How to Pronounce 'gonna' and 'gotta': Reduction and Linking in American English

In this American English pronunciation video, I'm going to make a steaming bowl of ramen

Bu Amerikan İngilizcesi telaffuz videosunda, buharı tüten bir kase ramen

noodles. Of course, we'll also study pronunciation, and we'll see a lot of reduction in action,

eriştesi yapacağım. Tabii ki telaffuzu da inceleyeceğiz ve

like 'gotta', 'gonna', them, and can. Stay tuned, it's going to be a blast.

'gotta', 'gonna', onlar ve can gibi eylemde çok fazla azalma göreceğiz. Bizi izlemeye devam edin , bir patlama olacak.

This video is actually not entirely about American English pronunciation. It's by request

Bu video aslında tamamen Amerikan İngilizcesi telaffuzuyla ilgili değil. Annemin isteği üzerine

from my mother because when I was with her over Christmas I was telling her how much

çünkü Noel'de onunla birlikteyken ona

I love to make ramen noodles. And she thought that was sort of gross. Did you notice? I

ramen eriştesi yapmayı ne kadar sevdiğimi söylüyordum. Ve bunun biraz iğrenç olduğunu düşündü. Fark ettin mi?

made a flap T out of the T in 'sort of'. This is because it comes after an R, before a vowel

T'den 'bir nevi' bir flep T yaptım. Bunun nedeni, bir sesli harften önce bir R'den sonra gelmesidir

sound. Sort of. We'll want to link the D to the next word, which begins with a vowel,

. bir nevi. D'yi bir sesli harfle başlayan bir sonraki kelimeye bağlamak isteyeceğiz,

sort of, sort of, so it sounds more like one word than two separate units. Sort of.

bu yüzden kulağa iki ayrı birimden çok tek bir kelime gibi geliyor. bir nevi.

Let's listen again.

Tekrar dinleyelim.

Sort of gross. [3x] --ramen noodles. And she thought that was sort of gross.

İğrenç. [3x] --ramen erişte. Ve bunun biraz iğrenç olduğunu düşündü.

I assured her it's not gross. Not the way I make it! So this video is for her: how I

Ona iğrenç olmadığına dair güvence verdim. Benim yaptığım gibi değil! Bu video onun için:

make my ramen noodles. Now I was also on vacation with my aunt. A-U-N-T. I know that aunt is

ramen eriştelerimi nasıl yapıyorum. Şimdi ben de teyzemle tatildeydim. HALA. Teyzenin

not the number one pronunciation for that word. Most people pronounce it aunt. I use

o kelimenin bir numaralı telaffuzu olmadığını biliyorum . Çoğu insan onu teyze olarak telaffuz eder. ben

aunt. So let's look: mom, aunt, ramen. They all have that AH vowel, but each one of those

teyze kullanıyorum Öyleyse bakalım: anne, teyze, ramen. Hepsinde bu AH sesli harfi var, ancak bu kelimelerin her biri

words spells the AH vowel differently. Ok, let's get cooking.

AH sesli harfini farklı şekilde heceliyor. Tamam, yemek yapmaya başlayalım.

First, I take the bowl that I'm going to eat my ramen soup in. Fill it up. It's got to

Önce ramen çorbamı içeceğim kaseyi alıyorum . Dolduruyorum.

be kind of big. Do you remember in the Thanksgiving video when we reduced "I have got to" to "I've

Biraz büyük olmalı. Şükran Günü videosunda "Yapmalıyım" ifadesini "

gotta", or, "I gotta"? It's happening here. "It has got to": I'm reducing it to "It's

Yapmalıyım"a veya "Yapmalıyım"a indirdiğimiz zamanı hatırlıyor musun? Burada oluyor. "Gerekiyor": Bunu "

gotta, it's gotta". Listen again.

Gerekiyor, gerek" olarak azaltıyorum. Tekrar dinleyin.

It's got to be kind of big. [3x]

Biraz büyük olmalı. [3x]

Maybe leave about an inch at the top. I'm going to put it on high. Did you notice? I'm

Belki tepede yaklaşık bir inç bırakın. Onu yükseğe koyacağım. Fark ettin mi?

gonna. I've reduced "I am going to" to "I'm gonna". Of course, use of 'gonna' is very

Eceğim. "Yapacağım"ı " Yapacağım"a indirdim. Tabii ki, günlük konuşma Amerikan İngilizcesinde 'gonna' kullanımı çok

prevalent in everyday spoken American English. I'm gonna. The first syllable has the G consonant,

yaygındır. Eceğim. İlk hece G ünsüzüne sahiptir,

'uh' as in 'butter' vowel, a nice, clean N, and the second syllable, the schwa. The first

'tereyağı' ünlüsünde olduğu gibi 'uh', güzel, temiz bir N ve ikinci hece schwa. İlk

syllable is stressed, gon-, and the second syllable unstressed, -a. Gonna, gonna. Listen again.

hece vurgulu, gon- ve ikinci hece vurgusuz, -a'dır. Yapacağım, yapacağım. Tekrar dinleyin.

