British Greetings - INTENSE British Pronunciation Practice!

- First of all, I am from London.

- Öncelikle ben Londralıyım.

My accent is not posh. It's not Cockney.

Aksanım havalı değil. Londra değil.

It's just somewhere in the middle.

Sadece ortada bir yerde.

It's very standard and boring.

Çok standart ve sıkıcı.

There are millions of accents around the UK.

İngiltere'de milyonlarca aksan var.

I suggest you try them.

Onları denemenizi öneririm.

But if you like a standard, boring London accent,

Ama standart, sıkıcı bir Londra aksanı seviyorsanız

let's begin.

başlayalım. Muhtemelen okulda öğrenmediğiniz

We say hi in a few different ways

birkaç farklı şekilde merhaba diyoruz

that probably you didn't learn in school.

.

So, let's learn those.

Öyleyse bunları öğrenelim. iyi

You all right?

misin?

This is just a hello.

Bu sadece bir merhaba.

It has a question mark, but it's not a question.

Soru işareti var ama soru değil.

It's just a hello.

Bu sadece bir merhaba.

And here's how we pronounce it in different ways.

Ve işte onu farklı şekillerde nasıl telaffuz ettiğimiz. iyi

You all right?

misin? Burada

Notice lots of sounds change here, really weird.

birçok sesin değiştiğine dikkat edin , gerçekten garip.

Very commonly, we remove the T.

Çok yaygın olarak, T'yi kaldırırız.

It becomes glottalized.

Gırtlaksılaşır.

If you've see my other videos,

Diğer videolarıma da baktıysanız,

I always talk about this sound

hep bu sesten bahsediyorum

because it's very, very common.

çünkü çok çok yaygın.

It just changes the 't' sound to a glottal stop.

Sadece 't' sesini gırtlaksı bir durağa değiştirir.

Basically, your throat closes, stops the air,

Temel olarak boğazınız kapanır, havayı durdurur,

stops the sound.

sesi durdurur.

Instead of all right, it sounds like all right.

Her şey yolunda yerine, kulağa her şey yolunda gibi geliyor.

So it's not all right.

Yani her şey yolunda değil.

No, no air should come out.

Hayır, hava çıkmamalıdır.

All right.

Elbette.

You can feel your airway closing where the T is.

Hava yolunuzun T'nin olduğu yerde kapandığını hissedebilirsiniz.

Also, you probably noticed that the L,

Ayrıca, muhtemelen L'yi yumuşattığımızı fark etmişsinizdir,

we soften it so it sounds like a 'oh'.

böylece 'oh' gibi ses çıkarır.

Instead of all right.

Pekala yerine.

No. All, all right.

Hayýr. Tamam, tamam.

Say it with me. All right?

Benimle söyle. Elbette?

Nice.

Güzel.

See, already you sound very, very British.

Gördün mü, şimdiden çok çok İngiliz gibi konuşuyorsun.

Also, also, notice that most of the time we just remove

Ayrıca, çoğu zaman sadece

the you.

sizi çıkardığımıza da dikkat edin.

So it's just, all right.

Yani sadece, pekala.

See, it's fast, friendly, casual.

Gördün mü, hızlı, arkadaş canlısı, rahat.

If someone says, all right to you,

Biri size tamam derse,

you don't need to say, yeah, I'm good.

evet, iyiyim demenize gerek yok.

You can, but you don't need to.

Yapabilirsin ama gerek yok.

You can just reply, all right.

Sadece cevap verebilirsin, tamam.

Oh, okay. Yeah, intonation.

Tamam. Evet, tonlama.

Yeah, usually the first person says it like a question.

Evet, genellikle ilk kişi bunu bir soru gibi söyler.

All right?

Elbette?

The reply often comes like an answer.

Cevap genellikle bir cevap gibi gelir.

It's the same word. All right.

Aynı kelime. Elbette.

Like this.

Bunun gibi.

All right? All right.

Elbette? Elbette.

Please remember, these are all options.

Lütfen bunların hepsinin seçenekler olduğunu unutmayın. Bunların hiçbirini telaffuz etmenin

There is no one perfect way of pronouncing any of this.

mükemmel bir yolu yok .

I'm just telling you, for me personally,

Sana söylüyorum, şahsen benim için,

this is how I most often pronounce these things

bu şeyleri en sık böyle telaffuz ederim

Now yes, that sounds fast, relaxed, lazy.

Şimdi evet, bu kulağa hızlı, rahat ve tembel geliyor.

And we don't pronounce half of the letters.

Ve harflerin yarısını telaffuz etmiyoruz.

But, that's if we're just being casual, friendly, quick.

Ama bu, sadece rahat, arkadaş canlısı ve hızlı olursak olur.

If we really want to know how that other person is,

Diğer kişinin nasıl olduğunu gerçekten bilmek istiyorsak,

say it slowly, pronounce more of the letters like this.

yavaşça söyleyin, bunun gibi daha fazla harf telaffuz edin. iyi

You all right?

misin?

You see, when I pronounce it slower,

Görüyorsun, daha yavaş telaffuz ettiğimde,

then it sounds like I really want to know how you are.

gerçekten nasıl olduğunu bilmek istiyormuşum gibi geliyor.

But if you really want to know how someone is,

Ama birinin nasıl olduğunu gerçekten bilmek istiyorsan,

if they're feeling good, bad, hungry, thirsty, whatever,

kendini iyi mi, kötü mü, aç mı, susuz mu, her neyse,

we probably won't use this.

muhtemelen bunu kullanmayacağız. Bunun

We'll probably say this instead.

yerine muhtemelen bunu söyleyeceğiz.

How's it going? Or, how are you doing?

Nasıl gidiyor? Ya da nasılsın?

We're gonna use connected speech.

Bağlantılı konuşmayı kullanacağız.

How's it going? No.

Nasıl gidiyor? Hayır.

How's it going?

Nasıl gidiyor?

So, you'll connect that sound with the next vowel sound.

Böylece, o sesi bir sonraki sesli harfle bağlayacaksınız.

How-zit, how's it going? How's it going?

Nasıl gidiyor? Nasıl gidiyor?

Faster, how's it going?

Daha hızlı, nasıl gidiyor?

Say it with me.

Benimle söyle.

How's it going?

Nasıl gidiyor? Bu soruların olası cevapları hakkında

I made a whole video about possible replies

koca bir video hazırladım

to these questions.

.

You can watch that by clicking this.

Bunu tıklayarak izleyebilirsiniz.

But, just again, most of these we just use as hellos.

Ama yine, bunların çoğunu sadece merhaba olarak kullanıyoruz.

We're not really asking how you are.

Gerçekten nasılsın diye sormuyoruz.

It's just like, hello.

Merhaba gibi.

Usually we will drop the G.

Genellikle G'yi düşürürüz.

Instead of going, it will be going, just because.

Gitmek yerine gidiyor olacak çünkü.

How's it going?

Nasıl gidiyor?

And again, we'll globalize that T.

Ve yine, o T'yi küreselleştireceğiz. Buna

You don't have to. It's just what I do.

gerek yok. Bu sadece benim yaptığım şey.

And if you want to practice how I speak,

Nasıl konuştuğumu pratik etmek istiyorsan,

then practice with me.

benimle pratik yap. Önce

Slowly first.

yavaşça.

How's it going?

Nasıl gidiyor?

How's it going?

Nasıl gidiyor?

How's it going?

Nasıl gidiyor?

How are you doing?

Nasılsın? Kulağa

That sounds like a robot.

robot gibi geliyor.

We want to use connected speech to make it natural.

Bağlantılı konuşmayı doğal hale getirmek için kullanmak istiyoruz.

Most often, we'll remove that verb.

Çoğu zaman, bu fiili kaldırırız.

We don't need it. It's useless.

İhtiyacımız yok. Bu faydasız.

How you doing?

Nasılsın?

You will sound like 'yeah'.

Sesin 'evet' gibi çıkacak.

How you doing?

Nasılsın?

And again, the '-ing' becomes an '-in', just because.

Ve yine, '-ing' bir '-in' olur çünkü.

How you doing? Say it with me.

Nasılsın? Benimle söyle.

How you doing?

Nasılsın?

Nice. You're really good at this.

Güzel. Bu işte gerçekten iyisin.

Okay, next one. How are things?

Tamam, sıradaki. Bunlar nasıl?

This one sounds a bit less casual.

Bu biraz daha az gündelik geliyor.

With these, you don't expect much of an answer.

Bunlarla, çok fazla bir cevap beklemiyorsunuz.

