ENGLISH: 10 Critical Words! (5/11)

Today you are getting the next video in the 100 most common words in English series,

Bugün İngilizcede en sık kullanılan 100 kelime serisinin bir sonraki videosuyla karşı karşıyasınız,

this is video 5.

bu 5. video.

In this series, were studying the real pronunciation.

Bu seride gerçek telaffuzları inceliyoruz.

This is likely different

Bu muhtemelen

from what you learned in English class.

İngilizce dersinde öğrendiklerinizden farklıdır.

You see, in American English, we have all sorts of words that are unstressed or even reduced:

Görüyorsunuz, Amerikan İngilizcesinde, vurgusuz ve hatta azaltılmış her türlü kelimeye sahibiz:

that means we change the pronunciation.

bu, telaffuzu değiştirdiğimiz anlamına gelir.

The set of the 100 most common words in English contains many, many words that reduce.

İngilizce'de en sık kullanılan 100 kelime kümesi, azaltan pek çok kelime içerir.

If you haven't already seen video 1

1. videoyu

and the other videos in this series, I do suggest

ve bu serideki diğer videoları henüz izlemediyseniz

you start there.

buradan başlamanızı öneririm.

These videos build one on top of the next,

Bu videolar birbiri üzerine inşa edilmiştir,

so click here to watch video one.

bu yüzden birinci videoyu izlemek için burayı tıklayın.

Today, were starting with number 41, the word 'so'.

Bugün, 41 numarayla başlıyoruz, ' so' kelimesi.

Does this word reduce?

Bu kelime azalır mı?

Yes it does.

Evet öyle.

Fully pronounced, it has the OH as in NO diphthong.

Tamamen telaffuz edildiğinde, NO diphthong'daki gibi OH'ye sahiptir .

So, so.

Şöyle böyle.

I don't think so.

Öyle düşünmüyorum.

So.  Your hair looks so good.

Bu yüzden. Saçın çok güzel görünüyor.

So.

Bu yüzden.

But you'll hear it reduced to 'suh' when its used as a filler

Ancak bir cümlenin başında doldurma kelimesi olarak kullanıldığında 'suh' a indirgendiğini duyacaksınız

word at the beginning of a sentence.

.

As a filler word, the word doesn't really have meaning.

Bir dolgu sözcüğü olarak, kelimenin gerçekten bir anlamı yoktur.

For example:  So what do you think?

Örneğin:  Peki siz ne düşünüyorsunuz?

So what do you think? So. So.

Yani ne düşünüyorsun? Bu yüzden. Bu yüzden.

So you're going to need another one.  So. So.

Yani başka birine ihtiyacınız olacak. Bu yüzden. Bu yüzden.

You'll definitely hear Americans do this.

Amerikalıların bunu yaptığını kesinlikle duyacaksınız.

Number 42:  Up.

42 Numara: Yukarı.

Hey, we found another word that doesn't reduce.

Hey, azalmayan başka bir kelime bulduk.

This word will be stressed.

Bu kelime vurgulanacak.

We're on number 42 of the 100 most common words in English,

İngilizce'de en sık kullanılan 100 kelime arasında 42. sıradayız

and this is only the third word that generally is always stressed.

ve bu, genellikle her zaman vurgulanan yalnızca üçüncü kelimedir.

How amazing that so many words are unstressed or reduce!

Bu kadar çok kelimenin vurgusuz ya da azaltılmış olması ne kadar şaşırtıcı!

For this word, we have the UH as in BUTTER vowel and the P consonant, Up.

Bu kelime için, BUTTER sesli harfinde olduğu gibi UH ve P ünsüz, Yukarı'ya sahibiz.

Up.

Yukarı.

P is a stop consonant,

P bir sessiz harftir,

which means we stop the air, up-,

yani havayı durdururuz, yukarı-

and release it, pp.

ve serbest bırakırız, s.

The release is very light.

Serbest bırakma çok hafiftir.

Up, up.

Yukarı yukarı.

Sometimes we don't release stop consonants,

Bazen dur ünsüzlerini serbest bırakmayız,

like if it's at the end of a thought group:

sanki bu bir düşünce grubunun sonundaymış gibi:

What's up?

N'aber?

What's up?

Naber?

There I'm not releasing the P.

Orada P'yi serbest bırakmıyorum.

What's up?

N'aber?

Also we often skip the release if the next word begins with a consonant sound:

Ayrıca bir sonraki kelime ünsüz bir sesle başlıyorsa genellikle serbest bırakma işlemini atlarız:

What's up, Mom?

N'aber anne?

What's up, Mom?

Naber anne?

My lips came together for the P,

Dudaklarım P için bir araya geldi,

but then when they parted, rather than pp,

ancak sonra

the light escape of air, I just went right into the M sound.

havanın hafif kaçışı olan pp yerine ayrıldıklarında, doğrudan M sesine geçtim.

I think 'up' is so common because its used in so many phrasal verbs.

Bence "yukarı" çok yaygın çünkü pek çok deyimsel fiilde kullanılıyor.

Crack up, break up, throw up, act up,

Dağılmak, ayrılmak, kusmak, harekete geçmek, sürünmek,

creep up, butter up,

yağlanmak,

burn up, bone up, just to name a few.

yanmak, güçlenmek bunlardan sadece birkaçıdır.

There are so many phrasal verbs in English.

İngilizce'de çok fazla deyimsel fiil var.

At the beginning of 2017, I made a new video every day going over phrasal verbs.

2017'nin başında her gün yeni bir video hazırladım ve fiil öbeklerini inceledim.

Click here to see that collection, or see the link in the video description.

Bu koleksiyonu görmek için buraya tıklayın veya video açıklamasındaki bağlantıya bakın.

Number 43:  Out.

43 Numara:  Dışarı.

Oh, this is funny.

Bu çok komik.

This is another word that is common in phrasal verbs.

Bu, deyimsel fiillerde yaygın olan başka bir kelimedir.

Work out, figure out, burn out, black out,

Çalışın, anlayın, tüketin, karartın,

block out, stand out, bring out.

engelleyin, öne çıkın, ortaya çıkarın.

Not surprising that some of these phrasal verb parts

Bu deyimsel fiil bölümlerinin bazılarının

are showing up on this list.

bu listede görünmesi şaşırtıcı değil.

There are a bunch without.

Olmayan bir sürü var.

And this word doesn't reduce.

Ve bu kelime azalmaz.

We have the OW diphthong, ow,

OW diphthong'u, ow

and the T consonant, out.

ve T ünsüzünü çıkardık.

Out.

Dışarı.

And just like P, T is a stop consonant.

Ve tıpkı P gibi, T de bir ünsüzdür.

We don't usually release it: tt--

Genellikle bırakmayız: tt--

if it comes at the end of a thought group, or if the next word begins with a consonant.

bir düşünce grubunun sonunda geliyorsa veya sonraki kelime bir ünsüzle başlıyorsa.

Let's look at some examples:  Watch out!

Bazı örneklere bakalım:  Dikkat!

End of the phrase, an unreleased T.

Cümlenin sonu, yayınlanmamış bir T.

Watch out.

Dikkat et.

I cut off the air, so it's not: watch ow.

Havayı kestim, bu yüzden: akışı izle.

Watch ow.

ow izle.

That would just sound like there was no T.

Bu kulağa T yokmuş gibi gelirdi.

But with the abrupt stop, watch out!

Ama ani duruşla dikkat!

Without the falling intonation, it sounds like a T to us.

Düşen tonlama olmadan, bize T gibi geliyor.

Watch out.

Dikkat.

You cant back out now.

Şimdi geri adım atamazsın.

Out now.

Çık şimdi.

There, the T was followed by a word beginning with a consonant,

Orada, T'yi ünsüzle başlayan bir kelime takip ediyordu,

another Stop T.

başka bir Stop T.

Out now.

Şimdi dışarı.

Out now.

Çık şimdi.

T is special:  if the next word begins with a vowel or diphthong, then we flap it.

T özeldir: sonraki kelime bir ünlü veya iki ünlü ile başlıyorsa, onu çırparız.

A single rra-- against the roof of the mouth.

Tek bir rra-- damağa karşı.

For example:  Get out of here.

Örneğin:  Buradan çıkın.

Out of, out of.

dışında, dışında.

Ra-- ra--

Ra-- ra--

A flap T to connect the two words.

İki kelimeyi bağlamak için bir kanatçık T.

And did you notice the reduction of OF?

Ve O'nun azaldığını fark ettiniz mi?

Yep, that's just the schwa.

Evet, bu sadece schwa.

'Of' is word number 4 in the 100 most common words in English list.

'Of', İngilizce'deki en yaygın 100 kelime listesinde 4. kelimedir.

Number 44.  The word IF.

44 numara.  Eğer kelimesi.

This word is usually a conjunction and then, it's unstressed.

Bu kelime genellikle bir bağlaçtır ve sonra vurgusuzdur.

It's said very quickly.

Çok çabuk söylendi.

Call me if you get lost.

Kaybolursan beni ara.

Call me if you get lost.

Kaybolursan beni ara.

Call me if you get lost.

Kaybolursan beni ara.

Here, its part of a string of unstressed words.

Burada, bir vurgusuz sözcükler dizisinin parçası.

Low in pitch, flat, said quickly.  If, if, if.

Düşük perde, düz, hızlı bir şekilde söylendi. eğer, eğer, eğer.

Me if you-- me if you-- call me if you get lost.

Eğer sen-- eğer sen-- eğer kaybolursan beni ara.

You might even hear the word reduced at the beginning of a sentence,

Hatta bir cümlenin başında kelimenin küçültülmüş halini duyabilirsiniz,

just the F sound attached to the next word, no vowel:

sadece sonraki kelimeye eklenmiş F sesi, sesli harf yok:

If you want leave, that's okay.

Ayrılmak istiyorsanız sorun değil.

If she doesn't care, that's okay.

Umursamıyorsa, sorun değil.

Ff, ff, ff, if you wanna.

Ff, ff, ff, istersen.

If she-- ff--

Eğer o-- ff--

Reduced.

Azaltıldı.

Number 45, the word about.

45 numara, hakkında kelime.

This word can be a preposition, an adverb, or an adjective.

Bu kelime bir edat, bir zarf veya bir sıfat olabilir.

It doesn't reduce, none of the sounds change.

Azalmaz, seslerin hiçbiri değişmez.

Sometimes its stressed in a sentence,

Bazen bir cümlede vurgulanır,

for example, I was out and about and thought I'd stop by.

örneğin, dışarıdaydım ve bir uğrayayım dedim. Yaklaşık

About, about.

hakkında.

Its longer and it has more volume, a higher pitch: out and about.

Daha uzun ve daha fazla hacme sahip, daha yüksek perdeli: dışarıda ve etrafta.

But it can also be unstressed:

Ancak vurgusuz da olabilir:

Its all about the timing.

Her şey zamanlama ile ilgilidir.

Its all about the timing.

Her şey zamanlama ile ilgilidir.

About the, about the, about the,

Hakkında, hakkında, hakkında,

it's lower in pitch and volume, and a little less clear than when it was stressed, about.

perde ve ses olarak daha düşük ve vurgulandığı zamana göre biraz daha az net.

Its all about the timing.

Her şey zamanlama ile ilgilidir.

About the, about the, about the.

hakkında, hakkında, hakkında.

So, it can be unstressed, but nothing changes, it doesn't reduce.

Yani gerilmemiş olabilir ama hiçbir şey değişmez, azalmaz.

Since its a two-syllable word, it still has one syllable that's stressed,

İki heceli bir kelime olduğu için, yine de tek hecesi vurguludur,

that's a little clearer, even when the word is being used in an unstressed way.

kelime vurgusuz kullanıldığında bile bu biraz daha nettir.

Number 46.  The word 'who'.

46 numara.  'Kim' kelimesi.

We already talked about one question word, and that is the word 'what'.

Zaten bir soru sözcüğünden bahsetmiştik, o da 'ne' sözcüğüdür.

That word can reduce, we do drop the T if the next word begins with a D.

Bu kelime azalabilir, sonraki kelime D ile başlıyorsa T'yi bırakırız.

But generally, question words don't reduce.

Ancak genellikle soru kelimeleri azalmaz.

Generally, they're stressed.

Genellikle stresli olurlar. O

Who was that?

kimdi? O

Who does she think she is?

kim olduğunu sanıyor?

When 'who' begins a question, it doesn't reduce.

Bir soru "kim" ile başladığında soru azalmaz.

It's the H sound and the OO as in BOO vowel.

BOO sesli harfindeki gibi H sesi ve OO'dur.

Who, who.

Kim kim.

But sometimes we use the word 'who' in the middle of a sentence.

Ama bazen bir cümlenin ortasında 'kim' kelimesini kullanırız.

Then it can reduce.

Sonra azaltabilir.

For example:  Anyone who wants to come can come.

Örneğin: Gelmek isteyen gelebilir.

Anyone who wants.

Kim isterse.

Anyone who wants.

Kim isterse.

Did you notice how I reduced that?

Bunu nasıl azalttığımı fark ettin mi? Ünsüz

I dropped the consonant!

harfi düşürdüm!

It was just the OO vowel.

Sadece OO sesli harfiydi. Kim olursa

Oo, anyone who. Anyone who wants.

olsun. Kim isterse.

This is a reduction you might hear Americans do.

Bu, Amerikalıların yaptığını duyabileceğiniz bir azalma.

Number 47:  The word 'get'.

47 numara: 'Al' kelimesi.

A verb, this word is a content word and is generally stressed in a sentence.

Bir fiil, bu kelime içerikli bir kelimedir ve genellikle bir cümlede vurgulanır.

So this is the 5th word we've found in our list of the 100 most common words in English

Bu, İngilizce'de en sık kullanılan 100 kelime listemizde bulduğumuz ve

that I feel confident I can say is always stressed.

her zaman vurgulu olduğunu söyleyebileceğimden emin olduğum 5. kelimedir.

Just 5 out of 47!  Wow!

47 üzerinden sadece 5! Vay!

Unstressed and reduced words are so common!

Vurgusuz ve azaltılmış kelimeler çok yaygındır!

Let's talk about the pronunciation.

Telaffuz hakkında konuşalım.

G consonant, EH as in BED vowel, and the T.

G ünsüz, EH gibi BED ünlüsü ve T.

We already talked about an ending T in out.

T in out ile biten bir şeyden zaten bahsetmiştik.

The same rules apply here because the T comes at the end of the word,

Aynı kurallar burada da geçerlidir çünkü T,

just after a vowel or diphthong.

bir sesli harften veya iki ünlüden hemen sonra kelimenin sonuna gelir.

If the word ends a thought group or is followed by a consonant,

Sözcük bir düşünce grubunu bitiriyorsa veya ardından bir ünsüz geliyorsa,

it will be a Stop T.

Durdur T olur.

Example: I'll get the biggest one.  Get the, get the, get the.

Örnek: En büy en alacağım. Alın, alın, alın.

Abrupt stop.

Ani durma. En

I'll get the biggest one.

büyüğünü alacağım. Bir

If the next word begins with a vowel or a diphthong, then you will flap the T:

sonraki kelime bir ünlü veya iki sesli harfle başlıyorsa, T'yi çırparsınız:

I don't get it.

Anlamıyorum.

Get it, get it, ra--, ra--

Anla, anla, ra--, ra--

I don't get it.

Anlamıyorum.

Do you hear the Flap?  Get it.  I don't get it.

Flap'ı duyuyor musun? Anla. Anlamıyorum.

Number 48.  The word 'which'.

48 numara.  'Hangi' kelimesi.

This word can be stressed or unstressed,

Bu kelime,

depending on how it's being used in a sentence.

bir cümlede nasıl kullanıldığına bağlı olarak vurgulu veya vurgusuz olabilir.

But nothing changes, it doesn't reduce.

Ama hiçbir şey değişmez, azalmaz.

So, stressed, it's: which.

Yani, stresli, bu: hangisi.

Which do you want?

Hangisini istersin?

Which, which.  Up-down shape of stress.

hangisi, hangisi. Yukarı-aşağı stres şekli.

Which, which.

hangisi, hangisi.

But unstressed, it's lower in pitch and flat:  which, which.

Ancak vurgusuz, perdesi daha alçak ve düzdür: hangi, hangisi.

The movie, which I saw last night, was terrible.

Dün gece izlediğim film çok kötüydü.

The movie which I-- which, which, which, which.

Hangi, hangi, hangi, hangi.

Unstressed there, flat. Which. Which.

Orada gerilmemiş, düz. Hangi. Hangi.

Let's talk about the pronunciation.

Telaffuz hakkında konuşalım.

It begins with WH.

WH ile başlar.

This can be pronounced two ways:  first, a pure W sound.

Bu, iki şekilde telaffuz edilebilir:  ilk olarak, saf bir W sesi.

This is how I've been pronouncing it.

Bunu bu şekilde telaffuz ediyorum.

Ww, ww, which, which.

ww, ww, hangi, hangi.

The other way is to pronounce it, I think is more old-fashioned, with a: hh-- hh-- hh--

Diğer yol ise, bence daha eski moda, önce bir hh-- hh-- hh--

sound before. A little escape of air first.

sesiyle telaffuz etmek. Önce biraz hava kaçması.

Which. Which.  Do you hear that?  HH, hh, which.

Hangi. Hangi. Bunu duyuyor musun? HH, hh, hangisi.

This is actually how my Mom pronounces WH- words,

Aslında annem WH- kelimelerini böyle telaffuz ediyor

and I made a video with her about these two possible pronunciations.

ve onunla bu iki olası telaffuz hakkında bir video yaptım.

Click here or in the description below to see that video.

O videoyu görmek için buraya veya aşağıdaki açıklamaya tıklayın.

W, IH as in SIT vowel, and CH.

W, IH gibi SIT ünlüsü ve CH.

Which.

Hangi.

Which stressed, and which, which, unstressed.

Hangisi vurgulu, hangisi vurgusuz.

Quick question:  Did studying this word make you think of any other words?

Kısa soru:  Bu kelimeyi incelemek size başka kelimeler düşündürdü mü?

Which and witch are homophones when you use the clean W for which.

Hangi ve cadı, temiz W'yi hangisi için kullandığınızda sesteş sözcüklerdir.

That means they're two totally different words, different spellings, different meanings,

Bu, tamamen farklı iki kelime, farklı yazımlar, farklı anlamlar olduğu,

but they have the same pronunciation.

ancak aynı telaffuza sahip oldukları anlamına gelir.

Number 49:  Go.  A verb.

Numara 49:  Git. Bir fiil.

Let's conjugate it:  I go, you go, she goes,

Eşlenik yapalım:  Ben giderim, sen gidersin, o gider,

just add a light Z at the end: goes, goes, goes.

sonuna hafif bir Z ekleyin: gider, gider, gider.

He goes, we go, they go.

O gider, biz gideriz, onlar gider.

Yes, in this form, I would say, this word is always stressed!

Evet, bu formda diyebilirim ki, bu kelime her zaman vurgulanır!

The G consonant and the OH diphthong.

G ünsüz ve OH diftong.

Go.

Gitmek.

Jaw drop, then lip rounding for the diphthong.

Çene düşmesi, ardından diphthong için dudak yuvarlama.

Oh.  Go, go.  Goes.

Ah. Git git. Gitmek.

But you know what?

Ama biliyor musun?

There's another conjugation for this word:  the –ing form.

Bu kelime için başka bir çekim daha vardır: -ing biçimi.

Going.

Giden.

I'm going to go to the store.

Mağazaya gideceğim.

I'm going to go to the mall.

Alışveriş merkezine gideceğim.

There I'm using the –ing form and the infinitive.

Orada -ing formunu ve mastarı kullanıyorum.

Going to go.

Gidecek.

Now, if you've seen any of my real-life English videos, or any of my speech analysis videos,

Şimdi, gerçek hayattaki İngilizce videolarımdan veya konuşma analizi videolarımdan herhangi birini izlediyseniz,

then you know the phrase 'going to' is very common,

"going to" ifadesinin çok yaygın olduğunu bilirsiniz

and you know, we do reduce that.

ve bilirsiniz, bunu azaltıyoruz.

What do we reduce it to?  Do you know?

Neye indirgeyeceğiz? Biliyor musunuz?

Going to.

Gidiyor.

Let me say that in a sentence again: I'm going to go to the mall.

Tekrar bir cümle ile söyleyeyim: Alışveriş alışverişine gideceğim.

I'm gonna go.

Gideceğim.

There, did you hear it?

İşte, duydun mu?

Gonna-- gonna-- gonna--

Ben-- ben-- ben alışveriş

I'm going to go to the mall.

merkezine gideceğim.

Right. It's 'gonna'.

Sağ. Olacak'.

One of the most common reductions in all of English.

Tüm İngilizce'deki en yaygın kısaltmalardan biri.

Now, occasionally I get a comment from someone saying, 'gonna' is not proper English.  Hmm.

Şimdi, ara sıra birinden "gonna"nın uygun İngilizce olmadığını söyleyen bir yorum alıyorum. Hmm.

Not true.

Doğru değil.

I would never tell anyone to write it.

Asla kimseye yaz demem.

Ok?  Don't write it!

Tamam? Yazma!

But its perfectly natural and normal in spoken English.

Ancak İngilizce konuşmada bu tamamen doğal ve normaldir.

It's proper. It's a beautiful reduction!

Bu uygun. Bu güzel bir azalma!

I made a video several years ago

Birkaç yıl önce

where I took a couple of presidential speeches.

birkaç başkanlık konuşması yaptığım bir video yaptım.

And I found examples of gonna.

Ve gonna örnekleri buldum.

So even world leaders giving important speeches to large groups of people

Yani büyük insan gruplarına önemli konuşmalar yapan dünya liderleri bile

use this reduction.

bu indirgemeyi kullanıyor.

If you're interested in seeing that video, click here or in the description below.

Bu videoyu görmekle ilgileniyorsanız, burayı veya aşağıdaki açıklamayı tıklayın.

What's the pronunciation of gonna?

gonna'nın telaffuzu nedir?

First syllable is stressed.  We have the G consonant,

İlk hece vurguludur. G ünsüzümüz,

the UH as in BUTTER vowel,

BUTTER ünlüsünde olduğu gibi UH,

N, gun-- gun-- gun--

N, gun-- gun-- gun--

and then the schwa in the unstressed syllable.

ve ardından vurgusuz hecede schwa var.

Uh-- uh-- Gonna.  Gonna.

Uh-- uh-- Yapacağım. Olacak.

If you have not already noticed this reduction,

Bu azalmayı henüz fark etmediyseniz,

now that you've learned it,

artık öğrendiğinize göre,

you're gonna hear it all the time.  It's everywhere.

bunu sürekli duyacaksınız. O heryerde.

Gonna. You're gonna hear it.

Olacak. Duyacaksın.

Number 50. Wow, we're halfway down the list.

50 numara. Vay canına, listenin yarısındayız.

What is number 50?

50 numara nedir?

Me.

Ben. Bir

A pronoun, which is a function word,

işlev sözcüğü olan ve

which means it will generally be unstressed in a sentence.

genellikle bir cümlede vurgulanmadığı anlamına gelen bir zamir.

It doesn't reduce, we don't change any of the sounds,

Azalmaz, seslerin hiçbirini değiştirmeyiz,

but it's flat in pitch, said quickly compared to the other stressed words in the sentence.

ancak perdesi düz, cümledeki diğer vurgulu kelimelere kıyasla hızlı bir şekilde söylenir. Bana

He gave me his number.

numarasını verdi.

Gave and number are stressed,

Gave ve sayı vurgulu,

the rest of the words, unstressed.

diğer sözcükler vurgusuz. Bana

He gave me his number.

numarasını verdi.

Me his, me his, me his,

Ben onun, ben onun, ben onun,

both flat in pitch, unstressed.

ikisi de düz, vurgusuz.

Said very quickly.

Çok çabuk söyledi. "

Do you hear how I'm reducing the word 'his'?

Onun" kelimesini nasıl azalttığımı duyuyor musun?

Dropping the H?

H'yi düşürmek mi?

Wow, did we cover that?

Vay canına, bunu örtbas ettik mi?

Yeah, we did.

Evet, yaptık.

That was number 28.

Bu 28 numaraydı.

We made it through the next set of 10.

Sonraki 10'luk seti de geçtik.

Great job.

Harika iş.

We're starting to get into a few more words that are reliably stressed here.

Burada güvenilir bir şekilde vurgulanan birkaç kelimeye daha girmeye başlıyoruz.

I looked ahead and the next video has two of my favorite reductions.

İleriye baktım ve bir sonraki videoda en sevdiğim iki indirgeme var.

Let's keep going down this list

of the 100 most common words in English to study the pronunciation,

Telaffuzu incelemek için İngilizce'deki en yaygın 100 kelimeden oluşan bu listeye devam edelim

and I don't mean the full or official pronunciation,

ve tam veya resmi telaffuzu kastetmiyorum,

I mean how the word is actually used in a sentence in American English.

kelimenin Amerikan İngilizcesinde bir cümlede gerçekte nasıl kullanıldığını kastediyorum.

Look for the next installment in this series, coming soon.

Bu serinin bir sonraki taksitini bekleyin, çok yakında. Hepsi

That's it, and thanks so much for using Rachels English.

bu kadar. Rachels English'i kullandığınız için çok teşekkürler.