Learn English with Movies – Ferris Bueller’s Day Off

Today you're studying fast English by looking at the reductions, the linking, the stress patterns,

Bugün, anadili İngilizce olanların Amerikan İngilizcesi konuşurken yaptığı kısaltmalara, bağlantılara, vurgu kalıplarına ve basitleştirmelere bakarak hızlı İngilizce çalışıyorsunuz

the simplification that native speakers do when speaking American English.

. 1986 yapımı bir klasik olan

We're using the movie Ferris Bueller's Day Off,

Ferris Bueller's Day Off filmini kullanıyoruz.

a classic from 1986.

And all the linking and reductions that Americans do can make it pretty hard to understand them,

Ve Amerikalıların yaptığı tüm bağlantılar ve kısaltmalar onları anlamayı oldukça zorlaştırabilir,

but when you study American English, the way we will in this video,

ancak Amerikan İngilizcesini bu videoda yapacağımız gibi çalışırken,

your listening comprehension and your ability to sound natural speaking English

dinlediğini anlama ve İngilizce konuşurken kulağa doğal gelme becerin

is going to improve dramatically.

önemli ölçüde gelişecek.

Study like this, you're going to be able to understand American movies and TV without subtitles.

Böyle çalışın, Amerikan filmlerini ve dizilerini altyazısız anlayabileceksiniz.

Oh, that hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

We're doing this all summer. We started in June, and we're going through August.

Bütün yaz bunu yapıyoruz. Haziran'da başladık, Ağustos'u da geride bırakıyoruz.

Stick with me every Tuesday, they're all great scenes

Her Salı benimle kalın, hepsi harika sahneler

and there's going to be so much to learn that can transform the way you understand and speak English.

ve İngilizceyi anlama ve konuşma şeklinizi değiştirebilecek öğrenecek çok şey olacak.

And as always, if you like this video or you learned something new,

Ve her zaman olduğu gibi, bu videoyu beğendiyseniz veya yeni bir şey öğrendiyseniz

please like and subscribe with notifications.

lütfen beğenin ve bildirimlerle abone olun.

You're going to watch the clip, then we're going to do a full pronunciation analysis together.

Klibi izleyeceksiniz, ardından birlikte tam bir telaffuz analizi yapacağız.

This is going to help so much with your listening comprehension

Bu, televizyonda İngilizce film izlerken dinlediğini anlamanda çok yardımcı olacak

when it comes to watching English movies in TV.

.

But there's going to be a training section.

Ama bir eğitim bölümü olacak. Az

You're going to take what you've just learned and practice repeating it,

önce öğrendiklerinizi alıp, tıpkı

doing a reduction, flapping a T, just like you learned in the analysis.

analizde öğrendiğiniz gibi tekrarlama, azaltma, T çırpma alıştırmaları yapacaksınız.

Okay, here's the scene.

Tamam, işte sahne.

It's getting late, buddy, we better go get the car back home.

Geç oluyor dostum, arabayı eve götürsek iyi olur.

>> What? >> What do you…? We have a few hours.

>> Ne? >> sen ne yapıyorsun...? Birkaç saatimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

I'm sorry, I mean, I know you don't care, but it does mean my ass.

Üzgünüm, yani, umursamadığını biliyorum ama bu benim kıçım anlamına geliyor.

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

Oh, that hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

Cameron, what have you seen today?

Cameron, bugün ne gördün?

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Nothing, nothing, nothing, this…

Hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey, bu…

What do you mean nothing good?

Ne demek iyi bir şey yok?

We've seen everything good. We've seen the whole city.

Her şeyi iyi gördük. Bütün şehri gördük.

And now, the analysis.

Ve şimdi, analiz.

It's getting late, buddy, we better go get the car back home.

Geç oluyor dostum, arabayı eve götürsek iyi olur.

Okay, a pretty long thought group here. Everything glides together smoothly.

Tamam, burada oldukça uzun bir düşünce grubu var. Her şey sorunsuz bir şekilde birlikte kayar.

Let's just look at the first four words. What are our stressed syllables there?

İlk dört kelimeye bakalım. Oradaki vurgulu hecelerimiz neler?

It's getting late, buddy-

Geç oluyor dostum-

It's getting late, buddy-

Geç oluyor dostum-

It's getting late, buddy-

Geç oluyor dostum-

It's getting-- A little bit of stress there. It's getting late, buddy-

Giderek-- Biraz stres var. Geç oluyor dostum--

It's getting late, buddy--

Geç oluyor dostum-- Geç

It's getting late, buddy--

oluyor dostum-- Geç oluyor dostum-- Geç oluyor

It's getting late, buddy--

It's getting late, buddy--

dostum-- Geç

It's getting late, buddy--

oluyor dostum--

We have a couple reductions happening here.

Burada birkaç indirim yapıyoruz.

The word it's is reduced. The vowel is dropped, so it's just the TS cluster linking into the G.

Bu kelime azaltılır. Sesli harf düşürülür, bu yüzden G'ye bağlanan sadece TS kümesidir.

Now with these ING endings, it's pretty common for native speakers in

Şimdi bu ING sonları ile, anadili İngilizce olan kişiler için

the more common words, in more casual situations, to change the NG sound,

daha yaygın sözcüklerde, daha gündelik durumlarda, NG sesini değiştirmek oldukça yaygındır;

NG which is made at the back of the tongue, to just an N sound

dilin arkası, sadece

N which is made with the front of the tongue lifting.

dilin önü kaldırılarak yapılan bir N sesine.

So getting becomes gettin' gettin'.

Yani almak, elde etmeye dönüşür.

Now why does the T change?

Şimdi T neden değişiyor?

If I don't change the consonant, if it's an ING ending, then it's a flap T. Getting. Getting. Getting.

Ünsüzleri değiştirmezsem, eğer bu bir ING ekiyse, o zaman bu bir flep T. Başlıyor. Edinme. Edinme.

But if I change it to an N, this becomes a stop T. Gettin. Get-nn. Get-nn.

Ama bunu bir N olarak değiştirirsem, bu bir stop T. Gettin olur. Get-nn. Get-nn.

It's getting,

O oluyor,

There's a rule about T followed by schwa and N

T'nin ardından schwa ve N'nin geldiği

and how that T becomes a stop T.

ve bu T'nin nasıl bir stop T olduğu hakkında bir kural var.

That's an exception to the rule because here in the first syllable, we have G and EH as in bed,

and the rule is when a T comes between two vowels, it's a flap T.

T iki sesli harfin arasına gelir, bu bir flep T'dir.

But the exception is when it's T schwa N, then it's a stop T, and that's what's happening here.

Ama T schwa N olduğu zaman istisna, o zaman bir durak T'dir ve burada olan da budur.

So it would maybe be written in IPA with the IH as in sit, and N ending

Bu yüzden, IH in sit olarak ve schwa yerine N ile biten IPA'da yazılabilir

rather than schwa, but they act the same when they're unstressed.

, ancak stressiz olduklarında aynı şekilde davranırlar.

So if we change the ING to an N,

Yani ING'yi N olarak değiştirirsek

and the final sound was a T sound

ve son ses

with a vowel before, it becomes: gettin, gettin.

daha önce sesli harfli bir T sesiyse, şöyle olur: gettin, gettin.

It's getting--

O oluyor--

Another example would be the word hitting.

Başka bir örnek, vurmak kelimesi olabilir.

H-I-T-T-I-N-G hitting with a flap T,

H-I-T-T-I-N-G flap T ile vuruyor,

but if we drop the G and make it an N, then it's hittin, hittin, hit-nn. Stop T.

ancak G'yi bırakıp N yaparsak, o zaman hittin, hittin, hit-nn olur. Stop T.

So we have a dropped IH in it's, we have a stop T, and the ending changes to N.

Yani içinde düşen bir IH var, T stopumuz var ve bitiş N olarak değişiyor.

Gettin, get-nn, get-nn,

so put your tongue into position for the T, stop your air, get-nn.

-nn.

Then you don't need to move your tongue. It's in position for the N, just make the N sound.

O zaman dilini hareket ettirmene gerek yok. N pozisyonunda, sadece N sesi çıkar.

Get-nn, get-nn.

Get-nn, get-nn.

It's getting,

late.

Geç oluyor.

It's getting late. It's getting late, buddy.

Geç oluyor. Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

In this stress word late, we also have a stop T, that's because the next word begins with a consonant.

Geç vurgulu bu kelimede, bir T noktamız da var, çünkü bir sonraki kelime bir ünsüzle başlıyor.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

Now, let's talk about these D's. The D sound, ddd--

Şimdi, bu D'ler hakkında konuşalım. D sesi, ddd--

is a stop of air and release. Buddy, buddy.

havanın durması ve bırakılmasıdır. Dostum, dostum.

But that's not how we pronounce it between vowels.

Ama ünlüler arasında böyle telaffuz etmiyoruz.

Here it comes between the vowel UH as in butter, and EE as in she,

Burada tereyağdaki gibi UH ünlüsü ile she'deki gibi EE ünlüsü arasına gelir,

a D sound between vowels is flapped.

ünlüler arasında bir D sesi çırpılır.

So it's not buddy, but it's: buddy.

Yani bu dostum değil, ama bu: dostum.

Buddy. Dadadadada. Buddy. It's getting late, buddy.

Ahbap. Babadadada. Ahbap. Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy.

Geç oluyor dostum.

It's getting late, buddy, we better go get the car back home.

Geç oluyor dostum, arabayı eve götürsek iyi olur.

We better go get the car back home.

Arabayı eve götürsek iyi olur.

Be-- the stressed syllable of better, stressed there.

Be-- daha iyi kelimesinin vurgulu hecesi, orada vurgulu.

We better go get the car back home.

Arabayı eve götürsek iyi olur.

So we have three syllables there that are longer, the rest are lower in pitch.

Yani orada daha uzun olan üç hecemiz var, geri kalanı perdede daha düşük.

So it's not we, but it's: we, we, we better.

Yani biz değiliz, ama biz, biz, biz daha iyi.

We better--

Biz daha iyi-- Daha

We better. We want it to feel unstressed next to the stressed syllable be.

iyiyiz. Vurgulu be hecesinin yanında vurgusuz hissettirmesini istiyoruz.

If I didn't do that, it would be: we better, we better go get the car back home.

Bunu yapmasaydım şöyle olurdu: en iyisi, gidip arabayı eve götürsek iyi olur. Biz

Well, that's not how we speak at all.

hiç böyle konuşmuyoruz.

We really need that contrast. We, we, we, we better.

Bu karşıtlığa gerçekten ihtiyacımız var. Biz, biz, biz, biz daha iyi.

We better--

Biz daha iyi-- Daha

We better. Do you notice that the T sound here is a flap?

iyiyiz. Buradaki T sesinin bir flep olduğunu fark ettiniz mi?

Just like the D between two consonants.

Tıpkı iki sessiz harf arasındaki D gibi.

The T between two consonants is also a flap.

İki ünsüz arasındaki T de bir fleptir.

Better. Better.

Daha iyi. Daha iyi.

Unless we've already seen an exception here.

Burada bir istisna görmedikçe.

Unless it's part of the T schwa N sequence, then it's a stop.

T schwa N dizisinin bir parçası olmadığı sürece, o zaman bir duraktır.

But in this word, it's not. So it's better, better, buddy, buddy, rarara, it's a flap.

Ama bu kelimede, değil. Yani daha iyi, daha iyi, dostum, dostum, rarara, bu bir flep.

We better go get.

Gidip alsak iyi olur.

We better go get.

Gidip alsak iyi olur.

We better go get.

Gidip alsak iyi olur.

We better go get.

Gidip alsak iyi olur.

We better go get. So the second syllable of better

Gidip alsak iyi olur. Yani daha iyinin ikinci hecesi

and go get the, those are all flatter, lower in pitch just like we.

ve git al, bunların hepsi daha düz, tıpkı bizim gibi perdede daha alçak.

Tter go get the-- Tter go get the--

Gidip-- Gidip al-- Gidip alsak

We better go get--

iyi olur-- Gidsek

We better go get--

iyi olur-- Gidip

We better go get--

alsak iyi olur--

Get the--

Alsak--

Do you notice that stop T there? Don't release it. Get the.

Oradaki T durağını fark ettin mi? Onu serbest bırakma. Almak. Bir

You just stop the air in your throat very quickly before moving on to the next sound.

sonraki sese geçmeden önce boğazınızdaki havayı çok hızlı bir şekilde durdurursunuz.

Get the, get the, get the, better go get the.

Alın, alın, alın, en iyisi gidip alın.

Better go get--

the car back home.

Arabayla eve dönsen iyi olur.

Car back home. Car back home. Dadada.

Araba eve döndü. Araba eve döndü. Babada.

Back has a little bit of length too, even though it doesn't have the up down shape that car does,

Sırt kısmı da biraz uzun, o arabanın sahip olduğu yukarı aşağı şekle sahip olmasa da,

that would be: car back home, but it's: car back home. Car back home.

bu: eve giden araba, ama bu: eve dönen araba. Araba eve döndü.

Car back home.

Araba eve döndü.

Car back home.

Araba eve döndü.

Car back home.

Araba eve döndü.

What?

Ne?

What? What? We hear this faintly in the background. It's the woman sitting in the car. What?

Ne? Ne? Bunu arka planda belli belirsiz duyuyoruz. Arabada oturan kadındır. Ne?

Pitch going up. She's asking what?

Pitch yükseliyor. Neyi soruyor?

Why? Why on earth would we need to get the car back home? It's not getting late. What?

Neden? Neden arabayı eve geri götürmemiz gerekiyor? Geç olmuyor. Ne?

Stop T at the end.

Sonunda T'yi durdur.

What?

Ne?

What?

Ne?

>> What? >> What do you..?

>> Ne? >> Ne yapıyorsun..?

What do you… He starts to say the phrase: what do you mean?

Sen ne... Cümleyi söylemeye başlar: ne demek istiyorsun?

What do you… and he makes the M but he doesn't say the rest of the word.

Ne yaparsın… ve o M'yi yapıyor ama kelimenin geri kalanını söylemiyor.

What do you mm… What do you mm… So I'm going to put an M here at the end.

Ne yapıyorsun… Ne yapıyorsun… Yani sonuna bir M koyacağım. Ne

What do you mm… What do you mm… What do you…

yapıyorsun… Ne yapıyorsun… Ne yapıyorsun…

Okay, so what's happening with what and do? This is pretty common when

Peki, ne oluyor ve ne yapıyorsun? Bu,

a word that ends in T like what is followed by a D,

T ile biten bir kelimenin ardından D'nin gelmesi gibi,

that we drop the T sound and just link it in. Wha--

T sesini bırakıp sadece bağladığımızda oldukça yaygındır.

So you can think of it as the UH as in butter, or the schwa depending on how quickly you're making it.

ne kadar çabuk yaptığına bağlı.

Wha-- Wha-- Wha- wha duh-- wha duh-- wha duh-wha duh yuh--

Wha-- Wha-- Wha- wha duh-- wha duh-- wha duh-wha duh yuh--

What do you..?

Ne yapıyorsun..? Sen

What do you..? What do you..?

ne..? Sen ne..?

Then this is going to be a flap because it comes between two vowels.

O zaman bu bir flep olacak çünkü iki ünlü arasında geliyor. Sen

What do you..?

ne..?

All of these vowels reduced to the schwa. It's not: what do you, it's: wha duh yuh- wha duh yuh- wha duh yuh--

Tüm bu ünlüler schwa'ya indirgenmiştir. Değil: ne yaparsın, bu: wha duh yuh- wha duh yuh- wha duh yuh--

What do you mean?

Ne demek istiyorsun?

What do you want to do?

Ne yapmak istiyorsun?

What do you think?

Ne düşünüyorsun?

Pretty common to pronounce these three words this way.

Bu üç kelimeyi bu şekilde telaffuz etmek oldukça yaygındır.

Wha duh yuh- wha duh yuh- wha duh yuh-

Wha duh yuh- wha duh yuh- wha duh yuh-

Simplify your mouth movement. Move quickly. What do you, what do you.

Ağız hareketinizi basitleştirin. Hızlı hareket et. Ne yapıyorsun, ne yapıyorsun?

Try to relax everything, practice that, just those three words.

Her şeyi gevşetmeye çalış, bunu uygula, sadece bu üç kelime.

Wha duh yuh- wha duh yuh- And then you can do a stressed word after.

Wha duh yuh- wha duh yuh- Ve sonrasında vurgulu bir kelime yapabilirsin.

What do you think?

Ne düşünüyorsun?

What do you mean?

Ne demek istiyorsun?

What do you need?

Ne istiyorsun?

This is how we speak natural conversational American English.

Doğal konuşma Amerikan İngilizcesini bu şekilde konuşuyoruz. Sen

What do you..?

ne..? Sen

What do you..?

ne..? Sen

What do you..? We have a few hours.

ne..? Birkaç saatimiz var.

We have a few hours.

Birkaç saatimiz var.

We have a few-- stress on have, hours, stress on hours, but he's making the pitch go up.

Birkaç saatimiz var-- sahip olma stresi, saatler, stres saatler ama sahayı yükseltiyor.

So rather than an up down shape, it's a down up shape.

Yani yukarı aşağı bir şekil yerine, aşağı yukarı bir şekil.

Hours, we have a few hours.

Saatler, birkaç saatimiz var.

But everything really links together smoothly, doesn't it?

Ama her şey gerçekten sorunsuz bir şekilde birbirine bağlanıyor, değil mi?

We have a few hours.

Birkaç saatimiz var.

We have a few hours.

Birkaç saatimiz var.

We have a few hours.

Birkaç saatimiz var.

We have a few--

Birkaç--

A, and few, and we, they're all less stressed. Just put them into the line.

A ve birkaç tane var ve biz, onların hepsi daha az stresli. Sadece onları sıraya koy.

Have a few hours.

Birkaç saatin var.

No skips or breaks. We have a few hours.

Atlama veya mola yok. Birkaç saatimiz var.

Hours. Notice the H in this word is silent.

Saat. Bu kelimedeki H'nin sessiz olduğuna dikkat edin.

We have a few hours.

Birkaç saatimiz var.

We have a few hours.

Birkaç saatimiz var.

We have a few hours.

Birkaç saatimiz var.

We have a few hours.

Birkaç saatimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six. Stressing the verb. We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var. Fiili vurgulamak. Altıya kadar vaktimiz var.

And the time. We have until six.

Ve zaman. Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six. We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var. Altıya kadar vaktimiz var.

Make sure you're imitating that smoothness in the change of pitch.

Perde değişimindeki bu yumuşaklığı taklit ettiğinizden emin olun.

Uuhhhhh

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

No reductions here.

Burada indirim yok.

Notice the T in until is a true T.

T in till'in gerçek bir T olduğuna dikkat edin.

That's because it starts a stressed syllable. Until six.

Bunun nedeni, vurgulu bir heceyi başlatmasıdır. Altıya kadar.

The letter X here makes the KS cluster.

Buradaki X harfi KS kümesini oluşturur.

Six. Six. We have until six.

Altı. Altı. Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

I'm sorry, I mean, I know you don't care, but it does mean my ass.

Üzgünüm, yani, umursamadığını biliyorum ama bu benim kıçım anlamına geliyor.

Another long thought group here. I'm sorry.

Başka bir uzun düşünce grubu burada. Üzgünüm.

I'm sorry. That's the loudest syllable in this phrase.

Üzgünüm. Bu cümledeki en yüksek hece budur.

I'm sorry, I mean, I know you don't care.

Üzgünüm, yani, umursamadığını biliyorum.

So we have a little up on know, a little up down on care, I know you don't care.

Yani biraz bilgimiz var, biraz da ilgimiz var, umursamadığını biliyorum.

I'm sorry, I mean, I know you don't care.

Üzgünüm, yani, umursamadığını biliyorum.

I'm sorry, I mean, I know you don't care.

Üzgünüm, yani, umursamadığını biliyorum.

I'm sorry, I mean, I know you don't care.

Üzgünüm, yani, umursamadığını biliyorum.

I'm sorry, I mean, I mean, I mean.

Üzgünüm, yani, yani, yani, yani.

These two words actually, these three words, lower in pitch, a little bit less volume, flatter.

Aslında bu iki kelime, bu üç kelime, perdesi daha alçak, sesi biraz daha az, daha yassı.

I mean I, I mean I, I mean I, I mean, I know.

Yani ben, yani ben, yani ben, yani, biliyorum.

I mean, I know--

Yani, biliyorum--

That flat contrasts with sorr-- and know.

Bu düzlük, üzgünüm-- ve biliyorum.

I'm sorry, I mean. I should have included this unstressed syllable here into that.

Üzgünüm, demek istiyorum. Bu vurgusuz heceyi buna dahil etmeliydim.

Sorr-y I mean, I- y I mean, I- y I mean, I-

Özür dilerim, yani, ben- y yani, ben- y yani, ben-

because the unstressed syllable of the stressed word also has an unstressed feel.

çünkü vurgulu kelimenin vurgusuz hecesi de bir vurgusuz hissine sahiptir.

So we have one, two, three, four unstressed syllables in a row, between our stressed syllables.

Vurgulu hecelerimiz arasında art arda bir, iki, üç, dört gerilmemiş hecemiz var.

I'm sorry, I mean, I-- I mean, I-- I mean, I-- I mean, I- I mean, I-

Üzgünüm, yani, ben-- yani, ben-- yani, ben-- yani, ben- yani, ben-

Try to make it really that low and that simple with your mouth movements.

Ağız hareketlerinle gerçekten bu kadar alçak ve basit yapmaya çalış.

I'm sorry, I mean, I--

Üzgünüm, yani, ben--

I'm sorry, I mean, I--

Üzgünüm, yani, ben--

I'm sorry, I mean, I know you don't care.

Üzgünüm, yani, umursamadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

So you and don't, also unstressed between our more stressed words, and the word you reduces.

Yani sen ve yapma, daha vurgulu kelimelerimiz arasında da vurgusuz ve sen kelimeyi azalt.

Again, it's not you, just like before, here, it's ye.

Yine, önceki gibi sen değilsin, burada sensin.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

Super subtle lift here. Don't care. Don't. Stop T.

Süper ince kaldırma burada. Umurumda değil. yapma Dur T.

It's a little bit nasally because of the N. I know you don't care. Don't care. Don't care.

N yüzünden biraz gevezelik oldu. Umrunda olmadığını biliyorum. Umurumda değil. Umurumda değil.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care, but it does mean my ass.

Umurunda olmadığını biliyorum ama bu benim kıçım anlamına geliyor.

But it does mean my ass.

Ama bu benim kıçım anlamına geliyor.

So we have stress on does, and ass,

Bu yüzden, yaptığımız ve kıçımız üzerinde stresimiz var,

but it, said really quickly, flat, low in pitch. But it, but it, but it, but it.

ama gerçekten hızlı bir şekilde, düz, alçak sesle söylendi. Ama o, ama o, ama o, ama o.

They link together with a flap. But it, but it, but it.

Bir kanat ile birbirine bağlanırlar. Ama o, ama o, ama o.

This T is a Stop T because the next word begins with a consonant.

Bu T bir Dur T'dir çünkü sonraki kelime bir ünsüzle başlar.

But it does. But it does.

Ama öyle. Ama öyle.

But it does. But it does. But it does.

Ama öyle. Ama öyle. Ama öyle.

Does. Make sure you're not saying: does.

Yapmak. Şunu söylemediğinizden emin olun: yapar.

That is not an S that is a Z sound. Does. Does.

Bu bir Z sesi olan bir S değil. Yapmak. Yapmak.

But it does mean my. Mean my. Mean my.

Ama bu benim anlamına geliyor. benim demek benim demek

Lower end pitch, flatter. Mean my ass.

Alt uç perdesi, daha düz. Kıçımı kastediyorum.

Link these two words together really smoothly.

Bu iki kelimeyi gerçekten düzgün bir şekilde birbirine bağlayın.

It's an AI diphthong and the AH vowel.

Bu bir AI diphthong ve AH sesli harfidir.

Sometimes it's a challenge for my students to link two vowel or diphthong sounds together.

