How to Reach English Advanced Level Through Self-Study? Ask Alisha

Want to speak real English from your first lesson?

İlk dersinizden itibaren gerçek İngilizce konuşmak ister misiniz ? EnglishClass101.com'da

Sign up for your free lifetime account at EnglishClass101.com.

ömür boyu ücretsiz hesabınız için kaydolun .

Welcome back to the Internet.

İnternete tekrar hoş geldiniz.

Hi everybody! welcome back to Ask Alisha the weekly series where you ask me questions and

Selam millet! Bana sorular sorduğun ve

I answer them.

benim de cevapladığım haftalık Alisha'ya Sor serisine tekrar hoş geldiniz.

Maybe!

Belki!

First question, first question comes from Faris Ghazali.

İlk soru, ilk soru Faris Ghazali'den geliyor.

Faris Ghazali.

Faris Gazali.

“How do I stop translating the meaning of English words in my head?”

"Kafamda İngilizce kelimelerin anlamlarını çevirmeyi nasıl durdurabilirim ?" Bana yardımcı

I can tell you about the things that have helped me and maybe they'll help you.

olan şeyleri size anlatabilirim ve belki onlar size yardımcı olur.

I put myself in situations where I could not escape into my native language.

Kendimi ana dilimden kaçamadığım durumlara soktum.

In my case, I could not escape into English.

Benim durumumda, İngilizceye kaçamadım. İngilizce bilmeyen

I would go out like for food and drinks with friends who could not speak English.

arkadaşlarımla yiyecek içecek gibi dışarı çıkardım . Onlarla

I had no choice but to use a different language with them.

farklı bir dil kullanmaktan başka seçeneğim yoktu .

Two, something that I've noticed some of my students do that actually kind of bothers

İkincisi, öğrencilerimden bazılarının gerçekten beni rahatsız ettiğini fark ettiğim bir şey

me, they bring a dictionary to their lesson and they'll stop conversations in lessons

, derslerine bir sözlük getiriyorlar ve

to check words in their dictionary and say a single word at a time instead of just trying

sözlüklerindeki kelimeleri kontrol etmek için derslerdeki konuşmaları durduruyorlar ve bunun yerine her seferinde tek bir kelime söylüyorlar. sadece

to find a different way to explain that.

bunu açıklamanın farklı bir yolunu bulmaya çalışmaktan.

One, it totally stops the flow of conversation.

Birincisi, konuşma akışını tamamen durdurur.

Two, you don't have really the option to do that in a conversation.

İkincisi, bunu bir konuşmada gerçekten yapma seçeneğiniz yok .

Most of the time you're not going to be carrying around your dictionary with you, I hope, unless

Çoğu zaman sözlüğünüzü yanınızda taşımayacağınızı umuyorum, tabii ki

it's in your phone I suppose.

telefonunuzda olmadığı sürece.

Third, I think that this is a chance to develop a better skill instead of trying to translate

Üçüncüsü, bunun İngilizceye veya farklı bir dile çeviri yapmaya çalışmak yerine daha iyi bir beceri geliştirmek için bir şans olduğunu düşünüyorum

into English or to translate into a different language.

.

You should think about finding a different way to explain the word you want to use.

Kullanmak istediğiniz kelimeyi açıklamanın farklı bir yolunu bulmayı düşünmelisiniz.

Let's say for example that you want to use the word “beautiful” but you can't remember

Örneğin, “güzel” kelimesini kullanmak istediğinizi ancak

the word.

kelimeyi hatırlayamadığınızı varsayalım.

How would you explain that?

Bunu nasıl açıklarsın?

So, think about other ways to communicate an idea even if you don't have the vocabulary

Bu nedenle, kelime dağarcığınız olmasa bile bir fikri iletmenin başka yollarını düşünün

words.

. Bu

So, going to your dictionary shouldn't necessarily be the first course of action.

nedenle, sözlüğünüze gitmek mutlaka ilk eylem şekli olmamalıdır.

It shouldn't necessarily be your first step.

