Can Native English Speakers Understand Me?

If you regularly find yourself browsing the English teaching side of YouTube, you have

Kendinizi düzenli olarak YouTube'un İngilizce öğretimi bölümünde gezinirken bulursanız,

probably already seen there’s a lot of advice about how you can understand native English speakers.

muhtemelen zaten anadili İngilizce olan kişileri nasıl anlayabileceğiniz konusunda birçok tavsiye olduğunu görmüşsünüzdür.

Which, of course, is a big challenge in and of itself, but there’s the other side of the coin as well.

Bu, elbette, başlı başına büyük bir zorluk ama madalyonun diğer yüzü de var.

Have you ever asked yourself...

Hiç kendinize sordunuz mu...

“Can native English speakers understand ME when I speak?”

"Anadili İngilizce olan kişiler ben konuştuğumda BENİ anlayabilir mi?"

“Do people easily understand exactly what I mean when I speak?”

“ Konuştuğum zaman insanlar tam olarak ne demek istediğimi kolayca anlıyor mu?”

“Does my pronunciation ever get in the way of communication?”

"Telaffuzum hiç iletişimin önüne geçiyor mu?"

I’m a language learner myself.

Ben de bir dil öğrencisiyim.

I live in Spain.

İspanya'da yaşıyorum.

And this is something that I think about all the time.

Ve bu her zaman düşündüğüm bir şey.

Here’s a comment a viewer left in one of our recent videos:

İşte son videolarımızdan birine bir izleyicinin yaptığı yorum:

In this lesson we’re going to explore this topic together.

Bu derste bu konuyu birlikte inceleyeceğiz.

What is it that causes a breakdown in communication?

İletişimde kesintiye neden olan nedir?

We’re going to look into what could be supporting a language barrier between you and the person

Sizinle konuştuğunuz kişi arasındaki dil engelini neyin destekleyebileceğini

you’re speaking to, and of course how to bring it down once and for all.

ve tabii ki bunu kesin olarak nasıl ortadan kaldırabileceğimizi inceleyeceğiz.

Because here at RealLife English we guide you through your frustrations while learning English

Çünkü burada, RealLife English'te, İngilizce öğrenirken yaşadığınız hayal kırıklıklarında size yol gösteriyoruz

So that you can understand and be understood by anyone to allow you to connect to the world!

.

Just like Tamanna who says that before she did not understand native speakers but now can understand them.

Tıpkı daha önce anadili İngilizce olmayanları anlamadığını ama şimdi anladığını söyleyen Tamanna gibi.

So to continue learning with us and be notified when we have a new lesson

Bizimle öğrenmeye devam etmek ve yeni bir dersimiz olduğunda haberdar olmak için

Make sure you hit the subscribe button and bell down below

abone ol düğmesine ve aşağıdaki zile bastığınızdan emin olun.

In this video we’ll explore Challenges,

Something that doesn’t have anything to do with you, but rather it’s an attitude

that certain native speakers might have, and how you should react to it.

bazı ana dili İngilizce olan kişilerin sahip olabileceği bir tutum ve buna nasıl tepki vermeniz gerektiği.

Next we’ll talk about pronunciation, is it holding you back?

Şimdi telaffuz hakkında konuşacağız, seni engelliyor mu?

Paraphrasing and discourse markers.

Açımlama ve söylem belirteçleri.

Elements of Communication.

İletişim Unsurları.

So, let’s start by stepping back and having a look at the challenges we might be facing

Öyleyse, geri adım atarak ve karşı karşıya kalabileceğimiz ve

that contribute to the language barrier.

dil engeline katkıda bulunan zorluklara bir göz atarak başlayalım.

There are a few things, like:

Birkaç şey var, örneğin:

The fear of making mistakes…

Hata yapma korkusu…

One of our students from the Fluency Circle said this:

Akıcılık Çemberi'nden bir öğrencimiz şunu söyledi:

“Sometimes it takes a lot of courage to speak in English, especially when I am speaking

“Bazen İngilizce konuşmak çok cesaret ister , özellikle de İngilizce konuşurken

or sharing my thoughts during discussions in meetings and I see people who are really good at grammar.

veya tartışmalar sırasında düşüncelerimi paylaşırken. toplantılar ve gramer konusunda gerçekten iyi olan insanlar görüyorum.

Sometimes I don’t share my thoughts because I don’t want to be embarrassed in front of them.”

Bazen onların önünde utanmak istemediğim için düşüncelerimi paylaşmıyorum.”

Can you relate to that?

Bununla ilgili olabilir misin?

Do you feel the same way?

Sen de aynı şekilde mi hissediyorsun?

A lot has been written about second language anxiety and the debilitating effect it has on your speaking.

İkinci dil kaygısı ve bunun konuşmanız üzerindeki zayıflatıcı etkisi hakkında çok şey yazıldı.

It is a very real thing that contributes to the language barrier.

Dil engeline katkıda bulunan çok gerçek bir şey.

Now, in my opinion, there are two ways you work on this.

Şimdi, bence, bunun üzerinde çalışmanın iki yolu var.

Let’s say it’s a spectrum, where you have English with mistakes here and perfect English here.

Diyelim ki bu, burada hatalı İngilizceye ve burada mükemmel İngilizceye sahip olduğunuz bir spektrum.

So, the road map to success seems simple enough, just work on your grammar and you’re going

Başarıya giden yol haritası yeterince basit görünüyor, sadece gramer üzerinde çalışın ve

to advance towards perfect English.

mükemmel İngilizceye doğru ilerleyeceksiniz.

Well, it’s not that simple.

O kadar basit değil.

There’s this other spectrum, where on one end you have fear and on the other you have confidence.

Bir yanda korkunun, diğer yanda güvenin olduğu bir başka spektrum daha var.

It’s not that you need to take this big leap and all of a sudden be super confident,

Bu büyük adımı atmanız ve birdenbire kendinize çok güvenmeniz gerekmiyor,

but just with small baby steps you can put some distance between you and that state of

ancak küçük bebek adımlarıyla bu korku hali ile aranıza biraz mesafe koyabilir

fear and get closer to confidence.

ve özgüvene yaklaşabilirsiniz.

When you do this, you can now stop feeling bad about your mistakes, and instead use them

Bunu yaptığınızda, artık hatalarınız için üzülmeyi bırakabilir ve bunun yerine onları

to your advantage and learn from them.

kendi lehinize kullanabilir ve onlardan öğrenebilirsiniz.

This way, you gain confidence but not in a way that will allow you to be an absolute

Bu şekilde, güven kazanırsınız, ancak tamamen

extroverted person, just the necessary level of confidence that will allow

dışa dönük bir insan olmanıza izin verecek bir şekilde değil, sadece

you to be yourself, be present and enjoy the English speaking situation.

kendiniz olmanıza, orada olmanıza ve İngilizce konuşma durumundan zevk almanıza izin verecek gerekli güven düzeyi.

This is how you gain empowerment and your English becomes better.

Bu şekilde güç kazanırsınız ve İngilizceniz daha iyi hale gelir.

You will make fewer mistakes.

Daha az hata yapacaksın.

People will understand you more.

İnsanlar seni daha iyi anlayacak.

Hadar from The Accent’s Way shared some similar thoughts about this when we interviewed her on Beyond Borders.

The Accent's Way'den Hadar, Beyond Borders'ta onunla röportaj yaptığımızda bu konuda benzer bazı düşünceler paylaştı.

Positive thoughts generate positive feelings, and positive feelings lead to take action.

Olumlu düşünceler olumlu duygular doğurur ve olumlu duygular harekete geçmeyi sağlar. Kendinizi daha iyi

It's easier to take action when you feel better than when you feel depressed or insecure.

hissettiğinizde harekete geçmek, depresif veya güvensiz hissettiğiniz zamandan daha kolaydır.

So, when you are insecure and you allow those thoughts to consume you, you are less likely to take

Dolayısıyla, güvensiz olduğunuzda ve bu düşüncelerin sizi tüketmesine izin verdiğinizde, hayatınızdaki sonuçları

real action that will actually change the results in your life.

gerçekten değiştirecek gerçek bir eylemde bulunma olasılığınız azalır .

So when you are positive, you actually take action and you dare more.

Yani pozitif olduğunuzda, aslında harekete geçersiniz ve daha fazlasını cüret edersiniz. Kendine

When you have more confidence, you speak more.

güvenin arttıkça daha çok konuşursun.

Someone said:

Birisi şöyle dedi:

“It’s not surprising that practicing talking can make you better at talking.”

"Konuşma alıştırması yapmanın seni konuşmada daha iyi yapması şaşırtıcı değil."

So, this is a rather amusing quote because it’s so obvious, yet sometimes us language

Bu oldukça eğlenceli bir alıntı çünkü çok bariz ama bazen biz dil

learners need to be reminded of that.

öğrencilerine bunun hatırlatılması gerekiyor.

After watching this video, go watch this other one here where I talk about the 3 activities

Bu videoyu izledikten sonra,

that you need to learn English better.

İngilizceyi daha iyi öğrenmek için ihtiyacınız olan 3 aktiviteden bahsettiğim diğer videoyu izleyin.

Other challenges that you might be facing are:

Karşılaşabileceğiniz diğer zorluklar şunlardır:

Learning English is a lengthy process... and so what do I say to this?

İngilizce öğrenmek uzun bir süreçtir... Peki buna ne diyebilirim?

Be patient and compassionate with yourself.

Kendinize karşı sabırlı ve şefkatli olun.

Rome wasn’t built in a day, as they say right?

Roma dedikleri gibi bir günde kurulmadı değil mi ?

You might be lacking proper support.

Uygun destekten yoksun olabilirsiniz.

It’s a lot easier to learn being part of a community of learners that are on the same journey.

Aynı yolculukta olan bir öğrenci topluluğunun parçası olmayı öğrenmek çok daha kolay.

You might have limited opportunities.

Kısıtlı fırsatlarınız olabilir. Örneğin geliştirdiğimiz uygulama ile

You can become part of a community and have more opportunities to speak, for example,

bir topluluğun parçası olabilir ve daha fazla konuşma fırsatına sahip olabilirsiniz

with the app we’ve developed.

.

With the RealLife App, you will not only be able to practise your listening

RealLife Uygulaması ile, yalnızca konuşma metnini içeren

skills by listening to our Podcast with the transcript, but you'll also be able to connect

Podcast'imizi dinleyerek dinleme becerilerinizi geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda

to other English learners from around the world and practice your speaking while discovering

dünyanın dört bir yanından İngilizce öğrenen diğer kişilerle bağlantı kurabilecek ve diğer kültürleri keşfederken konuşma pratiği yapabileceksiniz.

other cultures in fun, dynamic, short conversations.

eğlenceli, dinamik, kısa sohbetlerde.

The best part?

En iyi kısım?

It is absolutely free!

Tamamen ücretsizdir!

So download it now by clicking the link down in the description or just search for the

Açıklamadaki bağlantıya tıklayarak şimdi indirin veya

RealLife English App in the Apple App Store or Google Play Store.

Apple App Store veya Google Play Store'da RealLife English Uygulamasını arayın.

I look forward to seeing you there!

Seni orada görmeyi dört gözle bekliyorum!

Now, let’s move on to the next section where I want to talk about the attitude of certain

Şimdi, bazı

native speakers, and also about your mindset.

ana dili İngilizce olan kişilerin tutumları ve ayrıca sizin zihniyetiniz hakkında konuşmak istediğim bir sonraki bölüme geçelim.

You might be able to relate more to this if you live in an English speaking country, or

İngilizce konuşulan bir ülkede yaşıyorsanız veya

work in a company where English is the main spoken language.

ana dilinin İngilizce olduğu bir şirkette çalışıyorsanız, bununla daha fazla ilişki kurabilirsiniz .

I actually just want to touch on this very briefly because it’s a rather sad part of reality.

Aslında buna çok kısaca değinmek istiyorum çünkü bu, gerçekliğin oldukça üzücü bir parçası.

On the other hand, I do want to focus on your mindset and how to react to it, when or if this happens.

Öte yandan, zihniyetinize ve buna ne zaman veya olursa nasıl tepki vereceğinize odaklanmak istiyorum.

One major reason that native English speakers don’t understand you doesn’t have anything to do with you.

Anadili İngilizce olanların seninle hiçbir ilgisi olmadığını anlamamalarının en önemli nedenlerinden biri.

The reality is that it might depend on how much attention a native English speaker is

Gerçek şu ki, bu, anadili İngilizce olan birinin

willing to devote to understand you and also on how far from their normal experience of

sizi anlamak için ne kadar dikkat göstermeye istekli olduğuna ve ayrıca konuşmanızın onların normal İngilizce deneyimlerinden ne kadar uzakta olduğuna bağlı olabilir

English your speaking is.

.

Some people are simply close-minded and they might even not like the sound of a foreign accent.

Bazı insanlar sadece dar görüşlüdür ve yabancı bir aksanın sesinden bile hoşlanmayabilirler.

We live in a globalized world and understanding is a two-way street.

Küreselleşmiş bir dünyada yaşıyoruz ve anlayış iki yönlü bir yoldur. Anadili İngilizce olan kişileri

It’s not only your job to learn how to understand native English speakers, it is also their

nasıl anlayacağınızı öğrenmek sadece sizin işiniz değil , aynı zamanda

job to learn to understand a foreign accent.

yabancı bir aksanı anlamayı öğrenmek onların işidir. İngilizce veya diğer dilleri

If you spend time in online forums about learning English or other languages, it’s very unlikely

öğrenmekle ilgili çevrimiçi forumlarda zaman geçirirseniz , yabancı aksanlara

you'll encounter people with a negative reaction to foreign accents.

olumsuz tepki veren insanlarla karşılaşmanız pek olası değildir .

But going back to the unfortunate event of you possibly having to deal with a closed-minded

Ama talihsiz bir olaya geri dönersek, muhtemelen kapalı fikirli

person, my advice is that you develop what we call a thick skin (or to be thick-skinned).

biriyle uğraşmak zorunda kalırsınız, benim tavsiyem, kalın bir deri (veya kalın derili olmak) dediğimiz şeyi geliştirmenizdir.

This means you’re not bothered by criticism and you're mentally tough.

Bu, eleştiriden rahatsız olmadığınız ve zihinsel olarak güçlü olduğunuz anlamına gelir.

When you deal with a situation where you’re mocked maybe because your pronunciation isn’t

Belki de telaffuzun mükemmel olmadığı için alay edildiğin bir durumla karşılaştığında,

perfect, the question ultimately is what it is in your power to change.

asıl soru neyi değiştirebileceğindir.

You can’t change what someone might think about but you have control over how you can

Birinin ne düşüneceğini değiştiremezsiniz ama

react to a negative experience like that.

bunun gibi olumsuz bir deneyime nasıl tepki vereceğiniz konusunda kontrol sizde.

Also, if you recognize the areas of your English that you can work on and take action, you

Ayrıca, İngilizcenizin üzerinde çalışabileceğiniz ve harekete geçebileceğiniz alanlarını tanırsanız,

possess a mindset that allows you to grow.

gelişmenizi sağlayan bir zihniyete sahip olursunuz.

This leads me to my next point about your mindset.

Bu beni zihniyetinizle ilgili bir sonraki noktaya götürüyor .

In case you don’t know, mindset is…

Bilmiyorsanız, zihniyetiniz…

Your general attitude, and the way in which you think about things and make decisions.

Genel tavrınız ve şeyler hakkında düşünme ve karar verme şeklinizdir.

There’s something that psychologists call “growth mindset.”

Psikologların "büyüyen zihniyet" dediği bir şey var.

People with a growth mindset believe talent comes through effort.

Büyüme zihniyetine sahip insanlar, yeteneğin çabayla kazanıldığına inanırlar.

They believe anyone can be good at anything; that their abilities can be developed through

Herkesin her şeyde iyi olabileceğine inanırlar; yeteneklerinin

dedication, perseverance, and the right strategy.

özveri, azim ve doğru strateji ile geliştirilebileceğini.

They believe in the power of yet.

Henüz gücüne inanıyorlar.

They’ll say, “I’m not there yet” which means I have not achieved a certain level

“Henüz orada değilim” diyecekler, yani bir şeyde belli bir seviyeye ulaşmadım

at something, but one day I will.

ama bir gün ulaşacağım.

I know this because I’ll work hard for it.

Bunu biliyorum çünkü bunun için çok çalışacağım.

An English learner with a growth mindset will say things like:

Gelişen zihniyete sahip bir İngilizce öğrencisi şöyle şeyler söyleyecektir:

I can do it if I try hard enough!

Yeterince çabalarsam yapabilirim!

How can I learn from my mistakes?

Hatalarımdan nasıl ders alabilirim?

A learner with a growth mindset usually views failure as a learning opportunity, a challenge

Gelişim zihniyetine sahip bir öğrenici genellikle başarısızlığı bir öğrenme fırsatı, meydan okumayı

as a chance to grow, and feedback as a constructive way to improve.

büyüme şansı ve geri bildirimi gelişmenin yapıcı bir yolu olarak görür.

When you see things through the lenses of growth, you see effort as an essential ingredient

Olaylara büyüme merceğinden baktığınızda , çabayı ustalığa giden yolda temel bir bileşen olarak görürsünüz

on the path to mastery.

.

When you see others do great things with their English, you find inspiration in them.

Başkalarının İngilizceleriyle harika şeyler yaptığını gördüğünüzde , onlardan ilham alırsınız.

And you think about what lessons you could take from their success.

Ve onların başarılarından hangi dersleri çıkarabileceğinizi düşünürsünüz .

If you’d like to learn more about growth mindset and the immense impact it can have

Gelişen zihniyet ve bunun

on your learning and your life, check out the lesson I made on the topic by watching it next.

öğrenmeniz ve yaşamınız üzerindeki muazzam etkisi hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, bir sonraki adımda bu konuyla ilgili yaptığım derse göz atın.

I’ll link it up here and down in the description.

Açıklamada buraya ve aşağıya bağlayacağım. Bir

My next point is, could pronunciation be holding you back? We all know.

sonraki nokta, telaffuz sizi engelliyor olabilir mi? Hepimiz biliyoruz.

The pronunciation of English isn’t easy.

İngilizce telaffuz kolay değildir.

When you learn English you have to master its intonation patterns, but sometimes the

İngilizce öğrenirken tonlama kalıplarında ustalaşmanız gerekir, ancak bazen

intonation patterns of your first language get in the way, right?

ana dilinizin tonlama kalıpları yolunuza çıkar, değil mi?

And you might say it with a certain melody, or rhythm, or stress patterns that are different

Ve bunu insanların duymayı beklediklerinden farklı belirli bir melodi, ritim veya stres kalıplarıyla söyleyebilirsiniz

from what people expect to hear.

.

So, there are three key aspects of pronunciation that you need to master if you want to be

Bu nedenle,

more fluent in English and in that way be better understood.

İngilizcede daha akıcı olmak ve bu şekilde daha iyi anlaşılmak istiyorsanız, telaffuzun ustalaşmanız gereken üç temel yönü vardır. Akıcı bir İngilizce konuşan biri olmak istiyorsanız,

There are some key aspects of pronunciation that you need to master if you want to become

telaffuz konusunda uzmanlaşmanız gereken bazı önemli yönler vardır

a fluent English speaker.

.

These are: rhythm, intonation, stress and connected speech.

Bunlar: ritim, tonlama, vurgu ve bağlantılı konuşma.

Rhythm is the speed and cadence of how you say a sentence.

Ritim, bir cümleyi nasıl söylediğinizin hızı ve ritmidir .

For example, don't-say-each-word-at-the-same-speed.

Örneğin, her kelimeyi aynı hızda söyleme.

Now, the rhythm of English might be very different to the rhythm of your native language, so

Şimdi, İngilizcenin ritmi ana dilinizin ritminden çok farklı olabilir, bu yüzden İngilizcenin

it's important to learn the unique rhythm of English.

benzersiz ritmini öğrenmek önemlidir .

Think of rhythm as syllables and a beat.

Ritmi heceler ve bir vuruş olarak düşünün.

So, if the rhythm is made up of beats, intonation is the melody of the language.

Yani ritim vuruşlardan oluşuyorsa, tonlama dilin melodisidir.

You can learn more about the different patterns of intonation, stress and connected speech in this video.

Bu videoda farklı tonlama, vurgu ve bağlantılı konuşma kalıpları hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Paraphrasing and discourse markers

Açıklama ve söylem belirteçleri

You can think of fluency as ”smooth, rapid, effortless use of language” and “natural

Akıcılığı "dilin pürüzsüz, hızlı, zahmetsiz kullanımı" ve "doğal

language use” or language that is “spoken easily and without many pauses.”

dil kullanımı" veya " kolayca ve çok duraklama olmadan konuşulan" bir dil olarak düşünebilirsiniz.

I also usually like to explain it as, when you're fluent you don't get stuck--when you

Ben de genellikle bunu şu şekilde açıklamayı seviyorum, akıcı konuştuğunda takılıp kalmıyorsun -

don't know a word or how to say something, you have the capacity to explain it in another

bir kelimeyi veya bir şeyi nasıl söyleyeceğini bilmediğinde, bunu başka bir şekilde açıklama kapasiten var,

way so the person can understand you.

böylece kişi anlayabilir. Seni anlıyorum.

This is basically what paraphrasing is.

Temelde yorumlama budur. İletmeye çalıştığınız

Not knowing a word that is key for the message you’re trying to communicate is going to

mesajın anahtarı olan tek bir kelimeyi bilememek

break the conversation.

sohbeti bozacaktır.

However, that won’t happen if you know how to work your way around a word.

Ancak, bir kelimeyi nasıl çözeceğinizi biliyorsanız, bu gerçekleşmeyecektir .

For example, you might describe a profession by saying…

Örneğin bir mesleği şöyle tanımlayabilirsiniz:

“The person who works in a hospital and helps a doctor…”

“Hastanede çalışan ve bir doktora yardım eden kişi…”

The other person then will know you’re talking about a nurse.

O zaman karşınızdaki kişi hemşireden bahsettiğinizi anlayacaktır .

Maybe I’ll say “the place where people go when they want to buy things…”

Belki “insanların bir şeyler almak istediklerinde gittikleri yer…”

Oh, I know what you mean, a store…

Ah, ne demek istediğini anlıyorum, bir dükkan…

No, it’s bigger and you can buy all kinds of different things there, especially food.

Hayır, daha büyük ve orada her türlü farklı şeyi satın alabilirsin, özellikle yiyecek.

Oh, a supermarket!

Ah, bir süpermarket! İngilizce öğrenenler için çok önemli bir beceri olan başka kelimelerle ifade etme konusunda

Give this video a like if you want a dedicated lesson on paraphrasing, which is a super important

özel bir ders istiyorsanız bu videoyu beğenin

skill for English learners.

.

So, while paraphrasing allows you to describe a word that you can’t remember at a certain

Böylece, başka kelimelerle ifade etme, belirli bir anda hatırlayamadığınız bir kelimeyi tanımlamanıza izin verirken

moment, discourse markers help you connect, organize and manage what you say.

, söylem işaretleri, söylediklerinizi bağlamanıza, organize etmenize ve yönetmenize yardımcı olur.

They can help you convey subtle details and show the listener how to interpret what the

İnce ayrıntıları iletmenize ve dinleyiciye konuşmacının söylediklerini nasıl yorumlayacağını göstermenize yardımcı olabilirler

speaker is saying.

.

Common discourse markers are: well, so, look, kind of, like, alright, you know, anyway,

Yaygın söylem belirteçleri şunlardır: peki, peki, bak, bir tür, gibi, pekala, bilirsin, her neyse,

actually, now, I mean.

aslında, şimdi, demek istiyorum.

They’re so much a part of fluent speech that it’s hard to imagine a fluent speaker

Akıcı konuşmanın o kadar parçasıdırlar ki, bunları kullanmayan akıcı bir konuşmacı hayal etmek zordur

that doesn’t use them.

. TV dizileriyle İngilizce

We have a very entertaining lesson on Learn English with TV series, so if you want to

Öğrenin üzerine çok eğlenceli bir dersimiz var , bu yüzden

learn more about that I recommend you check it out after this lesson!

bu konuda daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız bu dersten sonra göz atmanızı tavsiye ederim!

Elements of communication

İletişimin Unsurları

My fifth and last point is about communication.

Beşinci ve son noktam iletişimle ilgili.

What does it take to communicate with another person?

Başka biriyle iletişim kurmak için ne gerekiyor ?

One thing you’ll find is that we communicate much more than with our words.

Bulacağınız bir şey, sözlerimizden çok daha fazlasını iletişim kurduğumuzdur.

In face-to-face communication our words are only part of the message.

Yüz yüze iletişimde sözlerimiz mesajın sadece bir parçasıdır.

This is not so much related to the fact that you’re speaking English as a second language

Bu, İngilizceyi ikinci dil olarak konuşmanız gerçeğiyle pek ilgili değildir

as the previous points because communication goes beyond the use of words.

çünkü iletişim, kelimelerin kullanımının ötesine geçer.

However, it can be what helps you, or assists in your efforts to get your message across.

Ancak, size yardımcı olan veya mesajınızı iletme çabalarınıza yardımcı olan şey olabilir.

Many studies point out that non-verbal aspects of communication such as tone of voice and

Birçok çalışma, ses tonu ve

gestures communicate more than words that are spoken.

jestler gibi iletişimin sözel olmayan yönlerinin konuşulan kelimelerden daha fazla iletişim kurduğuna işaret etmektedir .

Here’s a demonstration on how tone changes the meaning of a sentence completely.

İşte tonun bir cümlenin anlamını nasıl tamamen değiştirdiğine dair bir gösteri .

I’ll say a sentence 7 times, and each time I’ll emphasize a different word.

Bir cümleyi 7 kez söyleyeceğim ve her seferinde farklı bir kelimeyi vurgulayacağım.

Because of this, the meaning of the sentence changes.

Bu nedenle cümlenin anlamı değişmektedir.

I didn’t say he borrowed my book. She did.

Kitabımı ödünç aldığını söylemedim. O yaptı.

I DIDN'T say he borrowed my book.

Kitabımı ödünç aldığını söylemedim.

This is not true.

Bu doğru değil.

I didn’t SAY he borrowed my book.

Kitabımı ödünç aldığını SÖYLEMEDİM.

I said something else.

Başka bir şey söyledim.

I didn’t say HE borrowed my book.

Kitabımı ödünç aldığını söylemedim.

She did.

O yaptı.

I didn’t say he BORROWED my book.

Kitabımı ÖDÜNÇ ALDI demedim.

He outright took it without asking.

Hiç sormadan aldı.

I didn’t say he borrowed MY book.

BENİM kitabımı ödünç aldığını söylemedim. Senin

He borrowed your book.

kitabını ödünç aldı.

I didn’t say he borrowed my BOOK.

KİTABIMI ödünç aldığını söylemedim.

He borrowed my notebook.

Defterimi ödünç aldı. İletişim

The other major non-verbal way in which we communicate is through our body language.

kurduğumuz diğer önemli sözel olmayan yol ise beden dilimizdir. Vücudumuzla

It’s easy to not think about what we’re saying with our body, but it plays a huge

ne söylediğimizi düşünmemek kolaydır , ancak

role on how we say something.

bir şeyi nasıl söylediğimiz üzerinde büyük bir rol oynar.

This includes:

Buna şunlar dahildir:

Facial expressions The way we’re standing or sitting

Yüz ifadeleri Ayakta durma veya oturma şeklimiz

Gestures with our arms or hands Eye contact (or lack thereof)

Kollarımız veya ellerimizle yaptığımız hareketler Göz teması (veya eksikliği)

Blushing Fidgeting

Kızarma Kıpırdama

The great thing about body language as a second language speaker is that you can use it as

İkinci dil konuşmacısı olarak beden dilinin harika yanı, onu

a tool that helps you compensate for something you can’t express well with words.

yardımcı olacak bir araç olarak kullanabilmenizdir. kelimelerle iyi ifade edemediğin bir şeyi telafi ediyorsun.

Here’s some of the biggest takeaways from

İşte bu videodan çıkarılacak en büyük çıkarımlardan bazıları

this video: Don’t be afraid of mistakes.

: Hata yapmaktan korkmayın.

Learn from them.

Onlardan öğren.

This way you can improve and be a more confident English speaker.

Bu şekilde kendinizi geliştirebilir ve daha özgüvenli bir İngilizce konuşmacısı olabilirsiniz.

Build a thick skin.

Kalın bir cilt oluşturun.

If someone mocks you for your pronunciation, don’t let it bring you down.

Birisi telaffuzunuz için sizinle alay ederse, bunun sizi üzmesine izin vermeyin. Kendini

Have a growth mindset by practicing dedication and perseverance.

adama ve azim uygulayarak bir büyüme zihniyetine sahip olun .

Paraphrase when you can’t remember a word and use discourse markers to convey more subtle

Bir kelimeyi hatırlayamadığınızda başka sözcüklerle ifade edin ve daha ince ayrıntıları iletmek ve söylediklerinizi organize etmek ve yönetmek için söylem işaretçilerini kullanın

details, as well as to organize and manage what you say.

.

Remember that words aren’t everything!

Kelimelerin her şey olmadığını unutmayın!

Tone and body language are also important.

Tonlama ve vücut dili de önemlidir.

Lastly, if pronunciation is holding you back, work on your rhythm, intonation, stress and connected speech.

Son olarak, eğer telaffuz sizi engelliyorsa, ritminiz, tonlamanız, vurgunuz ve bağlantılı konuşmanız üzerinde çalışın.

In fact, I’m going to invite you to watch the lesson where we go deep into this topic.

Aslında, sizi bu konuyu derinlemesine incelediğimiz dersi izlemeye davet edeceğim.

In that lesson I talk about the role pronunciation has in connected speech and whether or not accent matters.

Bu derste telaffuzun bağlantılı konuşmadaki rolü ve aksanın önemli olup olmadığı hakkında konuşuyorum.