Learn English with TV Series: Seinfeld

Hoh, here he is.

İşte burada.

This is the man I wanted you to see.

Görmeni istediğim adam bu.

Izzy Mandelbaum.

Izzy Mandelbaum.

He's eighty years old, but strong as an ox.

Seksen yaşında ama bir öküz kadar güçlü.

Watch this.

Şunu izle.

See that?

Bunu gördün mü?

You couldn't do that.

Bunu yapamazsın.

I could, but I choose not to.

Yapabilirdim ama yapmamayı seçiyorum.

Hey Morty.

Merhaba Morti.

Who's this?

Bu kim?

This is my son Jerry, from New York.

Bu New York'tan oğlum Jerry.

He thinks he can lift more than Izzy.

Izzy'den daha fazlasını kaldırabileceğini düşünüyor.

I..I didn't say that.

Ben...ben öyle demedim.

Hey, Izzy, this kid says he can lift more than you can.

Hey, Izzy, bu çocuk senin kaldırabileceğinden fazlasını kaldırabileceğini söylüyor .

Your kid's pretty funny, Morty.

Çocuğun çok komik, Morty.

Should be a comedian.

Komedyen olmalı.

Actually, I am a comedian.

Aslında ben bir komedyenim.

That's not so funny.

Bu o kadar komik değil.

Think you're better than me, huh?

Benden daha iyi olduğunu düşünüyorsun, ha?

Izzy used to work out with Charles Atlas in the fifties.

Izzy, ellilerde Charles Atlas ile çalışırdı .

Eighteen-fifties?

1850'ler mi?

Yeah, that's it.

Evet işte bu.

It's go time.

Gitme zamanı.

Let's see you lift that.

kaldırdığını görelim.

Mr Mandelbaum, I...

Bay Mandelbaum, ben...

C'mon, c'mon.

Hadi, hadi.

Pump it!

Pompalamak!

Alright.

Peki.

Yeah, wrong attitude.

Evet, yanlış tutum.

you're not bringing that trash into my house.

O çöpü evime getiremezsin.

There.

Orada.

Alright?

Peki? Kenara

Step aside, stringbean.

çekil çalı fasulyesi.

I'll show you.

Sana göstereceğim.

I'm gonna take it up a notch.

Ben bir çentik alacağım.

Ah!

Ah!

My back.

Sırtım.

Ugh.

Ah.

Aaaahh.

Aaaahh.

Somebody, call an ambulance.

Biri ambulans çağırsın.

There's already an ambulance here for Mrs Glickman.

Bayan Glickman için burada zaten bir ambulans var .

There's room for one more.

Bir kişilik daha yer var.

How could you do that to Mr. Mandelbaum?

Bunu Bay Mandelbaum'a nasıl yaparsınız?

You Should be ashamed of yourself.

Kendinden utanmalısın.

He egged me on!

Beni kışkırttı!

You should be more mature.

Daha olgun olmalısın.

He's 80! Ok, tomorrow Jerry and I will visit Izzy and apologize.

80 yaşında! Tamam, yarın Jerry ve ben Izzy'yi ziyaret edip özür dileyeceğiz.

This is quite a condo.

Bu tam bir apartman dairesi.

The Mandelbaums own the Magic Pan restaurants.

Mandelbaum'lar Magic Pan restoranlarının sahibi.

The crepe place?

Krep yeri mi?

Yeah.

Evet.

This is all big crepe money.

Bunların hepsi büyük krep parası.

There's crepe money?

Krep parası var mı?

What are you doing here?

Burada ne yapıyorsun?

Aw, Mr Mandelbaum, I just wanted to come by and tell you

Ah, Bay Mandelbaum, sadece gelip

how sorry I was that you hurt yourself.

kendinizi incittiğiniz için ne kadar üzgün olduğumu söylemek istedim. Bu ne lan

What the hell is that?

?

What?

Ne?

That shirt.

O gömlek. Bir

You think that you are the number one dad?

numaralı baba olduğunu mu düşünüyorsun?

This was a gift from my son.

Bu oğlumdan bir hediyeydi.

Oh, I see how it works now.

Oh, şimdi nasıl çalıştığını görüyorum. Süslü bir numaralı tişörtünle

He knocks me outta commission, so you can strut around in your

ortalıkta dolaşabilesin diye beni komisyondan düşürdü

fancy number one shirt.

.

Well, I'll show you who's number one.

Pekala, sana kimin bir numara olduğunu göstereceğim.

Mr Mandelbaum, please.

Bay Mandelbaum, lütfen.

It's go time.

Gitme zamanı.

Ahh.

Ahh.

My back.

Sırtım.

I can't move.

hareket edemiyorum

Call an ambulance.

Ambulans çağırın.

Again, Mr Mandelbaum, this back specialist is supposed to be the best.

Yine Bay Mandelbaum, bu sırt uzmanının en iyisi olması gerekiyor.

So if there's anything else I can do, please don't hesitate to, uh, try and

Yani yapabileceğim başka bir şey varsa, lütfen

find my number.

numaramı bulmaya çalışmaktan çekinmeyin.

Uh, oh, wait.

Bekle.

How 'bout that, huh?

Buna ne dersin?

The World's Greatest Dad.

Dünyanın En Büyük Babası.

My son made it for me.

Oğlum benim için yaptı.

That's very nice.

Bu çok iyi.

The best in the world.

Dünyanın en iyisi.

Which means I'm better than just number one.

Bu da bir numaradan daha iyi olduğum anlamına geliyor .

Well, I don't know how official any of these rankings really are.

Bu sıralamaların ne kadar resmi olduğunu gerçekten bilmiyorum.

Hi, son.

Merhaba evlat.

Hi daddy.

Merhaba baba.

This is your son?

Bu senin oğlun?

I got married in high school.

Lisede evlendim.

Hey, who are you?

Hey sen kimsin?

This is Seinfeld's kid.

Bu Seinfeld'in çocuğu.

Oh, you think you're tough, picking on an old man?

Oh, yaşlı bir adama sataşarak sert olduğunu mu sanıyorsun ?

Maybe you'd like to try taking on somebody your own age.

Belki kendi yaşında biriyle karşılaşmayı denemek istersin .

You got any kids?

Çocuğun var mı?

Oh, you think you're better than me?

Oh, benden daha iyi olduğunu mu düşünüyorsun?

Go ahead, pick out anything in the room here.

Devam et, buradaki odadaki herhangi bir şeyi seç.

I'll lift it up over my head.

Başımın üzerine kaldıracağım.

Look, no-one is lifting anything.

Bak, kimse bir şey kaldırmıyor.

The television.

Televizyon.

Oh no.

Oh hayır.

This one's for you, Pop.

Bu senin için baba.

It's go time.

Gitme zamanı.

Ohh!

Aah!

My back!

Sırtım!

Call an ambulance.

Ambulans çağırın.

We're already in a hospital.

Zaten bir hastanedeyiz.

I swear to you, I didn't know they TV was bolted to the table.

Yemin ederim, TV'nin masaya cıvatalı olduğunu bilmiyordum.

I bet you pulled that trick on my daddy, in Florida.

Bahse girerim Florida'da babama o numarayı yapmışsındır .

He couldn't handle the weight.

Ağırlığı kaldıramadı.

Oh, so now you think you're better than me?

Oh, yani şimdi benden daha iyi olduğunu mu düşünüyorsun?

You think you're better than him?!

Ondan daha iyi olduğunu mu düşünüyorsun?

Look, let me just state for the record, I think you're

Bakın, kayıtlara geçmesine izin verin, bence

both better than me.

ikiniz de benden daha iyisiniz.

Okay.

Tamam aşkım.

My boys.

Oğullarım.

My dad.

Benim babam.

My grandpa.

Benim büyükbabam.

Oh, come on!

Ah, hadi ama!

What happened to him?

Ona ne oldu?

He was trying to lift the TV.

Televizyonu kaldırmaya çalışıyordu. O

That TV?

televizyon mu?

Oh no.

Oh hayır.

It's go time.

Gitme zamanı.

Oohh!

Oohh!

Why didn't anybody tell me?

Neden kimse bana söylemedi? Cıvatayla

It was bolted down!

kapatılmıştı! Hala

I still thought you could do it.

yapabileceğini düşündüm.

Me too.

Ben de.

Mandelbaum, Mandelbaum, Mandelbaum...

Mandelbaum, Mandelbaum, Mandelbaum...

Fellas, fellas, look, I gotta go.

Arkadaşlar, arkadaşlar, bakın, gitmeliyim.

Oh yeah, that's right. Go!

Ah evet, bu doğru. Gitmek!

Put us all in the hospital. And you've ruined our business with all your

Hepimizi hastaneye koyun. Ve tüm

macho head games.

maço kafa oyunlarınla ​​işimizi mahvettin.

I think I can help you out. I'll see you later.

Sanırım sana yardım edebilirim. Sonra görüşürüz.

Hey, I can't see the TV.

Hey, televizyonu göremiyorum.

Here!

Burada!

You think you're better than us,don't you?!

Bizden daha iyi olduğunu düşünüyorsun, değil mi?!