PLEASE... CUT IT OUT !! / English Addict LIVE chat & Learning / Sunday 10th April 2022

It's going to be a weird one today.

Bugün bir tuhaf olacak.

A very strange one.

Çok garip bir tane.

In fact,

Aslında,

for various reasons, which I will explain later on.

daha sonra açıklayacağım çeşitli nedenlerle. İşte

Here we are then.

o zaman buradayız.

Yes, we are back together once more.

Evet, bir kez daha birlikteyiz. İngiliz dilinin doğduğu yerden

It is English addict coming to you like live

canlıymış gibi size gelen İngiliz bağımlısıdır

from the birthplace of the English language, which just happens to be.

, ki bu tesadüfen öyledir.

Oh, fancy pants.

Oh, süslü pantolonlar.

It's England. And

İngiltere.

hi, everybody.

Herkese merhaba.

This is Mr.

Duncan in England.

Ben

İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so. Are you happy?

Umarım. Mutlu musun?

Are you really, really happy?

Gerçekten, gerçekten mutlu musun?

Do you have one of these on your face at the moment?

Şu anda yüzünüzde bunlardan biri var mı?

I really hope you do.

Umarım yaparsın.

I need your smiles.

Gülüşlerine ihtiyacım var.

I need your positive vibes today.

Bugün senin pozitif hislerine ihtiyacım var.

And yes, we are back together.

Ve evet, tekrar birlikteyiz.

Despite a crazy week.

Çılgın bir haftaya rağmen.

Let's just say that so far, April has been very eventful.

Şu ana kadar Nisan ayı çok olaylı geçti diyelim.

Things have happened.

Bazı şeyler oldu.

It's been a busy month. Not.

Yoğun bir ay oldu. Olumsuz.

Not just because of the fact that I'm here for 25 days during April

Sadece Nisan ayı boyunca 25 gün burada olduğum için değil,

but other things as well, which I will explain later on.

daha sonra anlatacağım başka şeyler de var.

My name is Duncan.

Benim adım Duncan.

I talk about the English language.

İngilizce dilinden bahsediyorum.

You might say that I am an English addict.

Benim bir İngiliz bağımlısı olduğumu söyleyebilirsiniz.

One of those, in fact, up there.

Bunlardan biri, aslında, orada.

And I have a feeling maybe you are one of those as well.

Ve içimde bir his var, belki sen de onlardan birisindir.

I hope you are feeling good today.

Umarım bugün iyi hissediyorsundur.

A very strange one.

Çok garip bir tane.

It's been an unusual month because I've been doing my special

live streams six days a week.

Haftanın altı günü özel canlı yayınlarımı yaptığım için alışılmadık bir ay oldu.

I'm with you at the moment during the month of April,

Şu anda Nisan ayı boyunca sizinleyim

and I was hoping

ve

that everything would go smoothly.

her şeyin yolunda gitmesini umuyordum.

I didn't want any problems.

Herhangi bir sorun istemedim.

I didn't want any difficulties.

Herhangi bir zorluk istemedim.

I certainly did not want any

Kesinlikle

nasty surprises.

kötü sürprizler istemiyordum.

However, we have had a little surprise for those who follow me on Facebook.

Ancak beni Facebook'tan takip edenler için küçük bir sürprizimiz oldu.

You know, you will know what I'm talking about. Exactly.

Biliyorsun, neden bahsettiğimi anlayacaksın. Kesinlikle.

You will definitely know what I'm referring to.

Neyden bahsettiğimi kesinlikle anlayacaksınız.

But we will talk about that a little bit later on.

Ama bundan biraz sonra bahsedeceğiz.

I hope you are feeling good today.

Umarım bugün iyi hissediyorsundur.

I'm feeling good

iyi hissediyorum

I'm the only person in this house

bu evde kendini iyi hisseden tek kişi benim

who is feeling good

I know there's only two of us, but the other one

biliyorum sadece ikimiz varız ama diğeri

is not feeling so good.

pek iyi hissetmiyor.

All will be explained a little bit later on.

Her şey biraz sonra açıklanacak.

Yes, we are here again.

Evet, yine buradayız.

And yes, we have made it

Ve evet, bir

all the way to the end of another week and also the end of another weekend.

haftayı daha ve bir haftasonunu daha bitirmeye geldik.

Without blowing ourselves up,

Kendimizi havaya uçurmadan,

which is always a good thing when you think about it.

ki bu düşündüğünüzde her zaman iyi bir şeydir.

Yes, it's Sunday

Evet, bugün Pazar

Beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep.

Bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip.

Do you keep it in jeopardy?

Tehlikede tutuyor musun?

PDP Deputy

KAP Milletvekili

Yes, we are back and I hope you are feeling good today.

Evet, geri döndük ve umarım bugün kendinizi iyi hissediyorsunuzdur.

The weekend. How was your weekend?

Haftasonu. Haftasonun nasıldı?

Was it a good one?

İyi miydi?

I hope so.

Umarım.

I hope you had a really lovely weekend.

Umarım gerçekten güzel bir hafta sonu geçirmişsindir.

Mine was strange, slightly hectic.

Benimki garipti, biraz telaşlıydı.

So very unusual moments of time occurring here in the Mr.

Bay

Duncan and Mr. Steve household.

Duncan ve Bay Steve'in evinde çok sıra dışı anlar yaşanıyor.

I have to say some very interesting things going on.

Çok ilginç şeyler olduğunu söylemeliyim.

Can I say hello to the live chat?

Canlı sohbete merhaba diyebilir miyim?

Yes, I want to say hello to you, first of all, because

Evet, öncelikle hepinize merhaba demek istiyorum çünkü

many of you have sent lovely messages to my Facebook page.

birçoğunuz Facebook sayfama güzel mesajlar gönderdiniz .

Thank you very much for those.

Bunlar için çok teşekkür ederim.

Can I say congratulations to Bruno?

Bruno'yu tebrik edebilir miyim?

Bruno to five who says bonjour or a big hello to you?

Bruno'dan beşe, kim sana iyi eğlenceler ya da büyük bir merhaba diyor?

Of course.

Elbette.

Speaking of French and France, it is the big election this weekend.

Fransa ve Fransa'dan bahsetmişken, bu hafta sonu büyük seçim var.

Who will be the new president of France?

Fransa'nın yeni cumhurbaşkanı kim olacak? Seçilebilecek çok

There are not many people

fazla insan yok

who who might be elected.

.

I think most people seem to

Sanırım çoğu insan

think that Macron will be the president again.

Macron'un yeniden başkan olacağını düşünüyor.

However, there are some contenders every time.

Ancak, her seferinde bazı yarışmacılar vardır.

Every time there is a French election,

Fransa'da ne zaman seçim olsa

they always talk about Marine Le Pen as well.

hep Marine Le Pen'den de bahsediyorlar.

I don't know why, but the media becomes

Nedenini bilmiyorum ama ne zaman

almost insane whenever there is a French election.

bir Fransa seçimi olsa medya çıldırıyor.

They always seem to say things like Marine

Her zaman Marine

Le Pen is getting a lot of support, as if somehow

Le Pen'in çok fazla destek aldığı gibi şeyler söylüyorlar, sanki bu bir şekilde

that will scare people into doing something else.

insanları başka bir şey yapmaya korkutacakmış gibi.

So I suppose I suppose

Bu yüzden sanırım

it would be fair to say the election won't be close.

seçimin yakın olmayacağını söylemek adil olur.

I don't think it will be close.

yakın olacağını sanmıyorum Bence

I think when people go to actually vote, I think they will make the decision.

insanlar gerçekten oy kullanmaya gittiklerinde, kararı vereceklerini düşünüyorum.

That seems the most sensible

Bu en mantıklısı gibi görünüyor.

So I know sometimes human beings

Bu yüzden bazen insanların

can react with their emotions.

duygularıyla tepki gösterebildiklerini biliyorum.

I have to be honest, I am feeling rather emotional today.

Dürüst olmam gerekirse bugün oldukça duygusalım.

Doing this for various reasons, but I think it does happen.

Bunu çeşitli nedenlerle yapıyorum, ama bence oluyor.

Sometimes people do vote with their emotions.

Bazen insanlar duygularıyla oy verirler.

However, if you are thinking that your country

Ancak, ülkenizin

is going to be run by a certain person with certain ideas or views,

belirli fikirlere veya görüşlere sahip belirli bir kişi tarafından yönetileceğini düşünüyorsanız,

then maybe that will be the thing that you make your decision on.

o zaman belki de kararınızı vereceğiniz şey bu olacaktır .

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz.

So it will either be decided today or this weekend,

Yani ya bugün ya da bu hafta sonu karar verilecek

or it will have run on for another vote.

ya da başka bir oylamaya gidilecek.

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz.

I haven't seen the news today, so I'm not sure

Bugün haberleri görmedim, bu yüzden

what they are saying about it on the news.

haberlerde bunun hakkında ne söylediklerinden emin değilim.

Hello to Bruno to five.

Beşe Bruno'ya merhaba.

Anyway, a big bonjour to you.

Her neyse, sana iyi eğlenceler.

Also, we have Olga as well, arriving at the same time,

Ayrıca, aynı anda gelen Olga'mız da var

and we also have Vitesse

ve

and also arriving at the same time.

aynı zamanda gelen Vitesse'miz de var.

Luis Mendez

Luis Mendez

is here today.

bugün burada.

Maria was here as well.

Maria da buradaydı.

Lucas In fact, a lot of people arrived at the same time.

Lucas Aslında, birçok insan aynı anda geldi.

Isn't that strange? Very interesting.

Bu garip değil mi? Çok ilginç.

We have Beatriz as well.

Beatriz'imiz de var.

Also, we have pal Mira, who also arrived at the same time.

Aynı zamanda gelen arkadaşımız Mira da var.

So congratulations to all of you.

Bu yüzden hepinizi tebrik ederim.

You were you were all first

here on the live chat

Canlı sohbette hepiniz buradaydınız,

Thank you for your good wishes and your prayers

iyi dilekleriniz, dualarınız

and all of the other warm wishes.

ve diğer tüm içten dilekleriniz için teşekkür ederiz.

That have been sent concerning Mr. Steve.

Bay Steve ile ilgili olarak gönderilenler. Biraz sonra

We will be talking more about that a little bit later on.

bunun hakkında daha fazla konuşacağız .

Also, we have Maria, Maria who

Ayrıca Maria var, Maria

so had Hello, Souad Chocolate,

da Merhaba, Souad Chocolate canlı yayınınızın başlaması için geri sayarken

who says, I love the music that plays

çalan müziğe bayılıyorum diyen

when you are counting down to your live stream beginning.

.

Oh, yes.

Oh evet.

It is a nice piece of music.

Güzel bir müzik parçası.

I've been using that for a very long time.

Bunu çok uzun zamandır kullanıyorum.

I think maybe two years up in using that piece of music.

Sanırım o müzik parçasını kullanmanın üzerinden iki yıl geçmiş olabilir.

When I'm doing the countdown for my Sunday

Pazar canlı yayınlarım için geri sayım yaparken

live streams, I do like that sort of music Latin American,

, bu tür Latin Amerika müziklerini seviyorum,

a little bit of salsa to

Congratulations to all those who were first on the live chat.

canlı sohbette ilk olan herkesi tebrik ederim.

I suppose that deserves offensive pants

Sanırım bu saldırgan bir pantolonu hak ediyor

That's enough.

We can't have too much excitement.

Bu kadar yeter.

Çok fazla heyecan yaşayamayız.

I have to save my energy

Enerjimi

for the rest of this live stream.

bu canlı yayının geri kalanı için saklamalıyım.

Today we are talking about words and phrases

Bugün, kes, kes, kes ile bağlantılı kelimeler ve deyimler hakkında konuşuyoruz

connected to cut c u t cut.

.

It is a word that can be used in many ways.

Birçok anlamda kullanılabilen bir kelimedir.

It can also be used as a noun or a verb as well.

Ayrıca bir isim veya fiil olarak da kullanılabilir.

And we will be talking about that a little bit later on.

Ve bundan biraz sonra bahsedeceğiz.

I suppose I should mention the thing

Sanırım

that I did mention a couple of times earlier, Mr.

daha önce birkaç kez bahsettiğim şeyden bahsetmeliyim, Bay

Steve is not here today

Steve bugün burada

presenting here in the studio with me.

benimle stüdyoda sunum yapmak için burada değil.

However, we will have Mr.

Ancak, Bay

Steve live

Steve'i

at around about 2:30.

2:30 civarında canlı yayınlayacağız.

So he will be here with us, but not here in person.

O yüzden burada bizimle olacak ama şahsen burada olmayacak.

More about that a little bit later on.

Bununla ilgili daha fazla bilgi biraz sonra.

Also, hello to you.

Ayrıca sana merhaba.

Who else is here today, Marcy?

Bugün başka kim var, Marcy?

Hello, Marcia.

Merhaba Marcia. Ben

Nice to see you as well.

de seni gördüğüme sevindim.

So for those watching in France, how have you been voting?

Peki Fransa'da izleyenler, nasıl oy kullanıyorsunuz? Oy pusulasına

Have you put your cross

haçınızı koydunuz mu

on the ballot paper?

?

Have you made your choice?

Seçimini yaptın mı?

Please let me know.

Lütfen bana bildirin.

I'm just having a look now at the live chat.

Şimdi canlı sohbete bir göz atıyorum.

Oh, hello. Also, Claude here.

Oh merhaba. Ayrıca, burada Claude.

Thank you very much, Claudia, for your lovely message as well concerning Mr.

Claudia, Bay Steve ile ilgili güzel mesajınız için de çok teşekkür ederim

Steve.

.

Hello to Marty. Hello, Martin.

Marty'ye merhaba. Merhaba Martin.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel. Dünkü

Thank you very much for your message yesterday as well concerning Mr.

mesajınız için de çok teşekkür ederim Bay

Steve and his

Steve ve onun şu

his drama at the moment.

anki draması ile ilgili.

The one thing I do like is no one is asking about me.

Sevdiğim tek şey kimsenin beni sormaması.

Everyone is concerned about Steve,

Herkes Steve için endişeleniyor

but no one has asked if I'm okay.

ama kimse iyi olup olmadığımı sormadı.

They've all been going.

Hepsi gidiyor.

I hope Mr.

Umarım Bay

Steve is feeling better. Get well soon, Mr. Steve.

Steve daha iyi hissediyordur. Geçmiş olsun, Bay Steve.

But now no one is asking me if I'm okay.

Ama şimdi kimse bana iyi olup olmadığımı sormuyor.

Of course I'm okay because I'm here

Tabii ki iyiyim çünkü buradayım

It is a strange one today.

Bugün bir garip.

I will be honest with you.

sana karşı dürüst olacağım

Things might be a little weird, and I might seem

İşler biraz tuhaf olabilir ve

a little bit distracted today.

bugün biraz dikkatim dağılmış gibi görünebilir.

For which I hope you will forgive me.

Bunun için beni affedeceğinizi umuyorum.

Hello. Also to.

Merhaba. ayrıca

Hello. Sandra Gonzalez.

Merhaba. Sandra Gonzalez.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

They can't ask me now.

Şimdi bana soramazlar.

It's too late now.

Artık çok geç.

Don't ask me how I am now.

Bana şimdi nasıl olduğumu sorma.

After.

Sonrasında.

After I've actually mentioned it.

Gerçekten bahsettikten sonra.

You don't.

You don't say thank you to someone after they've complained

bilmiyorsun

Kimsenin teşekkür etmediğini şikayet eden birine teşekkür edemezsin

that no one said thank you.

.

It is too late now.

Artık çok geç.

You had your chance

Şansın vardı

Yes, I am.

Evet, benim.

Okay. Sometimes you have no choice.

Tamam aşkım. Bazen başka seçeneğin yoktur.

One of us

Birimizin

has to continue

devam etmesi gerekiyor

Unfortunately, that person is me.

Maalesef o kişi benim.

Probably not the best qualified person

Muhtemelen

to continue running the house and everything else.

evi ve diğer her şeyi yönetmeye devam edecek en nitelikli kişi değil.

But I will try my best.

Ama elimden gelenin en iyisini yapacağım.

Thank you, Beatrice. Mr.

Teşekkürler Beatrice. Bay

Duncan, all of us wish the best for you.

Duncan, hepimiz sizin için en iyisini diliyoruz. İlave

As well.

olarak.

That's nice. Thank you very much for that.

Bu güzel. Bunun için çok teşekkür ederim.

I do appreciate it.

takdir ediyorum.

It is very nice to be thought of

Düşünülmek çok güzel, bu

so your warm wishes have been gladly received.

yüzden sıcak dilekleriniz memnuniyetle karşılandı.

Finally,

Son olarak,

the view outside is rather nice.

dışarıdaki manzara oldukça güzel.

Today. It's.

Bugün. Onun.

Well, we had sunshine earlier, but now the sun has disappeared

Daha önce güneş ışığımız vardı, ama şimdi güneş kayboldu

and there are just grey clouds hanging overhead.

ve sadece tepemizde asılı duran gri bulutlar var.

So there is the view today looking rather nice.

Yani bugün oldukça güzel görünen bir manzara var.

It doesn't feel like spring

because it is rather chilly today.

Bugün hava oldukça soğuk olduğu için bahar gibi gelmiyor.

I don't know why the weather has been very strange.

Havanın neden bu kadar garip olduğunu bilmiyorum.

Certainly the temperature has been quite low.

Kesinlikle sıcaklık oldukça düşük olmuştur.

I believe it's it's lower than it normally is at this time of year.

Yılın bu zamanında normalde olduğundan daha düşük olduğuna inanıyorum.

So normally it is getting warmer this time of year.

Yani normalde yılın bu zamanı daha da ısınır.

But today it just feel cold.

Ama bugün sadece soğuk geliyor.

It feels a little bit like a winter, to be honest with you.

Dürüst olmak gerekirse, biraz kış gibi geliyor.

English adequate for a Sunday afternoon.

Pazar öğleden sonra için yeterli İngilizce.

I hope your sun is going well.

Umarım güneşiniz iyi gidiyordur.

I really do.

Gerçekten yaptım.

Well, Mira says.

Peki, diyor Mira. Ülkemdeki hastalık sırasında

I wonder whether Mr.

Bay

Steve is fully paid for his company during the disease in my country.

Steve'e şirketi için tam ödeme yapılıp yapılmadığını merak ediyorum .

If you have it, you are paid 100%.

Eğer sahipseniz, size %100 ödeme yapılır.

Well, Steve will, of course, have sick pay.

Pekala, Steve elbette hastalık parası alacak.

So even if Steve can't go to work next week,

Yani Steve önümüzdeki hafta işe gidemese bile ki ki gidebileceğini

which I don't think he can

düşünmüyorum Bay

I have a feeling that Mr.

Steve will not be going to work because now he has to stay

Steve'in artık karantinada kalması gerektiğinden işe gitmeyeceğine dair bir his var içimde

in quarantine.

.

And he has to stay in isolation for a few days.

Ve birkaç gün tecritte kalması gerekiyor.

So he has to take some more tests.

Bu yüzden birkaç test daha yapması gerekiyor.

And then when

Ve sonra

when the little red line is just one red line,

küçük kırmızı çizgi sadece bir kırmızı çizgi olduğunda,

then he should be okay.

o zaman iyi olmalı.

But we will see what happens.

Ama ne olacağını göreceğiz.

But yes, Mr.

Steve will be all right.

Ama evet, Bay

Steve iyi olacak.

He will be receiving some some payment

even whilst he's lying in his sick bed.

Hasta yatağında yatarken bile bir miktar ödeme alacak.

Talking of which, we will be chatting to Mr.

Bundan bahsetmişken, Bay Steve ile sohbet edeceğiz

Steve and around about 10 minutes from now,

ve bundan yaklaşık 10 dakika sonra

Claudia says, Mr.

Claudia, Bay

Duncan, you are mistaken.

Duncan, yanılıyorsunuz diyor.

I also wished you well on Facebook.

Facebook'ta da sana iyi dileklerde bulundum.

Okay. I stand corrected.

Tamam aşkım. Düzeltilmiş duruyorum.

I stand corrected.

Düzeltilmiş duruyorum.

As the man with his newly fitted back Brace said.

Sırtı yeni takılmış olan Brace'in dediği gibi.

I stand corrected

Düzeltilmiş duruyorum

Sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

Hello to Poland.

Polonya'ya merhaba.

My roots is here as well, watching in Poland.

Köklerim de burada, Polonya'da izliyor.

I hope you are okay today.

Umarım bugün iyisindir.

Yes, we do have a little photograph of Mr. Steve.

Evet, elimizde Bay Steve'in küçük bir fotoğrafı var. İşte

There he is. So Mr.

burada. Yani Bay

Steve might not be here physically in the studio,

Steve fiziksel olarak burada stüdyoda olmayabilir

but we do have a little photograph of Mr.

ama bizde Bay Steve'in orada küçük bir fotoğrafı var

Steve there.

.

Can you see his smiling face?

Gülen yüzünü görebiliyor musun?

Can you see how happy he looks?

Ne kadar mutlu göründüğünü görebiliyor musun?

That is one of those rare occasions when Mr.

Bu, Bay

Steve actually looked happy.

Steve'in gerçekten mutlu göründüğü nadir durumlardan biriydi.

It doesn't happen very often, but I was lucky enough

Bu çok sık olmaz, ama

to capture a photograph of Mr.

Bay Steve'in gülümserken fotoğrafını çekecek kadar şanslıydım.

Steve smiling

It's a little bit like David Attenborough when he goes into the jungle

Bu biraz David Attenborough'nun ormana gidip vahşi doğada

and he's trying to find that rare animal

o ender hayvanı bulmaya çalışmasına benziyor

here in the wilderness.

.

We are in search of the smiling Mr.

Steve, a very rare and elusive creature.

Çok ender ve yakalanması zor bir yaratık olan gülümseyen Bay Steve'i arıyoruz.

He is shy

O utangaç

and quite often hard to spot

ve çoğu zaman fark etmesi zor

But fortunately, I managed

Ama neyse ki,

to get my photograph of the smiling Mr.

gülümseyen Bay Steve'in fotoğrafını

Steve

Hello also to Christine.

Christine'e de ulaştırmayı başardım.

Hello to Christina.

Christina'ya merhaba.

Oh, hello, Tomic.

Merhaba Tomic.

Oh, okay then.

Tamam o zaman.

Speaking of cut, says Tomic, you cut me off, Mr.

Kesmekten bahsetmişken, diyor Tomic, sözümü kestiniz, Bay

Duncan.

Duncan.

Oh, okay. Did I?

Tamam. Ben mi?

I don't remember cutting you off.

Seni kırdığımı hatırlamıyorum.

I'm not sure if I did or not.

Yaptım mı yapmadım mı emin değilim.

I would not.

Ben istemem.

I would never do that.

Bunu asla yapmam. Asla

Never never, ever.

asla asla.

Hello, Sarina.

Merhaba Sarina.

Oh, so that arena is cooking.

Oh, demek arena pişiyor.

I'm just wondering what you are cooking.

Sadece ne pişiriyorsun merak ediyorum.

I don't know about you, but I'm a little bit hungry.

Seni bilmem ama ben biraz açım.

Oh, today after the live stream,

Oh, bugün canlı yayından sonra

I will be having a hot cross buns

sıcak bir çörek yiyeceğim

because as you no doubt know, this month is April,

çünkü şüphesiz bildiğiniz gibi bu ay Nisan

and we have Easter coming this month.

ve bu ay Paskalya geliyor.

In fact, I think

Aslında, sanırım

it's not next week.

önümüzdeki hafta değil.

I think it is the week after next week, Sunday.

Sanırım önümüzdeki haftadan sonraki hafta, Pazar.

So I think it's two weeks from now.

Sanırım bundan iki hafta sonra.

It will be Easter Sunday, and I will be standing here

Paskalya Pazarı olacak ve ben burada kameranın önünde duruyor olacağım

in front of the camera, and hopefully Mr.

ve umarım Bay

Steve will be here as well in two weeks

Steve de iki hafta içinde burada olur

and we will be eating as much chocolate as we can.

ve elimizden geldiğince çok çikolata yeriz.

I think that will be happening definitely

Bunun kesinlikle olacağını düşünüyorum

Hello to all.

Herkese merhaba.

Male. Hello, all male.

Erkek. Merhaba, tüm erkekler.

Hello.

A big hello from friends or two friends.

Merhaba.

Arkadaşlardan veya iki arkadaştan büyük bir merhaba.

Oh, from hello.

Merhabadan.

It's a big weekend in friend as lots of people are going

Pek çok insan

to vote for their new president.

yeni başkanları için oy kullanacağı için arkadaşça büyük bir hafta sonu.

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz.

We will have to see.

Göreceğiz.

It may be may may be in the news or on the news.

Haberlerde veya haberlerde olabilir.

Maybe they've already made a decision.

Belki de çoktan bir karar vermişlerdir.

Maybe that maybe that's it. Maybe it's all over.

Belki bu belki de budur. Belki de her şey bitti.

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz. Şu

So if you know what's happening at the moment with the French election, please let me know.

anda Fransa seçimlerinde neler olduğunu biliyorsanız , lütfen bana bildirin.

Talking of France, I don't know why.

Fransa'dan bahsetmişken, nedenini bilmiyorum.

I was looking through some of my old videos and I will be honest with you.

Eski videolarımdan bazılarına bakıyordum ve size karşı dürüst olacağım. Geçmişteki

I do like looking at some of my my videos of my

gezilerimin bazı videolarına

my trips in the past and also

ve

those funny moments that happened.

yaşanan komik anlara bakmayı seviyorum.

Sometimes they happen without being recorded

Bazen kaydedilmeden oluyor,

and sometimes they are captured on camera.

bazen de kameraya kaydediliyor.

For example, moments like this

Mesela böyle anlarda

he will be with us in a few moments.

birkaç dakika sonra yanımızda olacak.

Mr. Steve will be joining us not here in the studio, but he will be somewhere

Bay Steve bize burada, stüdyoda değil, çok çok yakın bir yerde olacak

very, very nearby, but not too close for various reasons.

ama çeşitli sebeplerden dolayı çok da yakın olmayacak.

I think you know what the reasons are, but I'm hoping that Mr.

Sebeplerin ne olduğunu bildiğinizi düşünüyorum ama Bay

Steve will give us all the information

Steve'in bize tüm bilgileri vereceğini

and tell us what is going on with him.

ve başına gelenleri anlatacağını umuyorum.

