How to Express Worry in English

Well, hello and welcome to this English lesson

Pekala, merhaba ve

where I'm going to teach you a number of phrases

size bir

you can use if you're worried about something.

şey hakkında endişeleniyorsanız kullanabileceğiniz bir dizi ifadeyi öğreteceğim bu İngilizce dersine hoş geldiniz.

Recently I was pretty worried about something.

Son zamanlarda bir şey hakkında oldukça endişelendim.

I was in a classroom a few days ago with someone

Birkaç gün önce,

who later tested positive for COVID.

daha sonra COVID testi pozitif çıkan biriyle bir sınıftaydım.

Just so you know, it's been a number of days.

Bil diye söylüyorum, üzerinden birkaç gün geçti.

I have gotten a test. I don't have COVID.

Bir test aldım. COVID'im yok.

But while I was waiting to get my tests done,

Ama sınavlarımı yaptırmayı beklerken

and while I was waiting for the results,

ve sonuçları beklerken

I thought, "I should make an English lesson

"Endişelenmekten nasıl bahsedeceğime dair bir İngilizce dersi yapmalıyım" diye düşündüm

"about how to talk about being worried,"

because there were a number of English phrases

çünkü ezberlediğim bir takım İngilizce ifadeler vardı. Kendi

that I thought about while I was in self isolation.

kendime izolasyondayken düşündüm.

So in this English lesson, I will teach you

Bu yüzden bu İngilizce dersinde, bir

a number of English phrases you can use

when you're worried about something

şey için endişelendiğinde

and when you to express that.

ve bunu ifade ederken kullanabileceğin bir dizi İngilizce ifadeyi öğreteceğim.

(gentle flowing music)

(nazik, akıcı müzik)

The first phrase that I wanted to teach you

Sana

is to be worried sick.

hasta olmak için endişelenmek gerektiğini öğretmek istedim.Endişelendiğinde

When you are worried, when you are really worried,

, gerçekten endişelendiğinde

and if you want to emphasize how worried you are,

ve ne kadar endişeli olduğunu vurgulamak istediğinde,

sometimes you'll say, "I was worried sick."

bazen "Çok endişelendim" dersin.

Sometimes you're actually feeling sick when you're worried,

aslında endişelenince midem bulanıyor

but we use this phrase, whether you're feeling sick or not.

ama biz bu tabiri hasta olsanız da olmasanız da kullanıyoruz.

We simply use this phrase to express

bu tabiri sadece

that we were extremely worried,

aşırı derecede endişelendiğimizi,

that we were really, really worried.

gerçekten çok ama çok endişelendiğimizi ifade etmek için kullanıyoruz.

When I got the phone call last week, I was worried sick.

telefonu aldığımda Geçen hafta aradım, endişelendim hasta oldum.Geçen hafta endişelenirken düşündüğüm

Two more English phrases that I thought about last week

iki İngilizce cümle daha

while I was worried are these two.

bu ikisi. Bunu

I couldn't stop thinking about it and it was on my mind.

düşünmeden duramıyordum ve aklımdaydı.

In English, when we use these two phrases,

İngilizce'de bu iki deyimi kullandığımızda,

when we say, "I couldn't stop thinking about it,"

" Düşünmeden duramadım"

or, "It was on my mind," it means that I was so worried

veya "Aklımdaydı" dediğimizde, o kadar endişelendim ki

I had trouble thinking about other things.

başka şeyler düşünmekte zorlandım.

I actually had trouble planning the video

Aslında yapmak istediğim videoyu planlarken sorun yaşadım

that I wanted to make.

.

I had trouble getting work done because I couldn't

İşimi yapmakta zorlandım çünkü bende COVID olabileceği

stop thinking about the fact that I might have COVID.

gerçeğini düşünmeden edemiyordum .

It was definitely on my mind.

Kesinlikle aklımdaydı.

So those are two phrases that you will hear a lot

Yani bunlar,

when people are talking in English about being worried.

insanlar endişelenmek hakkında İngilizce konuşurken çokça duyacağınız iki cümledir. Endişelendiğim bir zamanı

Another phrase I would use to describe

anlatmak için kullanacağım bir başka ifade de

a time when I was worried would be to say this.

bunu söylemek olurdu.

"It was weighing me down."

"Beni ağırlaştırıyordu."

Sometimes when you're really worried about something,

Bazen bir şey için gerçekten endişelendiğinde,

it's like you're carrying a heavy load in life.

hayatta ağır bir yük taşıyormuşsun gibi gelir. Sanki taşımanız gereken

It's like you have a whole bunch

bir sürü ağır şey varmış gibi

of really heavy things that you have to carry.

.

And the English phrase we would use to describe that

Ve bunu tarif etmek için kullanacağımız İngilizce ifade,

is to say it was weighing me down.

beni ağırlaştırdığını söylemektir.

It's like a burden in life.

Hayatta bir yük gibi.

I'm not sure if you know that English word.

Bu İngilizce kelimeyi bildiğinden emin değilim.

A burden is something that you carry. It's something heavy.

Yük, taşıdığınız bir şeydir . Ağır bir şey.

And sometimes when you're worried

Ve bazen endişelendiğinde,

it can be like carrying something really heavy.

gerçekten ağır bir şey taşımak gibi olabilir. Beni

It was weighing me down.

ağırlaştırıyordu. Biraz endişelendiğimde

The other expression I thought of

aklıma gelen diğer ifade,

when I was a little bit worried

is the expression nerve-wracking.

sinir bozucu ifadeydi.

This was certainly a nerve-wracking experience for me.

Bu benim için kesinlikle sinir bozucu bir deneyimdi.

When something is nerve-wracking

Bir şey sinir bozucu olduğunda,

it means it's very, very stressful.

bu çok ama çok stresli olduğu anlamına gelir.

It means that I was quite worried.

Demek ki oldukça endişeliydim.

Maybe you have an English test coming up.

Belki yaklaşan bir İngilizce sınavın vardır. Gelecekte bir sınavınız olduğunu bilmek

It can be a little bit nerve-wracking

biraz sinir bozucu olabilir

when know you have a test coming up in the future.

.

You can be quite stressed and worried about it.

Bu konuda oldukça stresli ve endişeli olabilirsiniz.

And then the other phrase I wanted to teach you

Ve sonra sana öğretmek istediğim bir diğer deyim de

is the phrase to pull your hair out.

saçını yolmak deyimi.

I certainly wasn't pulling my hair out last week,

Geçen hafta kesinlikle saçımı yolmuyordum,

but when someone it was pulling their hair out,

ama biri saçını yolarken, her şeyden

first of all, they're not actually pulling their hair out.

önce, aslında saçlarını yolmuyorlar.

It's just an expression.

Bu sadece bir ifade.

But if you say someone was pulling their hair out

Ama birinin saçını yolduğunu söylerseniz,

it means that they were very, very worried

bu onların bir şey hakkında çok, çok endişeli

and very, very stressed about something.

ve çok, çok stresli oldukları anlamına gelir.

When you're worried about something

Bir şey için endişelendiğinde,

you might have trouble sleeping.

uyumakta zorluk çekebilirsin.

And there's a few ways to express this in English.

Ve bunu İngilizce olarak ifade etmenin birkaç yolu var.

We sometimes use the expression sleepless nights.

Bazen uykusuz geceler tabirini kullanırız. Geçen hafta

I certainly had one or two sleepless nights last week.

kesinlikle bir veya iki uykusuz gece geçirdim.

Those were nights where I was trying to sleep,

Uyumaya çalıştığım

but because I was so worried, I had trouble sleeping.

ama çok endişeli olduğum için uyumakta zorlandığım gecelerdi.

You could also use the phrase I was up all night

Bütün gece uyanıktım

or I was awake all night.

veya bütün gece uyanıktım ifadesini de kullanabilirsiniz.

Both of those mean exactly the same thing.

Bunların ikisi de tamamen aynı anlama geliyor.

They don't mean necessarily that you didn't sleep at all.

Mutlaka hiç uyumadığınız anlamına gelmezler.

But if I said to Jen, "Oh, I was up all night,"

Ama Jen'e "Ah, bütün gece ayaktaydım" dersem,

it means that I was probably awake more than I was sleeping.

bu muhtemelen uyuduğumdan daha fazla uyanık olduğum anlamına gelir.

And usually when you're up all night

Ve genellikle bütün gece ayaktayken endişelendiğin

you're talking about something that you were worried about.

bir şey hakkında konuşuyorsun . Kendi kendimi tecrit ederken nasıl hissettiğime dair

I thought I should also teach you a few phrases

sana birkaç cümle de öğretmem gerektiğini düşündüm

about how I felt when I was self isolating.

.

When I was self isolating I had a little bit of cabin fever.

Kendimi izole ederken biraz kabin ateşim çıktı.

In English when we say that someone has cabin fever,

İngilizce'de birinin kabin ateşi olduğunu söylediğimizde,

it means that they're stuck in a very small place,

bu onun çok küçük bir yerde,

usually an apartment or a house,

genellikle bir apartman dairesinde veya bir evde mahsur kaldığı

and they would just want to get out.

ve sadece dışarı çıkmak isteyeceği anlamına gelir.

I was stuck in a room.

Bir odada mahsur kaldım.

I was stuck in one room

Bir odaya sıkışıp kaldım

and I certainly had a lot of cabin fever.

ve kesinlikle çok fazla kabin ateşim vardı.

I just wanted to get outside.

Sadece dışarı çıkmak istedim. Yine

I certainly wasn't climbing the walls though.

de kesinlikle duvarlara tırmanmıyordum.

In English when we say that someone is climbing the walls,

İngilizce'de birisinin duvarlara tırmandığını söylediğimizde,

it means that they're going a little bit crazy

bu,

because they're stuck inside somewhere.

içeride bir yerde sıkışıp kaldıkları için biraz delirdiği anlamına gelir.

So I wasn't climbing the walls,

Yani duvarlara tırmanmıyordum

but I was certainly feeling a little bit of cabin fever.

ama kesinlikle biraz kabin ateşi hissediyordum.

Because I was stuck at home, I had to work from home,

Evde sıkışıp kaldığım için evden çalışmak zorunda kaldım

but I wasn't too put out by it.

ama bu beni çok da rahatsız etmedi.

In English, when you are put out by something

İngilizce'de, bir şey sizi rahatsız ettiğinde,

it means that it's annoying.

bu onun sinir bozucu olduğu anlamına gelir.

I wasn't actually too put out by working from home.

Aslında evden çalışmaktan çok sıkılmadım.

Working from home for me is something I've done

Benim için evden çalışmak,

a few times during this pandemic.

bu salgın sırasında birkaç kez yaptığım bir şey.

So I wasn't too put out by it.

Bu yüzden çok fazla dışarı çıkmadım.

And I eventually got used to it.

Ve sonunda alıştım.

I think you're familiar with this expression in English.

İngilizce'deki bu ifadeye aşina olduğunuzu düşünüyorum.

Eventually when you get used to something,

Sonunda bir şeye alıştığınızda,

it means that it's just normal

bunun normal olduğu

and it's not hard to do at all.

ve yapılması hiç de zor olmadığı anlamına gelir.

So eventually I got used to it. I wasn't too put out.

Yani sonunda alıştım . Çok dışarı çıkmadım.

I'm glad I wasn't climbing the walls,

Duvarlara tırmanmadığıma sevindim

but I did have a little bit of cabin fever.

ama biraz kabin ateşim çıktı.

When you're worried about something,

Bir şey için endişelendiğinde,

hopefully eventually that worry ends.

umarım sonunda bu endişe sona erer.

And for me, that ended a couple of days ago

Ve benim için bu, birkaç gün önce

when I got my test results saying that I didn't have COVID.

COVID olmadığımı söyleyen test sonuçlarımı aldığımda sona erdi.

So the same way that having something that worries you

Aynı şekilde, sizi endişelendiren bir şey size

can weigh on you, you can also use the expression

ağırlık verebilir, aynı zamanda

it was a weight off my shoulders.

omuzlarımdan bir yük oldu ifadesini de kullanabilirsiniz.

And you can also say it was a load off my mind.

Ve bunun üzerimden bir yük olduğunu da söyleyebilirsin.

When you say it is a weight off my shoulders

Omuzlarımdan bir yük

or it's a load off my mind,

ya da aklımdan bir yük olduğunu söylediğinizde,

it means that you were worried about something

bu, bir şey için endişelendiğiniz

and now you've probably found out

ve muhtemelen

that you don't need to worry about it anymore.

artık endişelenmenize gerek olmadığını anladığınız anlamına gelir.

Certainly it was a time

Kesinlikle

where I could breathe a sigh of relief.

rahat bir nefes alabildiğim bir zamandı.

In English, when you breathe a sigh of relief,

İngilizce'de rahat bir nefes almak, bir

it means that you were worried about something

şey için endişelendiğiniz

and now you've gotten the news

ve

that you don't have to worry about it anymore.

artık endişelenmenize gerek kalmadığı haberini aldığınız anlamına gelir.

So when I got my test results and they were negative,

Bu yüzden test sonuçlarımı aldığımda ve negatif olduklarında,

certainly it was a time where I was able

kesinlikle

to breathe a sigh of relief.

rahat bir nefes alabildiğim bir zamandı.

I was relieved.

Ben rahatlamıştım.

And that's gonna be the last phrase.

Ve bu son cümle olacak.

When you say I'm relieved, it means you are no longer

Rahatladım dediğin zaman, artık

worried about something.

bir şey için endişelenmiyorsun demektir.

I'm relieved.

Rahatladım.

It was so nice to get negative test results

Negatif test sonuçları almak

and find out that I do not have COVID.

ve COVID olmadığımı öğrenmek çok güzeldi.

I still have to stay in my room for another day,

Yine de bir gün daha odamda kalmam gerekiyor

but by the time you see this video, I will be free.

ama siz bu videoyu gördüğünüzde ben özgür olacağım.

I can't go back to work.

İşe geri dönemem. Bunun için

I have to wait a few more days for that, but I'm relieved.

birkaç gün daha beklemem gerekiyor ama rahatladım.

I'm very, very happy to be negative.

Negatif olmaktan çok ama çok mutluyum.

Anyways, thank you so much

Her neyse, kaygıyı İngilizce'de nasıl tarif edeceğimize dair

for watching this little English lesson

bu küçük İngilizce dersini izlediğiniz için çok teşekkür ederim

about how to describe worry in English.

.

I hope it helped you learn just a few more English phrases.

Umarım birkaç İngilizce kelime öbeği daha öğrenmene yardımcı olmuştur.

And if you're new here, don't forget to hit

Ve burada yeniyseniz,

that red subscribe button over there

oradaki kırmızı abone ol düğmesine basmayı unutmayın

and give me a thumbs up if this video helped you learn

ve bu video

just a little bit more English.

biraz daha fazla İngilizce öğrenmenize yardımcı olduysa bana bir başparmak verin.

And if you have some time,

Ve eğer biraz zamanın varsa,

why don't you stick around and watch another English lesson.

neden burada kalıp başka bir İngilizce dersi izlemiyorsun?