-A-R-N-Y.

Dan: Barney, B-A-R-N-Y.

Vanessa: N-E-Y?

Vanessa: N-E-Y?

Dan: Y?

Dan: E?

E-Y?

E-Y mi?

Vanessa: E-Y?

Vanessa: E-Y?

Something like that.

Bunun gibi bir şey.

I'm sure you'll find the big purple dinosaur online.

Eminim büyük mor dinozoru internette bulacaksınız.

Dan: That's it.

Dan: İşte bu.

Vanessa: Well, when you say too cool for something, it's pretty self explanatory.

Vanessa: Şey, bir şey için çok havalı dediğinde, bu oldukça açıklayıcı.

You feel like, this is for children.

Bunun çocuklar için olduğunu hissediyorsunuz.

This is for someone who is less than me so it's a slang expression where you feel like

Bu, benden daha az olan biri için, bu yüzden

you're above some kind of item or activity or concept.

bir tür öğenin, etkinliğin veya konseptin üstünde olduğunuzu hissettiğiniz argo bir ifade.

Oftentimes, teenagers feel like this.

Çoğu zaman, gençler böyle hissederler.

Maybe when you were a teenager, you felt like you were too cool to hold hands with your

Belki gençken, karşıdan karşıya geçerken annenle el ele tutuşamayacak kadar havalı hissediyordun

mom when you cross to the street.

.

You said, I'm a teenager.

Ben bir gencim dedin.

I can handle this.

Bunu halledebilirim.

I'm too cool for that and you kind of feel like that's for children.

Bunun için fazla havalıyım ve sen bunun çocuklar için olduğunu düşünüyorsun.

Dan: Yes, and this slang term definitely implies attitude.

Dan: Evet ve bu argo terim kesinlikle tavrı ima ediyor .

You're not just saying, oh no, I don't like that.

Sadece, oh hayır, bundan hoşlanmadım demiyorsun .

You're saying, that's stupid.

Diyorsun ki, bu aptalca.

Vanessa: Yeah, I'm too cool for that.

Vanessa: Evet, bunun için fazla havalıyım.

Dan: That's dumb.

Dan: Bu çok aptalca.

I wouldn't listen to that music anymore, loser.

Artık o müziği dinlemezdim ezik.

Vanessa: Yeah, so you might hear this often used by kids, like in Dan's example about

Vanessa: Evet, yani bunun çocuklar tarafından sık sık kullanıldığını duyabilirsiniz, örneğin Dan'in

the children's TV show or by teenagers but we can use this as adults in a joking way

çocukların TV programıyla ilgili örneğinde olduğu gibi ya da gençler tarafından ama yetişkinler olarak bunu şaka amaçlı kullanabiliriz

because we often take expressions that are strong and then use them in lighter situations

çünkü genellikle güçlü ifadeleri alırız ve sonra bunları kullanırız. o

where it's not as serious.

kadar ciddi olmadığı daha hafif durumlar.

For example, maybe if I want to watch, I don't know if you've seen the, I think it's a Pixar

Örneğin, belki izlemek istersem, gördünüz mü bilmiyorum, sanırım bir Pixar

movie, Coco.

filmi, Coco.

It's really cute and I enjoyed it a lot.

Gerçekten çok tatlı ve çok eğlendim.

If I asked Dan, hey, do you want to watch Coco tonight?

Dan'e sorsam, hey, bu gece Coco'yu izlemek ister misin?

He might say.

diyebilir.

Dan: I would say.

Dan: Söylerdim.

Vanessa: He would say yes.

Vanessa: Evet derdi.

Let's imagine that he might say no and let's say-

Hayır diyebileceğini düşünelim ve diyelim ki-

Dan: Let's say I'm too cool.

Dan: Diyelim ki ben çok havalıyım.

Vanessa: Yeah, I might say, what?

Vanessa: Evet, ne diyebilirim ki?

Dan: Coco.

Dan: Coco.

Vanessa: Are you too cool to watch Coco?

Vanessa: Coco'yu izleyemeyecek kadar havalı mısın?

Dan: I don't watch cartoons.

Dan: Çizgi film izlemiyorum.

Vanessa: That's not true but in this situation.

Vanessa: Bu doğru değil ama bu durumda.

Dan: I actually love cartoons.

Dan: Aslında çizgi filmlere bayılırım.

Vanessa: We might say, I might say to Dan, are you too cool for Coco?

Vanessa: Dan'e Coco için fazla mı havalısın diyebiliriz.

Dan: Too cool for Coco.

Dan: Coco için fazla havalı.

Vanessa: Are you too cool for Pixar movies?

Vanessa: Pixar filmleri için fazla mı havalısın?

Are you to cool for more animated movies?

Daha fazla animasyon filmi için havalı mısınız?

Here, we're using this not in a, like a teenager or childish way, but just in a joke kind of

Burada bunu ergenlik çağındaki ya da çocukça bir şekilde değil, sadece şaka amaçlı kullanıyoruz

way.

.

Dan: It's kind of a joke.

Dan: Şaka gibi.

Vanessa: Yeah, to say oh, you think you're better than this movie?

Vanessa: Evet, bu filmden daha iyi olduğunu mu düşünüyorsun?

It's great for everybody.

Herkes için harika.

I enjoy it.

Zevk aldım.

I think a lot of people have enjoyed it so you can use too cool for something in a lot

Bence pek çok insan bundan zevk aldı, bu yüzden pek çok durumda bir şey için çok havalı kullanabilirsiniz

of situations.

.

Dan: By the way, the original expression I think from too cool is too cool for school.

Dan: Bu arada, okul için çok havalı olduğunu düşündüğüm orijinal ifade.

We actually say that still.

Aslında hala söylüyoruz.

Sometimes people even say that like as a good thing, like, wow, that's too cool for school.

Hatta bazen insanlar bunun iyi bir şey olduğunu söylüyorlar, vay canına, bu okul için çok havalı.

Vanessa: When would you use that?

Vanessa: Bunu ne zaman kullanırsın?

This is taking slang to the next level, extra slang.

Bu, argoyu bir sonraki seviyeye taşıyor, ekstra argo.

Dan: If you saw maybe like an outfit that was really cool.

Dan: Belki de gerçekten harika bir kıyafet gibi görürsen . Bu okul için

You'd say, that's too cool, or that's too cool for school.

çok havalı ya da bu çok havalı diyebilirsiniz.

I wouldn't say this is extremely common but it's, people would understand you're not being

Bunun son derece yaygın olduğunu söyleyemem ama bu, insanlar kaba olmadığınızı anlayacaktır

rude.

.

Vanessa: Yeah, so I imagine if you heard this in a TV show or a movie, now you'll feel a

Vanessa: Evet, yani bunu bir TV şovunda veya filmde duyduysanız, şimdi

little more comfortable with too cool and also too cool for school, which is just the

çok havalı ve ayrıca okul için fazla havalı ile biraz daha rahat hissedeceğinizi hayal ediyorum, bu sadece

rhyming original expression.

kafiyeli orijinal ifade.

Dan: Yeah, the original expression was, you would say somebody is too cool for school.

Dan: Evet, orijinal ifade şuydu: Birinin okul için fazla havalı olduğunu söylerdin.

He's too cool for school.

Okul için fazla havalı.

He doesn't like to go to school.

Okula gitmeyi sevmiyor.

He is unhappy at school.

Okulda mutsuzdur.

Vanessa: He has an attitude.

Vanessa: Bir tavrı var.

Dan: He doesn't like reading, that kind of thing.

Dan: Okumayı sevmiyor, bu tür şeyler.

That's the original source.

Orjinal kaynak budur.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Well, we have a lot of great sentences here from those of you who are joining us live,

Pekala, burada bize canlı katılanlardan bir sürü harika cümlemiz var ,

talking about- Dan: Your grandma's too cool to watch Coco.

hakkında... Dan: Büyükannen Coco'yu izleyemeyecek kadar havalı.

Vanessa: Oh, no.

Vanessa: Ah, hayır.

Well, Sylvester says I will never be too cool to watch cartoons.

Sylvester çizgi film izleyecek kadar havalı olmayacağımı söylüyor.

Dan: I agree.

Dan: Katılıyorum.

Vanessa: I'll never be too cool for cartoons.

Vanessa: Karikatürler için asla fazla havalı olmayacağım.

Dan: Maybe it's because I was a child with cartoons.

Dan: Belki de çizgi filmleri olan bir çocuk olduğum içindir .

I still like cartoons especially Miyazaki, does anybody watching Miyazaki, Japanese animation.

Hala çizgi filmleri severim, özellikle Miyazaki'yi, Japon animasyonu Miyazaki'yi izleyen var mı?

Vanessa: Very cool.

Vanessa: Çok havalı.

Dan: I like that.

Dan: Bu hoşuma gitti.

Vanessa: Very cool or another great comment we've got here is, I'm too cool for dancing.

Vanessa: Çok havalı ya da burada aldığımız başka bir harika yorum , dans etmek için fazla havalıyım.

Oh, so maybe if your friend asked you to go to a concert to dance or a club or somewhere

Oh, belki de arkadaşın senden dans etmek için bir konsere ya da bir kulübe ya da

to dance on, I'm too cool for dancing.

üzerinde dans edebileceğin bir yere gitmeni istediyse, ben dans etmek için fazla havalıyım.

Dan: I'm not too cool for dancing but I'm bad at dancing so.

Dan: Dans etmek için çok havalı değilim ama dans etmekte çok kötüyüm.

Vanessa: There are lots of excuses you can give, various excuses.

Vanessa: Verebileceğiniz pek çok mazeret var , çeşitli mazeretler.

Dan: Too cool for Brad Pitt?

Dan: Brad Pitt için fazla mı havalı?

Vanessa: Oh, maybe there's a lot of different ways that you can use too cool for something.

Vanessa: Oh, belki de bir şey için fazla havalı olmanın birçok farklı yolu vardır.

Well, I'd like to thank you so much for joining us to learn about phrasal verbs, idioms and

Pekala, bugün deyimsel fiiller, deyimler ve

the slang expression today.

argo ifadeleri öğrenmek için bize katıldığınız için çok teşekkür ederim.

Figure out, in over my head and too cool for something.

Anla, kafamın üzerinde ve bir şey için çok havalı .

If you enjoyed Dan and I's explanation and our little stories about this, we do this

Dan ve benim açıklamalarımızı ve bununla ilgili küçük hikayelerimizi beğendiyseniz, bunu

every month in The Fearless Fluency Club.

Korkusuz Akıcılık Kulübü'nde her ay yapıyoruz.

We make a vocabulary lesson that's about, how long would you say?

Yaklaşık bir kelime dersi yapıyoruz, ne kadar sürer dersiniz?

Dan: That's like 30, 40 minutes.

Dan: 30, 40 dakika falan.

Vanessa: Oh, I'd say it's about an hour.

Vanessa: Oh, yaklaşık bir saat olduğunu söyleyebilirim.

Usually there's two parts.

Genellikle iki kısım vardır. Kelime bilgisi dersleri

There's two 30 minute parts that we have for the vocabulary lessons.

için 30 dakikalık iki bölümümüz var .

Dan: Okay, that's true.

Dan: Tamam, bu doğru.

We cut it in half.

Ortadan ikiye kestik.

Vanessa: Yeah, we cut it in half and make two different parts so you'll get an hour

Vanessa: Evet, ikiye böldük ve iki farklı parça yaptık, böylece

of about 15 to 20 vocabulary expressions every month.

her ay yaklaşık 15 ila 20 kelimelik ifade elde edeceksiniz .

For the month of December, you got a sneak preview about these expressions.

Aralık ayı için, bu ifadeler hakkında kısa bir önizleme aldınız.

In December, three of the 17 or 18 expressions are figure out something, in over my head

Aralık ayında, 17 veya 18 ifadeden üçü bir şeyi çözüyor, beni aşıyor

and too cool for something.

ve bir şey için fazla havalı.

Dan: Too cool.

Dan: Çok havalı.

Vanessa: These are three expressions that we talk about in the December lesson set for

Vanessa: Bunlar, The Fearless Fluency Club'ın Aralık ayı ders setinde bahsettiğimiz üç ifade,

The Fearless Fluency Club so I'd like to show you really quick and give you a quick sneak

bu yüzden size gerçekten hızlı bir şekilde göstermek ve hızlı bir

preview.

önizleme vermek istiyorum.

Dan: Yes, so Let's take a look.

Dan: Evet, öyleyse bir göz atalım.

Vanessa: Yes, of this wonderful monthly lesson set so that you can see here.

Vanessa: Evet, burada görebilmeniz için bu harika aylık ders setini. Yarın çıkacak olan

We have the December 2018 lesson set that's going to come out tomorrow.

Aralık 2018 ders setimiz var .

If you join in December, you'll get access to the December lesson set and you can use

Aralık ayında katılırsanız, Aralık ders setine erişebileceksiniz ve

the coupon code NEW, N-E-W to get it for only $5 and I'd like to show you here, we have

YENİ, N-E-W kupon kodunu kullanarak sadece 5 $'a alabilirsiniz ve size burada göstermek istiyorum,

the vocabulary that we just mentioned.

az önce bahsettiğimiz kelime dağarcığına sahibiz . Kelime

The vocabulary part one, you can see, oh we're going to put this on.

dağarcığı birinci kısım, görebilirsiniz, oh bunu koyacağız.

Dan: I had a haircut.

Dan: Saçımı kestirdim.

Vanessa: On mute, just so that you can see it.

Vanessa: Sessizde, görebilsin diye .

We talk about a lot of different expressions and then you can see the clips from the original

Pek çok farklı ifadeden bahsediyoruz ve sonra orijinal

conversation when it was used so here, you're getting great explanations from Dan and I.

konuşmanın kullanıldığı zamanki kliplerini görebilirsiniz, yani burada, Dan ve benden harika açıklamalar alıyorsunuz.

Two different parts and then we go on to the grammar lesson and in December, you're going

İki farklı bölüm ve ardından gramer dersine geçiyoruz ve Aralık ayında, şimdiye kadar verdiğim en

to get one of the longest grammar lessons that I've ever made.

uzun gramer derslerinden birini alacaksın .

It's 34 minutes but you're going to get access to this grammar lesson where we're going to

34 dakika ama sahip olacağımız bazı mükemmel ifadeleri tartışacağımız bu gramer dersine erişebileceksiniz

discuss some excellent expressions with would have.

.

Would have, oh, this is a complex verb.

Olurdu, ah, bu karmaşık bir fiil.

It seems simple but it's quite complex so we break it down, go through it step by step

Basit gibi görünse de oldukça karmaşık olduğu için onu parçalara ayırıp adım adım inceliyoruz

and I try to help you use it naturally.

ve doğal bir şekilde kullanmanıza yardımcı olmaya çalışıyorum.

Then in the next section in December, we talk about pronunciation.

Ardından Aralık ayındaki bir sonraki bölümde telaffuz hakkında konuşacağız.

This pronunciation lesson is extra special because we're going to be focusing on a lot

Bu telaffuz dersi çok özel çünkü

of sentences.

birçok cümleye odaklanacağız.

Oh, here we have a sentence with figure out, they can figure things out.

Oh, burada çöz ile bir cümlemiz var, bir şeyleri çözebilirler.

We go through this step by step and you can figure out how to pronounce this sentence

Bunu adım adım ele alıyoruz ve bu cümleyi olabildiğince doğru bir şekilde nasıl telaffuz edeceğinizi anlayabilir

as accurately as possible and then you get to watch the conversation with my friend,

ve ardından arkadaşım Faith ile sohbeti izleyebilirsiniz

Faith.

.

You get to hear her naturally say this originally in the conversation because the last video

Bunu ilk başta konuşmada doğal olarak söylediğini duyuyorsunuz çünkü son video,

is the conversation where we have a 30 minute chat together about her interesting job, working

for AmeriCorps, which is a nonprofit in the U.S.

ABD'de kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan AmeriCorps için çalışan ilginç işi hakkında birlikte 30 dakikalık bir sohbet yaptığımız konuşma.

She volunteers at different schools, at different organizations and has interesting perspective

farklı organizasyonlar ve eğitim konusunda ilginç bir bakış açısına sahiptir

about education.

. Orada

We're going to talk about some wonderful ideas there.

harika fikirlerden bahsedeceğiz .

We also focus on a story that includes all of the vocabulary and grammar.

Ayrıca tüm kelimeleri ve dilbilgisini içeren bir hikayeye odaklanıyoruz .

All of the would have expressions.

Hepsinin ifadeleri olurdu.

Some new expressions as well that are in the story.

Hikayede yer alan bazı yeni ifadeler de .

This is a fun Christmas story because it's the December lesson set and you can study

Bu eğlenceli bir Noel hikayesi çünkü Aralık ayı ders seti ve

this all together.

bunu hep birlikte çalışabilirsiniz.

I hope that this lesson set overall will help you to feel comfortable using English and

Genel olarak bu ders setinin, İngilizceyi kullanırken rahat hissetmenize ve

really trying to incorporate it into your daily life so if you enjoyed today's lesson,

onu gerçekten günlük yaşamınıza dahil etmeye çalışmanıza yardımcı olacağını umuyorum, bu nedenle bugünkü dersten keyif aldıysanız,

feel free to join us every month in The Fearless Fluency Club.

her ay The Fearless Fluency Club'da bize katılmaktan çekinmeyin .

There is a link in the description.

Açıklamada link var.

You can continue learning with Dan and I. Dan: You can figure out English with us.

Dan ve I ile öğrenmeye devam edebilirsin. Dan: İngilizceyi bizimle çözebilirsin.

Vanessa: Yes, you can figure out how to use it.

Vanessa: Evet, onu nasıl kullanacağını bulabilirsin .

Dan: If you're not too cool for school.

Dan: Okul için fazla havalı değilsen.

Vanessa: Yeah, don't be too cool for school.

Vanessa: Evet, okul için fazla havalı olma.

Before we go today, I'd like to practice pronouncing a final sentence that uses two of the expressions

Bugün gitmeden önce, bugün konuştuğumuz ifadelerden ikisini kullanan son bir cümleyi telaffuz etmek için pratik yapmak istiyorum

we talked about today.

. Beraber

I wrote it down here so that we can practice it together.

çalışalım diye buraya yazdım .

It is, I would like to say it slowly, and then we're going to speed it up and I want

Yavaşça söylemek istiyorum ve sonra hızlandıracağız ve konuşma kaslarınızı

you to say it out loud so that you can use your speaking muscles.

kullanabilmeniz için yüksek sesle söylemenizi istiyorum . Senin

I'd like you to join me too, Dan.

de bana katılmanı istiyorum, Dan.

Dan: Okay.

Tamam.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: I'm nervous.

Dan: Gerginim.

Vanessa: All right, we got this.

Vanessa: Pekala, bunu anladık.

The sentence is, I was in over my head before.

Cümle, daha önce başımın üstündeydim.

Dan: In over my head.

Dan: Beni aşar.

Vanessa: Now I figured out how to learn English.

Vanessa: Şimdi nasıl İngilizce öğreneceğimi buldum.

I was in over my head before, but now I figured out how to learn English.

Daha önce kafamı aşmıştım ama şimdi nasıl İngilizce öğreneceğimi buldum.

What does the sentence mean?

Cümle ne anlama geliyor?

I was in over my head before, but now I figured out how to learn English.

Daha önce kafamı aşmıştım ama şimdi nasıl İngilizce öğreneceğimi buldum.

Dan: Well, this means that before today maybe, you didn't know how to speak English at all.

Dan: Bu, bugünden önce belki de İngilizce konuşmayı hiç bilmediğin anlamına geliyor.

You didn't understand me.

beni anlamadın

You didn't understand Vanessa, but now you have figured it out.

Vanessa'yı anlamadın ama şimdi anladın.

Vanessa: Yes, you have figured out the best path and the best method is with Vanessa and

Vanessa: Evet, en iyi yolu buldunuz ve en iyi yöntem Vanessa ve

Dan.

Dan ile.

Dan: This is true.

Dan: Bu doğru.

Vanessa: Let's speed this sentence up and I want you to pronounce it clearly and then

Vanessa: Hadi bu cümleyi hızlandıralım ve bunu net bir şekilde telaffuz etmeni ve sonra

use it yourself.

kendin kullanmanı istiyorum.

Are you ready?

Hazır mısın?

I was in over my head before, but now I figured out how to learn English.

Daha önce kafamı aşmıştım ama şimdi nasıl İngilizce öğreneceğimi buldum.

Let's say it faster.

Daha hızlı söyleyelim.

I was in over my head before, but now I've figured out how to learn English.

Daha önce kafamı aşmıştım ama şimdi İngilizceyi nasıl öğreneceğimi buldum.

I wasn't over my head before, but now I figured out how to learn English.

Daha önce aklımı aşmamıştım ama şimdi İngilizceyi nasıl öğreneceğimi buldum.

Can you say it?

Söyleyebilir misin?

Dan: I was in over my head before, but now I have figured out how to learn English.

Dan: Daha önce aklımı başımdan aşardım ama şimdi nasıl İngilizce öğreneceğimi buldum.

Vanessa: I was in over my head before, but now I have figured out how to learn English,

Vanessa: Daha önce aklımı başımdan aşardım ama şimdi

with Vanessa and Dan.

Vanessa ve Dan ile nasıl İngilizce öğreneceğimi buldum.

Thanks so much for learning English with us.

Bizimle İngilizce öğrendiğin için çok teşekkürler.

I hope that you enjoyed this lesson.

Umarım bu dersten keyif almışsınızdır.

This live lesson you can join me for a new lesson every Friday and you just can subscribe

Bu canlı derste her Cuma yeni bir ders için bana katılabilir ve

to my YouTube channel and click the bell to get a notification every time there's a live

her canlı ders olduğunda bildirim almak için YouTube kanalıma abone olup zile tıklamanız yeterli

lesson.

.

I hope that you'll continue to enjoy these and we'll see you again next Friday for a

Umarım bunlardan keyif almaya devam edersiniz ve önümüzdeki Cuma

new lesson here on this YouTube channel.

bu YouTube kanalında yeni bir ders için tekrar görüşürüz.

Thanks so much.

Çok teşekkürler.

We'll see you again later.

Daha sonra tekrar görüşürüz.

Dan: Thanks, everybody.

Dan: Herkese teşekkürler.

Vanessa: Bye.

Vanessa: Görüşürüz.

Dan: Bye.

Dan: Görüşürüz.