I'm going to put it on high. [3x]

Onu yükseğe koyacağım. [3x]

Oops. Wrong burner. You'd think I would know by now. OK. So. While that's heating up, let's

Hata. Yanlış brülör. Şimdiye kadar bileceğimi düşünürdün. TAMAM. Bu yüzden. Bu ısınırken,

talk about the vegetable situation. Come over here camera lady. So I'm going to use mushrooms,

sebze durumu hakkında konuşalım. Kameraman bayan buraya gel. Bu yüzden mantar kullanacağım,

I have some frozen green beans, and carrots. Um, I love to use bok choy but I don't have

biraz donmuş yeşil fasulyem ve havuçum var. Çin lahanası kullanmayı seviyorum ama bende yok

any. I'm going to garnish with a little cilantro. And you know what? I'm remembering that in

. Biraz kişniş ile süsleyeceğim. Ve biliyor musun?

my freezer, I have some chopped up onions that I already fried one time when I made

Dondurucumda, bir keresinde

an absolutely ridiculous amount of fried onions. So I'm actually going to chip off a little

kesinlikle saçma bir miktarda kızarmış soğan yaptığımda kızartmış olduğum biraz doğranmış soğan olduğunu hatırlıyorum. Bu yüzden aslında

bit of that to throw in as well.

onu da eklemek için biraz parçalayacağım.

Ok, so, I'm going to chop up my mushrooms. I'm going to try to be careful not to loose

Tamam, mantarlarımı doğrayacağım. Bu

any finger parts in the process. I'm not exactly gifted in the kitchen. I have lost finger

süreçte herhangi bir parmak parçasını kaybetmemeye dikkat edeceğim. Mutfakta pek yetenekli değilim.

parts in the past.

Geçmişte parmak parçalarımı kaybettim.

Don't make them too small. Did you notice? I reduced the word 'them' to the schwa-M sound:

Onları çok küçük yapmayın. Fark ettin mi? ' Onlar' kelimesini schwa-M sesine indirgedim:

um, um. Because in this pronunciation the word 'them' begins with a vowel, and the word

um, um. Bu telaffuzda "onlar" kelimesi bir sesli harfle başladığından ve

before, 'make', ends with a K, I'm going to make sure that those two words link and feel

"make"den önceki kelime K ile bittiğinden, bu iki kelimenin birbirine bağlı olduğundan ve

like one unit --- make 'em, make 'em --- rather than two separate words. Listen again.

tek bir birim gibi hissettirdiğinden emin olacağım --- make ' em, make 'em --- yerine iki ayrı kelime. Tekrar dinleyin.

Don't make them too small [3x], because we are going to be eating this with chopsticks.

Onları çok küçük yapmayın [3x], çünkü bunu yemek çubuklarıyla yiyeceğiz.

It's got to be a grabbable size. Ok, I'm also going to put in a carrot. Carrots, I like

Alınabilecek boyutta olmalı. Tamam, ben de havuç koyacağım. Havuçları

to cut them on the diagonal, because again it makes them bigger. Did you notice? Two

köşegen olarak kesmeyi seviyorum çünkü bu onları daha da büyütüyor. Fark ettin mi? '

more cases where the word 'them' was reduced to 'em. I like to cut them on the diagonal,

Onlar' kelimesinin 'em'e indirgendiği iki vaka daha . Onları çapraz olarak kesmeyi,

cut them, cut them. We're taking the final letter of the word 'cut', we're attaching

kesmeyi, kesmeyi seviyorum. "cut" kelimesinin son harfini alıyoruz,

it to the word 'em, 'em, and because the T now comes between two vowels, I turned that

onu 'em, 'em kelimesine ekliyoruz ve T artık iki sesli harfin arasına geldiği için, bu

T into a flap, or, a light D sound. Cut them, cut them. Also, the phrase "it makes them

T'yi bir flep veya bir ışık haline getirdim. D sesi. Kes onları, kes onları. Ayrıca "

bigger, makes them bigger." Again, 'them' reduced to 'em, 'em. Also did you notice,

büyütür, büyütür" sözü. Yine 'onlar', ' em'e indirgendi, 'em'. Ayrıca fark ettiniz mi, '

I reduced the word 'because' to simply cuz, cuz. The K, schwa, Z sound. Cuz it makes 'em,

çünkü' kelimesini basitçe cuz, cuz'a indirgedim. K, schwa, Z sesi. Çünkü onları yapar,

cuz it makes 'em. And, as usual, when you reduce something, you link it to the words

çünkü onları yapar. Ve her zaman olduğu gibi, bir şeyi küçülttüğünüzde, onu etrafındaki kelimelerle ilişkilendirirsiniz

that come around it. Cuz it, cuz it, cuz it makes 'em. The Z sound links to the next word

. Çünkü o, çünkü, çünkü onları yapıyor. Z sesi, bir sonraki kelime olan

'it'. Listen to the phrases again.

'o' ile bağlantılıdır. Cümleleri tekrar dinleyin.

I like to cut them on the diagonal, because again it makes them bigger, easier to grab

Onları köşegen olarak kesmeyi seviyorum, çünkü yine onları daha büyük yapıyor, çubukla tutmayı kolaylaştırıyor

with a chopstick. Ok, so then I'm going to use the frozen green beans from Trader Joe's.

. Tamam, o zaman Trader Joe's'tan aldığım donmuş yeşil fasulyeleri kullanacağım.

And my frozen onion, which actually, when I made it, I had fried in grease from ground

Ve aslında yaptığımda kıyma yağında kızartmış olduğum donmuş soğanım

beef. What? She just gave me, camera lady just gave me a face that was like "that's

. Ne? Bana öylece verdi, kameraman bayan bana "iğrenç" gibi bir yüz verdi

gross." And you know what? It's not gross. It just --- it makes it more tasty. Ok. I'm

. Ve biliyor musun? İğrenç değil. Sadece --- daha lezzetli hale getiriyor. Tamam.

guessing that the water is boiling. So I'm now ready to head over to the pot. Just a

Sanırım su kaynıyor. Bu yüzden artık tencereye gitmeye hazırım. Kısa bir

quick note: did you see how much the jaw dropped in the word 'pot'? And you can see a dark

not: 'Çömlek' kelimesinde çenenin ne kadar düştüğünü gördünüz mü ? Ve

space in the mouth because the tongue is pressed down in the back. Just the way the AH vowel

dil arkadan bastırıldığı için ağızda karanlık bir boşluk görebilirsiniz . AH sesli harfinin

should be.

olması gerektiği gibi.

It's not boiling. I need to be patient.

Kaynamıyor. sabırlı olmalıyım

So, to make my broth, I'm not just going to use the packet that came with the ramen of

Bu yüzden et suyumu yapmak için sadece ramenle gelen paketi kullanmayacağım

course. I will use some of it, but I'm going to supplement--- Hey! Another 'gonna'. I'm

elbette. Bir kısmını kullanacağım, ama ekleyeceğim--- Hey! Başka bir 'olacak'.

gonna supplement. I'm gonna supplement. But I'm going to supplement with fish sauce, soy

takviye yapacağım. takviye yapacağım. Ama balık sosu, soya

sauce, sugar, some fresh lemon, and probably a little fresh pepper as well. It's boiling.

sosu, şeker, biraz taze limon ve muhtemelen biraz da taze biber ile takviye edeceğim. O kaynıyor.

In goes the ramen. I give it just a few seconds to start to break up. Even though these are

İçeri ramen giriyor. Ayrılmaya başlaması için sadece birkaç saniye veriyorum . Bunlar donmuş olsa bile

frozen, it's ok to throw them right in. Did you notice how quickly I said the word "it's"?

, onları hemen içeri atmakta sorun yok. "O" kelimesini ne kadar çabuk söylediğimi fark ettiniz mi?

I reduced it by dropping the vowel altogether, and attaching the TS sound to the next word.

Sesli harfleri tamamen bırakarak ve TS sesini bir sonraki kelimeye ekleyerek azalttım.

Tsokay, tsokay. This was very fast of me, quite casual. It's ok to throw them right in.

Tsokay, Tsokay. Bu benim için çok hızlıydı, oldukça rahattı. Onları hemen içeri atmakta sorun yok.

And now all the vegetable that we've chopped goes in. Mmm, tasty. Break up the noodles

Ve şimdi doğradığımız tüm sebzeler içeri giriyor. Mmm, lezzetli. Makarnaları

a little bit. Ok, I'm going to put in my sauce ingredients. Little fish sauce, just a few

biraz parçalayın. Tamam, sos malzemelerimi koyacağım . Küçük balık sosu, sadece birkaç

drops. Little soy sauce, just a few drops. Little sugar. That wasn't enough. There we

damla. Biraz soya sosu, sadece birkaç damla. Biraz şeker. Bu yeterli değildi. Oraya

go. Where did my ramen packet go? There it is. And then maybe half of this. Ok. Lemon

gidiyoruz. Ramen paketim nereye gitti? İşte burada . Ve sonra bunun belki yarısı. Tamam. Limon

juice. Oops, don't want that seed to fall in. Ok, so there it is. I'm going to mix it

suyu. Hata, o tohumun düşmesini istemeyin . Tamam, işte burada.

up, I'm going to let it go for not very long. Just maybe two minutes before my next step.

Karıştıracağım, çok uzun sürmemesine izin vereceğim. Bir sonraki adımımdan sadece belki iki dakika önce.

We're going to put an egg in this guy. Ok, so, I take my egg. Get it all nice and good and

Bu adama bir yumurta koyacağız. Tamam, yumurtamı alıyorum. Hepsini güzel, iyi ve

cracked. Can you see? Can you see? I reduced the word 'can' to cn, cn. That's because,

çatlak olsun. Görebiliyor musun? Görebiliyor musun? 'Can' kelimesini cn, cn'ye indirdim. Çünkü

in this sentence, it's a helping verb. 'See' is the main verb. Helping verbs will usually

bu cümlede yardımcı fiildir. 'Görmek' ana fiildir. Yardımcı fiiller genellikle

be unstressed. And 'can' likes to reduce when it's unstressed to cn: K sound, schwa, N.

vurgusuz olacaktır. Ve 'can' vurgusuzken cn'ye indirgemeyi sever : K sesi, schwa, N.

Cn, Cn. Can you see? Listen again.

Cn, Cn. Görebiliyor musun? Tekrar dinleyin.

Can you see? [x3] ---in there?

Görebiliyor musun? [x3] ---orada mı?

Then, just split it open, dump it right in, put on the lid, turn off the heat, boom!

Ardından, açın, hemen içine boşaltın, kapağı takın, ocağı kapatın, bom!

So now I'm going to dump the ramen into my bowl, and I have this little spoon because

Şimdi rameni kaseme dökeceğim ve bu küçük kaşığım var çünkü

I'm going to hold up the egg, so that the egg doesn't get crushed in the process. So

yumurtayı yukarıda tutacağım, böylece yumurta bu süreçte kırılmasın. O yüzden

I dump it all. And now I'll put the egg in. And now, if I want a runny yolk, I just leave

hepsini atıyorum. Ve şimdi yumurtayı koyacağım. Ve şimdi, eğer akıcı bir yumurta sarısı istersem

it as it is. If I want the yolk to be more cooked, then what I'll do is I'll pick up

olduğu gibi bırakıyorum. Sarının daha fazla pişmesini istersem , yapacağım şey

some noodles and sort of cover it. And that will cook it. So that maybe when I'm half

biraz erişte alıp üzerini örtmek olacaktır. Ve bu onu pişirecek. Böylece belki yarı

way through, or towards the end of my bowl of ramen, I have a delicious yolk that's mostly

yolda olduğumda ya da ramen kasemin sonuna doğru , çoğunlukla pişmiş olan lezzetli bir yumurta sarım olur

cooked. Mmm, I love it. Ok, last thing, going to garnish with a little bit of cilantro.

. Onu seviyorum. Tamam, son şey, biraz kişnişle süsleyeceğim.

Not a must, just because I had it. And there you go, mom, auntie, a bowl of ramen.

Bir zorunluluk değil, sadece bende olduğu için. Ve işte anne, teyze, bir kase ramen.

As a thanks for being my camera lady, I'm going to let my friend Sara eat this delicious

Kamera hanımım olduğun için bir teşekkür olarak, arkadaşım Sara'nın bu lezzetli

bowl of ramen.

ramen kasesini yemesine izin vereceğim.

What do you think Sara? >> It's delicious.

Sara ne düşünüyorsun? >> Çok lezzetli.

I know I'm no master chef. And probably a lot of my students can make a much better

Usta şef olmadığımı biliyorum. Ve muhtemelen öğrencilerimin çoğu benden çok daha iyi

noodle dish than I can. I'm obsessed with noodles right now, so please send me your

erişte yemeği yapabilir. Şu anda erişte takıntım var , bu yüzden lütfen bana tariflerinizi gönderin

recipes! Post a photo to my Facebook page, or maybe even post a video of you making your

! Facebook sayfama bir fotoğraf gönderin, hatta belki de erişte yemeğinizi yaparken çekilmiş bir videonuzu yayınlayın

noodle dish. I can't wait to get some recipes!

. Bazı tarifler almak için sabırsızlanıyorum! Hepsi

That's it, and thanks so much for using Rachel's English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler.