You Don't Need Permission To Speak English - The English Fluency Guide

Hi there, I am Drew Badger, The English Fluency Guide, and in this video I'm going to tell

Merhaba, ben Drew Badger, The English Fluency Guide ve bu videoda size

you that you don't need permission to speak. You don't need permission to speak. This is

konuşmak için izne ihtiyacınız olmadığını söyleyeceğim. Konuşmak için izin almanıza gerek yok. Bu

going to be a very quick video but is an important, it is an important reminder for you out there.

çok hızlı bir video olacak ama önemli, sizin için önemli bir hatırlatma.

Especially because a lot of people, number one, they are worried about making mistakes

Özellikle de pek çok insan, öncelikle , konuşurken hata yapmaktan endişe duydukları için

when they speak. And number two, this is another thing I hear even from, especially out here

. İkincisi, bu, özellikle burada, Japonya'da duyduğum başka bir şey

in Japan because people are always very polite and they're especially trying to not make

çünkü insanlar her zaman çok kibar ve özellikle hata yapmamaya çalışıyorlar

mistakes. Is they apologize for what they say or if they make a mistake, they say, "Oh,

. Söyledikleri için mi özür diliyorlar yoksa bir hata yaptıklarında "Oh,

I'm sorry for my bad English." Or something like that. So don't say sorry about your English.

kötü İngilizcem için özür dilerim" mi diyorlar? Ya da böyle bir şey . Bu yüzden İngilizcen için özür dileme.

Now, this is most important for you and it's slightly less important for other people you're

Şimdi, bu sizin için çok önemli ve konuştuğunuz diğer insanlar için biraz daha az önemli

speaking with. But I'll put another phrase up here in just a second. But this is a very

. Ama birazdan buraya başka bir cümle koyacağım . Ama bu çok

important idea, because for most of people's lives they are taught to get permission to

önemli bir fikir, çünkü çoğu insanın hayatında

do something from a very early age. They have to ask their parents permission to do something.

bir şeyler yapmak için çok erken yaşlardan itibaren izin almaları öğretiliyor. Bir şeyler yapmak için ailelerinden izin almaları gerekir.

Like even going to the bathroom at school, you have to say, "Hey, can I go to the toilet?"

Okulda tuvalete gitmek gibi, "Hey, tuvalete gidebilir miyim?"

You have to ask the teacher's permission. And the opposite of this is that if you make

Öğretmenin iznini istemelisin. Bunun tam tersi ise

a mistake, you lose points or you get a bad grade and bad things happen to you. So there

hata yaparsanız puan kaybedersiniz veya kötü bir not alırsınız ve başınıza kötü şeyler gelir.

are lots of reasons why people worry about this, but the biggest problem is that it conditions

İnsanların bu konuda endişelenmesinin birçok nedeni var ama en büyük sorun, bunun

people. It trains people. It makes people want to kind of apologize and feel nervous

insanları şartlandırması. İnsanları eğitir. İnsanlarda bir tür özür dileme isteği uyandırır ve bir

about doing things, especially when they're not very good at them.

şeyler yapma konusunda gergin hissederler, özellikle de o konuda pek iyi olmadıklarında.

Even if many people are very good at something, if they make a mistake, they apologize for

Pek çok insan bir konuda çok iyi olsa bile, bir hata yaparlarsa

that thing and it really hurts your own confidence to do that. So I'll give you just a quick

o şey için özür dilerler ve bunu yapmak gerçekten kendinize olan güveninizi zedeler . Bu yüzden, özellikle bu konuyu

example from my own life related to teaching specifically about this. I'll give you actually

öğretmekle ilgili kendi hayatımdan kısa bir örnek vereceğim . Aslında

a few, we'll see. I want to keep this as a short video, but when I started calling myself

birkaç tane vereceğim, bakalım. Bunu kısa bir video olarak tutmak istiyorum , ancak

The English Fluency Guide a number of years ago after I was talking with students and

birkaç yıl önce öğrencilerle konuşup ne olduğunu

figuring out what's... Kind of like what am I doing exactly that's different. Why is it

anladıktan sonra kendime İngilizce Akıcılık Rehberi demeye başladığımda... Tam olarak ne yapıyorum gibi, bu farklı. Neden

successful? Why am I helping people? And I realized I was not like a teacher just focusing

başarılı? Neden insanlara yardım ediyorum? Ve sadece dilin kurallarına odaklanan bir öğretmen gibi olmadığımı fark ettim

on the rules of the language. I was thinking more like a guide and working with the student

. Daha çok bir rehber gibi düşünüyordum ve

in the same way that a guide would take you through their town or into their home and

bir rehberin sizi kasabalarına veya evlerine götürüp dile odaklanmak

show you how things are working rather than focusing on the language, I'm focusing on

yerine işlerin nasıl yürüdüğünü göstermesi gibi öğrenciyle birlikte çalışıyordum , ben

the student. Obviously I'm teaching the language, but the

öğrenciye odaklanıyorum . Açıkçası dili öğretiyorum ama

focus is the students. So we learn more about how the student understands things, and then

odak noktası öğrenciler. Böylece öğrencinin bir şeyleri nasıl anladığı hakkında daha fazla şey öğreniyoruz ve ardından

we can guide the student to where they want to go much more easily that way. We begin

öğrenciyi gitmek istediği yere bu şekilde çok daha kolay bir şekilde yönlendirebiliyoruz.

with the student, not the language. And so when I started calling myself this, other

Dilden değil, öğrenciden başlıyoruz. Kendime böyle hitap etmeye başladığımda, diğer

people were saying, "Hey, who told you, you could be the English Fluency Guide? Who told

insanlar, "Sana İngilizce Akıcılık Rehberi olabileceğini kim söyledi?

you you could do that? Who gave you permission to do that?" And at first I thought like,

Bunu yapabileceğini kim söyledi? Bunu yapman için sana kim izin verdi ?" İlk başta,

huh, that's an interesting idea. Nobody has given me permission to do that. And I thought,

ha, bu ilginç bir fikir diye düşündüm. Kimse bana bunu yapma izni vermedi. Ve düşündüm ki

well, I don't give a fuck. So I excuse me if young children are watching this, but I

, umrumda değil. Bu yüzden küçük çocuklar bunu izliyorsa kusura bakmayın ama

don't care. I don't care if other people have given me permission to say I'm one thing about

umurumda değil. Başkalarının bana her ne olursa olsun tek bir şey olduğumu söyleme izni vermiş olması umrumda değil

whatever. I care about results for my students. So I

. Öğrencilerim için sonuçları önemsiyorum. Bu yüzden

didn't want to be a teacher. So I don't care about having credentials like a normal teacher.

öğretmen olmak istemedim. Bu yüzden normal bir öğretmen gibi kimlik bilgilerine sahip olmak umurumda değil.

Now most people, they're waiting for permission to do something. They're saying, "Well, I

Şimdi çoğu insan, bir şeyler yapmak için izin bekliyor. Diyorlar ki, "

can't teach until I have a degree in something, and then I have to get a master's and a PhD

Bir alanda derecem olana kadar öğretmenlik yapamam, sonra bir yüksek lisans ve doktora falan yapmam lazım

or whatever." But what I've discovered often a lot of people who have these advanced degrees,

." Ancak, özellikle dil öğretiminde bu ileri derecelere sahip pek çok insanın keşfettiğim şey,

especially in language teaching, they only focus more on the language. And they focus

yalnızca dile daha fazla odaklandıkları. Ve

less on the students. So they know so much about the language. It's amazing. Most language

öğrencilere daha az odaklanırlar. Yani dil hakkında çok şey biliyorlar. Bu harika. Çoğu dil

teachers know way more about the language than I do. But I'm not concerned with a lot

öğretmeni dil hakkında benden çok daha fazla şey biliyor . Ancak

of deep details about those kinds of things, that are mostly going to confuse learners.

bu tür şeyler hakkında, çoğunlukla öğrencilerin kafasını karıştıracak çok fazla derin ayrıntıyla ilgilenmiyorum.

So when I thought about that as a guide, instead of trying to be a teacher, I said, "Well I

Bunu bir rehber olarak düşündüğümde, öğretmen olmaya çalışmak yerine, "

don't need any permission to do that." And I don't need basically students are saying...

Bunu yapmak için herhangi bir izne ihtiyacım yok" dedim. Ve temelde öğrencilerin söylediğine ihtiyacım yok...

I mean not many but a few people, nobody says that to me now, interestingly. But years ago

Yani çok değil birkaç kişi, ilginç bir şekilde şimdi kimse bana bunu söylemiyor. Ama yıllar önce

when it was a new thing for people, they were saying, "Well who gave you permission? Who

insanlar için yeni bir şey olduğunda, "Peki sana kim izin verdi?

gives you the right to do something like that?" Now the reason I'm bringing this up is because

Sana böyle bir şey yapma hakkını kim veriyor?" Şimdi bunu gündeme getirmemin nedeni,

a lot of people, like non native speakers are thinking, well kind of subconsciously,

pek çok insanın, anadili İngilizce olmayanlar gibi, bir şekilde bilinçaltında,

even if they don't really think about this or know it, they're thinking to themselves

bunu gerçekten düşünmeseler veya bilmeseler bile, kendi kendilerine

like, I don't have the right to speak. Or who am I to speak English and try to speak

şöyle düşünüyorlar: konuşmaya hakkım yok Ya da ben kimim ki İngilizce konuşayım ve

with other people. And that's why they apologize. So they don't realize they're doing it. They

diğer insanlarla konuşmaya çalışayım. İşte bu yüzden özür diliyorlar. Yani yaptıklarının farkında değiller.

don't realize why they're doing it. But when people make mistakes in conversations and

Bunu neden yaptıklarının farkında değiller. Ama insanlar konuşmalarda hata yaptığında ve ben de

I make mistakes and when I'm speaking Japanese, but I don't stop what I'm doing to apologize

hata yaptığımda ve Japonca konuşurken özür dilemek için yaptığım şeyi bırakmıyorum

for it. Because I have a right to speak Japanese just like anybody else. I might not speak

. Çünkü benim de herkes gibi Japonca konuşmaya hakkım var . 50 yıldır

it as well as a native speaker who's learned it for 50 years, but still, I'm not going

anadili olarak öğrenmiş biri kadar iyi konuşamayabilirim ama yine de

to apologize for that. So let me give you another great quote to remember.

bunun için özür dilemeyeceğim. Bu yüzden size hatırlamanız için harika bir alıntı daha vereyim.

Just an interesting idea. This is always, or here, write it differently, often and people

Sadece ilginç bir fikir. Bu her zaman, ya da burada, farklı yazın, sık sık ve insanlar

have... Often. I can't write and think at the same time. Some people will hear me use

var... Sık sık. Aynı anda hem yazıp hem de düşünemiyorum. Bazı insanlar

this as off-en or often it doesn't really matter. Again, I'm not going to apologize

bunu off-en olarak kullandığımı duyacak ya da çoğu zaman gerçekten önemli değil. Yine,

about that. So often wrong, w-R-O-N-G, but never in doubt.

bunun için özür dilemeyeceğim. Çoğu zaman yanlış, w-R-O-N-G, ama asla şüphe duyma.

Often wrong, but never in doubt. So I'm not worried, I'm going to be wrong sometimes.

Genellikle yanlıştır, ama asla şüphe duymaz. Bu yüzden endişelenmiyorum, bazen yanılacağım.

But you don't see me getting nervous about it and thinking, oh no. A perfect example

Ama benim bu konuda gerginleştiğimi ve oh hayır diye düşündüğümü görmüyorsun. Bunun mükemmel bir örneği

of this. I was with some friends of mine and I was at a parking lot at a mall a few years

. Birkaç yıl önce bazı arkadaşlarımla birlikteydim ve bir alışveriş merkezindeki otoparktaydım

ago. And we all were done shopping and we went back to look for the car and I said,

. Hepimiz alışverişi bitirdik ve arabayı aramaya gittik ve

"Oh, the car's over here." And the car was not over there. But I had walked in there

"Oh, araba burada" dedim. Ve araba orada değildi. Ama oraya girmiştim

and I didn't say sorry or do anything. I just said, "Oh actually the car is over here."

ve özür dilemedim ya da hiçbir şey yapmadım. "Aslında araba burada" dedim.

So I was wrong, but I was not in doubt. And my friend who was walking with me, another

Yani yanılmışım ama şüphem de yoktu. Ve benimle yürüyen arkadaşım, başka bir

guy was also like, he's a smart guy, confident guy. And he was just impressed that I did

adam da şöyleydi, o akıllı bir adam, kendine güvenen bir adam. Ve bunu yaptığım için çok etkilendi

that. So even though I was wrong, I wasn't in doubt.

. Yani yanılmış olsam bile şüphem yoktu.

So I wasn't nervous. I wasn't feeling unconfident about that. And this is different. I think

Yani gergin değildim. Bu konuda güvensiz hissetmiyordum. Ve bu farklı. Sanırım

somebody asked me in a video comment on a previous video, about how I developed confidence.

biri önceki bir videoya yapılan bir video yorumunda bana özgüvenimi nasıl geliştirdiğimi sordu.

I'll talk more about that maybe in another video. If you'd like to learn more about that,

Bundan belki başka bir videoda bahsederim . Bununla ilgili daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız,

click on the... Actually just write a comment down below this video if you'd like to learn

tıklayın... Aslında, bunun hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, bu videonun altına bir yorum yazmanız yeterli

more about that. Because I was not very confident at all as a young man, as a child. So anyway,

. Çünkü genç bir adam olarak, çocukken kendime pek güvenmezdim. Yani her neyse,

this idea of often wrong but never in doubt. This is why you see people on television,

bu fikir genellikle yanlıştır ama asla şüpheye düşmez. Bu nedenle, televizyonda,

especially in business news where you'll have one guy that says, "Hey, the stock market

özellikle iş haberlerinde, "Hey, borsa

is going to go up tomorrow." And then another woman says, "Hey, the stock market is going

yarın yükselecek" diyen bir adamla karşılaşacağınız insanları görmenizin nedeni budur. Sonra başka bir kadın, "Hey, borsa

to go down tomorrow." And most people are wrong. Or the same thing

yarın düşecek" diyor. Ve çoğu insan yanılıyor. Ya da

about a psychic. So someone who's saying, "This will happen tomorrow." And then it doesn't

bir psişik için aynı şey. Yani "Bu yarın olacak" diyen biri. Ve sonra

happen. But nobody cares if you say it with confidence. Everyone forgets about the mistakes

olmuyor. Ama bunu kendinden emin bir şekilde söylemen kimsenin umurunda değil . Herkes hataları

or the times where you were wrong. And so for a language learner, people don't remember

veya yanıldığın zamanları unutur. Ve böylece bir dil öğrenen için, insanlar

even 20 minutes later that I said some grammar point wrong. They don't care. They only care

bazı gramer noktalarını yanlış söylediğimi 20 dakika sonra bile hatırlamıyorlar . Umurlarında değil. Sadece

if I make a big deal out of it. So if I am often wrong but never in doubt, then I'm going

bundan büyük bir anlaşma yapmamı umursuyorlar. Dolayısıyla, sık sık yanılıyorsam ama asla şüphe duymuyorsam, o zaman

to feel a lot more confident about speaking. Because so what? I make a mistake, boom. I

konuşma konusunda kendime çok daha fazla güveneceğim. Çünkü ne olmuş? Bir hata yapıyorum, bum.

just keep on going. Just like I was in the parking lot. I think I didn't know where the

Sadece devam ediyorum. Tıpkı otoparkta olduğum gibi . Sanırım

car was two or three different times, but I still, in the end I was like, "Ah, there

iki ya da üç kez arabanın nerede olduğunu bilmiyordum ama yine de sonunda "Ah, işte

it is over there." Then we finally found a car, and the reason

orada" gibiydim. Sonra sonunda bir araba bulduk ve

I did that is because nobody else had any other idea anyway. We were all lost. But you

bunu yapmamın nedeni zaten kimsenin başka bir fikrinin olmamasıydı. Hepimiz kaybolmuştuk. Ama kendine

look to the person who feels confident, who is not in doubt, who is not feeling uncertain,

güvenen, şüphe duymayan, kararsız hissetmeyen,

who is not feeling nervous about that. So you don't need to ask for permission and you

bu konuda gergin hissetmeyen kişiye bakıyorsunuz. Yani izin istemenize ve

don't need to say, "I'm sorry." If you make a mistake. Does that make sense? This is how

"Özür dilerim" demenize gerek yok. Eğer bir hata yaparsan. bu mantıklı mı? Güveninizi bu şekilde

you build your confidence. Or it's kind of one of the about building confidence where

inşa edersiniz. Ya da hata yapmanın sorun olmadığı bir yerde güven inşa etmekle ilgili bir şey

it's okay to be wrong. The most important thing is to not be in doubt. So nobody is

. En önemli şey şüpheye düşmemek. Yani hiç kimse

perfect all the time, but many people are often in doubt. Does that make sense? Well,

her zaman mükemmel değildir, ancak birçok insan genellikle şüphe içindedir. bu mantıklı mı?

hopefully this idea makes sense to you. Remember you don't have to ask for permission to speak,

Umarım bu fikir sana mantıklı gelir. Konuşmak için izin almanıza gerek olmadığını unutmayın

and you certainly don't need to ask for forgiveness if you're making a mistake and explaining

ve bir hata yapıyorsanız ve

that your Japanese, or your English, or your French or whatever is not perfect.

Japoncanızın, İngilizcenizin veya Fransızcanızın veya her neyse mükemmel olmadığını açıklıyorsanız kesinlikle af dilemeniz gerekmez.

It doesn't matter what language you speak, never be in doubt. People are responding to

Hangi dili konuştuğunuz önemli değil, asla şüpheye düşmeyin. İnsanlar,

the confidence more than what you actually say or do that causes a mistake. Hopefully

bir hataya neden olan, gerçekte ne söylediğinizden veya yaptığınızdan daha fazla güvene yanıt veriyor. Umarım

that makes sense. It's a very important idea. Remember it, apply it to your learning and

bu mantıklıdır. Bu çok önemli bir fikir. Bunu hatırla, öğrenmene ve

your speaking. And you will become a much more confident, fluent speaker, much faster.

konuşmana uygula. Ve çok daha hızlı, çok daha güvenli, akıcı bir konuşmacı olacaksınız.

Because you will feel a lot more excited about speaking because you're just focusing on this

Çünkü konuşmak konusunda çok daha heyecanlı hissedeceksin çünkü sen sadece

part about never being in doubt. All right. Well, if you'd like to learn more about this,

asla şüpheye düşmemekle ilgili bu kısma odaklanıyorsun. Elbette. Peki, bununla ilgili daha fazla bilgi edinmek isterseniz,

you can start applying these lessons more by clicking on the link in the upper right

of this video or on the link in the description below this video. And you can learn more about

bu videonun sağ üst kısmındaki bağlantıya veya bu videonun altındaki açıklamadaki bağlantıya tıklayarak bu dersleri daha fazla uygulamaya başlayabilirsiniz. Ve

the programs, and how I help people become much more confident speakers, not only these

programlar hakkında ve insanların daha özgüvenli konuşmacılar olmalarına nasıl yardım ettiğim hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz , sadece bu

principles, but also a lot more of the vocabulary that native speakers are actually using. So

ilkeler değil, aynı zamanda anadili İngilizce olanların fiilen kullandıkları çok daha fazla kelime dağarcığı . Bu yüzden

click on the link in the upper right, or in the description below this video. And if you'd

sağ üstteki bağlantıya veya bu videonun altındaki açıklamada tıklayın. Ve

like to continue learning what the English Fluency Guide here on YouTube, just do these

burada, YouTube'da İngilizce Akıcılık Kılavuzu'nun ne olduğunu öğrenmeye devam etmek istiyorsanız, şu

three simple things right now. 1. Click on this link to subscribe to my YouTube

üç basit şeyi hemen şimdi yapın. 1.

channel for over 500 free videos. 2. Click on this link to download my #1 eBook

500'den fazla ücretsiz video için YouTube kanalıma abone olmak için bu bağlantıya tıklayın. 2. Hızlı akıcılık için 1 numaralı e-Kitap rehberimi ÜCRETSİZ indirmek için bu bağlantıya tıklayın

guide to fast fluency, FREE! And… 3. Click here to watch the most popular video

! Ve… 3. YouTube'da İngilizce akıcılığıyla ilgili en popüler videoyu buradan izlemek için buraya tıklayın

on English fluency here on YouTube!

!