ENGLISH VOCABULARY | "Table" idioms #SHORTS

You probably know the noun  "table", but do you know the verb? 

Muhtemelen "tablo" adını biliyorsunuzdur, ancak fiili biliyor musunuz?

As a verb it means to postpone,  to put off do to something later. 

Bir fiil olarak ertelemek, bir şeyi daha sonraya ertelemek anlamına gelir.

For example, let's table the discussion  this discussion until we have all the data. 

Örneğin, tüm verileri elde edene kadar bu tartışmayı masaya yatıralım.

Now we also have three useful idioms. Idiom 1: Off the table 

Şimdi ayrıca üç yararlı deyimimiz var. Deyim 1: Masanın dışında

This means not a possibility. Where do you want to go on vacation? 

Bu, bir olasılık olmadığı anlamına gelir. Tatile nereye gitmek istersin?

I don't know but anywhere I have to fly to is  off the table because I can't afford to fly. 

Bilmiyorum ama uçmayı göze alamadığım için uçmam gereken herhangi bir yer söz konusu değil .

Number 2: To bring to the table That means to contribute. 

2 Numara: Sofraya getirmek Katkıda bulunmak demektir.

You brought a lot to the table on this  project. You had so many good ideas! 

Bu projede masaya çok şey kattınız . Çok güzel fikirlerin vardı!

Idiom #3: The tables have turned. Shall we turn it this way? 

Deyim #3: Durum tersine döndü. Bu tarafa çevirelim mi?

No, this isn't literal. This means something  has completely changed direction, something is  

Hayır, bu gerçek değil. Bu, bir şeyin tamamen yön değiştirdiği, bir şeyin

going to be the opposite of what you thought. For  example, a basketball game. One team is crushing  

düşündüğünüzün tam tersi olacağı anlamına gelir. Örneğin, bir basketbol maçı. Bir takım

it, doing so well but then, their best player gets  injured. And they start playing horribly. Well,  

eziyor, çok iyi gidiyor ama sonra en iyi oyuncuları sakatlanıyor. Ve korkunç bir şekilde oynamaya başlarlar. Pekala,

the tables have turned and it looks  like the other team is going to win.

tablolar değişti ve görünüşe göre  diğer takım kazanacak.