Mutlaka ilk adımınız olmamalı. İletmeye çalıştığınız fikri

Think about a different way to communicate the idea you're trying to communicate.

iletmenin farklı bir yolunu düşünün .

Think of examples to explain the word you're looking for and then the other person can

Aradığınız kelimeyi açıklamak için örnekler düşünün ve ardından diğer kişi

teach you.

size öğretebilir.

Like if you're working with somebody or you're talking with somebody who understands you're

Örneğin, biriyle çalışıyorsanız veya anadili olmadığınızı anlayan biriyle konuşuyorsanız

not a native speaker, chances are, if you can explain the word you're looking for.

, aradığınız kelimeyi açıklayabilirseniz büyük olasılıkla.

They will tell you, they will be your teacher.

Sana söyleyecekler, senin öğretmenin olacaklar.

I just explained like with body language sometimes too if I don't know a word.

Sadece bazen tek kelime bilmesem de beden diliyle anlattım.

So, another thing that really helped me was not just studying vocabulary words but actually

Yani, bana gerçekten yardımcı olan başka bir şey de sadece kelime dağarcığı çalışmak değil, aslında

approaching things as phrases so not saying--okay this word equals this word in my language

şeylere deyimler olarak yaklaşmaktı, yani söylememek -- tamam bu kelime benim dilimde bu kelimeye eşittir

but rather here's a phrase that communicates a meaning that is interesting to me or that

ama burada benim için ilginç olan bir anlamı ileten bir deyimdir.

I hear my friends use a lot.

Arkadaşlarımın çok kullandığını duydum.

I'm going to use that phrase.

Bu tabiri kullanacağım. Bu

So, don't just input, input, input, start outputting too so hope that's helpful for

nedenle, yalnızca girdi, girdi, girdi değil, çıktı almaya da başlayın, bunun sizin için yararlı olduğunu umarız

you.

.

Next question!

Sonraki soru!

Next question is from Huang Jiang Ik.

Sıradaki soru Huang Jiang Ik'den.

Hi!

MERHABA!

Huang Jiang Ik says, “I'm curious.

Huang Jiang Ik, "Merak ediyorum.

What do you do when your days off?”

Boş günlerinde ne yaparsın?”

You want to know how I do with my days off?

Boş günlerimde nasıl olduğumu bilmek ister misin?

In my days--I'm pretty normal.

Benim günlerimde--Oldukça normalim.

When my day is off I cook, I go jogging, I sleep, I go listening to my favorite DJs,

Boş günlerimde yemek yaparım, yürüyüşe çıkarım, uyurum, en sevdiğim DJ'leri dinlerim,

I see my friends, I eat and drink and watch TV.

arkadaşlarımla buluşurum, yerim, içerim ve televizyon izlerim. Hepsi

That's about it.

bu kadar.

I'm a pretty normal person

Ben oldukça normal bir insanım

Next question!

Sıradaki soru!

Next question is from Muhammad Sohio, “What is the difference between famous and popular?”

Sıradaki soru Muhammed Sohio'dan, " Ünlü ve popüler arasındaki fark nedir?"

Great question, ‘famous’ is ‘something that is well-known’.

Harika soru, 'ünlü', ' iyi bilinen bir şey' demektir.

Many people know about that thing or that person.

Birçok insan o şeyi veya o kişiyi bilir.

Beyoncé is famous, the Statue of Liberty is famous, the Eiffel Tower is famous.

Beyoncé ünlü, Özgürlük Anıtı ünlü, Eyfel Kulesi ünlü.

“Popular,” however, means many people know about it and it is liked.

Ancak “Popüler”, birçok kişinin onu bildiği ve beğenildiği anlamına gelir.

It has a positive image so like Beyoncé is popular or a famous candy is popular like

Beyoncé'nin popüler olması veya çikolatalı kek gibi ünlü bir şekerin

chocolate cake is popular.

popüler olması gibi olumlu bir imajı var.

It's a famous food and many people like it so “popular” is “famous” plus like

Bu ünlü bir yemek ve pek çok insan bundan hoşlanıyor, o kadar "popüler", "ünlü" artı

a positive image.

olumlu bir imaj gibi.

Sometimes we can use those two words for the same thing.

Bazen bu iki kelimeyi aynı şey için kullanabiliriz.

So, Beyoncé is famous, Beyoncé is popular.

Yani Beyoncé ünlü, Beyoncé popüler.

But, famous doesn't always mean they are popular.

Ancak ünlü olmaları her zaman popüler oldukları anlamına gelmez.

Someone can be famous for a bad thing.

Birisi kötü bir şeyle ünlü olabilir.

In that case, though, it's typically better to use the word “infamous.”

Ancak bu durumda, "rezil" kelimesini kullanmak genellikle daha iyidir.

“infamous” means famous for a bad reason.

"rezil", kötü bir nedenle ünlü anlamına gelir.

So, famous for something negative.

Yani, olumsuz bir şey için ünlü.

Next question!

Sonraki soru!

Next question comes from-- Oh!

Sıradaki soru-- Oh!

You wrote the pronunciation of your name.

Adının okunuşunu yazmışsın.

Very nice, Eiton.

Çok güzel, Eiton.

Eiton, I think.

Eiton, sanırım.

Okay.

Tamam aşkım.

“Alisha, I hope you’re well.

"Alisha, umarım iyisindir.

My level is intermediate.

Seviyem orta.

They feel that they're stuck at the intermediate level and want to reach the advanced level.

Orta seviyede takılıp kaldıklarını hissederler ve ileri seviyeye geçmek isterler.

They're watching lots of videos on YouTube, reading academic articles on the web but still

YouTube'da pek çok video izliyorlar, web'de akademik makaleler okuyorlar ama yine de

feel that progress has somehow stopped, could you give me some advice?”

ilerlemenin bir şekilde durduğunu düşünüyorlar, bana bir tavsiye verebilir misiniz?”

Okay, you say in your message that you feel your progress somehow has stopped.

Tamam, mesajında ilerlemenin bir şekilde durduğunu hissettiğini söylüyorsun.

I have been here to the intermediate plateau like you begin learning a language and it's

Sanki bir dil öğrenmeye başlıyorsunuz ve bu

like, “Yeah!

, “Evet!

I'm learning all these things.”

Bütün bunları öğreniyorum.”

And then, you kind of like plateau.

Ve sonra, platoyu seviyorsun.

You get to a level where things don't continue and you feel like progress goes much more

İşlerin devam etmediği bir düzeye gelirsiniz ve ilerlemenin çok daha yavaş ilerlediğini hissedersiniz

slowly.

.

I would say, in this case, first, identify how you feel your progress has stopped.

Bu durumda, önce ilerlemenizin nasıl durduğunu hissettiğinizi belirleyin derim.

By that, I mean, do you feel like your vocabulary is lacking?

Bununla, demek istediğim, kelime dağarcığınızın eksik olduğunu düşünüyor musunuz ?

Or, do you find that it's hard to listen to people and to understand what they're saying?

Veya insanları dinlemenin ve ne dediklerini anlamanın zor olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Do you find it's hard to write?

Yazmanın zor olduğunu mu düşünüyorsun?

Is it hard to like to read things?

Bir şeyler okumayı sevmek zor mu?

So, first, identify what is that thing that you feel like you're not good and then start

Bu nedenle, önce, iyi olmadığınızı düşündüğünüz o şeyin ne olduğunu belirleyin ve ardından

to approach your further studies with that as the focus.

daha sonraki çalışmalarınıza odak noktası olarak yaklaşmaya başlayın.

I think that if you can think about your different skill sets your different levels in reading,

Okuma,

writing, speaking and listening, you can identify which of those four things is weakest for

yazma, konuşma ve dinlemedeki farklı beceri kümelerinizi, farklı seviyelerinizi düşünürseniz, bu dört şeyden hangisinin sizin için en zayıf olduğunu belirleyip

you and start there.

oradan başlayabileceğinizi düşünüyorum.

So, when you feel your progress has stopped, think, “Okay, what am I not good at doing?”

Bu nedenle, ilerlemenizin durduğunu hissettiğinizde, "Tamam, neyi yapmakta iyi değilim?"

