English Topics - American Superstitions

Alisha: Hi, everybody and welcome back my name is Alisha and I'm joined today in the

Alisha: Herkese merhaba, tekrar hoş geldiniz, benim adım Alisha ve bugün stüdyoda bana katılan

studio by…

...

Michael: Michael.

Michael: Michael.

Hey, everybody

Hey, millet

Alisha: And today we’re going to be talking about some common American superstitions.

Alisha: Ve bugün bazı yaygın Amerikan batıl inançlarından bahsedeceğiz.

A few may be old fashioned stories or myths we'll have a chance to talk about today.

Birkaçı, bugün hakkında konuşma şansı bulacağımız eski moda hikayeler veya efsaneler olabilir .

So, let's get right into it.

Öyleyse, hemen konuya girelim.

I’m going to start with this one.

Bununla başlayacağım.

Okay, my first one is opening an umbrella inside is bad luck.

Tamam, ilki içeride bir şemsiye açmak uğursuzluktur.

And this is a superstition--I guess it just it is what it is what I've just said.

Ve bu bir batıl inanç - sanırım az önce söylediğim şey buydu.

If you open an umbrella inside you'll have bad luck but I kind of just think that this

İçeride bir şemsiye açarsan, şansın yaver gitmez ama ben bu

superstition is just it's just good advice like don't open an umbrella inside because

hurafenin sadece iyi bir tavsiye olduğunu düşünüyorum

you will knock something over it you know.

.

Or, you'll get your things all wet something like that if you if you've been outside in

Veya yağmurda dışarıdaysanız, tüm eşyalarınızı böyle bir şekilde ıslatırsınız

the rain.

.

So, I think it's just it's a superstition that’s one of common sense, really.

Yani, bence bu gerçekten sağduyulu bir batıl inanç.

Michael: Hmm, yeah.

Michael: Hmm, evet.

I'm sure a lot of these start that way.

Eminim bir çoğu böyle başlar.

Like Santa Claus or something that you just tell your kids something.

Noel Baba ya da çocuklarınıza bir şey söylediğiniz bir şey gibi.

The easiest way is, “Ah, the Boogie Monster is going to get you so don't do it.”

En kolay yol, "Ah, Boogie Monster seni yakalayacak, o yüzden yapma."

Instead of trying to explain, “Well, you know you might break it and I just…”

Açıklamaya çalışmak yerine, "Biliyorsun, kırabilirsin ve ben sadece..."

Whatever.

Her neyse.

“Just don't do it or you’ll get eaten.”

“Sadece yapma, yoksa yeneceksin.”

I mean, it makes sense.

Demek istediğim, mantıklı.

I don't know.

Bilmiyorum.

Alisha: Santa story?

Alisha: Noel Baba hikayesi mi?

Did you grow-up…

Büyüdün mü...

Michael: He’ll put you in the sack, yeah.

Michael: Seni çuvalın içine atacak, evet.

You know how many years of bad luck it is?

Kaç yıllık şanssızlık biliyor musun?

Cause I know like if you break a mirror, it’s seven years bad luck.

Çünkü biliyorum ki ayna kırarsan yedi yıl uğursuzluk getirir.

I’m not certain.

Emin değilim. var

Is there any?

mı

Alisha: I don't know.

Alisha: Bilmiyorum.

I don't know if there's a time frame for this one.

Bunun için bir zaman aralığı var mı bilmiyorum .

Michael: Yeah.

Michael: Evet.

Alisha: I just assume it's instant because you will probably destroy something

Alisha: Anında olduğunu farz ediyorum çünkü muhtemelen bir şeyi yok edeceksin

Michael: What?

Michael: Ne?

Alisha: Just instant.

Alisha: Sadece anında.

For the duration of time that the umbrella is open, you're just open to bad luck and

Şemsiyenin açık olduğu süre boyunca, sadece kötü şansa açıksın ve sen

it won't go away until you close it.

onu kapatana kadar gitmeyecek.

There we go, there's the time frame.

İşte başlıyoruz, zaman çerçevesi var.

Alright, what do you got?

Pekala, neyin var?

What do you got?

Neyin var?

Oh, my gosh.

Aman Tanrım.

Michael: Because the only ones I can think of are like the mirror, that's about it, go

Michael: Çünkü aklıma gelenler sadece ayna gibi, hepsi bu,

under a ladder.

bir merdivenin altına gir.

Anyways, so, another one to like prevent bad luck that I think is kind of stupid and I

Her neyse, kötü şansı önlemek için bir başkası, bence biraz aptalca ve bence bu

think it's a recent one, it has to be recent is tapping the roof of your car.

yeni, yakın zamanda olmalı, arabanızın tavanına vurmaktır.

When there are two times this has happened.

İki kez olduğunda bu oldu.

Yeah, maybe this is new to you.

Evet, belki bu senin için yenidir.

Alisha: I never heard this.

Alisha: Bunu hiç duymadım.

Michael: Okay, so there are two times.

Michael: Tamam, yani iki zaman var.

The most common one is when you go through a yellow light.

En yaygın olanı, sarı ışıkta geçtiğiniz zamandır.

It's just about to turn red or maybe did turn red, you tap the roof of your car and you're

Tam kırmızıya dönmek üzere ya da belki de kırmızıya döndü, arabanızın tavanına vuruyorsunuz ve

safe.

güvendesiniz.

I don't know.

Bilmiyorum.

And then, the second one is if you're speeding or you're just being a bad person and you

Ve sonra, ikincisi, eğer hız yapıyorsanız veya sadece kötü biriyseniz ve

see a cop and for whatever reason, the cop is a bad thing for you, you tap the roof of

bir polis görürseniz ve her ne sebeple olursa olsun, polis sizin için kötü bir şeydir, arabanızın tavanına vurursunuz

your car and everybody in the car has to tap the roof of the car.

ve içerideki herkes arabanın tavanına vurması gerekiyor .

Yeah, it doesn't make any sense, I think it's stupid, maybe that's just--

Evet, hiç mantıklı değil, bence bu aptalca, belki de sadece--

Alisha: I have never heard that before, ever.

Alisha: Bunu daha önce hiç duymadım, hiç.

Never.

Asla.

Is this something that you or your friends would do or did or do?

Bu sizin veya arkadaşlarınızın yapacağı, yapacağı veya yapacağı bir şey mi?

Michael: I don't do it ‘cause I think it's stupid but my friends have done it and maybe

Michael: Aptalca olduğunu düşündüğüm için yapmıyorum ama arkadaşlarım yaptı ve belki de

is that just a Colorado thing or something?

bu sadece Colorado'ya özgü bir şey mi?

Alisha: I don't know it could just be me I just haven't done it.

Alisha: Bilmiyorum sadece ben olabilirim, sadece yapmadım.

Michael: Well, leave a comment below if you've ever heard this one before.

Michael: Pekala, bunu daha önce duyduysanız aşağıya bir yorum bırakın .

Drop it on the floor, Michael.

Yere bırak, Michael.

What are you doing?

Ne yapıyorsun?

Alisha: Okay.

Alişa: Tamam.

Michael: Okay.

Michael: Tamam.

So, yeah what's--

Yani, evet ne--

Alisha: Onward, yeah.

Alisha: İleri, evet.

You already mentioned this one but this one is another one.

Bundan daha önce bahsetmiştin ama bu başka bir tane.

If you break a mirror you'll have bad luck for seven years.

Bir ayna kırarsan, yedi yıl boyunca şansın yaver gitmez.

Seven years.

Yedi yıl.

I also have a theory about this one.

Benim de bu konuda bir teorim var. Bununla

The theory about this one is that the time frame the seven-year time frame that's assigned

ilgili teori şu ki, yedi yıllık zaman çerçevesi

to this breaking a mirror, because and I could be totally wrong on this, but my theory is

buna atanan bir aynayı kırıyor, çünkü ve bu konuda tamamen yanılıyor olabilirim, ama benim teorim şu

that if you break a mirror, a mirror is glass, you know it's going to shatter into millions

ki, bir aynayı kırarsanız, ayna camdır. milyonlarca parçaya ayrılacağını biliyorsun

of pieces and maybe it's hard to find all of the pieces, maybe cleaning them up, it's

ve belki tüm parçaları bulmak zor , belki temizlemek

going to be difficult so there's potential, maybe, you could step on pieces of glass for

zor olacak, yani potansiyel var, belki yedi yıla kadar cam parçalarına basabilirsin

up to seven years.

.

Because you know your stupid kid broke a mirror in your bathroom one time when he was like

Çünkü aptal çocuğunun bir keresinde 3 yaşındayken banyonda ayna kırdığını biliyorsun.

3.

Michael: And then, when he's 10 years old.

Michael: Ve sonra, 10 yaşındayken.

Alisha: And then, when he's 10, he’s still stepping on glass and you're like, “See,

Alisha: Ve sonra, o 10 yaşındayken hala cama basıyor ve sen "Bak,

I told you so.”

sana söylemiştim" diyorsun.

Michael: Oh.

Micheal: Ah.

Alisha: So, I don't know, that's my theory on that one.

Alisha: Yani bilmiyorum, bu konudaki teorim bu.

But, again, I think this is another instant bad luck one.

Ama yine de, bunun bir başka anlık kötü şans olduğunu düşünüyorum.

As soon as you break the mirror, you have to clean it up, somebody could get cut, whatever.

Aynayı kırdığın anda temizlemelisin, biri kesilebilir, her neyse. Bugün bunlarla ilgili

I sound very mommy-ish in all my explanations of these today.

tüm açıklamalarımda kulağa çok anneciğim geliyor .

But, that's okay, yeah.

Ama sorun değil, evet.

Michael: Yeah.

Alisha: Did you always hear that this one is seven years?

Michael: Evet.

Alisha: Bunun yedi yıl olduğunu hep duydun mu?

Michael: Absolutely.

Michael: Kesinlikle.

Alisha: Yeah.

Alisha: Evet.

And why is it seven years?

Ve neden yedi yıl?

Michael: Yes, that's why I asked that.

Yeah, I have no idea.

Michael: Evet, bu yüzden sordum.

Evet, hiçbir fikrim yok.

Also, I think your theory is dead-on except it could be three years, it could be four years.

Ayrıca, teorinizin ölü olduğunu düşünüyorum, ancak üç yıl da olabilir, dört yıl da olabilir.

Alisha: Yeah. I know.

Michael: But, that's interesting that you said that.

Alisha: Evet. Biliyorum.

Michael: Ama bunu söylemen ilginç.

I've never thought about a lot of these superstitions like the other one is going under a ladder.

Bu hurafelerin birçoğunu, diğeri merdiven altına girmek gibi hiç düşünmemiştim.

Alisha: Yeah.

Alisha: Evet.

Michael: That's dangerous.

Michael: Bu tehlikeli.

Opening umbrella is dangerous.

Şemsiye açmak tehlikelidir.

Breaking a mirror is dangerous.

Ayna kırmak tehlikelidir.

I never thought about that.

Bunu hiç düşünmedim.

Alisha: I think that they're just common-sense sort of things like to tell your kids like,

Alisha: Bence bunlar çocuklarınıza

“Be careful not to do that because you could get hurt.”

"Bunu yapmamaya dikkat edin çünkü incinebilirsiniz" gibi sağduyulu şeyler.

Michael: Hmm.

Michael: Hmm.

Alisha: I think that's the underlying message.

Alisha: Bence altta yatan mesaj bu.

Michael: Huh.

michael: ha

Alisha: Okay.

Alişa: Tamam.

Michael: Interesting.

Michael: İlginç.

Alisha: What's your next one?

Alisha: Sıradaki ne?

Michael: I don't know yet.

Michael: Henüz bilmiyorum. Haydi

Let's look.

bakalım.

I forgot.

Unuttum.

Oh, this one.

Ah, bu.

I like this one.

Bunu beğendim.

I think this one's cute even if I don't really believe it.

Gerçekten inanmasam da bunun şirin olduğunu düşünüyorum .

I think it's a fun thing to do is blowing an eyelash and you make a wish.

Kirpik üflemek ve bir dilek tutmak eğlenceli bir şey bence.

So, if an eyelash falls and people, you know, they point it out, “Hey, you got an eyelash

Yani, eğer bir kirpik düşerse ve insanlar, bilirsiniz , "Hey, burnunuzda bir kirpik var

on your nose.”

" diye işaret ederler.

“Oh really?”

"Gerçekten mi?"

You pick it up and you make a wish.

Onu alırsın ve bir dilek tutarsın.

And, your wish comes true.

Ve dileğin gerçekleşir.

And actually, I've talked to some other people, I'm not sure, I forget what country they were

Ve aslında, başka insanlarla da konuştum, emin değilim, hangi ülkeden olduklarını unuttum

from but what they do is kind of like how Americans do the chicken wing and you break

ama yaptıkları şey Amerikalıların tavuk kanadı yapması ve siz

it and whoever has the bigger piece, their wish comes true.

onu kırmanız gibi ve büyük parça kimdeyse, dilekleri gerçekleşir.

Alisha: Yeah.

Alisha: Evet.

Michael: You take the eyelash and you put it to the thumb and whoever is whoever's thumb

Michael: Kirpiği alıyorsun başparmağına koyuyorsun ve

the eyelash sticks to, is the person whose dream comes true.

kirpik kimin başparmağına yapışıyorsa, o rüyayı gerçekleştiren kişidir.

I've never heard that.

Bunu hiç duymadım.

For me, and I think just in most of America, you just [blow].

Benim için ve sanırım Amerika'nın çoğunda, sadece [üflersin].

Alisha: I've heard of the eyelash.

Alisha: Kirpik duydum. Sanırım

I think maybe I did it when I was a junior high school student.

ortaokul öğrencisiyken yapmış olabilirim .

Michael: Well.

Michael: Peki.

Alisha: I don't—yeah. it's been a long time since I've heard that one but I’ve never

Alisha: Ben... evet. Bunu duymayalı uzun zaman oldu ama ben hiç

heard the--

duymadım--

Michael: Yeah, I had.

Michael: Evet, duymuştum.

That was the first.

Bu ilkti.

I've never heard that before.

Bunu daha önce hiç duymadım.

But you never did blowing that eyelash.

Ama o kirpiği hiç üflemedin.

Alisha: Oh, I did, I did.

Alisha: Ah, yaptım, yaptım.

Michael: Oh.

Micheal: Ah.

Alisha: Yeah.

Alisha: Evet.

When I was little.

Ben küçükken.

I just haven't thought about it in a long time.

Sadece uzun zamandır düşünmedim .

Yeah.

Evet.

I wonder why where that one comes from.

Bunun neden nereden geldiğini merak ediyorum.

Michael: ‘Cause it's dangerous too?

Michael: 'Çünkü o da tehlikeli?

Alisha: I don't know.

Alisha: Bilmiyorum.

Michael: Yeah.

Michael: Evet.

Alisha: But, it's a happy one at least.

Alisha: Ama en azından mutlu.

Okay, good example.

Tamam, iyi bir örnek.

I'll go to my last one, I guess.

Sanırım sonuncusuna gideceğim.

My last one is a simple good luck one that maybe many people know.

Sonuncusu, belki birçok insanın bildiği basit bir iyi şans.

If you find a four-leaf clover, it's good luck.

Dört yapraklı bir yonca bulursanız, bu iyi şanstır.

I don't know the origin of this one, actually.

Aslında bunun aslını bilmiyorum.

I feel like I should, for some reason.

Nedense yapmam gerekiyormuş gibi hissediyorum.

This was something that I would do occasionally with my little brother.

Bu, küçük kardeşimle ara sıra yaptığım bir şeydi .

We'd be sitting in the yard and there be a patch of clover in the yard and we just kind

Avluda oturuyorduk ve bahçede bir yonca yaması vardı ve

of be playing and look for one that had four leaves on it instead of just three.

üzerinde sadece üç yerine dört yapraklı bir yonca arıyor gibiydik.

And, if we did we'd be happy because we thought that it meant we'd have good luck for a time.

Ve eğer yaparsak mutlu olurduk çünkü bunun bir süreliğine şansımızın yaver gideceği anlamına geldiğini düşündük.

Michael: For six years.

Michael: Altı yıldır.

Alisha: Six years.

Alisha: Altı yıl.

Michael: Or two days.

Michael: Ya da iki gün.

Alisha: I don't even know.

Alisha: Bilmiyorum bile.

But that was just a fun thing to do as a kid, was to look for four-leaf clovers.

Ama bu sadece çocukken yapılacak eğlenceli bir şeydi, dört yapraklı yonca aramaktı.

Maybe it kept us out of our parents’ hair for a while.

Belki de bizi bir süreliğine ebeveynlerimizden uzak tuttu .

Yeah.

Evet.

Did you do that when you were a kid?

Bunu çocukken yaptın mı?

Michael: No, I didn't.

Michael: Hayır, yapmadım.

But I did it as an adult.

Ama bunu bir yetişkin olarak yaptım.

Someone said it was a fun thing to do.

Birisi bunun eğlenceli bir şey olduğunu söyledi.

So, we did it and just for fun as adults.

Biz de yetişkinler olarak eğlenmek için yaptık.

I didn't know it was actually possible like I just thought this was like a mythical creature,

Bunun gerçekten mümkün olduğunu bilmiyordum, bunun efsanevi bir yaratık gibi olduğunu düşündüm,

it didn't actually exist and that's why it's lucky.

aslında yoktu ve bu yüzden şanslı.

Yeah, yeah.

Evet evet.

And then we found a couple.

Sonra bir çift bulduk.

That was my mom, actually, yeah.

O benim annemdi, aslında, evet.

Well, memory just came back.

Hafıza şimdi geri geldi.

Anyways, you just kind of zone out, you look at a big field of it and then you can spot

Her neyse, bir şekilde bölgeyi ayırırsın, büyük bir alana bakarsın ve sonra

it.

onu görebilirsin.

It's much easier than going one by one.

Tek tek gitmekten çok daha kolay.

But, I think, again, this kind of makes sense.

Ama bence, yine, bu tür bir anlam ifade ediyor.

It's rare, so, therefore, it's maybe lucky.

Nadirdir, bu yüzden belki de şanslıdır.

Alisha: Special.

Alisha: Özel.

Michael: Well, yeah, exactly.

Michael: Şey, evet, kesinlikle.

Alisha: Yeah, yeah.

Alisha: Evet, evet.

It's just a nice one.

Bu sadece güzel bir tane.

Michael: I think my third one drop.

Michael: Sanırım üçüncü damlam.

Oh, under my butt.

Oh, popomun altında.

Okay, there we go.

Tamam, işte başlıyoruz.

Yeah, alright.

Evet tamam.

Alisha: If you sit on a card you'll have good luck for three minutes.

Alisha: Bir karta oturursan, üç dakikalığına şansın yaver gider.

Michael: Okay.

Michael: Tamam.

So, this one another positive one and another one about finding things is giving a heads-up

Yani, bu bir diğeri olumlu ve bir şeyler bulmakla ilgili bir diğeri,

penny to another person.

başka bir kişiye bir kuruş vermek.

So, this one--I'm just trying to do unique ones because I remember I think, “Oh, that's

Yani, bu -- Ben sadece eşsiz şeyler yapmaya çalışıyorum çünkü "Oh, bu

kind of cool.”

çok havalı" diye düşündüğümü hatırlıyorum.

Because in America if you find a penny that's heads-up.

Çünkü Amerika'da bir kuruş bulursanız bu uyarıdır .

The President on the front facing you, that's good luck.

Öndeki Başkan size bakıyor, bu iyi şanslar.

But it's not as rare as a four-leaf clover.

Ama dört yapraklı yonca kadar nadir değildir.

It's kind of silly, right?

Biraz saçma, değil mi?

And so, I think maybe that's why they added to the superstition that if it's tail side,

Ve bence belki de bu yüzden batıl inanca, eğer kuyruk tarafıysa, yani

so it's the other, you know, it's like a building or something on the other side, don't pick

diğer tarafta, yani bir bina ya da diğer tarafta bir şey gibi, kaldırmayın

it up, it's bad luck.

, uğursuzluk getirir diye eklemişler.

Alisha: Really?

Alisha: Gerçekten mi?

Michael: Ever heard of it?

Michael: Hiç duydun mu?

Alisha: I mean, I've heard the penny thing.

Alisha: Yani, penny olayını duydum.

We had a chant even when I was little.

Küçükken bile bir ilahimiz vardı.

Which was—what was it?

Hangisi... neydi?

“Find a penny, pick it up all day long, you'll have good luck.”

"Bir kuruş bul, bütün gün topla, şansın yaver gider."

It's just any penny.

Sadece herhangi bir kuruş.

There was no there was no heads or tails discrimination.

Yazı-tura ayrımı yoktu.

It was just if you find the penny, “Congratulations!

Sadece kuruşunu bulursan, “Tebrikler!

Your day is about to get awesome.”

Gününüz harika geçmek üzere.”

So, you just pick it up and then you're overjoyed as a small child to have found money for free.

Yani, onu alıyorsunuz ve sonra küçük bir çocuk olarak bedava para bulduğunuz için çok mutlusunuz.

That was it.

O kadardı.

I've never heard the heads or tails.

Turaları veya yazıları hiç duymadım.

Michael: Really?

Michael: Gerçekten mi?

Alisha: Yeah.

Alisha: Evet.

Michael: I thought, okay.

Michael: Tamam, diye düşündüm.

Well, dang. this would be interesting to find out why if it's just a different because we're

Pekala, dang. Birbirimizden o kadar da uzak olmadığımız için neden farklı olduğunu öğrenmek ilginç olurdu

not that far apart from each other.

.

You said--I mean you had a kind of a long history but it's basically California and

Dedin ki - yani uzun bir geçmişin var ama temelde Kaliforniya ve

Colorado?

Colorado mu?

Alisha: California and Oregon.

Alisha: Kaliforniya ve Oregon.

Michael: California and Oregon and where does?

Michael: California ve Oregon ve nerede?

Alisha: West Coast Hybrid.

Alisha: Batı Kıyısı Hibrit.

Michael: West Coast Hybrid and Colorado.

Michael: West Coast Hybrid ve Colorado.

Pretty close.

Oldukça yakın.

Alisha: It's pretty close.

Alisha: Oldukça yakın.

Michael: Similar.

Michael: Benzer.

So, I wonder what that--I mean it could just be our personal experiences.

Yani, bunun ne olduğunu merak ediyorum - yani bu sadece kişisel deneyimlerimiz olabilir.

Alisha: Probably.

Alisha: Muhtemelen.

Michael: But it could be an interesting thing to--

Michael: Ama ilginç bir şey olabilir--

Alisha: Alright.

Alisha: Tamam.

Well, those are some very interesting stories and very interesting theories.

Bunlar çok ilginç hikayeler ve çok ilginç teoriler.

Wow.

Vay.

We should write a Wikipedia page.

Bir Wikipedia sayfası yazmalıyız.

Okay, well, thank you guys, very much, for joining us as we talk about some American

Tamam, bugün bazı Amerikan batıl inançlarından bahsederken bize katıldığınız için çok teşekkür ederim çocuklar

superstitions today.

.

Anything to add, Michael?

Eklemek istediğin bir şey var mı Michael?

Michael: No, that's it.

Michael: Hayır, bu kadar.

Thanks.

Teşekkürler.

Alisha: Alright, well, thank you all very much for watching today as we talk about American

Alisha: Pekala, bugün Amerikan hurafeleri hakkında konuşurken izlediğiniz için hepinize çok teşekkür ederim

superstitions.

.

If you have any superstitions from your country or from your city or from your region even.

Ülkenizden , şehrinizden ve hatta bölgenizden herhangi bir batıl inancınız varsa.

Please be sure to share them with us in the comments and we'll check them out.

Lütfen bunları yorumlarda bizimle paylaştığınızdan emin olun, biz de kontrol edelim.

Thanks again for watching and we will see you again soon.

İzlediğiniz için tekrar teşekkürler ve yakında tekrar görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.