ENGLISH PHONE CONVERSATION: How to make a Reservation

Have you ever wanted to call a restaurant to make a reservation?

Hiç rezervasyon yaptırmak için bir restoran aramak istediniz mi?

Using the phone in a language that's not your native language can be intimidating.

Telefonu kendi ana dilinizde olmayan bir dilde kullanmak korkutucu olabilir.

I've put together a sample conversation for calling a restaurant to make a reservation.

Rezervasyon yapmak için bir restoranı aramak için örnek bir konuşma hazırladım.

Today, we're going to listen to the conversation and do an in-depth pronunciation analysis

Bugün konuşmayı dinleyeceğiz ve derinlemesine bir telaffuz analizi yapacağız

of some of it.

bazılarının.

In this conversation, the person calls to make a reservation.

Bu görüşmede kişi rezervasyon yaptırmak için çağrıda bulunur.

She asks about availability and then they have a discussion.

Müsaitliliği soruyor ve sonra bir tartışma yapıyorlar.

Let's listen to the whole conversation and then we'll talk about the various phrases

Tüm konuşmayı dinleyelim ve sonra çeşitli ifadelerden bahsedeceğiz

you might need when making a phone call like this.

böyle bir telefon görüşmesi yaparken ihtiyacınız olabilir.

Hi!

Merhaba!

Do you have any availability for a party of six at 7pm on Friday?

Cuma günü akşam saat 7'de altı kişilik bir parti için müsaitliğiniz var mı?

This Friday?

Bu cuma mı?

Let me check.

Bir kontrol edeyim.

Mmm… it looks like we don't have 7pm.

Hımm ... Görünüşe göre akşam 7'de yok.

The earliest I have is 8:30.

En erken boşluk saat 8:30.

Wow.

Wow.

Okay, nothing before that?

Tamam, ondan önce hiç yok mu?

Nothing at like 5pm or anything like that?

17:00 gibi bir şey ya da bunun gibi bir şey?

No, I'm sorry it's graduation weekend at temple so we're really booked up.

Hayır, Temple da mezuniyet hafta sonu olduğu için üzgünüm.

Okay let me check with the others in my party and see what they think.

Tamam, partimdeki diğerleriyle bir görüşeyim ve ne düşündüklerine bir bakayım.

I'll give you a call back if we decide to book.

Rezervasyon yapmaya karar verirsek sizi geri ararım.

Sounds good!

Kulağa iyi geliyor!

Have a great day!

İyi günler!

Thank you.

Teşekkürler.

The first thing she says is: hi!

Dediği ilk şey: merhaba!

Do you have any availability for a party of 5 at 7p.m.

Saat 19:00'da 5 kişilik bir parti için müsait misiniz?

On Friday?

Cuma günü mü?

She asks for availability.

Müsaitlik durumunu soruyor.

Are there any empty tables she can reserve or have they all been reserved already?

Rezerve edebileceği boş masalar var mı yoksa hepsi rezerve edilmiş mi?

She fills in the number of people in her party.

Partisindeki kişi sayısını doldurur.

That is the total number of people that will be eating the time and the date.

Bu, zamanı ve tarihi yiyecek toplam insan sayısıdır.

Do you have any availability for a party of 6 at 7 on-- try that.

19.00' da 6 kişilik bir parti için müsaitlik durumunuz var mı? Bunu deneyin.

You pick out a party size, a time, and a date, and fill it in.

Bir parti boyutu, bir zaman ve bir tarih seçin ve doldurun.

The date can be something like Saturday or October.

Tarih Cumartesi veya Ekim gibi bir şey olabilir.

Come up with your sentence and practice it out loud.

Cümleni uydur ve yüksek sesle pratik yap.

can she book this reservation that she wants?

İstediği bu rezervasyonu yaptırabilir mi?

No. let's listen to his response.

Hayır. Hadi cevabını dinleyelim.

This Friday?

Bu Cuma?

Let me check.

Kontrol edeyim.

Um...

Um...

It looks like we don't have 7p.m.

Görünüşe göre saat 19:00'da yok.

The earliest I have is 8:30pm.

En erken 20:30'da.

Unfortunately, we don't have 7 p.m. is the answer.

Ne yazık ki, saat 19:00'da cevap yok.

There's no table at 7 p.m.

Akşam 7'de masa yok.

He does offer an alternative saying the earliest I have is 8:30.

En erken 8:30'da olduğunu söyleyerek bir alternatif sunuyor.

That was nice of him to give further information.

Daha fazla bilgi vermesi çok hoştu.

