Learn English With Movies – Molly’s Game

You can understand Americans effortlessly and speak very natural English

Bugün bizim gittiğimiz şekilde çalıştığınızda Amerikalıları zahmetsizce anlayabilir ve çok doğal İngilizce konuşabilirsiniz

when you study the way we're going to today.

.

We're going to study English with the movie Molly's Game.

Molly's Game filmiyle İngilizce çalışacağız.

And we're going to study an argument.

Ve bir tartışmayı inceleyeceğiz.

There are two different ways that people tend to speak in an argument.

İnsanların bir tartışmada konuşma eğiliminde olduğu iki farklı yol vardır.

Louder and more intense, and quieter and more intentional.

Daha yüksek ve daha yoğun ve daha sessiz ve daha kasıtlı.

And in this scene, we have both.

Ve bu sahnede ikimiz de varız.

We're going to look at all the things that make spoken English difficult—linking, reductions,

İngilizce konuşmayı zorlaştıran her şeye bakacağız; bağlantı kurma, kısaltmalar,

changing the sounds of a word. When you study these things and you know them,

bir kelimenin seslerini değiştirme. Bunları öğrendiğinde ve bildiğinde,

you're going to be so much more comfortable and confident speaking English.

İngilizce konuşurken çok daha rahat ve kendinden emin olacaksın.

Study like this and you're going to be able to watch American movies and TV without subtitles.

Bu şekilde çalışın ve Amerikan filmlerini ve TV'lerini altyazısız izleyebileceksiniz.

That is my business literally.

Kelimenin tam anlamıyla benim işim bu.

We're doing this all summer we started in June and we're going through August,

Bütün yaz bunu yapıyoruz, Haziran'da başladık ve Ağustos'a gidiyoruz,

stick with me every Tuesday, they're all great scenes and there's going to be so much to learn

her Salı benimle kalın, hepsi harika sahneler ve

that can transform the way you understand and speak English.

İngilizceyi anlama ve konuşma şeklinizi değiştirebilecek öğrenecek çok şey olacak. .

And as always, if you like this video or you learned something new,

Ve her zaman olduğu gibi, bu videoyu beğendiyseniz veya yeni bir şey öğrendiyseniz

please like and subscribe with notifications.

lütfen beğenin ve bildirimlerle abone olun.

You're going to watch the clip then we're going to do a full pronunciation analysis together.

Klibi izleyeceksiniz, ardından birlikte tam bir telaffuz analizi yapacağız.

This is going to help so much with your listening comprehension

Bu, televizyonda İngilizce film izlerken dinlediğini anlamanda çok yardımcı olacak

when it comes to watching English movies in TV.

.

But there's going to be a training section.

Ama bir eğitim bölümü olacak. Az

You're going to take what you've just learned and practice repeating it,

önce öğrendiklerinizi alıp, tıpkı

doing a reduction, flapping a T, just like you learned in the analysis.

analizde öğrendiğiniz gibi tekrarlama, azaltma, T çırpma alıştırmaları yapacaksınız.

Okay, here's the scene.

Tamam, işte sahne.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

Be that as may…

Öyle olsun…

You know who the biggest winner in this game is?

Bu oyunun en büyük kazananı kim biliyor musunuz?

It’s you.

Sensin.

You know who the second biggest winner is?

En büyük ikinci kazanan kim biliyor musunuz?

>> Look. >> It’s you.

>> Bak. >> Sensin.

What are you taking home? 10,000 a night now?

Eve ne götürüyorsun? Şimdi bir gecede 10.000 mi?

That is my business, literally.

Kelimenin tam anlamıyla bu benim işim.

Between you, the dealers, and the servers, you’re taking a lot of money out of this game.

Siz, krupiyeler ve sunucular arasında kalsın, bu oyundan çok para alıyorsunuz.

And now, the analysis.

Ve şimdi, analiz.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

Okay, so these people are arguing.

Tamam, bu insanlar tartışıyorlar.

His voice is higher, it's louder.

Sesi daha yüksek, daha yüksek.

These guys-- it's a little bit more intense, has a little bit more of an edge to it.

Bu adamlar-- biraz daha yoğun, biraz daha keskinliği var.

What do you think are the most stressed syllables here?

Sizce buradaki en vurgulu heceler neler?

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

These guys-- a little bit of stress there.

Bu adamlar-- orada biraz stres var.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

So me and you get the most stress. He's comparing the two of them.

Yani en çok stresi ben ve sen yaşıyoruz. İkisini karşılaştırıyor.

But even guys, even all of the words other than me and you, are said pretty quickly.

Ama erkekler bile, sen ve ben dışındaki tüm kelimeler bile çok çabuk söyleniyor.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

These guys, These guys, These guys, These guys. These, said quickly, unstressed.

Bu adamlar, bu adamlar, bu adamlar, bu adamlar. Bunlar, hızlı bir şekilde, vurgulanmadan söylendi.

These guys--

Bu adamlar--

These, These, These, These. That S is a Z sound.

Bunlar, Bunlar, Bunlar, Bunlar. Bu S bir Z sesidir.

It's weak. Just make sure you're not saying: these.

zayıf. Şunu söylemediğinizden emin olun: bunlar.

These, These, These, These, These, these guys.

Bunlar, Bunlar, Bunlar, Bunlar, bunlar, bu adamlar.

These guys—

Bu adamlar...

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kart oynamak istiyor, seninle değil.

What about: want to play cards with--?

Şunlarla kart oynamak ister misin?

What about this string of unstressed words before our next stressed syllable, me?

Bir sonraki vurgulu hecemiz olan ben'den önceki bu vurgusuz sözcük dizisine ne demeli? Şununla

Want to play cards with—

kart oynamak istersin— Şununla

Want to play cards with—

kağıt oynamak istersin— Şununla

Want to play cards with—

kağıt oynamak istersin—

Want to play cards with--

Şununla kağıt oynamak istersin—

want to play cards with—So, pretty fast. The words ‘want to’ are combined into the reduction: wanna, wanna.

Şununla kart oynamak istersin—Yani, oldukça hızlı. "İstemek" kelimeleri indirgemede birleştirilir: istiyorum, istiyorum. Şununla

Wanna play cards with—

kağıt oynamak istiyorum— Şununla

Want to play cards with—

Want to play cards with—

kağıt oynamak istiyorum— Şununla kağıt oynamak istiyorum—

Want to play cards with—

Şununla kağıt oynamak istiyorum—

And actually in the word with, I hear that TH being dropped. With me, with me, with me.

Ve aslında ile kelimesinde, TH'nin düştüğünü duyuyorum. Benimle, benimle, benimle.

Just a super fast W, IH sound linking into the word me. With me.

Ben kelimesine bağlanan süper hızlı bir W, IH sesi. Benimle.

With me.

Benimle.

So let's listen to that whole string of unstressed, less stressed words.

Öyleyse tüm o vurgusuz, daha az vurgulu sözcükleri dinleyelim.

Want to play cards with me--

Benimle kart oynamak istiyor--

Want to play cards with me--

Benimle kart oynamak istiyor--

Want to play cards with me, not you.

Benimle kart oynamak istiyor, seninle değil.

Me, not you. Me, not—stop T in not. And actually, now that I’m focused on just these three words,

sen değil ben Ben, değil... T'yi durdur. Ve aslında, şimdi sadece bu üç kelimeye odaklandığıma göre,

I hear that the word you is stressed but it doesn't have the stress that goes up and down.

sen kelimesinin vurgulandığını duyuyorum ama inip çıkan vurgu yok.

It has a stress that goes up. You—me, not you.

Yükselen bir stresi var. Sen... ben, sen değil.

Me, not you.

sen değil ben

Me, not you.

sen değil ben

Me, not you.

sen değil ben

Be that as it may…

Öyle de olsa...

Her voice is much quieter.

Sesi çok daha sakin.

Each word is more clear and separate.

Her kelime daha açık ve ayrıdır.

More so than it would be in normal conversational English.

Normal konuşma İngilizcesinde olduğundan daha fazla.

Be that as it may. Stress on be, be that as it may.

O olabildiğince ol. Stres, ne olursa olsun. Öyle olsun

Be that as it may…

… Olsun… Olsun… Olsun

Be that as it may…

Be that as it may…

…

And she makes her stress go up, so that she can signal that she's going to continue, she's not done,

Ve devam edeceğinin sinyalini verebilmek için stresini artırıyor, bitmedi

but he goes ahead and talks over her anyway, doesn't he? Be that as it may…

ama yine de devam ediyor ve onun hakkında konuşuyor. , değil mi? Öyle olsun…

>> Be that as it may… >> You know—

>> Öyle olsun… >> Biliyorsun— >>

>> Be that as it may… >> You know—

Öyle olsun… >> Biliyorsun— >> Öyle olsun

>> Be that as it may… >> You know—

… >> Biliyorsun—

Be that-- So even though she's being clearer than you would in normal conversational English,

Öyle olsun-- Yani sizin normal konuşma İngilizcesinde yapacağınızdan daha net olmasına rağmen,

she still doesn't release that as a true T.

bunu yine de gerçek bir T olarak söylemiyor

Be that as it-- that's a stop T, she stops the air.

. Her ne olursa olsun

Be that as it may… she doesn't link it together with the flap T.

… onu T harfiyle ilişkilendirmiyor. Her ne

Be that as it may… Be that as it may…

olursa olsun… Her ne olursa olsun…

That would be the way that you would probably pronounce that in conversational English,

Konuşma İngilizcesinde muhtemelen bu şekilde telaffuz edersiniz, sesli

you would reduce the vowel in as, you would make a flap T to link,

harfleri azaltırsınız olarak, bağlamak için bir flep T yaparsınız,

but she doesn't do that. Be that as it—

ama o bunu yapmaz. Öyle olsa bile...

She does link here, the Z sound links right into the beginning IH vowel.

Burada bağlantı veriyor, Z sesi doğrudan başlangıçtaki IH sesli harfine bağlanıyor.

As it may-- another stop T in it. Be that as it may…

Olabileceği gibi-- içinde başka bir T durağı. Öyle olsun…

>> Be that as it may… >> You know—

>> Öyle olsun… >> Biliyorsun—

>> Be that as it may… >> You know—

>> Öyle olsun… >> Biliyorsun— >>

>> Be that as it may… >> You know—

Öyle olsun… >> Biliyorsun—

So this is very careful English.

Yani bu çok dikkatli İngilizce.

He’s speaking much more quickly, his is more conversational.

Çok daha hızlı konuşuyor, onunki daha konuşkan.

So even though we think: oh, this is so clear, this one has to be right. It's actually not.

Yani şöyle düşünsek bile: ah, bu çok açık, bu doğru olmalı. Aslında değil.

I mean, it's fine that she does it here, but if you spoke everything you said this clearly, this slowly,

Yani, bunu burada yapmasında bir sorun yok, ama söylediğin her şeyi bu kadar net, bu kadar yavaş konuşsaydın,

that would no longer be natural English.

bu artık doğal İngilizce olmazdı.

It's this kind of English with the reductions and the linking, words like wanna, dropped sounds,

Bu tür bir İngilizce, kısaltmalar ve bağlantılarla, ister gibi sözcüklerle, düşen sesler ile, bu

that's the kind of English that's normal conversational English.

normal konuşma İngilizcesi olan türde bir İngilizcedir.

Okay, let's keep going.

Tamam, devam edelim.

>> Be that as it may… >> You know—

>> Öyle olsun… >> Biliyorsun—

>> Be that as it may… >> You know—

>> Öyle olsun… >> Biliyorsun— >>

>> Be that as it may… >> You know who the biggest winner in this game is?

Öyle olsun… >> Bu oyunun en büyük kazananı kim biliyor musun?

You know-- A lot of stress there.

Bilirsin-- Orada çok stres var.

You know who the biggest winner in this game is?

Bu oyunun en büyük kazananı kim biliyor musunuz?

I think those are our most stressed words.

Sanırım en çok vurguladığımız kelimeler bunlar.

Let's look at the rest. How does it all link together smoothly?

Diğerlerine bakalım. Hepsi nasıl sorunsuz bir şekilde birbirine bağlanır?

You know who the biggest winner in this game is?

Bu oyunun en büyük kazananı kim biliyor musunuz?

You know who the biggest winner in this game is?

Bu oyunun en büyük kazananı kim biliyor musunuz?

You know who the biggest winner in this game is?

Bu oyunun en büyük kazananı kim biliyor musunuz?

So the word you, I don't think that's a reduction. I do think it's you instead of ye, ye, ye. You know--

Yani sen kelimesinin bir azalma olduğunu düşünmüyorum. Bence sen, sen, sen yerine sensin. Bilirsin--

that's a common way to pronounce it, with the schwa. Ye-- you know.

onu schwa ile telaffuz etmenin yaygın bir yolu. Evet-- biliyorsun.

But I do hear that that as the OO vowel. You, you, you, you, you. You know-- you know--

Ama bunu OO sesli harfi olarak duyuyorum. sen, sen, sen, sen, sen. Bilirsin-- bilirsin--

but it’s said incredibly quickly. It's not: you know, it's you know, you, you, you. You know who the—

ama inanılmaz hızlı söylendi. Değil: biliyorsun, biliyorsun, sen, sen, sen. Biliyorsun kim--

You know who the--

Biliyorsun kim--

You know who the--

You know who the--

The word ‘who’ pronounced with the H consonant and the OO vowel.

Biliyorsun kim-- '

Kim' kelimesi H ünsüz ve OO sesli harfiyle telaffuz edilir.

I barely hear an H consonant. You know who the-- You know who the--

Bir H ünsüzünü zar zor duyuyorum. Bilirsin kim-- Bilirsin kim--

You could even do that dropped, I think. You know who the-- You know who the--

Onu bile yapabilirsin, bence. Kim olduğunu biliyorsun-- Kim olduğunu biliyorsun--

because I’m not even sure if I hear the H.

çünkü H'yi duyup duymadığımdan bile emin değilim. Kim olduğunu biliyorsun-- Kim olduğunu biliyorsun-- Kim olduğunu

You know who the--

You know who the--

You know who the--

biliyorsun-- Kim olduğunu

You know who the--

biliyorsun-- Vay canına

Wow, that's not very clear, is it? But that's what we do in normal conversational English.

, bu çok net değil, değil mi? Ama normal konuşma İngilizcesinde yaptığımız şey bu.

The, also said very quickly, unstressed. The-- the-- the-- the-- the—

Ayrıca, çok çabuk, vurgusuz dedi. Bu...

You know who the--

You know who the--

You know who the biggest winner in this game is?

Now we have two words with a stressed syllable.

Şimdi vurgulu bir heceye sahip iki kelimemiz var.

Biggest winner so even though the word biggest is stressed, the T is dropped.

En büyük kazanan yani en büyük kelimesi vurgulansa bile T atılır. Bir

We drop this T in an ending cluster like ST cluster when the next word begins with a consonant.

sonraki kelime bir ünsüzle başladığında bu T'yi ST kümesi gibi biten bir kümeye bırakırız.

Biggest winner. That helps us link more smoothly.

En büyük kazanan. Bu, daha sorunsuz bağlantı kurmamıza yardımcı olur.

Biggest winner—

En büyük kazanan—

Biggest winner--

En büyük kazanan--

Biggest winner--

En büyük kazanan--

Now this vowel is the IH vowel like in sit.

Şimdi bu sesli harf, sit'teki gibi IH ünlüsüdür.

Make sure you're not making the EE vowel like in seat.

EE sesli harfini koltuktaki gibi yapmadığınızdan emin olun.

Biggest, biggest, bih—ih-- it's more relaxed. Bih-- biggest. Biggest.

En büyük, en büyük, bih—ih-- daha rahat. Bih-- en büyüğü. En büyük.

I'm saying it now with the T, but no, when we link in, we drop the T.

Şimdi T ile söylüyorum ama hayır, bağlantı kurduğumuzda T'yi düşürüyoruz.

Biggest winner. Another IH vowel.

En büyük kazanan. Başka bir IH ünlüsü.

Winner. Biggest winner.

Kazanan. En büyük kazanan.

Biggest winner--

En büyük kazanan--

Biggest winner--

En büyük kazanan--

Biggest winner in this game is?

Bu oyundaki en büyük kazanan nedir?

In this game is? In this game is?

Bu oyunda mı? Bu oyunda mı?

So the R links right into the IH vowel. Winner in this--

Böylece R, doğrudan IH sesli harfine bağlanır. Winner in this--

So the unstressed syllable of winner,

Yani kazananın vurgusuz hecesi,

the word in, and the word this, this is three unstressed syllables together.

in sözcüğü ve this sözcüğü, bu birlikte üç vurgusuz hecedir.

Ner in this-- ner in this-- ner in this-- ner in this-- and they're flatter in pitch.

Ner in this-- ner in this-- ner in this-- ner in this- ve ses perdesi daha düz.

In this game. Then for the stressed word game, we have that up down shape,

Bu oyunda. Ardından, vurgulu kelime oyunu için,

all linked together smoothly.

hepsi düzgün bir şekilde birbirine bağlı olan bu yukarı aşağı şekle sahibiz.

Ner in this game— ner in this game is?

Bu oyunda ne var? Bu oyunda ne var?

Winner in this game is?

Bu oyunda kazanan?

Winner in this game is?

Bu oyunda kazanan?

Winner in this game is?

Bu oyunda kazanan?

Winner in this game is?

Bu oyunda kazanan?

Now in this, you're going to have to really simplify the mouth movements, especially here,

Şimdi bunda, ağız hareketlerini gerçekten basitleştirmeniz gerekecek, özellikle burada,

the TH in this is voiced, same with hearing the word the, voiced TH.

buradaki TH seslendirildi, the kelimesini duymakla aynı, seslendirilen TH.

When you have a voiced TH beginning an unstressed word like the, or this, you don't actually say: the or this.

the, veya this gibi vurgusuz bir kelimeye başlayan sesli bir TH'ye sahip olduğunuzda, aslında: the veya this demezsiniz.

To do that, I’m making my tongue tip come through the teeth.

Bunun için dilimin ucunu dişlerimin arasından geçiriyorum. Bu,

Well, that's too much and too long of a sound for a little unstressed word like the, or this.

ya da bu gibi vurgusuz bir kelime için çok fazla ve çok uzun.

So we actually do a shortcut with that TH in these situations, voiced sound, beginning a stressed word.

Yani aslında bu durumlarda bu TH ile bir kestirme yaparız, vurgulu bir kelimeye başlayan sesli ses.

That, this, the, these, up here as well.

O, bu, bunlar, burada da.

So rather than a full TH sound, it's, the, the, the, the.

Yani tam bir TH sesi yerine, the, the, the, the.

The TH is made with the tongue, not coming through the teeth, but

TH dil ile yapılır, dişlerin arasından gelmez, ancak ileriye doğru

pushing forward, it moves forward and it's right towards the backs of the teeth,

itilir, ileri doğru hareket eder ve dişlerin tam arkasına doğru gelir,

but it's not at the roof of the mouth, that would probably end up sounding like a d,

ancak ağzın çatısında değildir, bu muhtemelen bir d gibi ses çıkarır,

Ddd—it’s the, the, the, and you pull the tongue tip back.

Ddd—bu, the, the ve dil ucunu geri çekersiniz.

So for here, the word the, you pull it back and you just make the schwa.

Yani burada, kelimesini geri çekersiniz ve sadece schwa'yı yaparsınız.

The, the, the. Here, for the word these, these, these, these, these. You pull it back, you make the EE vowel.

The the the. Burada, kelime için bunlar, bunlar, bunlar, bunlar, bunlar. Geri çekersin, EE sesli harfini yaparsın.

For the word this, this, this, this, this, this, this. You pull it back and you make the IH quickly before the S.

Kelime için bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu. Geri çekersin ve hızlı bir şekilde S'den önce IH yaparsın.

This, this, this, this. So it's not this, this this, this, this,

Bu, bu, bu, bu. Yani bu değil, bu bu, bu, bu, bu bu,

it's this, this, this, this. Winner in this game is?

bu, bu, bu. Bu oyunda kazanan?

You really have to simplify that TH in order to get that sound right,

Bu sesi doğru bir şekilde elde etmek için,

in order to get that word said quickly enough as an unstressed word.

o kelimenin yeterince hızlı bir şekilde vurgusuz bir kelime olarak söylenmesini sağlamak için bu TH'yi gerçekten basitleştirmelisiniz.

Winner in this game is?

Bu oyunda kazanan?

Winner in this game is?

Bu oyunda kazanan?

Winner in this game is?

Bu oyunda kazanan?

Game is, game is. The word ‘is’ is pronounced IH as in sit, Z.

Oyundur, oyundur. 'İs' kelimesi sit, Z'de olduğu gibi IH olarak telaffuz edilir.

So don't make it ‘is’ but: is, is, is. This is weak, you don't have to go izzz--

Öyleyse onu 'is' yapmayın ama: is, is, is. Bu zayıftır, izzz--

and really put a lot of energy into that sound, just make sure it's not a strong S, is, is, is.

ve bu sese gerçekten çok fazla enerji harcamanız gerekmez, sadece bunun güçlü bir S, is, is, is olmadığından emin olun.

Game is.

Oyun.

It’s you.

Sensin.

It’s you. It’s you. More stress on you. It’s you.

Sensin. Sensin. Üzerinizde daha fazla stres. Sensin.

Than on its. But both words pretty clearly pronounced. It’s you. It’s you. Nice and smooth.

onun üzerinde daha. Ancak her iki kelime de oldukça net bir şekilde telaffuz ediliyor. Sensin. Sensin. Güzel ve pürüzsüz.

It’s you.

Sensin.

It’s you.

Sensin.

It’s you.

Sensin.

You know who the second biggest winner is?

En büyük ikinci kazanan kim biliyor musunuz?

You know who the second biggest winner is?

En büyük ikinci kazanan kim biliyor musunuz?

So we have a few more syllables here with this length. Let's look at the word you.

Yani burada bu uzunlukta birkaç hecemiz daha var. Sen kelimesine bakalım.

I think I hear a reduction. Let's listen.

Sanırım bir azalma duyuyorum. Hadi dinle.

You know--

Bilirsin--

You know, you know. It is a reduction. So it's not you,

Bilirsin, bilirsin. Bu bir azalmadır. Yani

with the OO vowel, but it's: ye ye ye, you know, you know, you know.

OO sesli harfiyle sen değilsin, ama o: ye ye ye, bilirsin, bilirsin, bilirsin.

Here where it was stressed, it was definitely you, but here, unstressed, it can either be the same sounds but

Burada vurgulu olduğu yerde, kesinlikle sizdiniz, ama burada vurgusuz, aynı sesler ama

with an unstressed feeling, or it can be reduced, and he reduces it. Ye ye ye ye you know, you know.

vurgusuz bir hisle olabilir veya azaltılabilir ve o azaltır. Biliyorsun, biliyorsun.

You know--

Biliyor musun-- en

who the second biggest winner is?

büyük ikinci kazanan kim?

You know who the— who the— who the— who the—

Biliyorsun kim— kim— kim— kim—

Again, low in pitch, flat, simplify this voiced TH, You know who the— You know who the—

Yine, alçak, düz, basitleştir bu sesli TH, Biliyorsun kim— Biliyorsun kim—

You know who the—

Biliyorsun kim—

second biggest winner is?

ikinci en büyük kazanan?

Second biggest winner is?

İkinci en büyük kazanan nedir?

Okay so we have four words, they all have a little bit of an up down shape feeling in their stressed syllable.

Tamam, dört kelimemiz var, hepsinin vurgulu hecelerinde biraz yukarı-aşağı bir şekil hissi var.

We have a couple dropped sounds. Second biggest.

Birkaç düşen sesimiz var. İkinci en büyük.

The D is dropped here.

