Learn NUMBERS easily through conversation!

In this American English pronunciation video, you're going to play a card game with me and

Bu Amerikan İngilizcesi telaffuz videosunda, benimle ve ailemle bir kart oyunu oynayacaksın

my family and we'll study real English conversation as it happens among real Americans.

ve gerçek Amerikalılar arasında olduğu gibi gerçek İngilizce konuşmaları inceleyeceğiz.

The focus of this video is numbers.

Bu videonun odak noktası sayılardır.

Two ones. Two twos. Two rooks.

İki tane. İki iki. İki kale. Burada

We're playing with a double deck of cards here. That means we've combined two full decks

çift deste kartlarla oynuyoruz . Bu, iki tam desteyi birleştirdiğimiz anlamına gelir,

so there's going to be two of every kind of card. So my mom says: two ones, two twos,

yani her türden karttan iki tane olacak . Annem diyor ki: iki bir, iki iki,

two rooks.

iki kale.

So rather than saying: two one cards, two

Yani iki bir kart, iki

two cards, she's just shortening it into: two ones, two twos, making the number a noun.

iki kart demek yerine, onu sadece kısaltarak: iki bir, iki iki, sayıyı isim yapıyor.

So she's making it plural because there's two of everything. Two ones. Adding a really

Yani çoğul yapıyor çünkü her şeyden iki tane var. İki tane.

light Z sound at the end. Two ones. Two twos.

Sonunda gerçekten hafif bir Z sesi eklemek. İki tane. İki iki.

Two ones. Two twos.  Two rooks.

İki tane. İki iki. İki kale.

But there are no sixes and sevens and half of the eights.

Ama altı ve yedi yok ve sekizlerin yarısı yok.

Sixes and sevens and half of the eights. So here, again, we're using the number as

Altılar ve yediler ve sekizlerin yarısı. Yani burada yine sayıyı isim olarak kullanıyoruz

a noun. And we're making it plural. Sevens and eights.

. Ve onu çoğul yapıyoruz. Yediler ve sekizler.

For 'sevens', we add a light Z sound. For 'eights' we add an S sound. And for 'sixes', we add a whole syllable.

'Yediler' için hafif bir Z sesi ekliyoruz. 'Sekizler' için bir S sesi ekliyoruz. Ve 'altılar' için tam bir hece ekleriz.

Es— es— sixes.

Es— es— altmışlar.

The rules for how to pronounce a plural noun were laid out in a video that I made earlier.

Çoğul bir ismin nasıl telaffuz edileceğine dair kurallar daha önce yaptığım bir videoda ortaya konmuştu.

Click here to see that video or you can also find the link in the description below.

O videoyu görmek için buraya tıklayın veya aşağıdaki açıklamada bağlantıyı da bulabilirsiniz.

But there are no sixes and sevens and half of the eights.

Ama altı ve yedi yok ve sekizlerin yarısı yok.

210. 210.

210. 210.

How many points does...

Kaç puan...

- 360. - Ok. Yeah. Oh.

- 360. - Tamam. Evet. Ah.

So here, we've just heard the numbers 210 and 360.

Burada 210 ve 360 ​​sayılarını duyduk.

Notice that the words 'hundred and' were dropped.

'Yüz ve' kelimelerinin düştüğüne dikkat edin.

You can say two hundred and ten or three hundred and sixty

İki yüz on ya da üç yüz altmış diyebilirsiniz

but it's probably more common in spoken English to drop that and just say

ama muhtemelen konuşma İngilizcesinde bunu bırakıp sadece

210, 360.

210, 360. 210.

210.

210.

210.

How many-- How many points does...

Kaç tane-- Kaç puan yapar...

- 360. - Ok. Yeah. Oh.

- 360. - Tamam . Evet. Ah.

-215 -20

-215 -20

Two fifteen. Twenty.

İki on beş. Yirmi.

So 15, how does that sound different from 250?

15, kulağa 250'den nasıl farklı geliyor?

Two fifteen. Two fifty.

İki onbeş. İki buçuk.

Two fifteen.

İki onbeş.

There are two clues. First stress is on ‘teen’.

İki ipucu var. İlk vurgu "genç" üzerindedir.

In the words that end in a zero, stress is on the first syllable.

Sıfırla biten kelimelerde vurgu ilk hecededir.

Fifteen. Fifty.

15. Elli.

Clue number two, the T in ‘teen’ is a true T because it starts a stressed syllable.

İki numaralı ipucu, 'teen' kelimesindeki T gerçek bir T'dir çünkü vurgulu bir heceyi başlatır.

The T in ‘fifty’ might be a true T or it might be flapped: fifty, fifty.

'Elli'deki T gerçek bir T olabilir veya çırpılmış olabilir: elli, elli.

Two fifteen.

İki onbeş.

- 215 - 20

- 215 - 20

Twenty. My dad bids even higher.

Yirmi. Babam daha da yüksek teklif veriyor.

He didn't say 220 but it's implied.

220 demedi ama ima edildi.

Twenty, What happens to the T there?

Yirmi, oradaki T'ye ne olur?

It's dropped. Americans often drop the T in this word.

Düştü. Amerikalılar genellikle bu kelimedeki T'yi düşürür.

Twenty. Twenty.

Yirmi. Yirmi.

This is because the T follows an N.

Bunun nedeni, T'nin bir N'yi takip etmesidir.

20.

20.

Pass.

Geçer.

Pass.

Geçmek.

As we go around bidding here, if you want to bid higher, then you do so.

Biz burada teklif verirken, daha yüksek teklif vermek istiyorsanız, öyle yapın.

If you don't want a bid higher and you want to drop out, then you say: pass— pass—

Daha yüksek bir teklif istemiyorsanız ve çıkmak istiyorsanız, o zaman şöyle dersiniz: geçti— geçti—

Pass.

Geçti.

Twenty five.

Yirmi beş.

Twenty five.

Yirmi beş.

Twenty. Again, David drops the T here: Twenty five.

Yirmi. David yine T'yi buraya bırakıyor: Yirmi beş.

Twenty five.

Yirmi beş.

Thirty.

Otuz.

Thirty. Thirty. Stress is on the first syllable

Otuz. Otuz. Vurgu ilk hecede

and it's a flap T so we know it's not ‘thirteen’.

ve bir flep T, bu yüzden 'on üç' olmadığını biliyoruz.

Thirty. Thirty. The T is flapped here because

Otuz. Otuz. T,

it comes after an R before a vowel. Thirty.

sesli harften önce gelen R'den sonra geldiği için burada çırpılmıştır. Otuz.

Try that: Thirty.

Şunu dene: Otuz.

Thirty.

Otuz.

Pass.

Geçmek.

Pass.

Geçmek.

Oh, my mom and I both have bad hands.

Oh, annemin de benim de ellerimiz kötü.

We both pass, we do not continue to bid.

İkimiz de geçeriz, teklif vermeye devam etmeyiz.

Pass.

Geçmek.

Pass.

Geçmek.

That's too cheap.

Bu çok ucuz.

Dad says: That's too cheap.

Babam diyor ki: Bu çok ucuz.

He's trying to make us think he doesn't have a good hand but that he's going to bid anyway.

Elinin iyi olmadığına ama yine de teklif vereceğine bizi inandırmaya çalışıyor.

He reduces the word ‘that's’ by dropping the TH.

TH'yi düşürerek 'bu' kelimesini azaltır.

At's— at's— At's too cheap.

at's- at's- At's çok ucuz.

This is a reduction you will hear Americans do sometimes.

Bu, Amerikalıların bazen yaptığını duyacağınız bir azalmadır.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

That's too cheap. That's too cheap. That's too cheap.

Bu çok ucuz. Bu çok ucuz. Bu çok ucuz.

Notice the word ‘too’ is stressed and it sounds just like the number 2.

"Too" kelimesinin vurgulu olduğuna ve tıpkı 2 rakamı gibi ses çıkardığına dikkat edin.

These are homophones. They sound exactly the same. Even though they're spelled differently.

Bunlar sesteş sözcükler. Tamamen aynı geliyorlar. Farklı yazılmalarına rağmen.

That's too cheap.

Bu çok ucuz.

That's too cheap. Forty.

Bu çok ucuz. Kırk.

Forty. He raises the bid.

Kırk. Teklifi yükseltir.

Different from 14 where stress is on the second syllable with a true T. Forty. Forty.

Gerçek bir T ile vurgunun ikinci hecede olduğu 14'ten farklı. Kırk. Kırk.

Flap T because the T comes between an R and a vowel.

Flap T çünkü T, bir R ile bir sesli harf arasına gelir.

Forty.

Kırk.

Pass.

Geçmek.

Five.

Beş.

Yeah, I should have passed before.

Evet, daha önce geçmeliydim. Daha

I should have passed before.

önce geçmeliydim.

Should have is often reduced to ‘shoulda’ in natural American English conversation.

Have, doğal Amerikan İngilizcesi konuşmasında genellikle "shouda"ya indirgenir. Daha

I should have passed before. Shoulda— shoulda— try that.

önce geçmeliydim. Bunu denemeliydim.

A quick flap of the tongue for the D: shoulda—

D: shoulda için hızlı bir dil çırpma...

I should have passed before. Because I think….

Daha önce geçmeliydim. Çünkü bence….

Because I... Okay my dad is doing a weird reduction here.

Çünkü ben... Tamam babam burada garip bir indirim yapıyor.

First he's reducing ‘because’ to ‘cuz’ which is a very normal reduction.

Önce "çünkü"yü "cuz"a indiriyor ki bu çok normal bir indirgeme.

But then he's also dropping the TH in ‘think’ which

Ama sonra, biraz daha az yaygın olan "düşün" de TH'yi de düşürüyor,

is a little bit less common though I have noticed my dad definitely does this.

ancak babamın bunu kesinlikle yaptığını fark ettim.

Because I think— because I think— It makes it a little less clear but to a non-native listener,

Çünkü bence—çünkü bence— Bunu biraz daha az anlaşılır kılıyor ama anadili olmayan bir dinleyici için

it's still perfectly understood.

yine de mükemmel bir şekilde anlaşılıyor.

Because I think— because I think— because I think—

Çünkü düşünüyorum—çünkü düşünüyorum—çünkü düşünüyorum—

because I think—

çünkü düşünüyorum—

- Enough table talk. - I think…

- Bu kadar masa sohbeti yeter. - Bence...

‘Table Talk’. This idiom means the casual conversation that would happen at a meal

'Masa Sohbeti'. Bu deyim, bir yemekte olabilecek gündelik konuşma anlamına gelir,

but my family uses it to mean talking about a card game when you're playing a card game

ancak ailem bunu, bir kart oyunu oynarken yapmamanız gereken bir kart oyunu hakkında konuşmak için kullanır

which you shouldn't do.

.

When you're playing a game. You should keep all strategy and thoughts on the game to yourself.

Bir oyun oynarken. Oyunla ilgili tüm strateji ve düşünceleri kendinize saklamalısınız.

So we say ‘no table talk’ or ‘enough table talk’.

Bu yüzden 'masa konuşması yok' veya 'yeterli masa konuşması' diyoruz.

Everyone in my family is guilty of lots of table talk.

Ailemdeki herkes çok fazla masa konuşmasından suçlu.

- Enough table talk. - I think...

- Bu kadar masa sohbeti yeter. - Sanırım...

Fifty.

Elli.

Fifty.

Elli.

Now, again we have something that's not a true T: fifty,

Şimdi, yine, gerçek bir T: elli değil, daha

but more of a flap T: fifty. Dadadada—

çok bir flep T: elli olan bir şeyimiz var. Dadadada—

Now, this is an exception.

Şimdi, bu bir istisna.

It's not following the rules but still this is how most Americans will pronounce this word.

Kurallara uymuyor ama yine de çoğu Amerikalı bu kelimeyi bu şekilde telaffuz edecek.

Fifty. Different from ‘fifteen’

Elli.

where stress is on the second syllable and we have a true T.

Stresin ikinci hecede olduğu 'on beş'ten farklı ve gerçek bir T.

Fifty.

Elli'ye sahibiz.

And there's 360?

Ve 360 ​​var mı?

Yeah!

Evet!

Three sixty.

Üç altmış.

Again, a flap T. Sixty. d-- d-- And again this is an exception.

Yine bir flep T. Altmış. d-- d-- Ve yine bu bir istisna.

It's not following the rules for the pronunciation of T.

T.

Sixty, three sixty.

Sixty, üç altmışın telaffuz kurallarına uymuyor.

And there's three sixty?

Ve üç altmış var mı?

Yeah!

Evet!

Cheap!

Ucuz!

Pass.

Geçmek.

I'm gonna pass.

geçeceğim

I'm gonna pass.

geçeceğim

My dad pronounced his ‘gonna’ very quickly.

Babam ' olacağını' çok çabuk telaffuz etti.

I'm gonna pass.

geçeceğim

I'm gonna pass. Gonna— gonna— gonna—

geçeceğim Geçeceğim... geçeceğim...

I'm gonna pass.

geçeceğim.

I'm gonna pass.

geçeceğim

I'm gonna pass.

geçeceğim

I'm gonna pass.

geçeceğim

Let's go back and listen to all the numbers again.

Geri dönüp tüm sayıları tekrar dinleyelim.

I'll play this section twice. Practice out loud the second time.

Bu bölümü iki kez oynayacağım. İkinci kez yüksek sesle pratik yapın.

Two ones. Two twos. Two rooks.

İki tane. İki iki. İki kale.

But there are no sixes and sevens and half of the eights.

Ama altı ve yedi yok ve sekizlerin yarısı yok.

Two ten!

İki on!

Two ten!

İki on!

-Two fifteen. -Twenty.

-İki onbeş. -Yirmi.

Twenty five.

Yirmi beş.

Thirty.

Otuz.

Forty.

Kırk.

Fifty.

Elli.

And there's 360?

Ve 360 ​​var mı?

Yeah!

Evet!

Five.

Beş.

Two ones. Two twos. Two rooks.

İki tane. İki iki. İki kale.

But there are no sixes and sevens and half of the eights.

Ama altı ve yedi yok ve sekizlerin yarısı yok.

Two ten!

İki on!

Two ten!

İki on!

-360 -Okay. Yeah. Oh.

-360 -Tamam. Evet. Ah.

-Two fifteen. -Twenty.

-İki onbeş. -Yirmi.

Twenty five.

Yirmi beş.

Thirty.

Otuz.

Forty.

Kırk.

Fifty.

Elli.

And there's 360?

Ve 360 ​​var mı?

Yeah!

Evet!

Five.

Beş.

I had a lot of fun playing cards with my family

Ben ailemle iskambil oynarken çok eğlendim

and I hope you had fun learning the pronunciation of numbers

ve umarım siz de sayıların telaffuzunu öğrenirken

as we studied Real English conversation.

biz Gerçek İngilizce konuşmayı öğrenirken eğlenmişsinizdir.