It's Christmas Day🎄 - 🚨LIVE🚨 / MERRY XMAS🎅🏻 / Join the Festive live chat / Sunday 25th December 2022

Ho, ho, ho!

Ho, ho, ho!

Hello. Hello. Hello.

Merhaba. Merhaba. Merhaba. Herkese

Merry Christmas, everyone.

mutlu noeller. Much

Welcome to our lovely little kitchen here in Much Wenlock.

Wenlock'taki sevimli küçük mutfağımıza hoş geldiniz .

It's myself, Mr. Duncan.

Benim, Bay Duncan.

And over there, of course.

Ve tabii ki orada.

Busy as usual.

Her zamanki gibi meşgul.

It's Mr. Steve.

Ben Bay Steve.

Hello, Mr. Steve. Hello.

Merhaba Bay Steve. Merhaba.

He is chopping up the onions. Mr. Duncan.

Soğanları doğruyor. Bay Duncan.

Mr. Steve has started already.

Bay Steve çoktan başladı.

You know, with gravy.

Bilirsin, soslu.

We got up a few moments ago after opening some of the beasts,

Birkaç dakika önce bazı hayvanları,

some of the presents and

bazı hediyeleri açtıktan sonra kalktık ve

already we have the chicken in the oven.

şimdiden tavuğu fırına verdik.

And I know what you're going to say.

Ve ne söyleyeceğini biliyorum.

You are going to say, Mr.

Bay

Duncan, you don't have chicken at Christmas, you city man.

Duncan, Noel'de tavuk yemezsiniz, şehirli adam diyeceksiniz.

You have turkey.

hindiniz var.

Well, we are not having turkey.

Şey, hindi yemiyoruz.

We are going to have some chicken instead

Onun yerine biraz tavuk yiyeceğiz

because we are only making a meal for two people.

çünkü sadece iki kişilik yemek yapıyoruz.

So we don't need the big giant turkey.

Yani koca dev hindiye ihtiyacımız yok.

Instead, we are having a little chicken

Bunun yerine, yapacak küçük bir kakadu tavuk yiyoruz

cockatoo to do.

.

I have my own task.

Benim kendi görevim var.

Mr. Steve is doing most of the work, but every year

İşin çoğunu Bay Steve yapıyor ama her yıl

I always have my own little task to carry out.

benim de yapmam gereken küçük bir görevim oluyor.

Can you guess what it is?

Bunun ne olduğunu tahmin edebilir misin?

But I'm going to show you anyway.

Ama yine de sana göstereceğim.

Even if you can't guess what is actually is.

Gerçekte ne olduğunu tahmin edemeseniz bile.

By the way, it's a lovely morning.

Bu arada, güzel bir sabah.

It doesn't feel like Christmas.

Noel gibi hissettirmiyor.

The sun is out, it's quite mild.

Güneş çıktı, hava oldukça ılık.

And. Well, I have to say, it doesn't feel like winter, to be honest.

Ve. Dürüst olmak gerekirse, kış gibi hissettirmediğini söylemeliyim.

It does not feel like winter at all.

Kışa hiç benzemiyor.

I hope you are enjoying your Christmas so far.

Umarım şimdiye kadar Noel'in tadını çıkarıyorsundur.

It is a busy one here.

Burası meşgul.

So this particular section is recorded.

Yani bu özel bölüm kaydedilir.

This was this morning.

Bu, bu sabahtı.

There is Mr.

Steve ready with his stuffing

Bay

Steve'in iç harcı

and also Mr.

ve ayrıca Bay

Steve's y sauce.

Steve'in y sosu hazır.

Well, you may notice that we do cheat slightly.

Biraz hile yaptığımızı fark etmişsinizdir. Y sosu gibi

We are using some pre-prepared food, such as the y sauce.

önceden hazırlanmış bazı yiyecekler kullanıyoruz .

To be honest, this particular brand is quite nice, actually.

Dürüst olmak gerekirse, bu özel marka aslında oldukça güzel.

And don't worry, we are not being sponsored by them.

Merak etmeyin, onlar bize sponsor olmuyor.

No one is sponsoring this.

Kimse buna sponsor olmuyor.

Who would when you think about it.

Düşündüğünüzde kim yapar.

So my task is

Bu yüzden benim görevim

to take care of the thing.

bu şeyi halletmek.

You can see over there in the corner.

Orada köşede görebilirsiniz.

Can you see just next to Mr.

Bay Steve'in kafasının hemen yanını görebiliyor musunuz

Steve's head? Yes.

? Evet.

We have some gristle sprouts

Bazı kıkırdak filizlerimiz var

and they are still on the stalk.

ve onlar hala sapta.

When we say stalk, we mean the tough,

Sap dediğimizde bitkinin sert,

strong part of a plant.

güçlü kısmını kastediyoruz.

Can you bring them over, Steve?

Onları getirebilir misin, Steve?

Wow, look at those.

Şunlara bak.

Now these Mr.

Şimdi bu Bay

Doom, could We saw a programme last night.

Doom, dün gece bir program izledik.

These could have come all the way from the Netherlands.

Bunlar ta Hollanda'dan gelmiş olabilir.

Yes, we know that.

Evet, bunu biliyoruz. Brüksel lahanasının

Did we know one is one of the biggest producers

en büyük üreticilerinden birinin aslında Hollanda olduğunu biliyor muyduk

of brussel sprouts is actually the Netherlands

and we are told programme about it last night with the people picking them in the fields.

ve dün gece programda tarlalardan lahana toplayan insanlarla anlatıldık.

Yes, but I've got a feeling these will be from the UK because the ones we saw

Evet, ama içimde bunların Birleşik Krallık'tan olacağına dair bir his var çünkü

on the television, they were, they were taking them, the machines were taking them off in the Netherlands.

televizyonda gördüklerimiz onları alıyorlardı, makineler onları Hollanda'da çıkarıyordu. Bu

So I think these are probably home grown. Well no, right.

yüzden bunların muhtemelen evde yetiştirildiğini düşünüyorum. Hayır, doğru.

Because we got them from the local market.

Çünkü onları yerel pazardan aldık.

It's not from in packet.

Paketten değil.

So these have been grown maybe somewhere in Shropshire probably. Wow.

Yani bunlar muhtemelen Shropshire'da bir yerlerde yetiştirilmiştir. Vay.

But the largest producer of Brussels sprouts are the Netherlands.

Ancak Brüksel lahanasının en büyük üreticisi Hollanda'dır.

So we didn't realise that I have I have to be honest, we didn't know that.

Yani dürüst olmam gerekirse sahip olduğumun farkında değildik, bunu bilmiyorduk.

Fascinating factoid for Christmas.

Noel için büyüleyici bir gerçek.

Anyway, I've got to get on, so I'll let Mr.

Her neyse, devam etmeliyim, bu yüzden Bay

Duncan carry on with his task, which is always to do

Duncan'ın her zaman brüksel lahanası yapmak olan görevine devam etmesine izin vereceğim

the brussel sprouts. Yes.

. Evet.

So I'm now going to prepare the Brussels sprouts.

Şimdi Brüksel lahanalarını hazırlayacağım.

It's not as easy as it looks.

Göründüğü kadar kolay değil.

You have to take the sprouts off individually like this.

Bu şekilde filizleri tek tek çıkarmalısınız.

There you go.

İşte gidiyorsun.

And then you have to prepare them as well.

Ve sonra onları da hazırlamanız gerekiyor. Bir

So that's my next test.

sonraki sınavım bu.

I have to prepare.

Hazırlanmam lazım. Bu büyük, sert sapın

I have to make sure all the brussel sprouts are removed

tüm brüksel lahanalarını çıkardığından emin olmalıyım

from this big, tough stalk

and then I have to clean them as well.

ve sonra onları da temizlemeliyim.

And then we are going to put them in the saucepan and make them all

Ve sonra onları tencereye koyup

nice and soft.

güzel ve yumuşak hale getireceğiz.

So here we go. Here are the sprouts.

İşte başlıyoruz. İşte filizler.

And the first thing I need to do is remove them from the stalk.

Ve yapmam gereken ilk şey onları saptan çıkarmak.

And as you can see, there are lots and lots of sprouts.

Ve görebileceğiniz gibi, çok sayıda filiz var.

It is fair to say that not everyone likes sprouts.

Herkesin lahanayı sevmediğini söylemek doğru olur.

Some people hate them.

Bazı insanlar onlardan nefret eder.

But between you and me, Mr. Steve and myself,

Ama aramızda kalsın Bay Steve ve ben

we like sprouts very much.

filizleri çok severiz.

So Now I have to remove the sprouts

Şimdi filizleri çıkarmalı

and carefully prepare them.

ve dikkatlice hazırlamalıyım.

And this might seem strange because you are now watching me do some cooking.

Ve bu garip gelebilir çünkü şu anda beni yemek yaparken izliyorsunuz.

It's very unusual because normally it's Mr.

Bu çok sıra dışı çünkü normalde

Steve who does all the cooking,

tüm yemekleri yapan Bay Steve'dir,

so I will slowly prepare each sprouts.

bu yüzden her bir filizi yavaş yavaş hazırlayacağım.

What I have to do is remove

Yapmam gereken, biraz kirli olabilecek

some of the outer leaves

dış yaprakların bir kısmını çıkarmak

that might be a little dirty.

.

So you can see there that Sprouts

Böylece orada Sprouts'un

is now being prepared and that's it.

hazırlanmakta olduğunu görebilirsiniz ve hepsi bu.

Really.

It's quite simple, but there are some other things you have to do as well

Gerçekten mi.

Oldukça basit, ancak

to make sure that the sprouts are cooked perfectly.

filizlerin mükemmel şekilde piştiğinden emin olmak için yapmanız gereken başka şeyler de var.

What we normally do is put a little incision

Normalde yaptığımız şey,

at the bottom like that.

bunun gibi alt kısımda küçük bir kesi yapmaktır.

Normally

Normalde

in the shape of a cross.

bir haç şeklinde.

I don't know if you can see that, but there it is.

Bunu görebiliyor musun bilmiyorum ama işte orada.

And that will help the brussel sprouts to cook quicker.

Bu da brüksel lahanasının daha hızlı pişmesine yardımcı olacaktır.

So I think that's quite nice.

Yani bence bu oldukça güzel.

So I have to repeat this about 35 times, maybe 40 times.

Yani bunu yaklaşık 35 kez, belki 40 kez tekrarlamam gerekiyor.

And then in this saucepan

Ve sonra bu tencereye

I will place the sprouts.

filizleri koyacağım.

So we will do maybe two or three more.

Yani belki iki veya üç tane daha yapacağız.

We do do another one there.

Orada bir tane daha yaparız.

Can you see remove the leaves.

Yaprakları kaldırdığını görebiliyor musun?

I can already imagine a lot of people saying, Oh Mr.

Pek çok insanın, Ah Bay

Duncan, it's very unusual to see you cooking

Duncan, sizi yemek yaparken görmek çok sıra dışı

because normally you're quite lazy and you make Mr.

çünkü normalde oldukça tembelsiniz ve

Steve do all the work.

tüm işi Bay Steve'e yaptırıyorsunuz, dediğini şimdiden hayal edebiliyorum.

Is that true, Steve?

Bu doğru mu Steve?

Yes, Mr. Duncan. It is strange.

Evet, Bay Duncan. O garip.

Then you've got this camera and I'm greasing the the pot. So.

O zaman bu kamera var ve ben tencereyi yağlıyorum. Bu yüzden.

So Mr. Steve is doing what he does best.

Yani Bay Steve en iyi yaptığı şeyi yapıyor.

He's greasing up, He's doing some greasing.

Yağlanıyor, biraz yağlanıyor.

I'm going to put the stuffing in. Ooh.

Ben dolguyu koyacağım. Ooh.

And then that's going to go in the oven.

Ve sonra bu fırına girecek.

Now, normally people put stuffing inside the bird.

Şimdi, normalde insanlar kuşun içini doldururlar.

I don't know.

Bilmiyorum.

Yes, but Mr.

Evet, ama Bay

Steve likes to make it separately.

Steve ayrı yapmayı sever.

Well, because we haven't got time today.

Çünkü bugün vaktimiz yok.

If we're going to eat our meal before we, we go on to the livestream.

Yemeğimizi bizden önce yiyeceksek canlı yayına geçiyoruz.

Okay Steve at 2:00 then it can he, then we, we can't stuff the chicken

Tamam Steve saat 2:00'de o zaman yapabilir, o zaman biz tavuğu dolduramayız

because it would take too long to cook but we're probably, by the way,

çünkü pişmesi çok uzun sürer ama bu arada,

we're probably going to be late because it's got to dinner will be ready for two. Okay

muhtemelen geç kalacağız çünkü zamanı var İki kişilik akşam yemeği hazır olacak. Tamam,

well you will know

depending on what time we actually come on.

ne zaman geldiğimize bağlı olarak bileceksin.

But this is a very slow process.

Ancak bu çok yavaş bir süreçtir.

I have to be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

This is a very slow, some might say boring

Bu çok yavaş, bazıları sıkıcı bir

process, preparing the sprouts.

süreç diyebilir, filizleri hazırlar.

So there once a day you can see I put a little

Yani orada günde bir kez

x, a little incision in the bottom.

alt kısımda küçük bir kesik olan küçük bir x koyduğumu görebilirsiniz.

So this has nothing to do with religion.

Yani bunun dinle alakası yok.

This is so the sprouts will cook evenly.

Bu, filizlerin eşit şekilde pişmesi için.

There is nothing worse than hard

Sert Brüksel lahanasından daha kötü bir şey yoktur

Brussels sprouts.

.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

You have to be very careful not to cut your fingers as well.

Parmaklarınızı da kesmemeye çok dikkat etmelisiniz.

Do not cut your fingers.

Parmaklarınızı kesmeyin.

It will make your Christmas

Noel'inizi

very,

çok ama

very badly.

çok kötü yapacak.

I am preparing the sprouts.

Ben filizleri hazırlıyorum.

So what about you?

Peki ya sen?

Are you having brussel sprouts today with your Christmas meal

Bugün Noel yemeğinizle brüksel lahanası mı yiyorsunuz

or are you having something else?

yoksa başka bir şey mi yiyorsunuz?

Please let me know

Lütfen

on the live chat

canlı sohbette bana bildirin,

all I can say is Merry Christmas, everyone.

söyleyebileceğim tek şey Mutlu Noeller, millet.

I hope you are having a good day so far

Umarım şimdiye kadar iyi bir gün geçiriyorsunuzdur

and I hope you will stay with us for today's

ve umarım bugünkü canlı yayın için bizimle kalırsınız

live stream.

.

we are here to gather on a very special day.

çok özel bir günde bir araya gelmek için buradayız.

This is no ordinary day and this is no ordinary live stream.

Bu sıradan bir gün değil ve bu sıradan bir canlı yayın değil.

We are with you right now.

Şu anda yanınızdayız.

It is English addicts.

İngiliz bağımlılarıdır.

Everyone on Christmas Day coming to

Noel Günü'ndeki herkes

an interview and

bir röportaja geliyor ve

yes, here we go again.

evet, işte yine başlıyoruz.

Hello and happy Christmas.

Merhaba ve mutlu Noeller. Herkese

Merry Christmas to everyone.

mutlu noeller.

I hope you are having a good Christmas Day.

Umarım Noel gününüz iyi geçiyordur.

We are here. We've just finished the Christmas meal.

Biz burdayız. Noel yemeğini yeni bitirdik.

Just just a few moments ago, literally a few moments ago.

Sadece birkaç dakika önce, kelimenin tam anlamıyla birkaç dakika önce.

My stomach.

Karnım.

Can you can you see what I've got here?

Burada ne bulduğumu görebilir misin?

These are not Mr. Steve's testicles.

Bunlar Bay Steve'in testisleri değil.

These are a couple of sprouts.

Bunlar birkaç filiz.

Would you like one, though?

Yine de bir tane ister miydin?

They're cold. I don't want a cold sprout.

Onlar soğuk. Soğuk bir filiz istemiyorum.

I'm going to have one.

Bir tane alacağım.

So these were the sprouts.

Demek bunlar filizlerdi.

These are the actual sprouts, the cooked ones.

Bunlar gerçek filizler, pişmiş olanlar.

I was preparing.

hazırlanıyordum.

And we had them with our lovely meal.

Ve onları güzel yemeğimizle yedik.

Our Christmas Day meal was very nice.

Noel Günü yemeğimiz çok güzeldi.

I'm going to eat one anyway. Let's just say that

Nasıl olsa bir tane yiyeceğim. Diyelim ki

I was cooking a Christmas meal.

bir Noel yemeği pişiriyordum.

Takes a lot longer than you think.

Düşündüğünden çok daha uzun sürer.

So I said to Mr.

Ben de Bay'a, devam etmeden önce

Can we all have we'll eat the Christmas dinner before we go on.

Noel yemeğini yiyelim mi dedim .

And then I looked at how long it said the chicken would take to cook

Sonra tavuğun pişmesinin ne kadar süreceğini söylediğine baktım

and I realised that we would be very pushed for time, pushed for time tight for time

ve yemeği pişirebilmek,

to be able to cook the meal, open some presents,

bazı hediyeleri açabilmek,

eat the meal and then come on for 2:00.

yemeği yiyebilmek ve sonra zaman için çok zorlanacağımızı fark ettim. 2:00 için gel.

So apologies that we are a little bit later, but we were scoffing our food down.

Bu yüzden biraz geç kaldığımız için özür dileriz, ama yemeğimizi aşağılıyorduk.

Scoffing it, Yes, but very quickly.

Evet, ama çok çabuk.

Yes. Well, it's quickly.

Evet. Hızlı oldu.

First of all, can I say the meal was lovely, Steve.

Her şeyden önce, yemeğin çok güzel olduğunu söyleyebilir miyim, Steve.

We had chicken.

Tavuk yedik.

We don't normally have turkey because there's only two of as you see,

Normalde hindi yemeyiz çünkü gördüğünüz gibi sadece iki tane var

but the chicken cooked very quickly because it was a small one.

ama tavuk küçük olduğu için çok çabuk pişiyor.

The sprouts were done perfectly.

Filizler mükemmel bir şekilde yapıldı.

In fact, all of the meal, the whole meal was absolutely delicious.

Aslında, tüm yemek, tüm yemek kesinlikle lezzetliydi.

People have been talking about your sprouts, Mr.

İnsanlar filizlerinizden bahsediyor, Bay

Duncan, really with lots of comments on the live stream.

Duncan, canlı yayında gerçekten çok sayıda yorum var.

I've been reading them, of course.

Onları okuyordum tabii.

And thank you very much for all your lovely comments and happy Christmas wishes,

Ve tabii ki dün ve şimdi size ilettiğimiz tüm güzel yorumlarınız ve mutlu Noel dilekleriniz için çok teşekkür ederim

which of course, we were giving to you yesterday and also right now.

.

But Palmira says, and Rosa and Olga, that they don't

Ama Palmira ve Rosa ve Olga,

they haven't seen the sprouts on the stalks like that before.

saplardaki filizleri daha önce görmediklerini söylüyorlar.

It it is interesting because normally you just see them

Bu ilginç çünkü normalde onları

in the supermarket in a big pile,

süpermarkette büyük bir yığın halinde,

loose, loose, loose sprouts.

gevşek, gevşek, gevşek filizler halinde görürsünüz.

That's what we would say would be loose.

Gevşek olacağını söyleyeceğimiz şey buydu.

But they do grow on these big stalks in the fields and they cut them off

Ama tarlalarda bu büyük saplarda büyüyorlar ve onları kesiyorlar

and then they take the sprouts off and that's how we normally see them.

ve sonra filizleri alıyorlar ve biz onları normalde böyle görüyoruz.

But if you buy them on those stalks, they last a lot longer.

Ama onları bu saplardan satın alırsanız, çok daha uzun süre dayanırlar. Daha önce görmediğiniz bir

I'm so glad that we've been able to share something

şeyi paylaşabildiğimiz için çok mutluyum

that you hadn't seen before.

.

So for those who didn't know, we had chicken,

Bilmeyenler için tavuk yedik,

we had potatoes, we had roast potatoes.

patates yedik, patates kızarttık.

Once again, can I compliment you on your lovely roast potatoes?

Bir kez daha, güzel kızarmış patatesleriniz için size iltifat edebilir miyim?

We had what else?

Başka ne vardı?

Spar Parsnips, parsnips, parsnips, carrots, carrots,

Parsnips, yaban havucu, yaban havucu, havuç, havuç,

potatoes, roast potatoes, roast parsnips and roast sweet potatoes.

patates, kızarmış patates , kızarmış yaban havucu ve kızarmış tatlı patates.

Mr. Steve

Bay Steve

made his own bread sauce.

kendi ekmek sosunu yaptı.

Did you see that?

Şunu gördün mü?

I held up a packet of white sauce? Yes.

Bir paket beyaz sos mu kaldırdım? Evet.

To the camera at the start of the.

Başlangıcındaki kameraya.

Well, that was a mistake.

Bu bir hataydı.

I meant to have purchased bread sauce, so it should have been bread sauce.

Ekmek sosu almayı kastetmiştim, yani ekmek sosu olmalıydı.

We have bread sauce with turkey.

Hindili ekmek sosumuz var.

However, Mr. Steve is so intelligent.

Ancak, Bay Steve çok zekidir.

I'm not just a pretty face. He isn't.

Ben sadece güzel bir yüz değilim. o değil

And I just.

Ve ben sadece.

I quickly looked up a recipe for bread sauce,

Hızlı bir şekilde ekmek sosu için bir tarif aradım,

which is basically white sauce with bread in it

temelde beyaz sos, içinde ekmek,

a few different spices and and some Baileys and it was fine.

birkaç farklı baharat ve biraz Baileys ve iyiydi.

So yeah, luckily we had some bread

Yani evet, neyse ki paylaşacak biraz ekmeğimiz vardı

to share.

.

That's probably why we were late.

Muhtemelen bu yüzden geç kaldık.

Mr. Duncan, because I was having to make bread sauce.

Bay Duncan, çünkü ekmek sosu yapmak zorundaydım.

I think it's I think it's safe to say that

Sanırım

today's Christmas meal was absolutely delicious.

bugünün Noel yemeğinin kesinlikle lezzetli olduğunu söylemenin güvenli olduğunu düşünüyorum.

Even though we were in a little rush.

Biraz acelemiz olsa da.

However, we are here now For those wondering, yes, it is Christmas Day, we are here live.

Ancak şimdi buradayız Merak edenler için evet bugün Noel, canlı yayındayız.

And I suppose the one thing I want to say to you right now is

Ve sanırım şu anda sana söylemek istediğim tek şey,

I hope you are having a good time and a very merry

umarım iyi vakit geçiriyorsundur ve çok mutlu

Christmas.

Noeller.

Beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, ding, ding, ding, ding, ding,

Bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, ding, ding, ding, ding, ding, ding, ding, ding, ding, ding, ding,

ding, ding, ding, ding, ding, ding, ding.

ding.

We are back together.

Tekrar beraberiz.

And yes, it is Christmas Day for those wondering

Ve evet, neler olduğunu merak edenler için Noel Günü

what the heck is going on.

.

Yes, Olga says those brussel sprouts look like toy cabbages.

Evet, Olga brüksel lahanalarının oyuncak lahanalara benzediğini söylüyor.

They do. They look like miniature or toy cabbages. Yes.

Onlar yapar. Minyatür veya oyuncak lahana gibi görünüyorlar. Evet.

Now I've been looking at the live chat.

Şimdi canlı sohbete bakıyorum.

Is it really Olga's birthday today?

Bugün gerçekten Olga'nın doğum günü mü?

I think it is.

Sanirim oyle.

And a few people have been saying happy birthday to. Oh, good. Yeah.

Ve birkaç kişi doğum günün kutlu olsun diyor. Oh iyi. Evet.

So Olga, is it really your birthday?

Olga, gerçekten senin doğum günün mü?

And what happens normally on your birthday,

Ve doğum gününüzde normalde olan şey,

because your birthday is coming at the same time as Christmas Day.

çünkü doğum gününüz Noel Günü ile aynı zamanda geliyor.

Of course, some people don't celebrate Christmas Day on this day.

Tabii ki, bazı insanlar bu gün Noel Günü'nü kutlamıyor.

They normally celebrate it or they might celebrate it later.

Normalde kutlarlar veya daha sonra kutlayabilirler.

I think it's around the 6th of January.

Sanırım 6 Ocak gibi.

So it really depends which calendar you are following.

Bu yüzden gerçekten hangi takvimi takip ettiğinize bağlı.

So, Olga, is it your birthday on Christmas Day?

Olga, Noel günü senin doğum günün mü?

That's amazing.

Bu harika.

Yes. She says, Oh God, it's true.

Evet. Aman Tanrım, bu doğru, diyor.

So happy birthday. Happy birthday.

Doğum günün kutlu olsun. Doğum günün kutlu olsun.

Isn't it fantastic? It's not.

Harika değil mi? Öyle değil.

Not only is it Christmas Day, I'm assuming you are celebrating Christmas.

Sadece Noel Günü değil, Noel'i kutladığınızı farz ediyorum.

Are you today my longer or is it on a different day for you where you are?

Bugün benim için daha mı uzun yoksa senin için farklı bir gün mü?

Because as Mr.

Çünkü Bay

Duncan said, Christmas Day is sometimes celebrated at different times of the year.

Duncan'ın dediği gibi Noel Günü bazen yılın farklı zamanlarında kutlanır.

Yes, certainly near 2/25, but maybe a week or two weeks later.

Evet, kesinlikle 2/25 civarında, ama belki bir veya iki hafta sonra.

Yes. It just depends on which calendar you're following. Yes.

Evet. Bu sadece hangi takvimi takip ettiğinize bağlıdır. Evet.

So if so it's a double it's a double bonus to have you here.

Eğer öyleyse, bu bir çift, burada olman bir çifte bonus. öyle

It isn't. It is not Christmas Day for Olga.

değil Olga için Noel Günü değil.

It is your birthday, however, and I believe

Ancak bugün senin doğum günün ve sanırım

you are celebrating Christmas around the sixth.

ayın altısında Noel'i kutluyorsun.

I believe it is anyway, because normally.

Zaten öyle olduğuna inanıyorum, çünkü normalde.

Can I just say this?

Bunu söyleyebilir miyim?

Normally if it's somebody's birthday on Christmas Day,

Normalde Noel Günü birinin doğum günüyse,

they're not normally very pleased about it because,

normalde bundan pek memnun olmazlar çünkü

you know, they don't get double the presents then,

bilirsiniz, iki kat hediye almazlar o zaman,

uh, it's always a strange one.

uh, bu her zaman gariptir.

If your birthday is on Christmas Day or even near to Christmas, that,

Doğum gününüz Noel Günü'ndeyse veya hatta Noel'e yakınsa, yani doğum gününüz Noel Günü'ne denk geldiğinden

you know, do you get an extra present as your birthday falls on Christmas Day?

fazladan bir hediye alıyor musunuz ?

I always find it interesting that your sister, her birthday

Ablanızın doğum gününün

is on the 1st of January and my mother's was on the 28th of December.

1 Ocak, anneminkinin ise 28 Aralık olması her zaman ilgimi çekmiştir.

Yes. So?

Evet. Bu yüzden?

So they were very close to each other.

Bu yüzden birbirlerine çok yakındılar. Bir

Lots of seasonal things happening.

sürü mevsimsel şey oluyor.

I'm having a mint because we ate the food so quickly

Nane içeceğim çünkü yemeği çok çabuk yedik

because we wanted we didn't want any of you to be waiting for us.

çünkü hiçbirinizin bizi beklemesini istemedik.

That I've got

a lot of air trapped in my stomach and a mint.

Midemde çok fazla hava ve nane olduğunu.

Oh, a mint to help to.

Oh, yardımcı olacak bir nane.

Let's just say if you hear some burping noises, if you hear

Diyelim ki geğirme sesleri duyarsanız,

any gas, if you hear any gas escaping from Mr.

gaz duyarsanız, Bay Stevens'ın ağzından gaz kaçağı duyarsanız

Stevens mouth, Rosa says yes.

, Rosa evet diyor.

Jan Because you're orthodox. Hmm.

Jan Çünkü sen ortodokssun. Hmm.

That's it.

Relatives have visited and gone.

Bu kadar.

Akrabalar ziyaret edip gittiler.

I'm happy to be with you on Gabon.

Gabon'da sizinle olmaktan mutluyum. Doğum

It's lovely to have you here on your birthday,

gününüzde burada olmanız çok güzel

and it's nice for us to be here.

ve bizim için burada olmak çok güzel.

Normally we would be sitting in the armchair

Normalde koltukta oturup

having a few drinks and maybe even going for a walk. Yes.

bir şeyler içer, hatta belki yürüyüşe çıkardık. Evet.

A lot of people in the UK like to go for a walk on Christmas Day

Birleşik Krallık'ta pek çok insan Noel Günü yürüyüşe çıkmayı sever

and we've seen lots of people walking,

ve yürüyen pek çok insan gördük,

people that we don't normally see walking at the back of us.

normalde görmediğimiz insanlar arkamızda yürüyor.

There were some people walking and I suppose I should also say

Yürüyen insanlar vardı ve sanırım

hello to the live chat officially.

canlı sohbete de resmen merhaba demeliyim.

Thank you very much for joining us.

Bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz.

It's lovely to see you here.

Seni burada görmek çok güzel.

How how is your Christmas going?

Noel'in nasıl gidiyor?

Is it going well?

İyi gidiyor mu?

Can I also say congratulations to Louis Mendez

Louis Mendez'i de tebrik edebilir miyim,

because you are first

çünkü

on today's live chat.

bugünün canlı sohbetinde birincisiniz.

Beatrice was Beatrice was a very close second always.

Beatrice, Beatrice her zaman çok yakın bir saniyeydi.

It always seems to be a bit of a bit of a bit of a fight going on that I'm not it isn't really, of course.

Her zaman biraz biraz kavga çıkıyor gibi görünüyor, ben değilim gerçekten, tabii ki değil.

It's just friendly and it's just nice to have you here.

Sadece arkadaş canlısı ve burada olman çok güzel.

Was it Beatrice yesterday?

Dün Beatrice miydi?

It was.

Oldu.

Beatrice was first yesterday, but Louis Mendez was first

Beatrice dün birinciydi, ancak Louis Mendez

on on the live chat today officially, but probably within seconds.

bugün resmi olarak canlı sohbette birinci oldu, ama muhtemelen saniyeler içinde.

So it is the 25th of December, Christmas Day.

Yani 25 Aralık Noel Günü.

We are joining you live from England for those wondering what is going on,

Neler oluyor diye merak edenler için İngiltere'den canlı yayında sizlerle buluşuyoruz,

what guess who wants his present?

bakalım kim hediyesini istiyor?

Yes, I know, I know.

Evet, biliyorum, biliyorum.

I know.

Who wants the present, but you might get it in a few moments.

Biliyorum.

Hediyeyi kim ister, ancak birkaç dakika içinde alabilirsiniz.

He remember?

Hatırlıyor mu?

I can't believe you remember that, Pedro. Hmm.

Bunu hatırladığına inanamıyorum, Pedro. Hmm.

I sort of meant it as a half joke. Hmm.

Bunu yarım şaka olarak kastetmiştim. Hmm.

But are we going to.

Ama yapacak mıyız?

How are we going to make Pedro's a happy Christmas?

Pedro'nun Noel'ini nasıl mutlu bir Noel yapacağız?

Yes, we will.

We will do Flanks of the world at 3:00.

Evet yapacağız.

Saat 3:00'te Dünyanın Kanatları'nı yapacağız.

We'll do it at 3:00.

Saat 3:00'te yapacağız.

So you've got to hang out less any ten minute, 8 minutes away. Yes.

Yani on dakikadan daha az, 8 dakika uzaklıkta takılmanız gerekiyor. Evet.

Surely you can stand to stay with us for another 8 minutes.

Elbette bizimle 8 dakika daha kalmaya dayanabilirsin.

Well, I'm sure he can.

Eminim yapabilir.

I'm sure you you won't go away just yet.

Eminim henüz gitmeyeceksin.

It's a lovely day to be with you whenever the day is.

Ne zaman olursa olsun seninle olmak çok güzel bir gün.

It's always nice to be here.

Burada olmak her zaman güzel.

But today we are with you on a special day.

Ama bugün özel bir günde sizlerleyiz.

We've just had our Christmas meal.

Noel yemeğimizi yeni yedik.

My stomach is full of

Midem şişkin

bulging stomach.

mideyle dolu.

We have some more Christmas cards to look at.

Bakılacak daha çok Noel kartımız var.

We've had some extra ones pushed through our letterbox last night

Dün gece posta kutumuza fazladan bazı hediyeler gönderdik

and we have some presents as well to open.

ve açmamız gereken bazı hediyelerimiz de var.

We have quite a few to open.

Açacak çok şeyimiz var.

We have, yes, because we haven't had time to open presents this morning.

Evet, çünkü bu sabah hediyeleri açmaya vaktimiz olmadı.

I said we've opened two each have we.

İkişer tane açtık dedim.

We've opened one each one each belong to.

Her birinin ait olduğu bir tane açtık.

I've technically open two.

Teknik olarak iki tane açtım.

So we've opened one big present that I gave to Mr.

Bay Steve'e verdiğim büyük bir hediyeyi açtık

Steve. Do you want to show it.

. göstermek ister misin?

Yeah. Do you want. Yeah.

Evet. İstiyor musun. Evet.

Are you going to finish eating that mince?

O kıymayı yemeyi bitirecek misin?

They normally dissolve a lot quicker than this.

Normalde bundan çok daha hızlı çözünürler.

That's quite tough.

These Paolo mints, Mr. Duncan, but.

Bu oldukça zor.

Bu Paolo darphaneleri, Bay Duncan, ama.

Right. Okay, then.

Sağ. Tamam o zaman.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Here we go.

So this is the presents I brought for Mr.

İşte başlıyoruz.

Bunlar Bay Steve için getirdiğim hediyeler

Steve, but technically, it is actually for both of us.

ama teknik olarak aslında ikimiz için.

Yeah, it's a bit of a cheat present. Really?

Evet, biraz hileli bir hediye. Gerçekten mi?

Well, not really.

Aslında değil.

It's not really for me.

Benim için değil.

Well, what about the both of What about the toaster

Peki ya tost makinesine ne dersin

that you are, don't you?

, değil mi?

Toaster. You bought that for me?

Tost makinası. Bunu benim için mi aldın?

I very rarely use the toaster.

Tost makinesini çok nadiren kullanırım.

Yeah, but you have beans on toast sometimes.

Evet, ama bazen kızarmış ekmeğin üzerinde fasulye yersin.

How do you think those.

Bunlar nasıl sizce.

Those pieces of toast are made?

Bu tost parçaları yapılır mı?

What do you buy for somebody

who shivers in bed because they're too cold? Hmm?