D buraya bırakılır.

So we dropped the T in biggest, we already know that,

Böylece T'yi en büyüğüne bıraktık, bunu zaten biliyoruz

because it's part of an ST cluster and the next word begins with a consonant.

çünkü bu bir ST kümesinin parçası ve bir sonraki kelime bir ünsüzle başlıyor.

So biggest winner, we already looked at that, but second biggest.

Yani en büyük kazanan, buna zaten baktık ama en büyük ikinci.

We also dropped that for the same reason. It comes between two consonants, especially if the consonant before was an N,

Onu da aynı nedenle bıraktık. İki ünsüz arasında geliyor, özellikle önceki ünsüz bir N ise,

very likely we're going to drop that. Like in the phrase:

büyük olasılıkla bunu atlayacağız. Şu ifadede olduğu gibi:

grand piano, grand piano, it's very common to drop a D in that situation, after an N,

kuyruklu piyano, kuyruklu piyano, bu durumda bir N'den sonra,

before another consonant, grand piano.

başka bir ünsüz, kuyruklu piyanodan önce bir D bırakmak çok yaygındır.

Second biggest winner is?

İkinci en büyük kazanan nedir?

Second biggest winner is?

İkinci en büyük kazanan nedir?

Second biggest winner is?

İkinci en büyük kazanan nedir?

Second biggest winner is? Uuhhh.

İkinci en büyük kazanan nedir? Uuhhh.

That up down shape. Really practice that when you're working with the audio. Second biggest winner is?

Bu yukarı aşağı şekil. Sesle çalışırken bunu gerçekten uygulayın. İkinci en büyük kazanan nedir?

It's just the smooth pulse up, uhhhh, gliding together very smoothly.

Sadece yumuşak nabız yukarı, uhhhh, birlikte çok yumuşak bir şekilde süzülüyor.

Second biggest winner is?

İkinci en büyük kazanan nedir?

Second biggest winner is?

İkinci en büyük kazanan nedir?

Second biggest winner is?

İkinci en büyük kazanan nedir?

>> Look. >> It’s you.

>> Bak. >> Sensin.

Look. Look.

Bakmak. Bakmak.

She doesn't want to answer that question, look, look, up down shape,

Bu soruyu cevaplamak istemiyor, bak, bak, yukarı aşağı,

two O's here. Don't say OO, it's UH like in the word push, or in the word sugar. Look, look.

burada iki O. OO deme, itme kelimesindeki ya da şeker kelimesindeki gibi UH. Bak bak.

Look--

Bak--

And she lightly releases the K. And again she's just started talking and he butts in.

Ve K'yi hafifçe bırakıyor. Ve yine konuşmaya başladı ve araya girdi. Tekrar

He doesn't let her finish her sentence her word before he starts talking again.

konuşmaya başlamadan önce onun cümlesini bitirmesine izin vermiyor.

Look--

Bak-- Bu sensin

It’s you.

It’s you. So just like up here,

.

Sensin. Tıpkı burada olduğu gibi,

we've got it's, on the way up, and the stress on you.

yukarı çıkarken ve üzerinizdeki stresi anladık.

It's you. It's you. Again you, not reduced. You, you, you. It's you.

Sensin. Sensin. Yine sen, azalmadın. Sen sen Sen. Sensin.

It’s you.

Sensin.

It’s you.

Sensin.

It’s you.

Sensin.

What are you taking home?

Eve ne götürüyorsun?

What are you taking home?

Eve ne götürüyorsun?

What are you taking home?

Eve ne götürüyorsun?

Lots of stress. Stress on the question word.

Çok fazla stres. Soru kelimesini vurgulayın.

What are you taking-- a little bit of stress there, home?

Evde biraz stres mi yapıyorsun?

And then quite a bit more stress there on the word home.

Ve sonra ev kelimesinde biraz daha stres var.

What are you taking home?

Eve ne götürüyorsun?

What are you taking home?

Eve ne götürüyorsun?

What are you taking home?

Eve ne götürüyorsun?

What are you taking home? Now, let's look at how these two words are linking together.

Eve ne götürüyorsun? Şimdi bu iki kelimenin nasıl bir araya geldiğine bakalım.

It's not what are, so that's maybe what you learned. The pronunciation of this is what, the pronunciation of this is are,

Olduğu gibi değil, yani belki de öğrendiğin buydu. Bunun telaffuzu budur, bunun telaffuzu şudur,

but that's not actually how it is.

ama aslında böyle değil.

What rr-- What rr--they're linking together with the flap T. The vowel here is the UH as in butter.

Ne rr-- Ne rr--bunlar T harfiyle birleşiyorlar. Buradaki sesli harf tereyağında olduğu gibi UH'dir.

The word ‘are’ is reducing to just schwa R. What rr-- What rr-- What rr--

'are' kelimesi sadece schwa R'ye indirgeniyor.

And then there's a single flap of the tongue against the roof of the mouth for the T.

What rr-- What rr-- what are you—

- sen ne- sen

What are you—

ne-

taking home?

eve mi götürüyorsun?

What are you taking home? Taking, taking, taking.

Eve ne götürüyorsun? Almak, almak, almak.

This is a true T because it starts a stressed syllable. What are you taking home?

Bu gerçek bir T'dir çünkü vurgulu bir heceyi başlatır. Eve ne götürüyorsun?

Home? And then a lot more stress there, up down shape on that OH diphthong. What are you taking home?

Ev? Ve sonra orada çok daha fazla stres, o OH diphthong'da yukarı aşağı şekil. Eve ne götürüyorsun?

Dadadadadada. What are you taking home?

Babadadadada. Eve ne götürüyorsun?

What are you taking home?

Eve ne götürüyorsun?

What are you taking home?

Eve ne götürüyorsun?

What are you taking home? Ten thousand--

Eve ne götürüyorsun? On bin--

Ten thousand-- let's write this out.

On bin-- hadi şunu yazalım.

Ten thousand a--

On bin-- Gecelik

Ten thousand a night now?

on bin mi şimdi?

And now here, we have the word now stressed, but it's going up because this is a yes no question.

Ve şimdi burada, şimdi vurgulanan kelimemiz var, ama artıyor çünkü bu bir evet hayır sorusu.

So the first question, you can't answer it with yes or no. It's a number, it's an amount.

Yani ilk soruya evet ya da hayır diye cevap veremezsiniz. Bu bir sayı, bu bir miktar.

So if a question is not a yes/no question, it usually goes down in pitch,

Dolayısıyla, bir soru evet/hayır sorusu değilse, genellikle perdesi azalır

and if it is a yes/no question, it usually goes up in pitch at the end.

ve evet/hayır sorusuysa, genellikle sonunda perdesi yükselir.

Ten thousand--

On bin--

Ten thousand--

On bin--

a night now?

bir gecede mi?

Ten thousand a night now? I'd put a little bit of length on night as well.

Şimdi bir gecede on bin mi? Ben de geceyi biraz uzatırdım.

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

Ten thousand a--

On bin a--

Now what's happening to this D in thousand?

Şimdi binde bu D'ye ne oluyor?

It's getting dropped, isn't it? The word ‘a’ becomes the schwa.

Düşüyor, değil mi? 'A' kelimesi schwa olur.

And we just link those together with no d. Ten thousand a night now?

Ve bunları d olmadan birbirine bağlıyoruz. Şimdi bir gecede on bin mi?

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

So this is different, before, we said we would drop a D after an N if the next sound was a consonant.

Yani bu farklı, daha önce, bir sonraki ses bir ünsüzse bir N'den sonra bir D bırakacağımızı söylemiştik.

But here, it's not, it's a vowel and we're still dropping it.

Ama burada değil, sesli harf ve biz hala onu düşürüyoruz.

D after N is a case where we do sometimes drop that even if the next word is a vowel.

N'den sonra D, sonraki kelime bir sesli harf olsa bile bazen bunu bıraktığımız bir durumdur.

And this is also true of T, we drop T after N a lot like in the word ‘internet’,

Ve bu aynı zamanda T için de geçerlidir, "internet" kelimesindeki gibi N'den sonra T'yi düşürürüz,

that word just becomes: internet.

bu kelime sadece internet olur.

So this is just one of those things, the N makes it possible

Yani bu, o şeylerden sadece biri, N,

that we're going to drop the D or a T after, and that's what happens here: Ten thousand a night now?

D'yi veya T'yi sonradan bırakmamızı mümkün kılıyor ve burada olan da bu: Şimdi bir gecede on bin mi?

Night, night, do you hear that stop T?

Gece, gece, dur T'yi duyuyor musun?

Night now? So it's not released, just a little break in the line, night now, night now,

Şimdi gece? Yani serbest bırakılmadı, sadece satırda küçük bir ara, şimdi gece, şimdi gece,

to signify the stop quality of that T, and our ears hear that as a T.

o T'nin durma kalitesini belirtmek için ve kulaklarımız bunu bir T olarak duyuyor.

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

Ten thousand a night now?

Şimdi bir gecede on bin mi?

That is my business.

Bu benim işim.

That is my business.

Bu benim işim.

And then she puts a little break there, two thought groups.

Ve sonra orada küçük bir mola veriyor, iki düşünce grubu.

That is my business.

Bu benim işim.

Everything links together smoothly. She uses a flap T here to link the two words, just like we did with ‘what are’.

Her şey sorunsuz bir şekilde birbirine bağlanır. Burada iki kelimeyi birbirine bağlamak için tıpkı bizim 'nedir' ile yaptığımız gibi bir T harfi kullanıyor.

That is my business.

Bu benim işim.

That is my business.

Bu benim işim.

That is my business.

Bu benim işim.

Here, the vowels are the AH vowel and the IH vowel.

Buradaki ünlüler AH ünlüsü ve IH ünlüsüdür.

D comes between two vowels, sorry, T comes between two vowels make that a flap.

D iki ünlü arasına geliyor pardon, T iki ünlü arasına geliyor flep yapın.

That is my-- that is my—

Bu benim-- bu benim—

That is my—

Bu benim—

That is my—

Bu benim—

That is my—

Bu benim—

Business. Now this is a word that kind of looks like it should be three syllables.

İşim. Şimdi bu, üç heceli olması gerektiği gibi görünen bir kelime.

Business, business, but it's not, there is no middle syllable there.

İş, iş, ama değil, orada orta hece yok.

Bus-- B consonant, IH vowel, Z consonant: bus—ness-- and then N,

Bus-- B ünsüz, IH ünlü, Z ünsüz: bus—ness-- ve ardından

IH and S in the unstressed syllable.

vurgusuz hecede N, IH ve S.

So here the S is a Z. Make sure you're making that a Z sound: biz—biz—

Yani burada S, Z'dir. Bunu Z sesi yaptığınızdan emin olun: biz—biz—

Business, business.

Business, business.

Business--

İş--

Business, literally.

İş, kelimenin tam anlamıyla.

Literally. First syllable stress and the other syllables just come in on the way down.

Gerçekten. İlk hece vurgusu ve diğer heceler aşağı inerken gelir.

Literally.

Gerçekten.

Flap T because it comes between two vowels and it does not start a stressed syllable.

Flap T çünkü iki ünlü arasına gelir ve vurgulu bir heceye başlamaz.

Literally. Literally.

Gerçekten. Gerçekten.

Literally.

Gerçekten.

Literally.

Gerçekten.

Literally.

Gerçekten.

So why does she say literally? We do use: ‘That is my business’ as a phrase to mean

Öyleyse neden kelimenin tam anlamıyla söylüyor? Sizi ilgilendirmediği anlamına gelen bir ifade olarak "Bu benim işim" ifadesini kullanıyoruz

it doesn't concern you. For example, if someone said:

. Örneğin birisi şöyle derse:

Rachel, you shouldn't let Stoney eat ice cream every night.

Rachel, Stoney'nin her gece dondurma yemesine izin vermemelisin. Şunu

I might say: That's my business. Or: Mind your own business. Or: Whatever.

söyleyebilirim: Bu benim işim. Veya: Kendi işine bak. Ya da her neyse.

And that means this doesn't concern you. I don't want your input on it.

Ve bu, bunun sizi ilgilendirmediği anlamına gelir. Senin katkını istemiyorum.

But she's talking about how she makes her money, her business,

Ama parasını, işini nasıl kazandığından bahsediyor

and so she says: That is my business, literally.

ve bu yüzden şöyle diyor: Kelimenin tam anlamıyla bu benim işim.

So she's saying it in two ways. One, this doesn't concern you how much I make a night, and two,

Yani bunu iki şekilde söylüyor. Bir, bu sizi bir gecede ne kadar kazandığımla ilgilendirmez ve iki,

this is literally my income, how I make my money, how I run my business. That is my business, literally.

bu tam anlamıyla benim gelirim, paramı nasıl kazandığım, işimi nasıl yürüttüğüm. Kelimenin tam anlamıyla bu benim işim.

That is my business, literally.

Kelimenin tam anlamıyla bu benim işim.

That is my business, literally.

Kelimenin tam anlamıyla bu benim işim.

That is my business, literally.

Kelimenin tam anlamıyla bu benim işim.

Between you, the dealers, and the servers--

Aranızda, krupiyeler ve sunucular--

Okay, so now he lists three things. Between you, pitch goes up, between you,

Tamam, şimdi üç şey listeliyor. Sizin aranızda, krupiyeler ve sunucular arasında ses perdesi yükselir

the dealers, and the servers.

.

So when we list, we tend to make the pitch go up

Bu yüzden listelediğimizde,

for each item, until we get to the end and then the pitch goes down.

sonuna gelene kadar her bir öğe için perdeyi yükseltme eğilimindeyiz ve sonra perde aşağı iniyor.

Between you, the dealers, and the servers—

Siz, bayiler ve sunucular arasında -

Between you, the dealers, and the servers—

Siz, bayiler ve sunucular

Between you, the dealers, and the servers—

arasında - Siz, bayiler ve sunucular

Between you, the dealers, and the servers—

arasında - Siz, bayiler ve sunucular arasında -

Notice the T in between is a true T. That's because it starts a stressed syllable. Between you.

Aradaki T'nin gerçek bir T olduğuna dikkat edin. Bunun nedeni vurgulu bir heceyi başlatmasıdır. aranızda

Between you--

Aranızda--

the dealers.

satıcılar.

The dealers-- now we're going to want that simplified TH, not the, but the, the, the.

Satıcılar-- şimdi bu basitleştirilmiş TH'yi isteyeceğiz, ama the, the, the.

The dealers, the dealers.

Tüccarlar, tüccarlar.

The dealers,

Bayiler

and the servers—

ve sunucular-

And the servers— and the servers— And, and, dropped D there.

Ve sunucular- ve sunucular- Ve, ve, D'yi oraya bıraktı.

And the servers. There's a little bit of a, and the, a little bit of an up down shape there.

Ve sunucular. Orada biraz a ve biraz yukarı aşağı bir şekil var.

And is something that we don't usually stress but he's stressing that because he wants to really

Ve bu genellikle üzerinde durmadığımız bir şey ama o bunu vurguluyor çünkü

emphasize the fact that there are multiple ways that he is losing money in this game.

bu oyunda para kaybetmesinin birçok yolu olduğu gerçeğini gerçekten vurgulamak istiyor.

You, the dealers, and the servers.

Siz, bayiler ve sunucular.

And the servers—

Ve sunucular—

You’re taking a lot of money out of this game.

Bu oyundan çok para alıyorsunuz.

Okay, then he keeps going, no break, this Z sound links right into the Y sound. We have a reduction here.

Tamam, o zaman ara vermeden devam ediyor, bu Z sesi doğrudan Y sesine bağlanıyor. Burada bir indirimimiz var.

It's not your, it's yer. Servers you’re-- servers you’re— servers you’re—

Senin değil, senin. Sunucular siz-- sunucular siz- sunucular siz-

Servers you’re--

Sunucular siz--

taking a lot of money out of this game.

bu oyundan çok para alıyorsunuz.

Servers, you're taking a lot of money out of this game.

Sunucular, bu oyundan çok para alıyorsunuz.

Those are our longer, more stressed words. The T in taking is a true T because it starts a stressed syllable.

Bunlar bizim daha uzun, daha vurgulu sözlerimiz. Almadaki T gerçek bir T'dir çünkü vurgulu bir heceyi başlatır.

Taking a-- So we have two unstressed syllables here, everything links together.

Almak-- Burada iki vurgusuz hecemiz var, her şey birbirine bağlı.

Taking a, taking a, taking a lot, taking a lot.

A alarak, a alarak, çok alarak, çok alarak.

Taking a lot

of money out of this game.

Bu oyundan çok para alıyor.

A lot of-- So we have another T between vowels, so that's going to be a flap T.

Pek çok-- Yani ünlüler arasında bir T daha var, yani bu bir flep T olacak

The word of is reduced, it's just the schwa.

.

A lot of-- A lot of-- A lot of—

Pek çok-- Pek çok-- Pek çok...

Taking a lot of--

money out of this game.

Bu oyundan çok... para almak.

Then we have the word money, stressed, first syllable stress,

Sonra para, vurgulu, ilk hece vurgusu,

money, and that vowel in the stress syllable is the UH as in butter vowel.

para kelimesini buluruz ve vurgu hecesindeki o sesli harf, tereyağı sesli harfinde olduğu gibi UH'dir.

Money. Money. A lot of money.

Para. Para. Çok para.

Linking together smoothly, no breaks, a lot of money.

Sorunsuz bir şekilde birbirine bağlanıyor, ara yok, çok para var.

A lot of money--

Çok para--

out of this game.

bu oyundan çıktı.

A lot of money out of this game. So then we have three more unstressed words,

Bu oyundan çok para çıktı. Öyleyse, vurgusuz üç kelimemiz

plus the unstressed syllable here: ney out of this-- ney out of this-- ney out of this—

ve burada vurgusuz hecemiz var: ney out of this-ney out of this-ney out of this-

ney out of this game, money out of this game.

ney out of this game, money out of this game.

How are ’out of this’ pronounced?

'out of this' nasıl telaffuz edilir?

Out of this game.

Bu oyunun dışında.

Out of this game, out of this, out of this, out of this.

Bu oyunun dışında, bunun dışında, bunun dışında, bunun dışında.

The word of again is reduced entirely to the schwa. Out of, out of, out of.

Tekrar kelimesi tamamen schwa'ya indirgenmiştir. dışında, dışında, dışında.

So this becomes a flap T linking together two vowel diphthong sounds here, it's the OW diphthong.

Yani bu, burada iki ünlü ünlü sesini birbirine bağlayan bir flep T olur, bu OW diphthong'dur.

Out of, out of, out of. Out of this, out of this. Again, don't try to say: this, this, that's too much TH, simplify it.

dışında, dışında, dışında. Bunun dışında, bunun dışında. Yine, şunu söylemeye çalışmayın: bu, bu, bu çok fazla TH, basitleştirin.

This, this, this, this. Out of this, out of this, out of this, out of this game.

Bu, bu, bu, bu. Bunun dışında, bunun dışında, bunun dışında, bu oyunun dışında.

Out of this game.

Bu oyunun dışında.

Intense conversation. Let's listen to it one more time.

Yoğun konuşma. Bir kez daha dinleyelim.

These guys want to play cards with me, not you.

Bu adamlar benimle kağıt oynamak istiyor, seninle değil.

Be that as may…

Öyle olsun…

You know who the biggest winner in this game is?

Bu oyunun en büyük kazananı kim biliyor musunuz?

It’s you.

You know who the second biggest winner is?

Sensin.

En büyük ikinci kazanan kim biliyor musunuz?

>> Look. >> It’s you.

>> Bak. >> Sensin.

What are you taking home? 10,000 a night now?

Eve ne götürüyorsun? Şimdi bir gecede 10.000 mi?

That is my business, literally.

Kelimenin tam anlamıyla bu benim işim.

Between you, the dealers, and the servers, you’re taking a lot of money out of this game.

Siz, krupiyeler ve sunucular arasında kalsın, bu oyundan çok para alıyorsunuz.

Now for the fun part, you’ll look at the notes we took together

Şimdi eğlenceli kısma gelince, birlikte aldığımız notlara bakacaksınız

and you’ll hear a part of the conversation on a loop three times.

ve konuşmanın bir bölümünü üç kez döngü halinde duyacaksınız.

Then there’s a space for you to repeat. For example, you’ll hear this:

Sonra tekrarlamanız için bir boşluk var. Örneğin şunu duyacaksınız:

Maybe so, sir.

Olabilir efendim.

Then you’ll repeat it: maybe so, sir. Try to imitate everything about this exactly

O zaman tekrar edeceksiniz: belki öyle, efendim. Bununla ilgili her şeyi aynen taklit etmeye çalışın

so when you see this,

, böylece bunu gördüğünüzde

then you’ll repeat it. Maybe so, sir

tekrar edeceksiniz. Belki öyledir, efendim

That’s from Top Gun: Maverick, which was the first movie we studied in this summer series.

Bu, bu yaz dizisinde incelediğimiz ilk film olan Top Gun: Maverick'ten.

You’ll also have the opportunity to listen and repeat in slow motion.

Ayrıca ağır çekimde dinleme ve tekrar etme fırsatına da sahip olacaksınız.

This will be important for you if you’re more of a beginner, or if you’re having a hard time

Daha yeni başlayan biriyseniz veya bağlamaya veya melodiye odaklanmakta zorlanıyorsanız, bu sizin için önemli olacaktır

focusing on linking or the melody.

.

Maybe you’ll want to do it both ways, but the important thing is here is your opportunity

Belki her iki şekilde de yapmak isteyeceksin ama burada önemli olan

to take what you learned and put it into your body and your own habit.

öğrendiklerini alıp vücuduna ve kendi alışkanlığına sokma fırsatın.

That’s what’s going to transform your speaking.

Konuşmanızı değiştirecek olan şey budur.

You might do well to work with the audio section of this video every day for a week.

Bir hafta boyunca her gün bu videonun ses bölümü üzerinde çalışmanız iyi olabilir.

Imitating the rhythm and the simplifications will get easier each time you do it.

Ritmi ve basitleştirmeleri taklit etmek, her yaptığınızda daha da kolaylaşacaktır.

If you can’t keep up with the native speaker, do the slow-motion imitation.

Ana dili İngilizce olan kişiye ayak uyduramıyorsanız, ağır çekim taklit yapın.

Okay, here’s our audio training section.

Tamam, işte ses eğitimi bölümümüz.

Don’t forget to come back and do this audio again tomorrow and the next day.

Yarın ve ertesi gün tekrar gelip bu sesi yapmayı unutmayın.

You want to build habits here so you don’t need to think about it so much when you’re speaking in conversation.

Burada alışkanlıklar oluşturmak istiyorsunuz, böylece bir sohbette konuşurken bunun hakkında çok fazla düşünmenize gerek kalmıyor.

You can focus on the words and not the expression or pronunciation.

İfadeye veya telaffuza değil, kelimelere odaklanabilirsiniz.

Don’t forget this is part of a series all summer long, 13 videos, 13 scenes for movies check out each one,

Unutmayın bu yaz boyu sürecek bir serinin parçası, 13 video, 13 film sahnesi her birine göz atın,

learn something new each time.

her seferinde yeni bir şeyler öğrenin.

I make new videos on the English language every Tuesday and I’d love to have you back here again.

Her salı İngilizce dilinde yeni videolar hazırlıyorum ve sizi tekrar burada görmeyi çok isterim.

Please subscribe with notifications and continue your studies right now with this video.

Lütfen bildirimlerle abone olun ve bu video ile hemen çalışmalarınıza devam edin.

And if you love this video, share it with a friend.

Ve bu videoyu beğendiyseniz, bir arkadaşınızla paylaşın. Hepsi

That’s it guys and thanks so much for using Rachel’s English.

bu kadar arkadaşlar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler.