British vs American vs Canadian ENGLISH Differences! (PART 2) (+ Free PDF & Quiz)

(lighthearted music)

(neşesiz müzik)

- Hello everyone and welcome back to

- Herkese merhaba ve

"English with Lucy."

"English with Lucy"ye tekrar hoş geldiniz.

Today, I am bringing you part two

Bugün size

of my collaboration with Bob the Canadian

and Rachel from "Rachel's English."

"Rachel's English"ten Kanadalı Bob ve Rachel ile yaptığım işbirliğinin ikinci bölümünü getiriyorum.

We are doing a comparison of British English,

İngiliz İngilizcesi,

American English and Canadian English.

Amerikan İngilizcesi ve Kanada İngilizcesi karşılaştırması yapıyoruz.

Last time, we looked at the difference in vocabulary

Geçen sefer kelime dağarcığındaki farka baktık

and today we're going to be looking at pronunciation.

ve bugün telaffuza bakacağız.

Let me quickly introduce my two wonderful guests.

İki harika konuğumu kısaca tanıtmama izin verin.

First up, we have Rachel from "Rachel's English."

İlk önce "Rachel's English" den Rachel var.

- My name is Rachel

- Benim adım Rachel

and I run the YouTube channel "Rachel's English,"

ve Amerikan İngilizcesi,

where we cover all things spoken English

with an emphasis on American English,

slang, the American accent, listening comprehension,

argo, Amerikan aksanı, dinlediğini anlama,

conversation skills and so on.

konuşma becerileri vb.

- And representing Canada we have Bob

- Ve Kanada'yı temsilen

from "Learn English with Bob the Canadian."

" Kanadalı Bob ile İngilizce Öğrenin"den Bob var.

- Well hello Lucy and all of Lucy's viewers.

- Merhaba Lucy ve Lucy'nin tüm izleyicileri.

I'm Bob the Canadian from the YouTube channel,

Ben

"Learn English with Bob the Canadian,"

"Learn English with Bob the Canadian" YouTube kanalından Bob the Canadian

and I'm here today to read a few sentences for you

ve bugün size Kanada aksanımla birkaç cümle okumak için buradayım

with my Canadian accent.

.

- If you've never met me before

- Benimle daha önce hiç tanışmadıysanız,

my name's Lucy.

benim adım Lucy.

I run this channel, "English with Lucy"

"English with Lucy" adlı bu kanalı yönetiyorum

and I come from Cambridgeshire in England

ve İngiltere'deki Cambridgeshire'dan geliyorum

and I speak with a modern RP accent,

ve modern bir RP aksanıyla konuşuyorum,

sometimes with a hint of Estuary.

bazen de Estuary'den bir ipucu alıyorum.

I wonder if you can spot that ever.

Bunu fark edip edemeyeceğinizi merak ediyorum.

As always, there is a free PDF

Her zaman olduğu gibi, bugünün dersiyle birlikte ücretsiz bir PDF var

that goes along with today's lesson.

.

If you would like to download it,

İndirmek isterseniz, tek

all you've got to do is click on the link

yapmanız gereken

in the description box.

açıklama kutusundaki bağlantıya tıklamak.

You enter your name and your email address.

Adınızı ve e-posta adresinizi giriyorsunuz.

You sign up to my mailing list and the PDF will be sent

Posta listeme kaydolursunuz ve PDF

directly to your inbox

doğrudan gelen kutunuza gönderilir

and then every week after that,

ve bundan sonraki her hafta

you will automatically receive all of my free PDFs,

otomatik olarak tüm ücretsiz PDF'lerimi,

along with my news, course information and updates.

haberlerim, kurs bilgilerim ve güncellemelerim ile birlikte alırsınız.

Okay.

So how is it going to work today?

Tamam aşkım.

Peki bugün nasıl çalışacak?

Well, I have got six groups of three sentences.

Üç cümleden oluşan altı grubum var.

We're going to read them one after the other,

Bunları birbiri ardına okuyacağız,

so you can immediately compare

böylece

the differences in how we pronounce things.

bir şeyleri nasıl telaffuz ettiğimizdeki farklılıkları hemen karşılaştırabilirsiniz.

Let's get started.

Başlayalım.

So first up, we're going to have a look at my

İlk olarak, benim

"au" and "o" sounds.

"au" ve "o" seslerime bir göz atacağız.

These can be very different in American English

Bunlar Amerikan İngilizcesi

and Canadian English.

ve Kanada İngilizcesinde çok farklı olabilir.

Have a listen.

Bir dinle.

I caught the cot.

Beşiği yakaladım.

- I caught the cot.

- Yatağı yakaladım.

- I caught the cot.

- Yatağı yakaladım.

- I caught the cot.

- Yatağı yakaladım.

- I caught the cot.

- Yatağı yakaladım.

- I caught the cot.

- Yatağı yakaladım.

- Number two, the tot was taut.

- İki numara, bebek gergindi.

- The tot was taut.

- Bebek gergindi.

- The tot was taut.

- Bebek gergindi.

- The tot was taut.

- Bebek gergindi.

- The tot was taut.

- Bebek gergindi.

- The tot was taut.

- Bebek gergindi.

- And number three,

- Ve üç numara,

I bought a bot.

bir robot satın aldım.

- I bought a bot.

- Bir bot aldım.

- I bought a bot.

- Bir bot aldım.

- I bought a bot.

- Bir bot aldım.

- I bought a bot.

- Bir bot aldım.

- I bought a bot.

- Bir bot aldım.

- I bought a bot.

- Bir bot aldım.

When I read these sentences,

Bu cümleleri okuduğumda

I say both words the same way.

iki kelimeyi de aynı şekilde söylüyorum.

I caught the cot,

Beşiği tuttum,

the tot was taut, I bought a bot.

beşik gergindi, bot aldım.

- So that's really interesting.

- Bu gerçekten ilginç.

Both of them pronounce in a really similar way.

İkisi de gerçekten benzer bir şekilde telaffuz ediyor.

I caught the cot. (laughs)

Beşiği yakaladım. (gülüyor)

But for me, it's very, very different,

Ama benim için çok çok farklı,

caught, cot.

yakalandı, karyola.

Similar mouth shape.

Benzer ağız şekli.

One is much longer than the other.

Biri diğerinden çok daha uzun.

Caught, cot,

Yakalandı, karyola,

caught, cot,

yakalandı, karyola,

taught, tot,

öğretildi, tot,

bought, bot.

satın alındı, bot.

Listen to these next three.

Sonraki üçünü dinle.

This for me is "I" sound before an "r" sound.

Bu benim için "r" sesinden önceki "i" sesidir.

Number one, borrow.

Bir numara, ödünç al.

- Borrow.

- Borç almak.

- Borrow.

- Borç almak.

- Borrow.

- Borrow.

- Borç almak.

- Borç almak.

- Borrow.

- Borç almak.

- Number two,

- İki numara,

sorry.

üzgünüm.

- Sorry.

- Üzgünüm.

- Sorry.

- Üzgünüm.

- Sorry.

- Üzgünüm.

- Sorry.

- Üzgünüm.

- Sorry.

- Number three,

- Üzgünüm.

- Üç numara,

tomorrow.

yarın.

- Tomorrow.

- Yarın.

- Tomorrow.

- Yarın.

- Tomorrow.

- Yarın.

- Tomorrow.

- Yarın.

- Tomorrow.

- Yarın.

- So all three of us sounds so different here.

- Yani burada üçümüzün sesi çok farklı.

I love Bob's "or."

Bob'un "veya"sına bayılıyorum.

It's like a really long one, sorry.

Çok uzun gibi oldu, üzgünüm.

For me it's "oh," sorry. Sorry.

Benim için "oh", üzgünüm. Üzgünüm.

And Rachel's is more of "ah," sorry.

Ve Rachel'ınki daha çok "ah", üzgünüm.

Sorry, sorry. Sorry.

Pardon pardon. Üzgünüm.

(laughs)

(gülüyor)

It's so fun. This is why I love pronunciation.

Çok eğlenceli. Bu yüzden telaffuzu seviyorum.

It is so much fun.

Çok eğlenceli.

- In particular the word, "sorry"

- Özellikle "üzgünüm" kelimesini

I pronounce with a very strong Canadian accent. I'm sorry.

çok güçlü bir Kanada aksanıyla telaffuz ediyorum . Üzgünüm.

(laughs)

(güler)

- I'm sorry. Sorry.

- Üzgünüm. Üzgünüm.

Yeah. Yeah.

Evet. Evet.

That's really distinctive

Bu gerçekten ayırt edici

because before I started studying pronunciation,

çünkü telaffuz çalışmaya başlamadan önce

I really struggled to tell the difference

between the American accents and the Canadian accents.

Amerikan aksanı ile Kanada aksanı arasındaki farkı anlamakta gerçekten zorlandım.

I wouldn't have been able to identify people.

İnsanları teşhis edemezdim.

The "or" sorry, sound for me,

"Veya" özür dilerim, benim için ses,

makes that quite easy to differentiate.

bunu ayırt etmeyi oldukça kolaylaştırıyor. Acaba

I wonder if the whole of Canada

Kanada'nın tamamı mı

says it in that way

bu şekilde söylüyor

or if it's a particular region or generation.

yoksa belirli bir bölge veya kuşak mı?

In these next three,

Sonraki üçünde

we're going to have a look or listen to the flat "T."

bemol "T"ye bir göz atacağız veya onu dinleyeceğiz. Rachel ve Bob'un nasıl söylediğine kıyasla kelimelerin ortasındaki

Consider how I say the "t" sound

"t" sesini nasıl söylediğimi düşünün

in the middle of words compared to how Rachel

and Bob say it.

.

Number one,

Birincisi,

a little bit of butter.

biraz tereyağı.

- A little bit of butter.

- Biraz tereyağı.

- These are gonna be a bit challenging, even for me.

- Bunlar benim için bile biraz zorlayıcı olacak.

A little bit of butter.

Biraz tereyağı.

- A little bit of butter.

- Biraz tereyağı.

- A little bit of butter.

- Biraz tereyağı.

- A little bit of butter.

- Biraz tereyağı.

- Number two.

- İki numaralı.

It's wetter in Toronto.

Toronto'da hava daha nemli.

- It's wetter in Toronto.

- Toronto'da hava daha nemli.

- It's wetter in Toronto.

- Toronto'da hava daha nemli.

- It's wetter in Toronto.

- Toronto'da hava daha nemli.

- It's wetter in Toronto.

- Toronto'da hava daha nemli.

- It's wetter in Toronto.

- Toronto'da hava daha nemli.

- So did you notice that Rachel

- Rachel'ın

dropped the second T in Toronto. Toronto.

Toronto'da ikinci T'yi düşürdüğünü fark ettiniz mi? Toronto.

That's because in American English,

Bunun nedeni, Amerikan İngilizcesinde

they sometimes drop the T

bazen

when it comes after an N.

N.

Toronto, Toronto.

Toronto, Toronto'dan sonra gelen T harfinin atılmasıdır.

(laughs)

(güler)

My American accent is just horrendous. (laughs)

Amerikan aksanım korkunç. (gülüyor)

Another good example of this is internet, for me.

Bunun bir başka güzel örneği de benim için internet.

For Americans, internet. Internet.

Amerikalılar için internet. İnternet.

And number three,

Ve üç numara,

I know a lot about it.

onun hakkında çok şey biliyorum.

- I know a lot about it.

- Bu konuda çok şey biliyorum.

- I know a lot about it.

- Bu konuda çok şey biliyorum.

- I know a lot about it.

- Bu konuda çok şey biliyorum.

- I know a lot about it.

- Bu konuda çok şey biliyorum.

- I know a lot about it.

- Bu konuda çok şey biliyorum.

So you'll notice when I say Toronto,

Toronto dediğimde fark edeceksiniz,

I actually say Toronto.

aslında Toronto diyorum.

So here we go again, a little bit of butter.

İşte yine başlıyoruz, biraz tereyağı.

It's wetter in Toronto.

Toronto'da hava daha nemli.

I know a lot about it.

Bu konuda çok şey biliyorum.

- Okay, I feel like the odd one out here

- Tamam, kendimi burada tuhaf hissediyorum

because I do pronounce my T's in the middle of words.

çünkü kelimelerin ortasında T'lerimi telaffuz ediyorum.

Now, in British English,

Şimdi, İngiliz İngilizcesinde

we do use a glottal stop quite frequently.

oldukça sık gırtlaksı bir durak kullanırız. Arkadaşlarımla

If I were speaking really quickly with my friends, I might

gerçekten hızlı konuşuyor olsaydım ,

drop the T in little and say little, little.

T'yi biraz düşürebilir ve az, çok az söyleyebilirim.

You might also hear a glottal stop, like little.

Ayrıca küçük gibi bir gırtlaksı durma sesi de duyabilirsiniz.

A little bit, a little bit.

Biraz, biraz.

It's a very soft glottal stop.

Çok yumuşak gırtlaksı bir duruş.

We don't tend to use the flap "T" as much

"T" flepini neredeyse sizin kadar kullanma eğiliminde değiliz

which is when you almost, and it's not exactly a D,

ve bu tam olarak bir D değil,

but it sounds very similar to a D, a little bit.

ama kulağa biraz D'ye çok benziyor.

A little bit of butter.

Biraz tereyağı.

It doesn't sound right in my accent

Benim aksanımda doğru gelmiyor

but it sounds perfectly fine in theirs.

ama onların aksanında gayet iyi geliyor.

It's curious that both of them say Toronto.

İkisinin de Toronto demesi ilginç.

Bob almost completely skips a syllable there,

Bob orada bir heceyi neredeyse tamamen atlıyor,

Toronto, Toronto.

Toronto, Toronto.

For me, it's Toronto, Toronto.

Benim için Toronto, Toronto.

(laughs)

(gülüyor)

- Love the flap "T".

- "T" flebeğine bayılıyorum.

It's so fun.

Bu çok eğlenceli.

(laughs)

(gülüyor)

- I think the flap "T' is fun.

- Bence "T" sesi eğlenceli.

And do you know what, I am actually hearing the flap "T"

Ve biliyor musunuz, "T" sesini

creeping into British English now.

şimdi İngiliz İngilizcesine girerken duyuyorum.

And it seems to be a sort of posh thing.

Ve bu bir tür gösterişli şey gibi görünüyor.

I'm hearing sort of Midland upper class Londoners,

Duyuyorum Chelsea merkezli bir tür Midland üst sınıf Londralılar.

as it seems, based in Chelsea.

If you listen to "Made in Chelsea,"

"Made in Chelsea"yi dinlerseniz, bu

that's a TV show about

young rich people in Chelsea.

Chelsea'deki zengin genç insanlar hakkında bir TV programıdır.

They'll say, "Yeah, I think it's better. It's better."

"Evet, bence daha iyi. Daha iyi."

But that was never really a thing in the past

Ama bu, "T" harfini kullanmak için geçmişte hiçbir zaman gerçek bir şey değildi.

to you use that flap "T."

Maybe it's cause they're, so well-traveled

that they go over to the States and Canada

and they've picked up that flap "T."

This next bundle will hopefully show

Bu sonraki paket, umarız

a bit of the British influence on Canadian English.

Kanada İngilizcesi üzerindeki İngiliz etkisini biraz gösterir. Bir

Have a listen.

dinleyin.

Again and against.

Tekrar ve aleyhte.

- Again,

- Tekrar, aleyhte. Tekrar

against.

Again and against.

ve aleyhte.

- Again and against.

- Tekrar ve aleyhte.

- Again and against.

- Tekrar ve aleyhte.

- Again,

- Tekrar ,

against.

karşı.

Again and against.

Tekrar ve karşı.

- Again and against.

- Tekrar ve karşı.

Like if the Toronto Maple Leafs

Sanki Toronto Maple Leafs, Montreal Canadiens'e

play a game against the Montreal Canadiens.

karşı bir maç oynuyormuş gibi .

- Ah, so it's interesting that they both say,

- Ah, ikisinin de

"Again and against,"

"Tekrar ve karşı" demesi ilginç,

whereas for me it is again and against.

oysa benim için yine ve karşı.

You will also hear Brits saying, "Again and against."

Ayrıca İngilizlerin "Tekrar ve karşı" dediğini duyacaksınız. Bence bu,

I think that's something that we've picked up

from consuming so much American media.

Amerikan medyasını çok fazla tüketmekten öğrendiğimiz bir şey.

Yeah, I think you'd find me using both actually,

Evet, aslında

with no real identifiable rhyme or reason.

tanımlanabilir bir kafiye olmadan ikisini de kullandığımı düşünüyorum. veya neden.

Avenue.

Avenue.

- Avenue.

- Avenue.

- Avenue.

- Avenue. -

- Avenue.

Avenue.

- Avenue.

- Avenue.

- Avenue.

- Avenue.

- Ah, so for me, it's avenue. New.

- Ah, yani benim için bu cadde. Yeni.

That's a big difference between British English

Bu, İngiliz İngilizcesi

and American English.

ile Amerikan İngilizcesi arasında büyük bir fark.

They say new, we say new.

Yeni diyorlar, yeni diyoruz.

I was curious to hear what Bob had to say

Bob'un ne söyleyeceğini merak ediyordum

because I have heard Canadians say new as well.

çünkü Kanadalıların da yeni şeyler söylediğini duydum.

And the last one, adult.

Ve sonuncusu, yetişkin.

- Adult.

- Yetişkin.

- And adult.

- Ve yetişkin.

- Adult.

- Yetişkin.

- Adult.

- Yetişkin.

- And adult.

- Ve yetişkin.

So that's how I would say those again and against,

Yani tekrar ve aleyhte olanları,

avenue and adult.

cadde ve yetişkinleri böyle söyleyebilirim.

- Ah, so the stress on adult and adult is different for us.

- Ah, yetişkin ve yetişkin stresi bizim için farklı.

For me, adult.

Benim için yetişkin.

Go and tell an adult.

Git ve bir yetişkine anlat.

And for them it's go and tell an adult.

Ve onlar için gidip bir yetişkine anlatmaktır.

Adult, adult.

yetişkin, yetişkin.

Okay, next we're going to have a look at how we all say

Tamam, şimdi hepimizin "ou" sesini nasıl söylediğimize bir göz atacağız

what I would say is the "ou" sound

because there's a common stereotype that the Canadians

çünkü Kanadalıların

pronounce it as about and Bob is going to show us

bunu hakkında telaffuz ettiği yaygın bir klişe var ve Bob bize

if that's true or not.

bunun doğru olup olmadığını gösterecek. .

First up, out and about.

Önce yukarı, dışarı ve hakkında.

- Out and about.

- Dışarıda ve etrafta.

- So you'll hear my Canadian accent fairly strongly again

- Yani aşağıda benim Kanada aksanımı oldukça güçlü bir şekilde duyacaksınız

in the following.

If I say out and about.

.

Eğer dışarı ve hakkında dersem.

- Out and about.

- Dışarıda ve etrafta.

- Out and about.

- Dışarıda ve etrafta.

- Out and about.

- Dışarıda ve etrafta.

- Next, how's the house?

- Sonra, ev nasıl?

- How's the house?

- Ev nasıl?

- How's the house?

- Ev nasıl?

- How's the house?

- Ev nasıl?

- How's the house?

- Ev nasıl?

- How's the house?

- Ev nasıl?

- And finally, the sound is too loud.

- Ve son olarak, ses çok yüksek.

- The sound is too loud.

- Ses çok yüksek.

- The sound is too loud.

- Ses çok yüksek.

- The sound is too loud.

- Ses çok yüksek.

- The sound is too loud.

- Ses çok yüksek.

- The sound is too loud.

- Ses çok yüksek.

Some people think that Canadians say the word "about"

Bazı insanlar Kanadalıların "hakkında" kelimesini "

like "about," but we don't.

hakkında" gibi söylediğini düşünüyor ama biz söylemiyoruz.

Here's a sentence so you can hear the difference,

İşte aradaki farkı duyabilmeniz için bir cümle:

"The man was out and about in his boat.'

"Adam kayığının içindeydi."

It's a classic Canadian phrase

Kanada aksanı duymak istiyorsanız bu klasik bir Kanada deyimi

if you wanna hear a Canadian accent.

.

The man was out and about in his boat.

Adam teknesinde dolaşıyordu.

- The man was out and about in his boat.

- Adam teknesinde dolaşıyordu. Orada

I can definitely hear the difference between Rachel's accent

Rachel'ın aksanı

and Bob's accent there.

ile Bob'un aksanı arasındaki farkı kesinlikle duyabiliyorum.

His is definitely more of a "ooh"

Onunki kesinlikle daha çok bir "ooh"

and hers is wider.

ve onunki daha geniş.

Mine seems to be wider still.

Benimki daha da geniş görünüyor.

Out and about.

Dışarıda ve etrafta.

Our final group of words are words beginning with pro.

Son kelime grubumuz pro ile başlayan kelimeler.

There are definitely some differences here.

Burada kesinlikle bazı farklılıklar var.

First up process.

İlk yukarı süreç.

- Process.

- Süreç.

- Process or process.

- Süreç ya da süreç.

- Process.

- Süreç.

- Process.

- Süreç.

- So words like process or process,

- Yani süreç ya da süreç gibi kelimeler

they make me laugh a little bit

beni biraz güldürüyor

because I don't even know why I use two pronunciations.

çünkü neden iki telaffuz kullandığımı bile bilmiyorum.

I could say a sentence like this,

Şöyle bir cümle söyleyebilirim,

"the process for making bread is a very long process,"

"yapma süreci ekmek çok uzun bir süreç"

and I pronounced the word two different ways.

ve kelimeyi iki farklı şekilde telaffuz ettim.

I blame this mostly on the fact that Canadian English

Bunu daha çok Kanada İngilizcesinin

is a blend of American and British English.

Amerikan ve İngiliz İngilizcesinin bir karışımı olduğu gerçeğine bağlıyorum.

So the process was a long process.

Yani süreç uzun bir süreçti.

Yeah. Weird, hey?

Evet. Garip, hey?

I don't even know why I choose one pronunciation

Neden bir telaffuzu diğerine tercih ettiğimi bile bilmiyorum

over the other.

- That's so interesting that he uses both.

- O kadar ilginç ki ikisini de kullanıyor.

I guess it's like again and again for us.

Sanırım bizim için tekrar tekrar gibi.

We use both and we don't really know why.

İkisini de kullanıyoruz ve nedenini gerçekten bilmiyoruz.

The next two are noun-verb pairs.

Sonraki ikisi isim-fiil çiftleridir. O

So first I'll say the noun, then I'll say the verb.

yüzden önce ismi söyleyeceğim, sonra fiili söyleyeceğim.

Project,

Proje,

project.

proje.

You will have some people saying project instead of project.

Proje yerine proje diyenler olacak.

- Project, project.

- Proje, proje.

- You can work on a project. You can also work on a project.

- Bir proje üzerinde çalışabilirsiniz. Ayrıca bir proje üzerinde çalışabilirsiniz.

- Project, project.

- Proje, proje.

- Project, project.

- Proje, proje.

- So with project,

- Proje ile,

I'm trying to figure out which pronunciation is most common.

hangi telaffuzun en yaygın olduğunu bulmaya çalışıyorum.

Like you can work on a project.

Sanki bir proje üzerinde çalışabilirsiniz.

You can also work on a project.

Ayrıca bir proje üzerinde çalışabilirsiniz.

I think the first one is more common in Canadian English.

Bence ilki Kanada İngilizcesinde daha yaygın.

I think project is more common,

Bence proje daha yaygın,

but we also have the verb form right, to project.

ama aynı zamanda yansıtmak fiil biçimine de sahibiz .

So as a student,

Yani bir öğrenci olarak

you can work on a project and then you can project

bir proje üzerinde çalışabilir ve ardından

your project to the class using a projector.

projenizi bir projektör kullanarak sınıfa yansıtabilirsiniz.

Yeah, it gets a little confusing when you're Canadian.

Evet, Kanadalı olunca biraz kafa karıştırıcı oluyor.

I think we just go with the flow.

Bence sadece akışa bırakalım.

We just pick whatever pronunciation

makes the most sense at the time.

O sırada en anlamlı telaffuzu seçiyoruz.

- Oh yes. So our pronunciation is very different there.

- Oh evet. Yani telaffuzumuz orada çok farklı.

For me it's project, project.

Benim için proje, proje.

And for Rachel it's more of "ah" sound. Project.

Ve Rachel için daha çok "ah" sesi. Proje.

And the last one, progress to progress.

Ve sonuncusu, ilerlemeden ilerlemeye.

- Progress.

- İlerlemek.

Progress.

İlerlemek.

- Progress and progress.

- İlerleme ve ilerleme.

- Progress to progress.

- İlerleme ilerleme.

- Progress.

- İlerlemek.

Progress.

İlerlemek.

- Progress and progress.

- İlerleme ve ilerleme.

- Same for Bob there as well. Progress.

- Oradaki Bob için de aynısı. İlerlemek.

Progress, project.

İlerleme, proje.

For me, project, progress.

Benim için proje, ilerleme.

Progress, sometimes as well.

İlerleme, bazen de.

Yeah, I think this has just made it clear

Evet, sanırım bu,

that we're not quite sure what we're doing.

ne yaptığımızdan tam olarak emin olmadığımızı açıkça ortaya koydu.

(laughs)

(gülüyor)

- They're doing some road work actually

- Bu hafta aslında yolumda bazı yol çalışmaları yapıyorlar

on my road this week

and I don't think they're making a lot of progress.

ve pek ilerleme kaydettiklerini sanmıyorum. Arabayla yanımdan

When I drive by,

geçerken

I just don't think they're making a lot of progress

çok fazla ilerleme kaydettiklerini düşünmüyorum

because they're usually just standing around.

çünkü genellikle öylece duruyorlar.

So you can see once again, as a Canadian,

Bir Kanadalı olarak bir kez daha görebilirsiniz,

I say progress and I say progress.

ilerleme diyorum ve ilerleme diyorum. Yaptığım telaffuzları

I don't even know why I choose the pronunciations I do.

neden seçtiğimi bile bilmiyorum .

The words just come out,

Kelimeler,

either using one pronunciation, progress,

ya bir telaffuz, ilerleme

or the other, progress.

ya da diğer ilerleme kullanılarak ortaya çıkıyor.

And then of course we have the verb as well, right,

Ve tabii ki, tamamen

to progress, which has another pronunciation entirely.

başka bir telaffuza sahip olan ilerlemek fiilimiz de var .

To progress.

ilerlemek için

- Right. That is it for today's pronunciation lesson.

- Sağ. Bugünün telaffuz dersi bu kadar.

I hope you enjoyed it and I hope you learned something.

Umarım beğenmişsinizdir ve umarım bir şeyler öğrenmişsinizdir. Bu videoya paha biçilemez katkıları

Thank you so much

to Rachel and Bob for that invaluable contribution

için Rachel ve Bob'a çok teşekkür ederim

to this video.

.

I've left all of their information

Tüm bilgilerini

down below in the description box

aşağıya açıklama kutusuna bıraktım,

so you can go and check out their channels

böylece gidip kanallarını

and their websites and everything.

, web sitelerini ve her şeyi kontrol edebilirsiniz.

Don't forget to download the free PDF

that comes with today's lesson.

Bugünün dersiyle birlikte gelen ücretsiz PDF'yi indirmeyi unutmayın. Bugün konuştuğumuz

It's got everything we've spoken about today.

her şey var .

If you'd like to download that,

Bunu indirmek isterseniz, açıklama kutusundaki

just click on the link in the description box.

bağlantıya tıklamanız yeterlidir .

You enter your name and your email address,

Adınızı ve e-posta adresinizi girersiniz

and it will arrive directly in your inbox

ve her hafta

along with all my other lessons

diğer tüm derslerim ve

every week as they come in

and all of my offers, course information and updates.

tüm tekliflerim, kurs bilgilerim ve güncellemelerim ile birlikte doğrudan gelen kutunuza gelir.

Don't forget to connect with me on all of my social media.

Tüm sosyal medya hesaplarımdan benimle bağlantı kurmayı unutmayın.

I've got my website, englishwithlucy.co.uk

Web sitem, englishwithlucy.co.uk

and my Instagram.

ve Instagram'ım var.

And on my website, I've got a really cool pronunciation tool

Ve web sitemde,

where you can click on all the phonemes

tüm fonemlere tıklayabileceğiniz

and hear me pronounce phonemes and words

ve fonemleri ve

that contain those phonemes.

bu fonemleri içeren kelimeleri telaffuz ettiğimi duyabileceğiniz gerçekten harika bir telaffuz aracım var.

It's very fun.

Çok eğlenceli.

E.

E.

Word.

Kelime.

No.

Hayır.

I've also got my personal channel

Ayrıca

where I upload vlogs of my daily life here on a farm

burada, İngiliz kırsalındaki bir çiftlikte günlük hayatımın vlog'larını yüklediğim kişisel kanalım var

in the English countryside

and all of them are subtitled

ve bunların tümü altyazılı,

so you can use them to acquire more vocabulary

böylece daha fazla kelime hazinesi edinmek

and to improve your listening as well.

ve aynı zamanda dinlemenizi geliştirmek için kullanabilirsiniz.

I will see you soon for another lesson.

Yakında başka bir ders için görüşürüz.

(blows a kiss)

(öpücük atar)

(cheerful music)

(neşeli müzik)