ENGLISH CONVERSATION

Hey, happy fourth!

Hey, mutlu dördüncü!

So, today isn't the fourth but the day that you'll be seeing this is the fourth of July.

Yani, bugün dördüncü değil ama bunu göreceğiniz gün Temmuz'un dördüncüsü.

So today is the 2nd of July and I'm here with some friends in the park

Bugün 2 Temmuz ve ben bazı arkadaşlarla parktayım

and we're gonna talk about what we're doing for the 4th and Fourth of July traditions.

ve 4 ve 4 Temmuz gelenekleri için neler yaptığımız hakkında konuşacağız.

What do you typically do on the fourth of July,

4 Temmuz'da genellikle ne yaparsınız

- like the 4th of July is on Tuesday. -Fireworks.

- 4 Temmuz Salı günü gibi. -Havai fişek.

Fireworks.

Havai fişek.

Going to see fireworks is a much beloved tradition on the 4th of July in America.

Amerika'da 4 Temmuz'da havai fişek gösterisine gitmek çok sevilen bir gelenektir.

Probably the most common tradition.

Muhtemelen en yaygın gelenek.

A couple years ago, I took you up

Birkaç yıl önce, sizi

to see the view of the fireworks from the roof of my apartment in Manhattan

Manhattan'daki dairemin çatısından havai fişekleri seyretmeye götürdüm

and made a video there. That was a great view.

ve orada bir video çektim. Harika bir manzaraydı. Havai

We're going to see fireworks and then like, usually there's like a family grill out.

fişekleri göreceğiz ve sonra, genellikle dışarıda bir aile ızgarası var.

Family grill out.

Aile ızgarası.

The verb 'grill out'.

'Izgara yapmak' fiili.

This confuses some people because the word 'out' seems like an extra word.

Bu, bazılarının kafasını karıştırıyor çünkü 'out' kelimesi fazladan bir kelime gibi görünüyor.

Almost always when you grill, you're grilling outside.

Neredeyse her zaman ızgara yaptığınızda, dışarıda ızgara yaparsınız.

Certainly, he could've dropped the word but he said grill out

Elbette bu kelimeyi atabilirdi ama ızgara dışarıda dedi ki

which is similar to cookout

bu da cookout'a benzer, bu da

which implies that the food is being cooked and eaten outside.

yemeğin dışarıda pişirilip yendiğini ima eder.

Usually, you invite people over for this. It's a little bit of a party.

Genellikle bunun için insanları davet edersiniz. Bu küçük bir parti.

So a grill out is where you do this with a grill.

Yani bir ızgara, bunu bir ızgara ile yaptığınız yerdir.

He definitely could've just said: We're going to grill.

Kesinlikle şöyle diyebilirdi: Mangal yapacağız.

Or he could've said: We're going to have a cookout.

Ya da şöyle diyebilirdi: Aşçılık yapacağız.

But some people do use the term grill out.

Ancak bazı insanlar ızgara terimini kullanıyor.

Usually, there's like a family grill out.

Genellikle dışarıda bir aile ızgarası yapılır.

Family grill out.

Aile ızgarası.

But that was before I had my own family.

Ama bu kendi ailem olmadan önceydi.

Yeah. So what do you do now?

Evet. Peki şimdi ne yapıyorsun?

Uhm. Now, I'm not sure. We're new to the starting traditions.

Uhm. Şimdi, emin değilim. Başlangıç ​​geleneklerinde yeniyiz.

No fireworks though, right?

Yine de havai fişek yok, değil mi?

I heard they scare babies.

Bebekleri korkuttuklarını duydum.

--We might go to fireworks. Probably not this year.

--Havai fişeklere gidebiliriz. Muhtemelen bu yıl değil.

Did you notice how he pronounced the word 'probably'?

"Muhtemelen" kelimesini nasıl telaffuz ettiğini fark ettiniz mi?

He reduced it to something more like pry-- pry not--

Daha çok gözetlemek gibi bir şeye indirgedi-- gözetleme--

But pry not this year: Pry-- pry--

Ama bu yıl gözetleme: Gözetleme-- gözetleme--

Americans really reduce this word.

Amerikalılar bu kelimeyi gerçekten azalttı.

You can say probly, prolly, or pry.

Proly, prolly veya pry diyebilirsiniz.

He doesn't even really make an L sound.

L sesi bile yapmıyor.

I wouldn't necessarily recommend it as a non-native speaker.

Anadili olmayan biri olarak mutlaka tavsiye etmem.

But you will hear native speakers do this.

Ama anadili İngilizce olanların bunu yaptığını duyacaksınız.

Pry not this year. Pry not. Pry not. Pry not.

Bu yıl gözetlemek değil. Gözetleme. Gözetleme. Gözetleme.

- We might go to fireworks. Probably not this year. - Really?

- Havai fişeklere gidebiliriz. Muhtemelen bu yıl değil. - Gerçekten mi?

- Yeah. We're not going to try this year either. - Eventually. Eventually, we'll go to fireworks.

- Evet. Bu yıl da denemeyeceğiz. - Sonunda. Sonunda havai fişeklere gideceğiz.

Fireworks really scare dogs. We need to take care of him.

Havai fişekler köpekleri gerçekten korkutur. Onunla ilgilenmemiz gerekiyor.

So you guys have no idea what you'll do on Tuesday? Do you have off?

Salı günü ne yapacağınız hakkında hiçbir fikriniz yok mu? tatilin var mı İzininiz

Do you have off means have you been given the day off at work?

var mı, iş yerinde size izin verildiği anlamına mı geliyor?

As in for a holiday in this case.

Bu durumda bir tatil için olduğu gibi.

Do you have off?

tatilin var mı

I do have off. We might do some grilling. We'll see friends.

izinliyim Biraz ızgara yapabiliriz. arkadaşlar görüşürüz.

But uh, it's to be determined.

Ama uh, belirlenecek.

Yeah.

Evet.

To be determined.

belirlenecek.

This is a phrase you can use for something that's not yet certain.

Bu, henüz kesin olmayan bir şey için kullanabileceğiniz bir ifadedir.

We're definitely leaving tomorrow but I don't know the time yet.

Yarın kesin ayrılıyoruz ama henüz zamanı bilmiyorum.

It's to be determined.

Belirlenecek.

But uh, It's to be determined.

Ama uh, belirlenecek.

Yeah.

Evet.

We might try to go one of these state parks with like a swimming beach lake in New Jersey.

New Jersey'de yüzülen bir sahil gölü gibi bu eyalet parklarından birine gitmeyi deneyebiliriz.

-- That sounds pretty cool. -- I just feel like,

-- Kulağa hoş geliyor. -- Sadece

for me, I want a body of water involved in my 4th of July plans.

benim için 4 Temmuz planlarıma bir su kütlesinin dahil olmasını istiyorum gibi hissediyorum.

A body of water refers to something like an ocean, lake,

Bir su kütlesi, okyanus, göl,

maybe a spring, sea, pond, that kind of thing.

belki bir kaynak, deniz, gölet gibi bir şeyi ifade eder, bu tür şeyler.

For me, I want a body of water involved in my 4th of July plans.

Benim için 4 Temmuz planlarıma dahil olan bir su kütlesi istiyorum.

That sounds like a good plan to me.

Bu bana iyi bir plan gibi geldi.

- Yeah. - Yeah?

- Evet. - Evet?

I don't know.

Bilmiyorum.

-- Find a place to swim. -- Yeah.

-- Yüzmek için bir yer bulun. -- Evet.

It's just hard with the nap time. Don't you hate it when your life gets ruined by naptime?

Şekerleme zamanı ile sadece zor. Hayatının uyku zamanı yüzünden mahvolmasından nefret etmiyor musun?

Dave and I both have babies about the same age, a little over a year.

Dave ve benim aynı yaşta bebeklerimiz var, bir yıldan biraz fazla.

And I know for us, we want to keep our baby on a schedule because we think it makes life easier.

Ve bizim adımıza biliyorum ki bebeğimizi bir programa göre tutmak istiyoruz çünkü bunun hayatı kolaylaştırdığını düşünüyoruz.

But at the same time, it kind of makes life harder.

Ama bir yandan da hayatı zorlaştırıyor.

Yeah. It's just hard with the nap time. Don't you hate it when your life gets ruined by naptime?

Evet. Şekerleme zamanı ile sadece zor. Hayatının uyku zamanı yüzünden mahvolmasından nefret etmiyor musun?

You guys haven't made that happen yet, right? You guys are still flexible.

Bunu henüz gerçekleştirmediniz, değil mi? Hala esneksiniz.

Nope. We are pretty flexible.

Hayır. Oldukça esnekiz.

Yeah.

Evet.

Our son pretty much dictates when everyone is to fall asleep.

Oğlumuz hemen hemen herkesin ne zaman uykuya dalacağını dikte ediyor.

We still live and die by a schedule.

Hala bir programa göre yaşıyor ve ölüyoruz.

- We're not very scheduled. - Yeah.

- Çok programlı değiliz. - Evet.

Besides our own work schedule.

Kendi çalışma programımızın yanı sıra.

- Pros and cons to both approaches. - Yeah!

- Her iki yaklaşımın artıları ve eksileri. - Evet!

Pros and cons.

Lehte ve aleyhte olanlar.

This is a way to discusss and talk about things that are positive about a situation

Bu, bir durum hakkında olumlu olan şeyleri

and things that are negative about a situation.

ve bir durum hakkında olumsuz olan şeyleri tartışmanın ve bunlar hakkında konuşmanın bir yoludur.

For example, if someone's having a hard time making a decision, sometimes, the advice is:

Örneğin, birisi karar vermekte zorlanıyorsa, bazen tavsiye şu olur:

Why don't you write out at list of pros and cons?

Neden artıları ve eksileri listelemiyorsunuz?

He started talking about traditions again so I turned the camera back on.

Tekrar geleneklerden bahsetmeye başladı, ben de kamerayı tekrar açtım.

Where I grew up in Lancaster, there was always a bunch of fireworks done by each like little borough.

Lancaster'da büyüdüğüm yerde, her küçük ilçede her zaman bir sürü havai fişek atılırdı.

Vocabulary word: borough.

Kelime dağarcığı: ilçe.

A borough is a town or district incorporated within the US.

Bir ilçe, ABD'ye dahil olan bir kasaba veya bölgedir.

So here, he's talking about Lancaster which is a country.

Yani burada, bir ülke olan Lancaster'dan bahsediyor.

And within that county, there would be Lancaster city but there are also lots of little boroughs.

Ve o ilçe içinde, Lancaster şehri olacaktı ama aynı zamanda birçok küçük ilçe de var.

Also in New York city, Brooklyn, Queens, Manhattan, the Bronx, and Staten Island are called The 5 Boroughs.

Ayrıca New York'ta Brooklyn, Queens, Manhattan, Bronx ve Staten Island, The 5 Boroughs olarak anılır.

A bunch of fireworks done by each like little borough.

Her biri tarafından küçük bir ilçe gibi yapılan bir sürü havai fişek.

So there would be days of fireworks around the 4th of July.

Yani 4 Temmuz civarında havai fişek günleri olacaktı.

What do you mean days? Like entire days where there was like a fireworks

günler ne demek? Bütün günler havai fişek gibi patladı

-- in 2, 3... -- No, there would be like the 3rd,

-- 2, 3'te... -- Hayır, 3'üncü,

-- the 4th, 5th.. -- Yeah. Right.

-- 4'üncü, 5'inci gibi olacaktı.. -- Evet. Sağ.

Depending on if it's on a weekend.

Hafta sonu olup olmadığına bağlı olarak.

But like you can go to a like couple consecutive nights of fireworks.

Ama art arda birkaç gece havai fişek gösterisine gidebilirsin.

Yeah.

Evet.

Vocabulary word: consecutive.

Kelime hazinesi: ardışık.

This means following continuously or right in a row.

Bu, sürekli veya arka arkaya takip etmek anlamına gelir.

An unbroken sequence.

Kesintisiz bir sıra.

So 'on 2 consecutive days' means 1 day right after the other.

Yani 'art arda 2 gün', birbiri ardına 1 gün anlamına gelir.

No extra days in between.

Arada fazladan gün yok.

-- to a like couple consecutive nights of fireworks.

- birkaç ardışık havai fişek gecesi gibi.

So did you ever?

Peki hiç yaptın mı?

Sometimes, we would. Uhm, the biggest one was in Lancaster County Park

Bazen yapardık. Uhm, en büyüğü,

where there actually had an orchestra

aslında bir orkestranın

-- as well. -- Oh, nice!

da bulunduğu Lancaster County Park'taydı. -- Oh iyi!

That's-- where I grew up in Gainesville, there was like an outdoor amphitheater.

Bu-- Gainesville'de büyüdüğüm yer, açık hava amfitiyatrosu gibiydi. Kelime

Vocabulary word: amphitheater.

hazinesi: amfitiyatro.

This is a building, usually an outdoor building, often without a roof,

Bu, genellikle çatısız,

rounded, semi-circular,

yuvarlak, yarı dairesel,

used for the presentation of musical events or maybe some drama.

müzikal etkinliklerin veya belki bazı dramaların sunumu için kullanılan, genellikle bir dış mekan binası olan bir binadır.

There can also be tiers of seating.

Oturma katları da olabilir.

--in Gainesville, there was like an outdoor amphitheater with some pops band doing stuff and some fireworks.

-- Gainesville'de, bazı pop gruplarının bir şeyler yaptığı ve biraz havai fişeklerin olduğu bir açık hava amfitiyatrosu gibiydi.

That was every year. Never strayed from that. Picnic and fireworks.

Bu her yıldı. Bundan asla sapmadı. Piknik ve havai fişekler.

Yeah, that was like the biggest one.

Evet, bu en büyüğü gibiydi.

There are definitely places like that in Philly, right?

Philly'de kesinlikle böyle yerler var, değil mi?

We're just not going cause we have babies.

Bebeklerimiz olduğu için gitmiyoruz.

-- Right. -- Yeah.

-- Sağ. -- Evet.

They-- in Philly, they set up at the art museum.

Philly'de sanat müzesini kurdular.

Oh yeah!

Ah evet!

And they do really big firework production

Ve gerçekten büyük havai fişek üretimi yapıyorlar

with even, there's always like some live band.

, hatta her zaman canlı bir grup var.

I'm not sure who it is this year though.

Bu yıl kim olduğundan emin değilim.

Okay.

Tamam aşkım.

-- I think The Roots did it one year. -- Really?

-- Bence The Roots bunu bir yıl başardı. -- Gerçekten mi?

Well maybe next year when the kids are older, we'll all go together.

Belki seneye çocuklar büyüdüğünde hep birlikte gideriz.

-- That sounds good to me. -- That'll be fun!

-- Kulağa hoş geliyor. -- Bu eğlenceli olacak!

Huge thanks to my friend, Dave, for being in this video.

Bu videoda yer aldığı için arkadaşım Dave'e çok teşekkür ederim. İşte bu

That's it guys! Thanks so much for using Rachel's English!

çocuklar! Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler!