How to Order Food at a Restaurant in English

Hi, Bob, the Canadian here.

Merhaba Bob, Kanadalı burada.

In this English lesson, I'm going to take you to four different restaurants, and I'm

Bu İngilizce dersinde sizi dört farklı restorana götüreceğim ve İngilizce

going to teach you four different English phrases that you can use to order food in

yemek siparişi vermek için kullanabileceğiniz dört farklı İngilizce deyimi öğreteceğim

English.

. Bir restoranda İngilizce yemek

Well, hey, welcome to this video on ordering food in English at a restaurant.

siparişi vermekle ilgili bu videoya hoş geldiniz .

Before we get started though, I wanted to mention two things.

Yine de başlamadan önce iki şeyden bahsetmek istiyorum.

Number one, if you haven't yet subscribed to my channel, please click that red subscribe

Birincisi, kanalıma henüz abone olmadıysanız , lütfen aşağıdaki kırmızı abone ol

button below.

düğmesine tıklayın.

And number two, if you're worried that I'm going to eat all this food myself,

İkincisi, bütün bu yemeği tek başıma yiyeceğim diye endişeleniyorsan,

I'm not.

endişelenmiyorum.

My kids are eagerly waiting at home to see what food I order and what food I bring

Çocuklarım bugün hangi yemeği sipariş ettiğimi ve eve hangi yemeği getirdiğimi görmek için evde hevesle bekliyorlar

home today.

.

So, the first thing we're going to order is a pizza.

Yani, sipariş edeceğimiz ilk şey bir pizza.

In this restaurant, I'm going to order a small pepperoni pizza, and I'm going to use the

Bu restoranda küçük bir pepperoni pizza sipariş edeceğim ve

phrase "I would like to order."

"Sipariş vermek istiyorum" ifadesini kullanacağım.

Or the short form of it would be, "I'd like to order."

Ya da kısa şekli " Sipariş vermek istiyorum" olacaktır.

So, let's go in and order a small pepperoni pizza.

Hadi içeri girip küçük bir pepperoni pizza sipariş edelim.

Hi, how can I help you?

Merhaba, Size nasıl yardımcı olabilirim?

Yes, I would like to order a small pepperoni pizza.

Evet, küçük bir biberli pizza sipariş etmek istiyorum .

Is it for pickup?

Alım için mi?

Yes. For pickup, please.

Evet. Alım için lütfen.

Yep.

Evet.

What's your phone number?

Telefon numaran ne?

It's 905 386-0042.

905 386-0042.

And your name? Bob. Bob. Yep.

Ve adınız? Bob. Bob. Evet.

What would you like to order, Bob?

Ne sipariş etmek istersin Bob?

Just a small pepperoni pizza.

Sadece küçük bir biberli pizza.

And that's everything for today?

Bugünlük bu kadar mı?

That's everything for today, yup.

Bugünlük bu kadar, evet.

So your total comes to $9.05.

Yani toplamınız 9.05$'a geliyor.

Cash?

Peşin?

Yep.

Evet.

.95 cents is your change.

.95 sent para üstünüz.

Thank you.

Teşekkür ederim.

And it will take about 15 to 20 minutes.

Ve yaklaşık 15 ila 20 dakika sürecek.

15 to 20 minutes. Okay. Thank you very much.

15 ila 20 dakika. Tamam aşkım. Çok teşekkür ederim.

So, the next thing I thought we should order is a hamburger and some fries.

Sipariş etmemiz gerektiğini düşündüğüm bir sonraki şey bir hamburger ve patates kızartmasıydı. Bir fast food

It's a pretty classic thing to order from a fast food restaurant.

restoranından sipariş vermek oldukça klasik bir şey .

And in this restaurant I will be using, the phrase "I will have" or "I'll have."

Ve kullanacağım bu restoranda, "sahip olacağım" veya "sahip olacağım" ifadesini kullanacağım.

I'll have is the short form of it.

Kısa şekline sahip olacağım.

So, let's go in and get a burger and some fries.

O halde içeri girip bir hamburger ve patates kızartması alalım.

Hi, how are you?

Merhaba nasılsın?

Good, sir. How are you?

İyi efendim. Nasılsın?

Good.

İyi. Ben

I'll have the Teen Burger.

Teen Burger alacağım.

It's for here or to go, sir?

Gelmek için mi yoksa gitmek için mi, efendim?

To go, please.

Gitmek için lütfen.

And the combo, please.

Ve kombo lütfen. Patates

Fries and a root beer?

kızartması ve kök birası? Patates

Fries and root beer would be good, yup.

kızartması ve kök birası iyi olurdu, evet.

That's everything? That's everything.

Hepsi bu kadar mı? Hepsi bu kadar.

And can I have a name for the order? Bob. Bob.

Ve sipariş için bir isim alabilir miyim? Bob. Bob.

It's $11.96, sir.

11,96 dolar, efendim.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Thank you very much, sir.

Çok teşekkür ederim efendim.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Here you go sir. The straws are over there.

Buyurun efendim. Pipetler orada.

Have a good day.

İyi günler.

Thank you very much. See you.

Çok teşekkür ederim. Görüşürüz.

Well, we're done here.

Burada işimiz bitti.

We got a burger and some fries.

Bir burger ve biraz patates kızartması aldık.

And the drink I got is a root beer.

Ve aldığım içecek kök birası.

So, let's head to the next place.

Öyleyse, bir sonraki yere gidelim.

So, the next thing I thought we should order is a sub.

Yani, sipariş etmemiz gerektiğini düşündüğüm bir sonraki şey bir denizaltı.

In this restaurant.

Bu restoranda. Denizaltımı

I'll use the phrase, "Could I have" to order my sub.

sipariş etmek için "Yapabilir miydim" ifadesini kullanacağım .

I'm not sure what sub I'm getting yet.

Henüz hangi denizaltıya bindiğimden emin değilim.

We'll see when we get in there.

Oraya girdiğimizde göreceğiz.

Alright, what would you like?

Pekala, ne istersin?

Could I have a cold cut combo?

Soğuk et kombinasyonu alabilir miyim?

Sure.

Elbette.

Which bread?

Hangi ekmek?

Whole wheat bread.

Tam buğday ekmeği.

Foot long?

Ayak uzun mu?

A foot long, please, yes.

Bir ayak uzunluğunda, lütfen, evet.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Toasted?

Tost?

Not toasted.

Kızarmış değil.

White cheddar, orange or swiss?

Beyaz çedar mı, portakal mı yoksa İsviçre peyniri mi?

Orange cheddar, please.

Portakallı kaşar lütfen.

What would you like on that?

Bu konuda ne istersin?

Some tomatoes, some spinach, and some cucumbers, please.

Biraz domates, biraz ıspanak ve biraz salatalık lütfen.

Is there anything else?

Başka bir şey var mı?

Yeah, is there a combo?

Evet kombi var mı

Yes.

Evet.

Yeah. Could we make that a combo?

Evet. Bunu bir kombin yapabilir miyiz?

Would you like cookies or chips?

Kurabiye veya cips ister misiniz?

Cookies, please.

Çerezler lütfen.

Alrighty.

Pekala.

You get two, which...

İki tane alırsın, ki...

Two chocolate chip.

İki damla çikolata.

Do you want a fountain drink or a bottle today?

Bugün çeşme içeceği mi yoksa şişe mi istersiniz?

Fountain drink.

Sebil.

Medium size?

Orta boy?

Yes.

Evet.

That'll be $12.05. From $15?

12,05 dolar olacak. 15 dolardan mı?

$2.95.

2,95 dolar.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Would you like a receipt today?

Bugün bir makbuz ister misiniz?

No receipt, no.

Makbuz yok, hayır.

Thank you.

Teşekkür ederim. Rica

You're welcome.

ederim.

So, I got my sub.

Böylece denizaltımı aldım.

Now I just need to fill up my own drink over here.

Şimdi burada kendi içkimi doldurmam gerekiyor .

So, I'm here at Tim Hortons, of course.

Yani, tabii ki burada Tim Hortons'tayım.

The last thing I'm going to order today is a half dozen donuts.

Bugün sipariş vereceğim son şey yarım düzine çörek.

So, my kids will have something to eat for dessert.

Böylece çocuklarım tatlı olarak yiyecek bir şeyler bulacaklar . İhtiyacım olan yemeği sipariş etmek için

I'm going to use the phrase, "Could I get" to order the food that I need.

"alabilir miyim" ifadesini kullanacağım .

Hi, could I get six donuts?

Merhaba, altı çörek alabilir miyim?

Do you need to know what kind?

Ne tür olduğunu bilmen gerekiyor mu?

You can just choose them, if you want, like after you pay.

İsterseniz, ödeme yaptıktan sonra olduğu gibi bunları seçebilirsiniz.

Yep, so that sounds good.

Evet, kulağa hoş geliyor.

That's it.

Bu kadar.

That's it?

Bu kadar?

Yep.

Evet.

Do you have a rewards card today?

Bugün bir ödül kartınız var mı?

Nope.

Hayır.

And is that cash or debit.

Ve bu nakit mi yoksa borç mu?

Debit.

borç.

I have to let them know which donuts I want.

Onlara hangi donutları istediğimi söylemeliyim.

So, I'll have a chocolate dip.

Bu yüzden çikolata sosu alacağım.

There's one right here, I think.

Burada bir tane var sanırım.

Boston cream, vanilla dip, a maple dip, a classic sour cream, and another Boston cream.

Boston kreması, vanilya sosu, akçaağaç sosu, klasik ekşi krema ve başka bir Boston kreması.

Here you go. Awesome. Thank you. Have a good day.

Hadi bakalım. Mükemmel. Teşekkür ederim. İyi günler.

I think of all the stuff I bought today, this is going to be my kids' favorite, for

Bugün aldığım onca şeyi düşünüyorum, bu kesinlikle çocuklarımın favorisi olacak

sure.

.

So, I actually almost forgot that I have to pick up the pizza yet.

Bu yüzden pizzayı henüz almam gerektiğini neredeyse unutmuştum.

So, we're back at the pizza shop, and I'm going to go in and get my small pepperoni

Pizzacıya geri döndük ve ben gidip küçük pepperoni

pizza.

pizzamı alacağım.

Hi, small pizza for Bob.

Merhaba, Bob için küçük pizza.

Yep, it's ready.

Evet, hazır.

Excellent.

Harika.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

So, I got the pizza and our little trip is almost done.

Pizzayı aldım ve küçük gezimiz neredeyse bitti.

But there's one more stop, actually.

Ama aslında bir durak daha var.

So, I was almost done making the video, and Jen texted me and asked if I could get her

Videoyu çekmeyi neredeyse bitirmiştim ve Jen bana mesaj attı ve ona

a peppermint tea from Tim Hortons.

Tim Hortons'tan bir nane çayı getirip getiremeyeceğimi sordu.

Hi, Hortons, may I help you? Yeah. Could I get a large peppermint tea?

Merhaba Hortons, sana yardımcı olabilir miyim? Evet. Büyük bir nane çayı alabilir miyim?

Anything else? Nope.

Başka bir şey? Hayır.

That's everything.

Hepsi bu kadar.

All right. $2.00, come on up.

Elbette. $2.00, yukarı gel.

Thank you. You're welcome.

Teşekkür ederim. Rica ederim.

Peppermint tea, black?

Nane çayı, siyah?

Is it a $1?

1 dolar mı?

It's $2.02, so $2.00. $2.02.

2,02 dolar, yani 2,00 dolar. 2,02 dolar.

There you go. Do you have a rewards card? No.

İşte gidiyorsun. Ödül kartınız var mı? Hayır.

That's all right. Here you go.

Sorun değil. Hadi bakalım.

Thank you. Have a good day. You, too.

Teşekkür ederim. İyi günler. Sen de.

One really big cup of peppermint tea for Jen.

Jen için gerçekten büyük bir fincan nane çayı.

And now I think I'm done.

Ve şimdi işim bittiğini düşünüyorum.

Well, hey, that was four ways to order food in English.

Hey, bu İngilizce yemek sipariş etmenin dört yoluydu .

I hope that you learned a few new English phrases today.

Umarım bugün birkaç yeni İngilizce kelime öbeği öğrenmişsindir.

Bob the Canadian, here.

Kanadalı Bob, burada.

You are learning English with Bob the Canadian.

Kanadalı Bob ile İngilizce öğreniyorsunuz.

If you're new here, don't forget to click that red subscribe button below, and give

Burada yeniyseniz, aşağıdaki kırmızı abone ol düğmesini tıklamayı unutmayın ve

me a thumbs up if this video helped you learn just a little bit more English.

bu video biraz daha fazla İngilizce öğrenmenize yardımcı olduysa bana bir başparmak verin .

And while you're here, why don't you stay and watch a couple more videos.

Hazır buradayken neden kalıp birkaç video daha izlemiyorsun?