10 English Idioms You NEED to Know (Native Speakers Use These Daily!)

(hip-hop music)

♪ Even when you feel low, you can still go ♪

(hip-hop müziği)

♪ Kendini kötü hissettiğinde bile gidebilirsin ♪

♪ Even when you feel slow you can still go ♪

♪ Yavaş hissettiğinde bile yine gidebilirsin ♪

- You know what?

- Biliyor musun?

This is a blessing in disguise, really,

Bu kılık değiştirmiş bir lütuf aslında,

because I knew that you were trouble when you walked in.

çünkü içeri girdiğinde baş belası olduğunu biliyordum.

Oh, come on Becky.

Ah, hadi ama Becky.

So shame on me now.

Yazıklar olsun bana şimdi.

Aren't they lyrics from Taylor Swift?

Taylor Swift'in sözleri değil mi?

Yes, Kyle, of course it's Taylor Swift!

Evet, Kyle, tabii ki Taylor Swift!

Everything I say is Taylor Swift!

Söylediğim her şey Taylor Swift!

Sorry, okay?

Üzgünüm, tamam mı?

I put my foot in my mouth.

Ayağımı ağzıma soktum.

Shouldn't have said that you look like your mum

when you don't have your makeup on.

Makyajın yokken annene benzediğini söylememeliydim.

That was bad, all right?

Bu kötüydü, tamam mı?

No, I'm leaving, bye.

Hayır, ben gidiyorum, görüşürüz.

What, I don't get the benefit of the doubt?

Ne, şüpheden fayda görmüyor muyum?

That was a compliment.

Bu bir iltifattı.

Your mum's hot.

Annen çok ateşli.

Oh my God, we are so broken up.

Aman Tanrım, çok kırıldık.

Oh, this is so all out of the blue.

Oh, bu birdenbire oldu.

What am I gonna do without you, Becky?

Sensiz ne yapacağım Becky?

(host sighs)

(ev sahibi iç çeker)

Well, I guess you can think about what you did

Pekala, sanırım ne yaptığınızı düşünebilir

and then call me when you're ready to actually apologize.

ve gerçekten özür dilemeye hazır olduğunuzda beni arayabilirsiniz.

The ball's in your court now.

Top artık sizde.

(upbeat music) ♪ All I need today ♪

(iyimser müzik) ♪ Bugün ihtiyacım olan tek şey ♪

♪ 'Cause all I want, and I pray ♪

♪ 'Çünkü tek istediğim ve dua ettiğim ♪

(door slams)

(kapı çarpıyor)

♪ Live in our better days ♪

♪ Daha iyi günlerimizi yaşa ♪

Hey, did you know that you sound really good in English?

Hey, İngilizcenin gerçekten iyi olduğunu biliyor muydun?

But how can you sound great in English?

Ama İngilizcede kulağa nasıl harika gelebilir?

Well, you need idioms.

Deyimlere ihtiyacın var.

And today, I'm going to show you

Ve bugün size en

10 of the best English idioms,

iyi 10 İngilizce deyimi göstereceğim

and you're going to learn the natural way.

ve doğal yoldan öğreneceksiniz.

You're going to learn idioms how we learn idioms.

Deyimleri nasıl öğrendiğimizi öğreneceksiniz.

So you just saw a story with these five idioms.

Demek az önce bu beş deyimi içeren bir hikaye gördünüz.

Stay till the end to find out what those mean.

Bunların ne anlama geldiğini öğrenmek için sonuna kadar kalın.

But for right now, I'm going to show you another story

Ama şimdilik, size

with another five idioms,

başka beş deyim içeren başka bir hikaye göstereceğim

and you are going to learn

ve siz

exactly what they mean the natural way.

onların tam olarak ne anlama geldiğini doğal yoldan öğreneceksiniz.

Okay, I need you to imagine

Tamam,

that you just arrived at your office,

ofisine yeni geldiğini

and your boss is so angry, but why?

ve patronunun çok kızgın olduğunu hayal etmeni istiyorum, ama neden?

Well, someone left a big poo in the toilets,

Biri tuvalete büyük bir kaka bırakmış

and your boss is looking at you.

ve patronun sana bakıyor. Senin

He thinks you did it.

yaptığını düşünüyor. O sen

Was it you? Did you leave that big poo in the toilet?

miydin? O büyük kakayı tuvalette mi bıraktın?

You didn't flush it?

yıkamadın mı?

Gross.

Brüt.

But you wanna say, "Hey, the wrong person.

Ama "Hey, yanlış kişi.

I am innocent.

Ben masumum.

You are accusing the wrong person."

Yanlış kişiyi suçluyorsun" demek istiyorsun.

How can you say that with an idiom?

Bunu bir deyimle nasıl söylersin?

You're barking up the wrong tree.

Yanlış ağaca havlıyorsun. Halka

I don't poo in public places.

açık yerlerde kaka yapmam.

Now, was it actually you?

Şimdi, aslında sen miydin?

That's not important.

Bu önemli değil.

What is important, is you want to say,

Önemli olan,

"You accused me, and I'm innocent.

"Beni suçladın ve ben masumum.

You have the wrong person.

Yanlış kişiyi yakaladın. O

It's not me.

ben değilim.

You're barking up the wrong tree."

Yanlış ağaca havlıyorsun" demek istiyorsun.

- If you're accusing me of larceny,

- Beni hırsızlıkla suçluyorsan,

you're barking up the wrong tree.

yanlış ağaca havlıyorsun.

- Now, what does this mean?

- Şimdi, bu ne anlama geliyor?

Well, to bark, that is the noise a dog makes.

Havlamak, bir köpeğin çıkardığı sestir.

(dog barks)

(köpek havlar)

That one.

O.

So imagine a dog is (imitates dog barking)

Öyleyse bir köpeğin (havlamayı taklit eden)

up a tree because-

bir ağaca tırmandığını hayal edin, çünkü-

Why would a dog bark up a tree?

Neden bir köpek ağaca havlasın?

That, this idiom's stupid.

Bu deyim aptalca.

It doesn't even make sense.

Mantıklı bile değil.

This idiom is actually more general

Bu deyim aslında

than just denying an accusation.

bir suçlamayı reddetmekten daha geneldir.

Whenever you want to say, "Look, you are mistaken.

Ne zaman "Bak, yanılıyorsun.

You're barking up the wrong tree."

Yanlış ağaca havlıyorsun" demek istediğinde.

- So if you're looking for an investment from me,

- Yani benden bir yatırım bekliyorsan,

you might be, well, you're barking up the wrong tree.

yanlış ağaca havlıyor olabilirsin.

- You will definitely see this in movies and TV shows

-Filmlerde ve dizilerde

when someone is trying to flirt with someone else,

birisi başkasıyla flört etmeye çalıştığında bunu mutlaka görürsünüz

and it's a big mistake.

ve bu büyük bir hatadır.

Like-

Mesela-

- Oh honey, you're so barking up

- Ah tatlım,

the wrong tree right now, really.

şu anda gerçekten yanlış ağaca havlıyorsun.

- And then you start thinking, "Is my boss that perfect?"

- Sonra "Patronum o kadar mükemmel mi?" diye düşünmeye başlıyorsunuz.

No, he always acts so arrogant, so superior to everyone."

Hayır, hep çok kibirli, herkesten üstün davranıyor."

(host groans)

(ev sahibi homurdanır) Atından in

Get off your high horse, mate.

When you say, "Get off your high horse,"

you're telling someone, "Hey, you are acting really superior

dostum. gerçekten

and arrogant to everyone, and you should stop."

herkesten üstün ve kibirli ve durmalısın."

Literally, you are riding a horse

Kelimenin tam anlamıyla, herkesten daha yüksek bir ata biniyorsun

which is higher than everyone else.

.

You walk by my desk every day,

Her gün masamın yanından geçiyorsun

and you fart really loudly, and it smells so bad,

ve gerçekten yüksek sesle osuruyorsun ve çok kötü kokuyor

and everyone knows that your wife left you.

ve herkes biliyor Tanrım

Jesus, did I say that or just think it?

, bunu ben mi söyledim yoksa öyle mi düşündüm? Bugünkü

One quick point about all of these idioms today,

tüm bu deyimler hakkında kısa bir nokta ,

they're not only American or only English

bunlar sadece Amerikalı ya da sadece İngiliz

or only Australian.

ya da sadece Avustralyalı değil.

No, everyone can use them and in every situation.

Hayır, herkes bunları her durumda kullanabilir .

They're not too formal or too informal.

Çok resmi veya çok gayri resmi değiller.

They're all fine.

Hepsi iyi.

However, comma, when you say,

Ancak virgül,

"Hey, get off your high horse,"

"Hey, yüksek atını bırak" dediğinde,

obviously, that's an insult,

bu açıkça bir hakaret

and they won't like that very much.

ve bundan pek hoşlanmayacaklar

So if you want to tell someone,

Yani birine

"Hey, you're acting really superior and arrogant.

"Hey, gerçekten üstün ve kibirli davranıyorsun.

Please stop."

Lütfen dur."

You need a strong idiom, and that's that one.

Güçlü bir deyime ihtiyacın var ve o da bu.

Get off your high horse, mate.

Yüksek atından in dostum.

You suck.

Berbatsın.

Oh, you've really put your foot in it now.

Oh, şimdi gerçekten ayağını bastın.

Now you're in trouble.

Şimdi başın belada.

To put your foot in it, that is an expression

Ayağını koymak İçinde bu, yapmaman gereken

to mean you did something

bir şeyi yaptığın

or you said something that you shouldn't have,

veya söylememen gereken bir şey söylediğin

and now you've caused trouble

ve şimdi

for yourself or for someone else.

kendin veya bir başkası için sorun yarattığın anlamına gelen bir ifadedir.

(host groans)

(ev sahibi homurdanır)

Yeah, it's not a good thing.

Evet, bu iyi bir şey değil.

Have you ever done anything

hiç kendine veya bir başkasına

or said something that caused problems

sorun yaratacak bir şey yaptın veya söyledin mi?

for yourself or someone else?

When did you put your foot in it?

Let me know in the comments.

Practice this.

Oh, I put my foot in it now.

Now he knows what I really think.

gerçekten düşünüyorum.

The only way to save my job is to tell the truth.

İşimi kurtarmanın tek yolu doğruyu söylemek.

Maria is the secret pooper.

Maria gizli kaka yapan.

Maria's the one who leaves poo in the toilet.

Maria tuvalete kaka bırakan kişi.

Ah, she'll hate me forever,

Ah, benden sonsuza kadar nefret edecek,

but I have to just bite the bullet

ama ben sadece kurşunu ısırmalı

and tell the truth, no matter the consequences.

ve Sonuçları ne olursa olsun doğruyu söyle.

Yep, I have to bite the bullet and just tell the truth.

Evet, kurşunu ısırmalıyım ve sadece gerçeği söylemeliyim.

It's the only way to save my job.

İşimi kurtarmanın tek yolu bu.

To bite the bullet, it's a really good idiom,

Kurşunu ısırmak, gerçekten iyi bir deyim

and it means to do something unpleasant

ve hoş olmayan bir şey yapmak anlamına geliyor.

or maybe painful in order to progress.

veya ilerlemek için belki acı verici.

It's something you really should do or have to do.

Bu gerçekten yapmanız gereken ya da yapmak zorunda olduğunuz bir şey.

But yeah, it's gonna be painful to do it.

Ama evet, bunu yapmak acı verici olacak.

Some examples could be,

Bazı örnekler,

you are in a bad relationship,

kötü bir ilişkiniz var

but you know breaking up is gonna be difficult.

ama ayrılmanın zor olacağını biliyorsunuz olabilir.

But you have to do it, right?

Ama bunu yapmak zorundasın, değil mi?

So you could say, "Ugh, I just have to bite the bullet

Böylece, "Ah,

and break up in order to be happy."

mutlu olmak için kurşunu ısırıp ayrılmam gerekiyor" diyebilirsiniz.

So you have to do that painful thing

Yani

in order for something good to happen.

iyi bir şey olması için o acı verici şeyi yapmalısın.

Or maybe your job is very, very safe but very boring,

Ya da belki işiniz çok çok güvenli ama çok sıkıcı

and you don't wanna stay there.

ve orada kalmak istemiyorsunuz.

Again, leaving that job might be very unpleasant.

Yine, o işten ayrılmak çok tatsız olabilir.

Not much money, not much security,

Çok para yok, güvenlik yok

but you want to pursue your dream to become a YouTuber.

ama YouTuber olma hayalinin peşinden gitmek istiyorsun.

Yeah.

Evet.

Tomorrow I'm gonna bite the bullet and quit my job.

Yarın canımı sıkacağım ve işimi bırakacağım.

This idiom comes from

Bu deyim,

when there was no anesthetic for surgery,

ameliyat için anestezi olmadığı zamanlardan geliyor,

so the surgeon gave you a bullet to bite on.

bu yüzden cerrah sana ısırman için bir kurşun verdi.

Just use it when you want to say,

Sadece,

(host groans)

(sunucu homurdanır)

"I have to do this thing, and it's gonna be painful,

"Bunu yapmak zorundayım ve bu acı verici olacak

but I have to do it.

ama yapmak zorundayım.

I'm just gonna bite the bullet and do it."

Sadece canımı sıkacağım ve yapacağım" demek istediğinde kullan.

Here's Maria.

İşte Maria.

She's the mystery pooper.

O gizemli kaka.

Sorry.

Üzgünüm.

She told me that she likes to leave the poo

Bana kakayı

in the toilet for the next person,

bir sonraki kişi için tuvalete bırakmayı sevdiğini söyledi

and she calls it a fancy surprise.

ve buna süslü bir sürpriz diyor.

Maria, huh.

Maria, ha.

Okay, but let me just play devil's advocate

Tamam, ama bir saniyeliğine şeytanın avukatını oynayayım

for one second because this is Maria's only joy in her day

çünkü bu, Maria'nın gününde tek sevinci

because she's here all day in this really boring office.

çünkü bütün gün burada, bu gerçekten sıkıcı ofiste.

No offense, and to be honest,

Alınma ve dürüst olmak gerekirse,

you are kind of a dick to everyone.

sen herkes için bir pisliksin.

Again, no offense, but this is her way

Yine alınma ama bu onun

of taking control of her life.

hayatının kontrolünü ele geçirme şekli.

You know?

Bilirsin?

This gives her life meaning so please let her poo.

Bu onun hayatına anlam katıyor, lütfen kakasına izin verin.

Hm?

Hm?

So to play devil's advocate,

Yani şeytanın avukatını oynamak için,

I'm sure you have this in your language,

eminim bu sizin dilinizde de vardır,

but it means to argue from the other side

ama bu, ille de aynı fikirde olmasanız bile diğer taraftan tartışmak anlamına gelir

even if you don't necessarily agree with it.

.

This is just a great way

Bu,

to understand both sides of any argument,

herhangi bir tartışmanın her iki tarafını da anlamanın harika bir yoludur

and it's very useful in helping

ve

to find a solution in these cases.

bu durumlarda bir çözüm bulmaya yardımcı olmakta çok faydalıdır.

Okay, not this case, unless this happens to you often,

Tamam, bu durumda değil, sık sık başına gelmiyorsa,

but conflict resolution, it's very useful.

ama çatışma çözümü, çok faydalı.

I see.

Anlıyorum.

It's very brave,

Çok cesurca

but you're both definitely fired.

ama ikiniz de kesinlikle kovuldunuz.

So have you ever been in a situation like this?

Peki hiç böyle bir durumda kaldınız mı?

Okay, maybe not exactly like this,

Tamam, tam olarak böyle olmayabilir

but have you ever been in any situation

ama hiç bu deyimlere ihtiyaç duyduğun herhangi bir durumda bulundun mu

that has needed those idioms?

?

Let me know in the comments,

Yorumlarda bana bildirin

and again, writing your own examples,

ve yine kendi örneklerinizi yazarak,

using relevant examples to your life,

hayatınızdan ilgili örnekler kullanarak,

something that really happened to you

gerçekten başınıza gelen bir şeyi

or something that might happen to you in the future.

veya gelecekte başınıza gelebilecek bir şeyi bana bildirin.

This way, you'll be able to remember it

Bu şekilde, onu hatırlayabilecek

and use it in the future.

ve gelecekte kullanabileceksiniz.

Okay, so that other story from before,

Tamam, önceki hikayedeki diğer hikaye,

you need to learn those idioms.

o deyimleri öğrenmen gerekiyor.

So let's go.

O zaman hadi gidelim.

You know what?

Biliyor musun?

This is a blessing in disguise, really,

Bu kılık değiştirmiş bir lütuf aslında

'cause I knew that you were in trouble when you walked in.

çünkü içeri girdiğinde başının belada olduğunu biliyordum.

Okay, let's analyze everything, idiom by idiom.

Tamam, hadi her şeyi deyim deyim inceleyelim.

The first idiom is a blessing in disguise.

İlk deyim kılık değiştirmiş bir nimettir.

When something bad happens to you, you feel rubbish, right?

Başına kötü bir şey geldiğinde kendini çöp gibi hissediyorsun, değil mi?

You don't wanna go out, everything sucks.

Dışarı çıkmak istemiyorsun, her şey berbat.

But sometimes, something good happens

Ancak bazen, kötü durum nedeniyle iyi bir şey olur

because of the bad situation.

.

We call that a blessing in disguise.

Buna kılık değiştirmiş bir lütuf diyoruz.

You don't know it yet because it sucks right now,

Henüz bilmiyorsun çünkü şu anda berbat bir durum

but in the future,

ama gelecekte

something amazing will happen because of this bad thing.

bu kötü şey yüzünden harika bir şey olacak.

So yes, it feels bad now, but don't worry, Becky.

Yani evet, şimdi kötü hissettiriyor ama merak etme Becky.

In the future, you're gonna be happier

Gelecekte daha mutlu olacaksın

'cause this relationship sucks.

çünkü bu ilişki berbat.

Oh come on, Becky.

Yapma, Becky.

So shame on me now.

Yazıklar olsun bana şimdi.

Oh my-

Aman-

Aren't they lyrics from Taylor Swift?

Sözleri Taylor Swift'ten değil mi?

Yes, Kyle, of course, it's Taylor Swift!

Evet Kyle, tabii ki Taylor Swift!

Everything I say is Taylor Swift!

Söylediğim her şey Taylor Swift!

Sorry, okay?

Üzgünüm, tamam mı?

I put my foot in my mouth.

Ayağımı ağzıma soktum.

Shouldn't have said that you look like your mum

when you don't have your makeup on.

Makyajın yokken annene benzediğini söylememeliydim.

That was bad, all right?

Bu kötüydü, tamam mı?

(host groans)

(ev sahibi inler)

To put your foot in your mouth.

Ayağınızı ağzınıza sokmak.

That was stupid.

Bu aptalcaydı.

So this idiom talks about saying something embarrassing.

Yani bu deyim utanç verici bir şey söylemekten bahsediyor.

You should not have said this thing.

Bu şeyi söylememeliydin.

It was so stupid,

Çok aptalcaydı

and now everyone feels uncomfortable and embarrassed.

ve şimdi herkes rahatsız ve utanmış hissediyor.

For example, I've never done this, I promise,

Örneğin, bunu hiç yapmadım, söz veriyorum,

but imagine that you meet a lady,

ama bir bayanla tanıştığınızı

and you're like, "Oh wow, you're pregnant.

ve "Vay canına, hamilesin.

When is your baby due?

Bebeğin ne zaman

You're not pregnant?

doğacak? Hamile değilsin?

Oh, cool."

Ah," dediğini hayal et. Serin."

That situation is putting your foot in your mouth.

Bu durum ayağını ağzına sokmaktır.

Have you ever put your foot in your mouth?

Hiç ayağını ağzına soktun mu?

Let me know in the comments.

Yorumlarda bana bildirin.

No, I'm leaving, bye.

Hayır, ben gidiyorum, görüşürüz.

What, I don't get the benefit of the doubt?

Ne, şüpheden fayda görmüyor muyum?

That was a compliment.

Bu bir iltifattı.

Your mum's hot.

Annen çok ateşli.

Innocent until proven guilty, am I right?

Suçluluğu kanıtlanana kadar masum, haksız mıyım?

When you give someone the benefit of the doubt,

Birine şüphenin faydasını gördüğünüzde,

you're saying, "Huh, everything looks like

"Hah, her şey

you did the bad thing,

kötü bir şey yapmışsın gibi görünüyor,

but I am gonna give you the chance to prove

ama sana

that you did not do the bad thing.

kötü bir şey yapmadığını kanıtlaman için bir şans vereceğim.

I'm going to give you the benefit of the doubt."

Gidiyorum" diyorsun. sana şüphenin faydasını sağlamak için ."

What do you think?

Ne düşünüyorsun? Birine şüpheden fayda sağlamaya

Are you a big believer

büyük bir inanan mısınız

in giving someone the benefit of the doubt?

? Bana

Let me know.

bildirin.

We are so broken up.

Biz çok kırıldık.

Oh, this is so all out of the blue.

Oh, bu birdenbire oldu.

Look, what am I gonna do without you, Becky?

Bak, sensiz ne yapacağım Becky?

When something comes out of the blue or is out of the blue,

Bir şey birdenbire ortaya çıktığında veya birdenbire ortaya çıktığında,

you're saying it happened unexpectedly, very suddenly.

bunun beklenmedik bir şekilde, çok aniden olduğunu söylüyorsunuz.

I, but why out of the blue?

Ben, ama neden birdenbire? Hiçbir

I have no idea.

fikrim yok.

English idioms are weird, but use this idiom,

İngilizce deyimler garip ama bu deyimi kullanırsan

and your life will be happier, I promise.

hayatın daha mutlu olacak, söz veriyorum.

(host groans)

(ev sahibi homurdanır)

Well, I guess you can think about what you did

Pekala, sanırım ne yaptığını düşünebilirsin

and then call me when you're ready to actually apologize.

ve gerçekten özür dilemeye hazır olduğunda beni arayabilirsin.

Ball's in your court now, goodbye.

Artık top sizde, güle güle.

The ball's in your court now.

Top artık sizde.

This idiom means, "Okay, I've said and done everything

Bu deyim, "Tamam, aramızdaki bu durumda her şeyi söyledim ve yaptım

in this situation between us.

.

Now it's your turn.

Şimdi sıra sende. Bir

You have to make the next move."

sonraki hamleyi yapmalısın."

This could be the next decision

Bu, bir sonraki karar

or the next part in a conversation.

veya konuşmanın bir sonraki kısmı olabilir. Bu durumda bir sonraki işlemi

The other person or the other party

karşıdaki kişinin veya karşı tarafın

needs to do the next action in this situation.

yapması gerekir .

For example, if you make some videos

Örneğin, onlardan sponsorluk almayı umarak

about how amazing Santory Coffee is,

Santory Coffee'nin ne kadar harika olduğu hakkında videolar hazırlarsanız

hoping to get a sponsorship from them,

and you're like, "Okay, I've said everything

ve "Tamam,

about how amazing your coffee is.

kahvenizin ne kadar harika olduğuyla ilgili her şeyi söyledim.

(host claps)

(sunucu alkışlar)

The ball's in your court, Santory.

Balo mahkemende, Santory.

(host claps)

(sunucu alkışlar)

When are you gonna sponsor my channel?"

Kanalıma ne zaman sponsor olacaksın?"

(host claps)

(sunucu alkışlar)

You can practice all of today's idioms

Bugünün tüm deyimlerini

very easily in my ebook.

e-kitabımda çok kolay bir şekilde uygulayabilirsiniz.

You can find it on my website

papateach me.com or patreon.com/papateachme.

Papateach me.com veya patreon.com/papateachme web sitemde bulabilirsiniz.

This makes it super easy to learn and remember

Bu,

all of the vocabulary that I teach.

öğrettiğim tüm kelimeleri öğrenmeyi ve hatırlamayı çok kolaylaştırıyor.

So go get it, go study, and good luck studying.

Öyleyse git al, git çalış ve iyi dersler. Bir

I'll see you in the next class.

sonraki derste görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

(relaxing music)

(rahatlatıcı müzik)