The Secret ‘Subconscious’ Pronunciation Rule Native English Speakers ALWAYS Use

- Hello lovely students

- Merhaba sevgili öğrenciler

and welcome back to English with Lucy.

ve Lucy ile İngilizceye tekrar hoş geldiniz. Sizin için

I have such an interesting pronunciation video for you.

çok ilginç bir telaffuz videom var.

Honestly, I'm going to teach you something

Dürüst olmak gerekirse, sana

that you didn't even know was a thing.

bir şey olduğunu bile bilmediğin bir şey öğreteceğim.

Before we get started, as always, there is a PDF

Başlamadan önce, her zaman olduğu gibi,

and quiz that goes with this lesson.

bu dersle birlikte gelen bir PDF ve sınav var.

If you would like to download it for free

Ücretsiz olarak indirmek isterseniz tek

all you've got to do is click

yapmanız gereken

on the link in the description box.

açıklama kutusundaki bağlantıya tıklamak.

You enter your name and your email address.

Adınızı ve e-posta adresinizi giriyorsunuz.

You sign up to my PDF club to my mailing list.

PDF kulübüme, posta listeme kaydoluyorsunuz.

The PDF will arrive directly in your inbox

PDF doğrudan gelen kutunuza ulaşacak

and then whenever I post a video after that

ve bundan sonra ne zaman bir video eklesem

you will automatically receive all

otomatik olarak tüm

of my free PDFs and e-books along

ücretsiz PDF'lerimi ve e-kitaplarımı,

with all of my news, course updates, and offers.

ayrıca tüm haberlerimi, kurs güncellemelerimi ve tekliflerimi alacaksınız.

You can unsubscribe at any time.

İstediğiniz zaman abonelikten çıkabilirsiniz.

Let's get started with the pronunciation lesson.

Telaffuz dersine başlayalım.

Okay, so when I worked in a pub

Tamam, yani bir barda çalışırken ayaktakımını uzak

it was a hard job keeping out the riff-raff.

tutmak zor bir işti .

Riff-raff is slang for undesirable people,

Riff-raff istenmeyen insanlar için kullanılan bir argodur

and be careful using it.

ve onu kullanırken dikkatli olun. Birine ayaktakımı

It could be offensive if you call someone riff-raff.

dersen saldırgan olabilir .

Now, could you say raff-riff?

Şimdi, çekiliş diyebilir misiniz?

No, you definitely can't.

Hayır, kesinlikle yapamazsın.

It's riff-raff and I bet you are thinking why?

Riff-raff ve bahse girerim nedenini düşünüyorsun?

Well, it's all to do with the law

Pekala, bunların hepsi, oldukça basit bir şey için

of ablaut reduplication, an excessively complex term

aşırı derecede karmaşık bir terim olan, ablaut ikileme yasasıyla ilgili

for something fairly simple, and it's not about,

ve bununla ilgili değil, about

it's not ablout or ablout, it's ablaut reduplication.

ya da ablout değil, bu about redupplication.

This is basically the pronunciation rule that states

Bu temel olarak,

that duplicating word combinations start

yinelenen kelime kombinasyonlarının

with the high vowels before low ones.

düşük sesli harflerden önce yüksek sesli harflerle başladığını belirten telaffuz kuralıdır.

As native speakers, we do this automatically

Ana dili İngilizce olan kişiler olarak, bunu farkında olmadan otomatik olarak yapıyoruz

without even realising it, but if you were to

, ancak

ask a native speaker why they do it, they say

anadili İngilizce olan birine bunu neden yaptığını soracak olursanız,

because it just sounds right.

kulağa doğru geldiği için diyorlar.

Well, there's actually a rule.

Aslında bir kural var.

Okay, so it's about high vowel sounds and low vowel sounds.

Tamam, bu yüksek ünlü sesleri ve düşük sesli sesleri hakkında.

What's a high vowel sound?

Yüksek sesli harf nedir?

Take riff-raff, for example.

Örneğin, riff-raff'ı ele alalım.

We reduplicate the word changing only the vowel sound.

Sadece ünlü sesini değiştirerek kelimeyi çoğaltıyoruz.

Now the position of the tongue for the I

Şimdi riffteki I için dilin konumu çekilişteki

in riff is higher than the ah in raff.

ah'tan daha yüksektir.

I, ah, I, ah, the tongue is higher.

Ben, ah, ben, ah, dil daha yüksek.

So that's why we say riff-raff, not raff-riff.

O yüzden ayaktakımı diyoruz, ayaktakımı değil.

That was really hard to do.

Bunu yapmak gerçekten zordu.

The vowel sounds I and E are high vowels,

I ve E sesli harfleri yüksek ünlülerdir,

so in ablaut reduplication, words with the letters, EE

bu nedenle, ablaut ikilemede, EE ve I harflerini içeren sözcükler,

and I come before words with the letters, A, E, O, and U.

A, E, O ve U harflerini içeren sözcüklerden önce gelir.

You might still be thinking, why?

Hala neden diye düşünüyor olabilirsiniz.

Why does English have to be so complicated?

İngilizce neden bu kadar karmaşık olmak zorunda?

Or simply put the high vowel, low vowel pattern

Ya da basitçe yüksek sesli, düşük sesli harf kalıbı kulağa

just sounds nice so we don't zag zig, we zigzag.

hoş geliyor, böylece zikzak çizmeyiz, zikzak yaparız.

We don't have a mash mish, we have a mish mash.

Bizim püremiz yok, miş püremiz var.

A mash mish just sounds so deeply, deeply wrong.

Bir mash miş kulağa çok derinden, çok yanlış geliyor.

A zigzag is this, by the way, like that.

Bir zikzak bu arada, bunun gibi.

A bit like how a drunk person walks.

Biraz sarhoş birinin yürümesi gibi.

For example, Tony couldn't walk straight,

Örneğin Tony düz yürüyemiyordu,

he zigzagged all the way home.

eve kadar zikzaklar çiziyordu.

A mishmash, and my mom uses this term all the time.

Karmaşa ve annem bu terimi her zaman kullanır.

A mishmash is a mixture

Karmaşa,

of things that don't go together at all.

hiç bir araya gelmeyen şeylerin bir karışımıdır.

Like my dinner last night was a mishmash

Sanki dün geceki yemeğim

of what I found in the fridge.

buzdolabında bulduklarımın bir karışımıydı.

I had curry with a fruit salad and a glass of milk.

Körili meyve salatası ve bir bardak süt yedim.

We've all had a mishmash for dinner.

Akşam yemeğinde hepimiz bir karışıklık yaşadık. Bu eğlenceli ifadelerden oluşan

So would you like to see a collection

bir koleksiyon görmek ister misiniz

of these playful expressions?

? Konuştuğunuz zaman kulağa gerçekten yerli gibi gelmenizi sağlayacak

They are really nice phrases, words and phrases

gerçekten güzel ifadeler, kelimeler ve ifadelerdir

that will allow you to sound really native when you speak.

.

Firstly, some onomatopoeias follow

İlk olarak, bazı onomatopoeias

the ablaut reduplication rule.

ablaut reupplication kuralını takip eder.

These are words which sound very similar to the noise

Bunlar, tarif ettikleri gürültüye çok benzeyen kelimelerdir

they describe, onomatopoeia, onomatopoeia.

, onomatopoeia, onomatopeia.

I remember having to spell that

Bunu

in a spelling test at school and naturally I failed.

okuldaki bir heceleme testinde hecelemek zorunda kaldığımı hatırlıyorum ve doğal olarak başarısız oldum.

We have tick-tock,

which is the sound of a clock ticking away.

Bir saatin tik tak sesi olan tik-tak'ımız var.

We have clip-clop, clip-clop, clip-clop.

Klip-tık, klip-tık, klip-tık.

That's the sound of a horse's hooves on a hard surface.

Bu, bir atın sert zeminde çıkardığı toynak sesidir.

Isn't it funny how in different languages

Farklı dillerde

we have different terms for onomatopoeias.

onomatopoeia için farklı terimlerimiz olması komik değil mi?

Please let me know if you have different onomatopoeias

in your language describing the same sound.

Dilinizde aynı sesi tanımlayan farklı yansımalar varsa lütfen bana bildirin.

We also have ding-dong, the sound

Ayrıca ding-dong,

of a doorbell ringing or at least some doorbells.

kapı zili sesi veya en azından bazı kapı zilleri var.

I used to have a doorbell that sounded

Eskiden nükleer alarm gibi çalan bir kapı zilim vardı

like a nuclear alarm and I'm not exaggerating.

ve abartmıyorum.

We have pitter-patter, pitter-patter

the sound of quick light steps or rain falling steadily.

Hızlı hafif adımların veya sürekli yağan yağmurun pıtır pıtır sesi var.

I can hear the pitter-patter of rain.

Yağmurun pıtırtısını duyabiliyorum.

And we also have ee-aw.

Ve bizde de ee-aw var.

I never thought I would sit here

on this channel saying ee-aw,

Bu kanalda oturup ee-aw diyeceğim hiç aklıma gelmezdi

but this is a sound that a donkey makes.

ama bu eşeğin çıkardığı bir ses.

That's why the donkey in Winnie the Pooh is called Eeyore.

Bu yüzden Winnie the Pooh'daki eşeğe Eeyore denir.

Next we have some two-part adjectives that have

Daha sonra,

the high low pattern too, like teeny tiny.

ufacık minik gibi, yüksek-düşük kalıbı olan bazı iki parçalı sıfatlarımız var.

Ah, I love this one, teeny tiny, E I, E I, teeny tiny.

Ah, buna bayıldım, ufacık minik, E I, E I, ufacık minik.

This means very small, as in their baby was teeny tiny.

Bu çok küçük demek, bebeklerinde olduğu gibi ufacık küçücüktü.

By the way, you can just say teeny or tiny

Bu arada, ufacık veya küçücük diyebilirsiniz

but teeny tiny is so much more fun.

ama ufacık küçücük çok daha eğlenceli. Bir

We also have wishy-washy, and this is not about washing.

de dilek-yıkamamız var ve bu yıkamakla ilgili değil.

It means being a bit vague and not sure about what you want.

Bu, biraz belirsiz olmak ve ne istediğinden emin olmamak anlamına gelir.

Like Sarah should stop being wishy-washy

Tıpkı Sarah'nın tembel olmayı bırakıp

and make a decision.

bir karar vermesi gerektiği gibi.

We can't separate these, by the way.

Bu arada bunları ayıramayız.

We can't say wishy or washy.

Dilek ya da wasy diyemeyiz.

It's wishy-washy and that's that.

İsteksiz ve bu kadar.

We also have ship shape or in ship shape.

Ayrıca gemi şeklimiz veya gemi şeklimiz var.

This is used to describe very well organised events

Bu, çok iyi organize edilmiş olayları

or places, and this is

veya yerleri anlatmak için kullanılır ve bu da

from a long expression, ship shape and Bristol fashion.

uzun bir ifadeden, gemi şeklinden ve Bristol modasındandır.

No one really says that anymore.

Artık kimse gerçekten bunu söylemiyor.

We just say ship shape, for example,

Biz sadece gemi şekli diyoruz mesela

let's get this place looking ship shape.

şuraya gemi görünümlü bir şekil verelim.

We can also say in ship shape or in ship shape condition.

Gemi şekli veya gemi şekli durumu da diyebiliriz.

We can't separate ship and shape

Gemi ve şekli ayırıp

and still retain the same meaning.

aynı anlamı koruyamayız.

It has to be ship shape.

Gemi şeklinde olmalıdır.

Now interestingly, brands have even joined in.

Şimdi ilginç bir şekilde, markalar bile katıldı.

They've got in on the act.

Harekete geçtiler.

We have Kit Kat, Kit Kat.

Kit Kat'ımız var, Kit Kat.

This is a popular wafer chocolate bar

Bu,

enjoyed in Great Britain and many other countries.

Büyük Britanya'da ve diğer birçok ülkede sevilen popüler bir gofret çikolatadır.

We also have TikTok,

Ayrıca tanıtım gerektirmeyen

the social media platform that needs no introduction.

sosyal medya platformu TikTok'a sahibiz . Bildiğim

We have a UK, as far as I'm aware, mobile brand

kadarıyla İngiltere'de bir mobil marka

mobile network that I think has appeared

mobil ağımız var ve sanırım

in some other countries, Giffgaff, Giffgaff.

başka ülkelerde de ortaya çıktı, Giffgaff, Giffgaff.

But by far the nouns are where most

Ancak isimler,

of the high low combinations lie.

yüksek düşük kombinasyonların çoğunun bulunduğu yerlerdir.

Take a look.

Bir göz at.

We have hip-hop, hip-hop, the music genre.

Hip-hop, hip-hop, müzik türlerimiz var.

You never want to see me dancing to hip-hop music.

Beni asla hip-hop müziği eşliğinde dans ederken görmek istemezsin.

It is so embarrassing.

Bu çok utanç verici.

We also have flip-flop, the classic beach footwear.

Bir de klasik plaj ayakkabısı olan parmak arası terliklerimiz var. Çocuk oyun parklarında

We have see-saw, a fun piece

eğlenceli bir alet olan tahterevallimiz var

of equipment in children's playgrounds.

. Masa

Ping-pong, I played a lot of that when I went to Thailand.

tenisi, Tayland'a gittiğimde çokça oynadım.

We also have a sing-song, which is a group singing session.

Ayrıca bir grup şarkı söyleme seansı olan bir şarkı söyleyişimiz var.

We often say we have a sing-song.

Sık sık bir şarkımız olduğunu söyleriz.

Michael brought his guitar and we had a sing-song.

Michael gitarını getirdi ve bir şarkı söyledik.

We also have chit-chat, this is really common.

Ayrıca sohbetimiz var, bu gerçekten yaygın.

This is known as small talk.

Bu küçük konuşma olarak bilinir.

Beth and Juan have a chit-chat on the commute.

Beth ve Juan, işe gidip gelirken gevezelik ederler.

A great one is knick-knack, spelt with Ks

Harika bir tanesi biblodur, Ks ile yazılır

and this is a small object

ve bu

like a souvenir or an ornament or something handmade.

bir hatıra ya da süs eşyası ya da el yapımı bir şey gibi küçük bir nesnedir.

My grandma has so many knick-knacks.

Büyükannemin çok fazla ıvır zıvırı var.

We also have jimjams,

Ayrıca jimjam'lerimiz var

and this is a really cute way of saying pyjamas.

ve bu pijama demenin gerçekten şirin bir yolu.

I love putting on my jimjams and having an early night.

Jimjamlarımı giymeyi ve erken bir gece geçirmeyi seviyorum.

Okay, you guys are tip-top.

Tamam, sizler en iyisiniz.

That was fun.

Bu eğlenceliydi.

I really enjoyed this lesson.

Bu dersten gerçekten keyif aldım.

It's a nice little insight

Bu,

into why we say things in such strange ways in English.

İngilizce'de neden bu kadar tuhaf şeyler söylediğimize dair güzel bir içgörü.

Don't forget to download the PDF that goes with this lesson.

Bu dersle birlikte gelen PDF'yi indirmeyi unutmayın.

There is a quiz so you can use it to test your knowledge.

Bilginizi test etmek için kullanabileceğiniz bir sınav var. Tek

All you've got to do is click

yapmanız gereken

on the link in the description box.

açıklama kutusundaki bağlantıya tıklamak. EnglishwithLucy.com web

Don't forget to visit my website EnglishwithLucy.com.

sitemi ziyaret etmeyi unutmayın . Kullanabileceğin

I've got a fantastic pronunciation tool you can use.

harika bir telaffuz aracım var.

You can also find all of my courses there

Ayrıca tüm derslerimi orada bulabilir ve

so you can become one of my students.

öğrencilerimden biri olabilirsiniz.

I will see you soon in another lesson.

Yakında başka bir derste görüşürüz.

Yeah, I think this is worth putting on the internet,

Evet, bence bunu internete koymaya değer, en

business at the top party at the bottom.

üstteki parti en alttaki iş.

Flames.

alevler.

Don't dilly-dally.

Oyalanma.

I won't do it.

yapmayacağım

(upbeat music)

(iyimser müzik)