If you call for reservation, and someone just says: no, sorry.

Eğer sadece rezervasyon için arasanız cevapları: ''hayır, üzgünüm'' olacaktır.

We don't have that.

Bizde öyle bir şey yok.

You could say: do you have anything available earlier or later?

Şunu söyleyebilirsiniz: daha önce veya daha sonra ''müsaitlik var mı?'' diyebilirsiniz.

Try that.

Bunu dene.

Say it out loud with me.

Benimle yüksek sesle söyle.

Do you have anything available earlier or later?

Daha önce veya daha sonra müsaitlik var mı?

Let's go back to the conversation.

Konuşmaya geri dönelim.

8:30 pm won't work for her so she asks about anything earlier.

20:30 onun için işe yaramaz, bu yüzden daha önce bir şey soruyor.

Wow.

Wow.

Ok.

Ok.

Nothing before that?

Ondan önce yok mu?

Nothing at like 5 or anything like that?

5 ya da onun gibi bir şey yok mu?

And unfortunately, the restaurant doesn't have anything earlier.

Ve ne yazık ki, restoranda daha önce yer yok.

He offers an explanation I think, adding information to a rejection always makes the rejection

Bence bir açıklama sunuyor, reddedilmeye bilgi eklemek her zaman reddedilmeyi sağlar.

a little more friendly.

biraz daha dostça.

He says: no, I'm sorry.

Diyor ki: hayır, üzgünüm.

It's graduation weekend at Temple so we're really booked up.

Temple'da mezuniyet haftasonu. Bu yüzden gerçekten rezerve edildi.

“Booked up” is a phrasal verb that means there's nothing available.

“Rezerve edildi” ifadesi bir fiildir, yani hiçbir şey mevcut değildir.

All the options have been taken by someone else.

Tüm seçenekler başka biri tarafından alınmıştır.

So now she's left with the option of 8:30 or nothing at all.

Yani şimdi 8:30 ya da hiçbir şey seçeneği ile kaldı.

She decides she doesn't want to make the decision herself.

Kararı kendisi vermek istemediğine karar verir.

So if she's going to check with her friends, she says: ok, let me check with the others

Eğer arkadaşlarıyla görüşecekse, diyor ki: tamam, diğerleriyle görüşeyim

in my party and see what they think.

ve ne düşündüklerini göreyim.

I'll give you a call back if we decide to book.

Rezervasyon yapmaya karar verirsek sizi geri ararım.

I'll give you a call back if we decide to book.

Rezervasyon yapmaya karar verirsek sizi geri ararım.

So she's saying I'm not going to book the 8:30 slot right now.

Yani şu anda 8:30'da yer ayırtmayacağını söylüyor.

Practice that sentence with me.

Bu cümleyi benimle pratik yap.

I'll give you a call back if we decide to book.

Rezervasyon yapmaya karar verirsek sizi geri ararım.

I'll give you a call back if we decide to book.

Rezervasyon yapmaya karar verirsek sizi geri ararım.

I'll give you a call back if we decide to book.

Rezervasyon yapmaya karar verirsek sizi geri ararım.

I'll give you a call back if we decide to book.

Rezervasyon yapmaya karar verirsek sizi geri ararım.

“call back” means I will call you again so there's no more information that needs

"Geri arama" demek, sizi tekrar arayacağım anlamına gelen

to be exchanged and he wraps it up with some friendly phrases and says bye: Sounds good.

değiş tokuş etmek ve onu bazı dostça ifadelerle sarar ve hoşça kal diyor: Kulağa hoş geliyor.

Have a great day.

İyi günler.

Thank you!

Teşekkürler!

The phrase “sounds good” is like saying “I understand, have a great day” or “have

“Kulağa hoş geliyor” ifadesi “anlıyorum, iyi günler” veya

a nice day”.

iyi günler'' .

When you're speaking with someone at a business, like at a restaurant, or to shop, it's common

Bir işletmedeki, bir restorandaki veya alışveriş merkezindeki biriyle konuşurken,

for that person to say this to you as the interaction is ending and she responds with

etkileşim sona erdiğinde ve yanıt verdiğinde o kişinin bunu size söylemesi için

“thank you”.

''teşekkürler' .

Now, how to sound natural when speaking these phrases in American English?

Şimdi, bu cümleleri Amerikan İngilizcesinde konuşurken doğal görünmek nasıl?

How to be understood?

Nasıl anlaşılır?

I do an in-depth analysis of the whole conversation in the conversation course in my online school,

Çevrimiçi okulumdaki konuşma kursundaki tüm konuşmanın derinlemesine bir analizini yapıyorum,

Rachel's English Academy.

Rachel'ın İngiliz Akademisi.

Will give you a free preview here, an analysis of the first line where we talk about things

Size burada ücretsiz bir önizleme verecek, şeylerden bahsettiğimiz ilk satırın bir analizi

like word stress, reductions, the flap T, and so on, in a real conversational English.

gerçek bir konuşma İngilizcesinde kelime stresi, indirimler, T kapağı vb.

I you like this kind of exercise and you think you want more of them, there are dozens of

Bu tür bir egzersizi seviyorum ve sizden daha fazlasını istediğinizi düşünüyorsunuz, düzinelerce

them in Rachel's English Academy and I add more every month so check out rachelsenglishacademy.com

onları Rachel'ın İngilizce Akademisi'nde ve her ay daha fazlasını ekliyorum, bu yüzden rachelsenglishacademy.com

for information on subscribing.

abone olma hakkında bilgi için.

Here's that conversation analysis now.

İşte o konuşma analizi.

Hi!

Merhaba!

Do you have any availability for a party of 6 at 7p.m.

18.00 da 7 kişilik bir parti için herhangi bir müsaitliğiniz var mı?

On Friday?

Cuma Günü?

This is a pretty long sentence, a pretty long thought group.

Bu oldukça uzun bir cümle, oldukça uzun bir düşünce grubudur.

Hi do you have any availability for a party of 6 at 7p.m.

Merhaba 18.00 de 6 kişilik bir parti için herhangi bir müsaitliğiniz var mı?

On Friday?

Cuma Günü?

No breaks.

Mola yok.

Let's take a listen again and think about what words you think are the clearest and

Tekrar dinleyelim ve hangi kelimelerin en net ve uzun olduğunu düşündüğünüzü ve

the longest, the ones that stand out of the sentence the most.

cümlenin dışında en fazla olanları düşünelim.

Hi do you have any availability for a party of 6 at 7p.m.

Merhaba 18.00' da 6 kişilik bir parti için herhangi bir müsaitliğiniz var mı?

On Friday?

Cuma günü?

Hi do you have any availability for a party of 6 at 7p.m.

Merhaba 18.00' da 6 kişilik bir parti için herhangi bir müsaitliğiniz var mı?

On Friday?

Cuma günü?

First of all, hi!

Her şeyden önce, merhaba!

Hi!

Merhaba!

Has sort of an up-down shape and then a little bit of a break.

Bir çeşit yukarı-aşağı şekli ve sonra biraz mola var.

It could be considered a separate thought group: hi!

Ayrı bir düşünce grubu olarak düşünülebilir: merhaba!

Hi!

Merhaba!

Especially because it's at the beginning of the sentence and because it's a greeting and

Özellikle cümlenin başında olduğu ve bir selamlama olduğu için

she wants to sound friendly, the pitch is higher and this does make it stand out of

Arkadaşça konuşmak istiyor, perde daha yüksektir ve bu onu cümlenin

the rest of the sentence more.

geri kalanından daha fazla öne çıkarır.

Hi!

Merhaba!

Hi!

Merhaba!

Hi!

Merhaba!

Hi!

Merhaba!

Do you have any availability?

Hiç müsaitliğiniz var mı?

I feel like she takes the word availability— availability— and really stretches it out.

Müsaitlilik kelimesini alıyormuş gibi hissediyorum - ve gerçekten uzatıyor.

The stressed syllable there: availability— is ‘bil’ but the syllable ‘vail’ availability—

Orada stresli hece: müsaitlilik ..................

also has a little bit of stress.

ayrıca biraz stres var.

Availability— da- da- da- da- da- da- So the primary stress is on the fourth syllable

Müsaitlilik - dadadadadada- Yani birincil stres dördüncü hecede

but there is secondary stress on the second syllable.

ancak ikinci hece üzerinde ikincil stres vardır.

Availability— availability— Hi!

Müsaitlilik- müsaitlilik- Merhaba!

Do you have any availability for a party of 6 at 7 p.m.

Akşam 19.00' da 6 kişilik bir parti için herhangi bir müsaitliğiniz var mı?

On Friday?

Cuma günü?

Then the other word that I hear being the most clear, the most sticking out of the sentence,

Sonra duyduğum diğer kelime, en açık, en cümleden çıkmış

the most obvious, is

en belirgin olanı,

Hi do you have any availability for a party of 6 at 7p.m.

Merhaba 19.00!da 6 kişilik bir parti için herhangi bir müsaitliğiniz var mı?

On Friday?

Cuma günü?

If you did not mark or feel the same stress that I did, that's okay.

Yaptığım aynı stresi işaretlemediyseniz veya hissetmediyseniz, sorun değil.

Party and six and fri— also had some stress but the thing to notice is that not every

Parti ve altı ve cuma— da biraz stres vardı ama fark edilmesi gereken şey her

word is given equal weight.

kelimeye eşit ağırlık verilir.

Some words are said much more quickly.

Bazı kelimeler çok daha hızlı söylenir.

Hi!

Merhaba!

Do you have any availability for a party of 6 at p.m on Friday?

Cuma günü akşam 6'da bir parti için müsaitlik var mı?

And actually these three words: do you have— do you have— are set really quickly and

Ve aslında bu üç kelime: var mı - var mı - gerçekten hızlı bir şekilde ayarlandı ve

a little unclearly.

biraz belirsiz.

I don't hear the h.

H sesini duymuyorum.

Do you have— do you have— do you have— is what I hear, not: do you have— but: do

Var mı— var mı— var mı-duyuyorum, değil: var mı-ama: var mı

you have— do you have— do you have— do you have— do you have— it's not uncommon

var mı— var mı— var mı— var mı— var mı— bu nadir bir şey değil

to drop the h in these function words like have, had, his/her.

bu işlev kelimelerinde h'yi bırakmak, sahip olmak, sahip olmak gibi.

Do you have— do you have— do you have— and the word ‘do’ said so quickly that

Var mı - var mı - var mı? Ve 'var' kelimesini o kadar çabuk söyledi ki

it almost doesn't have a vowel: dya— dya— do you have— do you have— although she

neredeyse bir sesli harfleri yok: dya - dya - var mı - var mı--

dropped the h so it was: do you have— do you have— do you have— do you have—

h'yi düşürdüm, öyleydi: var mı var mı var mı var mı

do you have— do— do— do you— it's almost like we're making it just one syllable,

var mı - var mı - var mı? neredeyse adeta sadece bir hece yapıyoruz,

connecting the D right onto the word ‘you’: do you— do— do you have any— do you

D'yi doğrudan 'sen' kelimesine bağlamak: yapar mısın - yapar mısın?

have any— do you have any— do you have any— do you have any availability— availability—

herhangi var mı - var mı - var mı - var mı, var mı?

availability— So that word was a little slower: availability— and notice that the

müsaitlilik - Yani bu kelime biraz daha yavaştı: müsaitlilik - ve

t is a flap t here.

t burada bir flep t.

Bility— availability— availability— availability— do you have any availability

Lilik— müsaitlilik— müsaitlilik— müsaitlilik— müsaitlik var mı

for a party of six— for a party of six— for a— for a—

altı kişilik bir parti için - altı kişilik bir parti için - için bir ...

So these two words linked together and reduced.

Böylece bu iki kelime birbirine bağlanmış ve azalmıştır.

For a— for a— for a— It's almost like we don't have a vowel here.

Bir-için-bir-için- Neredeyse bir sesli harfimiz yokmuş gibi.

It's the F sound and then the schwa R sound and R absorbs the schwa so they're just one

Bu F sesi ve sonra schwa R sesi ve R schwa'yı emiyor, bu yüzden sadece bir

sound: For a— for a— for a— moving right into the next sound which is the schwa for

ses: Bir - için - için - için - bir sonraki sese geçmek için schwa olan

‘a’: for a party— for a party of six— for a party of six— for a party of six—

'a': altı kişilik bir parti için - altı kişilik bir parti için - altı kişilik bir parti için -

for a party of six— so par— has more stress there than for a party— this is a flap T:

altı kişilik bir parti için - yani par - bir parti için olduğundan daha fazla strese sahiptir - bu bir T kapağıdır:

party— party—

parti— parti—

Remember, the T is a flap when it comes between two vowels like it did here, or when it comes

Unutmayın, T burada olduğu gibi iki sesli harf arasında geldiğinde veya geldiğinde bir fleptir

after an R and before a vowel or diphthong.

bir R'den sonra ve bir sesli harf veya difttondan önce.

Party— party— party— party of six— party of— party of— party of— You could

Parti - parti - parti - parti altı - parti - parti - parti yapabilirsiniz

drop the V sound here but she doesn't.

V sesini buraya bırakın ama öyle değil.

She makes a really quick V sound along with the schwa.

Schwa ile birlikte gerçekten hızlı bir V sesi çıkarıyor.

Party of— party of— party of six— party of six— party of— of— party of six—

Altı parti - altı parti - altı parti - parti altı parti—

party of six at seven pm— at seven— at seven— Okay so the word ‘at’ often reduces

akşam yedi'de yedi - yedi'de - yedi'de - Tamam, 'at' kelimesi genellikle azalır

to the schwa sound.

schwa sesine.

She doesn't do that.

Bunu yapmıyor.

She does have an AH vowel but it still said very quickly: at— at— at— at— And

Bir AH sesli harfine sahip ama hala çok hızlı bir şekilde dedi: at - at - at - ve

the T here is a stop T because the next word begins with the consonant so that would be

buradaki T bir T dur çünkü bir sonraki kelime ünsüzle başlar, böylece

the S sound in the word: at— at— at— party of six at— party of six at— at—

Kelimedeki S sesi: at - at - at - altı partide - at altı partide - at -

at— at— party of six at 7 p.m.

akşam saat 7'de partide

On Friday.

Cuma günü.

PM on Friday— PM on Friday—

Cuma günü AKŞAM - Cuma günü AKŞAM

So the letters P and M are said with their letter names here and that would be the P

P ve M harfleri burada harf isimleriyle söylenir ve bu P olur

consonant and the EE vowel and then the EH as in bed vowel and the M consonant: PM—

ünsüz ve EE sesli harf ve daha sonra yatak sesli harfinde olduğu gibi EH ve M ünsüz: AKŞAM—

PM— PM— PM— PM— And any time we're seeing a series of letters out loud like JFK,

AKŞAM— AKŞAM— AKŞAM— AKŞAM— Ve ne zaman JFK gibi yüksek sesle bir dizi harf görürsek,

PM, HBO, stress is always on the last one.

AKŞAM, HBO, stres her zaman sonuncusunda.

So M has more stress than P: PM— PM— PM— PM— PM— PM— PM— PM— AM would sound

Bu yüzden M, P'den daha fazla strese sahiptir: AKŞAM— AKŞAM— AKŞAM— AKŞAM— AKŞAM— AKŞAM— AKŞAM— AKŞAM— AM ses çıkarır

like this: AM— AM— AM— Can you tell that I'm stressing the second one?

şöyle: AM— AM— AM— İkincisini vurguladığımı söyleyebilir misiniz?

AM and that would be spelled in IPA with the AY as in Say diphthong and then again the

AM ve bu IPA'da Say diphthong'daki gibi AY ile yazılır ve sonra tekrar

EH as in bed vowel and the M consonant: AM— AM— PM— PM— So on both of these cases,

Yatak sesli harfinde ve M ünsüzünde olduğu gibi EH: AM - AM - PM - PM - Yani her iki durumda da,

we're linking the two words together: AM— AM— PM— PM— PM— 7 pm on Friday—

iki kelimeyi birbirine bağlıyoruz: AM - AM - PM - PM - PM— Cuma 7: 00

7 pm on Friday—

Cuma günü saat 19.00—

So everything links together, the ending N of seven, M into the vowel of ‘on’, 7

Böylece her şey birbirine bağlanır, yedi N sonu, M 'on' ünlüsüne, 19.00

pm on Friday— This can either be written with the AH as in father, or the AW as in

Cuma günü - Bu, babada olduğu gibi AH ile veya AW'de olduğu gibi yazılabilir

Law vowel.

Sesli harf.

It's so quick here.

Burada çok hızlı.

It's kind of hard to tell what she uses: 7 pm on Friday— 7 pm on Friday— 7 pm on

Ne kullandığını söylemek biraz zor: Cuma günü 19:00 - Cuma günü 19:00

Friday— I would probably write it with the AH as in father vowel: on Friday— Friday—

Cuma - Babamın sesli harfinde olduğu gibi muhtemelen AH ile yazardım: Cuma - Cuma -

on Friday— Okay, the pitch goes up at the end.

Cuma günü— Tamam, saha sonunda yükseliyor.

She's asking a yes/no question and so making the pitch go up shows that she is inquiring.

Evet / Hayır sorusu soruyor ve bu yüzden perdenin Yukarı çıkması, sorguladığını gösteriyor.

On Friday— on Friday— do you have any availability for a party of six at 7 p.m.

Cuma günleri - Cuma günleri - altı kişilik bir partide akşam saat 7'de müsait misiniz?

On Friday?

Cuma günü?

I call this kind of analysis of Ben Franklin analysis.

Ben bu tür Ben Franklin analizine analiz diyorum.

To see more videos like that on YouTube, click in

YouTube'da bunun gibi daha fazla video görmek için simgesini tıklayın

the description.

tanım.