You HAVE to try this | Learn English with Gavin Roy from SmallAdvantages

Arm themselves with phrases that they can say  during their first conversations like "Oh wow  

"Vay canına

I've never heard that word before!  Thank you." You know? Or "What does  

Bu kelimeyi daha önce hiç duymadım! Teşekkürler." Bilirsin? Veya "

that mean? Sorry, I've never studied that." Some little explanations that sound friendly,  

Bu   ne anlama geliyor? Üzgünüm, bunu hiç incelemedim." Kulağa samimi gelen,   size

that give you information and that make  the other person feel comfortable too.

bilgi veren ve diğer kişiyi de rahat hissettiren bazı küçük açıklamalar.

If you are a Brazilian then you are no stranger  to my guest today: Gavin Roy from the USA became  

Brezilyalıysanız bugünkü konuğuma yabancı değilsiniz: ABD'den Gavin Roy,

an overnight celebrity in Brazil thanks  to his YouTube channel Small Advantages. 

YouTube kanalı Small Advantages sayesinde Brezilya'da bir gecede ünlü oldu. Kendi kendine Portekizce öğretirken

He blew Brazilians minds by teaching English  while he taught himself Portuguese he has  

İngilizce öğreterek Brezilyalıların aklını başından aldı.

acquired more than 2 million subscribers and  has repeated his success by starting a second  

2 milyondan fazla abone kazandı ve

channel where he does the same through  a completely different language: Czeck.

aynısını tamamen farklı bir dille yaptığı ikinci bir kanal başlatarak başarısını tekrarladı: Çekçe.

So Gavin welcome to the show. Hey thanks for having me!

Gavin gösteriye hoş geldin. Bana sahip olduğun için teşekkürler!

Gavin is going to give you some phenomenal  English learning advice today, but quickly  

Gavin bugün size harika İngilizce öğrenme tavsiyeleri verecek, ancak

before we get into that if you are new here every  week we help you to understand fast speech, to be  

buna başlamadan hemen önce burada her hafta yeniyseniz hızlı konuşmayı anlamanıza,

understood by anyone and to connect to the world. So hit that Subscribe button and the Bell down  

herkes tarafından anlaşılmanıza ve dünyayla bağlantı kurmanıza yardımcı oluyoruz. Bu nedenle, Abone Ol düğmesine ve

below so that you don't miss a single  new lesson, just like RealLifer Lucy  

aşağıdaki Zil'e   basarak tek bir yeni dersi bile kaçırmazsınız, tıpkı RealLifer Lucy

who says that she has finally discovered  that learning English can be fun!

sonunda İngilizce öğrenmenin eğlenceli olabileceğini keşfettiğini söylediği gibi!

The Nike slogan "just do it" I've heard so many  so many people saying "I'm so afraid for my first  

Nike'ın "sadece yap" sloganı Pek çok kişinin "İlk görüşmem için çok korkuyorum

conversation, can you give me tips?" and yes,  I can give you tips but at the end of the day  

, bana ipuçları verebilir misiniz?" dediğini duydum. ve evet, size ipuçları verebilirim ama günün sonunda

you are gonna have to do it and it won't be easy. That first conversation will probably be  

bunu yapmak zorunda kalacaksınız ve bu kolay olmayacak. O ilk konuşma muhtemelen

the worst conversation you've ever had, you  know the awkward, you're going to feel bad  

şimdiye kadar yaptığınız en kötü konuşma olacak, garip olanı bilirsiniz, kendiniz için kötü hissedeceksiniz

about yourself, there's no way to go around it  but there's so much good that comes out of it. 

, bunu aşmanın bir yolu yok ama ondan çok fazla iyilik çıkıyor.

And every following conversation gets easier.  It's just having that first conversation and the  

Ve takip eden her konuşma daha kolay hale gelir. Sadece o ilk konuşmayı yapıyor ve

same thing applies for my fellow Americans--  but there's a great word in Portuguese. Like  

aynı şey Amerikalı arkadaşlarım için de geçerli -- ama Portekizce'de harika bir kelime var.

earth, like people who share  the same country as me. 

Dünya gibi, benimle aynı ülkeyi paylaşan insanlar gibi.

And no one hardly anyone learns languages here  but since I've become famous in Brazil and in  

Ve burada neredeyse hiç kimse dil öğrenmiyor ama Brezilya'da ve   Çek Cumhuriyeti'nde ünlü olduğumdan beri

the Czech Republic my friends have come up to  me like "Oh I want to learn German," or "Oh I  

arkadaşlarım bana "Ah, Almanca öğrenmek istiyorum" veya "Ah,

want to learn Spanish, can you kind of give me  some tips?" and so yeah I sit down with them,  

İspanyolca öğrenmek istiyorum, yapabilir misin?" bana biraz ipucu verir misin?" ve evet onlarla oturdum,

talk about it and it's probably happened maybe  50 times that someone has approached me and to  

bunun hakkında konuştum ve muhtemelen 50 kez birisi bana yaklaştı ve

this date only one person has actually sat  down and taken the same journey that I have,  

bu tarihe kadar yalnızca bir kişi oturdu ve benim yaptığım yolculuğun aynısını yaptı

and she has become remarkably fluent  in Spanish and it's the kind of thing-- 

ve bu kişi dikkat çekici bir şekilde akıcı konuşmaya başladı İspanyolca ve bu öyle bir şey ki--

like if you're thinking about it, stop  thinking about it, just do it. You know,  

eğer onu düşünüyorsan, onun hakkında düşünmeyi bırak, sadece yap. Biliyorsunuz,

same thing with creating YouTube channels, so many  people come up to me like "I have this great idea  

YouTube kanalları oluşturmakla aynı şey, pek çok kişi bana gelip "

for a YouTube channel: a ninja cooking show." Awesome dude, like here's some tips you should  

Bir YouTube kanalı için harika bir fikrim var: bir ninja yemek programı." Harika dostum, işte

do that like okay sweet yeah. Not a video is  created, you know, so many things just echo in  

bunu tamam tatlı evet gibi yapman gereken bazı ipuçları gibi. Bir video oluşturulmaz, bilirsiniz, pek çok şey

the chamber of the mind for forever and never  become reality and so that over and over again- 

zihnin odasında sonsuza kadar yankılanır ve asla gerçek olmaz ve böylece tekrar tekrar-

I see this piece of Nike advice "Just do it."  It's gonna be imperfect but you're gonna improve  

Şu Nike tavsiyesini görüyorum "Sadece yap." Kusursuz olacak ama gelişeceksin

and let's make it a reality that would be my  Ted Talk, I'd figure out a nice and eloquent  

ve hadi bunu benim  Ted Talk'um olacak bir gerçeğe dönüştürelim ,

way to deliver this message in a 12-minute space. You're easing people and do it in some sense but  

bu mesajı 12 dakikalık bir boşlukta iletmenin güzel ve anlamlı   bir yolunu bulurdum. İnsanları rahatlatıyorsunuz ve bunu bir anlamda yapıyorsunuz ama

that part is in some sense self-development in  English, so I imagine it's things that would  

bu kısım bir anlamda  İngilizce'de kişisel gelişimdir , bu yüzden onların yaşamlarına taşınacak şeyler olduğunu hayal ediyorum, bu

carry over into their life so you're kind  of using your English as a portal in that  

nedenle İngilizcenizi bu konuda bir tür portal olarak kullanıyorsunuz

sense to not just improve your English but  also to improve other aspects of your life. 

sadece İngilizcenizi geliştirmek için değil, aynı zamanda hayatınızın diğer yönlerini de geliştirmek için mantıklı.

That's true, yeah, whether it's going to law  school or playing the guitar or getting better  

Bu doğru, evet, ister hukuk fakültesine gitmek, ister gitar çalmak veya

at painting, I mean and in language learning  specifically the first time you learn a  

resim yapmakta ilerlemek olsun, demek istediğim ve dil öğrenmede özellikle ilk kez bir

foreign language you're learning two things: 1) you're learning the language and 2) you're  

yabancı dil öğrendiğinizde iki şey öğreniyorsunuz: 1) dil ve 2)

learning how to learn a foreign language, which  is why polyglots are amazing but every single  

bir yabancı dili nasıl öğreneceğinizi öğreniyorsunuz, bu yüzden çok dilli diller harikadır ancak

language that follows your first language gets  easier and easier and easier, because you know  

ana dilinizi takip eden her bir dil gittikçe daha kolay ve daha kolay hale gelir, çünkü

the hacks, you know, that you don't need to  be afraid for your first conversations, that  

bilmediğiniz hileleri bilirsiniz. İlk konuşmalarınız için korkmanıza gerek yok,

spaced repetition system, flash card apps work. You know what to do, you know what works for you,  

aralıklı tekrarlama sistemi, flash kart uygulamaları işe yarıyor. Ne yapacağınızı biliyorsunuz, sizin için neyin işe yaradığını biliyorsunuz,

you know you don't need to focus on grammar  and so in how to fly in these classes. 

dilbilgisine ve dolayısıyla bu derslerde nasıl uçulacağına odaklanmanıza gerek olmadığını biliyorsunuz.

In my course I try to focus on that part of how to  learn a foreign language any foreign language or  

Kursumda, bir yabancı dili herhangi bir yabancı dili veya

any skill really when I'm speaking Brazilian  Portuguese to my followers there in Brazil  

herhangi bir beceriyi nasıl öğrenebileceğime odaklanmaya çalışıyorum. Brezilya'daki takipçilerimle gerçekten Brezilya Portekizcesi konuştuğumda,

it helps them to see that I'm not speaking  perfectly, that I still have a bit of an accent,  

bu onların mükemmel konuşmadığımı görmelerine yardımcı oluyor. hala biraz aksanım var,

you know, and it makes them realize that they  can let go of their standard of perfection. 

bilirsiniz ve bu onların mükemmellik standartlarını bırakabileceklerini fark etmelerini sağlıyor. Sıfır hatayla

They need to sound like a native speaker with  zero mistakes. You know, I'm making mistakes  

anadili gibi konuşmaları gerekir . Biliyorsunuz, hatalar yapıyorum

and I struggle to find words every once in a  while but that's okay, like that adds to your  

ve arada bir kelime bulmakta zorlanıyorum ama sorun değil,

charm even when you have an accent and so uh  yeah to add to a point that I was just saying  

aksanınız olsa bile bu sizin çekiciliğinize katkıda bulunuyor ve yani uh evet, az önce   söylediğim bir noktaya eklemek için_

earlier_ I think that that helped me get rid  of my perfectionism too and it's a beautiful  

Bunun mükemmeliyetçiliğimden de kurtulmama yardımcı olduğunu düşünüyorum ve

part of being able to have this exchange. Yeah I could not agree more. I heard you  

bu değiş tokuşa sahip olabilmenin güzel bir parçası. Evet, daha fazla katılamazdım.

say something-- because people obviously see  you too nowadays they probably if they haven't  

Bir şey söylediğini duydum-- çünkü insanlar bugünlerde seni de görüyorlar muhtemelen

tracked you so much they might think it was  really easy for you or maybe you have some  

seni çok fazla takip etmemişlerse bunun senin için gerçekten kolay olduğunu düşünebilirler ya da belki sende onlarda

natural talent that they don't have or whatever  excuse, that you can do it but they can't. 

olmayan bazı doğal yetenekler var ya da her neyse bahane , sen yapabilirsin ama onlar yapamaz.

But I saw you saying in interview something  like that you're not a language genius,  

Ama röportajda senin bir dil dehası olmadığını,

that your passion makes you good  at the languages that you learn,  

tutkunun seni öğrendiğin dillerde iyi kıldığını,

so where would you say that that passion comes  for you for learning Portuguese, Czech, Spanish? 

peki Portekizce, Çekçe, İspanyolca öğrenmek için bu tutkunun sana nereden geldiğini söylerdin?

Yeah I remember saying passion, and I  think passion is a good word I would  

Evet, tutku dediğimi hatırlıyorum ve bence tutku iyi bir kelime

say even more precise word would  be "dedication." In terms of  

.

when you're learning a language you need to  dedicate that time to studying flash cards, to  

Bir dili öğrenirken, o zamanı bilgi kartları üzerinde çalışmaya,   çevrimiçi

scheduling conversations online, and for me  it's just something that I'm interested in. 

konuşmaları planlamaya ayırmanız gerekir ve benim için bu sadece ilgilendiğim bir şey.

That's like an easy answer. Two pieces  of advice that helped me with this too: 

Bu kolay bir cevap gibi. Bu konuda da bana yardımcı olan iki tavsiye:

1) is one that my dad always told: "Always  finish what you start" and I've always had  

1) babamın her zaman söylediği bir tavsiyedir: " Başladığın şeyi her zaman bitir" ve ben her zaman

this feeling I can never just read the first  sentence of a book and say like "Ah this isn't  

bu duyguya kapıldım, asla bir kitabın ilk cümlesini okuyup şöyle diyemem "Ah bu

for me." If I pick up a book I'm gonna finish  it, dang it, you know, I'm gonna finish it. 

bana göre değil." Bir kitabı elime alırsam bitireceğim, kahretsin, bilirsiniz, bitireceğim.

Same thing with the language, if I start a  language I have this desire to reach fluency  

Dil ile aynı şey, eğer bir dile başlarsam akıcılığa ulaşma arzum var bu

which is why I know that I could  study 20 languages if I wanted to but  

yüzden istersem 20 dil okuyabileceğimi biliyorum ama   başladığım

I want to be conversant in the language that  I start and so I limit myself to three or four  

dilde akıcı olmak istiyorum ve bu yüzden kendimi sınırlıyorum şimdilik üç veya dörde

for now, and once I'm good I'll go from there. The biggest thing that I do before starting a  

ve iyi olduğumda oradan gideceğim. Bir sohbete başlamadan veya İspanyolca veya Portekizce konuşmaya başlamadan önce yaptığım en büyük şey,

conversation or starting to speak in either  Spanish or Portuguese is imagining myself  

kendimi

either in Brazil or in Mexico. I've had very  strong positive experiences in both countries,  

Brezilya'da veya Meksika'da hayal etmek. Her iki ülkede de çok güçlü olumlu deneyimlerim oldu,

so I picture myself in the Yucatan Peninsula  in Merida, in Mexico where I've spent  

bu yüzden kendimi birkaç yazı geçirdiğim Meksika'nın Merida kentindeki Yucatan Yarımadası'nda hayal ediyorum

several summers and I like get in this mindset. It's more than just the language it's like the  

ve bu zihniyete girmek hoşuma gidiyor. Bu sadece dilden daha fazlasıdır;

feels, the smells, the tastes of the food and  I prep myself that way before I'm gonna speak  

yiyeceklerin hissi, kokuları, tatları ve konuşmadan önce kendimi bu şekilde hazırlarım   ve

and then there after that during a conversationm,  you know obviously still trying to feel that way,  

sonrasında bir konuşma sırasında, açıkça hala bu şekilde hissetmeye çalıştığınızı bilirsiniz,

but there are certain sounds that just don't work  in Spanish that work in Portuguese or vice versa,  

ancak İspanyolca'da işe yaramayan belirli sesler vardır ve Portekizce'de işe yaramaz veya tam tersi,

and so it's just this sort of feeling  that I have, that each time that I'm  

ve bu yüzden, sahip olduğum bu tür bir duygu , her seferinde

going to say something in in Spanish that  wouldn't work in Portuguese I'm trying to  

İspanyolca bir şey söyleyeceğim ' t Portekizce çalışmak, Portekizce söylemeye çalışırsam tuhaf olacak olan

foster that those feels a little more this that  would be awkward if I try to say in Portuguese. 

bu biraz daha fazla hissedenleri teşvik etmeye çalışıyorum . Aklıma gelen

I don't have a good example  right off the top of the head but  

iyi bir örneğim yok ama

I love that kind of mental visualization exercise,  in a sense of trying to really put yourself  

bu tür zihinsel görselleştirme egzersizlerini seviyorum, bir anlamda kendinizi gerçekten   içine sokmaya çalışmak... sanki

in-- like something that excites all of  your senses into the language, right? 

tüm duyularınızı dile heyecanlandıran bir şey gibi , değil mi? ?

Yes, exactly, yeah, that's really interesting  I've never heard anyone do that. I mean I've  

Evet, kesinlikle, evet, bu gerçekten ilginç Kimsenin bunu yaptığını hiç duymadım. Demek istediğim,

heard about a lot about using mental  exercises for different things and  

zihinsel egzersizleri farklı şeyler için kullanma hakkında çok şey duydum ve

the visualization they even talk about  pro athletes, for example, visualizing  

hatta profesyonel atletler hakkında konuştukları görselleştirme hakkında çok şey duydum , örneğin

themselves in the competition or something. So thinking about that for a language  

kendilerini bir yarışmada görselleştirmek veya başka bir şey. Yani bunu bir dil için düşünün

and that is true when you-- especially  if you have the opportunity to travel,  

ve bu, özellikle seyahat etme fırsatınız varsa,

there's tend to be like very strong smells you can  remember, or sites, or like the sounds, obviously,  

çok güçlü kokular veya yerler veya farklı dillerin sesleri gibi, belli ki   gibi olma eğilimindedir.

of the different languages and everything. Or  maybe the music that you love in that language. 

ve herşey. Veya o dilde sevdiğiniz müzik olabilir.

That's such a good point. I've heard  of like Michael Phelps visualizing  

Bu çok iyi bir nokta. Michael Phelps'in

each race before he, you know, swam and I've  never thought of it that way. But that's  

her yarışı yüzmeden önce görselleştirdiğini duydum ve bunu hiç bu şekilde düşünmemiştim. Ama bu   benim de

exactly what I suppose I'm doing in language  too. It's visualizing how it's gonna go. 

dilde yaptığımı varsayıyorum . Nasıl gideceğini görselleştiriyor.

Yeah the topic of passion, dedication and  everything because I'm the same I would never  

Evet, tutku, özveri ve her şey konusu çünkü ben aynıyım,

consider myself a good language learner at least  not from the the place of talent, like it doesn't  

kendimi asla   en azından  yetenek açısından iyi bir dil öğrencisi olarak görmezdim , sanki

come out of any natural talent that I have, but  the thing that's always been key for me has been  

sahip olduğum herhangi bir doğal yetenekten gelmiyormuş gibi, ama benim için her zaman anahtar olan şey

the the passion, like figuring out something that  I really adore about the culture or something. 

tutku olmuştur, kültürle ilgili gerçekten taptığım bir şeyi veya başka bir şeyi bulmak gibi.

Like Catalan is the language that I speak the  best, foreign language I speak the best, but it's  

Mesela Katalanca en iyi konuştuğum dil , en iyi yabancı dil konuşuyorum ama

on a global scale completely useless language.  It's spoken by six million people, but for me it's  

küresel ölçekte tamamen işe yaramaz bir dil. Altı milyon kişi tarafından konuşuluyor ama benim için

something that I absolutely love and everything  and so I'm able to connect to that passion. 

kesinlikle sevdiğim bir şey ve her şeyiyle bu tutkuyla bağlantı kurabiliyorum.

I'm able to connect to the culture and everything  and I live now in Barcelona so it's very important  

Kültürle ve her şeyle bağlantı kurabiliyorum ve şu anda Barselona'da yaşıyorum, bu nedenle

to my day-to-day life, but I think that  when you have that passion and everything  

günlük hayatım için çok önemli, ancak bence bu tutkuya ve her şeye sahip olduğunuzda

it definitely makes you unstoppable compared  to someone who just has the natural talent. 

sizi kesinlikle durdurulamaz birisine kıyasla sadece doğal yeteneğe sahip.

That's true, yeah, and every when you have  passion your reasons are different too,  

Bu doğru, evet ve her tutkunuz olduğunda nedenleriniz de farklıdır,

whereas the talent is just the propensity  for that skill in and of itself. 

oysa yetenek, bu becerinin kendi içinde ve kendi içinde eğilimidir.

Yeah you're probably more likely to give up  anyway. If you have the talent but you don't  

Evet, zaten muhtemelen pes etme olasılığınız daha yüksektir . Yeteneğe sahipseniz ancak

have the motivation then it's like when things  get tough or something you might not be willing  

motivasyonunuz yoksa, işler zorlaştığında veya bunun üstesinden gelmek için istekli olmayabileceğiniz bir şey gibi olur

to push through that. I 100% agree. 

. %100 katılıyorum.

There's a ton more for you to learn with Gavin  and other incredible teachers and experts.  

Gavin ve diğer harika öğretmenler ve uzmanlarla öğreneceğiniz daha çok şey var.

You can get the full interviews from Beyond  Borders anywhere you listen to podcasts. 

Beyond  Borders'ın röportajlarının tamamını podcast'leri dinlediğiniz her yerden alabilirsiniz.

However I would recommend that you listen on  the RealLife English App. Why? Because it is  

Ancak RealLife English Uygulamasından dinlemenizi tavsiye ederim . Neden? Çünkü

the only place where you can get a transcript  for the full episode and learn all of the most  

bölümün tamamı için transkript alabileceğiniz ve en

important vocabulary and more plus many learners  like you tell me that they are frustrated, that  

önemli tüm kelimeleri ve daha fazlasını öğrenebileceğiniz tek yer olduğu için, ayrıca sizin gibi pek çok öğrenci bana hüsrana uğradıklarını,

they don't have anyone to practice, what they are  learning with well on the RealLife English App. 

pratik yapacak kimseleri olmadığını, ne yaptıklarını söylüyor. RealLife English Uygulamasında well ile öğreniyorlar.

You can have conversations in English with  people from all around the world at the touch  

Tek bir düğmeye dokunarak dünyanın her yerinden insanlarla İngilizce sohbet edebilir

of a button and discover new cultures, so if you  are ready to step outside the classroom and to  

ve yeni kültürler keşfedebilirsiniz, bu nedenle sınıfın dışına çıkmaya ve İngilizcenizi yaşamaya hazırsanız,

live your English then download the app now by  searching for RealÑife English in the Apple App  

RealÑife English'i arayarak uygulamayı hemen indirin. Apple Uygulaması

or Google Playstore or simply click up  here or down in the description below. 

veya Google Playstore veya aşağıdaki açıklamada yukarı  burayı veya aşağıyı tıklamanız yeterlidir.

You always hear people saying I would learn  English but I don't have time for it and I think  

İnsanların İngilizce öğreneceğim ama bunun için zamanım yok dediğini her zaman duyarsınız ve bence

I understand this sentiment but  I think a better way to phrase  

bu duyguyu anlıyorum ama

this "I don't have time for it" is "I  don't-- it's not a priority in my life,"  

bu "Bunun için zamanım yok" ifadesini kullanmanın daha iyi bir yolu " Yapmıyorum" -- bu benim hayatımda bir öncelik değil",

essentially because you make time for  the things that are important for you,  

esasen sizin için önemli olan şeylere zaman ayırdığınız için,

you know, the things that are most important for  you, you will find the time to do and if English  

bilirsiniz, sizin için en önemli olan şeylere , yapacak zaman bulacaksınız ve eğer İngilizce

isn't important enough for you in terms of you  think like "Ah you know, that job promotion or  

değilse senin için yeterince önemli "Ah, biliyorsun, o iş terfisi veya

that that travel opportunity isn't as important as  this" or you know "my family comes first," which  

o seyahat fırsatı bu bu kadar önemli değil" veya biliyorsun "ailem önce gelir", ki bu

is totally understandable, that's totally okay- It's just you need to phrase it not as I don't  

tamamen anlaşılır, bu tamamen sorun değil- Bunun

have time for it, but instead it's  not my highest priority, right? 

için zamanım olmadığı için değil, bunun yerine en yüksek önceliğim olmadığı için ifade etmen gerekiyor, değil mi?

And really it's one of those things you  were saying for check I believe that you  

Ve gerçekten de kontrol etmek için söylediğin şeylerden biriydi. İnanıyorum ki

spent 10 minutes a day studying flash cards for  example that it's really hard to come up with  

günde 10 dakika bilgi kartlarını çalışarak geçirdin, örneğin

the excuse that you don't have time. Because  you can always find like 5 minutes, 10 minutes  

zamanın olmadığı bahanesini bulmak gerçekten zor. Çünkü  burada burada her zaman 5 dakika, 10 dakika   bulabilirsiniz

here and there. You can listen to a podcast while  you're commuting to work, you can listen to music  

. İşe gidip gelirken podcast dinleyebilirsiniz ,

while you're cooking your dinner in the evening,  whatever's the thing it's always like there's  

akşam yemeğinizi pişirirken müzik dinleyebilirsiniz, her ne olursa olsun,

that excuse that "I don't have time" really isn't  valid when you get down to it, it's just a sense  

"Zamanım yok" bahanesi gerçekten var. Temele indiğinizde geçerli değil, bu sadece sizin

like you said it's really looking at clearly your  your priorities or maybe your motivation, you know  

söylediğiniz gibi bir anlam ifade ediyor, gerçekten önceliklerinize veya belki de motivasyonunuza açıkça bakıyor,

your why are you learning the language and stuff. And being able to kindle that so that it helps to  

dili neden öğrendiğinizi falan biliyorsunuz. Ve bunu alevlendirebilmek, böylece

push you through those kind of excuses  of not having time or when you're just  

vaktiniz olmaması veya

too tired at the end of the day you're still  going to watch that series in English instead  

günün sonunda sadece çok yorgun olmanız gibi bu tür mazeretlerin üstesinden gelmenize yardımcı olmak için o diziyi İngilizce yerine İngilizce izlemeye devam edeceksiniz.

of in your native language for example. Exactly and you know that's a great point,  

örneğin anadiliniz. Kesinlikle ve bunun harika bir nokta olduğunu biliyorsunuz

like, again there's never been a better time  to be a language learner because we can have  

,   yine bir dil öğrencisi olmak için bundan daha iyi bir zaman olamaz çünkü süpermarkette veya otobüste sırada

our phone with the flash card app while we're  waiting in line at the supermarket or on the bus  

beklerken   flash kart uygulamasıyla telefonumuzu kullanabiliriz

but even smaller chunks of time like changing  your phone language to English is something I  

ama telefonunuzun dilini İngilizce'ye çevirmek gibi daha küçük zaman dilimleri,

was recommending to my students because when they  look down for 10 seconds they're getting one or  

öğrencilerime önerdiğim bir şey çünkü 10 saniye boyunca aşağı baktıklarında bir veya

two words like swipe you know or click like any of  those words or um putting a list of words on your  

iki kelime alıyorlar, örneğin hızlıca kaydırmak veya bu kelimelerden herhangi biri gibi tıklamak gibi veya

mirror that in your bathroom when you're  brushing your teeth for two minutes  

aynanızda, banyonuzda dişlerinizi sabah iki dakika,

in the morning two minutes at night these  are tiny chunks of time but yeah you're still  

akşam iki dakika fırçaladığınızda bunlar küçük zaman dilimleri ama evet, hala

you're still doing something so there are ways  to hack life where you're always doing something  

hala bir şeyler yapıyorsunuz yani yapmanın yolları var

that's pretty cool now Gavin has such an inspiring  story how he has helped English learners while  

Gavin'in İngilizce öğrenenlere nasıl yardımcı olduğunu ve aynı zamanda

achieving his own language learning goals now  you don't need to be a native English speaker  

kendi dil öğrenme hedeflerine nasıl ulaştığını gösteren ilham verici bir hikayesi var.

to do this two of my previous guests anna from  ukraine and veronica from russia both have created  

önceki konuklar ukrayna'dan anna ve rusya'dan veronika

successful English learning channels sharing their  own journeys of learning fluent English without  

başarılı İngilizce öğrenme kanalları oluşturdular,

living in an English-speaking country let's check  out a clip from my interview with veronica when I  

İngilizce konuşulan bir ülkede yaşamadan akıcı İngilizce öğrenme yolculuklarını paylaşıyorlar.

was still in middle school or in high school it  was really hard for me because I was trying to  

lisede benim için gerçekten zordu çünkü

learn English I was like constantly doing  something and a lot of my classmates didn't  

İngilizce öğrenmeye çalışıyordum sürekli bir şeyler yapıyor gibiydim ve sınıf arkadaşlarımın çoğu

really understand me they were like why you're  studying like you should go party and not study  

beni gerçekten anlamadı neden ders çalışıyorsun derlerdi sanki partiye gitmeli ve ders çalışmamalıymışım gibi

and I just really liked it they didn't understand  me and at first it really hurt me because I was  

ve beni anlamamaları gerçekten hoşuma gitti ve ilk başta bu beni gerçekten incitti çünkü ben

a teenager I was like oh my god I don't  have any friends no one understands me.

bir gençtim, aman tanrım, hiç arkadaşım yok, kimse beni anlamıyor gibiydim.