Can AUSSIES and JAPANESE Understand BRITISH SLANG?!

- [Mike] When you have a cheeky beer,

- [Mike] Arsız bir bira içtiğinizde,

it would most likely be a draft beer, right?

büyük olasılıkla fıçı bira olur, değil mi?

- Oh no, it'd be anything. It's just-

- Oh hayır, herhangi bir şey olabilir. Bu sadece-

- Yeah, yeah It could be anything.

- Evet, evet Her şey olabilir.

Could be out of the can.

Kutudan çıkmış olabilir.

Could be out of a shoe!

Ayakkabıdan çıkmış olabilir!

(mutters in Japanese)(laughs)

(Japonca mırıldanır)(güler)

- Today I'm gonna see if Japanese and Aussies

- Bugün Japonların ve Avustralyalıların

understand British regional slang.

yerel İngiliz argosunu anlayıp anlamadıklarını göreceğim.

With me today are the very sexy,

Bugün benimle çok seksi,

- Rupa. Rupasensei.

- Rupa. Rupasensei.

- Suna

- Suna

- What slang do you know? Like, British English?

- Ne argosu biliyorsun? İngiliz İngilizcesi gibi mi?

- I'm chuffed.

- Memnun oldum. "

Chuffed means like I'm happy.

Chuffed", mutluymuşum gibi demektir.

- I'm dead chuffed. - [Mike] How do you say this?

- Çok sevindim. - [Mike] Bunu nasıl söylersin?

- What's up, shaggers? Have you ever heard that before?

- Naber, shaggers? Bunu daha önce hiç duydun mu?

- No, I've never actually heard.

- Hayır, aslında hiç duymadım.

- So this is kind of new expression.

- Demek bu yeni bir ifade.

Do you say this in Aussie English?

Bunu Avustralya İngilizcesinde mi söylüyorsunuz?

What's up, shaggers? - Yeah.

N'aber, shaggers? - Evet.

- Would you say, call someone a shagger?

- Birine salak mı dersin?

- To shag means to have sex.

- Sevişmek seks yapmak demektir.

- Yeah, yeah, yeah.

- Evet evet evet.

- But like in a very slang way.

- Ama çok argo bir şekilde.

So if you call someone a shagger

Yani birine salak derseniz

- It means they often (clicks tongue) get it done.

- Bu, sık sık (dillerini şaklatarak) işi bitirdikleri anlamına gelir.

- Do you have like a Japanese equivalent of saying

-

"sup, shaggers?"

"Sup, shaggers" demenin Japonca karşılığı var mı?

- No, we wouldn't say that.

- Hayır, bunu söylemeyiz.

It's, I don't know.

Bilmiyorum.

It's too sexual (laughs) for a Japanese.

Bir Japon için fazla seksi (gülüyor).

- [Mike] What do you say when you meet

- [Mike]

a really really good friend?

Gerçekten çok iyi bir arkadaşla tanıştığında ne diyorsun?

- Yes.

- Evet.

- We just called their names

- Sadece isimlerini söyledik

but we don't usually put, like,

ama genellikle

something after the, like, greetings.

selamlamalardan sonra falan bir şey koymayız.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Alright, the next one is scran.

- Pekala, sıradaki tarama.

Rupa, do you even know what scran is?

Rupa, sen scran'ın ne olduğunu biliyor musun?

- No idea.

- Fikrim yok.

- Any idea what... Have a guess.

- Herhangi bir fikir... Bir tahminde bulunun.

What do you think scran is?

Sizce tarama nedir?

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- When you play rugby, like scrum is like, scram.

- Rugby oynadığınızda, scrum, scram gibidir.

- Almost, okay, almost but that's a different spelling.

- Neredeyse, tamam, neredeyse ama bu farklı bir yazım.

So that's scrum with a "U-M",

Yani bu "U-M" ile scrum,

I'm talking scran with an "A-N".

"A-N" ile scrum'dan bahsediyorum.

"S-C-R-A-N" - Scran

"S-C-R-A-N" - Scran

- No idea.

- Hiçbir fikrim yok.

- I'm hungry. I'm gonna get some scran.

- Açım. Biraz tarama yapacağım.

- Oh, snack?

- Atıştırmalık mı?

- Yeah. Some scran is your food!

- Evet. Biraz tarama senin yemeğin!

- There we go.

- Oraya gidiyoruz.

- What's like an Aussie slang for food?

- Avustralya argosunda yemek nasıldır?

- Grub. Grub. - What?

- Grub. Grub. - Ne?

Grub. Get some Grub.

Grub. Biraz Grub al.

- Grab?

- Yakalamak?

- Grub. "G-R-U-B". "U-B" - Grab? Grab?

- Grub. "G-R-U-B". "U-B" - Yakala? Yakalamak?

- [Together] Grub.

- [Birlikte] Grub.

- Yeah, grub. - Not grab.

- Evet, kurtçuk. - Kapmak değil.

- Nah, nah, nah, no.

- Hayır, hayır, hayır, hayır.

But you can say "grab some grub".

Ama "biraz yiyecek al" diyebilirsin.

- What's like Japanese slang for food?

- Japon argosunda yemek nasıldır?

- Meshi.

- Meshi?

-Meshi.

-Meshi mi?

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Let's grab, let's grab food.

- Hadi yiyelim, yiyecek alalım.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- I like that.

What's your favorite meshi?

- Bu hoşuma gitti. En

sevdiğiniz mesh nedir?

- Uh (speaking Japanese) Japanese barbecue.

- Uh (Japonca konuşuyor) Japon barbeküsü.

- I love that!

- [Mike] How do you say business card?

- Bunu sevdim!

- [Mike] Kartvizit nasıl denir?

- Oh yeah! - Business card?

- Ah evet! - Kartvizit?

What do you mean, like "meishi"?

"Meishi" gibi ne demek istiyorsun?

- Meishi! (speaking Japanese)

- Meishi! (Japonca konuşuyor)

- [Mike] And food is?

- Meshi.

- [Mike] Ve yemek nedir?

-Meshi.

So you don't put "I" in.

Yani içine "ben" koymuyorsun.

Meishi, that's business card like at all.

Meishi, bu kartvizit gibi bir şey.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Absolute madlad!

- Mutlak deli!

- Mad lad?

- Deli delikanlı?

- Have a guess. What do you think madlad is?

- Bir tahminde bulunun. Sizce madlad nedir?

- Mad means like angry, I'm sure. Very angry?

- Deli, kızgın gibi demektir, eminim. Çok kızgın?

- It could mean angry.

- Kızgın anlamına gelebilir.

- Lad is... Lad? - Yeah.

- Delikanlı... delikanlı mı? - Evet.

- Yeah, what's a lad?

- Evet, delikanlı nedir?

- "L-A-D"?

- "L-A-D" mi?

Lad? Ladder or something? (laughs)

Delikanlı? Merdiven falan mı? (güler)

- It's a shit guess

- Saçma sapan bir tahmin

(laughing)

(gülüyor)

but lad, you say the same in Australia.

ama evlat, Avustralya'da da aynısını söylüyorsun.

- We say "top bloke".

- En iyi adam diyoruz.

- Top block?

- En üst blok?

- Top bloke.

- En iyi adam.

- Top block?

- En üst blok?

- Yeah. It means madlad.

- Evet. Madlad demektir.

We also say mad lad or top lad.

Ayrıca deli delikanlı veya üst delikanlı diyoruz.

- So, what's the meaning?

- Yani anlamı nedir?

- So, a "lad" is just another word for a guy.

- Yani "delikanlı" bir erkek için başka bir kelime.

So again, it's kind of a masculine thing to say,

Tekrar ediyorum, bu biraz erkeksi bir şey

but if, let's say you're going down an escalator

ama diyelim ki yürüyen merdivenden iniyorsunuz

but instead of going down the stairs,

ama merdivenlerden aşağı inmek yerine

you jump on the the railing

korkuluklara atlayıp yürüyen

and you slide down the escalator.

merdivenden aşağı kayıyorsunuz.

You're doing something dangerous, but really fun.

Tehlikeli ama gerçekten eğlenceli bir şey yapıyorsun.

Absolute madlad.

Mutlak deli.

- Madlad.

- Madlad.

- Ah, Madlad.

- Ah, Madlad.

- So it's like a slang to say, wow,

- Vay canına, biraz

he's doing something like, kind of crazy,

çılgınca,

kind of dangerous, kind of stupid,

biraz tehlikeli, biraz aptalca bir şey yapıyor demek bir argo gibi

but it's kind of fun.

ama bu biraz eğlenceli.

- Living his best life. - Like that.

- En iyi hayatını yaşıyor. - Bunun gibi.

- Oh, I'm thinking about the word I can say, but...

- Oh, söyleyebileceğim kelimeyi düşünüyorum ama...

Iketerune. (speaking Japanese) - Iketerune.

Iketerune. (Japonca konuşuyor) - Iketerune.

- Can you use iketeru for both guys and girls?

- Hem erkekler hem de kızlar için iketeru kullanabilir misiniz?

- Iketeru? Yeah, it sounds a little bit masculine

- Iketeru mu? Evet, kulağa biraz erkeksi geliyor

but like we both use actually.

ama aslında ikimizin de kullandığı gibi.

- And would you use it like, if someone did something crazy?

- Biri çılgınca bir şey yapsa gibi kullanır mıydınız?

- Uh.

- Ah.

I think that's a kind of like, cultural difference.

Bence bu bir çeşit kültürel farklılık.

We wouldn't say like (speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

(laughing)

(gülüyor)

- Very Japanese. Humble. Polite.

- Çok Japonca demeyiz. Mütevazı. Kibar.

- Yeah, yeah.

- Evet evet.

For example, if you do like bungee jump or something,

Örneğin, bungee jumping falan seviyorsanız,

like we say, (speaking Japanese)

bizim dediğimiz gibi (Japonca konuşuyoruz)

but you guys react like, whoa! - Bro! Madlad!

ama siz çocuklar, vay canına! - Kardeş! Madlad!

Yeah, yeah, yeah, but Japanese like, oh...

Evet, evet, evet, ama Japonca gibi, oh... (

(soft clapping)

hafif alkışlar)

- You can use Mad lad as a noun.

- Mad delikanlı'yı isim olarak kullanabilirsiniz. Mutlak deli

Like, absolute madlad.

gibi.

Or you could use it as a verb.

Ya da fiil olarak kullanabilirsiniz.

- Madladding.

- Çılgınlık.

- "I madladded it."

- "Çıldırdım."

Or "I'm just gonna madlad it." So,

Veya "Sadece onu deli edeceğim." Yani,

- Madladded?

- Deli mi?

- Let's madlad it!

- Çıldırtalım!

On the fly. Spontaneous. Cool.

Anında. Doğal. Serin.

James Bond.

James Bond.

- Madlad.

- Madlad.

- Madlad. - Exactly!

- Madlad. - Kesinlikle!

(laughing)

(gülüyor)

- We might use like crazy, like,

- Deli gibi kullanabiliriz, mesela

(speaking Japanese)

(Japonca konuşurken)

(speaking Japanese)

(Japonca konuşurken)

- [Mike] I, I think when it comes to Japanese they use like,

- [Mike] Bence konu Japonca olunca

one word for a lot of stuff, so maybe-

bir çok şey için tek bir kelime kullanıyorlar, bu yüzden belki-

(speaking Japanese)

(konuşarak) Japonca)

- [Mike] So there's not much-

- [Mike] Yani pek bir şey yok-

- Yabai can be like anything.

- Yabai her şey gibi olabilir.

- [Together] Yeah, yeah, yeah.

- [Birlikte] Evet, evet, evet.

- I like that.

- Bunu sevdim.

- Happy. Crazy. Stupid.

- Mutlu. Deli. Aptal.

- Yeah. If I say like, ah man,

- Evet. Ah adamım,

(speaking Japanese) what would you say?

(Japonca konuşarak) dersem ne dersin?

- Madlad! - Yeah.

- Deli! - Evet.

Yaba!

Evet!

(laughing)

(gülüyor)

Yeah. There you go! - Nice.

Evet. İşte gidiyorsun! - Güzel.

Well done!

Tebrikler!

Thanks Mike.

Teşekkürler Mike.

- [Together] Yaba! Yaba!

- [Birlikte] Yaba! Evet!

- Next one. A cheeky blank.

- Sıradaki. Arsız bir boşluk.

I actually kind of hate this one because

Aslında bundan nefret ediyorum çünkü

Everyone uses it, but like, - Cheeky blank.

Herkes onu kullanıyor, ama mesela - Arsız boş.

- Really?

- Gerçekten mi?

- Yeah. So if, if we were like, we're working,

- Evet. Yani, eğer çalışıyorsak,

I'm like "do you wanna go for a cheeky pint after work?"

" işten sonra arsız bir bira bardağı içmek ister misin?"

- Cheeky pine?

- Arsız çam mı?

- A cheeky pint.

- Arsız bir bira bardağı.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Yes!

- Evet!

But what's the "cheeky"?

Ama "arsız" nedir?

- Cheeky.

- Yüzsüz.

Cheeky?

Yüzsüz?

- That is, that is your cheek.

- Yani, bu senin yanağın.

(laughing)

(gülüyor)

But like, "let's go for a cheeky pint"?

Ama "hadi arsız bir bira içelim" gibi mi?

- I don't know, that sounds sexual.

- Bilmiyorum, kulağa seksi geliyor.

(all laughing)

(hepsi gülüyor)

- You say "no, no, no.

- "Hayır, hayır, hayır" diyorsunuz.

"After work I have to go home to feed my cat."

"İşten sonra kedimi beslemek için eve gitmem gerekiyor." "

I'm like, "nah, let's go for a cheeky pint."

Hayır, hadi

A cheeky pint.

- Ah, go easy? Something like?

arsız bir bira içelim" gibiyim.

, sakin ol? Gibi bir şey?

- [Mike] You should go home.

- [Mike] Eve gitmelisin.

But then today you had a really rough day.

Ama sonra bugün gerçekten zor bir gün geçirdin.

- Ah, cheeky pint.

- Ah, arsız bira.

- [Mike] Yeah. So how would you say that in Japanese?

- [Mike] Evet. Peki bunu Japonca nasıl söylersin?

- Uh... - Something you shouldn't do

- Ah. .. - Yapmaman gereken

but you're gonna do it.

ama yapacaksın

You're gonna be cheeky, you're gonna be naughty.

Arsız olacaksın yaramaz olacaksın

- Ah, cheeky! The cheating, (speaking Japanese)

Ah arsız Aldatma (Japonca konuşarak)

- Kind of.

- Bir

- Yeah. I think there is a word.

nevi. Sanırım bir kelime var.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Did "cheeky something" make its way to Australia?

- "Arsız bir şey" Avustralya'ya ulaştı mı?

- Oh, yeah, yeah. Hell yeah.

- Oh, evet, evet. Evet,

Yeah, we use it all the time.

evet, onu her zaman kullanırız.

Cheeky Nandos.

Arsız Nandos.

- You have cheeky Nandos!?

- Arsız Nandos'un var. !?

- Of course, of course!

- Elbette, tabii!

- No way! - Yeah, the best.

- Olamaz! - Evet, en iyisi.

- I thought that was just a British thing.

- Bunun sadece İngilizlere özgü bir şey olduğunu sanıyordum.

- Chicken and chips. Best.

- Tavuk ve patates kızartması. En iyisi.

- Stew, when was the last time you had a cheeky Nandos?

- Yahni, en son ne zaman arsız bir Nandos yedin?

- [Stew] Too long ago.

- [Güveç] Çok uzun zaman önce.

- Too long.

- Çok uzun.

- [Stew] No cheeky Nandos here.

- [Güveç] Burada arsız Nandos yok.

- I wish! (speaking Japanese)

- Keşke! (Japonca konuşarak)

I wish there was some-

- [Stew] Cheeky Yakitori.

Keşke biraz-

- [Güveç] Arsız Yakitori.

- Yeah! Cheeky Yakitori.

- Evet! Arsız Yakitori.

- Cheeky Yakitori!

- Arsız Yakitori!

Do you wanna go for a cheeky Yakitori later?

Daha sonra arsız bir Yakitori yemek ister misin?

- Yeah, for sure.

- Evet, kesinlikle.

But let me think, I'm thinking hard.

Ama bir düşüneyim, çok düşünüyorum.

- [Mike] When you have a cheeky beer,

- [Mike] Arsız bir bira içtiğinizde,

it would most likely be a draft beer, right?

büyük olasılıkla fıçı bira olur, değil mi?

- Oh no, it'd be anything. It's just-

- Oh hayır, herhangi bir şey olabilir. Bu sadece-

- Yeah, yeah It could be anything.

- Evet, evet Her şey olabilir.

Could be out of the can.

Kutudan çıkmış olabilir.

Could be out of a shoe!

Ayakkabıdan çıkmış olabilir!

(mutters in Japanese)(laughs)

(Japonca mırıldanır)(güler)

(Mike speaking Japanese)

(Japonca konuşan Mike)

- For example, like, when you are like,

- Örneğin, mesela,

you know go on a diet, then you have a like,

diyete başladığınızda,

day off the show.

programdan bir gün izin alırsınız.

- Yeah.

- Evet.

- [Mike] Oh, you're talking about a cheat day.

- [Mike] Oh, kopya gününden bahsediyorsun.

- Blah blah blah. Yeah, we definitely said,

- Falan filan. Evet, kesinlikle dedik ki,

- Blah, blah, blah.

- Falan, falan, falan.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Okay. So the, the closest thing you'd have

- Tamam. Yani, sahip olabileceğiniz en yakın şey,

is like cheat... Cheat something?

hile yapmak gibi... Bir şeyi aldatmak mı?

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- To link the two, you can have a cheeky shag.

- İkisini birbirine bağlamak için arsız bir sevişme yaşayabilirsiniz.

- Cheeky shag. Wow. - [Mike] Wow.

- Arsız sevişme. Vay. - [Mike] Vay canına.

- What does it mean "cheeky shag"?

- "Arsız sevişme" ne demek?

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Or to do it where you're not supposed to.

- Ya da yapmaman gereken yerde yapmak.

- Ah, we would say, (speaking Japanese)

- Ah, derdik ki (Japonca konuşuyor)

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Ay - Noice, noice.

- Ay - Noice, noice.

- Like, I got a lady last night.

- Mesela, dün gece bir hanımefendi buldum.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- You did? Madlad.

- Yaptın mı? Madlad.

(laughing)

- Madlad, madlad.

(gülüyor)

- Madlad, madlad.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- Okay, this one is a very, very regional,

- Tamam, bu çok, çok bölgesel,

This is like from the northern parts of England.

Bu İngiltere'nin kuzey bölgelerinden gibi.

You can say "owt" or "nowt".

"owt" veya "nowt" diyebilirsiniz. Bunun

Let me give you a clue what it means.

ne anlama geldiğine dair bir ipucu vereyim.

I haven't done owt all day.

Bütün gün ot yapmadım.

- Gone out? Gone outside?

- Çıktı? Dışarı mı çıktın?

- Nothing? - Pronunciation...

- Hiç bir şey? - Telaffuz...

Oh!

Ah!

- Nothing.

- Hiç bir şey.

- Oh.

- Ah.

- Ah, I'm so smart.

- Ah, çok zekiyim.

(laughing)

(güler)

- Yaba! - Nice.

- Yaba! - Güzel.

- Yeah. So owt means anything,

- Evet. Yani owt herhangi bir şey ifade ediyor,

nowt, with the "N" means-

nowt, "N" ile birlikte-

- Ah! (speaking Japanese)

- Ah! (Japonca konuşuyor)

- Wow, I didn't- No idea.

- Vay canına, ben- Hiçbir fikrim yok.

- Nowt.

- Şimdi.

- No? Australia, no?

- HAYIR? Avustralya, değil mi?

- Didn't travel across the seas, you know.

- Denizleri aşmadım, biliyorsun.

- But you do have like an Australian nothing, right?

- Ama sende Avustralya hiçliği var, değil mi?

- Bugger all. I did bugger all today.

- Kahretsin. Bugün her şeyi yaptım.

- Bugger all.

- Kahretsin.

- Yeah, it means I did nothing,

- Evet, bugün hiçbir şey yapmadım,

did bugger all today.

her şeyi yaptım demek.

- [Mike] That sounds Australian.

- [Mike] Kulağa Avustralyalı gibi geliyor.

- Yeah, - It really does.

- Evet, - Gerçekten öyle.

- That's really Australian, bugger all.

- Bu gerçekten Avustralyalı, lanet olsun.

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

(speaking Japanese)

(Japonca konuşuyor)

- So, thanks for watching.

- İzlediğiniz için teşekkürler.

I hope you learned some new words.

Umarım yeni kelimeler öğrenmişsindir. Sözlerine

Do you think that you are gonna

incorporate some regional British slang into your-

bölgesel bir İngiliz argosu katacağını mı sanıyorsun-

- I feel like I'm totally British now.

- Artık tamamen İngiliz gibi hissediyorum.

- Nice.

- Güzel.

Noice!

Gürültü!

- Noice.

- Gürültü.

- Noice.

- Gürültü.

- Check out their YouTube channels

- Aşağıdaki açıklamadan YouTube kanallarına göz atın, bir

in the description below and I'll see you next time.

dahaki sefere görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

- Peace. - Peace.

- Barış. - Barış.

(mellow music)

(yumuşak müzik)