Bazen öğrencilerim için iki ünlü veya iki ünlü sesi birbirine bağlamak zor oluyor.

My ass. You can think of going through the glide consonant Y.

Kıçım. Kayma ünsüz Y'den geçmeyi düşünebilirsiniz.

That might help you connect them more smoothly.

Bu, onları daha sorunsuz bir şekilde bağlamanıza yardımcı olabilir.

So what does this phrase mean? It means my ass. That means:

Peki bu ifade ne anlama geliyor? Kıçım demek. Bunun anlamı: Başı

I'm the one who's going to be in trouble, not you, me.

belaya girecek olan benim, sen değil, ben.

But it does mean my ass.

Ama bu benim kıçım anlamına geliyor.

But it does mean my ass.

Ama bu benim kıçım anlamına geliyor.

But it does mean my ass.

Ama bu benim kıçım anlamına geliyor.

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

He's amazed. He can't believe it. What is his stress here? What are the most stressed words?

O şaşırdı. İnanamıyor. Buradaki stresi nedir? En çok vurgulanan kelimeler neler?

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

Definitely stress on think. You think I don't care?

Düşünmek için kesinlikle stres. Umurumda değil mi sanıyorsun?

And stress on care, it's going up.

Ve bakım stresi artıyor.

You think, now here, the word you doesn't reduce. It's not yuh, it it's not yuh, yuh, it's: you, but it is flatter in pitch.

Düşünürsün, şimdi burada, sözünü azaltmazsın. Bu yuh değil, yuh değil, yuh, o: sen, ama ses perdesi daha düz.

It's not: you think, it's not stressed, it's: you, you, you, you, you think, you think, you think I don't-

Bu: sen düşünüyorsun, vurgulu değil, bu: sen, sen, sen, sen, sen, sen, sen, sanıyorsun ben yapmıyorum-

Two unstressed words again. You think i don't care?

Tekrar vurgusuz iki kelime. Umurumda değil mi sanıyorsun?

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

Don't care, don't care. Again, a subtle little break here while we stop the air for that stop T.

Umursama, umursama. Yine, biz burada T durağı için havayı durdururken ince bir küçük mola.

I don't care? I don't care?

Umurumda değil mi? umurumda değil?

I don't care?

umurumda değil?

I don't care?

umurumda değil?

I don't care?

umurumda değil?

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

Ooh, that's a harsh response. What's his stress?

Ooh, bu sert bir cevap. Stresi ne?

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

Care has stress but he's not putting it up as a question so his pitch goes down.

Care'in stresi var ama bunu bir soru olarak ortaya koymuyor, bu yüzden konuşması yavaşlıyor.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

Again, don't care, don't care, little stop T there.

Yine, umursama, umursama, küçük T orada dur.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

Oh, that hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

Oh. Oh. up down shape.

Ah. Ah. yukarı aşağı şekil.

Oh, that hurts, Cameron. That hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron. Bu acıtıyor, Cameron.

Hurts, the verb, most stressed there.

Acıtır, fiil, en çok orada vurgulanır.

Oh, that hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

Oh, that hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

Oh, that hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

That hurts. Do you notice that stop T there? That hurts.

Bu acıttı. Oradaki T durağını fark ettiniz mi? Bu acıttı.

Now, let's talk about this word for a second. H consonant, UR vowel, R combination, TS cluster.

Şimdi biraz bu kelime hakkında konuşalım. H ünsüz, UR ünlü, R kombinasyonu, TS kümesi.

A lot of my students get confused with this. They want to do something like: huts,

Birçok öğrencim bu konuda kafa karıştırıyor. Kulübeler gibi bir şey yapmak isterler

or they want to put some sort of vowel in before an R. But this sound is so influenced by the R

veya bir R'den önce bir tür sesli harf koymak isterler. Ancak bu ses R'den o kadar etkilenir

that it's just all the same sound. Hhh-rr-ts. Hhh-rr

ki, tamamen aynı sestir. Hhh-rr-ts. Hhh-rr

Now to make the sound, you don't really need jaw drop.

Şimdi sesi çıkarmak için gerçekten çene düşürmeye ihtiyacınız yok.

Just put your tongue into position for the R. Urrrrr.

Sadece R. Urrrrr için dilini yerine koy.

Tip is pulled back and up, it's not touching anything.

Uç geri ve yukarı çekilmiş, hiçbir şeye değmiyor.

Urr-hurr-hurts, hurts, that hurts, that hurts, Cameron.

Acıyor, acıyor, bu acıyor, bu acıyor, Cameron.

That hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

That hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

That hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

The word Cameron, just like camera,

Cameron kelimesi, tıpkı kamera gibi,

could be pronounced potentially with that middle syllable, but he doesn't.

potansiyel olarak o orta heceyle telaffuz edilebilir, ama o öyle değil.

He leaves it out. Camera. Cameron.

Dışarıda bırakıyor. Kamera. Cameron.

This is a more common pronunciation, so right from M into R.

Bu daha yaygın bir telaffuzdur, yani M'den R'ye doğru.

Cam-ron. Cameron.

Cam-ron. Cameron.

Cameron.

Cameron.

Cameron.

Cameron.

Cameron.

Cameron.

Cameron, what have you seen today?

Cameron, bugün ne gördün?

Cameron. Cameron. Cameron.

Cameron. Cameron. Cameron.

A little up shape at the end. Cameron. Again, dropping that middle syllable. Cameron.

Sonunda biraz yukarı şekil. Cameron. Yine ortadaki heceyi düşürerek. Cameron.

Cameron.

Cameron.

Cameron.

Cameron.

Cameron, what have you seen today?

Cameron, bugün ne gördün?

What have you seen today?

Bugün ne gördün?

The question word get some stress. What have you seen today?

Soru kelimesi biraz stres olsun. Bugün ne gördün?

Today? Now, be careful with this word. A lot of people want to say: Today, Today, Today.

Bugün? Şimdi, bu kelimeye dikkat et. Pek çok insan şunu söylemek istiyor: Bugün, Bugün, Bugün.

That is not the OO vowel. Look it up in the dictionary, you'll see the schwa. T,T,T Today. Today. Today.

Bu OO sesli harfi değil. Sözlüğe bak, schwa'yı göreceksin. T, T, T Bugün. Bugün. Bugün.

What have you seen today?

Bugün ne gördün?

What have you seen today?

Bugün ne gördün?

What have you seen today?

Bugün ne gördün?

What have you, what have you. Okay, so the word you does not reduce. It's you, not yih, but it is unstressed.

Neyin var, neyin var? Tamam, yani senin kelimen azalmaz. Sensin, yih değil, ama vurgusuz.

You, you, the word have does reduce, he drops the H.

You, you, have kelimesi azaltıyor, o H'yi düşürüyor

Now we have a T between vowels, so that becomes a flap T linking them.

.

What have, what have.

Ne var, ne var.

What have--

Ne var--

W consonant, AA vowel, flap T linking, and then have is reduced to just schwa V.

W ünsüz, AA ünlü, flep T bağlantısı ve sonra have sadece schwa V'ye indirgenir.

What have, what have, what have, what have you, what have you seen, what have you seen today?

Ne var, ne var, ne var, ne gördün, ne gördün, bugün ne gördün?

What have you seen today?

Bugün ne gördün?

What have you seen today?

Bugün ne gördün?

What have you seen today?

Bugün ne gördün?

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

He's being a little sassy here. They've had a lot of fun that day.

Burada biraz şımarık davranıyor. O gün çok eğlendiler.

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Making the pitch go up a little bit at the end.

Sonlarda perdeyi biraz yukarı çekmek.

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Sort of shows that sassiness. Nothing. Did you notice? It's not: nothing, nothing, nothing,

Bir nevi bu küstahlığı gösteriyor. Hiç bir şey. Fark ettin mi? Değil: hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey,

so he's changed the NG ending to just an N ending.

bu yüzden NG sonunu sadece bir N sonla değiştirdi.

Nothing, nothing, nothing.

Hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey.

Nothing--

Hiçbir şey--

Another thing I want to just say about ING endings.

ING sonları hakkında söylemek istediğim başka bir şey.

So ING written in IPA, IH, Nn, IN, written in IPA, IH, Nn, however,

Yani ING, IPA'da yazılır, IH, Nn, IN, IPA, IH, Nn'de yazılır, ancak

when the vowel IH is followed by NG, that vowel changes.

IH ünlüsünün ardından NG geldiğinde, bu sesli harf değişir.

It's actually a lot more like EE, like in the word ring, or sing. That's not ring, or sing.

Aslında daha çok EE'ye benziyor, ring veya sing kelimesindeki gibi. Bu çalmıyor ya da şarkı söylemiyor.

So that NG consonant changes the vowel. So if we have an ING ending,

Böylece NG ünsüz sesli harfi değiştirir. Yani bir ING sonumuz varsa

and we change the NG sound to an N sound, we not only change the consonant, but we change the vowel as well.

ve NG sesini N sesine çevirirsek, sadece ünsüzleri değil sesli harfleri de değiştiririz.

It goes from sounding like EE to sounding more like IH.

EE gibi ses çıkarmaktan daha çok IH gibi ses çıkarmaya gider.

So nothin' in, in, instead of nothing, ing, ing, nothing, nothing, nothing good.

Yani hiçbir şey yerine hiçbir şey, ing, ing, hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey iyi değil.

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Nothing good. Light release of the D.

Hiçbir şey iyi değil. D'nin hafif salınımı.

Don't make it good. That's too much. Good. Good. Good.

İyi yapma. Bu çok fazla. İyi. İyi. İyi.

Really light.

Gerçekten hafif.

Good.

İyi.

Nothing, nothing, nothing, this…

Hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey, bu…

Okay, so we're not going to go through the pronunciation of this. He's just sort of in disbelief,

Tamam, bunun telaffuzunun üzerinden geçmeyeceğiz. O sadece bir çeşit inançsızlık içinde,

just sort of saying little beginnings of words but not actually completing any of them. He can't believe it.

kelimelerin küçük başlangıçlarını söylüyor ama aslında hiçbirini tamamlamıyor. İnanamıyor.

Nothing, nothing, nothing, this…

Hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey, bu…

What do you mean nothing good?

Ne demek iyi bir şey yok?

What do you mean nothing good?

İyi bir şey yok ne demek? Ne--

Wha-- up down shape on our question word. What do you mean nothing good?

soru kelimemizde yukarı aşağı şekil. İyi bir şey yok ne demek?

What do you mean nothing good?

İyi bir şey yok ne demek?

What do you mean nothing good?

İyi bir şey yok ne demek?

What do you mean nothing good?

İyi bir şey yok ne demek?

What do you-- again, we have that reduction, don't we?

Sen-- yine, o indirim bizde değil mi?

It's not: what do you, but it's: whah d'ya--

Bu: ne yaparsın değil, ama bu: whah d'ya--

What do you mean--

Ne demek istiyorsun--

Actually, it's what uh you-- so he reduces the vowel in do to the schwa,

Aslında, bu what uh you-- bu yüzden do'daki ünlüyü schwa'ya indirgiyor,

but he doesn't reduce it in you, it is still unstressed. So this can be:

ama sende azaltmıyor , hala vurgulanmamıştır. Yani bu olabilir: sen

what do you, or whah d'ya-. What do you , whah d'ya.

ne yapıyorsun, ya da ne d'ya-. Ne yapıyorsun, ne yapıyorsun?

So the first time we heard it as: whah d'ya, now here, it's: what do you, what do you, what do you, what do you.

Yani onu ilk kez şöyle duyduk: ne d'ya, şimdi burada, bu: ne yapıyorsun, ne yapıyorsun, ne yapıyorsun, ne yapıyorsun.

What matters is that that is unstressed. Now, you can choose to do you, or ya, totally up to you.

Önemli olan, bunun stressiz olmasıdır. Şimdi, seni yapmayı seçebilirsin ya da evet, tamamen sana kalmış.

If you want to work this phrase into your conversational english, and you want to practice it,

Bu cümleyi konuşma İngilizcenize eklemek ve pratik yapmak istiyorsanız,

you can choose if you want to reduce that vowel or not.

o sesli harfi azaltmak isteyip istemediğinizi seçebilirsiniz.

Just really practice: whah d'ya- whah d'ya- or what do you, what do you.

Sadece gerçekten pratik yap: ne yapıyorsun- ne yapıyorsun- ya da ne yapıyorsun, ne yapıyorsun.

Practice that smoothness and the stress. The first word is stressed,

Bu yumuşaklığı ve stresi uygulayın. İlk kelime vurgulu,

the other two words said very quickly. That's what's important here to sound natural.

diğer iki kelime çok hızlı söylendi. Doğal görünmek için burada önemli olan şey budur.

Both vowels are okay. Whah d'ya. What do you. What do you. What do you mean?

Her iki ünlü de tamam. naber. Sen ne. Sen ne. Ne demek istiyorsun?

What do you mean?

Ne demek istiyorsun?

What do you mean?

Ne demek istiyorsun?

What do you mean?

Ne demek istiyorsun?

Mean nothing good? Mean nothing--

İyi bir şey yok mu demek istiyorsun? Hiçbir şey ifade etme--

Two words, same sound linking them together. Mean nothing.

İki kelime, onları birbirine bağlayan aynı ses. Hiç bir anlamı yok.

Just a single N sound to link. Nothing. Nothing. Okay, so UH as in butter vowel,

Bağlanacak tek bir N sesi. Hiç bir şey. Hiç bir şey. Tamam, yani UH, tereyağ sesli harfinde olduğu gibi,

unvoiced TH, your tongue tip has to come through.

ötümsüz TH, dilinizin ucunun geçmesi gerekiyor.

Nothing. Nothing. Let's take a look at his mouth position for that sound.

Hiç bir şey. Hiç bir şey. O ses için ağzının konumuna bir göz atalım.

What do you mean nothing good?

İyi bir şey yok ne demek?

Nothing good. Now here, he does not change the ING ending to IN so it is EE as in She, ING sound. Nothing.

Hiçbir şey iyi değil. Şimdi burada, ING sonunu IN olarak değiştirmiyor, yani She, ING sesindeki gibi EE oluyor. Hiç bir şey.

Nothing. Nothing good. Nothing good. Right from the NG sound into the G sound, no break, all connected.

Hiç bir şey. Hiçbir şey iyi değil. Hiçbir şey iyi değil. NG sesinden G sesine, kesintisiz, hepsi bağlantılı.

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Nothing good. We've seen everything good.

Hiçbir şey iyi değil. Her şeyi iyi gördük.

We've seen everything good.

Her şeyi iyi gördük.

So the words we've and seen, two unstressed syllables leading up to that peak of pitch.

Yani gördüğümüz ve gördüğümüz kelimeler, perdenin zirvesine çıkan iki vurgusuz hece.

Ev-- on the first syllable here. Everything good and then some more stress there.

Ev-- buradaki ilk hecede. Her şey yolunda ve sonra biraz daha stres var.

We've seen everything good. And it all links together.

Her şeyi iyi gördük. Ve hepsi birbirine bağlı.

The V sound is very subtle. We've seen-- just very subtle and fast there.

V sesi çok incedir. Gördük-- orada çok ince ve hızlı.

We've seen. We've seen. We've seen. Think of it as a word, not two words.

Gördük. Gördük. Gördük. Bunu iki kelime olarak değil, bir kelime olarak düşünün.

That's how linked together it needs to be. We've seen everything.

Birbirine bu kadar bağlı olması gerekiyor. Her şeyi gördük.

You can think of this word as being: neverything, neverything, if that helps you connect the two words.

Bu kelimeyi şu şekilde düşünebilirsiniz: eğer bu iki kelimeyi birbirine bağlamanıza yardımcı olacaksa, asla, asla, asla.

We've seen everything good.

Her şeyi iyi gördük.

We've seen everything good.

Her şeyi iyi gördük.

We've seen everything good.

Her şeyi iyi gördük.

We've seen everything good.

Her şeyi iyi gördük.

Thing, unvoiced TH. IH as in sit, NG ending, so the vowel is more like EE. Everything good.

Şey, sessiz TH. IH, oturmada olduğu gibi, NG biten, bu nedenle sesli harf daha çok EE gibidir. Her şey iyi.

And again linking right into the G sound. Everything good.

Ve yine doğrudan G sesine bağlanıyor. Her şey iyi.

Everything good.

Her şey iyi.

Everything good.

Her şey iyi.

Everything good. We've seen the whole city.

Her şey iyi. Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

Stress on seen, again, we've, it's unstressed, it's just leading up to that stressed syllable.

Görülen vurgu, yine, biz, bu vurgusuz, sadece o vurgulu heceye kadar gidiyor.

We've seen the whole.

Tamamını gördük.

Whole city. Some stress on whole. More stress on ci-city.

Tüm şehir. Bütün olarak biraz stres. Şehir merkezinde daha fazla stres.

So we see the letter C but of course, it's the S consonant, first syllable stress, city.

Yani C harfini görüyoruz ama tabii ki S ünsüz, ilk hece vurgusu, şehir.

Flap T because it comes between two vowels, we flap it. I've been writing that with the D symbol, dadada,

Flap T iki sesli harfin arasına geldiği için, flep yapıyoruz. Bunu D sembolü, dadada ile yazıyorum,

because the T between vowels sounds just like the D between vowels. City, city, city.

çünkü ünlüler arasındaki T tıpkı ünlüler arasındaki D gibi geliyor. Şehir, şehir, şehir.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

Whole, silent W. We've seen the whole city.

Bütün, sessiz W. Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city. I want to talk about the L here:

Bütün şehri gördük. Burada L'den bahsetmek istiyorum:

whole city, that's a dark L because it comes after the diphthong sound in that syllable.

tüm şehir, bu koyu bir L çünkü o hecedeki diphthong sesinden sonra geliyor.

That would be pronounced or written in IPA H, OH diphthong, L. Whole. Whole.

Bu, IPA H, OH diphthong, L. Whole ile telaffuz edilir veya yazılır. Tüm.

Now, because the next word begins with a consonant, we can get away with not lifting the tongue tip,

Şimdi, bir sonraki kelime ünsüzle başladığı için dilin ucunu kaldırmadan kurtulabiliriz

and actually that's what you want to do. If you lift your tongue tip for this L, it will bring the sound more forward

ve aslında yapmak istediğiniz de bu. Bu L için dilinizin ucunu kaldırırsanız, sesi daha fazla öne çıkarır

and it will probably take too long.

ve muhtemelen çok uzun sürer.

We just want: who-oh-ohl, whole.

Sadece istiyoruz: kim-oh-ohl, bütün.

Also the dark L really changes that diphthong, doesn't it? It's not: who-ol, who-ol.

Ayrıca koyu renkli L o iki sesli ünlüyü gerçekten değiştiriyor, değil mi? Değil: kim-ol, kim-ol.

So the diphthong isn't pure, it's whole.

Yani diphthong saf değil, bütündür. Bir

Sort of a funny dark sound. The lips around some. The back of the tongue presses down and back.

çeşit komik karanlık ses. Bazılarının etrafındaki dudaklar. Dilin arkası aşağı ve geriye doğru bastırır.

Whole city. Before we go into the S sound.

Tüm şehir. S sesine geçmeden önce.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

We've seen the whole city.

Bütün şehri gördük.

Let's listen to this whole conversation one more time.

Bu sohbetin tamamını bir kez daha dinleyelim.

It's getting late, buddy, we better go get the car back home.

Geç oluyor dostum, arabayı eve götürsek iyi olur.

>> What? >> What do you…? We have a few hours.

>> Ne? >> sen ne yapıyorsun...? Birkaç saatimiz var.

We have until six.

Altıya kadar vaktimiz var.

I'm sorry, I mean, I know you don't care, but it does mean my ass.

Üzgünüm, yani, umursamadığını biliyorum ama bu benim kıçımı kastediyor.

You think I don't care?

Umurumda değil mi sanıyorsun?

I know you don't care.

Umurunda olmadığını biliyorum.

Oh, that hurts, Cameron.

Bu acıtıyor, Cameron.

Cameron, what have you seen today?

Cameron, bugün ne gördün?

Nothing good.

Hiçbir şey iyi değil.

Nothing, nothing, nothing, this…

Hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey, bu…

What do you mean nothing good?

Ne demek iyi bir şey yok?

We've seen everything good. We've seen the whole city.

Her şeyi iyi gördük. Bütün şehri gördük.

Now for the fun part,

Şimdi eğlenceli kısma gelince,

you'll look at the notes we took together and you'll hear a part of the conversation on a loop three times.

birlikte aldığımız notlara bakacaksınız ve konuşmanın bir bölümünü üç kez döngü halinde duyacaksınız.

Then there's a space for you to repeat. For example, you'll hear this:

Sonra tekrarlamanız için bir boşluk var. Örneğin şunu duyacaksınız:

Maybe so, sir.

Olabilir efendim.

Then you'll repeat it: maybe so, sir. Try to imitate everything about this exactly so when you see this,

O zaman tekrar edeceksiniz: belki öyle, efendim. Bununla ilgili her şeyi aynen taklit etmeye çalışın, böylece bunu gördüğünüzde

then you'll repeat it. Maybe so, sir.

tekrar edeceksiniz. Belki öyledir, efendim.

That's from Top Gun: Maverick, which was the first movie we studied in this summer series.

Bu, bu yaz dizisinde incelediğimiz ilk film olan Top Gun: Maverick'ten.

You'll also have the opportunity to listen and repeat in slow motion.

Ayrıca ağır çekimde dinleme ve tekrar etme fırsatına da sahip olacaksınız.

This will be important for you if you're more of a beginner, or if you're having a hard time focusing on linking or the melody.

Daha yeni başlayan biriyseniz veya bağlamaya veya melodiye odaklanmakta zorlanıyorsanız, bu sizin için önemli olacaktır.

Maybe you'll want to do it both ways, but the important thing is here is your opportunity

Belki her iki şekilde de yapmak isteyeceksin ama burada önemli olan

to take what you learned and put it into your body and your own habit.

öğrendiklerini alıp vücuduna ve kendi alışkanlığına sokma fırsatın.

That's what's going to transform your speaking.

Konuşmanızı değiştirecek olan şey budur.

You might do well to work with the audio section of this video every day for a week.

Bir hafta boyunca her gün bu videonun ses bölümü üzerinde çalışmanız iyi olabilir.

Imitating the rhythm and the simplifications will get easier each time you do it.

Ritmi ve basitleştirmeleri taklit etmek, her yaptığınızda daha da kolaylaşacaktır.

If you can't keep up with the native speaker, do the slow-motion imitation.

Ana dili İngilizce olan kişiye ayak uyduramıyorsanız, ağır çekim taklit yapın.

Okay, here's our audio training section.

Tamam, işte ses eğitimi bölümümüz.

Don't forget to come back and do this audio again tomorrow and the next day.

Yarın ve ertesi gün tekrar gelip bu sesi yapmayı unutmayın.

You want to build habits here so you don't need to think about it so much when you're speaking in conversation.

Burada alışkanlıklar oluşturmak istiyorsunuz, böylece bir sohbette konuşurken bunun hakkında çok fazla düşünmenize gerek kalmıyor.

You can focus on the words and not the expression or pronunciation.

İfadeye veya telaffuza değil, kelimelere odaklanabilirsiniz.

Don't forget this is part of a series all summer long, 13 videos, 13 scenes for movies check out each one,

Unutmayın bu yaz boyu sürecek bir serinin parçası, 13 video, 13 film sahnesi her birine göz atın,

learn something new each time.

her seferinde yeni bir şeyler öğrenin.

I make new videos on the English language every Tuesday and I'd love to have you back here again.

Her Salı İngilizce dilinde yeni videolar hazırlıyorum ve sizi tekrar burada görmek isterim.

Please subscribe with notifications and continue your studies right now with this video.

Lütfen bildirimlerle abone olun ve bu video ile hemen çalışmalarınıza devam edin.

And if you love this video, share it with a friend.

Ve bu videoyu beğendiyseniz, bir arkadaşınızla paylaşın. Hepsi

That's it guys and thanks so much for using Rachel's English.

bu kadar çocuklar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler.