Questions vs. Statements: American English Pronunciation

Today I am going to talk about word stress and questions vs. statements.

Bugün kelime vurgusu ve sorular ve ifadeler hakkında konuşacağım.

In English, statements generally tend to go down in pitch throughout the phrase.

İngilizce'de, ifadeler genellikle ifade boyunca perdede aşağı inme eğilimindedir.

I'll be there by three.

Üçte orada olacağım.

"I'll" is higher than "three".

"Ben", "üç" ten daha yüksektir.

Questions, on the other hand, tend to go up at the end.

Öte yandan, sorular sonunda artma eğilimindedir.

Have you seen Mary? Have you seen Mary?

Mary'yi gördün mü? Mary'yi gördün mü?

Let's look at three phrases that can be either questions or statements.

Soru veya ifade olabilecek üç ifadeye bakalım.

For example: You know what I mean.

Örneğin: Ne demek istediğimi biliyorsun.

This can be a statement

Bu bir ifade olabilir.

If you're talking to somebody and you're explaining something,

Biriyle konuşuyorsanız ve bir şey açıklıyorsanız,

but you know that they understand,

ancak onların anladığını biliyorsunuz,

maybe because they've had the same experience.

belki de aynı deneyimi yaşadıkları için. Şöyle

You might say: You know what I mean.

diyebilirsiniz: Ne demek istediğimi biliyorsun.

Statement.

İfade.

But if you're talking

Ama konuşuyorsan

and you want to make sure that person is understanding you,

ve o kişinin seni anladığından emin olmak istiyorsan şöyle

you might say: You know what I mean?

diyebilirsin: Ne demek istediğimi anlıyor musun?

asking a question.

bir soru sormak.

Statement: You know what I mean.

Açıklama: Ne demek istediğimi biliyorsun. Ne

You know what I mean. Voice goes down.

demek istediğimi biliyorsun. Ses azalır.

Question: You know what I mean?

Soru: Ne demek istediğimi anlıyor musun? Ne

You know what I mean? Voice goes up at the end.

demek istediğimi biliyorsun? Sonunda ses yükseliyor.

The simple word "Me" could be a question or a statement.

Basit bir kelime olan "Ben" bir soru veya bir ifade olabilir.

Let's say, for example, you're with a group of people

Diyelim ki, bir grup insanla birliktesiniz

and someone says who can help me tomorrow.

ve birisi yarın bana kimin yardım edebileceğini söylüyor.

You might volunteer and say "Me." , "Me." , "Me."

Gönüllü olabilir ve "Ben" diyebilirsiniz. , "Ben." , "Ben."

Voice goes down in pitch. "Me."

Sesin perdesi azalır. "Ben."

But, let's say the person who asked who can help me is staring right at you.

Ancak, bana kimin yardım edebileceğini soran kişinin size baktığını varsayalım.

And you feel like: Are they asking me?

Ve şöyle hissediyorsun: Bana mı soruyorlar?

Then you might say: Me?

O zaman şöyle diyebilirsiniz: Ben mi?

Question. Me?

Soru. Ben?

As in: Are you specifically asking me to help?

İçinde olduğu gibi: Benden özellikle yardım etmemi mi istiyorsun?

Me. Statement.

Ben. İfade.

Me? Question.

Ben? Soru.

See you tomorrow.

Yarın görüşürüz.

Let's say you are at work and you know that

Diyelim ki iştesiniz ve

you're going to be at work tomorrow

yarın işte olacağınızı biliyorsunuz,

and so is your colleague.

iş arkadaşınız da öyle.

When you part ways, you might say: See you tomorrow.

Yollarınızı ayırdığınızda, yarın görüşürüz diyebilirsiniz.

Statement.

İfade.

But maybe you're not sure that your colleague will be there

Ama belki de iş arkadaşınızın orada olacağından emin değilsiniz.

Then you might say: See you tomorrow?

O zaman şöyle diyebilirsiniz: Yarın görüşürüz?

Question.

Soru.

That would be like asking: Are you going to be in tomorrow?

Bu, şunu sormak gibi olurdu: Yarın orada olacak mısın?

See you tomorrow?

Yarın görüşürüz?

Statement: See you tomorrow. Voice goes down.

Açıklama: Yarın görüşürüz. Ses azalır.

Question: See you tomorrow? Voice goes up at the end.

Soru: Yarın görüşürüz mü? Sonunda ses yükseliyor.

Now you will hear some phrases.

Şimdi bazı ifadeler duyacaksınız. Vurgu kelimesine dayalı olarak

You need to decide if it is a question or a statement

bunun bir soru mu yoksa bir ifade mi olduğuna karar vermelisiniz

based on the word stress.

.

You’re coming at three... You’re coming at three...

Üçte geliyorsun... Üçte geliyorsun...

Question.

Soru.

I am trying to confirm that this person will be coming at three.

Bu kişinin saat üçte geleceğini doğrulamaya çalışıyorum.

You're coming at three? Voice goes up at the end

Üçte mi geliyorsun? Sonunda ses yükselir

He saw her yesterday... He saw her yesterday...

Dün gördü... Dün gördü...

Statement. He saw her yesterday.

Açıklama. Dün onu gördü.

Voice goes down throughout the phrase.

Cümle boyunca ses kısılır.

We're going... We're going...

Gidiyoruz... Gidiyoruz...

Statement.

Açıklama.

We're going. Voice goes down in pitch

gidiyoruz Sesin perdesi alçalıyor

We're going... We're going...

Gidiyoruz... Gidiyoruz...

Question. Voice goes up in pitch

Soru. Sesi yükseliyor

He hurt her feelings... He hurt her feelings...

Onun duygularını incitiyor... Onun duygularını incitiyor...

Question. Voice goes up at the end

Soru. Sonunda ses yükseliyor

He hurt her feelings?

Duygularını mı incitti?

They said no... They said no...

Hayır dediler... Hayır dediler...

Statement. They said no.

Açıklama. hayır dediler

Voice goes down in picth throughout that phrase.

Ses, bu cümle boyunca görüntüde azalır.

We'll see them Monday... We'll see them Monday...

Onları Pazartesi göreceğiz... Pazartesi görüşeceğiz...

Question. Voice goes up at the end.

Soru. Sonunda ses yükseliyor.

We'll see them Monday?

Onları Pazartesi görecek miyiz?