And then, focus your time there.

Ve sonra, zamanını oraya odakla.

So, maybe, that's a helpful first step for you, hope that helps.

Yani, belki, bu sizin için yararlı bir ilk adımdır , umarım yardımcı olur.

Next question!

Sonraki soru!

Next question comes from Kiara, Chiara?

Sıradaki soru Kiara'dan mı geliyor, Chiara?

Chiara asks, “’I'll help you studying,’ and ‘I'll help you to study.’

Chiara, "'Çalışmana yardım edeceğim' ve 'Çalışmana yardım edeceğim' diye soruyor.

What is the correct one?

Doğru olan nedir?

Thanks.”

Teşekkürler."

“I'll help you something,” “I'll help you do this.”

"Sana bir konuda yardım edeceğim", " Bunu yapmana yardım edeceğim."

So, just the regular plain form of the verb.

Yani, fiilin sadece normal düz şekli.

I would suggest is probably the most natural choice.

Muhtemelen en doğal seçim olduğunu söyleyebilirim .

Thanks for the question, though.

Yine de soru için teşekkürler.

Next question!

Sonraki soru!

Next question comes from Sheriff, Sharif Amed, Sheriff Amed?

Sıradaki soru Şerif'ten, Şerif Amed'den, Şerif Amed'den mi geliyor?

“Should I use the singular or plural verb after colloquial names.

“Günlük isimlerden sonra tekil mi yoksa çoğul fiil mi kullanmalıyım?

For example, ‘My team have won the match,’ or ‘has won the match.’”

Örneğin, 'Takımım maçı kazandı' veya 'maçı kazandı.'”

Okay, in this case, “My team has won the match.”

Tamam, bu durumda, “Benim takımım maçı kazandı.”

Use the singular form of the verb.

Fiilin tekil halini kullanın.

Same as like “he has” or “she has,” “My team has,” is the correct answer.

"O sahip" veya "o sahip" gibi, "Benim ekibim var" gibi doğru cevaptır.

Next question!

Sonraki soru!

Next question comes from Jeffrey.

Sıradaki soru Jeffrey'den geliyor.

Hi, Jeffrey!

Merhaba, Jeffrey!

Jeffrey asks, “Sometimes I watch movies and some characters say ‘You wish!’ with

Jeffrey, “Bazen film izliyorum ve bazı karakterler çok sinirli bir tavırla 'Keşke!' diyor

a very angry attitude or ‘I wish,’ in other situations.

ya da başka durumlarda 'Keşke' diyor .

What do these two sentences mean and how do I use it?”

Bu iki cümle ne anlama geliyor ve nasıl kullanırım?”

Aha!

Aha!

Interesting question.

İlginç soru.

Okay, when someone responds with “You wish!” to a negative suggestion.

Tamam, biri "Keşke!" olumsuz bir önermeye.

It's like they're mutually together they're recognizing that they don't like each other.

Sanki karşılıklı olarak birlikteler, birbirlerinden hoşlanmadıklarını fark ediyorlar. Bu

So, usually, the first character will say something like make a negative suggestion

nedenle, genellikle ilk karakter,

like, “You should you leave town and get a different job, leave us alone!”

"Şehirden ayrılıp başka bir iş bulmalısın, bizi rahat bırak!"

Something like that.

Bunun gibi bir şey.

And then, the other character will say, “Yeah, you wish.”

Ve sonra diğer karakter "Evet, dilersin" diyecektir.

Like, yes, this character recognizes you want me to do that, yes, but I'm not going to do

Mesela, evet, bu karakter bunu yapmamı istediğini biliyor, evet, ama

that in other words.

başka bir deyişle bunu yapmayacağım.

It's sort of like a challenge.

Bir çeşit meydan okuma gibi.

This person says like this negative suggestion, the other person recognizes this suggestion

Bu kişi bu olumsuz öneri gibi der, karşıdaki kişi bu öneriyi tanır

and says, “No, I'm not going to do that but I know you want me to do that.”

ve “Hayır, bunu yapmayacağım ama benden bunu yapmamı istediğini biliyorum” der.

So, “You wish!” in this way means it's like a negative challenge.

Yani, "Dilersiniz!" bu şekilde, olumsuz bir meydan okuma gibi anlamına gelir. Birbirlerinden

They're kind of fighting, recognizing they dislike each other.

hoşlanmadıklarını fark ederek bir nevi kavga ediyorlar .

So, that's one.

Yani, bu bir.

The other one, what was the other one?

Diğeri, diğeri neydi?

So, “I wish.”

Yani, "Keşke." Alisha'ya Sor'un bir

We talked about “I wish,” in the previous, the previous episode of Ask Alisha.

önceki bölümde “Keşke”den bahsetmiştik .

So, please check that out.

Bu yüzden, lütfen kontrol edin.

But, essentially, “I wish,” refers to something that we cannot do now or something

Ama esasen “keşke” şu anda yapamadığımız veya

that is different from the present situation but we want we want to happen or we want to

mevcut durumdan farklı ama olmasını istediğimiz ya da

be able to do so.

yapabilmek istediğimiz bir şeyi ifade eder.

Please check the last episode of Ask Alisha for more about “I wish” like the positive

Olumlu buluşma gibi “keşke” hakkında daha fazla bilgi için lütfen Alisha'ya Sor'un son bölümüne bakın

meeting.

.

Next question!

Sonraki soru!

Next question is from Romeo Liu from Vietnam.

Sıradaki soru Vietnam'dan Romeo Liu'dan.

Hello, Romeo!

Merhaba Romeo!

“Could you please explain what the expression, ‘Try as I may,’ means?”

" 'Mümkün olduğunca dene' ifadesinin ne anlama geldiğini lütfen açıklar mısınız?"

Ah!

Ah!

This is usually used in an expression that's sort of negative like even though I'm trying

Bu genellikle,

my best it's difficult for me to do this thing.

elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışsam da bu şeyi yapmak benim için zor gibi olumsuz bir ifadede kullanılır.

So, “Try as I may, I just can't get a new job,” or “try as I may, I just can't earn

Bu nedenle, "Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, yeni bir iş bulamıyorum" veya "ne kadar uğraşsam da

that much money,” or “Try as I may I just can't seem to cook this dish,” for example.

o kadar para kazanamıyorum" veya "Ne kadar denesem de kazanamayacak gibi görünüyorum." bu yemeği pişirin” örneğin.

So, even though, I'm giving my best effort, even though, I'm really working hard this

Yani, elimden gelenin en iyisini yapmama rağmen, gerçekten çok çalışmama rağmen, bu

other thing just isn't happening for me.

diğer şey benim için olmuyor. Aslında bir

It's sort of like a sad or like a disappointed or unhappy expression actually.

nevi üzgün ya da hayal kırıklığına uğramış ya da mutsuz bir ifade gibi.

Thanks for the question, Romeo.

Soru için teşekkürler, Romeo.

Okay, so, those are all the questions for this week's episode of Ask Alisha.

Tamam, bu haftaki Alisha'ya Sor bölümünün tüm soruları bunlar.

I hope that they were useful for you.

Umarım sizin için faydalı olmuşlardır.

If you would like to submit a question, remember you can send them to me at Englishclass101.com/ask-alisha.

Bir soru göndermek isterseniz, bana Englishclass101.com/ask-alisha adresinden gönderebileceğinizi unutmayın.

If you like the video, please make sure to give it a thumbs up, subscribe to the channel

Videoyu beğendiyseniz, lütfen beğendiğinizden emin olun, kanala abone olun

and check us out at Englishclass101.com for a bunch of other good stuff that can help

ve İngilizce öğrenirken size yardımcı olabilecek bir dizi başka güzel şey için Englishclass101.com'da bize göz atın

you as you learn English.

. Alisha'ya Sor'un

Thanks very much for watching this episode of Ask Alisha and I will see you again next week.

bu bölümünü izlediğiniz için çok teşekkürler, haftaya tekrar görüşürüz.

Bye-bye!

Güle güle!

I talk too much. I'm late for work.

Ben çok fazla konuşurum. İşe geç kaldım.