3 Myths about Learning English: Hear from 5 Fluent Speakers

Hi everyone. I’m Jennifer from English with Jennifer.

Herkese selam. Ben Jennifer ile İngilizce'den Jennifer.

I’ve been teaching English for over 25 years. I’ve been online since 2007.

25 yılı aşkın süredir İngilizce öğretiyorum. 2007'den beri çevrimiçiyim.

That’s quite some time. Do I ever get tired?

Bu oldukça uzun bir süre. Hiç yorulur muyum?

Yes, I do, but do you know what keeps me going? It’s all my students.

Evet, biliyorum ama devam etmemi sağlayan ne biliyor musun? Hepsi benim öğrencilerim.

Learners like you. I feel inspired when I see how well my students learn and what they do with their knowledge.

Senin gibi öğrenciler. Öğrencilerimin ne kadar iyi öğrendiklerini ve bilgileriyle neler yaptıklarını gördüğümde ilham alıyorum.

I also look around at others in my field. I see other teachers with the same passion and desire

Ayrıca alanımdaki diğerlerine de bakıyorum.

to help people communicate and become the best they can be…in English.

İnsanların İngilizcede iletişim kurmalarına ve olabileceklerinin en iyisi olmalarına yardımcı olmak için aynı tutku ve arzuya sahip başka öğretmenler görüyorum.

As a teacher, I’ve observed different attitudes towards learning English,

Bir öğretmen olarak, İngilizce öğrenmeye yönelik farklı tutumlar gözlemledim

and I see which ones can lift a student up and which ones can hold a student back.

ve hangilerinin bir öğrenciyi yukarı kaldırabileceğini ve hangilerinin öğrenciyi geride tutabileceğini görüyorum.

As a language learner myself, I know which bad habits I need to stop, like negative self-talk, that is, criticizing myself and my weaknesses.

Kendim de bir dil öğrencisi olarak, kendi kendime olumsuz konuşma, yani kendimi ve zayıf yönlerimi eleştirme gibi hangi kötü alışkanlıkları bırakmam gerektiğini biliyorum.

And I know which habits I need to keep in place, like regular practice and the willingness to receive corrections.

Ve düzenli uygulama ve düzeltmeler almaya istekli olmak gibi hangi alışkanlıkları yerinde tutmam gerektiğini biliyorum.

I could give you advice about language learning, but I think it’s time to put a number of voices together

Size dil öğrenimi hakkında tavsiyede bulunabilirim, ancak birkaç sesi bir araya getirmenin

and let you hear from non-native speakers who have already attained a high level of proficiency in English.

ve anadili İngilizce olmayan, halihazırda yüksek düzeyde İngilizce yeterliliğine ulaşmış olanlardan dinlemenizi sağlamanın zamanı geldiğini düşünüyorum.

They are fluent English. In fact, the people that I've invited to contribute to this video all teach English in some way.

İngilizceleri akıcıdır. Aslında, bu videoya katkıda bulunmaları için davet ettiğim kişilerin hepsi bir şekilde İngilizce öğretiyor.

Together, their stories can help dispel some myths about becoming fluent in English.

Hikayeleri birlikte, İngilizcede akıcı olmaya ilişkin bazı mitleri ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir.

What’s a myth? It’s an idea that some believe to be true, but in fact, it’s not.

Efsane nedir? Bazılarının doğru olduğuna inandığı bir fikir, ama aslında öyle değil.

To dispel a myth is to prove it wrong. It's to put an end to that false belief.

Bir efsaneyi ortadan kaldırmak, onun yanlış olduğunu kanıtlamaktır. Bu yanlış inanca bir son vermektir. Tıpkı

It’s like when we turn on a light and make the shadows disappear.

bir ışığı açıp gölgeleri yok etmemiz gibi.

Let me introduce you to some successful English language learners and dedicated educators.

Sizi bazı başarılı İngilizce öğrenenleri ve kendini işine adamış eğitimcilerle tanıştırmama izin verin.

I've asked each of them to tell me how long they’ve been learning English and what practices they’ve found helpful.

Her birinden bana ne kadar süredir İngilizce öğrendiklerini ve hangi uygulamaları faydalı bulduklarını söylemelerini istedim.

I'm Nathaly, but most people on the internet know me as Teacher Nathaly.

Ben Nathaly, ama internetteki çoğu insan beni Öğretmen Nathaly olarak tanıyor.

I'm from Brazil, and I've been studying English since middle school, so that was back in 2005.

Brezilya'lıyım ve ortaokuldan beri İngilizce çalışıyorum, yani 2005'teydi.

Well, it was a mandatory subject in school, so I'd say that I intentionally started

Okulda zorunlu bir dersti, bu yüzden bilerek

um, studying English in 2011. And that's when I started watching Jennifer's videos.

İngilizce çalışmaya 2011'de başladığımı söyleyebilirim. İşte o zaman Jennifer'ın videolarını izlemeye başladım.

I remember I would watch lots of YouTube videos, and I would write down the new words I was learning.

Çok fazla YouTube videosu izlediğimi ve öğrendiğim yeni kelimeleri yazdığımı hatırlıyorum.

And I would try to listen and repeat the sentences. And, yeah, I was just really like a parrot,

Ve cümleleri dinlemeye ve tekrar etmeye çalışırdım. Ve evet, gerçekten bir papağan gibiydim,

just copying everything. And that's how I started to improve my English.

her şeyi kopyalıyordum. Ve böylece İngilizcemi geliştirmeye başladım.

Because the more I listened to videos, the more I watched videos, and the more I practiced, the better I got.

Çünkü ne kadar çok video dinlersem, o kadar çok video izledim ve ne kadar çok pratik yaptıysam o kadar iyi oldum.

Hey guys. My name is Aliona. I'm from Ukraine, and I started studying English over two decades ago when I was 10 years old.

Hey Millet. Benim adım Aliona. Ben Ukraynalıyım ve İngilizce öğrenmeye yirmi yılı aşkın bir süre önce 10 yaşındayken başladım.

As a non-native English teacher, I always try to improve my English.

Anadili İngilizce olmayan bir öğretmen olarak, her zaman İngilizcemi geliştirmeye çalışırım. Bunu

I do it by listening to different podcasts, watching Netflix, talking to my English-speaking friends, and working on my pronunciation.

farklı podcast'ler dinleyerek, Netflix izleyerek, İngilizce konuşan arkadaşlarımla konuşarak ve telaffuzum üzerinde çalışarak yapıyorum.

Hi everyone. My name is Ivan Crespo. I'm originally from Brazil.

Herkese selam. Benim adım Ivan Crespo. Ben aslen Brezilyalıyım.

I started learning English when I was a toddler, and I'm 40 now, so I've been studying English for 37, maybe 38 years.

Yürümeye başlayan çocukken İngilizce öğrenmeye başladım ve şimdi 40 yaşındayım, yani 37, belki 38 yıldır İngilizce çalışıyorum.

What I do to continue improving my English, um, I'm a grad student here at University of Illinois.

İngilizcemi geliştirmeye devam etmek için yaptığım şey, um, burada, Illinois Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrencisiyim.

And I'm also a teacher. I teach listening and speaking in our ESL program.

Ve ben de bir öğretmenim. ESL programımızda dinleme ve konuşma öğretiyorum.

So I have a lot of contact with the English language.

Bu yüzden İngilizce ile çok fazla temasım var.

I think I only speak Portuguese, my native language, when I talk to my wife or my kids or maybe when I call my parents.

Sanırım sadece karımla veya çocuklarımla konuştuğumda veya belki ailemi aradığımda ana dilim olan Portekizce konuşuyorum.

I also like to read, listen to music, uh, watch movies...yeah. I think this is...

Ayrıca okumayı, müzik dinlemeyi, film izlemeyi de severim... evet. Bence bu...

Oh! In my free time, I also study grammar. I like grammar.

Ah! Boş zamanlarımda gramer de çalışıyorum. Dilbilgisini severim.

I think this is the way I study English nowadays.

Sanırım bugünlerde İngilizce çalışma şeklim bu.

Hello. My name is Daniela -- from English with Daniela.

Merhaba. Benim adım Daniela -- Daniela ile İngilizce'den.

I'm an online English teacher, and I'm originally from Italy

Çevrimiçi bir İngilizce öğretmeniyim ve aslen İtalya'lıyım,

although two years ago I moved to the US.

ancak iki yıl önce ABD'ye taşındım.

I started learning English in middle school in Italy, and quite frankly, I never stopped

İngilizce öğrenmeye İtalya'da ortaokulda başladım ve açıkçası hiç durmadım

because I continued all the way through high school, university and beyond. I continue studying English today.

çünkü lise, üniversite ve sonrasında da devam ettim. Bugün İngilizce çalışmaya devam ediyorum.

What do I do to study English and to keep improving my English?

İngilizce çalışmak ve İngilizcemi geliştirmeye devam etmek için ne yapmalıyım?

As a teacher, I have a whole repertoire of grammar books, vocabulary, phrasal verbs, collocations...

Bir öğretmen olarak, gramer kitapları, kelime dağarcığı, deyimsel fiiller, eşdizimlerden oluşan bir repertuvarım var...

As a student, as an English lover, um, I watch videos on YouTube on Instagram.

Bir öğrenci olarak, bir İngiliz aşığı olarak, um, Instagram'da YouTube'da videolar izliyorum.

I watch films in English. I read books in English.

İngilizce filmler izliyorum. İngilizce kitaplar okuyorum.

And I take part in English clubs, like for example, the Patreon group that Jennifer has.

Ve örneğin Jennifer'ın sahip olduğu Patreon grubu gibi İngiliz kulüplerinde yer alıyorum.

Hey guys. My name is Chelsea, and I am from South Korea.

Hey Millet. Adım Chelsea ve Güney Koreliyim.

And I moved to the United States when I was 17.

Ve 17 yaşımdayken Amerika Birleşik Devletleri'ne taşındım.

So, I was taught "textbook English" growing up in school, just like anyone, but it wasn’t until I was 17 when I realized there’s real English to be learned.

Bu yüzden, tıpkı herkes gibi okulda büyürken bana "ders kitabı İngilizcesi" öğretildi , ancak öğrenilecek gerçek İngilizce olduğunu fark ettiğimde 17 yaşıma kadar değildi .

I actually follow a 3-step process to do this.

Bunu yapmak için aslında 3 adımlık bir süreç izliyorum.

1. When others speak, I pay attention.

1. Başkaları konuşurken dikkatimi veririm.

2. I take note of interesting things that I can learn from that person.

2. O kişiden öğrenebileceğim ilginç şeyleri not alırım.

3. In my next conversation with whomever, I try to use that thing that I've learned

3. Kiminle bir sonraki konuşmamda, o öğrendiğim şeyi kullanmaya çalışırsam

or mimic that person in that conversation.

veya o kişiyi o konuşmada taklit etmeye çalışırım.

So, I'm still constantly trying to improve my English whether it's range of vocabulary or how I structure my narrative or story.

Bu yüzden, ister kelime dağarcığı yelpazesi olsun, ister hikayemi veya hikayemi nasıl yapılandırdığım olsun, sürekli olarak İngilizcemi geliştirmeye çalışıyorum.

Um, how I do this is I watch a lot of TED Talk speakers or I watch other people have conversations.

Um, bunu nasıl yapacağım, çok fazla TED Konuşması konuşmacısı izliyorum veya diğer insanların sohbetlerini izliyorum.

If I spot a really good communicator, I try to figure out why that person was a good communicator, and I try to copy that person in my next conversation.

Eğer gerçekten iyi bir iletişimci görürsem, o kişinin neden iyi bir iletişimci olduğunu anlamaya çalışırım ve bir sonraki konuşmamda o kişiyi kopyalamaya çalışırım.

What I love about their responses is that we understand they have not stopped learning. They continue to improve.

Yanıtlarında sevdiğim şey, öğrenmeyi bırakmadıklarını anlamamız. Geliştirmeye devam ediyorlar.

No one’s English is perfect. Even as a native speaker, there’s always something new for me to learn,

Kimsenin İngilizcesi mükemmel değildir. Anadili olarak bile,

like an academic word or some slang that I hear my children use. I also practice to get better at my writing.

çocuklarımın kullandığını duyduğum akademik bir kelime veya argo gibi her zaman öğrenecek yeni bir şeyler vardır . Ayrıca yazımı geliştirmek için pratik yapıyorum.

Well, maybe you’re already impressed by how well my guests speak.

Belki de misafirlerimin ne kadar iyi konuştuğundan etkilenmişsindir.

If you get the chance to study with one of them, you’ll find out how nice they are as people, how positive and supportive they are.

Onlardan biriyle çalışma fırsatı yakalarsanız, ne kadar iyi insanlar olduklarını, ne kadar olumlu ve destekleyici olduklarını göreceksiniz.

I’m now going to ask the other teachers to help me dispel three myths about becoming fluent in English.

Şimdi diğer öğretmenlerden İngilizce'de akıcı olmaya ilişkin üç efsaneyi ortadan kaldırmama yardım etmelerini isteyeceğim.

Not true. When I was 17 and moved to the United States, we moved to this city that was full of Korean community.

Doğru değil. 17 yaşımdayken Amerika Birleşik Devletleri'ne taşındığımda, Koreli toplulukla dolu bu şehre taşındık.

I could live there without speaking English.

Orada İngilizce konuşmadan da yaşayabilirim.

But as you know, if you don't speak English, you won't get better.

Ama bildiğiniz gibi İngilizce bilmiyorsanız daha iyi olamazsınız.

So, what I tried to do was make a lot of international friends, whether online or offline.

Bu yüzden, yapmaya çalıştığım şey, çevrimiçi veya çevrimdışı birçok uluslararası arkadaş edinmekti.

That really helped me. Practicing English with other people who don't speak Korean

Bu bana gerçekten yardımcı oldu. Korece konuşmayan diğer insanlarla İngilizce pratik yapmak

helped me tremendously.

bana çok yardımcı oldu.

Some learners think that they need to live in an English-speaking country to become fluent in English.

Bazı öğrenciler İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşabilmek için İngilizce konuşulan bir ülkede yaşamaları gerektiğini düşünürler.

But I completely disagree with that.

Ama buna tamamen katılmıyorum.

I know a lot of people here in the United States, people that have lived here for decades,

Burada Amerika Birleşik Devletleri'nde onlarca yıldır burada yaşayan ve hiç

that don't speak English at all, not even a single word.

İngilizce konuşmayan, tek bir kelime bile bilmeyen birçok insan tanıyorum.

And I know a lot of people from Brazil that have never been abroad and speak English fluently.

Brezilya'dan hiç yurtdışına çıkmamış ve akıcı bir şekilde İngilizce konuşan birçok insan tanıyorum.

And I became fluent in English when I lived in Brazil, not here in the U.S.

Ve burada ABD'de değil, Brezilya'da yaşarken İngilizce'yi akıcı hale getirdim.

So yes, it it possible to become fluent in English in your country.

Yani evet, ülkenizde İngilizce'yi akıcı hale getirmek mümkün.

I don't think you need to live in an English-speaking country in order to become fluent in English.

İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşabilmek için İngilizce konuşulan bir ülkede yaşamanız gerektiğini düşünmüyorum.

Nowadays we have access to an enormous quantity of resources thanks to the advent of internet.

Günümüzde internetin gelişmesi sayesinde muazzam miktarda kaynağa erişebiliyoruz.

So, ideally, you could surround yourself with English 24 hours a day if you wanted to.

Yani, ideal olarak, isterseniz günün 24 saati kendinizi İngilizce ile çevreleyebilirsiniz.

What you need is to practice as much as you can. And to do that, you can, um, approach some tourists,

İhtiyacınız olan şey, yapabildiğiniz kadar pratik yapmaktır. Ve bunu yapmak için, bazı turistlere yaklaşabilir,

take some short trips abroad, or even speak to yourself in the mirror. So, anything helps.

yurt dışına kısa geziler yapabilir, hatta aynada kendi kendinize konuşabilirsiniz. Yani, her şey yardımcı olur.

Well, actually, I've never even been to an English-speaking country, and I consider myself quite fluent.

Aslında, İngilizce konuşulan bir ülkeye hiç gitmedim ve kendimi oldukça akıcı buluyorum.

So no, you definitely don't need to live in an English-speaking country to become fluent in English.

Yani hayır, akıcı bir İngilizce öğrenmek için kesinlikle İngilizce konuşulan bir ülkede yaşamanıza gerek yok.

Nowadays you don't even need to leave your house to become fluent. There's internet, guys!

Günümüzde akıcı konuşmak için evinizden çıkmanıza bile gerek yok. İnternet var beyler!

On the internet, you can do anything you want. You can study English. You can find English-speaking friends.

İnternette, istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. İngilizce çalışabilirsiniz. İngilizce konuşan arkadaşlar bulabilirsiniz.

You can listen to music in English. You can do anything.

İngilizce müzik dinleyebilirsiniz. Herşeyi yapabilirsin.

I'll tell you right away: you don't have to travel to an English-speaking country in order to become fluent in English.

Size hemen söyleyeceğim: İngilizceyi akıcı hale getirmek için İngilizce konuşulan bir ülkeye seyahat etmek zorunda değilsiniz.

There's no magic or something in the air that makes you pick up the language immediately. No. It's not about that.

Havada dili hemen kapmanızı sağlayacak hiçbir sihir ya da başka bir şey yok. Hayır. Konu bununla ilgili değil.

When I was still in Brazil, I was already fluent in English before I moved to the United States. Yeah.

Hâlâ Brezilya'dayken, Amerika Birleşik Devletleri'ne taşınmadan önce zaten akıcı bir İngilizcem vardı. Evet.

So, it's about creating your own immersion where you are, making English part of your life.

Bu, İngilizce'yi hayatınızın bir parçası haline getirerek, bulunduğunuz yerde kendi deneyiminizi yaratmakla ilgilidir.

And so many people speak English on a daily basis, and they don't even live in an English-speaking country.

Ve pek çok insan günlük olarak İngilizce konuşuyor ve İngilizce konuşulan bir ülkede bile yaşamıyorlar.

You know, a lot of people work for an international companies, so it's not about the place.

Biliyorsunuz, pek çok insan uluslararası bir şirkette çalışıyor, yani mesele yer değil.

No, I don't agree with that. Fluency and accent are two different things.

Hayır, buna katılmıyorum. Akıcılık ve aksan iki farklı şeydir.

Your accent is your identity.

Aksanınız kimliğinizdir.

I have an accent. You have an accent. Everyone has an accent.

aksanım var Aksanın var. Herkesin bir aksanı vardır.

It is actually good to have an accent, and nobody would think that you are more fluent in English just because you don't have an accent.

Aksan sahibi olmak aslında iyidir ve hiç kimse sırf aksanınız yok diye İngilizcede daha akıcı olduğunuzu düşünmez .

Just because you speak English without an accent. No.

Sırf aksansız İngilizce konuştuğun için. Hayır.

Not true, although that is how I first felt when I came to the United States from Korea.

Doğru değil, ancak Kore'den Amerika Birleşik Devletleri'ne ilk geldiğimde böyle hissetmiştim.

I was really embarrassed by my accent.

Aksanımdan gerçekten utandım.

But having met a lot of people who are excellent communicators from Brazil, Mexico, India, Russia...Brazil, etc.

Ama Brezilya, Meksika, Hindistan, Rusya...Brezilya vb. ülkelerden mükemmel iletişim kuran ve güçlü aksanlara sahip birçok insanla tanıştıktan sonra,

um, with strong accents, I was able to learn that what matters is your ability to communicate and be understood by others.

önemli olanın iletişim kurma ve başkaları tarafından anlaşılma beceriniz olduğunu öğrendim. diğerleri.

But not accent.

Ama aksan değil. Aksanınız

People will consider you fluent not if you don't have any accent, but if you speak clearly, accurately, and with a variety of vocabulary.

yoksa değil , net, doğru ve çeşitli kelimelerle konuşursanız, insanlar sizi akıcı olarak kabul edeceklerdir.

Um, being able to respond adequately depending on the situation...that's what makes you fluent.

Um, duruma göre yeterli tepki verebilmek... seni akıcı yapan şey bu.

Um, of course, you can aim to reduce your accent, but the goal is not to speak like a native speaker.

Elbette aksanını azaltmayı hedefleyebilirsin ama amaç anadili gibi konuşmak değil.

It's to have a neutral accent if you want.

İsterseniz nötr bir aksana sahip olmak.

Nope. You don't have to lose your foreign accent. People understand you.

Hayır. Yabancı aksanını kaybetmek zorunda değilsin. İnsanlar seni anlıyor.

Accent is very different from mispronunciation, and you know what? Your accent is part of who you are.

Aksan yanlış telaffuzdan çok farklıdır ve biliyor musunuz? Aksanınız, kim olduğunuzun bir parçasıdır. Bir

I once read that an accent is a sign of bravery.

keresinde aksanın bir cesaret işareti olduğunu okumuştum.

Also, speak like a native speaker? Who is a native speaker nowadays?

Ayrıca, anadili gibi konuşmak? Günümüzde anadili kimdir?

You know there are so many different countries that have English as an official language. So yeah. Think about these things.

Biliyorsunuz, İngilizce'yi resmi dil olarak kabul eden pek çok farklı ülke var . Yani evet. Bunları düşün.

Your accent has nothing to do with how fluent you are.

Aksanınızın ne kadar akıcı olduğunuzla hiçbir ilgisi yoktur.

There are so many people who live in English-speaking countries, who build their careers in English, whose whole live is in English, and they never lose their foreign accent.

İngilizce konuşulan ülkelerde yaşayan, kariyerini İngilizce ile kuran, tüm hayatı İngilizce olan ve yabancı aksanını hiç kaybetmeyen o kadar çok insan var ki.

Well, if you want to reduce your accent, that's okay. You can work on it. It's up to you.

Aksanını azaltmak istiyorsan, sorun değil. Üzerinde çalışabilirsin. O size kalmış.

But don't forget that having an accent is not a bad thing.

Ancak aksanlı olmanın kötü bir şey olmadığını unutmayın.

Can I become fluent fast? Well, remember that we all learn differently. What do you mean by fast?

Hızlı akıcı konuşabilir miyim? Pekala, hepimizin farklı öğrendiğimizi unutmayın. Hızlı derken neyi kastediyorsun?

For some people, it might take a while for them to learn, and it's totally okay.

Bazı insanlar için öğrenmeleri biraz zaman alabilir ve bu tamamen normaldir.

Something else is that fluency is very subjective. It depends on what you're talking about.

Başka bir şey de akıcılığın çok öznel olmasıdır. Ne hakkında konuştuğuna bağlı.

So, you may actually be fluent in topics related to your everyday life, but for me, for example, I'm not a lawyer.

Yani, aslında günlük hayatınızla ilgili konularda akıcı olabilirsiniz, ama örneğin benim için ben bir avukat değilim.

And if somebody asks me to explain a case or talk about law and all this kind of stuff, I'm going to be a little bit lost

Ve eğer biri benden bir davayı açıklamamı ya da hukuk ve bunun gibi şeyler hakkında konuşmamı isterse, biraz kaybolacağım

because I'm not very used to that vocabulary, so fluency is subjective. Fluency has to do with flowing, so you're speaking naturally. You're not feeling that you're stuck.

çünkü bu kelime dağarcığına pek alışkın değilim, bu yüzden akıcılık özneldir. Akıcılık akıcılıkla ilgilidir, yani doğal bir şekilde konuşuyorsun. Sıkışmış olduğunuzu hissetmiyorsunuz.

And it takes a while, you know, and there's nothing wrong with that. It's just part of our human nature.

Ve bu biraz zaman alıyor ve bunda yanlış bir şey yok. Bu sadece insan doğamızın bir parçası.

Personally, I believe there is no way to become fluent fast if you are a beginner. First, you have to study and practice a lot.

Şahsen, yeni başlayan biriyseniz hızlı bir şekilde akıcı konuşmanın hiçbir yolu olmadığına inanıyorum. Öncelikle çok çalışmalı ve pratik yapmalısınız.

Fluency will come over time.

Akıcılık zamanla gelecek.

But let's say your English level is intermediate. In this case, going to live in an English-speaking country can definitely speed up the process.

Ama diyelim ki İngilizce seviyeniz orta seviyede. Bu durumda İngilizce konuşulan bir ülkede yaşamak kesinlikle süreci hızlandırabilir.

But please, guys, don't believe those courses that promise to make you fluent in a month. That's just a lie.

Ama lütfen beyler, sizi bir ayda akıcı hale getirmeyi vaat eden kurslara inanmayın. Bu sadece bir yalan.

Becoming fluent takes time. Good luck, guys.

Akıcı olmak zaman alır. İyi şanslar arkadaşlar.

No, there are no shortcuts. Nobody becomes fluent in English in three months, four months, six months. No. That's not possible.

Hayır, kısayol yok. Üç ayda, dört ayda, altı ayda kimse İngilizceyi akıcı hale getiremez. Hayır. Bu mümkün değil.

If you want to become fluent in English, you have to study hard. You have to practice your speaking skills, your listening skills...

İngilizcede akıcı olmak istiyorsanız, çok çalışmalısınız. Konuşma becerilerinizi, dinleme becerilerinizi...

the four skills. You'll probably take some time, and that's great as long as you have fun while you learn English.

dört becerinizi uygulamanız gerekir. Muhtemelen biraz zaman ayıracaksınız ve İngilizce öğrenirken eğlendiğiniz sürece bu harika.

There are some materials that promise to make you fluent fast. Um, generally they focus on mindless repetition.

Sizi hızlı bir şekilde akıcı hale getirmeyi vaat eden bazı malzemeler var. Um, genellikle akılsızca tekrara odaklanırlar.

Um, they help. I think they help. I took some, and they helped me to stop thinking in Italian.

Yardım ediyorlar. Bence yardımcı olurlar. Biraz aldım ve İtalyanca düşünmeyi bırakmama yardımcı oldular.

So thinking straight in English, which is what you want. But I don't think they're really complete.

Yani doğrudan İngilizce düşünmek, senin istediğin de bu. Ama tam olduklarını düşünmüyorum.

What you need is to practice as much as you can.

İhtiyacınız olan şey, yapabildiğiniz kadar pratik yapmaktır.

So, any opportunity you have -- you need to take it, and that will actually help you to become fluent.

Yani, sahip olduğunuz herhangi bir fırsat -- onu değerlendirmelisiniz ve bu aslında akıcı konuşmanıza yardımcı olacaktır.

Yes and no. There's no trick to fluency, but there are things you can do.

Evet ve hayır. Akıcı konuşmanın püf noktası yok ama yapabileceğiniz şeyler var.

1. Enjoy the process. And 2, use effective method[s].

1. Sürecin tadını çıkarın. Ve 2, etkili yöntem(ler) kullanın.

What I mean by that is, let's say you consider learning English to be a chore, like homework.

Bununla demek istediğim, diyelim ki İngilizce öğrenmeyi ev ödevi gibi bir angarya olarak görüyorsunuz.

You're not going to be putting in the same amount of energy and effort as, you know, someone who loves English and feels like it's play...it's a game.

İngilizceyi seven ve oyunmuş gibi hisseden biriyle aynı miktarda enerji ve çaba sarf etmeyeceksiniz ... bu bir oyun.

And regarding method, let's say you're someone who only reads textbooks and only listens to English courses online, pre-recorded.

Ve yönteme gelince, diyelim ki sadece ders kitaplarını okuyan ve sadece çevrim içi, önceden kaydedilmiş İngilizce kurslarını dinleyen birisiniz.

And if you're someone who is only reading and listening to pre-recorded English courses online or English textbooks,

Ve sadece çevrimiçi olarak önceden kaydedilmiş İngilizce kurslarını veya İngilizce ders kitaplarını okuyan ve dinleyen biriyseniz, dışarı çıkıp insanlarla konuşan

you won't speak fluently, um, faster than someone who goes out there and speaks to people.

birinden daha akıcı, um, daha hızlı konuşamazsınız .

Basically, you need a balance between input and output.

Temel olarak, girdi ve çıktı arasında bir dengeye ihtiyacınız var.

I hope this helps. You can find me on TikTok, Facebook, Instagram with @immigo.io

Umarım bu yardımcı olur. Beni TikTok'ta, Facebook'ta, @immigo.io ile Instagram'da

Or on YouTube @Learn English with Chelsea. Bye!

veya YouTube'da @Learn English with Chelsea ile bulabilirsiniz. Hoşçakal!

I’m glad Chelsea told you where to find her. Look in the video description and you’ll find all the links to all the teachers you''ve met in this video.

Chelsea'nin onu nerede bulacağını söylemesine sevindim. Video açıklamasına baktığınızda, bu videoda tanıştığınız tüm öğretmenlerin tüm bağlantılarını bulacaksınız.

I believe it’s helpful to learn from more than one source.

Birden fazla kaynaktan öğrenmenin faydalı olduğuna inanıyorum.

You can have more than one English textbook in your library. You can have more than one English dictionary bookmarked in your browser.

Kitaplığınızda birden fazla İngilizce ders kitabı olabilir . Tarayıcınızda yer imlerine eklenmiş birden fazla İngilizce sözlüğe sahip olabilirsiniz.

And you can study with more than one teacher online.

Ve birden fazla öğretmenle çevrimiçi çalışabilirsiniz.

Learning from different sources exposes you to different explanations, approaches, and forms of practice.

Farklı kaynaklardan öğrenmek sizi farklı açıklamalara, yaklaşımlara ve uygulama biçimlerine maruz bırakır.

That’s all for now. I hope you enjoyed our video. I hope we gave you food for thought – things to consider.

Şimdilik bu kadar. Umarım videomuzu beğenmişsinizdir. Umarım size düşünmeniz için yiyecek vermişizdir - dikkate alınması gereken şeyler.

Please remember to like and share the video As always, thanks for watching and happy studies!

Lütfen videoyu beğenmeyi ve paylaşmayı unutmayın Her zaman olduğu gibi izlediğiniz için teşekkürler ve iyi çalışmalar!

Follow me on Instagram, Facebook, Twitter, and Patreon.

Beni Instagram, Facebook, Twitter ve Patreon'da takip edin.

And don't forget to subscribe here on YouTube. Turn on those notifications.

Ve burada YouTube'da abone olmayı unutmayın. Bu bildirimleri açın.