How to Interview for a Job in American English, part 5/5

You’re hired! Two words everyone loves to hear. But before we hear those words comes

İşe alındınız! Herkesin duymayı sevdiği iki kelime . Ama biz bu sözleri duymadan önce

(dun dun duuuuhn!) the interview. Today’s video is part five in a five-part series that

röportaj gelir (dun dun duuuuhn!). Bugünün videosu,

is all about preparing for a job interview.

tamamen bir iş görüşmesine hazırlanmakla ilgili beş bölümlük bir dizinin beşinci bölümü.

This is the last video in a five-part series on preparing for an interview. In the previous

Bu, bir röportaja hazırlanmayla ilgili beş bölümlük bir dizinin son videosu . Önceki

videos, we’ve gone over how to prepare your answers for common interview questions. Today

videolarda, sık sorulan mülakat sorularına yanıtlarınızı nasıl hazırlayacağınızı inceledik. Bugün

we’ll discuss things like body language, humor, and expression, and how to use them

vücut dili, mizah ve ifade gibi şeyleri ve bunları

to your advantage in an interview.

bir röportajda kendi avantajınıza nasıl kullanacağınızı tartışacağız.

First, let’s look at the complete mock interview from the series. What do you notice about

İlk olarak, diziden tam bir sahte röportaja bakalım .

how I present myself, and the interviewer? What do our postures and facial expressions

Kendimi ve görüşmeciyi nasıl sunduğum hakkında ne fark ediyorsunuz? Duruşlarımız ve yüz ifadelerimiz

say to you?

size ne söylüyor?

TK: Hello Ms. Smith, I’m Tom Kelley. Thanks so much for coming in.

TK: Merhaba Bayan Smith, ben Tom Kelley. Geldiğiniz için çok teşekkürler.

RS: It’s my pleasure, thanks so much for meeting with me.

RS: Benim için bir zevk, benimle buluştuğunuz için çok teşekkürler .

TK: Of course. Did you have any trouble finding the office?

TK: Elbette. Ofisi bulmakta sorun yaşadınız mı ?

RS: Nope. The directions on the website were great.

RS: Hayır. Web sitesindeki yönergeler harikaydı.

TK: Good. Would you like some water or coffee before we begin?

İyi. Başlamadan önce biraz su veya kahve ister misiniz ?

RS: I’m okay, thank you. TK: Alright. So, to get started, why don’t

RS: İyiyim, teşekkür ederim. TK: Pekala. Öyleyse, başlamak için neden

you tell me a little bit about yourself. RS: Sure. I studied at the University of Florida

bana biraz kendinizden bahsetmiyorsunuz? RS: Elbette. Florida Üniversitesi'nde okudum

and graduated in 2010 with a Masters Degree in Toy Design. After graduation, I was hired

ve 2010 yılında Oyuncak Tasarımı Yüksek Lisans Derecesi ile mezun oldum . Mezun olduktan sonra

at Happy Kid’s Creative. I’ve been there for the past five years and am currently the

Happy Kid's Creative'de işe alındım. Son beş yıldır oradayım ve şu anda

Director of Toy Production. During that time sales have grown steadily. It’s been a great

Oyuncak Üretimi Direktörüyüm. Bu süre zarfında satışlar istikrarlı bir şekilde arttı. Harika bir

experience, but I’ve run out of room to grow with HKC and I’m looking for new opportunities.

deneyim oldu, ancak HKC ile büyümek için yerim kalmadı ve yeni fırsatlar arıyorum.

I have a lot of experience leading teams in the creative process and finding new markets

Yaratıcı süreçte ve

for the products that we create. T: That’s great. Can you tell me how you

yarattığımız ürünler için yeni pazarlar bulmada ekiplere liderlik etme konusunda çok fazla deneyimim var. T: Bu harika. Bu pozisyonu nasıl duyduğunuzu anlatır mısınız

heard about this position? RS: Of course. A friend of mine saw the position

? RS: Elbette. Bir arkadaşım

listed on LinkedIn and forwarded it to me, so I spent some time on your website learning

LinkedIn'de listelenen pozisyonu gördü ve bana iletti, bu yüzden web sitenizde pozisyon ve şirket hakkında bilgi edinmek için biraz zaman geçirdim

about the position and the company. I also read an article in Business Weekly about your

. Ayrıca Business Weekly'de işiniz hakkında ilgimi çeken bir makale okudum

work that really got me interested. TK: What attracted you to our company?

. TK: Sizi şirketimize çeken ne oldu?

RS: To be honest, what really caught my eye was your focus on growth. I was really impressed

RS: Dürüst olmak gerekirse, benim asıl dikkatimi çeken şey senin büyümeye odaklanmandı.

with your ambitious goals and the clear plan you have for achieving those goals. I also

İddialı hedeflerinizden ve bu hedeflere ulaşmak için sahip olduğunuz net plandan gerçekten etkilendim.

like the support you provide for your employees. I love your continuing education initiatives,

Çalışanlarınıza verdiğiniz desteği de çok beğeniyorum.

where you pay for employees to educate themselves in new techniques and skill sets. I think

Çalışanların kendilerini yeni teknikler ve beceriler konusunda eğitmeleri için ödeme yaptığınız sürekli eğitim girişimlerinizi seviyorum.

that really helps to build employee satisfaction and loyalty.

Bunun çalışan memnuniyeti ve bağlılığı oluşturmaya gerçekten yardımcı olduğunu düşünüyorum .

TK: You’ve obviously done your homework. What would you say is your greatest strength?

TK: Belli ki ödevini yapmışsın. En büyük gücünüzün ne olduğunu söylersiniz?

RS: I would say, my greatest strength is a combination of enthusiasm and persistence.

RS: En büyük gücümün şevk ve sebatın birleşimi olduğunu söyleyebilirim.

My work ethic won’t let me settle for less than my best. I’m able to persevere through

İş ahlakım, elimden gelenin en iyisini yapmaktan daha azıyla yetinmeme izin vermiyor . Hayal kırıklığına veya öfkeye

challenges and setbacks without falling into frustration or anger. I’ve noticed that

kapılmadan zorlukların ve aksiliklerin üstesinden gelebilirim .

this tends to keep those around me in good spirits as well, which is a plus.

Bunun etrafımdakileri de iyi bir ruh halinde tutma eğiliminde olduğunu fark ettim, bu bir artı.

TK: That’s very good. Can you tell me about a time where you suffered a setback and had

TK: Bu çok iyi. Bir aksilik yaşadığınız ve coşkunuzu sürdürmek zorunda kaldığınız bir zamanı anlatır mısınız

to maintain your enthusiasm? RS: Sure. One definitely comes to mind. Last

? RS: Elbette. Aklına mutlaka biri gelir. Geçen

year a project for a new toy was in its final stages after two years of work. As we were

yıl, yeni bir oyuncak için bir proje, iki yıllık çalışmanın ardından son aşamasına gelmişti.

looking at the branding and working up a final marketing plan, a competitor launched a version

Markalaşmaya bakıp nihai bir pazarlama planı üzerinde çalışırken, bir rakip,

of the exact same toy that we were launching. As the leader of the project, I knew that

piyasaya sürdüğümüz oyuncağın aynısının bir versiyonunu piyasaya sürdü. Projenin lideri olarak,

my reaction would set the tone for the group. I acknowledged that it was a setback, but

tepkimin grubun gidişatını belirleyeceğini biliyordum. Bunun bir aksilik olduğunu kabul ettim, ancak

challenged the group to think of this as a blessing in disguise. I asked them to go out

grubu bunu kılık değiştirmiş bir lütuf olarak düşünmeye davet ettim . Onlardan dışarı çıkıp

and buy the competitor’s product and make a list of anything they wished the toy could

rakibin ürününü almalarını ve oyuncağın yapmasını isteyip de yapamadığı her şeyin bir listesini yapmalarını istedim

do that it didn’t. It turned out that the list was pretty long. We added these items

. Listenin oldukça uzun olduğu ortaya çıktı. Bunları

to our toy, and launched a far superior product 6 months later. So, in many ways, the competitor’s

oyuncağımıza ekledik ve 6 ay sonra çok daha üstün bir ürünü piyasaya sürdük . Bu nedenle, birçok yönden rakibin

product became the key to our success. TK: That sounds like a great victory. Now.

ürünü başarımızın anahtarı haline geldi. TK: Kulağa büyük bir zafer gibi geliyor. Şimdi.

What would you consider your greatest weakness? RS: Chocolate. Just kidding! No, my biggest

En büyük zayıflığınız olarak neyi düşünürsünüz? RS: Çikolata. Şaka yapıyorum! Hayır, en büyük

weakness is public speaking. It’s something that I’ve spent a lot of time working on

zayıflığım topluluk önünde konuşmak. Bu, üzerinde çalışmak için çok zaman harcadığım

and in which I’ve improved a great deal. I’m very comfortable in smaller meetings

ve kendimi çok geliştirdiğim bir şey. Ekiplerimle küçük toplantılarda çok rahatım

with my teams. But when I present an idea or concept to a larger audience, I still experience

. Ancak bir fikri veya konsepti daha geniş bir izleyici kitlesine sunduğumda, yine de

some stage fright. At this point, I can handle these situations professionally, but I would

biraz sahne korkusu yaşıyorum. Bu noktada, bu durumlarla profesyonel olarak başa çıkabilirim, ancak

like to be more comfort in these moments so I can really enjoy the experience of presenting,

bu anlarda daha rahat olmak istiyorum, böylece hayatta kalmak yerine sunum deneyiminden gerçekten zevk alabilirim

rather than just survive it. TK: Fear of public speaking is a very common

. TK: Topluluk önünde konuşma korkusu çok yaygın bir

fear; I’m in the same boat on that one! Where do you see yourself in five years?

korkudur; Onunla aynı gemideyim! Beş yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?

RS: As I mentioned before, I’m interested in growth. In five years I would like to be

RS: Daha önce de belirttiğim gibi büyümeyle ilgileniyorum. Beş yıl içinde

a part of a company growing its business on a regular and consistent basis. I’d like

işini düzenli ve tutarlı bir şekilde büyüten bir şirketin parçası olmak istiyorum . Gelişim odaklı

to be in a Vice President position with a focus on development. And while I know that

bir Başkan Yardımcısı pozisyonunda olmak isterim . Ve bunun

would require much more public speaking, in five years I plan on being ready for it.

topluluk önünde çok daha fazla konuşma gerektireceğini bilsem de, beş yıl içinde buna hazır olmayı planlıyorum.

TK: Okay, well, I have everything I need, but do you have any questions for me, about

TK: Tamam, ihtiyacım olan her şeye sahibim ama şirket veya pozisyon hakkında bana herhangi bir sorunuz var mı

the company or the position? RS: Yes. Imagine you're looking back on this

? Evet.

hiring decision in a year. The person you hired has exceeded your expectations. What

Bir yıl sonra bu işe alma kararına baktığınızı hayal edin. İşe aldığınız kişi beklentilerinizi aştı.

did he or she do that impressed you most? TK: That’s a great question. I think in

Seni en çok etkileyen ne yaptı? TK: Bu harika bir soru. Bence

one year the person would have come in and spent some time learning from the team and

bir yıl içinde kişi gelir ve ekipten ve bir süredir burada olan insanlardan bir şeyler öğrenmek için biraz zaman harcardı

people that have been here a while. Then, she or he will start making changes in an

. Ardından, bilinçli bir şekilde değişiklik yapmaya başlayacaktır

informed way. In one year I want this person’s team to be a well-oiled machine. I want them

. Bir yıl içinde bu kişinin ekibinin iyi yağlanmış bir makine olmasını istiyorum.

to be bouncing ideas off each other, coming up with new designs and making headway into

Birbirlerinden fikir alışverişinde bulunmalarını, yeni tasarımlar bulmalarını ve

new markets. RS: That’s helpful. It’s good to know

yeni pazarlara açılmalarını istiyorum. RS: Bu yardımcı oldu.

what the expectations are. Can you tell me about the team that I would be working with?

Beklentilerin ne olduğunu bilmek güzel. Çalışacağım ekip hakkında bilgi verir misiniz?

TK: Sure. I believe all of them have been with the company for over five years and know

TK: Elbette. Hepsinin beş yılı aşkın bir süredir şirkette olduğuna ve

the ropes. I would say there’s a little bit of frustration currently because of our

işlerin nasıl yürüdüğünü bildiğine inanıyorum. Büyüme eksikliğimizden dolayı şu anda biraz hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim

lack of growth. This will be the third time we’ve brought in a new team leader in four

. Bu, dört yıl içinde üçüncü kez yeni bir takım lideri getirmiş olmamız olacak

years. RS: Do you know what’s causing that kind

. RS: Bu kadar hızlı dönüşe neyin sebep olduğunu biliyor musunuz

of rapid turn over? T: To be honest, the last three team leaders

? T: Dürüst olmak gerekirse, son üç takım lideri

have been hired from within the company. And sometimes it’s hard to think outside the

şirket içinden işe alındı. Ve bazen, bir

box when you’ve been inside the box for awhile. We’re hoping to bring in some new

süredir kutunun içindeyken, kutunun dışında düşünmek zordur . Bazı yeni

ideas and energy and get our development team back on track.

fikirler ve enerji getirmeyi ve geliştirme ekibimizi tekrar yoluna koymayı umuyoruz.

RS: That makes sense. I really appreciate that you’re considering me for the position.

RS: Bu mantıklı. Pozisyon için beni düşündüğünüz için gerçekten minnettarım. Hedeflerine

I’d love to be a part of the company achieving its goals.

ulaşan şirketin bir parçası olmayı çok isterim .

TK: Very good. Okay. That’s great, thanks so much for coming in, Rachel. It’s great

TK: Çok iyi. Tamam aşkım. Bu harika, geldiğin için çok teşekkürler Rachel. Seninle

to meet you. I’ll give you a call in the next three days.

tanışmak harika. Önümüzdeki üç gün içinde seni arayacağım.

RS: Sounds good, I look forward to it. Thanks again.

RS: Kulağa hoş geliyor, sabırsızlıkla bekliyorum. Tekrar teşekkürler.

TK: My pleasure.

TK: Zevkle.

First let’s talk about the handshake. A long time ago, women used to shake hands more

İlk önce el sıkışma hakkında konuşalım. Uzun zaman önce, kadınlar daha çok

like this. But now, men and women alike use the same handshake, putting your right hand

bu şekilde tokalaşırdı. Ama şimdi hem erkekler hem de kadınlar aynı tokalaşmayı kullanıyor ve sağ elinizi

forward. Make it firm but not too tight or aggressive. A firm handshake makes a good

öne koyuyor. Sertleştirin ama çok sıkı veya agresif yapmayın. Sağlam bir el sıkışma iyi bir

first impression.

ilk izlenim bırakır.

TK: Hello Ms. Smith, I’m Tom Kelley. Thanks so much for coming in.

TK: Merhaba Bayan Smith, ben Tom Kelley. Geldiğiniz için çok teşekkürler.

RS: It’s my pleasure, thanks so much for meeting with me.

RS: Benim için bir zevk, benimle buluştuğunuz için çok teşekkürler .

TK: Of course.

TK: Elbette.

Let’s look at my posture.

Duruşuma bakalım.

It’s good to sit upright and look alert. You don’t want to slump back or slouch,

Dik oturmak ve uyanık görünmek iyidir. Geri çekilmek veya kambur durmak istemezsiniz,

that’s a bit too casual for a job interview.

bu bir iş görüşmesi için biraz fazla sıradan.

Don’t sit stiffly, but do sit upright with a good energy. Let’s look at facial expressions.

Sert oturmayın, ancak iyi bir enerji ile dik oturun. Yüz ifadelerine bakalım.

Notice that my face is very engaged. I look excited and happy. That’s the message you

Yüzümün çok meşgul olduğuna dikkat edin. Heyecanlı ve mutlu görünüyorum. Göndermek istediğin mesaj bu

want to send. It’s not unprofessional to be energized.

. Enerjik olmak profesyonelce değil .

In some cultures, it might be professional to be more reserved, but in America, a friendly,

Bazı kültürlerde daha içine kapanık olmak profesyonel olabilir, ancak Amerika'da arkadaş canlısı,

engaged demeanor is important. Watch my face as I listen to the interview questions.

ilgili bir tavır önemlidir. Röportaj sorularını dinlerken yüz ifademe bakın.

Smiling and nodding are a way to show that you’re engaged and listening.

Gülümsemek ve başınızı sallamak, meşgul olduğunuzu ve dinlediğinizi göstermenin bir yoludur.

When watching the interview, did you notice I made a joke?

Röportajı izlerken şaka yaptığımı fark ettiniz mi?

TK: Now, what would you consider your greatest weakness?

TK: Şimdi, en büyük zayıflığınız olarak neyi düşünürsünüz ?

RS: Chocolate. Using humor or making a joke in an interview

RS: Çikolata. Bir röportajda mizah kullanmak veya şaka yapmak

can show your personality. But limit it to maybe one or two moments. Otherwise, it will

kişiliğinizi gösterebilir. Ancak bunu belki bir veya iki anla sınırlayın. Aksi takdirde, söylemek

distract from the other important things you want to say.

istediğiniz diğer önemli şeylerden rahatsız olacaktır .

This wraps up our interview series. I hope it helps you prepare for job or school interviews

Bu, röportaj serimizi tamamlıyor. Umarım ABD'deki iş veya okul görüşmelerine hazırlanmanıza yardımcı olur

in the US. How does this compare to your culture? Are interviews more casual, or more formal?

. Bu, kültürünüzle nasıl karşılaştırılır? Görüşmeler daha rahat mı yoksa daha resmi mi?

Let me know in the comments below.

Aşağıdaki yorumlarda bana bildirin.

To close, here’s the full interview one more time.

Kapatmak için, röportajın tamamı bir kez daha burada.

TK: Hello Ms. Smith, I’m Tom Kelley. Thanks so much for coming in.

TK: Merhaba Bayan Smith, ben Tom Kelley. Geldiğiniz için çok teşekkürler.

RS: It’s my pleasure, thanks so much for meeting with me.

RS: Benim için bir zevk, benimle buluştuğunuz için çok teşekkürler .

TK: Of course. Did you have any trouble finding the office?

TK: Elbette. Ofisi bulmakta sorun yaşadınız mı ?

RS: Nope. The directions on the website were great.

RS: Hayır. Web sitesindeki yönergeler harikaydı.

TK: Good. Would you like some water or coffee before we begin?

İyi. Başlamadan önce biraz su veya kahve ister misiniz ?

RS: I’m okay, thank you. TK: Alright. So, to get started, why don’t

RS: İyiyim, teşekkür ederim. TK: Pekala. Öyleyse, başlamak için neden

you tell me a little bit about yourself. RS: Sure. I studied at the University of Florida

bana biraz kendinizden bahsetmiyorsunuz? RS: Elbette. Florida Üniversitesi'nde okudum

and graduated in 2010 with a Masters Degree in Toy Design. After graduation, I was hired

ve 2010 yılında Oyuncak Tasarımı Yüksek Lisans Derecesi ile mezun oldum . Mezun olduktan sonra

at Happy Kid’s Creative. I’ve been there for the past five years and am currently the

Happy Kid's Creative'de işe alındım. Son beş yıldır oradayım ve şu anda

Director of Toy Production. During that time sales have grown steadily. It’s been a great

Oyuncak Üretimi Direktörüyüm. Bu süre zarfında satışlar istikrarlı bir şekilde arttı. Harika bir

experience, but I’ve run out of room to grow with HKC and I’m looking for new opportunities.

deneyim oldu, ancak HKC ile büyümek için yerim kalmadı ve yeni fırsatlar arıyorum.

I have a lot of experience leading teams in the creative process and finding new markets

Yaratıcı süreçte ve

for the products that we create. T: That’s great. Can you tell me how you

yarattığımız ürünler için yeni pazarlar bulmada ekiplere liderlik etme konusunda çok fazla deneyimim var. T: Bu harika. Bu pozisyonu nasıl duyduğunuzu anlatır mısınız

heard about this position? RS: Of course. A friend of mine saw the position

? RS: Elbette. Bir arkadaşım

listed on LinkedIn and forwarded it to me, so I spent some time on your website learning

LinkedIn'de listelenen pozisyonu gördü ve bana iletti, bu yüzden web sitenizde pozisyon ve şirket hakkında bilgi edinmek için biraz zaman geçirdim

about the position and the company. I also read an article in Business Weekly about your

. Ayrıca Business Weekly'de işiniz hakkında ilgimi çeken bir makale okudum

work that really got me interested. TK: What attracted you to our company?

. TK: Sizi şirketimize çeken ne oldu?

RS: To be honest, what really caught my eye was your focus on growth. I was really impressed

RS: Dürüst olmak gerekirse, benim asıl dikkatimi çeken şey senin büyümeye odaklanmandı.

with your ambitious goals and the clear plan you have for achieving those goals. I also

İddialı hedeflerinizden ve bu hedeflere ulaşmak için sahip olduğunuz net plandan gerçekten etkilendim.

like the support you provide for your employees. I love your continuing education initiatives,

Çalışanlarınıza verdiğiniz desteği de çok beğeniyorum.

where you pay for employees to educate themselves in new techniques and skill sets. I think

Çalışanların kendilerini yeni teknikler ve beceriler konusunda eğitmeleri için ödeme yaptığınız sürekli eğitim girişimlerinizi seviyorum.

that really helps to build employee satisfaction and loyalty.

Bunun çalışan memnuniyeti ve bağlılığı oluşturmaya gerçekten yardımcı olduğunu düşünüyorum .

TK: You’ve obviously done your homework. What would you say is your greatest strength?

TK: Belli ki ödevini yapmışsın. En büyük gücünüzün ne olduğunu söylersiniz?

RS: I would say, my greatest strength is a combination of enthusiasm and persistence.

RS: En büyük gücümün şevk ve sebatın birleşimi olduğunu söyleyebilirim.

My work ethic won’t let me settle for less than my best. I’m able to persevere through

İş ahlakım, elimden gelenin en iyisini yapmaktan daha azıyla yetinmeme izin vermiyor . Hayal kırıklığına veya öfkeye

challenges and setbacks without falling into frustration or anger. I’ve noticed that

kapılmadan zorlukların ve aksiliklerin üstesinden gelebilirim .

this tends to keep those around me in good spirits as well, which is a plus.

Bunun etrafımdakileri de iyi bir ruh halinde tutma eğiliminde olduğunu fark ettim, bu bir artı.

TK: That’s very good. Can you tell me about a time where you suffered a setback and had

TK: Bu çok iyi. Bir aksilik yaşadığınız ve coşkunuzu sürdürmek zorunda kaldığınız bir zamanı anlatır mısınız

to maintain your enthusiasm? RS: Sure. One definitely comes to mind. Last

? RS: Elbette. Aklına mutlaka biri gelir. Geçen

year a project for a new toy was in its final stages after two years of work. As we were

yıl, yeni bir oyuncak için bir proje, iki yıllık çalışmanın ardından son aşamasına gelmişti.

looking at the branding and working up a final marketing plan, a competitor launched a version

Markalaşmaya bakıp nihai bir pazarlama planı üzerinde çalışırken, bir rakip,

of the exact same toy that we were launching. As the leader of the project, I knew that

piyasaya sürdüğümüz oyuncağın aynısının bir versiyonunu piyasaya sürdü. Projenin lideri olarak,

my reaction would set the tone for the group. I acknowledged that it was a setback, but

tepkimin grubun gidişatını belirleyeceğini biliyordum. Bunun bir aksilik olduğunu kabul ettim, ancak

challenged the group to think of this as a blessing in disguise. I asked them to go out

grubu bunu kılık değiştirmiş bir lütuf olarak düşünmeye davet ettim . Onlardan dışarı çıkıp

and buy the competitor’s product and make a list of anything they wished the toy could

rakibin ürününü almalarını ve oyuncağın yapmasını isteyip de yapamadığı her şeyin bir listesini yapmalarını istedim

do that it didn’t. It turned out that the list was pretty long. We added these items

. Listenin oldukça uzun olduğu ortaya çıktı. Bunları

to our toy, and launched a far superior product 6 months later. So, in many ways, the competitor’s

oyuncağımıza ekledik ve 6 ay sonra çok daha üstün bir ürünü piyasaya sürdük . Bu nedenle, birçok yönden rakibin

product became the key to our success. TK: That sounds like a great victory. Now.

ürünü başarımızın anahtarı haline geldi. TK: Kulağa büyük bir zafer gibi geliyor. Şimdi.

What would you consider your greatest weakness? RS: Chocolate. Just kidding! No, my biggest

En büyük zayıflığınız olarak neyi düşünürsünüz? RS: Çikolata. Şaka yapıyorum! Hayır, en büyük

weakness is public speaking. It’s something that I’ve spent a lot of time working on

zayıflığım topluluk önünde konuşmak. Bu, üzerinde çalışmak için çok zaman harcadığım

and in which I’ve improved a great deal. I’m very comfortable in smaller meetings

ve kendimi çok geliştirdiğim bir şey. Ekiplerimle küçük toplantılarda çok rahatım

with my teams. But when I present an idea or concept to a larger audience, I still experience

. Ancak bir fikri veya konsepti daha geniş bir izleyici kitlesine sunduğumda, yine de

some stage fright. At this point, I can handle these situations professionally, but I would

biraz sahne korkusu yaşıyorum. Bu noktada, bu durumlarla profesyonel olarak başa çıkabilirim, ancak

like to be more comfort in these moments so I can really enjoy the experience of presenting,

bu anlarda daha rahat olmak istiyorum, böylece hayatta kalmak yerine sunum deneyiminden gerçekten zevk alabilirim

rather than just survive it. TK: Fear of public speaking is a very common

. TK: Topluluk önünde konuşma korkusu çok yaygın bir

fear; I’m in the same boat on that one! Where do you see yourself in five years?

korkudur; Onunla aynı gemideyim! Beş yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?

RS: As I mentioned before, I’m interested in growth. In five years I would like to be

RS: Daha önce de belirttiğim gibi büyümeyle ilgileniyorum. Beş yıl içinde

a part of a company growing its business on a regular and consistent basis. I’d like

işini düzenli ve tutarlı bir şekilde büyüten bir şirketin parçası olmak istiyorum . Gelişim odaklı

to be in a Vice President position with a focus on development. And while I know that

bir Başkan Yardımcısı pozisyonunda olmak isterim . Ve bunun

would require much more public speaking, in five years I plan on being ready for it.

topluluk önünde çok daha fazla konuşma gerektireceğini bilsem de, beş yıl içinde buna hazır olmayı planlıyorum.

TK: Okay, well, I have everything I need, but do you have any questions for me, about

TK: Tamam, ihtiyacım olan her şeye sahibim ama şirket veya pozisyon hakkında bana herhangi bir sorunuz var mı

the company or the position? RS: Yes. Imagine you're looking back on this

? RS: Evet.

hiring decision in a year. The person you hired has exceeded your expectations. What

Bir yıl sonra bu işe alma kararına baktığınızı hayal edin. İşe aldığınız kişi beklentilerinizi aştı.

did he or she do that impressed you most? TK: That’s a great question. I think in

Seni en çok etkileyen ne yaptı? TK: Bu harika bir soru. Bence

one year the person would have come in and spent some time learning from the team and

bir yıl içinde kişi gelir ve ekipten ve bir süredir burada olan insanlardan bir şeyler öğrenmek için biraz zaman harcardı

people that have been here a while. Then, she or he will start making changes in an

. Ardından, bilinçli bir şekilde değişiklik yapmaya başlayacaktır

informed way. In one year I want this person’s team to be a well-oiled machine. I want them

. Bir yıl içinde bu kişinin ekibinin iyi yağlanmış bir makine olmasını istiyorum.

to be bouncing ideas off each other, coming up with new designs and making headway into

Birbirlerinden fikir alışverişinde bulunmalarını, yeni tasarımlar bulmalarını ve

new markets. RS: That’s helpful. It’s good to know

yeni pazarlara açılmalarını istiyorum. RS: Bu yardımcı oldu.

what the expectations are. Can you tell me about the team that I would be working with?

Beklentilerin ne olduğunu bilmek güzel. Çalışacağım ekip hakkında bilgi verir misiniz?

TK: Sure. I believe all of them have been with the company for over five years and know

TK: Elbette. Hepsinin beş yılı aşkın bir süredir şirkette olduğuna ve

the ropes. I would say there’s a little bit of frustration currently because of our

işlerin nasıl yürüdüğünü bildiğine inanıyorum. Büyüme eksikliğimizden dolayı şu anda biraz hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim

lack of growth. This will be the third time we’ve brought in a new team leader in four

. Bu, dört yıl içinde üçüncü kez yeni bir takım lideri getirmiş olmamız olacak

years. RS: Do you know what’s causing that kind

. RS: Bu kadar hızlı dönüşe neyin sebep olduğunu biliyor musunuz

of rapid turn over? T: To be honest, the last three team leaders

? T: Dürüst olmak gerekirse, son üç takım lideri

have been hired from within the company. And sometimes it’s hard to think outside the

şirket içinden işe alındı. Ve bazen, bir

box when you’ve been inside the box for awhile. We’re hoping to bring in some new

süredir kutunun içindeyken, kutunun dışında düşünmek zordur . Bazı yeni

ideas and energy and get our development team back on track.

fikirler ve enerji getirmeyi ve geliştirme ekibimizi tekrar yoluna koymayı umuyoruz.

RS: That makes sense. I really appreciate that you’re considering me for the position.

RS: Bu mantıklı. Pozisyon için beni düşündüğünüz için gerçekten minnettarım. Hedeflerine

I’d love to be a part of the company achieving its goals.

ulaşan şirketin bir parçası olmayı çok isterim .

TK: Very good. Okay. That’s great, thanks so much for coming in, Rachel. It’s great

TK: Çok iyi. Tamam aşkım. Bu harika, geldiğin için çok teşekkürler Rachel. Seninle

to meet you. I’ll give you a call in the next three days.

tanışmak harika. Önümüzdeki üç gün içinde seni arayacağım.

RS: Sounds good, I look forward to it. Thanks again.

RS: Kulağa hoş geliyor, sabırsızlıkla bekliyorum. Tekrar teşekkürler.

TK: My pleasure.

TK: Zevkle.

Are you signed up for my mailing list? If so, you get free weekly emails in your inbox

Posta listeme kaydoldunuz mu? Öyleyse, gelen kutunuza

with English videos and lessons, as well stories of American culture and my own life. Click

İngilizce videolar ve derslerin yanı sıra Amerikan kültürü ve kendi hayatımla ilgili hikayeler içeren haftalık ücretsiz e-postalar alırsınız.

here or in the description to sign up.

Kaydolmak için burayı veya açıklamayı tıklayın. Hepsi

That’s it, and thanks so much for using Rachel’s English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler .