Homophone Phrases -- American English Pronunciation

In this American English pronunciation video, we're going to talk about homophone phrases.

Bu Amerikan İngilizcesi telaffuz videosunda, eş sesli ifadeler hakkında konuşacağız.

Today I'm going to talk about how reductions can make homophone phrases. A homophone

Bugün indirgemelerin nasıl homofon cümleleri yapabileceğinden bahsedeceğim. Bir sesteş ses,

is a pair or set of words that have different meanings and often different spellings, but

farklı anlamlara ve genellikle farklı yazımlara sahip olan, ancak

sound the same, like flour / flower.

un / çiçek gibi aynı sese sahip bir çift veya sözcük grubudur.

For example, three sentence fragments: got a / got to / I've got to. They'll all sound

Örneğin, üç cümle parçası: var / lazım / zorundayım.

the same when we reduce them in a sentence. I got a new car, I got a new car, got a, got a,

Onları bir cümlede küçülttüğümüzde hepsi aynı ses çıkaracak. Yeni bir araba aldım, yeni bir araba aldım, aldım, aldım,

I got a new car. Or, I got to test drive it, I got to test drive it, got to, got to,

yeni bir araba aldım. Ya da test sürüşü yapmalıyım , test sürüşü yapmalıyım, yapmalıyım, yapmalıyım,

I got to test drive it. Or, I have got to go. I've got to go, got to, got to. I've got

test sürüşü yapmalıyım. Ya da gitmeliyim. Gitmeliyim, gitmeliyim, gitmeliyim.

to go. When students realize this, there is sometimes a bit of panic: how will people

Gitmeliyim. Öğrenciler bunu fark ettiklerinde, bazen biraz panik oluyor: İnsanlar

know which one I'm saying. I want to put you at ease: you never need to worry about

hangisini söylediğimi nasıl bilecek? Seni rahatlatmak istiyorum: bunun için asla endişelenmene gerek yok

that. The context will always make it clear.

. Bağlam her zaman netleştirecektir.

Another example: 'had her' and 'hatter' -- I'm sure you know the Mad Hatter is a character

Başka bir örnek: "sahipti" ve "şapkacı" -- Eminim Çılgın Şapkacı'nın Alice Harikalar Diyarında'ndaki bir karakter olduğunu biliyorsunuzdur

in Alice in Wonderland. One thing I try to stress with my students: when we're doing

. Öğrencilerimle vurgulamaya çalıştığım bir şey var : 'her'

a reduction, like dropping the H in the word 'her', we don't want it to sound like a separate

kelimesindeki H'yi düşürmek gibi bir indirgeme yaptığımızda , bunun ayrı bir kelime gibi görünmesini istemiyoruz

word. We want it to sound like an extra syllable, part of a bigger word. So 'had

. Daha büyük bir kelimenin parçası olan fazladan bir hece gibi görünmesini istiyoruz . Yani 'had

her', had'er, had'er, two words, should sound just like 'hatter', 'hatter', one word.

ona', had'er, had'er, iki kelime kulağa 'şapkacı', 'hatter', tek kelime gibi gelmeli.

Had her, hatter.

Onu yakaladım, şapkacı.

I had her bring it to me at work. The Mad Hatter is a fun character.

İşyerinde bana getirmesini sağladım. Çılgın Şapkacı eğlenceli bir karakterdir.

Think about this any time you're working with the reduction of her, or dropping the H on

Onu azaltmak için çalışırken veya H'yi

any other H reduction. It should sound like an extra syllable tacked on to the end of

başka bir H azaltımına düşürürken bunu düşünün. Daha önce kelimenin sonuna eklenen fazladan bir hece gibi görünmelidir

the word before.

.

Let's look at some more examples of these homophone phrases:

Bu eşsesli cümlelere birkaç örnek daha bakalım :

let her / led her / letter -- I let her leave work early, let her, let her. I led

let her / led her / letter -- işten erken çıkmasına izin verdim, izin ver, izin ver.

her the wrong way, led her, led her. I didn't get the letter, letter, letter.

Onu yanlış yola yönlendirdim, yönlendirdim, yönlendirdim. Mektubu, mektubu, mektubu almadım.

but her / butter -- I invited her, but her mother said no, but her, but her. When I

ama onun / tereyağı -- onu davet ettim ama annesi hayır dedi, ama o, ama o.

bake, I usually use butter instead of margarine, butter, butter.

Pişirirken genellikle margarin, tereyağı, tereyağı yerine tereyağı kullanırım.

gave him / gave them -- Now here we're dealing with two words that sound the same

verdi / verdi -- Şimdi, indirgeyici olduklarında kulağa aynı gelen iki kelimeyle uğraşıyoruz

when they reduce. Both HIM and THEM reduce to the schwa-M sound. So 'gave him' sounds

. Hem HIM hem de THEM, schwa-M sesine indirgenir. Yani 'ona verdi' kulağa '

just like 'gave them'. I gave him a new shirt, gave him, gave him. I gave them my old TV,

onları verdi' gibi geliyor. Ona yeni bir gömlek verdim, verdim, verdim. Onlara eski televizyonumu verdim,

gave them, gave them. Again, you don't need to worry that they sound the same. Based

verdim, verdim. Yine, aynı sese sahip olduklarından endişelenmenize gerek yok.

on context, people will know what you're talking about.

Bağlama bağlı olarak, insanlar neden bahsettiğinizi bilecektir .

So there it is, just another interesting part of American English pronunciation.

İşte Amerikan İngilizcesi telaffuzunun bir başka ilginç kısmı . Hepsi

That's it, and thanks so much for using Rachel's English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler .