Speaking English | A Lesson with FRIENDS!

It’s that time of year where we take a  Friends Christmas episode and we do a  

Yılın bu zamanı, bir Friends Noel bölümü çeker ve

full pronunciation analysis of the scene. What are  

sahnenin tam bir telaffuz analizini yaparız.

the characteristics of American English?  Today they're talking about how much to  

Amerikan İngilizcesinin   özellikleri nelerdir? Bugün

tip somebody for the holidays. Here’s  the scene that we’ll study together.

tatil için birine ne kadar bahşiş verileceğinden bahsediyorlar. İşte birlikte inceleyeceğimiz sahne.

Hey.

Hey.

Hey, how much did you guys  tip the super this year?

Hey, bu yıl süpervizöre ne kadar bahşiş verdiniz?

Yeah, we were going to give fifty but if you  guys gave more, we don’t want to look bad.

Evet, elli verecektik ama siz daha fazla verirseniz kötü görünmek istemeyiz.

Oh, actually, this year, we  just made them homemade cookies.

Oh, aslında, bu yıl onlara ev yapımı kurabiyeler yaptık.

And twenty-five it is.

Ve yirmi beş.

You gave them cookies?

Onlara kurabiye mi verdin?

Money is so impersonal. Cookies  says someone really cares.

Para çok kişiliksiz. Çerezler, birisinin gerçekten umursadığını söylüyor.

Alright we’re broke but cookies do say that.

Pekala meteliksiziz ama çerezler bunu söylüyor.

And now let’s do the full analysis.

Ve şimdi tam analizi yapalım.

Be sure to download my Sounds  of American English Cheat Sheet,  

Sounds of American English Hile Sayfamı indirdiğinizden emin olun,

it’s free. It’s an illustrated reference  guide for you for all the American English  

ücretsizdir. Bilmeniz

sounds including the phonetic symbols you need  to know. Link here and in the video description.

gereken fonetik semboller de dahil olmak üzere tüm Amerikan İngilizcesi sesleri için resimli bir başvuru kılavuzudur . Link burada ve video açıklamasında.

Hey.

Hey.

Hey, how much did you guys  tip the super this year?

Hey, bu yıl süpervizöre ne kadar bahşiş verdiniz? Amerikan İngilizcesinde

If you weren’t sure what is a common greeting  in American English, this clip will definitely  

yaygın olarak kullanılan bir selamlamanın ne olduğundan emin değilseniz bu klip

show you that. We have the word ‘hey’  four times in a row at the beginning  

size bunu kesinlikle gösterecektir. Bu sahnenin başında art arda dört kez "hey" kelimesini görüyoruz

of this scene. This is a much common  way to greet a friend than hello or hi.

. Bu, bir arkadaşınızı selamlamanın merhaba veya merhabadan çok daha yaygın bir yoludur.

Hey.

Hey.

Hey. Hey. Hey. So the first one a little bit  longer, hey. Hey, the second one shorter,  

Hey. Hey. Hey. İlki biraz daha uzun, hey. Hey, ikincisi daha kısa,

they both have that up down shape of  stress. Hey, then another one. Hey.

ikisinde de aşağı yukarı stres şekli var . Hey, sonra bir tane daha. Hey.

Hey.

Hey.

So these were all another way of saying hello. Now  this is just sort of, this is less about hello.  

Yani bunların hepsi merhaba demenin başka bir yoluydu. Şimdi bu sadece bir nevi, bu merhabadan çok.

Joey has already said hello, it’s more getting  the attention I’m about to ask you something,  

Joey zaten merhaba dedi, daha çok dikkat çekmek için size bir şey soracağım,

hey. And this one is really short. Hey, how  much, hey, hey, hey, hey, hey, how much.

hey. Ve bu gerçekten kısa. Hey, ne kadar, hey, hey, hey, hey, hey, ne kadar.

Hey, how much--

Hey, ne kadar--

Just very quick and then the pitch  goes up for our question word how.

Sadece çok hızlı ve ardından nasıl soru kelimemizin perdesi yükseliyor.

Hey, how much--

Hey, ne kadar--

Also, the pronunciation of the word hey. We  do say the H in this word, we don’t always say  

Ayrıca, hey kelimesinin telaffuzu. Bu kelimede H'yi söylüyoruz, her zaman

beginning H’s but in this word we do. The H  consonant and the a diphthong hey, hey, hey.

H'lerin başında söylemiyoruz ama bu kelimede söylüyoruz. H ünsüz ve bir difton hey, hey, hey.

Hey.

Hey.

Hey, how much did you guys  tip the super this year?

Hey, bu yıl süpervizöre ne kadar bahşiş verdiniz? Kanal üyeliği aracılığıyla Youtube'daki destekçilerime

I want to pop in to give a huge thanks  to my supporters here on Youtube via the  

kocaman bir teşekkür etmek istiyorum

channel membership. When you join, you  get badges to make your comments pop,  

. Katıldığınızda, yorumlarınızı öne çıkaracak rozetler alırsınız,

you get access to emoji and the  top level also gets free audio  

emojilere erişim elde edersiniz ve ayrıca en üst seviye

lessons every month. Thank you so much for  your support. Click join to learn more.

her ay ücretsiz sesli dersler alır. Desteğiniz için çok teşekkür ederim . Daha fazla bilgi edinmek için katıl'ı tıklayın.

Hey, how much did you guys  tip the super this year?

Hey, bu yıl süpervizöre ne kadar bahşiş verdiniz?

How much did you guys. So, we have  a couple stressed syllables here.

Beyler ne kadar yaptınız Yani burada birkaç vurgulu hecemiz var.

How, up down, how much did you guys.

Nasıl, aşağı yukarı, ne kadar yaptınız çocuklar.

Hey, how much did you guys--

Hey, beyler

tip the super this year?

bu sene ne kadar bahşiş verdiniz?

How much did you guys tip the super. Then  we have two more stressed syllables here as we  

Süpere ne kadar bahşiş verdiniz? Sonra aşağıya doğru inerken burada iki vurgulu hece daha var

go down. Tip the, and for that shape of  stress, pitch just goes up a little bit,  

. Vuruşun bu şekli için , perde biraz yükselir,

just a little curve, tip the, and it’s a  little longer than the other syllables.  

sadece küçük bir eğri, uç ve diğer hecelerden biraz daha uzundur.

Tip the super. Su, first syllable stress,  that’s the one with the slight up down shape.

Süper bahşiş ver. Su, ilk hece vurgusu, hafif yukarı-aşağı şekle sahip olandır.

Hey, how much did you guys  tip the super this year?

Hey, bu yıl süpervizöre ne kadar bahşiş verdiniz?

This year. And then he makes his intonation go up at  the end. Now, let’s look at the words that aren’t  

Bu yıl. Ve sonunda tonlamasını yükseltir . Şimdi vurgulu olmayan kelimelere bakalım

stressed. We have how, stressed. Now, usually when  we’re asking a question, the question word how,  

. Nasıl, vurguladık. Şimdi, genellikle bir soru sorduğumuzda nasıl,

what, when, where, why is stressed. If we’re  making a statement with the question word, then  

ne, ne zaman, nerede, neden soru kelimeleri vurgulanır. Soru kelimesiyle bir ifade yapıyorsak, bu durumda

it’s not stressed. For example, “I don’t know how  much it cost.” I don’t know how, how, how. There,  

vurgulu değildir. Örneğin, "Ne kadara mal olduğunu bilmiyorum." Nasıl, nasıl, nasıl bilmiyorum. İşte,

it’s unstressed but if I’m saying how much does  it cost, asking a question then it is stressed.

vurgusuz ama ne kadara mal oluyor diyorsam, bir soru soruyorsam, o zaman vurguludur.

Hey, how much did you guys--

Hey, sizler ne kadar--

So, we gave that length on how and then much,  did, you, guys. Those three words all said more  

Bu uzunluğu nasıl ve sonra ne kadar verdiniz, siz çocuklar. Bu üç kelimenin hepsi daha

quickly and really linking together smoothly, not  much time is given to those less important words.

çabuk söylendi ve gerçekten sorunsuz bir şekilde birbirine bağlandı, bu daha az önemli kelimelere fazla zaman ayrılmıyor.

Hey, how much did you guys--

Hey, sizler ne kadar--

And we’re also coming down in pitch. So, we  started higher with hey or sorry with how. How much did  

Ve biz de sahaya iniyoruz. Böylece hey veya pardon nasıl ile daha yükseğe başladık. Siz ne kadar

you guys, and then all of that pitch is starting  to fall down a little bit. That’s the general  

kazandınız ve sonra tüm bu adım biraz düşmeye başlıyor. Bu,

trend of sentences in American English, they start  higher in pitch and then they head down. And then  

Amerikan İngilizcesindeki cümlelerin genel eğilimidir, perdede yüksekten başlar ve sonra alçalır. Ve sonra,

we have little lifts and bumps up as we go for  stressed syllables like tip and su in super.

super'deki tip ve su gibi vurgulu hecelere giderken küçük yükselmeler ve tümsekler olur.

Hey, how much did you guys  tip the super this year?

Hey, bu yıl süpervizöre ne kadar bahşiş verdiniz?

So now that you know, you don’t need to  put much effort, time and energy into much,  

Artık bildiğinize göre, çok fazla çaba,   zaman ve enerji harcamanıza gerek yok,

did, you, guys. Now that you know that,  hopefully, it will make it easier for you  

siz çocuklar. Artık bunu bildiğinize göre, umarız

to simplify and imitate this phrase. How  much did you guys. How much did you guys.

bu ifadeyi basitleştirmeniz ve taklit etmeniz sizin için daha kolay olacaktır. Siz ne kadar kazandınız? Beyler ne kadar yaptınız

Hey, how much did you guys--

Hey, siz ne kadar--

Now, he’s linking the words ‘did you’ in one of  the ways we can do this did you. So, the d and the  

Şimdi, bunu yapabileceğimiz yollardan biri olan "yaptınız mı" kelimelerini birbirine bağlıyor . Yani, d ve

y are combining to make a j sound, jj, jj which we  write in the phonetic alphabet with these symbols.

y, bu sembollerle fonetik alfabede yazdığımız j sesini, jj, jj'yi oluşturmak için birleşiyor .

Did you

Siz

So it’s not did you but we simplify  that did you, did you, did you

öyle değil mi ama basitleştirelim bunu siz yaptınız mı, yaptınız mı,

did you guys--

yaptınız mı çocuklar--

tip the super this year?

bu yıl süper bahşiş verdiniz mi?

Tip the super this year?  [flap]. So smoothly connected,  

Bu yıl süper bahşiş? [kapak]. O kadar düzgün bir şekilde bağlantılı ki,   kelimeler

we don’t have any gaps or breaks between  words. Everything flows together smoothly.

arasında herhangi bir boşluk veya kopukluk yok . Her şey sorunsuz bir şekilde birlikte akar.

Tip the super this year?

Bu yıl süper bahşiş?

We have the word ‘the’. Starts with a voiced  th. The, the, the. We have the word ‘this’,  

Bizde "the" kelimesi var. Sesli bir th ile başlar . The the the. Elimizde "bu" kelimesi,

starts with the voiced th. Th, th, this.  Now, when we have an unstressed word,  

th sesiyle başlar. Bu, bu, bu. Şimdi, vurgusuz bir kelimemiz olduğunda,

these are both unstressed and it begins with  a voiced th. One thing that Americans tend  

bunların ikisi de vurgusuzdur ve sesli bir th ile başlar. Amerikalıların yapma eğiliminde olduğu bir şey,

to do is not bring the tongue tip through so  this is a shortcut. The, the, the, the . Instead,  

dil ucunu dışarı çıkarmamaktır, dolayısıyla bu bir kısayoldur. . Bunun yerine

the tongue touches the backs of the teeth rather  than coming all the way through the teeth. The,  

dil, dişlerin arasından geçmek yerine dişlerin arkalarına dokunur. The,

the, the, this, this, this. It helps to say those  words more quickly. Also the word ‘year’. I just  

the, the, this, this, this. Bu kelimeleri daha hızlı söylemek yardımcı olur. Ayrıca 'yıl' kelimesi. Sadece

want to point out if you look it up in IPA, it  will say Y consonant, ih as in sit vowel schwa  

belirtmek isterim ki, IPA'da bakarsanız Y ünsüz, ih, sit sesli harf schwa

and the r consonant. Now, schwa R, this  ending changes the ih vowel into something  

ve r ünsüz yazacaktır. Şimdi, schwa R, bu bitiş ih sesli harfini

more like an ee vowel. So it’s not  ye, year, but ye ye ye, year, year.

ee sesli harfine daha çok benzeyen bir şeye dönüştürür. Yani bu siz yıl değil, siz siz siz, yıl, yıl.

super this year?

bu sene süper

The word ‘super’ is short here for  superintendent and that’s the person  

"Süper" kelimesi burada müfettişin kısaltmasıdır ve bu,

who lives at the building and is  in charge of the building. Takes  

binada yaşayan ve binadan sorumlu olan kişidir. Dairenizle ilgili

care of maintenance if you have an issue  with your apartment, you call the super.

bir sorununuz varsa bakımla ilgilenir , amirliği ararsınız.

super this year?

bu sene süper

Yeah, we were going to give fifty but if you  guys gave more, we don’t want to look bad.

Evet, elli verecektik ama siz daha fazla verirseniz kötü görünmek istemeyiz.

So now, Chandler comes in with a fairly long  thought group. What is a thought group? That  

Şimdi, Chandler oldukça uzun bir düşünce grubuyla geliyor. Düşünce grubu nedir? Bu   konuşmada kesinti

is a chunk of words that does not have  a break in speech. So if he would pause,  

olmayan bir kelime öbeğidir . Yani duraklarsa,

that would break it up into more  than one thought group but there  

bu onu birden fazla düşünce grubuna ayırır, ancak

are no pauses. He links everything together,  therefore it makes this one thought group.

duraklama yoktur. Her şeyi birbirine bağlar, bu nedenle bu tek düşünce grubunu oluşturur.

Yeah, we were going to give fifty but if you  guys gave more, we don’t want to look bad.

Evet, elli verecektik ama siz daha fazla verirseniz kötü görünmek istemeyiz.

Yeah, we were going to give fifty. So we have  some stress here, yeah, we were going to give  

Evet, elli verecektik. Yani burada biraz stresimiz var, evet,

fifty. And then we have some stress on the  dollar amount, let’s just start with that.

elli verecektik. Ve sonra dolar miktarı üzerinde biraz stresimiz var , hadi bununla başlayalım.

Yeah, we were going to give fifty--

Evet, elli verecektik--

So, just like up here we did did you, did you  do to make those two words link together a  

Yani, tıpkı burada size yaptığımız gibi, bu iki kelimeyi biraz daha sorunsuz bir şekilde birbirine bağlamak için yaptınız mı?

little bit more smoothly. We take going to  and we make that gonna and you’ve probably  

Gidiyoruz ve bunu yapıyoruz ve muhtemelen

noticed that. That’s extremely common in spoken  English and it doesn’t even have to be casual  

bunu fark etmişsinizdir. Bu, konuşma İngilizcesinde son derece yaygındır ve sıradan bir konuşma olması bile gerekmez

conversation. You will hear that reduction gonna  in speeches, in you know, the business boardroom,  

. Bu azalmanın konuşmalarda olacağını duyacaksınız , bilirsiniz, iş toplantı odasında,

it’s just that common. Now, you don’t want to  write it, but saying it, it happens all the time.

bu çok yaygın. Şimdi, onu yazmak istemiyorsunuz ama söyleyince bu her zaman oluyor.

Yeah, we were going to give--

Evet, verecektik--

We were going to becomes we were gonna, we  were gonna, we were gonna. So, we and were  

Yapacaktık, yapacaktık, yapacaktık, yapacaktık. Yani biz ve biz

both said pretty quickly too. We and then were,  I think we can get by thinking of this as just  

ikimiz de oldukça hızlı bir şekilde söylendi. Biz ve sonra öyleydik, sanırım bunu sadece schwa R olarak düşünerek elde edebiliriz

schwa R, were, were, were. So fast. Were gonna,  were gonna, were gonna, were gonna, were gonna.  

, öyleydik, öyleydik. Çok hızlı. Yapacağız, yapacağız, yapacağız, yapacağız, yapacağız.

English is full of this contrast of stressed  longer syllables with and up down shape versus  

İngilizce, vurgulu uzun heceler ve yukarı aşağı şekil ile

unstressed very short syllables, were, were,  were gonna, were gonna, were gonna, were gonna.

vurgusuz çok kısa heceler, were, wer, were, will, have, was won'un bu karşıtlığıyla doludur.

Yeah, we were going to give--

Evet, verecektik--

Fifty.

Elli.

Let’s just write out the word fifty so that we  can study the word itself. So, we have give,  

Elli kelimesini yazalım, böylece kelimenin kendisini inceleyebiliriz. Yani,

ending in a V, then we have fifty beginning with  and F, So, in this particular link, when we have  

bir V ile biteni verdik, ardından ve F ile başlayan elliye sahibiz, Yani bu özel bağlantıda, eşleştirilmiş

an ending consonant and a beginning consonant  that are paired. So F and V go together because  

bir bitiş ünsüzümüz ve bir başlangıç ​​ünsüzümüz olduğunda . Böylece F ve V birlikte gider çünkü

they take the same mouth position. V, F, V, F. I  alternate between V and F, the only thing I change  

aynı ağız pozisyonunu alırlar. V, F, V, F. V ve F arasında gidip geliyorum, değiştirdiğim tek şey

is engaging my vocal cords V for that extra voiced  sound versus not F, that’s unvoiced, that’s the F.  

ses tellerimi V'yi fazladan sesli bir ses için devreye sokmak, F değil, bu sessizdir, bu F'dir.

So when we have an ending voiced consonant linking  into a beginning unvoiced consonant that is its  

Yani bitiş sesli bir ünsüzümüz olduğunda çifti olan sessiz bir başlangıç ​​ünsüzüne bağlayarak

pair, we drop the ending consonant usually give  fifty. So you don’t have to worry about making a V,  

, bitiş ünsüzünü genellikle elli veririz. Yani bir V yapma konusunda endişelenmenize gerek yok,

just link g into fifty smoothly and it’ll  sound perfect. Give fifty, give fifty, give fifty.

g'yi elliye düzgün bir şekilde bağlayın ve kulağa mükemmel gelsin. Elli ver, elli ver, elli ver.

to give fifty--

elli vermek--

Fifty. So I’m not hearing tt, a true t, fifty.  But it’s more like a soft D. Fifty, fifty, fifty.

Elli. Yani tt duymuyorum, gerçek bir t, elli. Ama daha çok yumuşak bir D gibi. Elli, elli, elli.

Fifty.

Elli.

Fifty. So not tt, a sharp true t release.

Elli. Yani tt değil, keskin bir gerçek t sürümü.

Fifty.

Elli.

But if you guys gave more--

Ama siz daha fazlasını verdiyseniz--

Alright, let’s look at the rest of the  sentence now. The rest of that thought  

Tamam, şimdi cümlenin geri kalanına bakalım . Bu düşünce grubunun geri kalanı

group and pull out our stressed longer syllables.

ve vurgulu uzun hecelerimizi çıkarın.

But if you guys gave more--

Ama daha fazlasını verirseniz--

But if you guys gave more. I’m feeling  that on you but and if said so quickly. But  

Ama daha fazlasını verirseniz. Bunu sana hissediyorum ama ve çok çabuk söylenirse. Ama

if you, but if you, but if you. Do you feel  how you is a little bit longer. But if you.

eğer sen, ama eğer, ama eğer sen. Biraz daha uzun olduğunuzu hissediyor musunuz? Ama eğer sen.

But if you--

Ama siz--

guys gave more--

daha fazlasını verdiyseniz--

But if you guys gave more, gave more, gave more,  

Ama daha fazlasını verdiyseniz, daha fazlasını verdiyseniz,   daha

gave more. We can feel that intonation  change, it’s got that up down shape.

fazlasını verdiyseniz. Tonlamanın değiştiğini hissedebiliyoruz, aşağı yukarı bir şekle sahip.

But if you guys gave more--

Ama siz daha fazlasını verirseniz--

We don’t want to look bad, we. We don’t want to  look bad. Alright, so but if these two words link  

Kötü görünmek istemiyoruz, biz. Kötü görünmek istemiyoruz. Pekala, peki ama bu iki kelime

together with a flap t, why? We make a t a flap t  if it comes between two vowel or diphthong sounds,  

bir flap t ile birbirine bağlıysa, neden? İki ünlü veya iki sesli harf arasında geliyorsa t bir t yaparız,

here it comes between the uh vowel and the e  vowel, so rather than t, making that a true t,  

burada uh sesli harf ile e  ünlü arasına gelir , bu nedenle t yerine, bunu gerçek bir t yapmak,

it’s just a flap of the tongue which sounds like  the American D between vowels, but if [flap], but  

bu sadece Amerikan sesine benzeyen bir dil çırpışıdır D ünlüler arasında, ama eğer [kapak], ama

if, but if, but if, but if, but if, but if,  but if you, but if you, but if you. Now,  

eğer, ama eğer, ama eğer, ama eğer, ama eğer, ama eğer,  ama eğer sen, ama eğer sen, ama eğer sen. Şimdi,

we have an F linking into the word you, it’s  going to sound sort of like the word few  

siz kelimesine bağlanan bir F'ye sahibiz,

because of how we link things  together and that’s okay we want that,  

şeyleri birbirine nasıl bağladığımızdan dolayı kulağa birkaç kelime gibi gelecek ve sorun değil, bunu istiyoruz,

we want that smoothness. But  if you, but if you, but if you.

bu pürüzsüzlüğü istiyoruz. Ama eğer sen, ama eğer, ama eğer sen.

But if you--

Ama siz--

guys gave more--

çocuklar daha fazlasını verdiyseniz--

But if you guys gave more. Guys gave, guys  gave, guys gave. They’re a little bit flatter  

Ama siz daha fazlasını verdiyseniz. Erkekler verdi, adamlar verdi, adamlar verdi. Biraz daha yassılar

because they’re feeling unstressed here.  The more important word is more. He wants  

çünkü burada kendilerini stresten uzak hissediyorlar. Daha önemli kelime daha fazladır.

to compare so more has that stress not guys gave.

Erkeklerin vermediği stresi daha fazla karşılaştırmak istiyor.

But if you guys gave more--

Ama siz daha fazlasını verirseniz--

We don’t want to look bad. We don’t  want to. Alright, so just like gonna  

Kötü görünmek istemeyiz. istemiyoruz. Pekala, aynı

was for going to, wanna is what  we say for want to, wanna, wanna,  

gitmek için olduğu gibi, istemek , istemek, istemek,   istemek için dediğimiz şeydir

wanna. And that’s ending in the schwa. Gonna,  wanna, gotta, all of those are ending in an  

. Ve bu schwa'da bitiyor. Gonna, want,got, bunların hepsi

unstressed schwa sound so it’s not wanna ah  but it’s uh, uh, wanna, wanna, uh, uh , uh.

vurgusuz bir schwa sesiyle bitiyor, yani want değil ah ama uh, uh, want, want, uh, uh , uh.

We don’t want to--

Biz istemiyoruz--

Now let’s look at our n  apostrophe t here in don’t.  

Şimdi don't içindeki n  kesme işaretimize bakalım.

We’re probably not going to hear a tt, a true t.

Muhtemelen bir t, gerçek bir t duymayacağız.

We don’t want to--

Biz istemiyoruz--

Don’t want to, don’t want to, totally  dropped. So we have a couple different  

İstemiyorum, istemiyorum, tamamen düştü. Yani

pronunciations for n apostrophe t. One of  them is no t and that’s what he’s doing.  

n kesme işareti t için birkaç farklı   telaffuzumuz var. Biri değil ve yaptığı da bu.

The N links right into the w. don’t wanna,  don’t wanna, don’t wanna, don’t wanna.

N, doğrudan w'ye bağlanır. istemiyorum, istemiyorum, istemiyorum, istemiyorum.

We don’t want to--

look bad.

Look bad, look bad. So clearly, two different  pitches there. Look is higher, look bad.

Kötü görünmek istemiyoruz.

Kötü görün, kötü görün. Açıkça görülüyor ki iki farklı saha var. Bak daha yüksek, kötü bak.

look bad.

kötü görünüyor.

The oo there is not ooh but it’s uh  like in push. Look, look, look bad

oo orada ooh değil ama uh itme gibi. Bak, bak, kötü görün

look bad.

kötü görün.

And the d, we make this with our vocal cords, we  don’t du, do a stop and a release. We just bad,  

Ve d, bunu ses tellerimizle yapıyoruz, du, dur ve bırakmıyoruz. Biz sadece,

make this subtle sound in the vocal cords with the  tongue in position for the d. Bad, bad, look bad

bu ince sesi ses tellerinde dil d konumunda olacak şekilde yapıyoruz. Kötü, kötü, kötü görün

look bad.

kötü görün.

The K, this is a stop consonant which  means there’s a stop and a release. We  

K, bu bir durma ünsüzüdür, yani bir durma ve bir bırakma vardır. Ardından başka bir ünsüz geldiğinde

often drop the release when it’s followed by  another consonant and that’s what he does,  

genellikle yayını bırakırız ve o bunu yapar,

he doesn’t say look bad, look, kk, kk, kk. He  doesn’t release that, it’s just look bad, look,  

kötü görün, bak, kk, kk, kk demez. Bunu serbest bırakmıyor, sadece kötü görünüyor, bak,

little stop of air and ten right  into the word bad. Look bad.

küçük bir duraklama ve kötü kelimesinin tam on tanesi. Kötü görünüyor.

look bad.

kötü görünüyor.

Oh, actually, this year, we  just made them homemade cookies.

Oh, aslında, bu yıl onlara ev yapımı kurabiyeler yaptık.

Oh, oh. Very quick kind of quiet oh, oh.  Still a little bit of an up down shape, oh.

Ah, ah. Çok hızlı bir tür sessizlik oh, oh. Hala biraz yukarı aşağı bir şekil, oh.

Oh,

Oh,

Oh, actually, this year, we  just made them homemade cookies.

Oh, aslında, bu yıl onlara ev yapımı kurabiyeler yaptık.

Actually this year. So stress on ah,  actually and then more stress on this,  

Aslında bu yıl. Yani aslında ah  üzerinde stres ve ardından bu yıl   buna daha fazla stres

this year. So in other years maybe they have given  him cash but not this year. Actually this year.

. Yani diğer yıllarda belki ona nakit verdiler ama bu yıl vermediler. Aslında bu yıl.

actually, this year--

Aslında, bu yıl

we just made them homemade cookies.

onlara ev yapımı kurabiyeler yaptık.

We just made them homemade cookies. Then we have  some more stress, we just made them homemade  

Onlara ev yapımı kurabiye yaptık. Sonra biraz daha strese gireriz, onlara ev yapımı

cookies. So that’s a nice pattern.  Stressed, unstressed, [flap].

kurabiyeler yaparız. Yani bu güzel bir model. Stresli, stressiz, [kanat].

we just made them homemade cookies.

onlara ev yapımı kurabiye yaptık.

Now we have some reductions here, some  sounds changing, let’s look at that.

Şimdi burada bazı azalmalar var, bazı sesler değişiyor, buna bakalım.

Oh, actually, this year, we  just made them homemade cookies.

Oh, aslında, bu yıl onlara ev yapımı kurabiyeler yaptık.

The word actually. This can be four syllables,  actually, but most people will say three. That’s  

Söz aslında. Bu aslında dört hece olabilir , ancak çoğu insan üç hece diyecektir.

what she has done, actually. So that’s a vowel  in our stressed syllable ah. I’ll go ahead and  

Aslında   yaptığı buydu. Yani bu, vurgulu ah hecemizde bir sesli harftir. Devam edip

write out the full pronunciation in IPA.  Æk, that’s this right here is the mark for  

tam telaffuzu IPA'da yazacağım. Æk, işte bu,

a stressed syllable. So the first syllable  is stressed Æk ʃəli, actually, actually.

vurgulu bir hecenin işaretidir. Yani ilk hece aslında Æk ʃəli olarak vurgulanır.

Actually, --

Aslında, --

this year—

bu yıl—

Then, this year. Now I’ve noticed  with this particular combination,  

Sonra, bu yıl. Şimdi, bu özel kombinasyonla,

s going into a y sound that sometimes  it sounds lika an sh. This year,  

bazen bir sh gibi ses çıkaran bir y sesine girdiğini fark ettim. Bu yıl,

this year. And I feel like I’m  hearing that a little bit from her.

bu yıl. Ve bunu biraz ondan duymuş gibiyim.

this year—

bu yıl—

This year

Bu yıl Bu

So don’t stress it, don’t make it  really heavy but just a light sh  

yüzden strese girmeyin, gerçekten ağırlaştırmayın, ancak bağlantı için orada sadece hafif bir tık

sounds there to link. This  year, this year, this year.

sesi duyulur. Bu yıl, bu yıl, bu yıl.

this year—

bu yıl

we just made him homemade cookies.

ona ev yapımı kurabiyeler yaptık.

So let’s listen to the rest of the sentence again.

Öyleyse cümlenin geri kalanını tekrar dinleyelim.

this year we just made him homemade cookies.

bu yıl ona ev yapımı kurabiyeler yaptık.

You know now that I’m listening a little  bit more closely to just this section,  

Artık sadece bu bölümü biraz daha yakından dinlediğime göre,

I don’t really feel stress on made. I think  it’s we, home, cook. Let’s listen to that again.

gerçekten yapılan bir stres hissetmiyorum. Bence biz, evdeyiz, yemek yapıyoruz. Bunu tekrar dinleyelim.

year we just made him homemade cookies.

yıl ona ev yapımı kurabiyeler yaptık.

We just made him homemade cookies. So just  made him. These three words are flatter,  

Ona ev yapımı kurabiye yaptık. Bu yüzden onu yeni yaptım. Bu üç kelime daha yalındır,

said more quickly and we do have some reductions  in there. Just. We drop that t, it’s really  

daha hızlı söylenir ve orada bazı kısaltmalar  yaparız . Sadece. t'yi bırakıyoruz,

common when you have a consonant cluster with  t like s-t, c-t. It’s then followed by another  

s-t, c-t gibi t'li bir ünsüz kümeniz olduğunda bu gerçekten ortaktır. Ardından,

consonant to drop that t. So rather than just  made, it’s just made, just made, just made.  

o t'yi düşürmek için başka bir ünsüz gelir. Yani, sadece yapılmak yerine, sadece yapıldı, yapıldı, yapıldı.

Him, it’s also common in the words him, her,  his, he for example to drop the h. We make that  

Him, he, her, his, he kelimelerinde h harfini düşürmek de yaygındır. Bunu

a reduction and we just link ih as in sit M into  the sound before so it’s the d here so the d flaps  

bir indirgeme yaparız ve ih'yi sit M'deki gibi daha önce sese bağlarız, yani buradaki d'dir, yani d flepleri

into that made them, made them, made them, just  made them, just made them, just made them. So we  

bu onları yaptı, yaptı, yaptı, yaptı, yaptı, yaptı, yaptı. Böylece

make those three words more quickly. I know this  sounds confusing, why are we dropping these sounds.  

bu üç kelimeyi daha hızlı yapıyoruz. Bunun kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum. Bu sesleri neden çıkarıyoruz?

We do it to meet the overall goal of smoothness  and connection between words in American English.  

Bunu, Amerikan İngilizcesindeki sözcükler arasındaki akıcılık ve bağlantı genel hedefine ulaşmak için yapıyoruz.

And, if this feels like a lot, I do want you  to know that there are rules for this. The t  

Ve bu çok gibi geliyorsa, bunun için kurallar olduğunu bilmenizi isterim. t

between consonants, that’s a rule. That happens  regularly. Dropping the h in this function word,  

ünsüzler arasında, bu bir kuraldır. Bu düzenli olarak gerçekleşir. Bu işlev kelimesindeki h'yi bırakmak

that’s a rule. That happens regularly. These are  all rules that you can know, study and learn so that it  

bu bir kuraldır. Bu düzenli olarak olur. Bunların tümü, rastgele hissetmemek için bilebileceğiniz, çalışabileceğiniz ve öğrenebileceğiniz kurallardır

doesn’t feel random. You start to get a sense for  how Americans link and smooth out their speech.

. Amerikalıların nasıl bağlantı kurduğunu ve konuşmalarını nasıl yumuşattığını anlamaya başlıyorsunuz.

we just made him homemade cookies.

ona ev yapımı kurabiye yaptık.

We just made him homemade cookies. Homemade  cookies. So two more stressed syllables. Homemade,  

Ona ev yapımı kurabiye yaptık. Ev yapımı kurabiyeler. Yani iki vurgulu hece daha. Ev yapımı,

this is a compound word but notice, we have an  m followed by an m. We link those with on single  

bu bileşik bir kelime ama dikkat edin, bir m'den sonra bir m var. Bunları tek

m sound. Homemade. Now, we have an ending  d consonant, just like on the last slide,  

m sesle ilişkilendiririz. Ev yapımı. Şimdi, tıpkı son slayttaki gibi bir bitiş d ünsüzümüz var,

we don’t release that. It’s not made cookies  but made, tongue in position for the D vocal  

onu serbest bırakmıyoruz. Kurabiye yapımı değil, yapımı, dili D ses

cords vibrate but no escape of air at the end. We  go right from that d sound into the k sound, the  

tellerinin bulunduğu konumda titreşir ancak sonunda hava çıkışı olmaz. Bu d sesinden doğrudan k sesine geçiyoruz,

first sound of cookies here again, oo doesn’t make  ooh, it makes uh like in push k cookies, cookies.

burada yine   kurabiyelerin ilk sesi, oo ooh yapmaz, uh yapar, push k cookie'lerdeki gibi, cookie'ler.

homemade cookies.

ev yapımı kurabiyeler.

And twenty-five it is. I’m just going to write  out twenty-five so we can study that a little bit.

Ve yirmi beş. Bunu biraz çalışabilmemiz için yirmi beşi yazacağım.

And twenty-five it is.

Ve yirmi beş.

And twenty-five it is. So the most  stressed syllable there is the dollar  

Ve yirmi beş. Yani en vurgulu hece dolar

amount. Twe, and twe. So the and reduction, we  dropped the d and we just link that in on the way  

miktarıdır. twe ve twe. Yani ve indirgeme, d'yi bıraktık ve bunu yolda

up to our peak of stress and twenty-five it is.  Twenty-five. There are two t’s in the word twenty  

stresimizin zirvesine ve yirmi beşe bağladık. Yirmi beş. Yirmi kelimesinde iki t vardır

but that second t is pretty much never pronounced.  It’s dropped so this is another rule. After an n,  

ancak bu ikinci t hemen hemen hiç telaffuz edilmez. Düştü, yani bu başka bir kural. Bir n'den sonra

we sometimes drop the t. It sometimes happens  almost all the time in the word twenty.

bazen t'yi düşürürüz. Bazen yirmi kelimesinde neredeyse her zaman olur.

And twenty-five it is.

Ve yirmi beş.

Twenty-five. And twenty-five it is. Now let’s  look at it and is. That is not pronounced it is  

Yirmi beş. Ve yirmi beş. Şimdi buna bakalım ve öyle. Bu, olduğu şeklinde telaffuz edilmez

but rather it is, it is, it is. Linking together  with the flap T which is like d between vowels  

daha ziyade öyledir, öyledir. Amerikan İngilizcesinde sesli harfler arasında d gibi olan T eki ile birbirine bağlanma

in American English. It is, it is, it is [flap].  That flap t helps to smooth things out. That is  

. Bu, bu, bu [flap]. Bu flep, işleri yumuşatmaya yardımcı olur. Bu

smoother than a true t. It is, it is, it is, it  is, it is, it is, it is. We like that smoothness.

gerçek bir t'den daha yumuşaktır. öyle, öyle, öyle, öyle, öyle, öyle, öyle. Bu yumuşaklığı seviyoruz. bu

it is.

.

You gave him cookies?

Ona kurabiye mi verdin?

Okay, now Joey asks a question,  what are his stressed words here?

Tamam, şimdi Joey bir soru soruyor, burada vurguladığı kelimeler neler?

You gave him cookies?

Ona kurabiye mi verdin?

You gave him. [flap]. Do you hear the pitch  change? It goes up. You gave them and comes  

Sen verdin. [kapak]. Perdenin değiştiğini duyuyor musunuz ? Yukarı çıkıyor. Onları verdin ve

back down. That means gave is a stressed  syllable, it is a little bit longer. Again,  

geri geldin. Bu, "ver"in vurgulu bir hece olduğu, biraz daha uzun olduğu anlamına gelir. Yine,

we have no h in him, the v is linking right  into the ih vowel. You gave him, you gave him.

onda h yok, v doğrudan ih ünlüsüne bağlanıyor. Onu verdin, onu verdin. Ona kurabiye

You gave him--

mi verdin

cookies?

?

Cookies? Now we have stress here as as well.  You can see his head nods a little bit. We  

Kurabiye? Şimdi burada da stresimiz var. Başını hafifçe salladığını görebilirsiniz. Kurabiyelerin

have extra energy, extra stress in the k sound  of cookies, kk, kk, cookies. But the stress is  

k sesinde , kk, kk, kurabiyelerde ekstra enerjimiz, ekstra stresimiz var. Ancak stres

a little bit different rather than having this  up down shape, it has a down up shape. Cookies?  

bu yukarı şeklinden biraz farklıdır, aşağı yukarı şeklindedir. Kurabiye?

So this is less common but it is  another shape of stress. Basically,  

Yani bu daha az yaygındır ancak stresin başka bir şeklidir. Temel olarak,

anytime we’re changing direction uh or uh. That is  stress. So first syllable stress but were heading  

yön değiştirdiğimiz zaman uh veya uh. Bu strestir. Yani ilk hece vurgusu, ancak

up because it’s a yes no question and yes no  question tend ot head up in intonation. This  

yukarı doğru gidiyordu çünkü bu bir evet hayır sorusu ve evet hayır sorusu tonlamada baş yukarı olma eğiliminde değil. Bu

is different from statements that tend to head  down. So rather than cookies, he says cookies?

baş aşağı olma eğiliminde olan ifadelerden farklıdır . Yani kurabiye yerine kurabiye mi diyor?

cookies?

kurabiye?

Money is so impersonal.

Para çok kişiliksiz.

Monica has an argument for why they gave  them cookies. What is her stress here?

Monica'nın onlara neden kurabiye verdiklerine dair bir tartışması vardır . Buradaki stresi nedir?

Money is so impersonal.

Para çok kişiliksiz.

Money, money. Definitely we feel  that pitch change. Money is so,  

Para para. Perde değişimini kesinlikle hissediyoruz. Para öyle,

she goes up again. So impersonal. So  we have three stressed words. Money,  

tekrar yükseliyor. Çok kişiliksiz. Yani üç vurgulu kelimemiz var. Para,

so and impersonal. But I want to point  out, in all of our stressed words,  

çok ve kişiliksiz. Ancak belirtmek isterim ki vurgulu kelimelerimizin tamamında

only one syllable is stressed. So the unstressed  syllable of money is not longer. Does not have  

sadece bir hece vurguludur. Yani paranın vurgusuz hecesi artık değildir.

an up down shape of stress. And impersonal.  The other three syllables of impersonal are  

Yukarı aşağı stres şekli yoktur. Ve kişiliksiz. Kişisel olmayanın diğer üç hecesi

not stressed. They’re just like an unstressed  word. Sonal, sonal. So it’s not impersonal, that would be  

vurgulanmamıştır. Tıpkı vurgulanmamış bir kelime gibidirler. Son, son. Yani kişisel değil, bu

all syllables but ust one stressed syllable.  Impersonal [flap]. Impersonal, impersonal.

tüm heceler olur, ancak bir vurgulu hece olur. Kişisel olmayan [kapak]. Kişisel olmayan, kişisel olmayan.

Money is so impersonal.

Para çok kişiliksiz.

In these two unstressed syllables, you can just  really think of dropping the vowel, they’re both  

Bu iki vurgusuz hecede, gerçekten sesli harfi düşürmeyi düşünebilirsiniz, ikisi de

the schwa and the schwa gets absorbed by n. It  gets absorbed by L. So, sonal, sonal, sonal. Now  

schwa'dır ve schwa n tarafından emilir. L tarafından emilir. Yani, sonal, sonal, sonal. Şimdi

this is a dark L, that means we make it at the  back of the tongue and not at the front. Words  

bu koyu renkli bir L'dir, bu da onu dilin önünde değil arkasında yaptığımız anlamına gelir.

that end in a dark or that end in an L, that is a  dark L. So, if you’re unfamiliar with the dark L,  

Karanlıkla biten veya L ile biten kelimeler, yani koyu L'dir. Bu nedenle, koyu L'ye aşina değilseniz,

check out my video on the L consonant and the  dark L so you can get a feel for how to make  

L ünsüz ve koyu L ile ilgili videoma göz atın, böylece bir fikir edinebilirsiniz. nasıl yapılır?

that. It’s not le, le, le at the front of the  mouth but uhl, uhl, uhl at the back of the mouth.

Ağzın önünde le, le, le değil, ağzın arkasında uhl, uhl, uhl şeklindedir.

is so impersonal.

çok kişiliksiz.

Let’s look at our linking, Is,  that is the ih as in sit Z,  

Bağlantımıza bakalım, Is, bu ih, sit Z'deki gibidir,

the word so S consonant o diphthong.  Is so, that’s not how we do it.

kelime yani S ünsüz veya difton. Öyle mi , biz böyle yapmıyoruz.

is so impersonal.

çok kişiliksiz.

Remember when we had an ending v and a beginning  f? That's what happening here. Z and S, these take  

Bir bitiş v'miz ve bir f başlangıcımız olduğu zamanı hatırlıyor musunuz ? Burada olan da bu. Z ve S, bunlar

the same mouth position. Zz, ss, zz, ss. The  only thing that’s different is z is voiced and  

aynı ağız pozisyonunu alır. Zz, ss, zz, ss. Farklı olan tek şey, z'nin sesli ve

s is unvoiced so, the rule there is unvoiced is  stronger, it wins, it’s beginning a stressed word,  

s'nin sessiz olmasıdır, bu nedenle, sessiz olanın kuralı daha güçlüdür, kazanır, vurgulu bir kelimeyle başlıyor,

we drop the z. is so, is so. So just the ih  vowel into the s but make sure you link it.  

z'yi bırakıyoruz. öyledir, öyledir. Yani sadece ih sesli harfini s'ye ekleyin, ancak bağlantı kurduğunuzdan emin olun. Öyle

Is so, is so, is so. Not is so but a little  easier, a little more relaxed. Is so, is so

mi, öyle mi, öyle mi? Öyle değil ama biraz daha kolay, biraz daha rahat. Öyle mi, öyle mi

is so--

çok--

is so impersonal.

çok kişiliksiz.

Cookies says someone really cares.

Cookies birisinin gerçekten umursadığını söylüyor.

Cookies says, cookies says someone really cares.  So we have stress on cookies. Coo, cookies says.

Çerezler diyor, çerezler birinin gerçekten umursadığını söylüyor. Bu yüzden çerezler üzerinde stresimiz var. Coo, kurabiyeler diyor.

Cookies says someone really cares.

Cookies birisinin gerçekten umursadığını söylüyor.

Then we have a llittle stress on  some, but rather than someone,  

O zaman bazıları üzerinde biraz stres yaşarız , ancak birisi yerine

it’s someone really cares. And we end with  the most stressed out of those three there.  

birisi gerçekten umursar. Ve oradaki üç kişiden en stresli olanla bitiriyoruz. Yukarı

Up down shape. So we have stress going down  up, stress going down up and then cares,  

aşağı şekil. Yani stres aşağı yukarı çıkıyor , stres azalıyor ve ardından

our most stressed word. Alright,  let’s look at our linking here.

en çok vurgulanan kelimemiz olan önemsiyoruz. Pekala, buradaki bağlantımıza bakalım.

Cookies says someone really cares.

Cookies birisinin gerçekten umursadığını söylüyor.

Well, first let’s look at grammar, we have  cookies. Cookies, that’s plural so we could  

Öncelikle dilbilgisine bakalım, çerezlerimiz var. Çerezler, bu çoğul olduğundan

say they. Cookies, they, say, we wouldn’t say  says, that would be wrong. Something single,  

onları söyleyebiliriz. Çerezler, derler, biz demeyiz derler, bu yanlış olur. Tek bir şey,

singular like it says. So we have a plural,  cookies but then we have it says but says  

dediği gibi tekil. Yani bir çoğul çerezimiz var, ama sonra şunu söylüyoruz, ancak

doesn’t go with a plural, it goes with a  single object so what is happening here?  

çoğulla uyuşmuyor, tek bir nesneyle gidiyor, yani burada ne oluyor?

I think the idea here is it’s the act, it’s the  gift of cookies so a single act, a single gift,  

Bence buradaki fikir, eylemdir, kurabiye hediyesidir, yani tek bir eylem, tek bir hediye,

that is something. It says someone really  cares. So, I think it’s a little bit weird,  

bu bir şeydir. Birinin gerçekten umursadığını söylüyor. Bu yüzden, bence bu biraz tuhaf,

I think I would have said cookies say someone  really cares but they’ve said cookies says so,  

Sanırım birisinin gerçekten umursadığını söylemek için çerezler derdim ama çerezler öyle diyor dediler,

we’ll just think of this as being the gift  of cookies says someone really cares. So,  

bunu birisinin gerçekten umursadığını söyleyen çerez hediyesi olarak düşüneceğiz. Bu yüzden

just a quick little grammar note on why that might  be confusing. Okay, now let’s look at our linking.

bunun neden kafa karıştırıcı olabileceğine dair kısa, küçük bir gramer notu . Tamam, şimdi bağlantımıza bakalım.

Cookies says someone really cares.

Cookies birisinin gerçekten umursadığını söylüyor.

Cookies says. So, cookies, the plural there  is a z sound. Cookies. It’s a weak ending z,  

Çerezler diyor. Yani çerezler, çoğulda bir z sesi vardır. Kurabiye. Bu zayıf bir z sonu,

it links into an unvoiced s, that one wins,  

sessiz bir s'ye bağlanır, o kazanır,

so just drop the plural cookies says and  just think of linking it in like that.

bu yüzden çoğul çerezlerin söylediğini bırakın ve onu bu şekilde bağlamayı düşünün.

Cookies says--

Cookies diyor ki--

Someone really cares.

Birisinin gerçekten umurunda.

Says someone. Again says, the ending  s there is z. All ending voiced  

Biri diyor. Yine s bitişi z'dir der. Bitişteki tüm

consonants are weak so it’s not Z, very strong but  

ünsüzler zayıftır, yani Z değil, çok güçlü ama

zzz. But again, it’s linking into a word that  begins with an S so we drop that says someone.

zzz. Ama yine de, S ile başlayan bir kelimeye bağlanıyor, bu yüzden birisinin söylediğini bırakıyoruz.

Says someone--

Birisi diyor ki--

So, even though we’re dropping and linking,  I’m still feeling that as cookies says someone  

Yani, bırakıyor ve bağlantı kuruyor olsak da, Cookies'in söylediği gibi   birinin

really cares but we’re linking it together,  cookies says someone, cookies says someone.

gerçekten umursadığını düşünüyorum ama biz onu birbirine bağlıyoruz, cookie'ler birisini, cookie'ler birisini söylüyor.

Cookies says someone--

Çerezler biri diyor ki--

So, a note about say and says. Say is pronounced  with the s consonant and the ei diphthong, say.  

Söyle ve söyle hakkında bir not. Say, s ünsüz ve ei diphthong ile telaffuz edilir, say.

Says. Even though all we’re doing is adding  the S actually changes the vowel, so now,  

Diyor. Yaptığımız tek şey S'yi eklemek olsa da aslında sesli harfi değiştiriyor, yani şimdi

rather than the ei diphthong, it’s the  e vowel, says. Say, says. Cookie says.  

ei difton yerine e sesli harf diyor. Söyle, diyor. Kurabiye diyor.

Cookies says someone really cares.

Cookies birisinin gerçekten umursadığını söylüyor.

Cookies says someone really cares.

Cookies birisinin gerçekten umursadığını söylüyor.

The o vowel in some are stressed syllable  is the very related uh as in butter vowel  

Bazı vurgulu hecelerdeki o sesli harfi, Amerikan İngilizcesindeki tereyağı sesli harfindeki uh ile çok ilişkilidir

in American English. Someone really  cares. Very smooth and connected.

. Birisi gerçekten umursar. Çok düzgün ve bağlantılı.

Someone really cares.

Birisi gerçekten umursuyor.

The word really, can be three syllables but  more common to do it as two and that’s what  

Gerçekten, kelimesi üç heceli olabilir ama bunu iki hece olarak yapmak daha yaygın ve

she’s doing. Really, really. You'll also hear  it as re with the ih as in sit vowel. I think  

onun yaptığı da bu. Gerçekten ama gerçekten. Sit sesli harfte olduğu gibi ih ile re olarak da duyacaksınız. Bence

she’s doing e, really, really cares. Now, the  word cares, we have the consonant. E as in  

gerçekten önemsiyor. Şimdi, kelime umurunda, ünsüzümüz var. Yatak ünlüsünde E gibi,

bed vowel followed by schwa r and this schwa r  combination does change e so it’s not pure. Ca,  

ardından schwar r gelir ve bu schwar kombinasyonu e'yi değiştirir, bu nedenle saf değildir. Ca,

cares. It’s now how we say it, we say  cares cares. So, the R changes the e vowel,  

umurunda. Artık böyle söylüyoruz, umursayalım diyoruz. Böylece, R e sesli harfini değiştirir,

it’s a little bit more closed, not quite as  much jaw drop, tongue is closer to the roof  

biraz daha kapalıdır, çene düşmesi kadar değil, dil damağa   daha yakındır

of the mouth. Ca--, cares. Cares. And  this s is a very weak ending Z, cares.

. Ca--, umurunda. umurunda. Ve bu s çok zayıf bir son Z, umurunda.

really cares.

gerçekten umurunda

Alright, we’re broke.

Pekala, meteliksiziz.

Alright, we’re broke. Alright, a couple  of fun things happening here. Alright,  

Pekala, meteliksiziz. Pekala, burada birkaç eğlenceli şey oluyor. Pekala,

alright, stop T, so we don’t hear  that release, alright, alright. Also,  

pekala, T'yi durdurun, böylece o yayını duymayız, tamam, tamam. Ayrıca,

the L is pretty much dropped. That’s the most  common pronunciation so you can think of it  

L hemen hemen düşürülür. Bu en yaygın telaffuzdur, dolayısıyla bunu

as being a very quick o as in law vowel,  aw, aw aw, aw. Alright, alright, alright.

hukuktaki o sesli harfi gibi çok hızlı olarak düşünebilirsiniz, aw, aw aw, aw. Tamam, tamam, tamam.

Alright--

Pekala-- paramız yok

we're broke.

.

Alright, we’re broke. [flap]. The same  stress pattern, unstressed, stressed,  

Pekala, meteliksiziz. [kapak]. Aynı stres modeli, stressiz, stresli,

unstressed, stressed. We are,  we’re reduces becomes we’re,  

stressiz, stresli. Biz, biz azalırız,

we’re. So say that as quickly as you can.  We’re, we’re, we’re. We’re broke. We’re broke.

biz oluruz. O yüzden olabildiğince çabuk söyle. Biz, biz, biz. Meteliksiziz. Meteliksiziz. Beş

we're broke.

parasız kaldık.

but

Broke but. Broke but. I don’t really  hear the release of the K, do you? I  

ama

Kırıldı ama. Kırıldı ama. K'nin serbest bırakıldığını gerçekten duymuyorum, ya siz?

think that that’s more of a stop without the  release. We’re broke but, we’re broke but

Bence   bu, yayınlanmadan daha çok durmaktır . Meteliksiziz ama, meteliksiziz ama

we're broke but--

meteliksiziz ama--

but cookies do say that.

ama kurabiyeler bunu söylüyor.

We’re broke but. Do you notive how I’m saying  this word, I’m not saying but. I’m saying but,  

Meteliksiziz ama. Bu kelimeyi nasıl söylediğimi fark ettiniz mi , söylemiyorum ama. Ama,

but, reduced. B consonant, schwa, stop T not but,  just but, but, but, but. But cookies. But cookies.

ama, azaltılmış diyorum. B ünsüz, schwa, dur T değil ama, sadece ama, ama, ama, ama. Ama kurabiyeler. Ama kurabiyeler.

But cookies--

Ama çerezler--

but cookies do say that.

ama çerezler bunu söylüyor.

Cookies do say that. So we have a lot more  stress here. She really wants to make her point.  

Çerezler bunu söylüyor. Yani burada çok daha fazla stresimiz var. Gerçekten fikrini belirtmek istiyor.

Cookies do say that. I would  say they’re all stressed.  

Çerezler bunu söylüyor. Hepsinin stresli olduğunu söyleyebilirim.

We have up down shape of stress. Up down, up  down and then down up, that stop t at the end  

Yukarı aşağı stres şeklimiz var. Yukarı aşağı, yukarı aşağı ve sonra aşağı yukarı, bu sondaki t

not released. So, she’s stressing more words than  you normally would in a sentence because she feels  

serbest bırakılmaz. Bu nedenle, kendini zorlanmış hissettiği için normalde bir cümlede vurguladığınızdan daha fazla kelimeyi vurguluyor

challenged. She feels like they think that she’s  being cheap, she’s trying to make a nice gesture.

. Ucuz davrandığını düşündüklerini düşünüyor , hoş bir jest yapmaya çalışıyor.

Cookies do say that.

Çerezler bunu söylüyor.

Cookies do say that. Smoothly linked together.

Çerezler bunu söylüyor. Sorunsuz bir şekilde birbirine bağlı.

Cookies do say that.

Çerezler bunu söylüyor.

Let’s listen to this whole  conversation one more time.

Tüm bu sohbeti bir kez daha dinleyelim.

Hey.

Hey.

Hey, how much did you guys  tip the super this year?

Hey, bu yıl süpervizöre ne kadar bahşiş verdiniz?

Yeah, we were going to give fifty but if you  guys gave more, we don’t want to look bad.

Evet, elli verecektik ama siz daha fazla verirseniz kötü görünmek istemeyiz.

Oh, actually, this year, we  just made them homemade cookies.

Oh, aslında, bu yıl onlara ev yapımı kurabiyeler yaptık.

And twenty-five it is.

Ve yirmi beş.

You gave him cookies?

Ona kurabiye mi verdin?

Money is so impersonal. Cookies  says someone really cares.

Para çok kişiliksiz. Çerezler, birisinin gerçekten umursadığını söylüyor.

Alright we’re broke but cookies do say that.

Pekala meteliksiziz ama çerezler bunu söylüyor.

Thank you so much for studying with me. Be  sure to subscribe with notifications on so  

Benimle çalıştığınız için çok teşekkür ederim. Her yeni dersten haberdar olmak için bildirimleri açarak abone olmayı unutmayın

you know about each new lesson and keep your  learning going now with this video. I love  

ve bu videoyla öğreniminizi hemen sürdürün.

being your English teacher. That’s it and  thanks so much for using Rachel’s English.

İngilizce öğretmeniniz olmayı seviyorum. Hepsi bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler.