12 Ways to Talk About Crying in English | Advanced Emotional Vocabulary You Need to Know!

- Hey, everyone, welcome back to "Crying with Becky."

- Millet, "Becky ile Ağlamak"a tekrar hoş geldiniz.

Today, I'm crying over my boyfriend, Kyle.

Bugün erkek arkadaşım Kyle için ağlıyorum.

He got a haircut and it looked so bad.

Saçını kestirdi ve çok kötü görünüyordu. Bu

So today I thought we would do a little cry.

yüzden bugün biraz ağlayalım dedim.

This one's called the sob.

Buna hıçkırık denir.

- Becky, what you doing?

- Becky, ne yapıyorsun?

- I'm filming content, get out!

- İçerik çekiyorum, defolun!

- Every time I come in here, you're bawling your eyes out.

- Buraya her geldiğimde, gözlerin yerinden oynuyor.

Why?

Neden?

- Because that's my TikTok channel, "Crying with Becky."

- Çünkü bu benim TikTok kanalım, "Crying with Becky."

Why don't you make her TikTok, "Being Boring with Maria?"

Neden ona TikTok'u "Maria ile Sıkıcı Olmak" yapmıyorsun?

I'm sure everyone will love it.

Eminim herkes onu sevecektir.

(upbeat music)

(iyimser müzik)

I only recently realized that crying is seen differently

Ağlamanın

depending on the country, on the culture,

ülkeye, kültüre

and obviously the individual.

ve tabii ki kişiye göre farklı görüldüğünü yeni fark ettim.

So how is it for you?

Peki senin için nasıl?

Do you see crying as a weakness?

Ağlamayı zayıflık olarak görüyor musunuz?

If your friend is crying, what's your reaction to them?

Arkadaşın ağlıyorsa ona tepkin ne olur?

Today's vocabulary lesson is going to give you

Bugünün kelime bilgisi dersi, bu soruları cevaplamak için ihtiyacınız olan

all of the words and expressions and phrases and idioms

tüm kelimeleri, ifadeleri, deyimleri ve deyimleri size verecek

that you need in order to answer those questions.

.

You can get extra, extra practice with this,

Bununla

and many other lessons in my ebook.

ve e-kitabımdaki diğer birçok dersle ekstra, ekstra pratik yapabilirsiniz.

The link is in the description.

Bağlantı açıklama kısmındadır.

So here in England,

Yani burada İngiltere'de,

we have this expression which I think

explains a lot about why you think British are so cold

İngilizlerin neden bu kadar soğuk

and emotionless.

ve duygusuz olduğunu düşündüğünüz hakkında çok şey açıklayan bir ifadeye sahibiz.

What are you doing?

Ne yapıyorsun?

No crying.

Come on, stiff upper lip.

Ağlamak yok.

Hadi, sert üst dudak.

The full expression is to keep a stiff upper lip

Tam ifade, üst dudağı sert tutmaktır

but no one says "Keep," they just say, "Stiff upper lip."

ama kimse "Tut" demez, sadece "Üst dudağı sert" derler.

And you say this as a suggestion

Ve bunu biri duygu dolu olduğunda bir öneri olarak söylüyorsun

when someone is full of emotion, like if they're angry,

, örneğin kızgınsa,

they're sad, they're about to cry.

üzgünse, ağlamak üzereyse.

Hey, be strong.

Güçlü ol.

Suppress all your emotions.

Tüm duygularını bastır.

Stiff upper lip.

Sert üst dudak.

It's very healthy.

Bu çok sağlıklı. Kelimenin

Literally make your upper lip stiff, hard, and don't cry,

tam anlamıyla üst dudağınızı sertleştirin, sertleştirin ve ağlamayın,

don't get angry or sad,

sinirlenmeyin veya üzülmeyin,

just keep your emotions in because we are British.

sadece duygularınızı içinizde tutun çünkü biz İngiliziz.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

Honestly, these days only super old-fashioned people

Dürüst olmak gerekirse, bugünlerde sadece süper eski kafalı insanlar

actually say it.

bunu gerçekten söylüyor.

Or you might see this in a movie or a TV show

Veya bunu

like "Downton Abbey" maybe.

"Downton Abbey" gibi bir filmde veya TV şovunda görebilirsiniz.

Similar to that, "Come on, chin up."

Buna benzer şekilde, "Hadi çeneni kaldır."

Again, the full expression is, keep your chin up.

Yine tam ifade , çenenizi yukarıda tutun.

People just say "Chin up."

İnsanlar sadece "Çeneni kaldır" derler. Kulağa

It sounds kind of patronizing.

patronluk taslıyor gibi geliyor.

And again, it's not really helpful.

Ve yine, gerçekten yardımcı olmuyor.

More specifically, it means, hey, I know things suck,

Daha spesifik olarak, hey, her şeyin berbat olduğunu biliyorum,

I know you are sad, but don't be sad.

üzgün olduğunu biliyorum ama üzülme anlamına geliyor.

Try and be happy.

Deneyin ve mutlu olun.

This one you still might hear in regular, in daily life,

Bunu normal hayatta, günlük hayatta,

in movies and TV shows.

filmlerde ve dizilerde hala duyabilirsiniz.

So I want to know, do you have a similar expression

O yüzden öğrenmek istiyorum,

in your language, in your country, with either of these?

kendi dilinizde, ülkenizde bunlardan herhangi biriyle benzer bir ifade var mı?

Of course, be careful using these.

Tabii bunları kullanırken dikkatli olun.

Let's say someone died and they're really, really sad,

Diyelim ki biri öldü ve gerçekten çok üzgünler,

they wanna cry, don't say,

ağlamak istiyorlar,

"Come on, stiff upper lip," or "Keep your chin up."

"Hadi, gergin üst dudak" veya "Çeneni yukarıda tut" deme.

It will sound very inappropriate.

Kulağa çok uygunsuz gelecek.

So don't say that.

Öyleyse bunu söyleme.

This is more like, "Oh, you got fired.

Bu daha çok, "Ah, kovuldun.

Don't worry, chin up, something else will come."

Merak etme, çeneni kaldır, başka bir şey gelecek."

Honestly, I think these suck as expressions,

Dürüst olmak gerekirse, bunların ifadeler olarak berbat olduğunu düşünüyorum,

but you might hear them so it's good to know them.

ancak onları duyabilirsiniz, bu yüzden onları bilmek güzel.

I think if you wanna cry, go ahead, my dude.

Bence ağlamak istiyorsan devam et ahbap.

Honestly, it'll make you feel better.

Dürüst olmak gerekirse, bu seni daha iyi hissettirecek.

And feeling better from crying

Ve ağlamaktan daha iyi hissetmek, bir

is our next bit of vocabulary.

sonraki kelime dağarcığımızdır.

(upbeat music)

(iyimser müzik) Ağlamak veya yüksek sesle bağırmak gibi

When you express a very strong emotion,

çok güçlü bir duyguyu ifade ettiğinizde,

like crying or shouting loudly or whatever,

you feel like, ah.

ah gibi hissedersiniz.

All that stress, all that tension gone.

Bütün o stres, bütün o gerginlik gitti.

That moment, that feeling, yeah,

O an, o duygu, evet,

you can say it felt so good,

çok iyi hissettirdiğini söyleyebilirsin,

But specifically that situation,

ama özellikle bu durum,

the relief from strong emotion,

güçlü duygudan kurtulma,

we say cathartic.

katartik diyoruz.

The stress is here, thar, cathartic.

Stres burada, katartik.

Probably in Latin languages it's the same word, cathartic,

Muhtemelen Latin dillerinde aynı kelimedir, katartik,

but if it's not the same in your language

ama sizin dilinizde aynı değilse

that's what it means.

anlamı budur.

Ah, I just had a huge cry

Ah, az önce çok ağladım

and honestly it felt very cathartic.

ve dürüst olmak gerekirse çok rahatlatıcı hissettirdi.

Okay, now we need to describe crying.

Tamam, şimdi ağlamayı tarif etmemiz gerekiyor.

We need some verbs and nouns.

Bazı fiillere ve isimlere ihtiyacımız var.

This water that comes from your eye.

Gözünden gelen bu su.

What's the name of it?

Adı ne?

You can count them.

Onları sayabilirsin.

They are called tears.

Bunlara gözyaşı denir.

The pronunciation isn't so strict.

Telaffuz o kadar katı değil.

Sometimes you'll hear it tear, like it's one flat sound.

Bazen tek düz bir ses gibi yırtıldığını duyacaksınız.

And other times you might hear tears.

Ve diğer zamanlarda gözyaşı duyabilirsin.

It might have those two sounds.

Bu iki sese sahip olabilir.

Te-ar, tear, doesn't matter how you pronounce them

Gözyaşı, gözyaşı, onları nasıl telaffuz edersen et,

everyone understands it.

herkes anlıyor.

Just be careful not to pronounce it like tear.

Sadece gözyaşı gibi telaffuz etmemeye dikkat et.

Yes, it's the same spelling, it's the same word,

Evet, aynı yazım, aynı kelime

but the pronunciation is different.

ama telaffuz farklı.

Tear.

Göz yaşı.

(mimics crying) Tear.

(ağlama taklidi yapar) Gözyaşı.

When you feel like this, you're about to cry,

Böyle hissettiğinde ağlamak üzeresin

but you can control it.

ama bunu kontrol edebiliyorsun.

You can make sure the tears don't come to your eyes.

Yaşların gözünüze gelmediğinden emin olabilirsiniz.

We say, "You hold back the tears."

"Gözyaşlarını tut" diyoruz.

Now, if it's more difficult, if it's really emotional,

Şimdi, eğer daha zorsa, gerçekten duygusalsa,

you really want to cry,

gerçekten ağlamak istersin

but you try very, very hard to not cry,

ama ağlamamak için çok ama çok çabalarsan,

you might want to change that verb to fight.

o fiili savaşmak olarak değiştirmek isteyebilirsin.

So a full sentence could be,

Yani tam bir cümle,

I'm fighting or I'm holding back the tears.

savaşıyorum ya da gözyaşlarımı tutuyorum olabilir.

For example, I just watched "A Star is Born."

Örneğin, az önce "Bir Yıldız Doğuyor"u izledim.

I'm fighting back the tears.

Gözyaşlarına karşı savaşıyorum.

It's so emotion, you didn't cry?

Çok duygulu, ağlamadın mı?

You're a robot.

Sen bir robotsun.

Personally, I'm not good at this.

Şahsen ben bu konuda iyi değilim.

If I feel like I'm going to cry, then I'm gonna cry.

Ağlayacakmış gibi hissedersem ağlarım.

But there are levels of crying, right?

Ama ağlamanın da seviyeleri var değil mi?

So let's start small.

Öyleyse küçük başlayalım.

When your eyes do this, when the tears come, you say this.

Gözlerin bunu yapınca, yaşlar gelince şunu söylüyorsun.

To tear up to well up.

Kuyuya kadar yırtmak.

Pronunciation.

Telaffuz.

We have connected speech right here.

Burada bağlantılı konuşmamız var.

Tear up, tear up.

Yırtmak, yırtmak.

As a sentence, I'm tearing up.

Bir cümle olarak yırtıyorum.

I'm welling up.

İyileşiyorum.

And it just means the tears come to your eyes slowly.

Ve bu sadece gözyaşlarının yavaş yavaş gözlerine geldiği anlamına gelir.

They haven't come down your face yet.

Henüz yüzünüze inmediler.

At this point someone might try to make you feel better.

Bu noktada birisi sizi daha iyi hissettirmeye çalışabilir.

If your friend is sad you want to comfort them,

Arkadaşınız üzgünse,

to help them feel better.

daha iyi hissetmelerine yardımcı olmak için onları rahatlatmak istersiniz.

Maybe you want to say, "You're not alone.

Belki "Yalnız değilsin.

I'm here for you."

Senin için buradayım" demek istiyorsun.

The verb for this action is to console.

Bu eylemin fiili teselli etmektir.

Again, the stress is here, console.

Yine stres burada, teselli.

So that first syllable is a schwa, ca, console.

Yani bu ilk hece bir schwa, ca, konsoldur.

She is consoling him.

Onu teselli ediyor.

Question for you in the comments.

Yorumlarda size soru.

Let me know if this is your friend

Bu senin arkadaşınsa,

how would you try to console them?

onları nasıl teselli etmeye çalışırsın?

How would you try to comfort them?

Onları teselli etmeye nasıl çalışırsınız?

If you can't control it, you can't hold back the tears,

Kontrol edemezsen, gözyaşlarını tutamazsın,

it comes out in an explosion of tears.

bir gözyaşı patlamasıyla çıkar.

We say, "You burst out crying."

"Ağlamaya başladın" diyoruz.

To burst means to explode.

Patlamak patlamak demektir.

So it's literally an explosion of crying.

Yani kelimenin tam anlamıyla bir ağlama patlaması.

You burst out crying, or we could all so say,

Ağlamaya başlarsın ya da hepimiz

"Burst into tears."

"Gözyaşlarına boğul" deriz.

The meaning is exactly the same, an explosion of crying.

Anlamı tamamen aynı, bir ağlama patlaması.

Of course, there are different types of crying, right?

Tabii ki, farklı ağlama türleri var, değil mi?

So this, we could call it crying, that's general,

Buna ağlamak diyebiliriz, bu genel

but we wanna be specific.

ama biz spesifik olmak istiyoruz.

So a big cry, the verb bawl is very good.

Yani büyük bir ağlama, haykırış fiili çok iyidir.

Pronunciation is the same as a ball, bawl.

Telaffuz bir topla aynıdır, haykırmak.

For example, for me, I was watching "Crash Landing on You"

Örneğin benim için Netflix'te "Crash Landing on You" izliyordum

on Netflix.

.

Most episodes, I was bawling.

Çoğu bölümde haykırıyordum.

It's really good, but it's very emotional.

Gerçekten güzel ama çok duygusal.

Now she's crying too.

Şimdi o da ağlıyor.

For this we could say she is sobbing or weeping.

Bunun için hıçkıra hıçkıra ağlıyor diyebiliriz.

Weep, however, is more general

Ancak ağlamak daha geneldir

and doesn't give the image of this.

ve bunun görüntüsünü vermez.

It's just more like a general cry.

Daha çok genel bir ağlama gibi.

And be careful the past tense of this is wept.

Ve dikkatli olun, bunun geçmiş zamanı ağlıyor.

Weep, wept, wept.

Ağla, ağla, ağla.

Sob is a regular verb.

Sob düzenli bir fiildir.

Sob, sobbed, sobbed.

Ağla, ağla, ağla.

Love regular verbs.

Düzenli fiilleri sever.

They're the best.

Onlar en iyileri.

She is sobbing.

Hıçkırıyor.

She's weeping, but he is bawling.

O ağlıyor ama o ağlıyor.

Ooh, a good expression you can use with bawl,

Ooh, haykırmak için kullanabileceğiniz güzel bir ifade ,

to bawl your eyes out.

gözlerinizi dışarı çıkarmak için.

Let's make that question better.

Bu soruyu daha iyi hale getirelim.

Which movie made you bawl your eyes out?

Hangi film gözlerinizi yaşarttı?

For example, I was watching "Toy Story 3" last night.

Örneğin, dün gece "Toy Story 3" izliyordum.

I was bawling my eyes out,

Gözlerimi dışarı çıkarıyordum

and you know exactly the part I mean.

ve tam olarak kastettiğim kısmı biliyorsun.

Now it's more than just a cry.

Şimdi bir ağlamadan daha fazlası.

You are on the floor.

yerdesin

No one can console you.

Kimse seni teselli edemez.

You can't fight back the tears.

Gözyaşlarına karşı savaşamazsın.

In this case, you break down.

Bu durumda yıkılırsınız. Çalışmayan bir araba için

We use the same phrase or verb for a car that won't work.

aynı cümleyi veya fiili kullanırız .

Kind of the same for you.

Senin için de aynı şey.

You can't function.

Çalışamazsın.

You can't do anything.

Hiçbir şey yapamazsın.

You're not hungry.

Aç değilsin.

You don't want to have fun.

Eğlenmek istemiyorsun.

You just want to cry.

Sadece ağlamak istiyorsun.

You break down.

yıkılırsın

So yeah, this one is a big one.

Yani evet, bu büyük bir tane.

But what made you break down?

Ama seni parçalayan neydi?

Why are you crying?

Neden ağlıyorsun?

Dude, why are you crying?

Dostum, neden ağlıyorsun?

Ally called me stupid.

Ally bana aptal dedi.

And honestly, it got to me.

Ve dürüst olmak gerekirse, bana ulaştı.

When something gets to you, it makes you emotional.

Bir şey sana geldiğinde, seni duygulandırır.

Maybe it made you angry, sad, maybe it made you cry.

Belki kızdırdı, üzdü, belki ağlattı.

Someone does or says something that affects your emotion,

Birisi duygularınızı etkileyen bir şey yapar veya söyler ,

it gets to you.

sizi etkiler.

So you might hear the expression,

Yani şu deyimi duymuş olabilirsiniz,

don't let those stupid guys make you sad.

o aptalların sizi üzmesine izin vermeyin.

Whatever they did, whatever they said,

Ne yaparlarsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler,

don't let it get to you.

seni üzmesine izin verme.

Okay, let's practice.

Tamam, pratik yapalım.

Use today's vocabulary in the comments.

Yorumlarda bugünün kelime dağarcığını kullanın.

It'll help you remember, I promise.

Hatırlamana yardımcı olacak, söz veriyorum.

Question one,

Birinci soru,

when was the last time you cried

en son ne zaman ağladınız

and what kind of cry was it?

ve bu nasıl bir ağlamaydı?

Two, if your friend cries, do you console them?

İki, arkadaşın ağlarsa onu teselli eder misin?

What's your reaction?

Tepkiniz nedir?

Do you tell them to keep your chin up

Onlara çenenizi yukarıda tutmalarını mı

or some version of that from your language?

yoksa bunun sizin dilinizden bir versiyonunu mu söylüyorsunuz?

Let me know in the comments.

Yorumlarda bana bildirin.

Ooh and three, yeah.

Ooh ve üç, evet.

How is crying seen in your country, in your culture?

Sizin ülkenizde, kültürünüzde ağlamak nasıl görülüyor ?

Is it a weakness or how is it seen?

Bu bir zayıflık mı yoksa nasıl görülüyor?

I'm curious, let me know in the comments.

Merak ediyorum, yorumlarda belirtin.

Also, and I know, I hate this expression too,

Ayrıca, biliyorum, ben de bu ifadeden nefret ediyorum

but please like this video and subscribe

ama lütfen bu videoyu beğenin ve

if you haven't already.

hala abone değilseniz abone olun.

It really helps me.

Bana gerçekten yardımcı oluyor.

And if you're learning English, this is where you wanna be.

Ve eğer İngilizce öğreniyorsanız, olmak istediğiniz yer burasıdır. Ekstra,

Remember you can get this,

and many other lessons to get extra,

extra English practice in my ebook.

ekstra İngilizce pratiği yapmak için e-kitabımda bunu ve diğer birçok dersi alabileceğinizi unutmayın.

The link for this is in the description.

Bunun için link açıklama kısmındadır.

And I'll see you in the next class.

Ve bir sonraki derste görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

(upbeat music)

(iyimser müzik)