With this one, it doesn't really sound serious,

Bununla, kulağa pek ciddi gelmiyor

but it's less casual than these.

ama bunlardan daha az gündelik.

Just keep that in mind.

Sadece bunu aklında tut.

Pronunciation, the emphasis is on things.

Telaffuz, vurgu şeyler üzerindedir.

How are things?

Bunlar nasıl?

How are things?

Bunlar nasıl?

Also, notice that R just becomes a schwa.

Ayrıca, R'nin sadece bir schwa haline geldiğine dikkat edin.

How are, how are things?

Durumlar nasıl?

How are things? Say it with me.

Bunlar nasıl? Benimle söyle.

How are things?

Bunlar nasıl? Bu işte

You are really good at this. Let's keep going.

gerçekten iyisin . Hadi devam et.

Next, you want to ask, what are you doing now?

Sonra, sormak istiyorsun, şimdi ne yapıyorsun?

But not in a serious way, just in a casual way.

Ama ciddi bir şekilde değil, sadece sıradan bir şekilde.

To make this question sound casual,

Bu soruyu sıradan bir ses haline getirmek için,

we change some words like this.

bunun gibi bazı kelimeleri değiştiriyoruz.

We changed the word doing for up to.

Yapmak kelimesini şuna kadar değiştirdik.

The meaning is exactly the same.

Anlam tamamen aynıdır.

But, we just say up to instead of doing.

Ama yapmak yerine sonuna kadar diyoruz.

The stress comes here.

Stres buraya geliyor.

What you up to?

Ne ile meşgulsün?

So, I will glottalize that.

Yani, bunu dillendireceğim.

This will be a schwa.

Bu bir schwa olacak.

The U, we have two choices here.

U, burada iki seçeneğimiz var.

It could be like this. It could be like this.

Bunun gibi olabilir. Bunun gibi olabilir.

And I'll show you what the difference is.

Ve sana farkın ne olduğunu göstereceğim.

So, say it with me.

Öyleyse benimle söyle.

We'll go slow and then speed up.

Yavaş gideceğiz, sonra hızlanacağız.

What are?

Neler var?

This one sounds like 'yeah'.

Bu 'evet' gibi geliyor.

You, nice.

Hoşsun.

Okay, so let's speed up.

Tamam, o zaman hızlanalım. Sen

What are you?

nesin?

You say it.

Sen böyle diyorsun. Sen

What are you?

nesin?

If you pronounce it like this, like a 'yeah',

Bunu 'evet' gibi telaffuz edersen ,

what are you, remove the schwa

nesin sen, schwa'yı kaldır

and it'll just be like, 'yup', you up to.

ve sadece 'evet' gibi olacak, sana kalmış.

What are you up to?

Ne ile meşgulsün?

What are you up to?

Ne ile meşgulsün?

What are you up to?

Ne ile meşgulsün? Önce

Let's go slow and then fast.

yavaş sonra hızlı gidelim.

What are you up to?

Ne ile meşgulsün?

Nice. Really good.

Güzel. Gerçekten iyi.

Okay, a bit faster. What are you up to?

Tamam, biraz daha hızlı. Ne ile meşgulsün?

Really good.

Gerçekten iyi.

Let's go faster, natural speed.

Daha hızlı gidelim, doğal hız.

What are you up to?

Ne ile meşgulsün?

Good. You're amazing.

İyi. Harikasın.

Okay, if we try it the other way, like a U,

Tamam, diğer yolu denersek, U gibi,

we use a 'wa' to connect those two words.

bu iki kelimeyi bağlamak için bir 'wa' kullanırız.

So, you and up, you up to.

Yani, sen ve yukarı, sana kadar.

What are you up to? You say it.

Ne ile meşgulsün? Sen böyle diyorsun.

Nice. Okay.

Güzel. Tamam aşkım.

Let's go faster.

Daha hızlı gidelim.

What are you up to?

Ne ile meşgulsün?

Okay, now let's bring that all right at the beginning.

Tamam, şimdi bunu en başa getirelim .

Remember, all right's basically means hi.

Unutma, tamam temelde merhaba demektir.

I'll show you, and then I want you to repeat it with me.

Sana göstereceğim ve sonra benimle tekrar etmeni istiyorum.

Practice your pronunciation.

Telaffuzuna çalış.

All right? What are you up to?

Elbette? Ne ile meşgulsün?

Don't worry if you didn't get that the first time.

Bunu ilk seferde alamadıysanız endişelenmeyin.

These are all different sounds that maybe you don't have

Bunların hepsi belki de

in your language.

dilinizde olmayan farklı seslerdir.

Take your time. Practice them.

Acele etmeyin. Onları uygulayın.

You will get there. Don't worry.

Oraya varacaksın. Merak etme.

Okay, remember we replaced doing with up to.

Tamam, yapmayı en fazla ile değiştirdiğimizi unutmayın.

But now, you want to know not just what are you doing now,

Ama şimdi, sadece şu anda ne yaptığınızı değil, son

but lately, recently.

zamanlarda, yakın zamanda ne yaptığınızı bilmek istiyorsunuz.

What have you been doing?

Ne yapıyordun?

Let's use grammar to change the meaning of time.

Zamanın anlamını değiştirmek için grameri kullanalım.

What have you been up to lately, sounds again like a robot.

Son zamanlarda neler yaptınız, yine bir robot gibi geliyor.

We want to sound natural.

Doğal görünmek istiyoruz.

Because it's present perfect,

Mükemmel olduğu için,

you don't really need that word.

o kelimeye gerçekten ihtiyacın yok.

We all understand the time reference.

Hepimiz zaman referansını anlıyoruz.

Quite often, we just remove that one, as well.

Çoğu zaman, onu da kaldırırız.

We will glottalize that, that again, the two options,

Yine, iki seçeneğin hangisi

it doesn't matter which one you want to pronounce it like.

gibi telaffuz etmek istediğinizin bir önemi olmadığını glottalize edeceğiz.

And been, often we pronounce like 'ben'.

Ve be, genellikle 'ben' gibi telaffuz ederiz.

And you remember where the stress is, same place.

Ve stresin nerede olduğunu hatırlıyorsunuz, aynı yer.

So, slowly to quickly, copy with me.

Yani, yavaştan hızlıya, benimle kopyalayın.

What?

Ne?

Yeah or you.

Evet ya da sen

Been.

Olmuştur.

Up to.

kadar.

Nice. Okay.

Güzel. Tamam aşkım.

A bit faster.

Biraz daha hızlı. ne sen ne sen

What you? What you?

This and this, we're gonna connect it.

Bu ve bunu bağlayacağız.

The N in been, we're connecting it to the U in up.

N'yi girdi, yukarıyı U'ya bağlıyoruz.

So, what you been up to?

Peki, ne yapıyorsun?

Notice the N really pushes into that word, 'nup'.

N'nin gerçekten de 'nup' kelimesini kullandığına dikkat edin.

All right? What you been up to?

Elbette? Neyin peşindesin?

First, slowly.

Önce yavaşça.

What you been up to?

Neyin peşindesin?

Say it with me, been up to.

Benimle söyle, kadar olmuştur.

Nice. The whole thing now.

Güzel. Şimdi her şey.

What you been up to?

Neyin peşindesin?

Amazing, a bit faster.

Harika, biraz daha hızlı.

What you been up to?

Neyin peşindesin?

A bit faster.

Biraz daha hızlı.

What you been up to?

Neyin peşindesin?

Usually you'd say it this way. That's the casual way.

Genelde böyle söylersin . Gündelik yol bu.

What you been up to, right?

Neyin peşindeydin, değil mi?

But this one puts the focus on that word, you.

Ama bu, o kelimeye odaklanıyor, sen.

So usually, it's the reply that says it this way.

Yani genellikle, bunu bu şekilde söyleyen cevaptır.

Well, for example, you all right?

Örneğin, iyi misin?

We you been up to?

Beraber miydik?

Nothing. What you been up to?

Hiç bir şey. Neyin peşindesin?

The first person said 'yeah'. What you been up to?

İlk kişi 'evet' dedi. Neyin peşindesin?

The second person now puts the focus

İkinci kişi şimdi

on that other person, the you.

diğer kişiye, yani size odaklanır.

That's why he says, "What you been up to?"

Bu yüzden "Ne yapıyorsun?" diyor.

See?

Görmek?

So, have fun and I'll see you in the next class.

Öyleyse, iyi eğlenceler ve bir sonraki derste görüşürüz.

(upbeat music)

(iyimser müzik)