Causing so many people

so much worry over the past 48 hours.

Son 48 saatte pek çok insanın bu kadar endişelenmesine neden oldu.

How dare he?

Nasıl cüret eder?

So Mr.

Steve will be here in a few moments.

Bay

Steve birkaç dakika içinde burada olacak.

Today we are looking at the subject of cut

Bugün kesim kesim kesim konusuna bakıyoruz

c u t cut.

.

It can be used in in many ways.

Birçok şekilde kullanılabilir.

It can be used as a phrasal verb as well.

Phrasal fiil olarak da kullanılabilir.

Sometimes you can use it as a phrasal verb.

Bazen onu öbek fiil olarak kullanabilirsiniz.

So Steve will be here in a few moments.

Steve birkaç dakika içinde burada olacak.

And he will be telling us what is going on in his life

Ve bize hayatında neler olup bittiğini anlatacak

and let's just say

ve

it's rather dramatic, to say the least.

en hafif tabirle bunun oldukça dramatik olduğunu söyleyelim.

So he will be here in a moment.

O yüzden birazdan burada olacak.

And I think because of today's subject, I think it would be a good opportunity

Ve bugünün konusu nedeniyle,

to take a look at the time.

zamana bir göz atmak için iyi bir fırsat olacağını düşünüyorum.

Mr. Steve decided to cut down

Bay Steve

one of the large plants in our garden.

bahçemizdeki büyük bitkilerden birini kesmeye karar verdi.

So after this he will be here almost.

Yani bundan sonra neredeyse burada olacak.

Mr. Steve his on his way

Bay Steve yolda

Oh, hello, Mr.

Ah, merhaba Bay

Steve.

Steve.

Hello there, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

And hello everyone watching out there in YouTube.

Ve YouTube'da izleyen herkese merhaba.

And we are out in the garden.

Ve bahçedeyiz.

It's a beautiful evening.

güzel bir akşam

It's a little bit chilly, but we are out here for a special reason because we are going to cut down

Hava biraz soğuk ama burada özel bir nedenimiz var çünkü şu anda bahçede büyümekte olan

the Duncan Lewis, the big dunk Willis

Duncan Lewis'i, büyük smaç Willis'i keseceğiz

that is growing at the moment in the garden.

.

So what are we going to do, Mr. Steve?

Peki ne yapacağız, Bay Steve?

Well, the full name of the plant is a car.

Fabrikanın tam adı bir araba.

Don't kill us.

Bizi öldürme.

And of course, we bought this particular plant

Ve tabii ki, bu özel bitkiyi

because it's got a mention of your name.

senin adından söz edildiği için satın aldık.

In it, so don't kill us.

İçinde, bu yüzden bizi öldürme. Kulağa

Sounds like Duncan, which is, of course, your first name.

Duncan gibi geliyor, tabii ki bu senin ilk ismin.

So I actually spotted this plant in the shop I said to Mr.

Ben de aslında bu bitkiyi dükkanda gördüm Bay

Steve, I said, Look, Mr.

Steve'e dedim ki, Bakın Bay

Steve, this plant is called called don't kill us.

Steve bu bitkinin adı bizi öldürmeyin denir.

And my name is Duncan.

Ve benim adım Duncan.

So I couldn't resist.

Bu yüzden karşı koyamadım.

I said to Mr.

Bay Steve'e dedim ki

Steve, I said, Let's buy one, and then we can have

, bir tane alalım, sonra

a dozen killers growing in the garden. Yes.

bahçede bir düzine katil yetiştirebiliriz. Evet.

Mr. Duncan, you wanted to have a plant in the garden that sounded like it was named after you.

Bay Duncan, bahçede sizin adınızı almış gibi görünen bir bitki olmasını istediniz.

What an ego.

Ne egosu.

Of course, I couldn't resist buying it.

Tabii ki, onu satın almaktan kendimi alamadım.

Because it's called Karl. Don't Kill US.

Çünkü adı Karl'dı. ABD'yi Öldürmeyin.

And my name is Duncan.

Ve benim adım Duncan.

Mr. Steve is busy

Bay Steve

pulling up the sticks that have been holding up

the don't kill us for so long

bizi uzun süredir öldürmeyen sopaları kaldırmakla meşgul

Come on, Mr. Steve.

Haydi, Bay Steve.

Give it a good pull.

İyice çek.

There it goes.

İşte gidiyor.

You're very good at this.

Bu işte çok iyisin.

You can see Mr.

Bay

Steve is thinking about it.

Steve'in bunu düşündüğünü görebilirsiniz.

Will he be able to carry out this huge task?

Bu büyük görevi yerine getirebilecek mi?

Because, of course, this is a very big plant.

Çünkü tabii ki bu çok büyük bir bitki.

Look at the size of it.

Boyutuna bak.

So what do you think, Mr. Steve? Do you think you'll be able to do it?

Peki siz ne düşünüyorsunuz Bay Steve? Yapabileceğini düşünüyor musun?

Yes. This plant needs it chopping down

Evet. Bu bitkinin kesilmesi gerekiyor

because it's dies off in the winter.

çünkü kışın ölüyor.

And therefore, if we leave it out

Ve bu nedenle, onu dışarıda bırakırsak,

it won't look very nice because you can see the one behind is already dying off.

pek hoş görünmeyecektir çünkü arkadakinin ölmekte olduğunu görebilirsiniz.

This is what you call a perennial plant

Çok yıllık bitki dediğiniz şey bu,

which means that it dies off

yani

during the winter months and comes back again in the spring.

kış aylarında ölür ve ilkbaharda tekrar geri gelir.

So so this plant will kind of regenerate itself. Yes.

Yani bu bitki bir nevi kendini yenileyecek. Evet.

So so this plant here will die off.

Yani buradaki bitki ölecek.

So we will cut it away.

Bu yüzden onu keseceğiz.

And then next year, a new plant will reappear as if by magic It's grown

Ve sonra gelecek yıl, sanki sihirle yeni bir bitki yeniden ortaya çıkacak.

this height in one growing season,

Bir büyüme mevsiminde bu boyda büyümüş

and the new baby plants are already present at the base.

ve yeni yavru bitkiler zaten tabanda mevcut.

That's incredible.

Bu inanılmaz.

Can you see this particular thing here, Mr.

Buradaki özel şeyi görebiliyor musunuz, Bay

Steve?

Steve? Buna

It is called a capitalism or

kapitalizm deniyor ya da

as it's more commonly known, a flower head

daha yaygın olarak bilinen adıyla çiçek kafa

Careful, Mr.

Dikkatli olun Bay

Steve.

We wouldn't want that big plant to fall on your head.

Steve.

O koca bitkinin başınıza düşmesini istemeyiz.

And so Mr.

Ve böylece Bay

Steve will now put all of the bits of the ten kilos

Steve şimdi on kilonun tüm parçalarını

into the wheelie bin.

tekerlekli çöp kutusuna koyacak.

I must admit,

İtiraf etmeliyim ki,

this is turning out to be a very busy evening.

bu çok yoğun bir akşam olacak.

Job done.

İş bitmiş.

And there it is already.

Ve zaten orada.

You can see next year's card. Don't kill us growing.

Gelecek yılın kartını görebilirsiniz. Büyürken bizi öldürmeyin.

And a year from now, we'll be cutting this one down.

Ve bundan bir yıl sonra, bunu azaltacağız.

So there was Mr.

Steve in the garden with myself, and that was in 2017 And here is Mr.

Bahçede benimle birlikte Bay Steve vardı ve bu 2017'deydi. Ve işte Bay

Steve again cutting some bushes in the garden

Steve yine bahçedeki bazı çalıları keserek

did anything.

her şeyi yaptı.

So there was Mr.

Demek

Steve doing a lot of work in the garden.

bahçede çok iş yapan Bay Steve vardı.

Unfortunately, today he isn't doing much work

Ne yazık ki, bugün pek iş yapmıyor

because he's not feeling very well and well.

çünkü kendini pek iyi ve iyi hissetmiyor.

Hopefully in a few moments, Mr.

Umarım birkaç dakika sonra, Bay

Steve will explain why

Steve bunun neden "

did it occur to

Here we go then. Mr.

İşte o zaman" olduğunu açıklayacaktır. Bay

Steve is not here in the studio.

Steve burada, stüdyoda değil.

However, we do have Mr.

Ancak,

Steve

through the wonders of modern technology.

modern teknolojinin harikaları aracılığıyla Bay Steve'e sahibiz.

He is on my little line and

O benim küçük hattımda ve

on the line right now.

şu anda hatta.

I will say hello. Hello.

merhaba diyeceğim Merhaba.

Mr. Steve, can you hear me?

Bay Steve, beni duyabiliyor musunuz?

Hello, Mr.

Merhaba, Bay

How are you?

nasılsınız?

I was getting it.

Ben alıyordum.

My phone just started playing strange tunes.

Telefonum garip melodiler çalmaya başladı.

I don't know why that was.

Bunun neden olduğunu bilmiyorum.

That was my live stream from yesterday, I think.

Dünkü canlı yayınım buydu sanırım.

Oh, right. Okay. That's probably the problem then.

Ah, doğru. Tamam aşkım. O zaman sorun muhtemelen budur.

From Friday.

Cumadan itibaren.

So. Hello, Mr. Steve.

Bu yüzden. Merhaba Bay Steve.

Okay, put your phone down, obviously.

Tamam, tabii ki telefonunu indir.

Obviously, we're not going to do that.

Açıkçası, bunu yapmayacağız.

What I was trying to do, Mr.

Bay Duncan, yapmaya çalıştığım şey

Duncan, was to be able to see the live stream and the comments,

canlı yayını ve yorumları görebilmekti

but I can't get it to work on my phone, which is no surprise.

ama telefonumda çalıştıramıyorum ki bu hiç de şaşırtıcı değil.

No, no.

Hayır hayır.

There is nobody knows me, knows that I'm not very good at this sort of technical stuff. Yes.

Beni tanıyan, bu tür teknik işlerde pek iyi olmadığımı bilen kimse yok . Evet.

But anyway, it's good to be here. I won't be here for long, Mr.

Ama yine de, burada olmak güzel. Burada uzun süre kalmayacağım Bay

Duncan. But

Duncan. Ama

I just wanted to say hello to everybody.

ben sadece herkese merhaba demek istedim.

Well, first of all, what's happened to you?

Peki, her şeyden önce, sana ne oldu?

Well.

Kuyu.

Well, I thought I got a cold on to cut a long story short.

Uzun lafın kısası, nezle olduğumu sanıyordum.

And if my sister's listening, do not tell my mother

Ve eğer kız kardeşim dinliyorsa, anneme söyleme

because she thinks I've just got a cold.

çünkü o benim soğuk algınlığı geçirdiğimi düşünüyor.

I thought I'd just got a cold on Thursday,

Perşembe günü üşüttüğümü düşündüm

and I was testing myself and everything was alright.

ve kendimi test ediyordum ve her şey yolundaydı.

But then.

Ama sonra.

Then on Friday, I still,

Sonra Cuma günü, yine de,

you know, I thought, oh, this is going to be an annoying cold.

bilirsiniz, bu can sıkıcı bir soğuk algınlığı olacak diye düşündüm.

And then suddenly I thought, Well, our test is off again.

Sonra birden düşündüm ki, testimiz yine bitti.

And it came up positive.

Ve olumlu geldi.

So positive you know, just goes to show those tests in the early stages.

O kadar olumlu ki, bu testleri erken aşamalarda göstermeye devam ediyor . Korkunç C'ye sahip olsanız bile

Don't necessarily tell you, give you a positive result even though you have got the dreaded

size olumlu bir sonuç verin, söylemeyin,

C, sorry, you can't say COVID.

üzgünüm, COVID diyemezsiniz.

Yeah, well, I know so. Yes, so I was fell ill.

Evet, biliyorum. Evet, bu yüzden hastalandım.

I've got symptoms and everything that it tested negative.

Semptomlarım var ve test ettiği her şey negatif.

It took, you know, like a day for it to test positive.

Testinin pozitif çıkması bir gün kadar sürdü.

So so Mr.

Yani Bay

Steve now has as corona virus he has to go into isolation

Steve artık korona virüsü olduğu için tecride gitmesi gerekiyor

and that's the reason why he's not here with us in person.

ve burada bizzat bizimle olmamasının nedeni de bu.

However, he is like like a voice from above.

Ancak o, yukarıdan gelen bir ses gibidir.

He is with us.

O bizimle.

I'm not a pretty sight at the moment, Mr. Duncan.

Şu anda pek hoş bir manzaram yok Bay Duncan.

That is true.

Bu doğru.

That is another good reason for you.

Bu da senin için başka bir iyi sebep.

Not being here on camera.

Burada kamera önünde olmamak.

And obviously, I don't want people to see me.

Ve açıkçası, insanların beni görmesini istemiyorum.

They used to see me in my beautiful best.

Beni en güzel halimde görürlerdi.

And, you know, today I'm unshaven.

Ve biliyorsun, bugün tıraşsızım.

And I've got a red nose

Ve kırmızı bir burnum var,

probably set of red eyes.

muhtemelen bir çift kırmızı göz.

It probably looks as though I've been had a night on the binge.

Muhtemelen alemde bir gece geçirmiş gibi görünüyorum.

A night on the binge is when you go out and you get drunk and you drink a lot of alcohol.

Alemde bir gece, dışarı çıkıp sarhoş olduğunuz ve çok fazla alkol aldığınız zamandır.

But I can assure you it is not that so.

Ama sizi temin ederim ki öyle değil.

So I wanted to be sure everybody I'm quite well, but when I say quite well,

Bu yüzden herkesi oldukça iyi olduğumdan emin olmak istedim, ama oldukça iyi dediğimde,

it's just felt like I've had a very, very heavy cold.

çok, çok ağır bir soğuk algınlığı geçirmiş gibi hissediyorum.

I was going to say, what are the symptoms then?

Belirtileri neler o zaman diyecektim.

Well, it feels like a combination of somewhere between a bad cold and flu.

Kötü bir soğuk algınlığı ve grip arasında bir yerin birleşimi gibi hissettiriyor.

And, you know, it's

Ve biliyorsun,

I've been so careful and it's very annoying.

çok dikkatli davrandım ve bu çok sinir bozucu.

I suppose it's only a matter of time seeing as it's everywhere.

Sanırım her yerde olduğu için bu sadece bir zaman meselesi . Şu anda

I've never known so many people to be getting cold at the moment.

bu kadar çok insanın üşüdüğünü hiç görmemiştim .

I don't know what it's like in other countries, but in the UK

Diğer ülkelerde nasıl bir şey bilmiyorum ama Birleşik Krallık'ta

it seems to be everywhere and everyone's getting it.

her yerde var gibi görünüyor ve herkes onu alıyor.

Half the people at work have got it.

İş yerindeki insanların yarısı buna sahip.

Yeah, well, last month, Steve, last month

Evet, geçen ay Steve, geçen ay

in the UK, it was, it was over 5 million people,

Birleşik Krallık'ta 5 milyondan fazla insan vardı, şimdiye

the highest ever so far.

kadarki en yüksek sayı.

Yes, I can believe it because, you know, even during the height of the pandemic, people weren't

Evet, buna inanabilirim çünkü, bilirsiniz, pandeminin en yoğun olduğu zamanlarda bile insanlar

getting it as much as they are now, but they all seem

şu anki kadar hasta olmuyorlardı ama hepsi

to be reporting the same

aynı

outcomes i.e.

sonuçları bildiriyor gibi görünüyor, yani

heavy, cold, somewhere between flu and

ağır, soğuk, grip arası bir yerde ve ve

and and a bad cold.

ve kötü bir soğuk algınlığı.

But I feel a lot better.

Ama çok daha iyi hissediyorum.

I don't want to have known because I'm sure lots of people around the world are also getting it.

Bilmek istemiyorum çünkü eminim ki dünya çapında pek çok insan da bu hastalığa yakalanmıştır.

It's not like this is the trouble.

Sorun bu değil.

Now, you don't get any sympathy for getting COVID now

Şimdi, şimdi COVID kaptığınız için herhangi bir sempati duymuyorsunuz

because it's you know, we're over two years into it

çünkü biliyorsunuz, iki yılı aşkın süredir bunun içindeyiz

and, you know, it's just people are just treating it.

ve bilirsiniz, sadece insanlar onu tedavi ediyor.

Certainly in our country.

Elbette ülkemizde.

They're just treating it a bit like a bad cold.

Sadece kötü bir soğuk algınlığı gibi davranıyorlar.

Well, I suppose one of the big changes that has occurred over

Sanırım son birkaç yılda meydana gelen büyük değişikliklerden biri

the past couple of years is is the introduction of the vaccines.

aşıların piyasaya sürülmesidir.

And I suppose that is something that is helping people, not necessarily

Ve sanırım bu, insanlara yardım eden bir şey,

see to to be free of it and not get it,

ondan kurtulmak ve onu elde etmemek zorunda değiller,

but at least if, if people get it, such as you stave

ama en azından, eğer insanlar onu alırsa, örneğin siz saplarsanız,

the the effects are not as bad.

etkileri o kadar kötü olmaz.

So so you are you are standing up at the moment

Yani siz şu anda

doing this and and you.

bunu yaparken ayaktasınız ve siz.

Well, maybe Steve is slightly

Belki Steve

swaying from side to side. But

bir yandan diğer yana hafifçe sallanıyordur. Ama

but at least you're here.

en azından buradasın.

I'm here yes. Exactly.

buradayım evet Kesinlikle.

So I presume it's the Omicron variant that I've got.

Bu yüzden, sahip olduğum Omicron varyantı olduğunu varsayıyorum.

That's true.

Bu doğru.

I think the predominant strain in the UK at the moment I presume it's that one.

Sanırım şu anda Birleşik Krallık'taki baskın türün bu olduğunu düşünüyorum.

But as you say, Mr.

Ama dediğiniz gibi, Bay

Duncan, as you just pointed out there, I wouldn't have liked to have had it.

Duncan, az önce de belirttiğiniz gibi, ona sahip olmak istemezdim.

I know this.

Bunu biliyorum.

What if this is what it's like with vaccines?

Ya aşılarda durum böyleyse? Onlar olmasaydı

I hate to think what it would have been like without them.

nasıl olurdu diye düşünmekten nefret ediyorum .

I'm assuming they've they are working

Çalıştıklarını farz ediyorum

and I think that's why there are sort of so many cases in the UK, but not so many people going into hospital.

ve bence bu yüzden Birleşik Krallık'ta bu kadar çok vaka var ama hastaneye giden o kadar çok insan yok.

And because, you know, as you pointed out, we're all quite well vaccinated.

Ve çünkü, sizin de belirttiğiniz gibi, hepimiz oldukça iyi aşılanmış durumdayız.

So that presumably is protecting us.

Yani bu muhtemelen bizi koruyor.

But then of course the end, the current strain isn't supposed to be quite as deadly now.

Ama sonra tabii ki son, mevcut türün şu anki kadar ölümcül olmaması gerekiyor.

So, you know, we won't know whether it's that or whether it's the vaccines that are working.

Yani, bunun mu yoksa aşıların mı işe yaradığını bilemeyeceğiz.

But either way, I'm not alone.

Ama her iki durumda da, yalnız değilim.

The country's getting it,

Ülke bunu anlıyor,

but we're just sort of

ancak şu anda Birleşik

that's the stage we've reached in the UK now where we're just getting on

Krallık'ta ulaştığımız aşama bu, daha yeni ilerliyoruz

and we just sort of accept it like a bit of a cold.

ve bunu bir nevi soğuk algınlığı gibi kabul ediyoruz.

So I'm not going to get any sympathy.

Bu yüzden herhangi bir sempati duymayacağım.

No, I know that from where

Hayır, biliyorum, bu

by the way, just to let let your viewers

arada, izleyicilerinizin

know, I can't I cannot see the live

bilmesi için söylüyorum, canlı

lives.

yaşamları göremiyorum.

I can't see the comments today

Bugün yorumları göremiyorum

because I can't get it to work on my phone.

çünkü telefonumda çalıştıramıyorum.

I wish you could have seen Mr.

Keşke Bay

Steve trying to get YouTube to open on his phone.

Steve'in telefonunda YouTube'u açmaya çalıştığını görebilseydiniz.

It was a bit funny.

Biraz komikti.

Well, I wish you'd told me before.

Keşke bana daha önce söyleseydin.

You know, I didn't think about doing that.

Biliyor musun, bunu yapmayı düşünmedim.

You see, I just I just assumed

Görüyorsun, sadece

what are you showing at the moment?

şu anda ne gösterdiğini farz ettim?

You see, I don't know whether I'm clicking on today's or last week,

Bugünün mü yoksa geçen haftanın mı üzerine tıkladığımı bilmiyorum ,

so I just I'm still desperately trying to open it.

bu yüzden hala umutsuzca onu açmaya çalışıyorum.

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

Well, I can't help you, you see, because you are.

Sana yardım edemem çünkü öylesin.

You are quarantined.

Karantinaya alındın.

You are Mr. Steve in a bubble.

Siz bir balonun içindeki Bay Steve'siniz.

Yeah, that. Well, yes.

Evet, bu. İyi evet.

You see, this is, of course, what I've been trying to organise for for many, many years.

Görüyorsunuz, bu, elbette, uzun yıllardır düzenlemeye çalıştığım şey.

Some excuse for is not to spend very much time together.

Bazı mazeretler birlikte çok fazla zaman geçirmemektir .

I'm only joking of course.

sadece şaka yapıyorum tabii

Yes, well, listen, I'm sure you're enjoying it secretly.

Evet, dinle, eminim gizliden gizliye zevk alıyorsundur .

It's been weird, though, because we can't actually see each other.

Yine de garipti, çünkü birbirimizi gerçekten göremiyoruz.

We can't.

We can't get close together. We can't chat face to face.

Yapamayız.

Birbirimize yaklaşamayız. Yüz yüze sohbet edemiyoruz.

We have to always have have a big distance between us.

Aramızda her zaman büyük bir mesafe olmalı.

I am secretly enjoying it,

Gizlice zevk alıyorum

but I know that after two or three more days,

ama iki üç gün sonra

I might start to feel a little.

biraz hissetmeye başlayabileceğimi biliyorum.

And no one's asking about me.

Ve kimse beni sormuyor.

No one seemed to have asked.

Kimse sormamış gibiydi.

Oh, Mr. Duncan, by the way, how are you, though?

Ah, Bay Duncan, bu arada, nasılsınız?

Have you have you tested yourself?

Kendinizi test ettiniz mi?

And I have tested myself and I'm still negative, so I haven't got it.

Ve kendimi test ettim ve hala negatifim, bu yüzden almadım.

I don't have coronavirus.

Bende koronavirüs yok.

However, Mr.

Ancak,

Steve at the moment does.

şu anda Bay Steve öyle.

So that's the situation as it stands.

Yani durum bu şekilde.

Well, you see, this is this is my this is the big worry now that,

Görüyorsunuz, bu benim en büyük endişem bu,

you know, there's about four day

bilirsiniz, yaklaşık dört gün var,

isn't the four or five day lag or the incubation period there is.

dört veya beş günlük gecikme veya kuluçka dönemi yok .

There is a period of time, isn't there, between actually catching it

Onu gerçekten yakalamakla, bunun olduğunu gösteren belirtiler arasında bir süre var, değil mi?

and the symptoms showing that's it.

So with this Omicron they, they,

Yani bu Omicron ile onlar, onlar,

they believe it's sort of somewhere between three and five days.

bunun üç ile beş gün arasında bir yerde olduğuna inanıyorlar.

So we won't know if you're clear until Monday or Tuesday.

Bu yüzden Pazartesi veya Salı gününe kadar müsait olup olmadığınızı bilemeyeceğiz.

So for me, it's a waiting game.

Yani benim için bu bir bekleme oyunu.

So it's a bit of a waiting game.

Yani biraz bekleme oyunu.

And that because the problem is,

Ve sorun şu ki,

you know, we were spending obviously we were together on the Thursday

bilirsin, perşembe günü ben

when I was testing negative, even though I had symptoms

testlerim negatifken birlikteydik, semptomlarım iyi olmasına rağmen,

well but can I just mention the story on Friday?

ama Cuma günkü hikayeden bahsedebilir miyim?

I did my live stream on Friday and

Canlı yayınımı Cuma günü yaptım

and this is this is how it turned out yeah.

ve işte böyle oldu evet.

I was talking on the live stream about Mr.

Canlı yayında Bay

Steve being unwell.

Steve'in hasta olduğundan bahsediyordum.

And I said, don't worry everyone.

Ben de herkesi merak etmeyin dedim.

It's nothing serious.

Ciddi bir şey değil.

It isn't COVID.

COVID değil.

But at the same time, Steve

Ama aynı zamanda, Steve

was in another room in the house giving himself a test,

evin başka bir odasında kendine bir test yapıyordu

and that's when he found out he did have it.

ve işte o zaman onda olduğunu öğrendi.

So the irony of me standing

here on Friday reassuring everyone that Steve was alright,

Cuma günü burada durup herkese Steve'in iyi olduğuna dair güvence vermem ve

while at the same time Steve was in another room

aynı zamanda Steve'in başka bir odada

finding out that he did have it.

hastalığın onda olduğunu öğrenmesi ironik.

So that was I remember your face, Steve,

when you came down and you said to me,

Aşağıya inip bana "

I I, I've got Corona.

Ben, bende Corona var" dediğin zamanki yüzünü böyle hatırlıyorum Steve.

Well, I've got it.

Ben anladım.

I've tested positive and I thought, Oh, here we go.

Pozitif test ettim ve düşündüm ki, Oh, işte başlıyoruz.

It was quite a shock, you know, because I've done lots of those tests

Oldukça şok ediciydi, çünkü bu testlerden çok yaptım

and I've never seen two lines on it.

ve üzerinde hiç iki çizgi görmedim.

And you suddenly looked at as anyone that's watching

Ve birdenbire izleyen herkesin bu

will know if they've ever, ever done those lateral flow tests

yanal akış testlerini yapıp yapmadıklarını

and they've done a few of them, and you just see one line.

ve bunlardan birkaçını yapıp yapmadıklarını bilecekleri gibi baktınız ve siz sadece bir çizgi görüyorsunuz.

And then when you see if you do and if you see two lines, you think

Ve sonra yapıp yapmadığınızı gördüğünüzde ve iki çizgi gördüğünüzde,

oh my goodness.

aman tanrım diye düşünürsünüz.

Yes. It's a bit like probably it's a bit like the pregnancy test.

Evet. Muhtemelen biraz hamilelik testi gibi.

If you think you might

be pregnant and then you do the test,

Hamile olabileceğinizi düşünüyorsanız ve sonra test yaparsanız, bir

you put a little bit of you wee wee on something and then it turns turns a certain colour.

şeyin üzerine bir miktar wee wee koyarsınız ve sonra belli bir renge döner.

I think it turns blue I've never taken a pregnancy test, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse, hiç hamilelik testi yapmadım.

I've never I've never had to think about that

Bunu çeşitli nedenlerle asla düşünmek zorunda kalmadım

for various reasons.

.

But but it must be a little bit like that.

Ama ama biraz öyle olmalı.

So maybe if you want your baby or if you are excited about maybe being pregnant.

Yani belki bebeğinizi istiyorsanız ya da belki hamile kalacağınız için heyecanlıysanız.

However, if you're not then it must be the same feeling

Ancak, değilseniz, o zaman COVID testinizde

as seeing your your two little red lines

iki küçük kırmızı çizginizi görmekle aynı duygu olmalı

on your COVID test.

. sanırım evet

I guess yes.

So wherever you know where I'm fine,

Yani nerede iyi olduğumu biliyorsan,

I I don't think it's going to get any worse.

daha kötüye gideceğini sanmıyorum.

I feel a lot better today. Good.

Bugün çok daha iyi hissediyorum. İyi.

And hopefully be back with you all again next week.

Ve umarım haftaya tekrar sizlerle birlikte olurum.

Yeah, I can't see the the

Evet,

I keep saying this, but if I have to look at the comments afterwards, I can't see them

bunu söyleyip durduğumu göremiyorum ama daha sonra yorumlara bakmak zorunda kalırsam onları göremiyorum

because I'm just standing here and I can't get it to work on my phone, so I can't see any comments.

çünkü burada öylece duruyorum ve telefonumda çalıştıramıyorum , bu yüzden herhangi bir yorum göremiyorum.

You know, obviously, I'm hoping that they're people

Açıkçası,

making those comments.

bu yorumları yapanların insanlar olmasını umuyorum.

I'm only joking.

Sadece şaka yapıyorum.

I will be honest with you, Steve.

Sana karşı dürüst olacağım Steve.

Most people are talking about other things.

Çoğu insan başka şeylerden bahsediyor.

Oh, typical.

Ah, tipik.

Well, what are you talking about today, Mr.

Pekala, bugün neden bahsediyorsunuz Bay

Duncan?

Duncan?

Well, a lot of people are talking about voting because it's

Pek çok insan oy kullanmaktan bahsediyor çünkü

the French presidential election this weekend.

bu hafta sonu Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimi var.

And yes, as you know, we have a lot of you is a lot of followers in France.

Ve evet, bildiğiniz gibi, Fransa'da çok sayıda takipçimiz var. Bu

So there has been a discussion already on the live chat about that.

yüzden canlı sohbette bununla ilgili bir tartışma zaten var.

Apparently, it is a glorious sunny day in France.

Görünüşe göre, Fransa'da muhteşem güneşli bir gün.

It's quite nice here.

Burası oldukça güzel.

Yes, it's cold, but it's nice. Yes.

Evet, soğuk ama güzel. Evet. Biliyorsunuz,

It's it's going to be you know, interesting

ilginç olacak,

that the way it's being reported here is that, uh,

burada bildirilme şekli, uh,

uh, Marie Le Pen

uh, Marie Le Pen

or Marilyn,

veya Marilyn,

I can't remember how you pronounce the name, but she might, you know, she stands a chance of getting

adı nasıl telaffuz ettiğinizi hatırlayamıyorum, ama o, bilirsiniz, duruyor olabilir. Gerçekte ne kadar yakın olduğunu bilmediğimi

in, which would be a huge shock that they're reporting that I don't know how close in reality really is.

bildirmeleri büyük bir şok olur .

No. Well, you know, they do this every time.

Hayýr. Biliyorsun, bunu her zaman yapýyorlar.

Every time they have the French election.

Ne zaman Fransa seçimleri olsa.

They always say that the far right might, might,

Her zaman aşırı sağın

might take the election, but it never happens.

seçimi alabileceğini, alabileceğini söylerler ama bu asla olmaz.

And I think they do that just to scare people

Ve bence bunu insanları oy vermeye korkutmak için yapıyorlar

into voting.

The other way.

.

Diğer yol.

Wow. That's well, that's why.

Vay. Bu iyi, bu yüzden.

When do we get the result there, Mr. Duncan?

Sonucu ne zaman alacağız, Bay Duncan?

What are people saying? Well, I think they're coming through today.

İnsanlar ne diyor? Sanırım bugün geliyorlar.

But also, if there isn't a clear winner

Ama aynı zamanda, net bir kazanan olmazsa

then it will go through to a second round.

ikinci tura geçilecek.

All right.

So we could get the result tonight.

Elbette.

Böylece bu gece sonucu alabiliriz.

Then we it could happen if if there is a clear majority

O zaman net bir çoğunluk olursa olabiliriz

but if not, then it will go through to a next round.

ama olmazsa bir sonraki tura geçeceğiz.

The the elections in France of a little different from ours.

Fransa'daki seçimler bizimkinden biraz farklı.

We just have one election and then whoever gets first

Sadece bir seçimimiz var ve sonra kim

to a certain point, a majority, then they win and that's it.

belli bir noktaya, çoğunluğa ulaşırsa o kazanır, o kadar.

But I think it's slightly different with the French election.

Ama Fransa seçimlerinde biraz farklı olduğunu düşünüyorum .

Slightly different anyway.

Yine de biraz farklı.

Mr. Steve, I will not keep you too long because I know you are feeling poorly.

Bay Steve, kendinizi kötü hissettiğinizi bildiğim için sizi fazla tutmayacağım.

You have the dreaded CV 19

Korkunç CV 19'a sahipsiniz

well, enjoy everybody the rest of Mr.

, Bay Duncan'ın dersinin geri kalanında herkese iyi eğlenceler

Duncan's lesson and I look forward to to seeing you

ve

hopefully back to full health next week. Yes.

önümüzdeki hafta umarım tam sağlığınıza kavuşmanızı dört gözle bekliyorum. Evet.

We all hope that Mr.

Hepimiz Bay

Steve will be back next week.

Steve'in haftaya döneceğini umuyoruz. Gelecek hafta

It will be very nice to see you here in this studio next week, Steve.

seni burada bu stüdyoda görmek çok güzel olacak Steve.

Well, you know, you're I've been trying desperately to try to figure out where I caught it,

Biliyorsun, çaresizce onu nerede yakaladığımı bulmaya çalışıyorum

and I can't work it out

ve çözemiyorum

because literally in the last ten days at an event two places,

çünkü kelimenin tam anlamıyla son on gün içinde bir etkinlikte iki yerdeydik,

we'd only been to the shops, I think it was last Saturday.

sadece mağazalara, sanırım geçen cumartesiydi.

Mr. Duncan. I must have picked it up when we went into town.

Bay Duncan. Kasabaya gittiğimizde almış olmalıyım.

Yeah, I just did a little bit of shopping.

Evet, biraz alışveriş yaptım.

Yes, because that's literally the only place I've been. Yes.

Evet, çünkü kelimenin tam anlamıyla bulunduğum tek yer orasıydı. Evet.

And I suppose it's worth mentioning as well that all the restrictions have gone.

Ve sanırım tüm kısıtlamaların kalktığını da belirtmekte fayda var.

So we can walk around now, can't we?

Böylece artık dolaşabiliriz, değil mi?

Everywhere.

Her yer. İşte

Well, this is it.

bu kadar.

So I think

Sanırım bir süpermarkette

just spending 5 minutes

sadece 5 dakika geçirerek

in a supermarket, it was where I got it.

, onu aldığım yer orasıydı.

So it just shows you how infectious it is.

Yani size ne kadar bulaşıcı olduğunu gösteriyor.

Anyway, I'm sure I'm boring people talking about this

Her neyse, eminim ki bu çok eski haberler hakkında konuşan insanları sıkıyorum,

very old news we just want to make sure you're okay.

sadece senin iyi olduğundan emin olmak istiyoruz.

A lot of people are concerned.

Birçok insan endişeli.

Well, thank you very much for your concern.

İlginiz için çok teşekkür ederim.

And as I say, I look forward to seeing you

Ve dediğim gibi, önümüzdeki hafta sizi görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum

next week and I shall see you in.

ve görüşürüz.

About how long do you think, Mr. Duncan?

Ne kadar süre düşünüyorsunuz, Bay Duncan?

Another hour for a cup of tea in a week.

Haftada bir fincan çay için bir saat daha.

If you do have a hot cross bun today we are having hot cross buns, so I will make one for you, Mr.

Bugün sıcak çörekleriniz varsa, sıcak çöreklerimiz olacak, bu yüzden sizin için bir tane yapacağım Bay

Steve, and I will push it through the little hatch that we have.

Steve ve onu sahip olduğumuz küçük kapaktan içeri iteceğim.

So I can't give Mr. Steve anything directly.

Bu yüzden Bay Steve'e doğrudan bir şey veremem.

We have a little hatch, a little hole that I have to pass everything through and I have to wear

Küçük bir kapağımız, her şeyi içinden geçirmem gereken küçük bir deliğimiz var ve herhangi bir yere yaklaşmadan önce

all of this special clothing and a large mask before I can go anywhere near anything.

tüm bu özel kıyafetleri ve büyük bir maskeyi takmam gerekiyor .

You're joking, Mr. Duncan.

Şaka yapıyorsunuz Bay Duncan.

And that's the that's the reason why Mr.

Bay

Steve could not get onto the live chat, because he had to use it himself.

Steve'in canlı sohbete girememesinin nedeni de bu, çünkü onu kendisi kullanmak zorundaydı.

And as we know, Mr.

Ve bildiğimiz gibi, Bay

Steve is not very good with technology

Steve en hafif deyimiyle teknoloji konusunda pek iyi değil

to say the least.

.

Thank you, Steve.

Teşekkürler Steve.

Anyway, going have a rest.

Her neyse, gidip dinlen.

I will. And I will see you soon.

Yapacağım. Ve yakında görüşürüz. Size

I'll tell you something, Mr. Duncan.

bir şey söyleyeceğim Bay Duncan.

I spent more time watching things on the Internet

İnternette bir şeyler izleyerek muhtemelen tüm hayatım boyunca harcadığımdan daha fazla zaman harcadım

than probably my entire life.

.

I've probably I probably spent more time sitting in front of the computer watching videos

Muhtemelen üst kattaki küçük odamda izole olduğum için internette geçirdiğim bir aylık süreyi yaklaşık iki güne sıkıştırdığımdan daha çok bilgisayar başında video izleyerek geçirmişimdir

than I've compressed,

like, one month's entire time

on the Internet into about two days

because I've been isolated in my little room upstairs.

.

I have a feeling you're going to be doing that for the next few days.

Önümüzdeki birkaç gün boyunca bunu yapacağına dair bir his var içimde.

I know it's not very nice.

Biliyorum çok hoş değil.

Anyway,

Her neyse,

keep all of you on and see you next week.

hepiniz devam edin ve haftaya görüşürüz.

Thank you, Mr. Steve.

Teşekkürler, Bay Steve.

And on behalf of everyone here, get

Ve buradaki herkes adına geçmiş olsun

well soon.

.

There was Mr.

Steve in his slightly more healthy day he's

Biraz daha sağlıklı gününde Bay Steve vardı,

oh, it is one of those days

oh, o günlerden biri,

you might even say it's one of those months.

hatta o aylardan biri diyebilirsiniz.

We're having a really weird month.

Gerçekten garip bir ay geçiriyoruz.

And can you believe it?

Ve buna inanabiliyor musun?

I know

Biliyorum,

when I decided

that I was going to do a special month of live streams,

özel bir aylık canlı yayın yapmaya karar verdiğimde,

one of the first things I thought was I hope Mr.

düşündüğüm ilk şeylerden biri, Bay

Steve does not catch a cold and then give it to me.

Steve'in üşütmemesini ve sonra onu bana vermesini ummaktı.

Oh, no, no, no.

Hayır, hayır, hayır.

Steve hasn't caught a cold.

Steve nezle olmadı.

He's only gone and caught coronavirus

Sadece

of all the months to do that.

bunu yapmak için gitti ve tüm ayların koronavirüsüne yakalandı.

How inconsiderate. That's all I can say.

Ne kadar düşüncesiz. Tüm söyleyebileceğim bu.

Thank you very much for your lovely comments. Today.

Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Bugün. Gerçek kelime kesimiyle bağlantılı

Isn't it nice we're looking at words and phrases connected to the

kelimelere ve deyimlere bakmamız güzel değil mi

to the actual word cut, and I thought we would do that quickly.

ve bunu çabucak yapacağımızı düşündüm.

This will not be a full length

Bu, çeşitli nedenlerle tam uzunlukta bir

live stream for various reasons.

canlı yayın olmayacak.

I have to go and make sure Mr. Steve is okay.

Gidip Bay Steve'in iyi olduğundan emin olmalıyım.

I think that is the most he's done talking to you

Sanırım geçen haftadan beri seninle en çok konuştuğu şey bu

since last week.

.

But yes, he's okay.

Ama evet, o iyi.

He's he's well, when I say well, I mean, he's not lying down in bed.

O iyi, iyi dediğimde, yatakta yatmıyor demek istiyorum.

He's not unwell in that sense.

Bu anlamda hasta değil.

But he he is frail he is weak.

Ama zayıftır, zayıftır.

He is

O

well, everything, everything else.

iyi, her şey, her şey.

But he's not in bed.

Ama yatakta değil.

So for those who are concerned,

Yani endişelenenler için,

he's okay and I'm okay as well.

o iyi ve ben de iyiyim. Şu anda

Thank you very much for asking

sorduğun için çok teşekkür ederim

at the moment.

.

I'm not

with the bug, fortunately,

Neyse ki bu sorun bende değil,

so hopefully I will be back with you tomorrow

umarım yarın

with another one of my special live streams

that I am doing during the month of April.

Nisan ayı boyunca yaptığım özel canlı yayınlarımdan biriyle tekrar sizlerle birlikte olacağım.

Every day almost

Neredeyse her gün

I'm with you.

Almost every day.

seninleyim.

Neredeyse her gün.

Not quite.

Pek değil.

Almost.

Neredeyse.

Thank you very much for your lovely messages today.

Bugünkü güzel mesajlarınız için çok teşekkür ederim.

I do appreciate it and it has cheered me up ever such a lot.

Bunu takdir ediyorum ve beni çok neşelendirdi. Şimdi

We are looking at words and phrases connected to cut

cut ile bağlantılı kelimelere ve deyimlere bakıyoruz,

now the reason why I'm doing this is because of Lewis Mendez.

bunu yapmamın nedeni Lewis Mendez.

Lewis wrote to me and asked a question about the word

Lewis bana yazdı ve kesmek ya da kesmek kelimesi hakkında bir soru sordu

cut to cut out or to cut off.

.

Is there a difference and what are the differences?

Bir fark var mı ve farklar nelerdir? Bu

So we are looking at that and many of uses of the word cut for.

yüzden buna ve kesilen kelimesinin birçok kullanımına bakıyoruz.

First of all, the word cut can be used in many ways.

Öncelikle kesim kelimesi birçok şekilde kullanılabilir.

So there are many uses.

Yani birçok kullanım var.

You often find in English the shortest words.

Çoğu zaman İngilizce'de en kısa kelimeleri bulursunuz.

The words with the least amount of letters quite often

Çoğu zaman en az harf içeren kelimeler

can be the most interesting, and that's what I've noticed anyway.

en ilginç olabilir ve zaten fark ettiğim de buydu.

But what do I know

Ama

as a verb?

fiil olarak ne biliyorum?

Cut means to use a sharp object

Kesme,

to dig into something so as to make an incision.

bir kesi yapmak için bir şeyi kazmak için keskin bir nesne kullanmak anlamına gelir.

So you cut something as a verb, you are actually doing

Yani bir şeyi fiil olarak kesiyorsunuz, aslında

the thing, you are creating the cut.

o şeyi yapıyorsunuz, kesimi yaratıyorsunuz. Sıklıkla

We often use the word incision,

kesme kelimesini kullanırız

and incision is the result of cutting into something.

ve kesme, bir şeyi kesmenin sonucudur.

So the incision is what is left.

Yani kesi kalan şeydir. Bir

When you cut into something, you make an incision

şeyi keserken bir kesi açıyorsunuz

maybe if you are having surgery on a certain part of your body,

belki vücudunuzun belli bir bölgesinden ameliyat oluyorsunuz,

maybe you are having something fixed,

belki bir yerinizi düzelttiriyorsunuz,

maybe you are having something removed.

belki bir yerinizi aldırıyorsunuz.

It can be anything.

Her şey olabilir.

I suppose you can have something removed from your body.

Sanırım vücudundan bir şey aldırabilirsin.

Can you think of anything?

Herhangi bir şey düşünebilir misin?

Maybe your appendix there was a woman last week

Belki apandisinizde geçen hafta hastaneye kaldırılan bir kadın vardı.

who was rushed to hospital

It's true.

Doğru.

I'm not making this up.

Bunu uydurmuyorum.

There was a woman last week who was rushed to hospital

Geçen hafta, çaresizce evinde tutunmaya çalıştıktan sonra hastaneye kaldırılan bir kadın vardı

after trying desperately to hold in her

home.

.

She was trying to hold them in

Onları tutmaya çalışıyordu

and because of all of the gas

ve vücudunda biriken tüm gaz nedeniyle

that was building up inside her body, her appendix

apandisi

became swollen and burst and she was rushed to hospital

şişip patladı ve sırf

just because she tried to hold in her thoughts.

düşüncelerini tutmaya çalıştığı için hastaneye kaldırıldı.

So I think that is a lesson for all of us.

Bu yüzden bunun hepimiz için bir ders olduğunu düşünüyorum.

Do not hold in the wind

Rüzgara tutmayın,

or else you might end up in hospital

aksi takdirde hastanede kalabilirsiniz

and incision is the result of cutting into something.

ve kesi bir şeyin kesilmesinin sonucudur.

You make an incision.

Bir kesi yaparsın. Kesik

The incision is what is left

kalan şeydir, kesik

a cut is the damage caused.

neden olunan hasardır.

And this is being used as a noun.

Ve bu bir isim olarak kullanılıyor.

So as a noun, the cut is the thing.

Yani bir isim olarak, kesim şeydir.

The thing is a cut.

Olay bir kesik.

You cut and you leave

Kesersin ve gidersin

or you make a cut.

ya da kesersin.

That is what is left on the skin

Deride

or on the body or on anything you can cut anything

veya vücutta veya herhangi bir şeyde kalan şey budur

maybe you can cut into an apple

or cut into some material.

. Bir

You can cut into something and you leave a cut

şeyi kesebilirsin ve bir

to remove part of something.

şeyin bir kısmını çıkarmak için bir kesik bırakabilirsin.

Using a sharp instrument is cut.

Keskin bir alet kullanılarak kesilir.

As I mentioned a few moments ago, you might go into a hospital

Birkaç dakika önce bahsettiğim gibi, bir hastaneye

to have some surgery, to have part of your body chopped off

ameliyat olmak, vücudunuzun bir kısmını kesmek

or removed to remove part of something

veya

using a sharp instrument it is cut

keskin bir alet kullanarak bir

to cut into something.

şeyin bir kısmını çıkarmak için kesmek için gidebilirsiniz.

So is to remove it.

Kaldırmak da öyle.

So you might cut into something so you can remove it.

Yani bir şeyi keserek çıkarabilirsin.

You want to take it off.

Onu çıkarmak istiyorsun.

Maybe you cut an apple from a tree, you cut

Belki bir ağaçtan bir elmayı kesersiniz,

part of the stem and you take the apple

sapın bir kısmını kesersiniz ve elmayı

to cut into something so as to remove it.

çıkarmak için bir şeye kesmek üzere alırsınız.

To remove something is to cut off,

Bir şeyi çıkarmak, kesmek,

to remove, to sever,

çıkarmak, koparmak,

to chop off, to split.

kesmek, parçalamak demektir. Bu

So to cut something quite often involves

nedenle, bir şeyi kesmek, genellikle bir

dividing things or opening something up.

şeyi bölmeyi veya bir şeyi açmayı içerir.

So you can remove sever.

Böylece sever'i kaldırabilirsiniz.

You might, you might sever your finger like that.

Yapabilirsin, parmağını böyle kesebilirsin.

One of our friends lost his finger.

Bir arkadaşımız parmağını kaybetti.

He severed his finger by

Parmağını

well, he was actually a freak accident.

iyi bir şekilde kopardı, aslında acayip bir kazaydı.

He was playing tennis and he caught his finger

Tenis oynuyordu ve parmağını

on part of the net

filenin bir kısmına yakaladı

and it ripped it ripped his finger off, basically

ve parmağını yırttı, temelde

sever you sever something, you chop something off,

koparırsın, bir şeyi kesersin, küçük dilimler

you cut something to make

yapmak için bir şeyi kesersin,

small slices it is to cut into pieces,

parçalara ayırmaktır,

for example, a slice of bread or a slice of cake,

örneğin , bir dilim ekmek ya da bir dilim kek,

which is something I want to eat right now.

ki bu şu anda yemek istediğim bir şey.

To be honest, I really do.

Dürüst olmak gerekirse, gerçekten istiyorum.

I want to eat a slice of cake.

Bir dilim kek yemek istiyorum.

So you make small slices by cutting them.

Böylece keserek küçük dilimler yapmış olursunuz.

You cut something into small pieces or into slices.

Bir şeyi küçük parçalara veya dilimlere ayırırsınız.

Quite often bread you can cut bread into slices.

Oldukça sık ekmek, ekmeği dilimler halinde kesebilirsiniz.

So you slice the bread as a verb

Yani ekmeği fiil olarak dilimlersiniz

and what you leave are slices

ve bıraktığınız şey dilimler olur

the result, you have lots of slices

, bir sürü ekmek diliminiz olur

of bread.

.

So slice can be used as a verb and the now

Yani dilim fiil ve şimdi olarak kullanılabilir

and it is possible to use it both ways to slice.

ve dilimlemek için her iki şekilde de kullanmak mümkündür.

And you have a slice

Ve bir diliminiz var,

a cutter is

bir kesici

something that can make slices.

dilim yapabilen bir şeydir.

For example, a cutting machine

Örneğin, bir kesme makinesi

is often described as a cutter cutter.

genellikle bir kesici kesici olarak tanımlanır.

So that is the purpose of the machine.

Demek makinenin amacı bu.

The machine is there to cut.

Makine kesmek için orada.

It creates slices

to cut off

can be used to describe the removal of a service or supply.

Bir hizmetin veya tedarikin çıkarılmasını açıklamak için kullanılabilen kesmek için dilimler oluşturur .

For example, they have cut off the gas supply,

Mesela doğalgazı kestiler,

they have cut off the funding

for the project to cut off something

bir şeyi kesmek için projenin finansmanını kestiler,

maybe you cut off the water,

belki suyu kestiniz,

maybe you didn't pay your bill.

belki faturanızı ödemediniz.

And then the water company, they decide

Sonra su şirketi

to cut off your water.

suyunuzu kesmeye karar verir.

Or maybe if you don't pay your electricity

Ya da belki elektrik faturanızı ödemezseniz

bill, you will cut be cut off.

, kesileceksiniz.

You cut off something,

Bir şeyi kesiyorsunuz,

the removal of a service

bir hizmetin

or supply of something

veya bir şeyin tedarikinin kaldırılması,

a person might cut off someone by excluding them

bir kişinin onu dışlayarak

or ignoring them.

veya yok sayarak birinin işini kesebilir. İletişimi kesmek için

He has cut off all contact with his father

babasıyla tüm iletişimini kesti

to cut off contact.

.

Or maybe you cut off a person, you are removing them,

Ya da belki bir insanı kesiyorsunuz, çıkartıyorsunuz,

you are excluding them, you are pushing that person out of your life.

dışlıyorsunuz, o insanı hayatınızdan çıkarıyorsunuz.

You are pushing them away.

Onları uzaklaştırıyorsun.

You cut them out

to be trapped or locked away from the outside world

Kapana kısılmak ya da dış dünyaya kilitlenmek onları kesip

can be described as being cut off.

atmak olarak tanımlanabilir.

For example, if you live in the countryside,

Örneğin, benim gibi kırsalda yaşıyorsanız,

like I do, if the weather is bad,

hava kötüyse,

you might find that you are cut off.

bağlantınızın kesildiğini görebilirsiniz.

People are often cut off from the local town during winter.

İnsanlar genellikle kış aylarında yerel kasabadan koparılır .

Maybe the weather is bad, maybe the snow falls and the roads are blocked.

Belki hava kötü, belki kar yağıyor ve yollar kapanıyor.

You become cut off, you are isolated from everyone else

Kesilirsin, herkesten izole edilirsin

because the way of getting into town,

çünkü kasabaya ulaşımın yolu,

or maybe the route that you normally take

belki de normalde kullandığın rota yani

by that I mean the road

yol

is blocked,

bloke edilir,

it is cut off, and you are also cut off.

kesilir ve sen de kesilirsin.

You are isolated

to interrupt or stop a person

Bir kişinin sözünü kesmek veya durdurmak için izole edilirken

whilst they are speaking is cut off.

konuşması kesilir.

He cut me off in mid-sentence.

Cümlemi yarıda kesti.

I was talking and then he interrupted me.

Konuşuyordum ve sonra sözümü kesti.

A lot of people say that I do that to Mr.

Pek çok insan bunu Bay Steve'e yaptığımı söylüyor

Steve.

.

When we are together on the live chat, they often say, Mr.

Canlı sohbette birlikte olduğumuzda, sık sık şöyle derler: Bay

Duncan, you always cut off Mr.

Duncan, Bay

Steve when he's trying to explain something

Steve bir şeyi açıklamaya çalıştığında hep onun sözünü kesiyorsunuz,

it is true I do that.

bunu yaptığım doğru.

Yes, it is. It is a habit of mine.

Evet öyle. Bu benim bir alışkanlığım.

He cut me off in mid-sentence whilst I was speaking

Ben konuşurken cümlemi yarıda kesti,

let me speak and please don't cut me off.

bırakın konuşayım ve lütfen sözümü kesmeyin.

Don't stop me from talking

to prevent someone from passing by is to cut off.

Birinin geçmesini önlemek için konuşmamı engelleme, sözünü kesmektir.

You have cut off their escape route.

Kaçış yollarını kestiniz.

They cannot get by as you've cut them off

so you can block a person's way.

Bir kişinin yolunu kapatabilmeniz için onları kestiğiniz için geçemezler.

And when you do that, we can say that you cut them off.

Ve bunu yaptığınızda, onları kestiğinizi söyleyebiliriz.

To cut up something is to

Bir şeyi kesmek,

damage or destroy using a sharp tool.

keskin bir alet kullanarak zarar vermek veya yok etmektir.

So maybe you damage something maybe there is a priceless painting

Yani belki bir şeye zarar verirsiniz, belki galeride asılı duran paha biçilmez bir tablo vardır

hanging in the gallery

and you go up to it with a knife and you cut it up.

ve üzerine bıçakla gidersiniz ve onu kesersiniz.

You cut it up.

Sen kes onu.

We often use the word slash slash.

Sık sık eğik çizgi kelimesini kullanırız.

So maybe you slash something

Yani belki bir şeyi kesersiniz Bir şeyi

you make cuts to something quite often, something flat

çok sık kesersiniz, düz bir şeyi

or something delicate, like a piece of paper or material

veya hassas bir şeyi, bir kağıt parçası veya malzeme gibi

you slash or cut to cut up

kesersiniz veya kesersiniz,

something is to damage or destroy using a sharp tool

bir şeyi kesmek, zarar vermek veya yok etmektir, keskin bir alet kullanarak

to cut out

something is to remove a particular part of something, usually with care.

bir şeyi kesmek, çıkarmaktır. bir şeyin belirli bir parçası, genellikle dikkatle.

So if you cut out something,

Yani bir şeyi kesip atarsanız,

it means you are doing something practical.

pratik bir şey yapıyorsunuz demektir.

Maybe, for example, if I have to

Belki, örneğin, yapmam gerekirse,

if I have to cut Mr.

Bay

Steve's face out of this or off

Steve'in yüzünü bundan

or from this piece of paper, so I will cut around Mr.

veya bu kağıt parçasından kesmem gerekirse, bu yüzden Bay

Steve's face very carefully.

Steve'in yüzünü çok dikkatli bir şekilde keseceğim.

And this is to cut out

Ve bu

normally you will take a pair of scissors

normal bir şekilde kesmek için bir makas alacaksınız

and you will slowly

ve yavaşça

comes out.

dışarı çıkacaksınız.

Mr. Steve's face

Bay Steve'in yüzünü, bunu beğenmek için ikiye bölerken

you are carefully removing something

dikkatli bir şekilde bir şeyi çıkarıyorsunuz

whilst cutting to two to

like this, you see.

, anlıyorsunuz.

So this is a photograph of Mr.

Bu, Bay Steve'in bir fotoğrafı

Steve

and what I want to demonstrate here is

ve benim burada göstermek istediğim,

what is left behind afterwards.

sonrasında geride kalanlar.

So after you cut something out

Yani normalde bir şeyi kestikten sonra

normally

there will be a space

left behind you.

arkanızda bir boşluk kalacak. İşte

So there it is.

orada.

There is Mr. Steve's face.

Bay Steve'in yüzü var.

I have cut that out like that.

Ben bunu böyle kestim.

And behind I have left

Ve arkamda

the space.

boşluktan ayrıldım. İşte

There it is.

burada.

So that means I have cut out Mr.

Bu, Bay Steve'in yüzünü kestiğim anlamına geliyor

Steve's face. I have removed it carefully.

. Dikkatlice kaldırdım.

By cutting around it.

Etrafını keserek.

So that is why we have the word

İşte bu yüzden

cut or the phrase cut. Out.

kesme kelimemiz veya kesme cümlemiz var. Dışarı.

You are cutting something out quite often.

Sık sık bir şeyleri kesiyorsunuz.

If you are making something, you are creating something, using craft,

Bir şey yapıyorsanız, zanaat kullanarak,

using a certain type of material.

belirli bir tür malzeme kullanarak bir şey yaratıyorsunuz demektir.

Quite often you will have to cut out something

Çoğu zaman bir şeyi kesmek zorunda kalırsınız, saklamak için bir gazeteden

you cut out some photographs

bazı fotoğrafları kesersiniz,

from a newspaper to keep

then we have some phrases, some lovely phrases we can use.

sonra bazı cümlelerimiz olur, kullanabileceğimiz bazı güzel cümleler .

For example, you can cut out the middleman.

Örneğin, aracıyı kesebilirsiniz.

So quite often in business.

İş hayatında oldukça sık.

So if you are buying something, sometimes there is a person

Yani bir şey satın alıyorsanız, bazen

who represents both sides.

iki tarafı da temsil eden bir kişi vardır. Satan

The person selling and the person buying, and that person in the middle

kişi ve alan kişi ve aradaki o kişi

is often described as the middle man.

genellikle aracı adam olarak tanımlanır.

So it isn't really referring to male or female.

Yani gerçekten erkek ya da kadından bahsetmiyor.

It is just saying the person in the middle of the process

Sadece işin ortasındaki kişi demek

and we can use the expression, cut out the middleman

ve ifadesini kullanabiliriz,

to remove the intermediate part of a process,

bir işlemin ara kısmını çıkarmak için aracıyı kesip atabiliriz,

for example, for a quick sale we often cut out the middleman.

örneğin hızlı bir satış için genellikle aracıyı keseriz.

Maybe if you are purchasing something

Belki çok sık bir şey satın alıyorsanız,

quite often you can buy something much cheaper.

çok daha ucuza bir şey satın alabilirsiniz.

If you cut out the middleman,

Aracıyı devre dışı bırakırsanız,

you are going straight to the supplier

doğrudan tedarikçiye gidersiniz,

so you don't have to pay anyone in between

böylece arada kimseye ödeme yapmak zorunda kalmazsınız

and if you do that quite often, you can get things much cheaper.

ve bunu çok sık yaparsanız, işleri çok daha ucuza alabilirsiniz.

You can get things much cheaper.

Eşyaları çok daha ucuza alabilirsiniz.

If you cut out the middleman

Aracıyı devre dışı bırakırsanız,

you might want someone

birisinin de işin peşini

to cut to the chase.

bırakmasını isteyebilirsiniz.

If you want a person to cut to the chase, it means you want to reach

Bir kişinin lafı uzatmasını istiyorsanız, bu sizin ulaşmak istediğiniz anlamına gelir

or you want a person to reach their main point

veya bir kişinin

as fast as possible when explaining something

bir şeyi açıklarken ana noktasına olabildiğince hızlı ulaşmasını istersiniz

so maybe I am trying to explain something to you,

, bu yüzden belki size bir şey açıklamaya çalışıyorum

and I don't want to spend very much time doing it.

ve yapmıyorum. bunu yapmak için çok zaman harcamak istiyorum.

I want to cut to the chase we are getting

very quickly to the important part.

Çok hızlı bir şekilde önemli kısma geldiğimiz kovalamacayı kesmek istiyorum.

Please cut to the chase.

Lütfen kısa kes.

Just tell me the important things

Sadece bana önemli şeyleri anlat,

do not spend a long time explaining things to me.

bana bunları açıklamak için uzun zaman harcama.

Please cut to the chase.

Lütfen kısa kes.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Using the word cut, you might be a cut

Kesim kelimesini kullanarak, diğerlerinden bir kesim yukarıda olabilirsiniz, diğerlerinin

above the rest

to be a cut

above the rest means to appear better or of higher quality

üzerinde bir kesim olmak, diğer şeylere kıyasla daha iyi veya daha kaliteli görünmek anlamına gelir

when compared to other things, a place

, bir yer

maybe a place can be a cut above the rest.

belki bir yer diğerlerinden bir kesim olabilir.

Maybe you go to a very posh hotel to stay

Belki kalmak için çok lüks bir otele gidersiniz

and you might say, Oh yes, the hotel was very nice.

ve Ah evet, otel çok güzeldi diyebilirsiniz.

You might say that it was a cut above the rest.

Diğerlerinin üzerinde bir kesim olduğunu söyleyebilirsin.

Much better. Very high quality,

Çok daha iyi. Çok kaliteli,

very fancy

çok süslü

actually.

aslında. Bir şey hakkında kesilmiş hissetmek için

Another one using the word cut

kesmek kelimesini kullanan bir başkası

to feel cut up about something.

.

The feeling of devastation or extreme shock, something that shocks you,

Yıkım veya aşırı şok hissi, sizi şoke eden, sizi

something that makes you feel upset deeply,

derinden üzen,

something that affects you and makes you feel unhappy or sad.

sizi etkileyen ve mutsuz veya üzgün hissettiren bir şey.

You can feel cut up, maybe disappointed.

Kesilmiş hissedebilirsin, belki hayal kırıklığına uğrayabilirsin.

Disappointment is also a thing that can be very traumatic

Hayal kırıklığı aynı zamanda çok travmatik olabilen bir şeydir,

maybe something you were hoping for and then you feel disappointed.

belki de umduğunuz bir şeydir ve sonra hayal kırıklığına uğrarsınız.

Deep disappointment.

Derin hayal kırıklığı Bu yüzden

You feel cut up

parçalanmış hissediyorsun

because of it

here's one.

işte bir tane.

If you ever come to this country,

Eğer bir gün bu ülkeye gelirseniz,

if you ever come to England, here is a piece of advice

İngiltere'ye gelirseniz, işte size bir tavsiye

never ever

asla

cut in line, never cut in front.

sıraya girmeyin, asla önden gitmeyin.

Of people if they are waiting, if they are in a queue

İnsanlar bekliyorlarsa,

at a supermarket or maybe going into the cinema

bir süpermarkette kuyruktalarsa veya belki sinemaya gidiyorlarsa

and there are lots of people queuing,

ve sırada çok sayıda insan varsa,

never cut in front of other people.

asla başkalarının önünde kesmeyin. En

It is the worst scene.

kötü sahnedir. Başkalarının önüne geçmek için sıraya girerseniz

It really is people will get very angry

insanlar gerçekten çok sinirlenir

if you cut in line

to push into a queue ahead of others.

.

So maybe there are 100 people waiting to go into the cinema

Yani belki sinemaya girmeyi bekleyen 100 kişi var

and you want to go in straight away.

ve siz hemen girmek istiyorsunuz.

You might try to cut in

to the line or cut in to the queue.

Sıraya girmeyi veya sıraya girmeyi deneyebilirsiniz.

We often say jump the queue as well.

Sıklıkla sıraya atla deriz.

If a person jumps the queue, it means they are getting ahead of everyone else,

Bir kişi kuyruğu atlıyorsa, bu herkesin önüne geçiyor demektir ki bu

which I suppose is unfair.

bence haksızlıktır. Bu

It is.

.

So here in England we do not like people who cut in line.

Yani burada, İngiltere'de sıraya giren insanları sevmiyoruz.

We get rather angry about it to be honest.

Dürüst olmak gerekirse buna oldukça kızıyoruz.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

A rough cut.

Kaba bir kesim.

When we describe something as a rough cut,

Bir şeyi kaba kurgu olarak tanımladığımızda,

we often mean an early draught or version of something.

genellikle bir şeyin erken bir taslağını veya versiyonunu kastederiz.

For example, he showed me a rough cut of the movie.

Örneğin, bana filmin kaba bir kurgusunu gösterdi.

So a rough cut is something that gives you an idea,

Yani bir kaba kurgu, size bir fikir veren bir şeydir

or maybe the first rendering

veya belki de bir şeyi ilk oluşturduğunuzda ilk işleme

or the first version

veya ilk versiyonudur

of something when you first create it.

.

I often create rough cuts when I'm making my videos,

Videolarımı çekerken genellikle kaba kurgular yaparım,

so quite often I will have lots of video clips and then I will cut them,

bu yüzden çoğu zaman bir sürü video klibim olur ve sonra onları keserim,

I will cut them, I will find the parts of the video that I want to use,

keserim, videonun kullanmak istediğim kısımlarını bulurum

and then those rough cuts become

ve sonra bu kaba kurgular

the first version of the video.

videonun ilk versiyonu olur. Daha sonra

And then later on I will edit the video again.

videoyu tekrar editleyeceğim.

I will make it shorter, or sometimes I will make it longer.

Daha kısa yapacağım ya da bazen daha uzun yapacağım.

So it depends.

Yani bağlıdır.

So a rough cut is an early draught or version of something,

Kaba kurgu, bir şeyin ilk taslağı veya versiyonudur,

something you've created and

sizin oluşturduğunuz

and you want to show people the first version of it.

ve insanlara onun ilk versiyonunu göstermek istediğiniz bir şeydir.

So it's not the final version.

Yani son sürüm değil.

It is a rough cut

here's one that's often used in

İşte iş dünyasında sıklıkla kullanılan kaba bir kesim

business.

.

A company might decide to cut out the data,

Bir şirket verileri kesmeye karar verebilir,

but if you cut out the dead word,

ancak ölü kelimeyi keserseniz,

it means you are removing the useless

bu

or ineffective parts of something

bir şeyin yararsız veya etkisiz kısımlarını kaldırdığınız anlamına gelir,

so imagine in your company, maybe you have some workers

bu nedenle şirketinizde hayal edin, belki tembel olan bazı çalışanlarınız vardır

who are lazy and they don't do their job very well.

ve onlar bunu yapmazlar. işlerini çok iyi yapmak

Maybe they often skip work,

Belki sık sık işten atlıyorlar,

maybe they call in sick, maybe they are not very productive.

belki hasta oluyorlar, belki de çok üretken değiller. Bir şeyin işe yaramaz veya etkisiz kısımlarını çıkarmak için

We often say that you have to cut out the dead wood,

ölü odunu, iyi

the things that are not working well or the things that are not performing

çalışmayan şeyleri veya olması gerektiği gibi performans göstermeyen şeyleri kesmeniz gerektiğini sık sık söyleriz

as they should to remove the useless

or ineffective parts of something.

.

We say that you cut out the dead wood,

Ölü odunları kestiğinizi söylüyoruz, işe yaramaz

you are removing the things that are useless

şeyleri kaldırıyorsunuz. Oldukça

Quite often we use it in business

sık olarak,

when we want to get rid or we want to fire or

kurtulmak istediğimizde veya işe

sack useless or

yaramaz veya

unproductive members of staff

verimsiz personel üyelerini kovmak veya işten çıkarmak istediğimizde bunu iş hayatında kullanırız.

a short cut,

a short cut, a quick and convenient route.

kesim, hızlı ve rahat bir rota.

You are trying to get somewhere quickly we

Hızlı bir şekilde bir yere varmaya çalışıyorsunuz,

you can go along the long road

uzun yoldan gidebilir

or you can take a short cut across the field.

ya da tarla boyunca kısa yoldan gidebilirsiniz. Bu

So we often describe a short cut

nedenle, genellikle kısayolu

as a more convenient way of getting somewhere,

bir yere varmanın daha uygun bir yolu olarak,

quite often as a way of saving time

çoğunlukla bilgisayarlarda kısa yoldan zaman kazanmanın bir yolu olarak tanımlarız

a short cut on computers.

.

We often have short cuts.

Sık sık kestirmeler yaparız.

Maybe there is a key that you press

Belki de bastığınız bir tuş vardır

and it will allow you to perform a function on your computer much quickly or quicker

ve bu sizin bilgisayarınızda bir işlemi çok daha hızlı veya daha hızlı gerçekleştirmenizi sağlar,

so you can do something very fast by pressing

böylece klavyenizdeki bir kısayola basarak çok hızlı bir şeyler yapabilirsiniz

a short cut on your keyboard.

.

So there are many ways of using the word cut.

Yani kesmek kelimesini kullanmanın birçok yolu var.

Here's another 10, now this is something we all know about

İşte bir 10 tane daha, şimdi bu kesinti hakkında hepimizin bildiği bir şey

cut back.

.

If you cut back, you

Kısıtlarsanız, kestiğiniz bir

reduce the size or amount of something

şeyin boyutunu veya miktarını küçültürsünüz,

you cut back maybe you have to cut back on the amount of money

belki de her ay harcadığınız para miktarını kısmak zorunda kalıyorsunuz

you spend every month because maybe

çünkü belki

your salary is also being cut back.

maaşınız da kesiliyor.

So as your salary is cut back,

Yani maaşınız kesildiği gibi,

your spending also has to be cut back

harcamalarınız da kısılmalıdır

you cut back, you reduce the size

,

or the amount of something you cut back.

kestiğiniz bir şeyin boyutunu veya miktarını azaltmış olursunuz.

He will cut back the bushes tomorrow.

Yarın çalıları kesecek.

As we saw earlier, we saw Mr.

Daha önce gördüğümüz gibi,

Steve in the video that I showed earlier,

daha önce gösterdiğim videoda Bay Steve'in yaptığı şey

cutting the Bushes

çalıları keserken gördük

that's what he was doing.

.

We need to make cutbacks to save money.

Para biriktirmek için kesintiler yapmalıyız. Sık

It often happens.

sık olur. Sık

It often happens.

sık olur.

When there is not much money around.

Etrafta fazla para olmadığında.

Quite often people have to make cutbacks.

Çoğu zaman insanlar kesinti yapmak zorunda kalır.

Finally,

Son olarak,

words we can use as well as cut.

kesmenin yanı sıra kullanabileceğimiz kelimeler.

We can say slice, hack, chop,

Dilimle, hackle, doğra,

incites, us, quarter school and scratch.

kışkırt, biz, çeyrek okul ve karala diyebiliriz.

So there they are, some words, some phrases, connected

İşte oradalar, bazı kelimeler, bazı deyimler,

to today's featured word, which is cut

günümüzün öne çıkan kelimesiyle bağlantılı, ki bu

to the

doğrudur,

it is true,

the word cut has many, many meanings.

kesilen kelimenin birçok anlamı vardır.

I hope you enjoyed that and I hope you've enjoyed

Umarım bundan hoşlanmışsınızdır ve umarım

today's live stream

bugünkü canlı yayından keyif almışsınızdır

A little different today.

Bugün biraz farklı.

Circumstances have changed a little bit.

Koşullar biraz değişti.

This week we've had Mr.

Bu hafta Bay

Steve, unfortunately, he has come down

Steve'e sahibiz, ne yazık ki,

with the dreaded Luigi.

korkunç Luigi ile birlikte geldi.

I think you know what I'm talking about.

Sanırım neden bahsettiğimi biliyorsun.

The thing that is going around everywhere at the moment and sadly, Mr.

Şu anda her yerde dolaşan ve ne yazık ki, Bay

Steve has now come down with it.

Steve şimdi onunla geldi.

I was going to show you some some mystery idioms today.

Bugün size bazı gizemli deyimler gösterecektim.

I forgot to do it.

yapmayı unutmuşum

I completely forgot I did.

Yaptığımı tamamen unutmuşum.

So maybe the next time we talk about words connected to cut,

Belki bir dahaki sefere kesmeyle bağlantılı kelimeler hakkında konuştuğumuzda ,

maybe I can show you the mystery idioms.

belki sana gizemli deyimleri gösterebilirim. O zaman

Then I will be going in a moment.

birazdan gideceğim.

A little shorter than usual and the reason for that is I have to take care of Steve.

Normalden biraz daha kısa ve bunun nedeni Steve'e bakmam gerekiyor.

And also I'm going to have a cup of tea.

Ayrıca bir bardak çay içeceğim. Lord

I will make one for his lordship

hazretleri için bir tane yapacağım

I will be doing my impersonation

of Florence Nightingale again today, but I will be back with you tomorrow.

Bugün yine Florance Nightingale taklidimi yapacağım ama yarın tekrar sizlerle olacağım.

Oh, now you are interested.

Oh, şimdi ilgileniyorsun.

You see you. If you were thinking.

seni görüyorum Eğer düşünüyor olsaydın.

Don't go, Mr. Duncan.

Gitmeyin, Bay Duncan.

But guess what?

Ama tahmin et ne oldu?

I am back tomorrow from 2 p.m.

yarın 2 den sonra dönüyorum

UK time.

İngiltere saati. Bu

So we are doing this all over again tomorrow.

yüzden yarın bunu tekrar yapacağız.

The only thing that will be different is there will not be Mr.

Farklı olacak tek şey, Bay

Steve talking about his illness.

Steve'in hastalığı hakkında konuşmaması olacak.

Although I have a feeling he will be somewhere in the house,

Evin içinde bir yerde olacağına dair bir his olsa da

but not nearby Unfortunately, we have to keep our distance.

yakınlarda değil Maalesef mesafemizi korumalıyız.

Sadly.

ne yazık ki

Thank you very much for your company today.

Bugün şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I hope you've enjoyed this a little different and not quite the same

Umarım bundan biraz farklı keyif almışsınızdır ve

as it usually is, but I hope you've enjoyed it anyway.

her zamanki gibi değil ama yine de umarım beğenmişsinizdir.

I hope it has been useful and maybe even entertaining

Umarım faydalı ve belki de eğlenceli olmuştur. Aslında

I'm really being brave

by saying that it may have actually been entertaining.

eğlenceli olmuş olabilir diyerek gerçekten cesur davranıyorum.

I imagine that goodness me.

Bu iyiliğin beni hayal ettiğini düşünüyorum.

Thanks a lot for your company.

Şirketiniz için çok teşekkürler.

I hope you've enjoyed it. You can watch this again later.

Umarım eğlenmişsindir. Bunu daha sonra tekrar izleyebilirsiniz.

You can enjoy Mr.

Steve explaining his current situation,

which is not very good, unfortunately.

Ne yazık ki pek iyi olmayan mevcut durumunu açıklayan Bay Steve'in keyfini çıkarabilirsiniz.

Fernando says Florence Nightingale was a woman who took care.

Fernando, Florence Nightingale'in bakımlı bir kadın olduğunu söylüyor.

Yes, she took care of injured soldiers.

Evet, yaralı askerlerle ilgilendi.

She did. You are right.

O yaptı. Haklısın.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I am going in a moment.

birazdan gidiyorum

Tomek asks Mr. Duncan.

Tomek, Bay Duncan'a sorar.

What about cut corners?

Peki ya köşeleri kesmek?

Yes, you can.

Evet yapabilirsin.

You can cut corners if you cut corners,

Köşeleri keserseniz köşeleri kesebilirsiniz,

it means you do something in a more easier way.

bu bir şeyi daha kolay bir şekilde yaptığınız anlamına gelir.

However, you also do something that might cause that thing

Ancak, o şeyin tehlikeli veya dengesiz olmasına neden olabilecek bir şey de yaparsınız

to be dangerous or unstable.

.

So quite often if you are constructing

Bu nedenle, genellikle

something, it is never a good idea.

bir şey inşa ediyorsanız, bu asla iyi bir fikir değildir.

To cut corners,

even if it makes that thing easier

O şeyi kolaylaştırsa

or that thing quicker to do.

veya o şeyi yapmayı hızlandırsa bile köşeleri kestirmek.

Quite often cutting corners and can be dangerous.

Oldukça sık köşeleri kestirmek ve tehlikeli olabilir.

And we have heard and seen incidents

Ve

where people have cut corners

insanların

especially when building something, constructing a building or some sort of structure,

özellikle bir şey inşa ederken, bir bina veya bir tür yapı inşa ederken kestirmeden gittikleri

and they cut corners, they try to save money by doing things cheaper.

ve kestirmeden gittikleri, işleri daha ucuza yaparak para biriktirmeye çalıştıkları olayları duyduk ve gördük.

But of course,

Ama elbette,

if you cut corners, quite often

kestirmeden giderseniz, çoğu zaman

things will go wrong

işler ters gider

Thank you very much for joining us today.

Bugün bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz.

I hope Mr. Steve will be better soon. Thank you, William.

Umarım Bay Steve yakında daha iyi olur. Teşekkürler William.

That's very kind of you to say.

Bunu söylemen çok nazik.

I hope so as well.

Ben de öyle umuyorum.

I hope he will be feeling better.

Umarım daha iyi hissedecektir.

It will be a few days before he is 100%

%100 olması birkaç gün alacak

but I hope he will be with us next weekend and I hope he will be feeling much better.

ama umarım önümüzdeki hafta sonu bizimle olur ve umarım kendini çok daha iyi hisseder. Bunun bencilce geldiğini bildiğimi

The other thing I hope

umduğum diğer bir şey

I know this sounds selfish

I'm also hoping that I don't get it

de anlamamayı umuyorum

because if I get it, then

çünkü eğer alırsam,

my special month of life

özel bir aylık yaşam

streams will probably be cancelled.

akışlarım muhtemelen iptal edilecek.

So we will see what happens.

Yani ne olacağını göreceğiz.

Thanks a lot. I'm going now.

Çok teşekkürler. Şimdi gidiyorum.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

This is Mr.

Bu Bay

Duncan. That's me.

Duncan. O benim.

By the way, saying thanks for watching.

Bu arada izlediğiniz için teşekkürler.

Enjoy the rest of your Sunday.

Pazar gününüzün geri kalanının tadını çıkarın.

Enjoy the rest of your week.

Haftanın geri kalanının tadını çıkarın.

Unless, of course, you catch me on my live streams.

Tabii beni canlı yayınlarımda yakalamazsanız.

From Monday to Friday, from tomorrow to the end of the week.

Pazartesiden Cumaya, yarından hafta sonuna kadar.

Oh, by the way, it is Easter next Sunday.

Oh, bu arada, önümüzdeki Pazar Paskalya.

So I really do hope that Mr.

Bu yüzden Bay

Steve is well and fit next Sunday, because it's.

Steve'in önümüzdeki Pazar iyi ve formda olmasını gerçekten umuyorum çünkü öyle.

It's Easter Sunday next week.

Önümüzdeki hafta Paskalya Pazarı.

There will be lots of chocolate consumed.

Bol bol çikolata tüketilecek.

That's all I can say until the next time we meet here.

Bir dahaki sefere burada buluşana kadar söyleyebileceğim tek şey bu.

You know what's coming next.

Sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do.

Evet yaparsın.

Thank you very much for your company

Arkadaşlığınız

and all of your best wishes and kind words for Mr.

ve Bay Steve için tüm iyi dilekleriniz ve nazik sözleriniz için çok teşekkür ederim

Steve. And of course, you know what's coming next.

. Ve tabii ki, sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do...

Evet,

ta ta for now.

şimdilik... ta ta yapıyorsun.

I'm a big boy now.

Ben artık büyük bir çocuğum.