SPEAK ENGLISH FLUENTLY | How To Express Your Ideas Clearly In 5 Parts

Hey, I want to ask you a question, read this with me.

Hey, sana bir soru sormak istiyorum , bunu benimle birlikte oku.

And I want you to tell me if this is a fluent English response, the topic.

Ve bana bunun akıcı bir İngilizce cevap olup olmadığını söylemeni istiyorum, konu.

Tell me about studying English.

Bana İngilizce öğrenmekten bahset.

Here's what the student said.

İşte öğrencinin söyledikleri. Dünyada konuşulan

There are many languages spoken around the world.

birçok dil vardır .

Some people learn English and some people learn Spanish.

Bazı insanlar İngilizce öğrenir ve bazı insanlar İspanyolca öğrenir.

I study English, but it's a bit hard.

İngilizce çalışıyorum ama biraz zor.

Sometimes I still like it.

Bazen hala hoşuma gidiyor.

My classmates also study English.

Sınıf arkadaşlarım da İngilizce çalışıyor.

We use books in class and then the internet at home.

Derste kitap, evde internet kullanıyoruz.

Now, is this a fluent English response?

Şimdi, bu akıcı bir İngilizce yanıtı mı?

Is this something a native English speaker would say the answer is no.

Bu, anadili İngilizce olan birinin cevabın hayır diyeceği bir şey mi?

And today I want to explain to you why this is not a good response and

Ve bugün size bunun neden iyi bir yanıt olmadığını ve

how to finally give a fluent English response, like a native English speaker.

sonunda anadili İngilizce olan biri gibi akıcı bir İngilizce yanıtı nasıl verebileceğinizi açıklamak istiyorum .

Are you ready?

Hazır mısın?

I'm teacher Tiffani.

Ben öğretmen Tiffani.

Let's jump right in.

Hemen başlayalım.

Now.

I do want to remind you, before we jump in to download the English with Tiffani app.

Şimdi.

English with Tiffani uygulamasını indirmeye geçmeden önce size hatırlatmak isterim.

If you haven't already downloaded it, what are you waiting for?

Henüz indirmediyseniz , ne bekliyorsunuz?

The link is right in the description.

Bağlantı doğrudan açıklamanın içindedir.

Start studying now and join thousands of other students around the world.

Şimdi okumaya başlayın ve dünyadaki binlerce öğrenciye katılın. Hemen

Click the link in the description right now and download the

açıklamadaki linke tıklayın ve

English with Tiffani app.

English with Tiffani uygulamasını indirin.

Now we looked at an example response and I told you that it

Şimdi örnek bir cevaba baktık ve size bunun

was not a fluent English response.

akıcı bir İngilizce cevap olmadığını söyledim. Size

Let me show you a great response.

harika bir yanıt göstereyim.

So we have this individual speaking with her friend.

Yani bu birey arkadaşıyla konuşuyor.

She starts off English is a language that is studied by

Başlıyor İngilizce,

millions of people around the world.

dünya çapında milyonlarca insan tarafından incelenen bir dildir.

She continues.

Devam ediyor.

Some people say that it is the number one language and other people

Bazıları bunun bir numaralı dil olduğunu söylerken, bazıları da

say that it is not that important.

o kadar önemli olmadığını söylüyor.

Uh, but in my opinion, it is important for everyone to learn English.

Ama bence herkesin İngilizce öğrenmesi önemli.

I think that speaking English can help you get a better job.

İngilizce konuşmanın daha iyi bir iş bulmana yardımcı olabileceğini düşünüyorum.

Travel around the world or travel more around the world and

Dünyayı dolaşın veya dünyayı daha fazla dolaşın ve

also experience other cultures.

ayrıca diğer kültürleri deneyimleyin.

So I think everyone should learn to speak English.

Bu yüzden herkesin İngilizce konuşmayı öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Now this, my friend is an amazing response, a fluent English response.

Şimdi bu, arkadaşım harika bir cevap, akıcı bir İngilizce cevap.

So let me explain to you, let me break down what she said and

O yüzden sana açıklayayım, ne dediğini açıklayayım ve

help you do the exact same thing.

aynı şeyi yapmana yardım edeyim.

So the first part of what she said was right.

Yani söylediklerinin ilk kısmı doğruydu.

Number one, you see it right here.

Bir numara, tam burada görüyorsunuz.

English is a language that is studied by millions of people around the world.

İngilizce, dünya çapında milyonlarca insan tarafından incelenen bir dildir.

You see the first thing she did was state the topic or the question she stated

Görüyorsunuz, yaptığı ilk şey konuyu veya

what she was going to be talking about.

ne hakkında konuşacağını belirttiği soruyu belirtmek oldu.

You see, the first step is to state the topic that is being discussed.

Görüyorsunuz, ilk adım tartışılan konuyu belirtmektir.

This will set the foundation and help your listener, focus

Bu, temeli oluşturacak ve dinleyicinizin söyleyeceğinize odaklanmasına yardımcı olacaktır

on what you are going to say.

.

This is something that I've tried to teach.

Bu öğretmeye çalıştığım bir şey.

All of my students, I've been a teacher for a long time and

Bütün öğrencilerim, uzun zamandır öğretmenim ve

I've had thousands of students.

binlerce öğrencim oldu.

And sometimes you think that fluency is just about speaking

Ve bazen akıcılığın

for a long period of time.

uzun süre konuşmaktan ibaret olduğunu düşünürsünüz.

Well, actually, fluency is all about you connecting with your listener.

Aslında akıcılık tamamen dinleyicinizle bağlantı kurmanızla ilgilidir. Bu

So you must first start by stating the topic or the question now, after you've

yüzden önce konuyu veya soruyu belirterek başlamalısınız,

done this and the listener understands, you're going to move on to part number

bunu yaptıktan ve dinleyici anladıktan sonra, ikinci kısma geçeceksiniz

two, which is exactly what she did.

, tam olarak onun yaptığı gibi.

Remember.

She said, some people say.

Hatırlamak.

O dedi, bazı insanlar söylüyor. Bir

That it's the number one language and other people say

numaralı dil olduğunu ve diğer insanların

that it is not that important.

bunun o kadar da önemli olmadığını söylediğini.

What she did was she stated other basic views very quickly.

Yaptığı şey, diğer temel görüşleri çok hızlı bir şekilde belirtmekti.

You see, step two, the second step is to state various views on the topic.

Görüyorsunuz, ikinci adım, ikinci adım konuyla ilgili çeşitli görüşleri belirtmektir.

This will show that you are aware of other viewpoints and that you have chosen

Bu, diğer bakış açılarının farkında olduğunuzu ve

your viewpoint after a lot of careful thought you see that fluency is so

bakış açınızı uzun uzun düşündükten sonra seçtiğinizi gösterecek ve akıcılığın

much more than just the words you use.

kullandığınız kelimelerden çok daha fazlası olduğunu göreceksiniz. Bu,

It's about the way you think and helping the listener realize, oh

nasıl düşündüğünüz ve dinleyicinin, aman

my goodness, this individual has really thought about his or her.

tanrım, bu kişinin gerçekten onun hakkında düşünmüş olduğunu anlamasına yardımcı olmakla ilgilidir.

This individual is really able to organize his or her thoughts in English.

Bu birey düşüncelerini İngilizce olarak gerçekten organize edebiliyor.

So when you let the other individual know the person listening that,

Yani diğer kişiye bunu dinleyen kişiye haber verdiğinizde,

Hey, I am aware that there are other viewpoints on this topic on this subject.

Hey, bu konuda bu konuda başka bakış açıları olduğunun farkındayım.

Again, you're letting them know that what you're about to say

Yine,

in part three can be trusted.

üçüncü bölümde söyleyeceklerinize güvenilebileceğini bilmelerini sağlıyorsunuz.

And that you've thought well, before you gave your answer.

Ve cevabını vermeden önce iyi düşünmüşsün.

So this is step two.

Yani bu ikinci adım.

Now step three is where it gets very interesting.

Şimdi üçüncü adım çok ilginç hale geliyor.

Step three is where she said right here, in my opinion, it is important

Üçüncü adım, tam burada söylediği yer , bence

for everyone to learn English.

herkesin İngilizce öğrenmesi önemlidir.

This is where things start to change.

İşlerin değişmeye başladığı yer burasıdır.

You state your viewpoint.

Bakış açını belirtiyorsun.

Step number one, you've stated the topic or question step number two,

Birinci adım, konuyu veya soruyu belirttiniz, ikinci adım,

you've given kind of an overall viewpoint of other people, right?

diğer insanların genel bir bakış açısını verdiniz, değil mi?

Very important.

Çok önemli.

And then you come in with your point of view.

Ve sonra kendi bakış açınla geliyorsun.

So the third step is to state your viewpoint.

Yani üçüncü adım, bakış açınızı belirtmektir.

Clearly, very clearly she said, right here, it is important.

Açıkça, çok net bir şekilde burada önemli olduğunu söyledi.

For everyone to learn English very clear.

Herkesin çok net bir şekilde İngilizce öğrenmesi için.

We know exactly what her opinion is.

Fikrinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.

Continuing, this will let the listener know what your idea is, and will make

Devam edersek, bu, dinleyicinin fikrinizin ne olduğunu bilmesini sağlayacak ve

them curious to know more about your idea.

fikriniz hakkında daha fazlasını öğrenmek için merak duymasını sağlayacaktır.

This is why part three is so important and she did it.

Bu yüzden üçüncü bölüm çok önemli ve o bunu yaptı.

So.

Bu yüzden.

Well, now I do want to pause really quickly and thank today's sponsor.

Pekala, şimdi çok hızlı bir şekilde durup bugünün sponsoruna teşekkür etmek istiyorum.

This episode is being brought to you by Cambly and you all

Bu bölüm size Cambly tarafından getiriliyor ve hepiniz

know how much I love Cambly.

Cambly'yi ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz.

Cambly is an awesome company.

Cambly harika bir şirket.

They have tutors from America, tutors, from Australia, tutors that are ready to

Amerika'dan, Avustralya'dan öğretmenler, akıcı

help you improve your English fluency.

İngilizcenizi geliştirmenize yardımcı olmaya hazır öğretmenler var.

So everything I'm teaching you today, you can practice with your Cambly tutor.

Yani bugün size öğrettiğim her şeyi Cambly öğretmeninizle pratik yapabilirsiniz.

Now I want to let you guys know something.

Şimdi size bir şey bildirmek istiyorum.

I know that you love my lessons.

Derslerimi sevdiğini biliyorum.

I know that you are learning a lot.

Çok şey öğrendiğini biliyorum.

Well, I'm only able to do this for you because of companies like Cambly.

Bunu ancak Cambly gibi şirketler sayesinde sizin için yapabiliyorum.

Cambly supports me, helps me in my desire to help 1 billion

Cambly beni destekliyor, dünya çapında 1 milyar öğrenciye yardım etme arzumda bana yardımcı oluyor

students around the world.

. Açıklamadaki linke

So you can help me by clicking the link in the description.

tıklayarak bana yardımcı olabilirsiniz .

You can get a free 10 minute lesson, or you can get 40% off of any 12 month plan.

10 dakikalık ücretsiz ders alabilir veya herhangi bir 12 aylık plandan %40 indirim alabilirsiniz.

Cambly wants to help you.

Cambly size yardım etmek istiyor.

That's why they partner with me and said, Tiffani, let's

Bu yüzden benimle ortak oldular ve Tiffani, hadi

help students around the world.

dünyanın her yerindeki öğrencilere yardım edelim dediler.

Learn English.

İngilizce öğren.

All of your lessons are recorded.

Tüm dersleriniz kayıt altına alınmaktadır.

Tutors are available 24 7.

Eğitmenler 24 7 mevcuttur.

There are one on one English private classes.

Bire bir İngilizce özel dersleri vardır.

And I know that you're going to love Cambly.

Ve senin Cambly'yi seveceğini biliyorum.

So support me, support yourself by clicking the link in the description

Bu yüzden beni destekleyin, hemen açıklamadaki bağlantıya tıklayarak

right now, getting your free 10 minute lesson, or even taking your English to

, 10 dakikalık ücretsiz dersinizi alarak, hatta İngilizcenizi bir

the next level and getting 40% off of any 12 month plan again, Cambly, thank

sonraki seviyeye taşıyarak ve herhangi bir 12 aylık plandan tekrar %40 indirim alarak kendinizi destekleyin, Cambly,

you so much for partnering with me.

çok teşekkür ederim benimle ortak olduğun için

We are really going to help students around the world,

Dünyanın dört bir yanındaki öğrencilere,

speak English and student.

İngilizce konuşmalarına ve öğrencilere gerçekten yardımcı olacağız.

Remember, join me on my goal to help students.

Unutma, öğrencilere yardım etme hedefimde bana katıl. Tek

And all you have to do is click the link in the description and get

yapmanız gereken, açıklamadaki bağlantıya tıklayıp

your free 10 minute lesson or get your 40% off of any 12 month plan.

10 dakikalık ücretsiz dersinizi almak veya herhangi bir 12 aylık plandan %40 indiriminizi almak.

Thank you again, Cambly.

Cambly'e tekrar teşekkürler.

You know how much I love you all.

Hepinizi ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz.

All right, guys.

Pekala çocuklar.

So again, thank you, Cambly.

Tekrar teşekkürler, Cambly.

And we have the first three parts of any fluent English response.

Ve herhangi bir akıcı İngilizce yanıtının ilk üç bölümüne sahibiz.

Now let's look at the fourth part.

Şimdi dördüncü bölüme bakalım.

You've stated clearly what your opinion is, what she did

Ne düşündüğünü açıkça belirtmişsin , sonra yaptığı şey

next was very interesting.

çok ilginçti.

She said, I think that speaking English can help you get a better

İngilizce konuşmanın daha iyi bir

job, travel more around the world and also experience other cultures.

iş bulmana, dünyayı daha çok gezmene ve diğer kültürleri deneyimlemene yardımcı olabileceğini düşünüyorum.

She did step number four, she gave three supporting pieces of

Dördüncü adımı yaptı, üç destekleyici

information you see the fourth step is to state your viewpoint.

bilgi verdi, dördüncü adımın bakış açınızı belirtmek olduğunu görüyorsunuz.

Clearly this will let the listener know what your idea is, and will make them

Açıkçası bu, dinleyicinin fikrinizin ne olduğunu bilmesini sağlayacak ve

curious to know more about your idea.

fikriniz hakkında daha fazlasını öğrenmek için onları meraklandıracaktır.

That's exactly what she did.

Tam olarak yaptığı buydu.

So again, once she got to part three, she stated clearly what her idea was, and

Yani yine üçüncü bölüme geldiğinde fikrinin ne olduğunu açıkça belirtti ve

then she supported her idea in step 4.

ardından 4. adımda fikrini destekledi.

This is exactly what you have to do in order to give a fluent English response.

Akıcı bir İngilizce yanıt vermek için tam olarak bunu yapmanız gerekiyor. Önemli olan

It's not about the number of words it's about following these parts

kelime sayısı değil, bu bölümleri takip etmek

and making sure they are a part of every response you give in English.

ve bunların İngilizce olarak verdiğiniz her yanıtın bir parçası olduğundan emin olmak.

So again, part four, give three supporting pieces of information.

Yine, dördüncü bölüm, üç destekleyici bilgi verin.

Now, after she did this in an amazing way, She moved on to part number five

Şimdi, bunu harika bir şekilde yaptıktan sonra , beşinci kısma geçti

and she said, so I think everyone should learn to speak English part, number five,

ve dedi ki, bu yüzden bence herkes İngilizce konuşmayı öğrenmeli, beşinci kısım,

restate the topic and your viewpoint.

konuyu ve bakış açınızı yeniden ifade edin.

You see the fifth step is to reset, restate, excuse me,

Beşinci adımın,

the topic and your viewpoint.

konuyu ve bakış açınızı sıfırlamak, yeniden ifade etmek, özür dilerim.

This will help the listener.

Bu dinleyiciye yardımcı olacaktır.

Remember what you said?

Ne dediğini hatırlıyor musun?

I can remember so many times when I was in class teaching my students in South Korea.

Güney Kore'de öğrencilerime ders verirken birçok kez hatırlıyorum.

And I was trying to help them understand the importance of restating the

Ve

topic and their viewpoint at the end.

sonunda konuyu ve bakış açılarını yeniden ifade etmenin önemini anlamalarına yardımcı olmaya çalışıyordum.

They would say teacher, why I've already stated my point.

Hocam ben zaten fikrimi neden belirttim derler.

I said, remember, English fluency is all about the listener.

Unutma, İngilizce akıcılığı tamamen dinleyiciyle ilgilidir, dedim. Söylediklerinizden

How much information can they remember from what you said?

ne kadar bilgi hatırlayabilirler?

If they're able to remember the information, then they will feel

Bilgileri hatırlayabilirlerse , o zaman

like you are fluent in English.

akıcı bir İngilizce bildiğinizi hissedeceklerdir.

So when you come back at the end and restate, repeat your viewpoint,

Bu yüzden, en sona dönüp yeniden ifade ettiğinizde, bakış açınızı tekrarladığınızda,

it's like a trigger telling their brain, Hey, remember this part.

beyinlerine, Hey, bu kısmı hatırla, diyen bir tetikleyici gibidir.

And again, it makes you seem more like a fluent english speaker.

Ve yine, seni akıcı bir İngilizce konuşan biri gibi gösteriyor.

So once again, if we go back and look at this conversation between these two

Yani bir kez daha geri dönüp bu iki kişi arasındaki konuşmaya bakarsak

individuals, we'll see that she included all five parts in what she said, and

, söylediklerinin beş kısmını da dahil ettiğini görürüz ve

that's why this response was amazing.

bu yüzden bu yanıt inanılmazdı.

And that's exactly why it was a fluent English response.

İşte tam da bu yüzden akıcı bir İngilizce yanıtıydı.

Now I hope you enjoyed this lesson.

Şimdi umarım bu dersi beğenmişsinizdir.

I hope you learned a lot and I hope you remember all five parts

Umarım çok şey öğrenmişsinizdir ve umarım

when you go to respond to someone, because that means you are fluent in

birisine yanıt vermeye gittiğinizde beş bölümü de hatırlarsınız, çünkü bu,

English, including all five parts.

beş bölümün tümü de dahil olmak üzere İngilizce'de akıcı olduğunuz anlamına gelir.

All right.

Don't forget to support by clicking the link in the description to get

Elbette.

your 10 minute free lesson with Cambly.

Cambly ile 10 dakikalık ücretsiz dersinizi almak için açıklamadaki linke tıklayarak destek olmayı unutmayın.

And also remember to download the English with Tiffani app as well.

Ayrıca English with Tiffani uygulamasını da indirmeyi unutmayın.

I really hope you enjoy the lesson.

Umarım dersten zevk alırsınız.

Thank you so much for joining and I will see you next time, but as

Katıldığınız için çok teşekkür ederim, bir dahaki sefere görüşürüz ama

always remember to speak English.

her zaman olduğu gibi İngilizce konuşmayı unutmayın.

You know what time it is?

Saatin kaç olduğunu biliyor musun?

It's story time.

Hikaye zamanı.

Hey, I said, it's story time.

Hey, dedim, hikaye zamanı.

I've been longing to sing that song.

O şarkıyı söylemeyi çok istiyordum.

I couldn't sing it last week because my voice was bothering me

Geçen hafta sesim beni rahatsız ettiği

and my throat was bothering me.

ve boğazım beni rahatsız ettiği için söyleyemedim.

But.

Ancak.

Yes.

Evet.

All right.

Elbette.

So today I actually have a story for you about music.

O yüzden bugün size müzikle ilgili bir hikayem var.

So this happened when I was in South Korea.

Bu, ben Güney Kore'deyken oldu.

Now in South Korea, they have noreband [노래방], right?

Şimdi Güney Kore'de noreband [노래방] var, değil mi? Korece'de

Nore [노래] means song and bang [방] means room in Korean.

Nore [노래] şarkı ve bang [방] oda anlamına gelir.

So a Noreband was basically just a karaoke room for those that know, Karaoke rooms.

Yani bir Noreband temelde sadece bilenler için bir karaoke odasıydı, Karaoke odaları.

And my fellow teachers actually got me into going to karaoke rooms

Ve öğretmen arkadaşlarım beni karaoke odalarına

or Norebangs bonds with them.

veya Norebang'ın onlarla bağ kurmasına gerçekten ikna etti.

So we would go maybe once, once or twice a month, like on a Saturday night.

Yani ayda bir, belki bir ya da iki kez, cumartesi gecesi gibi giderdik.

And at that time I was studying, um, for my Korean exams.

Ve o sırada Korece sınavlarım için çalışıyordum. Bu

So I was really busy, but they would pull me out and get me to

yüzden gerçekten meşguldüm, ama beni çekip çıkardılar ve

go to the Norebangs with them.

onlarla birlikte Norebangs'a gitmemi sağladılar.

So one night it was myself, my roommate, and one of our other close friends.

Yani bir gece ben, oda arkadaşım ve diğer yakın arkadaşlarımızdan biriydi.

So it was, there were three of us and we were, you know, in the Norebang, right.

Yani öyleydi, üç kişiydik ve biz , bilirsiniz, Norebang'daydık, değil mi?

Bong.

And they said, Hey Tiff, two of our other friends are going to come and join us.

nargile

Hey Tiff, diğer iki arkadaşımız gelip bize katılacak dediler.

I said, okay, great.

Tamam dedim, harika.

Now it was myself, my roommate.

Artık bendim, oda arkadaşım.

And again, one of our other friends and, you know, I like to

Ve yine, diğer arkadaşlarımızdan biri ve bilirsiniz, şarkı

sing, but, and my roommate and my other friend, they like to sing.

söylemeyi severim ama oda arkadaşım ve diğer arkadaşım şarkı söylemeyi severler.

But one of the other girls was an amazing singer.

Ama diğer kızlardan biri harika bir şarkıcıydı.

She can blow.

Üfleyebilir.

Oh, here's an expression for you.

İşte size bir ifade.

If someone can blow, it means they can really sing like Aretha

Birisi üfleyebiliyorsa, gerçekten Aretha

Franklin, Whitney Houston.

Franklin, Whitney Houston gibi şarkı söyleyebiliyor demektir.

They had powerful voices, right.

Güçlü sesleri vardı, doğru.

And the other friend...

Ve diğer arkadaş...

So one of them could blow and there was another friend and she was a real

Yani biri patlayabilirdi ve başka bir arkadaş vardı ve o çok

small, her name was April, April.

küçüktü, adı April, April'dı.

If you're watching this welcome.

Bunu izliyorsanız hoş geldiniz.

And I hope you enjoyed the story.

Ve umarım hikayeyi beğenmişsinizdir.

April was kind of.

Nisan biraz öyleydi.

Small frame.

Küçük çerçeve.

Super sweet.

Süper tatlı.

I mean, everybody loved April super sweet girl.

Yani, herkes April'in süper tatlı kızını severdi.

So I knew that when the other girl, um, oh my goodness, her name is failing me.

Diğer kız, um, aman tanrım , adının beni hayal kırıklığına uğrattığını biliyordum.

Um, okay.

Hmm tamam.

Anyways, the other girl, when we knew, when she arrived, she was going to blow.

Her neyse, diğer kız, öğrendiğimizde, geldiğinde patlayacaktı.

So we were looking forward to her songs.

Bu yüzden şarkılarını dört gözle bekliyorduk.

So she came and, of course she sang.

Böylece geldi ve tabii ki şarkı söyledi.

I mean, she could sing.

Yani, şarkı söyleyebilirdi.

Um, Aretha Franklin.

Aretha Franklin.

She had a very powerful voice.

Çok güçlü bir sesi vardı.

And then my other friends, my roommate, and my other friend said,

Sonra diğer arkadaşlarım, oda arkadaşım ve diğer arkadaşım,

TIFF, you have to hear April sing.

TIFF, April'ın şarkısını dinlemelisiniz dediler.

And I was like, oh, okay.

Ben de, oh, tamam gibiydim.

Again, small frame, just real nice, real kind.

Yine, küçük çerçeve, gerçekten hoş, gerçekten kibar.

Sweet.

Tatlı.

Did not expect anything.

Hiçbir şey beklemiyordum.

But I was like, yes, Hey, this is a time for all of us to have a good time.

Ama ben, evet, Hey, bu hepimizin iyi vakit geçirme zamanı dedim.

So they said, April, please sing.

April, lütfen şarkı söyle dediler.

She was like, no guys.

Erkek yok gibiydi.

I'm okay.

İyiyim.

Like really sweet.

Gerçekten tatlı gibi.

Literally I'm okay guys, not tonight.

Kelimenin tam anlamıyla iyiyim çocuklar, bu gece değil.

And they were like, please, please.

Ve lütfen, lütfen gibiydiler. Bu

I saw, by the way, they were begging her that maybe this girl could really sing.

arada, belki bu kız gerçekten şarkı söyleyebilir diye yalvardıklarını gördüm.

So she said, okay, so she picked, uh, maybe it's you, I think that's BeyonceI

O da, tamam dedi, bu yüzden seçti, uh, belki sensin, sanırım bu Beyonce,

think anyways, she picked that song.

her neyse, o şarkıyı seçti.

Now I know Beyonce songs or Jennifer Hudson's songs are very difficult

Artık Beyonce şarkılarının veya Jennifer Hudson'ın şarkılarının çok zor olduğunu biliyorum

because they have very high, high, high voices, very strong voices.

çünkü çok tiz, tiz, tiz sesleri var, çok güçlü sesleri var.

So I was like, wow, this, this girl is going to sing this song.

Ben de vay canına, bu, bu kız bu şarkıyı söyleyecek gibiydim.

I said, We're all here to have a good time.

Hepimiz iyi vakit geçirmek için buradayız dedim.

It's not about who can sing, who can't sing.

Mesele kimin şarkı söyleyip kimin söyleyemeyeceği değil.

We had a ball, I would sing songs that were too high for me.

Topumuz vardı, bana göre yüksek şarkılar söylerdim.

And I just have a ball and we'd all be singing.

Ve sadece bir topum var ve hepimiz şarkı söylüyor olurduk.

So the song starts and, you know, again she did real like, like, okay guys, like

Böylece şarkı başlıyor ve, bilirsiniz, yine gerçekten, tamam çocuklar, sanki

that was kind of how her voice sounded.

sesi böyle geliyordu.

So she started the song and I was like, Oh okay, she has it.

Böylece şarkıya başladı ve ben de " Oh tamam, onda var" dedim.

You know, she could sing.

Bilirsin, şarkı söyleyebilirdi.

Right.

Sağ.

But real low.

Ama gerçekten düşük.

And so it got to the part where you had to kind of add a little bit more.

Ve böylece biraz daha fazlasını eklemeniz gereken kısma geldi.

Now I'll sing a little bit of it again, my voice is kind of.

Şimdi birazını tekrar söyleyeceğim, sesim bir nevi.

Still struggling a little bit.

Hala biraz mücadele ediyor.

Cause I was sick, but she got to the part, she said, baby, it's your the one I want.

Çünkü ben hastaydım ama o rol aldı, dedi bebeğim, benim istediğim sensin.

Right.

So she was kinda building up.

Sağ.

Yani kendini toparlıyordu.

I said, okay.

Tamam dedim.

And she got to the part that required a lot of power.

Ve çok fazla güç gerektiren kısma geldi.

She stood up and said, baby it's you.

Ayağa kalktı ve bebeğim sensin dedi. Tek

You're the one I want.

istediğim sensin.

And she was blowing again.

Ve yine esiyordu.

When she started singing, she sounded exactly like the original.

Şarkı söylemeye başladığında sesi tamamen orijinali gibiydi.

And I sat there with my mouth open.

Ve ağzım açık öylece oturdum.

This little girl was blowing us all away.

Bu küçük kız hepimizi uçuruyordu.

Now, of course we were in there having a ball, dancing around

Şimdi, tabii ki orada balo yapıyorduk, etrafta dans ediyorduk

saying, get it girl, you can do it.

, "Anla kızım, yapabilirsin" diyorduk.

And what it taught me is sometimes the outside package may not look

Ve bana öğrettiği şey, bazen dışarıdaki paket,

like what's going on inside.

içeride olanlara benzemeyebilir.

She was a sweet girl.

Tatlı bir kızdı.

You would have never known that, that powerful voice.

Bunu, o güçlü sesi asla bilemezdin.

Again, like Aretha, like Beyonce, like Jennifer Hudson could

Yine Aretha gibi, Beyonce gibi, Jennifer Hudson gibi

come out of that small frame.

o küçük kareden çıkabilmişti. Bu

So we had a great time and we always wanted her to join us.

yüzden harika zaman geçirdik ve her zaman onun bize katılmasını istedik. Şarkı

We said, you can sing.

söyleyebilirsin dedik.

We'll be your background dancers, background singers.

Arka plan dansçılarınız, arka plan şarkıcılarınız olacağız.

We had a great time.

Güzel zaman geçirdik.

So, uh, the point of this story honestly, is sometimes you may be underestimated.

Yani, uh, dürüst olmak gerekirse, bu hikayenin amacı, bazen hafife alınabilir.

Sometimes people may think, ah, you're not that good at speaking English,

Bazen insanlar, ah, İngilizce konuşmada o kadar iyi değilsin

or ah, you can achieve your goal.

ya da ah, hedefine ulaşabilirsin diye düşünebilir.

Never forget that you can do whatever you put your mind to.

Aklınıza koyduğunuz her şeyi yapabileceğinizi asla unutmayın.

And just like she shocked me.

Ve tıpkı beni şok ettiği gibi.

I want you to go out there and shock somebody with your

Oraya gitmeni ve

English speaking abilities.

İngilizce konuşma yeteneğinle birini şaşırtmanı istiyorum.

Follow the lesson from today, five parts and you'll speak English, just like me.

Bugünkü beş bölümden oluşan dersi takip edin ve tıpkı benim gibi İngilizce konuşacaksınız.

All right.

I love you.

Elbette.

Seni seviyorum.

And I will see you next week.

Ve haftaya görüşürüz.