Hurricane Sandy - American English Pronunciation

As many of you probably know, hurricane Sandy devastated the east coast at the end of October,

Muhtemelen çoğunuzun bildiği gibi, Sandy kasırgası 2012 Ekim ayının sonunda doğu kıyısını harap etti.

2012. The next day I hopped on my bike and checked in on friends who live in southern

Ertesi gün bisikletime atladım ve

Manhattan to see how they were doing.

nasıl olduklarını görmek için güney Manhattan'da yaşayan arkadaşlarımı kontrol ettim.

First, let me talk about the word 'hurricane'. Three syllable word, stress on the first syllable.

İlk önce 'kasırga' kelimesinden bahsetmeme izin verin. Üç heceli kelime, vurgu ilk hecede.

It has the H consonant sound, the 'ur' as in 'her' vowel/consonant, hur-, hur-, that's

H ünsüz sesine sahiptir, 'her' sesli/ünsüzdeki 'ur', hur-, hur-, bu vurgulu hecedir

the stressed syllable. Then the IH as in SIT, K consonant sound, AY diphthong, and finally

. Sonra SIT'deki gibi IH, K ünsüz sesi, AY diftong ve son olarak

the N consonant sound. So the two unstressed syllables: -icane, -icane. No shape in the

N ünsüz sesi. Böylece iki vurgusuz hece: -icane, -icane. Sesinde şekil yok

voice, lower and flatter. Also, lower in volume. Hurricane. Hurricane.

, daha alçak ve daha düz. Ayrıca, hacim olarak daha düşük. Kasırga. Kasırga.

>> Laura, the reason why I can hardly see you is because power's out.

>> Laura, seni zorlukla görememin nedeni gücün kesilmesi.

In this sentence, the word 'can' is a helping verb. It's not the main verb. So, it's a function

Bu cümlede 'can' sözcüğü yardımcı fiildir . Ana fiil değil. Yani bu bir işlev

word, and I'm reducing it to 'kn', 'kn', 'I kn'. Listen again.

sözcüğü ve ben onu 'kn', 'kn', 'I kn' şeklinde indirgeyeceğim. Tekrar dinleyin.

>> Laura, the reason why I can [3x] >> Laura, the reason why I can hardly see

>> Laura, bunu yapabilmemin nedeni [3x] >> Laura, seni neredeyse hiç göremememin nedeni,

you is because power's out. >> That's correct.

elektriğin kesilmesi. >> Bu doğru.

>> Now, what time did you guys lose power last night?

>> Şimdi, dün gece gücünüzü ne zaman kaybettiniz ? 'Dün gece' cümle parçasındaki

Let's take a look at the T pronunciations in the sentence fragment 'last night'. Notice

T telaffuzlarına bir göz atalım . '

I didn't say the T in the word 'last'. Normally, as being part of an ending consonant cluster,

Son' kelimesindeki T'yi söylemediğime dikkat edin. Normalde, biten bir ünsüz kümenin parçası olarak,

that would be pronounced. But often, when the next sound is another consonant, the ending

bu telaffuz edilirdi. Ancak çoğu zaman, bir sonraki ses başka bir ünsüz olduğunda,

T in a consonant cluster will be dropped. Last night, last night. Are you noticing also

bir ünsüz kümesindeki son T atılır. Dün gece, dün gece.

a stop T at the end of the word 'night'? I'm not releasing the tt sound. Night, night.

'Gece' kelimesinin sonunda bir T durağına da dikkat ediyor musunuz? t sesini bırakmıyorum. Gece gece.

However, it's not the same as dropping the T: nigh', nigh'. The stop T makes the word

Ancak bu, T'yi bırakmakla aynı şey değildir : yakın', yakın'. Stop T, kelimeyi

more abrupt, night, night. And it doesn't have quite the downward shape in voice, nigh-,

daha ani yapar, gece, gece. Ve T'yi tamamen kaldırsaydım sahip olacağı aşağı doğru ses şekline sahip değil,

nigh-, that it would have if I dropped the T altogether. Night, night. Last night. Listen

neredeyse, neredeyse . Gece gece. Dün gece. Tekrar

again.

>> Now, what time did you guys lose power last night? [3x]

dinleyin.

>> Şimdi, dün gece gücünüzü ne zaman kaybettiniz ? [3x]

>> Uh, we lost power just a little after 8:30.

>> Ah, 8:30'dan biraz sonra gücü kaybettik.

Another stop T. Eight-thirty. Eight, eight. Eight-thirty. Notice that the T in the word

Başka bir durak T. Sekiz buçuk. sekiz, sekiz. Sekiz otuz.

'thirty' is being pronounced as a flap T because it comes after an R and before a vowel. Thirty,

'Otuz' kelimesindeki T'nin bir R'den sonra ve bir sesli harften önce geldiği için bir flep T olarak telaffuz edildiğine dikkat edin. otuz,

thirty. Eight-thirty. Listen again.

otuz. Sekiz otuz. Tekrar dinleyin.

>> 8:30 [3x] >> Any idea when you're going to get your

>> 8:30 [3x] >> Gücünüzü ne zaman geri alacağınıza dair bir fikriniz var mı

power back on? >> No idea --- could be several days.

? >> Hiçbir fikrim yok --- birkaç gün olabilir.

>> What are you going to do with these days with no power?

>> Gücün olmadığı bu günlerde ne yapacaksın ?

What are you going to do? A couple reductions here. First, the word 'are' is being reduced

Ne yapacaksın? Burada birkaç indirim . Birincisi, 'are' kelimesi

to 'er', 'er'. So, the T at the end of 'what' now comes between two vowel sounds and is

'er', 'er'e indirgeniyor. Yani, 'what'ın sonundaki T şimdi iki ünlü sesin arasına giriyor ve

a flap T. What are, what are, what are, what are you going to do? Notice I'm also reducing

bir flep T. Nedir, ne, ne, ne yapacaksın? Ayrıca

'going to' to gonna, gonna. What are you gonna do? Listen again.

'going to' kelimesini de 'going to'ya indirdiğime dikkat edin. Ne yapacaksın? Tekrar dinleyin.

>> What are you going to do [3x] with these days with no power?

>> Gücün olmadığı bu günlerde [3x] ne yapacaksın ?

>> Um, well. Plan to do a lot of sitting and thinking. Staring out windows. Maybe some

>> Pekala. Bol bol oturup düşünmeyi planlayın. Pencerelerden dışarı bakmak. Belki biraz

Balderdash. Who knows? >> Games.

Balderdash. Kim bilir? >> Oyunlar.

>> Games. >> That sounds like a great way to spend the

>> Oyunlar. >> Bu, önümüzdeki birkaç günü geçirmek için harika bir yol gibi görünüyor

next couple of days. If you ever need to recharge anything, just come on up to my apartment.

. Herhangi bir şeyi şarj etmeye ihtiyacın olursa , daireme gelmen yeterli.

Apartment. Two stop T's. So the T's in this word don't really follow the rules for T pronunciations.

Apartman. İki stop T. Yani bu kelimedeki T'ler, T telaffuz kurallarına tam olarak uymuyor.

Apartment, apartment. Listen again.

Daire, daire. Tekrar dinleyin.

>> My apartment [3x], you can have all the power and internet that you want.

>> Dairem [3x], istediğiniz kadar elektrik ve internete sahip olabilirsiniz.

Another 'can' reduction: you can, you can. You can have.

Başka bir "yapabilirsin" indirimi: yapabilirsin, yapabilirsin. Alabilirsin.

>> You can have [3x] all the power and internet that you want.

>> İstediğiniz tüm güce ve internete [3x] sahip olabilirsiniz .

>> Will do. >> And hot water.

>> yapacak. >> Ve sıcak su.

>> Thank you. >> You're welcome.

>> teşekkür ederim. >> Rica ederim.

I also want to point out something interesting about the word 'weather'. 'Weather' can be

Ayrıca 'hava' kelimesiyle ilgili ilginç bir şeye dikkat çekmek istiyorum . 'Hava'

both a noun or a verb. Now, that's not that interesting. There are lots of words in American

hem isim hem de fiil olabilir. Şimdi, bu o kadar da ilginç değil. Amerikan İngilizcesinde bu şekilde olan birçok kelime var

English that are that way. But thing about weather is that both as a noun and as a verb,

. Ama hava durumuyla ilgili bir şey, hem isim hem de fiil olarak

it's pronounced the same way. Stress on the first syllable: weather, weather. Normally,

aynı şekilde telaffuz edilmesidir. İlk hecede vurgu: hava durumu, hava durumu. Normalde,

there will be a difference in pronunciation. For example, the word 'present'. Present is

telaffuzda bir fark olacaktır. Örneğin, 'mevcut' kelimesi. Present

the noun, stress is on the first syllable. Present. But as a verb, present, present,

isimdir, vurgu ilk hecededir. Sunmak. Ancak bir fiil olarak, şimdiki zaman, şimdiki zaman,

stress is on the second syllable, so the two words are pronounced differently. Present,

vurgu ikinci hecededir, bu nedenle iki kelime farklı telaffuz edilir. mevcut,

present. But with 'weather', both the same. Both as a noun: we're having terrible weather.

mevcut. Ama 'hava durumu' ile ikisi de aynı. İkisi de isim olarak: berbat bir hava yaşıyoruz.

And as a verb: we'll weather this storm. Weather, weather.

Ve bir fiil olarak: bu fırtınayı atlatacağız. Hava durumu, hava durumu.

>> So Sara, How did you guys weather the storm last night?

>> Pekala Sara, dün geceki fırtınayı nasıl atlattınız ?

>> We weathered it amazingly well. Um, perhaps because the weather was not too crazy around

>> İnanılmaz derecede iyi havalandırdık. Um, belki de buralarda hava çok çılgın olmadığındandır

here. At least it didn't seem so. >> But you did lose power.

. En azından öyle görünmüyordu. >> Ama gücü kaybettin.

>> We lost power.

>> Güç kaybettik.

So, most people are out of power. But luckily, they don't live too far from me. So my home

Yani, çoğu insanın gücü tükendi. Ama neyse ki, benden çok uzakta yaşamıyorlar. Böylece evim tüm arkadaşlarım için

has been able to be a haven of internet and electricity for all my friends.

bir internet ve elektrik cenneti oldu .

Thank you to those who showed concern about me and my family during the hurricane. As

Kasırga sırasında benimle ve ailemle ilgilenenlere teşekkür ederim.

you can see, I came through just fine. It was great to see so many supporting those

Gördüğünüz gibi gayet iyi atlattım. Günlerce

who went without electricity, heat, and hot water for many days. For example, some stores

elektriksiz, ısıtmasız ve sıcak susuz kalanlara bu kadar çok kişinin destek verdiğini görmek harikaydı. Örneğin, elektriği olan bazı mağazalar,

that had power set up charging stations in front so people could see the news and be

insanların haberleri görebilmeleri ve sevdikleriyle iletişim kurabilmeleri için önlerine şarj istasyonları kurdu

in touch with loved ones. It was strange to walk around a darkened Manhattan. Though for

. Karanlık bir Manhattan'da dolaşmak garipti.

most people, life is back to normal, others are still living without electricity and even

Çoğu insan için hayat normale dönse de, diğerleri hala elektriksiz ve hatta

running water. And others lost their homes entirely. As time goes on, let's continue

akan su olmadan yaşıyor. Ve diğerleri evlerini tamamen kaybetti. Zaman geçtikçe,

to help out those affected by this hurricane.

bu kasırgadan etkilenenlere yardım etmeye devam edelim. Hepsi

That's it, and thanks so much for using Rachel's English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler.