Learn English Through Story: One Truth, One Lie!

In this English lesson, I'm going to tell you a lie.

Bu İngilizce dersinde size bir yalan söyleyeceğim. Size

I'm going to tell you two stories.

iki hikaye anlatacağım. Size

One of the stories that I tell you,

anlatacağım hikayelerden

one of the stories will be true,

biri gerçek,

and the other story will be a lie.

diğeri yalan olacak.

But I'm not going to tell you which one is which.

Ama hangisinin hangisi olduğunu size söylemeyeceğim.

You will need to guess.

Tahmin etmeniz gerekecek.

So listen to both stories and maybe in the comments below,

Öyleyse her iki hikayeyi de dinleyin ve belki aşağıdaki yorumlarda,

let me know which story you think is true,

hangi hikayenin doğru olduğunu düşündüğünüzü

and which story you think is a lie.

ve hangi hikayenin yalan olduğunu düşündüğünüzü bana bildirin.

And then tomorrow, I will publish another video,

Ve sonra yarın başka bir video yayınlayacağım,

just a short video, where I tell you which story was true,

sadece kısa bir video, size hangi hikayenin doğru,

and which story was a lie.

hangi hikayenin yalan olduğunu anlatacağım.

Let's get started.

Başlayalım.

(upbeat music continues)

(iyimser müzik devam eder)

Story number one, "The Pet Puppy."

Bir numaralı hikaye, "The Pet Puppy."

One day when I was about 10 years old,

10 yaşımdayken bir gün

my parents told me that we would be getting

ailem bana

a new puppy soon.

yakında yeni bir köpek yavrusu alacağımızı söyledi.

Our dog Prince, was getting old

Köpeğimiz Prince yaşlanıyordu

and they thought it would be good to get a new dog

ve Prince henüz ortalıktayken yeni bir köpek almanın iyi olacağını düşündüler

while Prince was still around,

,

so that the new puppy could learn how to behave from him.

böylece yeni köpek yavrusu ondan nasıl davranacağını öğrenebilsin. Kız

My sister begged them to get a poodle,

kardeşim onlara bir kaniş almaları için yalvardı

but my parents said that wouldn't be a good breed of dog

ama ailem bunun bir çiftlik için iyi bir köpek türü olmayacağını söyledi

for a farm.

.

And that we'd be getting a dog from the neighbors,

Ve komşulardan bir köpek alacağımızı,

because it was free and both its parents

çünkü bedavaydı ve her iki ebeveyni de

were good farm dogs.

iyi çiftlik köpekleriydi. Kız

My sister and I were really excited.

kardeşim ve ben gerçekten heyecanlandık.

And we got a special place ready in the barn

Ve

for the new puppy.

yeni köpek yavrusu için ahırda özel bir yer hazırladık.

We put some straw in a big cardboard box

Büyük bir karton kutuya biraz saman koyduk

and got a couple old bowls from the kitchen

ve mutfaktan

for water and food.

su ve yemek için birkaç eski kase aldık.

We even got to go to the pet store with our mom,

Hatta annemizle birlikte

to buy a bag of puppy chow.

bir torba köpek maması almak için evcil hayvan dükkanına bile gittik.

A couple of days later,

Birkaç gün sonra,

we went to the neighbor's farm to pick out our puppy.

yavru köpeğimizi almak için komşunun çiftliğine gittik.

Their dog had, had a litter of seven pups

Köpeklerinin yedi yavrusu vardı

and we would have first choice.

ve bizim ilk tercihimiz olacaktı.

We were excited.

Biz heyecanlıydık.

The puppies were about 10 weeks old and they were so cute.

Yavrular yaklaşık 10 haftalıktı ve çok tatlıydılar.

They were play fighting with each other

Birbirleriyle dövüşüyor

and yipping and barking.

, havlıyor ve havlıyordu.

Some were black and white,

Bazıları siyah beyaz,

some were brown and white,

bazıları kahverengi ve beyaz

and one was completely black.

ve biri tamamen siyahtı.

My sister wanted the smallest one,

Ablam en küçüğünü istedi, çöpün geri kalanından uzakta, köşede oturan

a small brown and white puppy who was sitting in the corner,

küçük kahverengi ve beyaz bir köpek yavrusu

far from the rest of the litter.

.

He looked scared and lonely.

Korkmuş ve yalnız görünüyordu.

I wanted the black puppy,

who was the biggest and most aggressive,

En iri ve en saldırgan olan siyah köpeğin

just fighting with all of its brothers and sisters.

tüm erkek ve kız kardeşleriyle savaşmasını istiyordum.

For some reason, my mom and dad agreed with my sister

Nedense annem ve babam ablamla anlaştılar

and a few moments later,

ve birkaç dakika sonra

we were riding home in the car

arabada ablamın kucağında oturan

with the small brown and white scared little puppy,

küçük kahverengi beyaz korkmuş küçük köpekle eve gidiyorduk

sitting on my sister's lap.

.

When we got home, we put the dog in the box

Eve vardığımızda köpeği kutuya koyduk

and my sister played with it for the next few hours.

ve sonraki birkaç saat kız kardeşim köpekle oynadı.

She loved the dog from the moment she saw it.

Köpeği gördüğü andan itibaren çok sevdi.

And it was clear that the dog liked her a lot too.

Ve köpeğin de onu çok sevdiği belliydi.

At the dinner table that night,

O gece yemek masasında

we talked about names for the dog.

köpeğe verilecek isimler hakkında konuştuk. Kulağa

I suggested Brutus, as I thought it sounded like a cool,

havalı ve sert bir isim gibi geldiğini düşündüğüm için Brutus'u önerdim

tough name.

. Kız

My sister liked the name King,

kardeşim King ismini beğendi

because our older dog was named Prince.

çünkü yaşlı köpeğimizin adı Prince idi.

My parents said that we could decide.

Ailem karar verebileceğimizi söyledi.

I liked her idea.

Fikrini beğendim.

And so we named the dog King.

Ve böylece köpeğe Kral adını verdik.

King grew quickly and soon learned to do all the same things

King hızla büyüdü ve çok geçmeden Prince'in yaptığı her şeyi yapmayı öğrendi

that Prince did.

.

He helped to bring in the cows at night.

Geceleri ineklerin getirilmesine yardım etti.

He barked when strangers came to the farm.

Çiftliğe yabancılar geldiğinde havladı.

He chased cats a lot.

Kedileri çok kovaladı.

Although, that wasn't really one of his jobs,

Yine de, bu onun işlerinden biri değildi,

but he sure seemed to like it.

ama kesinlikle hoşuna gidiyor gibiydi.

King lived a long and happy life on the farm.

King, çiftlikte uzun ve mutlu bir hayat yaşadı.

And it became clear over the years,

Ve yıllar içinde

that King was my sister's dog.

King'in kız kardeşimin köpeği olduğu anlaşıldı.

As you probably know, dogs usually only have one real owner,

Muhtemelen bildiğiniz gibi, bütün bir insan ailesiyle yaşıyor olsalar bile , köpeklerin genellikle yalnızca bir gerçek sahibi vardır

even if they live with a whole family of humans.

.

And he seemed to have chosen my sister.

Ve kız kardeşimi seçmiş gibiydi.

I was good with that.

Bununla iyiydim.

I'm not really a dog person anyways.

Zaten ben pek köpek insanı değilim.

(upbeat music continues)

(iyimser müzik devam eder)

Story number two, "The Pet Spider."

İki numaralı hikaye, "Evcil Örümcek." Bir keresinde

Once when I was a kid, I found a spider in my bedroom.

çocukken, yatak odamda bir örümcek buldum.

It was a small brown spider, and I thought it was cute.

Küçük kahverengi bir örümcekti ve sevimli olduğunu düşündüm. Tavanın

It had spun a web up in the corner of the ceiling

köşesine bir ağ örmüştü

and was sitting in the middle of it.

ve tam ortasında oturuyordu.

I got a small jar with a lid from my mom

Annemden kapaklı küçük bir kavanoz aldım

and I used the lid to flick the spider off its web

ve kapağı kullanarak örümceği ağından

into the jar and then quickly screwed on the lid.

kavanoza fırlattım ve ardından hızla kapağı vidaladım.

When my dad came in for lunch,

Babam öğle yemeğine geldiğinde

I showed him the spider in the jar and he told me

ona kavanozdaki örümceği gösterdim ve bana daha

I should find a bigger jar and put some small holes

büyük bir kavanoz bulmamı ve

in the lid so the spider would have fresh air.

örümceğin temiz hava alması için kapağına küçük delikler açmamı söyledi.

My mom told me that I should catch flies in the kitchen

Annem mutfakta sinek yakalayıp

and put them in the jar for the spider to eat.

örümceğin yemesi için kavanoza koymamı söyledi.

I'm not sure if she was excited that I had a pet spider,

Evcil bir örümceğim olduğu için heyecanlanıp heyecanlanmadığından emin değilim,

but she was certainly excited

ama mutfağı

that I would be ridding the kitchen of flies each day.

her gün sineklerden arındıracağım için kesinlikle heyecanlıydı.

I rummaged around in the cupboard below the sink

Lavabonun altındaki dolabı karıştırdım

and found a large glass jar with a lid.

ve kapaklı büyük bir cam kavanoz buldum.

I went outside and found some stones,

Dışarı çıktım ve bazı taşlar,

some small sticks and some blades of grass,

bazı küçük çubuklar ve birkaç ot buldum

and put them in the jar.

ve bunları kavanoza koydum.

I wanted the jar to be nice and cozy for my spider,

Kavanozun örümceğim için güzel ve rahat olmasını istedim,

so it would be happy.

böylece mutlu olurdu.

And I thought it would like the stones, sticks and grass.

Ben de taşları, çubukları ve otları seveceğini düşündüm.

I asked to borrow my dad's hammer and a nail

Babamın çekicini ve bir çivisini ödünç istedim

and punched some holes in the lid.

ve kapağa birkaç delik açtım.

I also filled an old bottle cap with water

Eski bir şişe kapağını da suyla doldurdum

and slowly lowered it to the bottom of the jar,

ve suyu dökmeden yavaşça kavanozun dibine indirdim

without spilling any of the water.

.

I then carefully transferred the spider from the smaller jar

Daha sonra örümceği küçük kavanozdan

to the bigger jar and screwed the lid on.

büyük kavanoza dikkatlice aktardım ve kapağı vidaladım. Kavanozu odamda

I wasn't sure where to put the jar in my room.

nereye koyacağımdan emin değildim .

I didn't know if spiders liked light or dark,

Örümceklerin ışığı mı yoksa karanlığı mı sevdiklerini bilmiyordum

but seeing the web up in the dark corner,

ama karanlık köşedeki ağı görünce

I assumed they liked the dark.

karanlığı sevdiklerini varsaydım.

So I put the jar on my bookshelf, far from the window.

Bu yüzden kavanozu kitaplığımın üzerine , pencereden uzağa koydum.

I named my spider Rick.

Örümceğime Rick adını verdim.

And every day I would check to see if he had spun a web.

Ve her gün ağ örmüş mü diye kontrol ederdim.

I would catch flies and put them in the jar for Rick to eat.

Sinek yakalar ve Rick'in yemesi için kavanoza koyardım.

Unfortunately, Rick never made a spiderweb,

Ne yazık ki, Rick asla örümcek ağı yapmadı,

so he never caught and ate any of the flies.

bu yüzden asla sinekleri yakalayıp yemedi.

When I watched him, he would just sit in one spot.

Onu izlediğimde, sadece bir noktada otururdu.

I would never see him move.

Hareket ettiğini asla göremeyecektim.

But he was always in a different place when I looked,

Ama her baktığımda farklı bir yerdeydi,

so I knew he was still alive.

bu yüzden hala hayatta olduğunu biliyordum.

A couple of days after catching Rick,

Rick'i yakaladıktan birkaç gün sonra

I went to the library and borrowed a book about spiders.

kütüphaneye gittim ve örümcekler hakkında bir kitap ödünç aldım.

In the book it said that spiders didn't make great pets.

Kitapta örümceklerin harika evcil hayvanlar olmadığı yazıyordu.

And that the best thing for them is to be in the wild.

Ve onlar için en iyi şeyin vahşi doğada olmak olduğunu.

I was sad, but I knew I had to let Rick go.

Üzgündüm ama Rick'in gitmesine izin vermem gerektiğini biliyordum. Kavanozun

I carefully took the lid off the jar and set it on the floor

kapağını dikkatlice çıkarıp

in the corner of my room.

odamın bir köşesindeki yere koydum.

A few flies flew out,

Birkaç sinek uçtu

but Rick just sat on his favorite stick.

ama Rick en sevdiği çubuğun üzerine oturdu.

I decided to let him be.

Onu rahat bırakmaya karar verdim.

After all, he usually only moved

Ne de olsa, genellikle

when no one was watching him.

kimse onu izlemiyorken hareket ediyordu.

The next day, Rick was gone.

Ertesi gün Rick gitmişti.

He never came back.

Asla geri dönmedi.

I thought maybe he would return in a day or two

Belki bir iki gün içinde

to his web in the ceiling, but he never did.

tavandaki ağına döner diye düşündüm ama dönmedi.

And although I was sad that he was gone,

Gitmesine üzülsem de

I was also happy because he was free.

özgür olduğu için de mutluydum.

Well, do you think you know the answer?

Peki, cevabı bildiğinizi düşünüyor musunuz?

Do you know which story was a lie and which story was true?

Hangi hikayenin yalan, hangi hikayenin doğru olduğunu biliyor musunuz?

Please let me know in the comments below.

Lütfen aşağıdaki yorumlarda bana bildirin.

And remember, in about 24 hours, in about a day or so,

Ve unutmayın, yaklaşık 24 saat içinde, yaklaşık bir gün içinde,

I'll put out another video,

where I tell you which story was true

size hangi hikayenin doğru

and which one was a lie.

hangisinin yalan olduğunu anlatacağım başka bir video yayınlayacağım.

I hope you enjoyed learning English through story,

Umarım

with this video.

bu video ile hikaye yoluyla İngilizce öğrenmekten keyif almışsınızdır.

Remember, if this is your first time here,

Unutmayın, buraya ilk gelişinizse,

please click that red Subscribe button over there.

lütfen oradaki kırmızı Abone Ol düğmesine tıklayın.

And give me a Thumbs Up,

Ve

if this video helped you learn

eğer bu video

just a little bit more English.

biraz daha fazla İngilizce öğrenmenize yardımcı olduysa, bana bir Beğeni verin.

And if you wanna learn a bit more

about secrets, lies and the truth,

Sırlar, yalanlar ve gerçekler hakkında biraz daha bilgi edinmek istersen, izleyebileceğin

I do have a couple more lessons you could watch.

birkaç dersim daha var .

(upbeat music ending)

(iyimser müzik bitişi)