Let's Learn English at a Hotel! | An English Travel Lesson with Subtitles

Hi, Bob the Canadian here.

Merhaba, Kanadalı Bob burada.

Let's learn English at a hotel.

Bir otelde İngilizce öğrenelim.

Well hey, it's Bob the Canadian here.

Hey hey, ben Kanadalı Bob.

We're going to check into this hotel and I'm going to show you a lot of different parts

Bu otele yerleşeceğiz ve

of this hotel so that you can learn some English.

biraz İngilizce öğrenebilmeniz için size bu otelin birçok farklı bölümünü göstereceğim.

We're here today at a hotel in Kitchener, Ontario and we're here because Jen has a conference

Bugün Kitchener, Ontario'da bir oteldeydik ve buradayız çünkü Jen'in bugün bir konferansı var

today, so I said I would come with and I would make a video to help you learn English.

, ben de sizinle geleceğimi ve İngilizce öğrenmenize yardımcı olacak bir video yapacağımı söyledim.

But before we get started, don't forget to click that subscribe button down there and

Ancak başlamadan önce, aşağıdaki abone ol düğmesini tıklamayı ve

give me a thumbs up at some point during this video.

bu videonun bir noktasında bana bir başparmak işareti vermeyi unutmayın .

But I think we should head inside and we should check in.

Ama bence içeri girip check-in yapmalıyız. Bir otele

That's usually the first thing you do when you get to a hotel.

gittiğinde genellikle yaptığın ilk şey bu olur .

So we're here in the hotel l-, oh, the doors just opened on me.

Yani burada oteldeyiz ben-, oh, kapılar az önce üzerime açıldı.

They're automatic doors, by the way.

Bu arada onlar otomatik kapılar.

We're here in the hotel lobby.

Burada, otel lobisindeyiz.

That's the front desk where I am going to walk over and check in.

Orası benim gidip check-in yapacağım ön büro.

It should go pretty quickly.

Oldukça hızlı gitmeli.

I already have a reservation.

Zaten bir rezervasyonum var.

I booked the room online, so as long as I give my name, they should be able to check

Odayı internetten ayırttım, adımı verdiğim sürece beni kontrol edebilmeli ve

me in and I should get my keys and be able to head up to my room.

anahtarlarımı alıp odama çıkabilmeliyim.

So let's head over there.

Öyleyse oraya gidelim.

Hi.

MERHABA.

Hi, welcome sir.

Merhaba hoş geldiniz efendim.

How may I help you today?

Bugün size nasıl yardımcı olabilirim?

I have a reservation under Bob the Canadian.

Kanadalı Bob adına bir rezervasyonum var.

That is great.

Bu harika.

Very nice to meet you.

Tanıştığımıza çok memnun oldum. Ödemeyi de garanti edebilmem için

Just need a piece of photo ID and a credit card as well so that I can assure the payment as well.

sadece bir parça fotoğraflı kimlik ve kredi kartına ihtiyacım var .

Here you go.

Hadi bakalım.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

So Shrey's just checking me in.

Yani Shrey beni kontrol ediyor.

I already booked online, so I don't have to do anything more than let him know my name.

Zaten internetten rezervasyon yaptırdım, bu yüzden ona adımı söylemekten başka bir şey yapmam gerekmiyor.

And that should be enough.

Ve bu yeterli olmalı.

It looks like he has found my reservation, which is awesome.

Rezervasyonumu bulmuş gibi görünüyor ki bu harika.

That is totally right, here's your registration card, sir.

Bu tamamen doğru, işte kayıt kartınız efendim. Sigara içme politikamızın

Just need your signatures at the bottom, initials by our smoking policy.

baş harfleri olan alt kısımdaki imzalarınıza ihtiyacınız var .

Okay.

Tamam aşkım.

Stating that you will not smoke in the room.

Odada sigara içmeyeceğinizi belirtmek.

Yep.

Email address for our record, and further details.

Evet.

Kayıtlarımız için e-posta adresi ve daha fazla ayrıntı.

Okay. I will do that.

Tamam aşkım. Yapacağım.

I'll get the formalities in here.

Formaliteleri burada halledeceğim.

Okay, thank you very much.

Tamam çok teşekkür ederim. Bu

So I have to fill in just a little bit of information here.

yüzden burada sadece küçük bir bilgi doldurmam gerekiyor .

My email address, the license plate of my vehicle so that I can park in the parking

E-posta adresim, otoparka park edebilmem için aracımın plakası

lot, and my signature on the bottom.

ve altındaki imzam.

So I think that's all taken care of.

Bu yüzden her şeyin halledildiğini düşünüyorum.

There you go.

İşte gidiyorsun.

It is, it is.

öyle, öyle. Odan için

I was just ask you how many keys you need for your room.

kaç anahtara ihtiyacın olduğunu soracaktım .

Two, please.

İki Lütfen.

Two. Oh.

İki. Ah.

So Shrey is making keys right now, because we don't use old fashioned keys any more in

Shrey şu anda anahtar yapıyor, çünkü Kanada'daki otellerde artık eski moda anahtarlar kullanmıyoruz

hotels in Canada.

.

We actually use key cards.

Aslında anahtar kartları kullanıyoruz.

He's making one for me and one for Jen.

Bir tane bana, bir tane de Jen'e yapıyor.

So in a moment, I think we'll be all set.

Yani bir anda, sanırım hepimiz hazır olacağız.

We'll see.

Göreceğiz.

All set?

Her şey hazır mı?

All set, sir.

Her şey hazır, efendim.

So this is your key.

Yani bu senin anahtarın.

Yep.

Evet.

It's going to be a room number.

Bir oda numarası olacak.

Okay.

Tamam aşkım.

And your wi-fi password is on the top.

Ve wi-fi şifreniz en üstte.

Oh, excellent.

Harika.

As a repeat visitor, sir, I’m giving you a complimentary breakfast.

Tekrar gelen bir ziyaretçi olarak, efendim, size ücretsiz bir kahvaltı veriyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

Don't forget to grab the breakfast tomorrow.

Yarın kahvaltını almayı unutma.

I will. Yeah.

Yapacağım. Evet.

Yeah. Thank you very much. Thank you very much sir. Thank you.

Evet. Çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim efendim. Teşekkür ederim.

It's my pleasure.

Benim için zevkti.

Well, I think we're going to head up to our room.

Pekala, sanırım odamıza çıkacağız .

So we're in room 1012, or room 1012.

Yani 1012 numaralı odadayız ya da 1012 numaralı odadayız.

I just hit the button, and the elevator has opened.

Düğmeye bastım ve asansör açıldı.

So we're going to head in here and we're going to go to room 10, hopefully you can see that.

Yani buraya geleceğiz ve 10 numaralı odaya gideceğiz, umarım bunu görebilirsiniz.

The doors will close, and hopefully we make our way up there.

Kapılar kapanacak ve umarım oraya doğru yol alırız.

You can see the numbers going pretty quickly.

Rakamların oldukça hızlı ilerlediğini görebilirsiniz.

Six, seven, eight, by the way, in Canada, we start with the lobby, and then we go to

Altı, yedi, sekiz, bu arada, Kanada'da lobiyle başlıyoruz ve sonra

floor two, and then three.

ikinci kata, sonra üçüncü kata çıkıyoruz.

I know that if you are in Britain it might be slightly different, I have to check that

İngiltere'deyseniz biraz farklı olabileceğini biliyorum, bunu çevrimiçi kontrol etmeliyim

online.

.

But here we are at floor 10, let's find our room.

Ama işte 10. kattayız, hadi odamızı bulalım .

So that's kind of handy because this arrow tells us that room 1012 is that way.

Bu biraz kullanışlı çünkü bu ok bize 1012 numaralı odanın bu tarafta olduğunu söylüyor.

So let's walk down the hall, and oh, there it is.

Öyleyse koridorda yürüyelim ve oh, işte orada.

We have found our room.

Odamızı bulduk.

So as I mentioned, we use key cards to open the doors in our hotels.

Yani bahsettiğim gibi otellerimizde kapıları açmak için anahtar kartları kullanıyoruz .

So this will be called a key card, because it's a key and it's a card.

Buna anahtar kartı denecek çünkü bu bir anahtar ve bir kart.

So we'll put it in here.

O yüzden buraya koyacağız.

If you go too fast, sometimes it doesn't work.

Çok hızlı gidersen, bazen işe yaramaz.

But here we are in our hotel room.

Ama işte otel odamızdayız.

Well, we made it.

Başardık.

I'm just going to put my suitcase down over here.

Bavulumu şuraya bırakacağım. Bavulum

There's a nice little spot for my suitcase, and I brought my banana.

için güzel bir yer var ve ben de muzu getirdim. Muz üreten

Again, thank you to all of you that live in countries that produce bananas.

ülkelerde yaşayan hepinize tekrar teşekkür ederim .

I love them.

Ben onları seviyorum.

So we came in through the door here.

Biz de buradaki kapıdan içeri girdik. Acil bir durumda binanın nasıl tahliye edileceğine

There's a little bit of information here for how to evacuate the building if there was

dair burada biraz bilgi var

an emergency.

.

So on the back of every hotel door, you have that.

Yani her otel kapısının arkasında bu var.

A nice mirror, and behind it, a closet.

Güzel bir ayna ve arkasında bir dolap.

This is the bathroom, we'll look at that in a little bit.

Burası banyo, buna birazdan bakacağız .

But this is the hotel room.

Ama burası otel odası.

So you can see there's two queen sized beds.

Gördüğünüz gibi iki adet çift kişilik yatak var.

There's a desk with a chair.

Sandalyeli bir masa var.

It's kind of nice that there's a desk, because I'm going to be editing a movie there later

Bir masanın olması güzel, çünkü bugün daha sonra orada bir filmin kurgusunu yapacağım

today.

.

A television.

Bir televizyon.

There's a microwave, and there is a small coffeemaker.

Bir mikrodalga fırın ve küçük bir kahve makinesi var. Yarın

That will be yummy for tomorrow morning, when I make my decaf coffee.

sabah kafeinsiz kahvemi yaptığımda nefis olacak.

And down here we have a refrigerator.

Burada da bir buzdolabımız var.

There's also a dresser.

Bir de şifonyer var.

We usually don't put our clothes in the dresser in a hotel though, we just usually just leave

Genelde kıyafetlerimizi bir oteldeki şifonyere koymayız, sadece

them in our suitcase.

valizimizde bırakırız. Size

The other thing that I want to show you is the view.

göstermek istediğim diğer şey manzara.

So if you look behind me here, we are on the 10th floor.

Yani burada arkama bakarsanız, 10. kattayız.

So you get a pretty nice view of the city of Kitchener, Ontario.

Böylece, Kitchener, Ontario şehrinin oldukça güzel bir manzarasını elde edersiniz . Bu

So sometimes people book certain hotel rooms just because of the view.

nedenle, bazen insanlar sadece manzarası nedeniyle belirli otel odalarını rezerve eder . Pencerelerinin

They're interested in seeing what is outside of their window.

dışında ne olduğunu görmekle ilgileniyorlar .

So here you can see that we have a pretty nice view of the city of Kitchener, which

Burada Kitchener şehrinin

is nice and cool.

güzel ve havalı bir manzarasının olduğunu görebilirsiniz.

Again, there is a desk lamp on the desk.

Yine masanın üzerinde masa lambası bulunmaktadır.

They also have little earplugs in case the traffic is too loud outside, or maybe your

Dışarıda trafiğin çok yüksek olması veya

neighbors in the hotel are too loud.

oteldeki komşularınızın çok gürültülü olması durumunda da küçük kulak tıkaçları vardır.

You put these in your ear, so that you don't hear them.

Bunları duymamak için kulağına takıyorsun . Her

So anyways, there's a nice alarm clock right here, and there is a phone in case you wanted

neyse, burada güzel bir çalar saat var ve oda servisi isterseniz diye bir telefon var

room service.

.

Room service is when you order food from the hotel restaurant.

Oda servisi, otelin restoranından yemek sipariş ettiğiniz zamandır .

Most hotels have a restaurant in the main area downstairs.

Çoğu otel alt kattaki ana alanda bir restorana sahiptir .

But before you think this is a really fancy room, it's really not.

Ama bunun gerçekten süslü bir oda olduğunu düşünmeden önce , gerçekten değil.

This is a pretty standard room in Canada.

Bu, Kanada'da oldukça standart bir odadır.

Most rooms come with two queen sized beds.

Odaların çoğunda iki kraliçe boy yatak bulunur.

And the price of this room, I got a pretty good deal.

Ve bu odanın fiyatı, oldukça iyi bir anlaşma yaptım.

It was about $120 Canadian per night.

Geceliği yaklaşık 120 Kanada dolarıydı. Kulağa

So I know that might sound like a lot of money, but that is about what a hotel room costs

çok para gibi gelebileceğini biliyorum ama bu, Kanada'da bir otel odasının maliyetiyle ilgili

in Canada.

.

So anyways, welcome to a hotel in Canada.

Her neyse, Kanada'daki bir otele hoş geldiniz.

Let's take a look at the bathroom.

Banyoya bir göz atalım.

Are you ready to take a look at the bathroom?

Banyoya bir göz atmaya hazır mısın?

Or what we call, in Canadian English, the washroom.

Ya da Kanada İngilizcesinde tuvalet dediğimiz şey .

Let's turn the lights on and see.

Işıkları açıp görelim.

Here we have a typical hotel bathroom.

Burada tipik bir otel banyomuz var.

Down here you can see that we have some Kleenex.

Burada biraz Kleenex'imiz olduğunu görebilirsiniz.

That's what we call them in Canadian English, to blow your nose.

Biz onlara Kanada İngilizcesinde burnunu sümkürmek için böyle deriz.

There are a couple of cups or glasses, and an ice bucket.

Birkaç bardak veya bardak ve bir buz kovası var.

There's some shampoo.

Biraz şampuan var.

A faucet and a sink.

Bir musluk ve bir lavabo.

Some toilet paper.

Biraz tuvalet kağıdı.

A garbage can that already has garbage in it.

İçinde zaten çöp olan bir çöp tenekesi .

That's a little weird.

Bu biraz garip.

And here we have some more towels.

Ve burada biraz daha havlumuz var.

Some bath towels and some hand towels.

Bazı banyo havluları ve bazı el havluları. Tuvalete gitmeniz

There is, of course, a toilet if you need to go to the washroom.

gerekirse, elbette bir tuvalet var .

And there is a shower, but it's not just a shower, it's also a tub.

Ve bir duş var ama bu sadece bir duş değil, aynı zamanda bir küvet.

So you can either have a shower or take a shower or have a bath or take a bath.

Yani ister duş alabilir, ister duş alabilir, ister banyo yapabilir, ister banyo yapabilirsiniz.

You can say it both ways, by the way.

Bu arada, iki şekilde de söyleyebilirsin. Bu

By the way, if you were ever wondering what it looks like when I'm making a video, it

arada, video çekerken nasıl göründüğümü merak ettiyseniz,

looks like this.

şöyle görünüyor.

You can see me in the mirror here.

Beni burada aynada görebilirsin.

I just carry my tripod and my camera around, and I stand like this and I talk to the camera,

Sadece tripodumu ve kameramı yanımda taşıyorum ve böyle duruyorum ve kamerayla konuşuyorum

and I think people sometimes look at me strange.

ve insanların bazen bana garip baktığını düşünüyorum.

But hey, when you got to make a video, you got to make a video.

Ama hey, bir video çekmen gerektiğinde, bir video yapmalısın.

As some of you know, I like to go for a walk every day.

Bazılarınızın bildiği gibi, her gün yürüyüşe çıkmayı severim .

It's a little echoey in here, isn't it?

Burası biraz yankılı, değil mi?

This hotel has a fitness room.

Bu otelde fitness salonu bulunmaktadır.

It has a room with different pieces of equipment.

Farklı ekipman parçalarına sahip bir odası vardır.

I'm on the treadmill right now.

Şu an koşu bandındayım.

And it's nice to be able to talk inside, because it's going to be 36 degrees Celsius today.

Ve içeride konuşabilmek güzel, çünkü bugün hava 36 santigrat derece olacak.

That's a little hot for walking outside.

Dışarıda yürümek için biraz sıcak.

It's really nice if your hotel has a pool.

Otelinizin havuzu varsa gerçekten çok güzel.

This hotel has a nice pool.

Bu otelin güzel bir havuzu var.

It's a little bit small.

Biraz küçük.

You might notice there's no people in it right now.

Şu anda içinde hiç insan olmadığını fark edebilirsiniz .

That's because I waited until a time of day when no one was in here.

Çünkü burada kimsenin olmadığı bir zamana kadar bekledim . Havuz

People don't like it when you videotape by a pool.

kenarında video çekmenizden insanlar hoşlanmaz .

You also might notice that I have a tan on my neck, and I have a suntan or tan on my

Ayrıca boynumda bronzlaşma olduğunu ve kolumda bronzlaşma veya bronzlaşma olduğunu

arm, but not on my shoulders.

, ancak omuzlarımda olmadığını fark edebilirsiniz.

In English, we call this a farmers tan because I guess farmers always wear t-shirts, and

İngilizce'de buna çiftçi bronzluğu diyoruz çünkü sanırım çiftçiler her zaman tişört giyerler ve bu

that's why I'm only tan here, and here, and not here.

yüzden ben sadece burada ve burada bronzum, burada değil.

I don't often work outside with my shirt off.

Gömleğim olmadan dışarıda pek çalışmam. Her

So anyways, it's nice when a hotel has an indoor pool.

neyse, bir otelin kapalı havuzu olması güzel.

Sometimes hotels also have outdoor pools.

Bazen otellerin açık havuzları da vardır.

Obviously an indoor pool is inside.

Belli ki içeride bir kapalı havuz var.

No diving.

Dalmak yasak.

The pool is too shallow.

Havuz çok sığ.

It is not deep enough for diving.

Dalış için yeterince derin değil.

So if you're lucky, your hotel will also have breakfast.

Yani eğer şanslıysanız otelinizde kahvaltı da olacak .

The breakfast at this hotel isn't free, it's $10.95.

Bu otelde kahvaltı ücretsiz değil, 10,95 dolar.

But they have everything that most Canadians would want.

Ama çoğu Kanadalının isteyebileceği her şeye sahipler .

If you look here, you'll see that they have some hot water to make tea.

Buraya bakarsanız çay yapmak için biraz sıcak suları olduğunu göreceksiniz.

Different kinds of teabags.

Çay poşetleri çeşitleri.

And then over here of course, they have coffee, which everyone who loves coffee, appreciates

Ve sonra burada tabii ki kahve içiyorlar, kahve seven herkesin

a hot coffee in the morning.

sabahları sıcak bir kahve içmeyi takdir ettiği bir şey.

If we walk over this way, you'll see more traditional breakfast food.

Bu taraftan yürürsek daha çok geleneksel kahvaltılık yiyecekler görürsünüz.

I'll flip around again.

Tekrar çevireceğim.

Here you'll see some fruit, bananas, apples, and oranges.

Burada biraz meyve, muz, elma ve portakal göreceksiniz.

Down here some grapefruit, some strawberries.

Burada biraz greyfurt, biraz çilek.

In this, you'll see some oatmeal.

Burada biraz yulaf ezmesi göreceksiniz.

Here you see some scrambled eggs and frittata.

Burada biraz çırpılmış yumurta ve frittata görüyorsunuz.

In here we have some potato patties, also called hash browns.

Burada kızarmış patates olarak da adlandırılan bazı patates köftelerimiz var .

Some condiments, so if you like putting hot sauce and other things on your food.

Bazı çeşniler, yani yemeğinize acı sos ve başka şeyler koymayı seviyorsanız.

And here we have some ham, and we have some sausage.

Ve burada biraz jambonumuz ve biraz sosisimiz var .

If we look over here, we'll see some more traditional food.

Buraya bakarsak, biraz daha geleneksel yemekler görürüz.

Some cheese, some milk, some juice.

Biraz peynir, biraz süt, biraz meyve suyu.

And here we have some different kinds of cereals.

Ve burada birkaç çeşit tahılımız var.

And then here we have some baked goods.

Ve sonra burada bazı unlu mamullerimiz var.

Bagels, muffins, donuts.

Simit, kek, çörek.

And here is a toaster so that you can toast those things.

Ve işte o şeyleri kızartabilmen için bir tost makinesi .

I think that's the complete tour of breakfast at a hotel.

Bence bu bir otelde tam bir kahvaltı turu .

If you get hungry and you don't want to get room service, there's usually a vending machine.

Acıkırsanız ve oda servisi almak istemezseniz, genellikle bir otomat vardır.

So you can see this vending machine sells all kinds of snacks.

Gördüğünüz gibi bu otomat her çeşit atıştırmalık satıyor.

And then if you don't have money, there's also a bank machine, or what most of you would

Ve paranız yoksa, bir de banka makinesi ya da çoğunuzun

call an ATM.

ATM dediği şey var.

I know in my last video I called it a bank machine and a few people asked questions about

Son videomda buna banka makinesi dediğimi ve birkaç kişinin bununla ilgili sorular sorduğunu biliyorum

that.

.

But in Canada, we do call them either bank machines or ATM, which stands for automatic

Ancak Kanada'da bunlara ya banka makineleri ya da otomatik

teller machine.

vezne makinesi anlamına gelen ATM diyoruz.

So, snacks and money.

Yani, atıştırmalıklar ve para.

What else do you need?

Başka neye ihtiyacın var?

So I'm all checked out.

Yani tamamen kontrol edildim.

And we're ready to head out.

Ve yola çıkmaya hazırız.

I hope you enjoyed this English video lesson at a hotel.

Umarım bir otelde bu İngilizce video dersini beğenmişsinizdir .

It was a nice weekend for Jen and I, and I hope that you were able to learn some English.

Jen ve benim için güzel bir hafta sonuydu ve umarım biraz İngilizce öğrenebilmişsinizdir.

Bob the Canadian here.

Kanadalı Bob burada.

Don't forget, if you haven't subscribed yet, click that red subscribe button down there

Henüz abone olmadıysanız, aşağıdaki kırmızı abone ol düğmesine tıklayın

below and give me a thumbs up on this video if it helped you learn a little bit of English.

ve bu video İngilizce öğrenmenize biraz yardımcı olduysa bana bir beğeni verin.

But I'm all done.

Ama ben tamamen bittim.

I'm going to jump in my van and I'm going to head home, and I'll see all of you in the

Minibüsüme atlayacağım ve eve gideceğim ve hepinizle bir

next video.

sonraki videoda görüşürüz.