What English people SAY vs What English people MEAN! | Passive Aggressive Business English!

- Hello, lovely students.

- Merhaba sevgili öğrenciler.

And welcome back to English with Lucy.

Ve Lucy ile İngilizceye tekrar hoş geldiniz. Bugün

I've got an incredibly important video today.

inanılmaz derecede önemli bir videom var.

It's all about business English.

Her şey iş İngilizcesi ile ilgili.

But it goes deeper than just grammar. (laughs)

Ama sadece gramerden daha derine iner . (gülüyor)

We're talking about passive-aggressive business English.

Pasif-agresif iş İngilizcesinden bahsediyoruz.

Anyone who works in an office in the UK

Birleşik Krallık'ta bir ofiste çalışan herkes,

knows that the corporate world

kurumsal dünyanın

can be extremely passive-aggressive.

son derece pasif-agresif olabileceğini bilir.

We will say things in emails or over the phone

E-postalarda veya telefonda

that don't seem insulting or angry.

aşağılayıcı veya kızgın görünmeyen şeyler söyleyeceğiz.

But what we really mean is that we bloody hate you

Ama asıl demek istediğimiz, senden nefret ediyoruz

and we want you to die.

ve ölmeni istiyoruz.

So, I'm going to help you with it.

Bu yüzden sana yardım edeceğim.

Today, we are going to go through lots and lots

Bugün,

of passive-aggressive phrases.

birçok pasif-agresif ifadeden geçeceğiz.

And I'm gonna tell you what they actually mean,

Ve size onların gerçekte ne anlama geldiğini, bu ifadeleri kullandığımızda

what we actually mean when we use these phrases.

aslında ne demek istediğimizi anlatacağım .

If you are in the situation

where you're looking to find a job in English,

İngilizce bir iş arıyorsan

or you want to move to an English-speaking country

ya da İngilizce konuşulan bir ülkeye taşınıp

and work there,

orada çalışmak istiyorsan,

I have something that might really help you.

sana gerçekten yardımcı olabilecek bir şeyim var.

I know that lots of students want to work in English,

Pek çok öğrencinin İngilizce çalışmak istediğini biliyorum,

but there's a big barrier, and that is the language skills

ancak büyük bir engel var ve bu da dil becerileri,

and the technical vocabulary and the jargon and the slang.

teknik kelime dağarcığı , jargon ve argo. Okulda

The English you learnt in school might not work

öğrendiğiniz İngilizce,

in an English-speaking office.

İngilizce konuşulan bir ofiste işe yaramayabilir.

I have created a 30-day course.

30 günlük bir kurs oluşturdum.

It's got 30 lessons.

30 dersi var. Buna

It's called The Business English Challenge.

İş İngilizcesi Yarışması denir.

You don't have to take it in 30 days,

30 gün içinde almak zorunda değilsiniz,

but if you want to seriously make quick progress,

ancak ciddi bir şekilde hızlı ilerleme kaydetmek istiyorsanız,

then I recommend you do.

almanızı tavsiye ederim.

My students have had amazing results from this course.

Öğrencilerim bu kurstan harika sonuçlar aldılar.

Through the course,

Kurs boyunca,

we discuss so much vocabulary and so many situations

pek çok kelimeyi ve

in which you would use business English vocabulary.

iş İngilizcesi kelime dağarcığını kullanacağınız pek çok durumu tartışıyoruz.

We also put in lots of listening practise as well

Ayrıca, birinin ne dediğini anlamadığınız

so you don't have embarrassing situations

utanç verici durumlar yaşamamanız için birçok dinleme alıştırması da yaptık

where you don't understand what someone's saying.

.

We are running a special price

on this challenge at the moment.

Şu anda bu meydan okuma için özel bir fiyat uyguluyoruz.

It's time-limited, but if you click on the link

Süre sınırlıdır, ancak açıklama kutusundaki bağlantıya tıklarsanız

in the description box, you can view the course,

kursu görüntüleyebilir,

view the special offer, and decide if you want to sign up.

özel teklifi görüntüleyebilir ve kaydolmak isteyip istemediğinize karar verebilirsiniz.

We would love to have you on board in our community.

Topluluğumuzda gemide olmanızı çok isteriz.

Right, let's get started with the lesson.

Pekala, hadi derse başlayalım.

Okay, the first phrase is,

Tamam, ilk cümle,

it seems there's been a misunderstanding.

görünüşe göre bir yanlış anlaşılma olmuş.

It seems there's been a misunderstanding.

Anlaşılan bir yanlış anlaşılma olmuş.

What we really mean here is

Burada asıl kastettiğimiz, ben size

I gave you the necessary information,

gerekli bilgileri verdim

but you clearly did not follow the instructions.

ama siz açıkça talimatlara uymadınız.

Notice how in the first phrase we used the passive voice.

İlk cümlede pasif sesi nasıl kullandığımıza dikkat edin.

There has been a misunderstanding.

Bir yanlış anlaşılma oldu.

I'm not saying it's you, I'm not saying it's me.

Sensin demiyorum, ben de demiyorum.

What we really mean when we say this is

Bunu söylediğimizde gerçekten demek istediğimiz,

did you read the instructions?

talimatları okudunuz mu?

Obviously, you haven't paid attention.

Belli ki dikkat etmemişsin.

An example: it seems there's been a misunderstanding.

Bir örnek: Görünüşe göre bir yanlış anlaşılma olmuş.

Why are you still copying in everyone on every email?

Neden hala her e-postada herkesi kopyalıyorsunuz? Bir

Another one: I understand it's not your fault, but.

diğeri: Anlıyorum senin suçun değil ama.

This means it's your fault. (laughs)

Bu senin hatan olduğu anlamına gelir. (gülüyor)

It probably is your fault, and you need to fix the issue.

Bu muhtemelen senin hatan ve sorunu çözmen gerekiyor.

I don't care whether it's your fault.

Senin hatan olup olmadığı umurumda değil. Senin

It might be your fault.

hatan olabilir. Olup

I don't care whether it is.

olmaması umurumda değil.

I just need you to fix this problem.

Sadece bu sorunu çözmene ihtiyacım var.

I understand it's not your fault, but please go ahead

Bunun senin hatan olmadığını anlıyorum ama lütfen devam et

and correct the contact details of every single client.

ve her bir müşterinin iletişim bilgilerini düzelt.

Okay, another phrase.

Tamam, başka bir cümle.

And I must admit, I hate this phrase.

Ve itiraf etmeliyim ki bu cümleden nefret ediyorum.

This phrase is an example of jargon,

Bu ifade,

specialised language practically designed

pratik olarak

to exclude other people.

diğer insanları dışlamak için tasarlanmış özel bir dil olan jargona bir örnektir.

The phrase is let's circle back later.

İfade, daha sonra geri dönelim.

Let's circle back later.

Daha sonra dönelim. Geri

To circle back means to return.

dönmek, geri dönmek demektir.

Why can't they just say let's return to this later?

Neden buna daha sonra dönelim demiyorlar?

But no, it's business jargon.

Ama hayır, bu iş jargonu.

If someone says, "Let's circle back later,"

Biri " Daha sonra dönelim" derse,

you know what they really mean is,

aslında ne demek istediğini bilirsiniz,

what you're saying isn't important right now.

şu anda söyledikleriniz önemli değil.

An example: I know you want to talk about your bonus.

Bir örnek: Bonusunuz hakkında konuşmak istediğinizi biliyorum.

Let's circle back later.

Daha sonra dönelim.

That's not important right now.

Bu şu anda önemli değil.

Next, we have, let's stick a pin in this for now.

Şimdilik buna bir iğne batıralım.

Let's stick a pin in this for now.

Şimdilik buna bir iğne batıralım.

This means this is entirely irrelevant

Bu, bunun tamamen alakasız olduğu

and we're never going to look at this ever again.

ve buna bir daha asla bakmayacağımız anlamına gelir.

Actually, Bob, let's stick a pin in that for now.

Aslında Bob, şimdilik bir nokta koyalım. Tartışılacak

We have much more important matters to discuss.

çok daha önemli konularımız var.

One I love, I must say I do see the humour in this:

Sevdiğim biri, bunda mizah gördüğümü söylemeliyim:

that's an interesting perspective.

bu ilginç bir bakış açısı.

That's an interesting perspective.

Bu ilginç bir bakış açısı.

What we actually mean is that's a ridiculous idea.

Aslında demek istediğimiz, bunun saçma bir fikir olduğu. Az

I can't believe you've actually just said that.

önce bunu söylediğine inanamıyorum.

An example: thank you for your suggestion

Bir örnek:

of wearing pink on Wednesdays.

Çarşamba günleri pembe giyme öneriniz için teşekkür ederiz.

That's an interesting perspective.

Bu ilginç bir bakış açısı. Bir

The next one is super common.

sonraki çok yaygın.

It is as per my previous email, as per my previous email.

Önceki e-postama göre, önceki e-postama göre.

This means I've already given you this information.

Bu, size bu bilgiyi zaten verdiğim anlamına gelir .

Can you not read?

okuyamıyor musun

An example: as per my previous email,

Bir örnek: önceki e-postama göre,

everyone must come to work on Saturday.

herkes Cumartesi günü işe gelmelidir.

That means I've already said this in another email.

Bu, bunu zaten başka bir e-postada söylediğim anlamına gelir.

Didn't you read it?

okumadın mı

I can't believe I have to say it again.

Bunu tekrar söylemek zorunda olduğuma inanamıyorum.

The next one: we'll take that into consideration.

Sıradaki: Bunu dikkate alacağız.

We'll take that into consideration.

Bunu dikkate alacağız.

This means we're going to forget about that

Bu,

after this conversation.

bu konuşmadan sonra bunu unutacağımız anlamına geliyor.

An example: you want paw-ternity leave

Bir örnek:

for when you adopt a puppy?

Bir köpek yavrusu evlat edindiğiniz zaman için pati izni mi istiyorsunuz?

We'll take that into consideration.

Bunu dikkate alacağız.

Next, we have thanks for the input.

Ardından, girdi için teşekkür ederiz.

Thanks for the input.

Giriş için teşekkürler.

This means your unwanted opinion is not welcome.

Bu, istenmeyen görüşünüzün hoş karşılanmadığı anlamına gelir .

Thanks for the input, Jack,

Eklediğin için teşekkürler Jack

but please don't interrupt me when I'm speaking.

ama lütfen konuşurken sözümü kesme.

Next, we have, let's play it by ear.

Sırada, kulaktan kulağa oynayalım.

Let's play it by ear.

Kulaktan kulağa oynayalım.

This means I hear what you're saying,

Bu, ne söylediğini duyduğum anlamına geliyor

but it's not going to happen.

ama bu olmayacak.

If someone came to me and said the weather's so nice today.

Biri bana gelip bugün hava çok güzel dese.

Can we move our desks outside?

Masalarımızı dışarıya taşıyabilir miyiz?

I might say, let's play it by ear,

Kulaktan kulağa oynayalım

and first focus on the tasks we need to finish, i.e. no.

ve önce bitirmemiz gereken işlere odaklanalım, yani hayır diyebilirim. Bir

Another one is with all due respect, with all due respect.

diğeri ise tüm saygımla, tüm saygımla.

And this is similar to saying no offence but.

Bu da alınma ama demeye benzer.

It means what I'm going to say

Bu, söyleyeceğim şeyin

is probably going to offend you,

muhtemelen seni gücendireceği

or probably going to upset you.

veya muhtemelen seni üzeceği anlamına geliyor.

An example: with all due respect,

Bir örnek: Kusura bakmayın ama

I don't think short shorts are appropriate workplace attire.

kısa şortların iş yeri kıyafetleri için uygun olduğunu düşünmüyorum. Bir

Another one, this is like the physical version,

diğeri, bu fiziksel versiyonu gibi,

the spoken version of as per my last email.

son e-postama göre sözlü versiyonu.

It is, as I previously stated.

Daha önce de belirttiğim gibi.

It means as I literally just said,

Kelimenin tam anlamıyla az önce söylediğim gibi, tam

I literally just said this.

anlamıyla bunu söyledim anlamına geliyor.

As I stated previously, you can't ask for two-weeks holiday

Daha önce de belirttiğim gibi bir gün önceden haber vererek iki haftalık tatil talebinde bulunamazsınız

with one day's notice.

.

Next, we have, I respectfully disagree.

Sonra, var, saygıyla katılmıyorum.

Ah, isn't that so lovely.

Ah, çok hoş değil mi?

I respectfully disagree.

saygılarımla katılmıyorum.

This means you are wholly and utterly wrong.

Bu, tamamen ve tamamen yanlış olduğunuz anlamına gelir.

I totally disrespectfully disagree with you.

Kesinlikle saygısızca sana katılmıyorum.

An example: thank you for the corrections on my report.

Bir örnek: Raporumdaki düzeltmeler için teşekkür ederim .

I must respectfully disagree with them

Onlara saygıyla katılmamalı

and change it back to how it was.

ve eski haline döndürmeliyim.

Next, we have for future reference, for future reference.

Sonra, ileride başvurmak üzere, ileride başvurmak üzere elimizde var.

This simply means so that you don't mess up again

Bu,

in the future, for future reference.

gelecekte başvurmak için gelecekte tekrar ortalığı karıştırmamanız anlamına gelir.

An example: for future reference,

Bir örnek: İleride başvurmak için

don't download anymore inappropriate videos

to your work laptop, thanks.

iş dizüstü bilgisayarınıza artık uygunsuz videolar yüklemeyin, teşekkürler.

And finally, we have, as I'm sure you're aware.

Ve sonunda, farkında olduğunuzdan eminim.

As I'm sure you're aware.

Eminim farkındasındır.

This means, yeah, you should know this,

Bunun anlamı, evet, bunu bilmelisin,

I've told you this a million times.

bunu sana milyonlarca kez söyledim.

As I'm sure you are aware,

Eminim farkındasınızdır, başkalarının sandviçlerini

it's important to avoid eating other people's sandwiches.

yemekten kaçınmak önemlidir .

We've all met someone that eats people's food

Hepimiz ofis buzdolabından insanların yemeklerini yiyen biriyle tanışmışızdır

from the office fridge, ugh.

.

Worst kind of people.

En kötü insan türü.

This video has made me angry and passive-aggressive.

Bu video beni sinirlendirdi ve pasif-agresif yaptı.

There are three more things I want to touch on.

Değinmek istediğim üç şey daha var.

Three ways to end an email.

Bir e-postayı sonlandırmanın üç yolu.

We communicate so much through how we end an email.

Bir e-postayı nasıl sonlandırdığımız aracılığıyla çok fazla iletişim kuruyoruz.

Warmest regards means I love you.

En içten selamlar seni seviyorum demektir.

I love you, you are my main person.

Seni seviyorum, sen benim asıl insanımsın.

Kind regards means you're okay, we're good.

Saygılarımla, sen iyisin, biz iyiyiz demektir.

But just regards on its own,

Ama sadece kendi başına saygılar,

oh, if you get an email with just regards,

oh, sadece saygılar içeren bir e-posta alırsanız,

you need to ask what you've done wrong. (laughs)

neyi yanlış yaptığınızı sormanız gerekir. (güler)

It means you are the worst.

En kötüsü sensin demek.

You are getting on my last nerve, regards, Lucy.

Son sinirimi bozuyorsun, saygılar, Lucy.

And with that, possibly the most passive-aggressive lesson

Ve bununla, muhtemelen şimdiye kadar aldığım en pasif-agresif dersle

I have ever made, I bid you farewell.

, sana veda ediyorum.

Don't forget to check out The Business English Challenge.

The Business English Challenge'a göz atmayı unutmayın.

The link for that and the special price is

Bunun ve özel fiyatın bağlantısı

in the description box.

açıklama kutusundadır.

Also, make sure you download the free PDF.

Ayrıca, ücretsiz PDF'yi indirdiğinizden emin olun. Bu PDF'de

There is loads of extra information on this PDF.

bir sürü ekstra bilgi var.

Lots of activities, example emails.

Pek çok etkinlik, örnek e-postalar.

We take it a little bit more seriously on the PDFs.

PDF'lerde biraz daha ciddiye alıyoruz.

If you'd like to download that,

Bunu indirmek isterseniz,

just click on the link in the description box,

açıklama kutusundaki bağlantıya tıklayın,

you enter your name and email address.

adınızı ve e-posta adresinizi girin.

You sign up to my mailing list

Posta listeme kaydolursunuz

and it will arrive directly in your inbox.

ve doğrudan gelen kutunuza gelir.

Don't forget to connect with me on all of my social media.

Tüm sosyal medya hesaplarımdan benimle bağlantı kurmayı unutmayın.

I've got my Instagram, EnglishwithLucy.

EnglishwithLucy adlı Instagram hesabım var.

I've also got my personal Instagram, Lucy.

Benim de kişisel Instagram'ım var, Lucy.

And this might be interesting for you.

Ve bu sizin için ilginç olabilir.

I also have my vlogging channel

Ayrıca

where I document our lives here in the English countryside

burada, İngiliz kırsalındaki yaşamlarımızı belgelediğim

But importantly, every single vlog is fully subtitled,

bir vlog kanalım var

so you can use it to acquire new vocabulary

and improve your pronunciation skills

and your listening skills.

.

It's quite a good resource.

Oldukça iyi bir kaynaktır.

I will see you soon for another lesson.

Yakında başka bir ders için görüşürüz.

(makes kissing sound)

(öpüşme sesi çıkarır)

(upbeat music)

(iyimser müzik)