PHRASAL VERB PIN

This is the Rachel’s English 30-Day Challenge!

Bu, Rachel'ın 30 Günlük İngilizce Yarışması!

Learn 30 phrasal verbs in 30 days!

30 günde 30 öbek fiil öğrenin!

Jumpstart your vocabulary in 2017.

2017'de kelime haznenize hızlı bir başlangıç ​​yapın.

This is Day 4 of your 30-day challenge.

Bu, 30 günlük mücadelenizin 4. Günü.

Today, we'll be learning phrasal verbs with "pin".

Bugün "iğne" ile öbek fiilleri öğreneceğiz.

When you pin something down, it has nothing to do with pinning something up.

Bir şeyi sabitlediğinizde, bunun bir şeyi sabitlemekle hiçbir ilgisi yoktur.

We usually use the phrase ‘to pin something down’ in the negative: I can’t pin it down.

Genellikle "bir şeyi sabitlemek" ifadesini olumsuz olarak kullanırız: Onu sabitleyemiyorum.

That means, I can’t understand or identify something.

Bu, bir şeyi anlayamadığım veya tanımlayamadığım anlamına gelir.

There’s something strange about him, but I can’t quite pin it down.

Onda bir gariplik var ama tam olarak çözemiyorum.

I can’t quite figure out what is strange about him.

Onun neyin garip olduğunu tam olarak anlayamıyorum.

If you pin a person down, then you physically hold them, maybe sit on them, make them unable to get up.

Bir insanı yere sabitlerseniz, o zaman fiziksel olarak onu tutarsınız, belki üzerine oturursunuz, ayağa kalkamaz hale getirirsiniz.

We broke up the fight and pinned them down.

Kavgayı ayırdık ve onları sıkıştırdık. Aynı zamanda

It also means to get someone to be very clear about something,

birinin bir şey hakkında çok net olmasını sağlamak anlamına da gelir,

for example, I keep trying to make lunch plans with Sara, but I can’t get her to pin down a date.

örneğin, Sara ile öğle yemeği planları yapmaya çalışıyorum ama ona bir tarih belirlemesini sağlayamıyorum.

If you pin something on someone, well, it can literally mean to attach something to someone with a pin:

Birine bir şey iğnelerseniz, kelimenin tam anlamıyla birine bir iğne ile bir şey tutturmak anlamına gelebilir:

she pinned the corsage on her date.

çiçek çiçeklerini randevusuna tutturdu.

But it can also mean, to try to make someone responsible for something,

Ama aynı zamanda, birini bir şeyden sorumlu tutmaya çalışmak, bir şeyin sorumluluğunu

to try to make someone take the blame for something.

birisine yüklemeye çalışmak anlamına da gelebilir.

She was in charge of the project that failed, but she tried to pin it on me.

Başarısız olan projeden o sorumluydu ama suçu bana yıkmaya çalıştı.

We also use it idiomatically to pin your hopes to or on something or someone.

Ayrıca, umutlarınızı bir şeye veya birine bağlamak için deyimsel olarak kullanırız.

This is when you rely completely on this one thing or person to fix a situation.

Bu, bir durumu düzeltmek için tamamen bu tek şeye veya kişiye güvendiğiniz zamandır.

I’m pinning all my hopes on this new teacher, that she can help my son understand math.

Oğlumun matematiği anlamasına yardımcı olabileceği için tüm umutlarımı bu yeni öğretmene bağladım.

What about if you pin something up?

Peki ya bir şeyi tutturursan?

Here, you are attaching something to a wall with pins.

Burada duvara iğne ile bir şey tutturuyorsunuz.

I pinned up an advertisement for a roommate on the bulletin board.

Bülten tahtasına bir oda arkadaşı için bir ilan astım.

As a noun, a pinup is a beautiful, sexy woman.

Bir isim olarak, bir poster güzel, seksi bir kadındır.

Someone who would maybe be in a poster that you would put in a wall.

Belki de duvara asacağınız bir posterde yer alacak biri.

She’s Hollywood’s latest pinup girl.

O, Hollywood'un en son poster kızı.

‘Pin’ is a simple little word.

"Pin" basit, küçük bir kelimedir.

The P consonant and the IH vowel, pi-.

P ünsüz ve IH ünlü, pi-.

Ih, the tongue tip is down, but the front part arches towards the front of the roof of the mouth, ih, pi-ih.

Ih, dil ucu aşağıdadır, ancak ön kısmı damağın önüne doğru kemerlidir, ih, pi-ih.

Pin. Then the N consonant, where the front top of the tongue comes to the roof of the mouth.

Toplu iğne. Sonra dilin ön tepesinin ağzın çatısına geldiği yerde N ünsüz.

ihn-- pin.

ihn-- iğne.

The rest of the tongue is relaxed, nn. Pin, pin.

Dilin geri kalanı gevşemiş, nn. iğne, iğne.

To catch all of the videos in this 30-day challenge,

Bu 30 günlük yarışmadaki tüm videoları yakalamak için

be sure to sign up for my mailing list. It’s absolutely FREE!

posta listeme kaydolduğunuzdan emin olun. Kesinlikle ÜCRETSİZ!

And definitely subscribe to my YouTube channel and LIKE Rachel’s English on Facebook.

Ve kesinlikle YouTube kanalıma abone olun ve Facebook'ta Rachel'ın İngilizcesini BEĞENİN.

Click the links in the description.

Açıklamadaki bağlantıları tıklayın.

This 30-day challenge is leading up to a phrasal verbs course

Bu 30 günlük meydan okuma,

that will be available on my online school on February 1.

1 Şubat'ta çevrimiçi okulumda kullanıma sunulacak bir deyimsel fiiller kursuna yol açıyor.

Rachel’s English Academy is a collection of courses

Rachel's English Academy,

focusing on English conversation, pronunciation, and listening comprehension.

İngilizce konuşma, telaffuz ve dinlediğini anlama üzerine odaklanan kurslardan oluşan bir koleksiyon.

You will understand Americans better and speak better English with these courses.

Bu kurslarla Amerikalıları daha iyi anlayacak ve daha iyi İngilizce konuşacaksınız.

Visit rachelsenglishacademy.com to sign up and get started today.

Kaydolmak ve bugün başlamak için rachelsenglishacademy.com adresini ziyaret edin.