How to Ask Fast and Natural Sounding Questions in English

A lot of people who are learning English will say,

İngilizce öğrenen birçok insan,

English speakers speak way too quickly.

İngilizce konuşanların çok hızlı konuştuğunu söyleyecektir.

I can read English and understand it,

İngilizce okuyup anlayabiliyorum

but when I listen to an English speaker

ama İngilizce

speaking at normal speed,

konuşan birini normal hızda dinlediğimde

sometimes I can't understand what they're saying.

bazen ne dediğini anlayamıyorum.

And yes, we're definitely guilty of that.

Ve evet, bundan kesinlikle suçluyuz. Bahse

Although I betcha you're guilty of doing that

girerim bunu

in your own language as well.

kendi dilinizde yaptığınız için de suçlusunuz.

In this English lesson, what I'm going to do

Bu İngilizce dersinde, size

is I'm going to show you five different English questions.

beş farklı İngilizce soru göstereceğim.

I'll show you how we would write those English questions,

Size bu İngilizce soruları nasıl yazacağımızı,

how we would say them slowly and properly,

onları nasıl yavaş ve doğru bir şekilde söyleyeceğimizi göstereceğim

and then I'll teach you how we actually say them

ve sonra,

when we have an English conversation

with another English speaker.

başka bir İngilizce konuşan kişiyle İngilizce konuşurken bunları gerçekten nasıl söyleyeceğimizi öğreteceğim.

(upbeat music)

(iyimser müzik) Bugün size öğreteceğim

All of the questions and responses

tüm sorular ve yanıtlar,

that I'm going to teach you today

are from a pretend conversation between two people,

iki kişi arasındaki hayali bir sohbetten

and one of those people is going on a trip.

ve bu insanlardan biri seyahate çıkıyor.

So here's the first question you might hear

İşte

in a conversation like that.

böyle bir sohbette duyabileceğiniz ilk soru.

One person might say, where are you going?

Bir kişi nereye gidiyorsun diyebilir.

Where are you going?

Nereye gidiyorsun?

They want to know, what's the destination for this trip?

Bilmek istiyorlar, bu gezinin varış noktası neresi?

So that's the way we would write it.

Yani böyle yazacaktık.

That's the way we would say it

if we said it very slowly and carefully.

Çok yavaş ve dikkatli bir şekilde söyleseydik, böyle söylerdik.

We would say, where are you going?

Nereye gidiyorsun diyeceğiz.

But there's actually two faster versions.

Ama aslında daha hızlı iki versiyonu var.

We would say, where're ya goin'?

Nereye gidiyorsun derdik.

Where the word "are" gets shortened,

"are" kelimesinin kısaltıldığı yerde,

we almost drop the A off,

neredeyse A'yı atıyoruz

and combine it with the question word where,

ve bunu nerede soru kelimesiyle birleştiriyoruz

and we drop the G off going.

ve G'yi bırakarak bırakıyoruz.

Where're ya goin'?

nereye gidiyorsun

But there's an even faster version as well.

Ama daha da hızlı bir versiyonu da var.

We might get rid of the word "are" completely,

"Var" kelimesinden tamamen kurtulabilir

and just say, where ya goin'?

ve sadece nereye gidiyorsun diyebiliriz? Şuna

Notice as well, the word you becomes ya

da dikkat edin, siz sözcüğü

when we say it really quickly.

çok çabuk söylediğimizde ya oluyor.

So slow version, where are you going?

Yani yavaş versiyon, nereye gidiyorsun?

Fast version, normal version in an English conversation,

Hızlı versiyon, İngilizce konuşmada normal versiyon,

where're ya goin'?

nereye gidiyorsun?

And then how would we answer this?

Peki buna nasıl cevap vereceğiz?

Well, we would say, I am going to England,

Gideceğimiz yer İngiltere olsaydı ben de İngiltere'ye giderdim derdik

if that was the destination.

.

But what's the fast way we would say, I'm goin' t'England.

Ama "İngiltere'ye gidiyorum" demenin en hızlı yolu nedir?

Notice how the word going,

Sözcüğün nasıl gittiğine dikkat edin,

well, first of all, I am became I'm.

her şeyden önce, ben oldum.

Going, became goin', we dropped the G.

Gitmek, gitmek oldu, G'yi düşürdük.

And to England becomes t'England.

Ve İngiltere'ye İngiltere oluyor.

I'm goin' t'England.

İngiltere'ye gidiyorum.

So we kind of crunched that sentence way down.

Biz de bu cümleyi biraz aşağı indirdik.

So that's your first question and response.

Demek ilk sorunuz ve cevabınız bu.

Let's move on to the next one.

Bir sonrakine geçelim. Bu konuşmada

The next question you might hear

duyabileceğiniz bir sonraki soru,

in this conversation would be the question,

how are you going to get there?

oraya nasıl gideceksiniz sorusu olacaktır.

Maybe you're in Europe,

Belki Avrupa'dasınız

and you can take a car, or a train, or a plane.

ve bir arabaya, trene ya da uçağa binebilirsiniz.

Someone might ask, how are you going to get there?

Birisi sorabilir, oraya nasıl gideceksin? Sorunun

So that's the slow, careful version of the question.

yavaş ve dikkatli versiyonu bu.

How would we say it faster?

Daha hızlı nasıl söyleriz?

We would actually say this.

Aslında şunu söyleyecektik.

How ya gonna get there?

Oraya nasıl gideceksin?

So instead of saying, how are you going to,

Yani nasılsın demek yerine

we say how ya gonna.

nasılsın diyoruz.

Notice you turned into ya,

Sana dönüştüğünü fark et,

and going to turned into gonna.

ve gidiş de olacak.

How ya gonna get there?

Oraya nasıl gideceksin?

So the long version, how are you going to get there?

Yani uzun versiyon, oraya nasıl gideceksin?

The short version, how ya gonna get there?

Kısa versiyon, oraya nasıl gideceksin? Bu

By the way, the second sentence up here,

arada, buradaki ikinci cümle,

this is kind of just Bob's spelling.

bu bir nevi Bob'un imlası.

This is Bob English.

Bu Bob English.

This isn't any official way to write fast sentences,

Bu, hızlı cümleler yazmanın resmi bir yolu değildir ,

but it just gives you an idea

ancak size

of how you would say the sentence quicker.

cümleyi nasıl daha hızlı söyleyeceğiniz konusunda bir fikir verir.

So how would you respond to that sentence?

Peki bu cümleye nasıl cevap verirsiniz?

You would probably say something like,

Muhtemelen, uçağa bineceğim gibi bir şey söylersiniz

I am going to take a plane.

.

And if we sped that up, you would say,

Hızlandırırsak,

I'm gonna take a plane.

uçağa bineceğim diyeceksiniz.

Slow version, careful version,

Yavaş versiyon, dikkatli versiyon,

I am going to take a plane.

uçağa bineceğim.

Normal, fast version, I'm gonna take a plane.

Normal, hızlı versiyon, uçağa bineceğim.

Notice we've combined I am into I'm,

Birleştirdiğimize dikkat edin, I'm into I'm

and going to into gonna once again.

ve bir kez daha olacak'a gidiyorum.

So the full question, how you gonna get there?

Yani tam soru, oraya nasıl gideceksin?

And the answer, I'm gonna take a plane.

Ve cevap, uçağa bineceğim.

The next question you might hear

in a conversation about a trip

Bir seyahatle ilgili bir sohbette duyabileceğiniz bir sonraki soru,

is what are you going to do there?

orada ne yapacaksınız?

If you're going on a trip, you probably have plans.

Bir seyahate çıkıyorsanız, muhtemelen planlarınız vardır.

There's something you are going to do.

Yapacağın bir şey var.

So the long slow version would be,

Yani uzun yavaş versiyon,

what are you going to do there?

orada ne yapacaksın?

But in an actual conversation, you would hear this.

Ancak gerçek bir konuşmada bunu duyarsınız.

What're ya gonna do there?

Orada ne yapacaksın?

Notice how, what are you going to do there

Dikkat edin, orada ne yapacaksınız

becomes what're ya gonna do there?

orada ne yapacaksınız?

It really, really gets sped up.

Gerçekten hızlanıyor.

A lot of things get crunched together.

Birçok şey bir arada çatırdar.

So instead of what are you,

Yani sen nesin yerine,

it gets crunched into like, what're ya, what're ya.

nesin sen, nesin gibi cümleler kuruyor.

What're ya gonna do there?

Orada ne yapacaksın?

Going to becomes gonna again.

Gidiş yine olacak olur.

Definitely that sentence is very, very compressed.

Kesinlikle bu cümle çok ama çok sıkıştırılmış.

But how would you answer?

Ama nasıl cevap verirsin?

You would say something like this.

Böyle bir şey söylerdin.

I am going to visit London,

Londra'yı ziyaret edeceğim

and the fast version, I'm gonna visit London.

ve hızlı versiyon, Londra'yı ziyaret edeceğim.

So notice, and by the way, I'm not speaking extra fast.

Dikkat edin, bu arada, çok hızlı konuşmuyorum. Kelimenin

That's literally how fast I would say it.

tam anlamıyla bu kadar hızlı söylerdim.

I would say, what are you gonna do there?

Orada ne yapacaksın derdim.

And the answer would be, I'm gonna visit London.

Cevap, Londra'yı ziyaret edeceğim olacaktır. Böyle bir sohbette

The next question you might hear in a conversation like this

duyabileceğiniz bir sonraki soru

would be, why are you going to England?

, neden İngiltere'ye gidiyorsunuz?

Someone just might be curious,

Birisi merak edebilir,

why are you going on this trip?

neden bu geziye gidiyorsun?

Why are you going to England?

Neden İngiltere'ye gidiyorsun?

But how would we say that question at normal speaking speed?

Ama bu soruyu normal konuşma hızında nasıl söylerdik?

We would say, why'r'ya goin' t'England?

Neden İngiltere'ye gidiyorsun derdik.

Why'r'ya goin' t'England?

Neden İngiltere'ye gidiyorsun?

Why'r'ya goin' t'England?

Neden İngiltere'ye gidiyorsun?

We really compressed that sentence

Bu cümleyi gerçekten

almost down into one word.

neredeyse tek kelimeye sıkıştırdık.

Why'r'ya goin' t'England?

Neden İngiltere'ye gidiyorsun?

Why'r'ya goin' t'England?

Neden İngiltere'ye gidiyorsun?

And the response would be this.

Ve cevap şu olurdu.

I want to see Big Ben.

Big Ben'i görmek istiyorum.

And the fast version of that answer would be this.

Ve bu cevabın hızlı versiyonu şu olurdu.

I wanna see Big Ben.

Big Ben'i görmek istiyorum.

When you say want to,

İstediğini söylediğinde

and you say it quickly, it becomes wanna.

ve bunu çabucak söylediğinde, istemek olur.

So, why are you going to England?

Peki neden İngiltere'ye gidiyorsun?

Why'r'ya goin' t'England?

Neden İngiltere'ye gidiyorsun?

I want to see Big Ben.

Big Ben'i görmek istiyorum.

I wanna see Big Ben.

Big Ben'i görmek istiyorum. Ne

We've used almost all the question words, except for when.

zaman olduğu dışında neredeyse tüm soru kelimelerini kullandık.

So let's do a question with the word when.

Öyleyse ne zaman kelimesiyle bir soru yapalım.

We could say, when are you leaving?

Ne zaman gidiyorsun diyebilirdik.

So when someone goes on a trip,

Bu yüzden birisi seyahate çıktığında,

it's nice to know when they are leaving.

ne zaman ayrılacağını bilmek güzel.

So the slow, careful version,

Yani yavaş, dikkatli versiyon,

when are you leaving becomes, when'r'ya leavin'?

ne zaman gidiyorsun , ne zaman gidiyorsun?

When'r'ya leavin'?

Ne zaman gidiyorsun?

So again,

Yine,

we compressed that whole question down almost into one word.

tüm soruyu neredeyse tek bir kelimeye sıkıştırdık.

When are you leaving?

Ne zaman ayrılıyorsun?

When'r'ya leavin'?

Ne zaman gidiyorsun?

And the response could be something like this.

Ve yanıt bunun gibi bir şey olabilir.

I am leaving next week, or I'm leavin' next week.

Gelecek hafta ayrılıyorum ya da önümüzdeki hafta ayrılıyorum.

Again, we often drop the G's when we have ing,

Yine, ing'e sahip olduğumuzda genellikle G'leri düşürürüz

and I am becomes I'm, the contraction.

ve I [ __ ], daralma I'im olur.

When are you leaving?

Ne zaman ayrılıyorsun?

I am leaving next week.

Gelecek hafta ayrılıyorum.

When'r'ya leavin'?

Ne zaman gidiyorsun?

I'm leavin' next week.

Gelecek hafta gidiyorum.

Well, thank you so much

for watching this little English lesson

where I tried to speak slowly,

Yavaş konuşmaya çalıştığım

and then I tried to speak quickly at a normal rate,

ve ardından normal bir hızda

the speed that an English speaker would use

hızlı konuşmaya çalıştığım bu küçük İngilizce dersini izlediğiniz için çok teşekkür ederim

in everyday conversation.

.

I hope you can go now, and practice those fast sentences,

Umarım şimdi gidip o hızlı cümleleri pratik edebilir

and kind of improve your ability

ve İngilizce konuşurken kulağa daha doğal gelme becerinizi biraz geliştirebilirsiniz

to sound more and more natural when you speak English.

.

Anyways, I'm Bob the Canadian, thanks for watching.

Her neyse, ben Kanadalı Bob , izlediğiniz için teşekkürler.

If you're new here,

Burada yeniyseniz, oradaki

don't forget to click that red subscribe button over there,

kırmızı abone ol düğmesini tıklamayı unutmayın

and give me a thumbs up

ve

if this video helped you learn a little bit more English.

bu video biraz daha fazla İngilizce öğrenmenize yardımcı olduysa bana bir başparmak verin.

And if you have the time,

Ve eğer zamanın varsa,

why don't you stick around,

neden burada kalıp

and watch another English lesson?

başka bir İngilizce dersi izlemiyorsun?

(upbeat music)

(iyimser müzik)