Çok üşüdüğü için yatağında titreyen birine ne alırsın? Hmm?

Because sometimes.

Çünkü bazen

Is it not true you get into bed

Yatağa girdiğiniz

and that first 5 minutes

ve kışın ilk 5 dakikası

in the winter, can you stay without this?

bu olmadan kalabileceğiniz doğru değil mi?

Is it made of glass or something?

Camdan mı yapılmış?

That's parliament. It won't dissolve.

İşte parlamento. Çözülmeyecek.

Yes, We'll spit it out.

Evet, tüküreceğiz.

You know, supposed to eat and talk at the same time.

Bilirsin, aynı anda yemek yemeli ve konuşmalı.

It's disgusting why you do that all the time.

Sürekli bunu yapman iğrenç.

We had a marshmallow yesterday.

Dün marshmallow yedik.

You're doing a whole sentence.

Tam bir cümle kuruyorsun.

Talking to Dick.

Dick'le konuşmak.

Prefers marshmallows to

two brussel sprouts, by the way.

Bu arada marshmallow'u iki brüksel lahanasına tercih ediyor.

So what do you buy someone who gets very cold feet in bed?

Peki yatakta ayakları çok üşüyen birine ne alırsın?

Do you get into bed?

yatağa girer misin

Don't you? In the winter and sometimes.

değil mi Kışın ve bazen.

No, it's really cold, isn't it? So

Hayır, gerçekten soğuk, değil mi? Bu yüzden

we used to have one of these years ago.

yıllar önce bunlardan birine sahiptik.

So to cut a long story short, Mr.

Uzun lafın kısası, Bay

Duncan has bought for me, really for both having I have to direct

Duncan benim için satın aldı, gerçekten ikisi için de Steve'i yönetmek zorundayım

Steve, let me go.

, bırakın gideyim.

It is an electric blanket,

Elektrikli battaniyedir

and this will be very useful on those cold winter nights.

ve bu soğuk kış gecelerinde çok işinize yarayacaktır .

It's a nice, big, thick electric blanket.

Güzel, büyük, kalın bir elektrikli battaniye.

So not only is it warm, it is very soft,

Yani sadece sıcak değil, çok yumuşak,

but also it plugs in to the electricity so we can have a nice warm time.

aynı zamanda elektriği de takıyor, böylece güzel bir sıcak zaman geçirebiliyoruz.

Yeah, I know what Mr.

Evet, Bay

Duncan's planning here,

Duncan'ın burada ne planladığını biliyorum,

you say, because he knows I always get into bed first,

diyorsunuz, çünkü her zaman benim yatağa ilk girdiğimi biliyor, bu

so I think he's going to expose some of the wiring.

yüzden sanırım kabloların bir kısmını açığa çıkaracak.

And when I get in, I'll get an electric shock. It.

Ve içeri girdiğimde elektrik çarpacağım. BT.

Is this how you're trying to finish me off?

Beni böyle mi bitirmeye çalışıyorsun?

Mr. Duncan had enough of it.

Bay Duncan bundan bıkmıştı.

It's a bit obvious, isn't it? And

Biraz açık, değil mi?

so if I.

Artık

If I don't appear on any more live streams and you hear that

canlı yayınlara çıkmazsam ve

I died of an electric shock, you'll know that it was Mr.

elektrik çarpmasından öldüğümü duyarsanız, Bay Duncan olduğunu anlayacaksınız

Duncan.

.

If there is one thing I've learnt from watching Columbo, it's electrocuting.

Columbo'yu izlerken öğrendiğim bir şey varsa, o da elektrik çarpmasıdır.

Someone is not a good way of committing murder.

Birisi cinayet işlemek için iyi bir yol değil.

It is not?

O değil?

Yes, sir, Pedro says. What a nice gift.

Evet, efendim, diyor Pedro. Ne güzel bir hediye.

A blanket is very useful.

Bir battaniye çok kullanışlıdır.

I would.

İsterim.

I wouldn't think it would get that cold

in Brazil

Brezilya'da

that you would need to use an electric blanket.

elektrikli battaniyeye ihtiyaç duyacak kadar soğuğun olacağını düşünmezdim.

The strange thing is it can get quite chilly.

Garip olan şey, oldukça soğuk olabiliyor.

Even in tropical countries at night.

Geceleri tropik ülkelerde bile.

So at certain times of the year, I think if you live near the rainforests or places

Yani yılın belirli zamanlarında, yağmur ormanlarının yakınında veya tropikal yerlerde yaşıyorsanız

that are tropical, I think it can get a little a little cold at night and in the morning as well.

, gece ve sabahları da biraz soğuk olabileceğini düşünüyorum.

So I think it depends where you live.

Bu yüzden nerede yaşadığınıza bağlı olduğunu düşünüyorum.

Beatrice says, I've got one and it's fantastic.

Beatrice, Bende bir tane var ve harika, diyor.

We used to have one many, many years ago when we first met.

Yıllar önce ilk tanıştığımızda bir tane vardı . Wolverhampton'da

I had a small flat

küçük bir dairem vardı

in Wolverhampton.

.

A small flat.

What a place to live. A flat.

Küçük bir daire.

Ne yaşanacak bir yer. Düz.

And it didn't have any heating in the bedrooms, bedroom.

Ve yatak odalarında ısıtma yoktu, yatak odası.

There's only one bedroom.

Sadece bir yatak odası var.

So in order to be warm in the winter

Yani kışın ısınmak

and electric blanket was, was very useful. Yes.

ve elektrikli battaniye olmak için, çok faydalı oldu. Evet.

But I think it's going to be great.

Ama bence harika olacak.

So Beatrice says it's wonderful.

Beatrice bunun harika olduğunu söylüyor.

In fact, they used to be the only people with electric blankets.

Aslında elektrikli battaniyesi olan tek insanlar onlardı.

I remember in the 1970s there were lots of house fires

1970'lerde

caused by people leaving their electric blankets on all the time.

elektrikli battaniyelerini sürekli açık bırakan insanların neden olduğu birçok evde yangın çıktığını hatırlıyorum.

You've got to be careful.

But nowadays I think they're much safer so that the electric blankets

Dikkatli olmalısın.

Ama bugünlerde çok daha güvenli olduklarını düşünüyorum, bu nedenle

that exist now are much safer than they used to be.

şu anda var olan elektrikli battaniyeler eskisinden çok daha güvenli.

Would you like to see what Mr.

Bay Steve'in kısa sürede neler yaptığını görmek ister misiniz

Steve brought about just quickly? Just. Okay. Excuse me.

? Sadece. Tamam aşkım. Affedersin.

The mint is working.

Nane çalışıyor.

If you if you have got trapped wind after a meal of a mint, it works very well.

Bir nane yemeğinden sonra rüzgarınız varsa, çok iyi çalışıyor.

Better than a hot water bottle, says Magdalena.

Sıcak su şişesinden daha iyi, diyor Magdalena.

Yeah.

Evet.

My mother used to love a hot water bottle.

Annem sıcak su torbasını severdi.

She had one any winter, summer, spring, and you name it.

Her kış, yaz, ilkbahar ve adını siz koyun. Annemi rahatlattığı için

She had one every night

her gece bir tane içiyordu

because it's comfort

Mum. Mum would never have used

. Annem

an electric blanket because she was a bit frightened of electricity.

elektrikten biraz korktuğu için asla elektrikli battaniye kullanmazdı.

So I don't think she would have ever had an electric bank.

Bu yüzden bir elektrik bankasına sahip olacağını sanmıyorum.

Are they safe? Says Christina.

Güvendeler mi? Christina diyor.

They are, but I wouldn't leave it switched on.

Öyleler, ama açık bırakmazdım.

If you're in bed. Yes.

Eğer yataktaysan. Evet.

And I wouldn't leave the house and leave it alone because there's always that potential.

Ve evi terk etmezdim ve onu yalnız bırakmazdım çünkü her zaman bu potansiyel vardır.

Well, when it's new, they're fine.

Şey, yeni olduğunda, iyiler.

But when they get old after they've been sort of flexing a bit, the wires can go

Ama biraz esnedikten sonra eskidiklerinde, teller

a bit, can start to break.

biraz gidebilir, kopmaya başlayabilir.

So, of course, nowadays you can get the ones that go over you,

Yani, elbette, bugünlerde,

which you can keep on all night.

bütün gece devam edebileceğiniz, sizi aşanları alabilirsiniz.

So there are ones that go over you as well, so you can keep those on at night.

Yani sizi de aşanları var, bu yüzden onları geceleri açık tutabilirsiniz.

We do still watch Columbo every time we do

Hala Columbo izliyoruz, her yaptığımızda

we are going to watch some Columbo, maybe later today.

biraz Columbo izleyeceğiz, belki daha sonra bugün. En sevdiğimiz bölümlerden biri olan

The first proper episode Ransom for a Dead Man, which is one of our favourite episodes.

Ransom for a Dead Man'in ilk uygun bölümü .

And it's Christmasy because at the end there is a Christmas small little.

Ve Noel gibi çünkü sonunda küçük bir Noel var.

You just see Father Christmas.

Sadece Noel Baba'yı görüyorsun.

Just very briefly in the final scene.

Son sahnede sadece çok kısa.

It's the only episode of Columbo that has Christmas in it, right?

Columbo'nun içinde Noel olan tek bölümü bu , değil mi?

Anyway, I'm going to show you what Mr.

Her neyse, ben size Bay

Steve bought me something useful again.

Steve'in bana yine ne işe yarar bir şey aldığını göstereceğim.

We always like to buy useful presents.

Her zaman faydalı hediyeler almayı severiz.

We always It's practical, useful presents.

Biz her zaman pratik, kullanışlı hediyeler sunarız.

It's not just rubbish that you may or may not ever use. Yes.

Kullanabileceğiniz veya kullanmayacağınız sadece çöp değil . Evet.

So. So Mr.

Bu yüzden. Bay

Steve has bought me something I need because I mentioned it to Mr.

Steve bana ihtiyacım olan bir şey aldı çünkü ondan Bay

Steve. Mr. Steve, if I can get it

Steve'e bahsettim. Bay Steve, eğer

at the box, we go for lots of walks don't we.

kutudan alabilirsem, bir sürü yürüyüşe çıkarız, değil mi?

We've mentioned this before in the countryside and it's very wet and muddy.

Bundan daha önce kırsal kesimde bahsetmiştik ve burası çok ıslak ve çamurlu.

And what you do need is a good pair of walking boots, walking boots.

Ve ihtiyacın olan şey iyi bir çift yürüyüş botu, yürüyüş botu. Ekranda

They're not coming through very lightly, very light on the screen,

çok hafif görünmüyorlar, çok hafif,

but they are a lovely pair of walking boots because Mr.

ama çok hoş bir çift yürüyüş botu çünkü Bay

Duncan, both walking boots are probably, I would say, the ones they're

Duncan, her iki yürüyüş botu da

probably ten years old, the ones you've currently gone.

muhtemelen on yaşında olduklarını söyleyebilirim. Şu anda gittikleriniz.

Yes. In fact, they were a Christmas present from your mother.

Evet. Aslında onlar annenden bir Noel hediyesiydi.

That's right. They were sitting there.

Bu doğru. Orada oturuyorlardı.

They're ten years old and they've got holes in them. Yes.

On yaşındalar ve içlerinde delikler var. Evet.

So I knew Mr.

Bu yüzden, Bay

Duncan needed a new pair of boots and I knew that he wouldn't get them for himself

Duncan'ın yeni bir çift bota ihtiyacı olduğunu biliyordum ve bunları kendisi için almayacağını

because he would have to come with me in the car to do that.

çünkü bunu yapmak için benimle arabada gelmesi gerekeceğini biliyordum. Bu

So I actually and we think they're the right size.

yüzden aslında ben ve biz onların doğru boyutta olduklarını düşünüyoruz.

I, I tried one on this morning and it seems seems like a good fit. So.

Ben, bu sabah bir tane denedim ve iyi bir uyum gibi görünüyor. Bu yüzden.

So congratulations once again, Mr. Steve.

Bir kez daha tebrikler, Bay Steve.

You took a risk.

Risk aldın.

So on Wednesday, you were doing a livestream when you're not.

Çarşamba günü canlı yayın yapıyordun ama yapmıyorsun.

I was out made an excuse to go and see a friend of mine, which I did see,

Dışarı çıkıp bir arkadaşımı görmek için bir bahane uydurdum, ki bunu gördüm,

but I went out earlier so that I could go to a shop

ama

and try on some boots because I knew that Mr.

Bay

Duncan is one size bigger than me.

Duncan'ın benden bir numara büyük olduğunu bildiğim için bir dükkana gidip çizme denemek için daha erken çıktım. Ben.

So if I knew, if I tried it on and it was too big for me

Bilseydim, deneseydim ve bana çok büyük gelseydi

or it fitted me, I would get one size

veya bana uysaydı, bir beden

okay, greater.

tamam, daha büyük alırdım.

And then it should look at the time we people are getting bored.

Ve sonra biz insanların sıkıldığı zamana bakmalı. Ne

They're not know that I'm on about.

yapacağımı bilmiyorlar.

I'm on about Pedro. Time for what. Oh right. Yes.

Pedro hakkında konuşuyorum. Ne için zaman. Ah doğru. Evet.

Pedro, do you know the thing we mentioned 8 minutes ago?

Pedro, 8 dakika önce bahsettiğimiz şeyi biliyor musun?

Pedro wants boots. By the way. Yes, you could.

Pedro bot istiyor. Bu arada. Evet yapabilirdin.

You can easily sort of kick in a door or something, but those are very tough boots.

Bir kapıyı falan kolayca tekmeleyebilirsin, ama bunlar çok sağlam botlar.

We will take a look at some more of our gear. Thank you.

Donanımımıza biraz daha göz atacağız. Teşekkür ederim.

Very tough.

Çok sert. Birkaç dakika sonra

We will take a look at some more of our gifts in a few moments.

hediyelerimizden bazılarına daha göz atacağız . Saat

It is just after 3:00.

3:00'ten hemen sonra.

And as promised, we have those lovely,

Ve söz verdiğimiz gibi,

colourful, just for Pedro,

sadece Pedro için o sevimli, rengarenk

those flags of the world.

dünya bayraklarına sahibiz.

Oh, wait a second.

Bir saniye.

I think I might have a problem here.

Sanırım burada bir sorunum olabilir.

Now, this is a problem I have the other day, so let's try it again, shall we?

Şimdi, bu geçen gün yaşadığım bir sorun, hadi tekrar deneyelim, olur mu? Dünyanın

We will have those lovely colourful flags

o güzel rengarenk bayraklarına sahip olacağız

of the world, You

,

know,

Bilirsin,

know, you

bilirsin,

know, you

bilirsin,

know, you

bilirsin,

know,

bilirsin,

you know

bilirsin de de de de de de de de de de de de de de de de de de

de de

de de de de de de de de de de de de de de de did.

did.

So that was a special Christmas gift just for you, Pedro.

Demek bu senin için özel bir Noel hediyesiydi , Pedro. Asıl

The question is, what's Pedro going to give to us?

soru, Pedro bize ne verecek?

Yes. Because, you know,

Evet. Çünkü bilirsin,

you give, you receive.

verirsin, alırsın.

And what is it that Pedro could give me?

Peki Pedro bana ne verebilir?

Do you think that would satisfy me?

Sence bu beni tatmin eder mi?

Well, in the present gift department, I don't think Oh, well,

Pekala, şimdiki hediye bölümünde, Sanmıyorum Oh,

there is always something you could send to to help

her zaman işime yardım etmek için gönderebileceğin bir şey vardır

my my work, maybe Whatever it is, maybe.

, belki Her ne ise, belki.

Maybe I would need to go over there to receive it, though.

Belki de onu almak için oraya gitmem gerekirdi.

Yes, but maybe.

Maybe there's something else you could do as well as a little while.

Evet, ama belki.

Belki de kısa bir süre için yapabileceğin başka bir şey vardır.

I was thinking about. Anyway, you never know.

Hakkında düşünüyordum. Her neyse, asla bilemezsin.

I don't know.

Bilmiyorum.

I don't know what you're talking about, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse neden bahsettiğini bilmiyorum.

Donate. But you know what I mean.

Bağış yapmak. Ama ne demek istediğimi biliyorsun.

No, I didn't mean that.

Hayır, öyle demek istemedim.

I meant the screen. You can make a donation, of course.

Ekranı kastetmiştim. Elbette bağışta bulunabilirsiniz.

So I think.

Bence.

I think Mr.

Stevenson is going already see that.

Sanırım Bay

Stevenson bunu çoktan görecek.

It just comes on just comes over flags of the world.

Sadece gelir, sadece dünya bayraklarının üzerinden gelir.

And then when he's had a leave is just using it, using as just using his four flags of the world.

Ve sonra bir izni olduğunda, onu sadece kullanıyor, sadece dünyanın dört bayrağını kullanıyormuş gibi kullanıyor. Kendimi

I feel so cheap.

çok ucuz hissediyorum.

But anyway, have a lovely day.

Ama yine de, güzel bir gün geçirin.

Whatever you're doing, you have chores to do on Christmas Day.

Her ne yapıyorsan, Noel Günü'nde yapacak işlerin var.

I don't believe it.

Since he might not be celebrating Christmas yet.

inanmıyorum

Henüz Noel'i kutlamıyor olabileceğinden.

He might be waiting.

Bekliyor olabilir.

Well, maybe he doesn't celebrate at all. Maybe not.

Belki de hiç kutlamaz. Belki değil.

Beatrice has received a wireless phone. Oh.

Beatrice bir kablosuz telefon aldı. Ah.

For her apartment because the other one is broken.

Onun dairesi için çünkü diğeri bozuk.

Please do share with us

Lütfen

what gifts you have received this Christmas. Aha.

bu Noel'de hangi hediyeleri aldığınızı bizimle paylaşın. Aha.

Very interested to know what did Father Christmas bring for you?

Noel Baba'nın sizin için ne getirdiğini bilmekle çok ilgileniyor musunuz?

I have a gift for Mr. Steve.

Bay Steve için bir hediyem var.

I do.

Evet.

I have a gift from another one. Yes.

Başka birinden bir hediyem var. Evet.

Which it surely.

Hangisi kesinlikle.

No. Would you like to open something up? Really

Hayır. Bir şey açmak ister misin? Gerçekten

naive.

Open up a present and show everybody what it is.

saf.

Bir hediye açın ve herkese ne olduğunu gösterin.

This is from me to you? Yes. For me to you.

Bu benden sana? Evet. benim için sana

Okay, then.

Tamam o zaman.

Are you ready?

Hazır mısın?

I'm game.

Ben oyunum.

I didn't know you got me another present, Mr. Duncan.

Bana başka bir hediye aldığınızı bilmiyordum, Bay Duncan.

I thought the electric blanket was the only present that I have received from.

Elektrikli battaniyenin aldığım tek hediye olduğunu sanıyordum.

You know, there is another gift that I'm going to give to Mr.

Bay Steve'e vereceğim bir hediye daha var

Steve.

.

Apparently, Christina was dancing to the flag music.

Görünüşe göre Christina bayrak müziğiyle dans ediyordu.

I have to say, it is a good piece of music that I like it very much.

Çok beğendiğim güzel bir müzik olduğunu söylemeliyim. Bu

It is.

So we hope not just Pedro enjoyed that. But everybody.

.

Umarız bundan sadece Pedro hoşlanmamıştır. Ama herkes.

So close your eyes.

Gözlerini kapat.

Close my eyes. Hold out your hands.

Gözlerimi kapat. Ellerini uzat.

How how big do my hands need to be to help this gift?

Bu hediyeye yardımcı olmak için ellerimin ne kadar büyük olması gerekiyor?

Just keep them where they were, and I will put your lovely gift

Onları oldukları yerde tut, ben de senin güzel hediyeni

in your hands.

ellerine bırakayım.

There we go.

Oraya gidiyoruz.

I can open my eyes and open your eyes. Now

Gözlerimi açabilirim ve gözlerini açabilirim. Şimdi

it is for me to you for Christmas.

Noel için benim için sana.

Do you like the wrapping paper?

Ambalaj kağıdını beğendin mi?

You're nice. It's lovely.

İyisin. çok güzel

Very nice.

Season's greetings from

Çok güzel.

a stocking there.

Orada bir çoraptan mevsim selamı var.

Yes, a lovely stocking.

Evet, güzel bir çorap.

Nobody uses stockings anymore apart from children.

Artık çocuklar dışında kimse çorap kullanmıyor.

Right. I'll open this.

Sağ. Bunu açacağım.

I haven't opened this. I honestly haven't. Well, no.

Bunu açmadım. Açıkçası yapmadım. Hayır.

So I'm guessing Mr.

Sanırım Bay

Duncan always uses

Duncan her zaman

lots of Sellotape. Yes.

bol bol Seloteyp kullanır. Evet.

To stick the present down.

Hediyeyi yapıştırmak için.

Usually it's very difficult to get into the gift.

Genellikle hediyeye girmek çok zordur.

So some people say sellotape and some people say sticky tape.

Yani bazı insanlar seloteyp , bazıları da yapışkan bant diyor.

Sticky tape. Mr.

Yapışkan bant. Bay

Duncan uses an excess amount, making it very difficult to

Duncan fazla miktarda kullanıyor, bu da hediyelerinizi açmanızı çok zorlaştırıyor,

I just like I just like it to be very difficult for you to open your gifts.

tıpkı benim gibi, hediyelerinizi açmanızın sizin için çok zor olmasını seviyorum.

I've got an idea.

Bir fikrim var.

I know what this is, Mr. Duncan. Yes, Thank you.

Bunun ne olduğunu biliyorum, Bay Duncan. Evet teşekkür ederim.

Don't spoil it.

Onu mahvetme.

You have to rip Mr.

Bay Johnson'ın kağıdını yırtmak zorundasın

Johnson's paper off

because the sandwich Sellotape you can't get into it.

çünkü sandviç seloteyp içine giremezsin.

Right. Let's have a look.

Sağ. Bir bakalım.

Oh, there.

İşte.

You're on the wrong.

Yanlış yoldasın.

You always do it the wrong way round.

Hep tersten yapıyorsun.

You mean the wrong way, then?

Yanlış yolu kastediyorsun, o zaman?

Oh, well, Mr. Duncan. Oh.

Pekala, Bay Duncan. Ah.

Oh, Mr.

Bay

Duncan.

Duncan.

Oh, look at that.

Şuna bak.

Oh, yes, It's a calendar. Yes.

Oh, evet, bu bir takvim. Evet.

2023 2023.

2023 2023.

I didn't look at that. That's the.

Buna bakmadım. İşte.

That's the latest one.

Bu en sonuncusu.

Yes, that's the look at that.

Evet, görünüş bu. Şu anki

The current one.

.

And I like the way it reflects the lilac.

Ve leylak rengini yansıtması hoşuma gitti.

Look at that. Isn't that great?

Şuna bak. Bu harika değil mi?

So this is wonderful.

Yani bu harika.

So last Christmas, Mr.

Geçen Noel, Bay

Duncan brought me over for my birthday.

Duncan beni doğum günüme getirdi.

Last year, he bought me a model

Geçen yıl bana bir Mustang modeli aldı

Mustang. Mm hmm.

. Hmm.

This year he's bought me a lovely calendar, which I should put up in my sort of.

Bu yıl bana çok güzel bir takvim aldı, onu kendi tarzıma koymalıyım. Buraya

I call it my office room upstairs.

üst kattaki ofis odam diyorum.

Look at that.

So every month there is a new a new picture

Şuna bak.

Yani her ay,

of all the different models

of Ford Mustang endlessly over the years.

yıllar boyunca durmadan Ford Mustang'in tüm farklı modellerinin yeni bir resmi var.

So I've had the model.

Böylece modelim oldu.

I have the calendar next year.

Gelecek yıl takvimim var.

Do you think I'll get the actual car? No,

Sizce gerçek arabayı alır mıyım? Hayır,

I can answer that question.

bu soruyu cevaplayabilirim.

I need a lot of donations for that, wouldn't you? Mr. Duncan?

Bunun için çok bağışa ihtiyacım var, değil mi ? Bay Duncan?

That would be that would be. Imagine that.

Bu olurdu. Bunu hayal et. İşte

Oh, there it is. Steve. I miss you.

burada. Steve. Seni özledim.

You'll thank you very much, Mr. Duncan.

Çok teşekkür edeceksiniz Bay Duncan.

Every day when Mr.

Bay Steve her gün

Steve looks at the calendar, let me give you a few.

takvime baktığında size birkaç tane vereyim.

What was that?

Neydi o?

Every hour we used to.

Alıştığımız her saat.

It's too rude to do that.

Bunu yapmak çok kaba.

Anyway. Look at that.

Her neyse. Şuna bak.

That's lovely. I can't tell you what Mr.

Bu çok şirin. Bay

Steve just did.

Steve'in az önce ne yaptığını size söyleyemem.

Thank you very much indeed.

Gerçekten çok teşekkür ederim.

It involved his tongue.

Bu onun dilini içeriyordu.

Right? Lovely.

Sağ? Sevimli.

I didn't know what to say, apart from. Thank you.

dışında ne diyeceğimi bilemedim. Teşekkür ederim.

And I hope you enjoyed that.

Ve umarım bundan hoşlanmışsındır.

When will it be the real Mustangs?

Gerçek Mustang'ler ne zaman olacak?

That's May. Well,

Bu Mayıs.

it might be a while.

Bir süre olabilir.

It will be. Well, I'm hoping next year.

Olacak. Peki, umarım gelecek yıl.

You know, as I said, I've had the model for the calendar next year,

Biliyorsunuz, dediğim gibi, gelecek yılın takvimine model aldım,

the actual real thing.

gerçek olan.

That lovely. Thank you, Mr. Duncan.

Bu sevimli. Teşekkürler, Bay Duncan.

Let me put that down there.

Şuraya koyayım.

We've had some other gifts as well.

Başka hediyelerimiz de oldu.

I think that we will be opening in a few moments, but I think also we're going to look at some cards.

Birkaç dakika içinde açılacağımızı düşünüyorum ama aynı zamanda bazı kartlara da bakacağımızı düşünüyorum.

We have some more Christmas cards.

Daha fazla Noel kartımız var.

We looked at some yesterday and we're going to look at some more

Dün bazılarına baktık ve şimdi biraz daha bakacağız

right now.

. Bir

So there is another one, Steve, Isn't that lovely?

tane daha var Steve, Ne hoş değil mi?

Look at that.

Şuna bak.

There's two little rabbits.

İki küçük tavşan var.

I think they're rabbits.

Bence onlar tavşan.

Or maybe they are.

Ya da belki öyleler.

Has I think the hares?

Tavşanları düşündüm mü?

Yes. Now, isn't this is strange, Mr.

Evet. Şimdi, bu garip değil mi Bay

Duncan, because we were sharing those of you who were watching yesterday,

Duncan, çünkü dün izleyenleri paylaşıyorduk, komşulardan hiç kart almadığımıza dair

you might have heard me say a comment that we hadn't received

bir yorum dediğimi duymuş olabilirsiniz

any cards from the neighbours.

.

Now, I don't know if the neighbours

Şimdi, komşular dünkü

were watching our live stream yesterday because suddenly

canlı yayınımızı izlediler mi bilmiyorum çünkü

at some period of

bir ara,

time, point in time after we stopped the live stream

biz canlı yayını durdurup

and went to bed, this Card appeared through the door from one of the neighbours.

yatağa gittikten sonra, komşulardan birinin kapısında bu Kart belirdi .

So. So this is from, from some neighbours who live nearby.

Bu yüzden. Yani bu, yakınlarda yaşayan bazı komşulardan.

I've got to assume that

they were listening to the live stream, so I'm not going to say anything rude about them.

Canlı yayını dinlediklerini varsayıyorum, bu yüzden onlar hakkında kaba bir şey söylemeyeceğim.

No, I just think it's a lovely card.

Hayır, sadece güzel bir kart olduğunu düşünüyorum.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim. Bu

I have post by the way, if you are watching, it's very much

arada bir gönderim var, eğer izliyorsanız, çok iyi oldu,

that I've posted you a card through your letterbox,

posta kutunuza bir kart gönderdim

so if you haven't found it, go and have a look.

, bulamadıysanız gidin bir bakın.

I can't imagine anyone living around here watching us.

Burada yaşayan birinin bizi izlediğini hayal bile edemiyorum.

I would imagine that they get so sick and tired of seeing as in real life,

Gerçek hayatta olduğu gibi görmekten o kadar bıktıklarını ve yorulduklarını hayal ediyorum,

there is no way they're going to watch is on their mobile devices.

mobil cihazlarında izlemelerinin hiçbir yolu yok.

Yeah.

Again, please share with us if you are celebrating Christmas

Evet.

Yine Noel'i kutluyorsanız,

what gifts

that you have been sent by your loved ones or friends.

sevdikleriniz veya arkadaşlarınız tarafından size hangi hediyelerin gönderildiğini lütfen bizimle paylaşın.

So here's a Do you want another card, Mr.

İşte bir kart daha ister misiniz, Bay

Duncan? Yes.

Duncan? Evet.

Let's see another card then. Here is another card.

O zaman başka bir kart görelim. İşte başka bir kart.

Mr. Steve.

It's coming onto the screen now.

Bay Steve.

Şimdi ekrana geliyor.

Now, this is.

No, I don't want to get too sad, but this is a lovely card we received just before Christmas.

Şimdi, bu.

Hayır, çok üzülmek istemiyorum ama bu Noel'den hemen önce aldığımız çok güzel bir kart.

And also it is from one of your mum's friends, is that right?

Ayrıca annenin bir arkadaşından, değil mi ?

I can't remember. Mr. Duncan.

hatırlayamıyorum. Bay Duncan. Sen.

You of the.

Well, let me just say it is from Sandra

Pekala, sadece Sandra'dan olduğunu söyleyeyim

and it's one of your, your mother's

ve bu senin, annen annemin

one of my mother's friends and it's a lovely,

arkadaşlarından biri ve bu çok güzel, çok

it's a lovely card and she, she sends her sympathy as well. Yes.

güzel bir kart ve o da sempatisini gönderiyor. Evet.

So it's a sort of a Christmas card.

Yani bir çeşit Noel kartı.

But also I think she made that herself. It's not lovely.

Ama aynı zamanda bunu kendisinin yaptığını düşünüyorum. Bu hoş değil.

I think that's a homemade card.

Bence bu ev yapımı bir kart. Şu

It was one of my church friends at the moment, known for probably 40 years.

anda muhtemelen 40 yıldır bilinen kilise arkadaşlarımdan biriydi.

So it was nice.

Yani güzeldi.

I mean, I've never met this particular lady, Sandra.

Yani, bu özel bayanla hiç tanışmadım, Sandra.

Her name is. I've never met her.

Onun adı. Onunla hiç tanışmadım.

Of course, at this time of the year, people tend to think of loved ones that they've lost

Elbette, yılın bu zamanında insanlar kaybettikleri sevdiklerini düşünmeye eğilimlidir

because Christmas is normally a time when loved ones get together.

çünkü Noel normalde sevdiklerin bir araya geldiği bir zamandır.

And sadly, Mr.

Ve ne yazık ki, Bay

Steve lost his mother in September.

Steve annesini Eylül ayında kaybetti.

The beginning of September, Yes. So,

Eylül başı, Evet. Yani,

you know, I'm one of those people now

that thinks of people that they've lost at this time of the year.

yılın bu zamanında kaybettikleri insanları düşünen insanlardan biriyim.

And of course, many of you will have lost loved ones at some point,

Ve tabii ki birçoğunuz bir noktada sevdiklerinizi kaybetmiş olacaksınız ,

may not necessarily this year could be last year, a year before.

bu yıl mutlaka geçen yıl olmayabilir, bir yıl önce olabilir.

But you to remember, the more emotions always tend to be heightened.

Ama unutma, ne kadar çok duygu her zaman artma eğilimindedir.

At Christmas.

Noel'de. On

I was ten.

yaşındaydım. O

I was fine the time, my emotions sort of

zamanlar iyiydim, duygularım bir nevi

come to the surface more and I get upset about things more angry about things more.

daha fazla yüzeye çıkıyor ve bazı şeylere daha çok üzülüyorum, daha çok şeylere kızıyorum.

I think part of that is the pressure,

Bence bunun bir kısmı

the stress in the build up to Christmas, but also

Noel öncesi yaşanan baskı ve stres ama aynı zamanda

particularly

as a child, Christmas is always a happy event.

özellikle

çocukken Noel her zaman mutlu bir olaydır.

So you always remember family

Bu yüzden ailenizi

and that good, happy times you had so

ve geçirdiğiniz o güzel, mutlu zamanları her zaman hatırlarsınız, bu yüzden

let me send my wishes

izin verin dileklerimi ileteyim

and to anybody out there who's lost, lost loved ones

ve oradaki kayıp, sevdiklerini kaybetmiş

and is, you know, feeling their loss at this time.

ve bilirsiniz, bu zamanda kayıplarını hisseden herkese.

So I think Christmas always brings out the emotions

Bu yüzden Noel'in her zaman duyguları ortaya çıkardığını düşünüyorum

anyway, especially when families get together.

, özellikle de aileler bir araya geldiğinde.

Quite often there will be arguments or fights as well.

Oldukça sık olarak tartışmalar veya kavgalar da olacaktır. Bu

So I always think that Christmas brings out a lot of emotions.

yüzden her zaman Noel'in birçok duyguyu ortaya çıkardığını düşünürüm .

We were talking about the Nativity yesterday, won't we?

Dün Doğuş hakkında konuşuyorduk, değil mi?

Yes. Oh, apparently, Magdalena. Yes.

Evet. Oh, görünüşe göre, Magdalena. Evet.

Hello, Magdalena.

Merhaba Magdalena.

Congratulations.

Tebrikler.

You got the gift that you wanted.

İstediğiniz hediyeyi aldınız.

You wrote your letter to Santa Claus and you got your wheelbarrow.

Noel Baba'ya mektubunu yazdın ve el arabanı aldın.

Congratulations.

Tebrikler.

And we're.

Ve biz.

Well, what a useful gift.

Ne kadar faydalı bir hediye.

So you must be a keen gardener, Magdalena.

Demek iyi bir bahçıvan olmalısın, Magdalena.

And I can tell you from my own experience,

Ve size kendi deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki,

Mr. Duncan

Bay Duncan muhtemelen on yıl önce

gave me a wheelbarrow for Christmas probably ten years ago.

Noel için bana bir el arabası verdi .

It was the first Christmas we ever had here.

Burada geçirdiğimiz ilk Noel'di.

And you will have seen it on many of the videos that we've shot.

Çektiğimiz birçok videoda da görmüşsünüzdür.

When I've been in the garden as a green wheelbarrow.

Yeşil bir el arabası olarak bahçede bulunduğum zamanlar.

It came in like a kit form and we had sort of use spanners and things to put it together.

Bir takım halinde geldi ve onu bir araya getirmek için bir tür anahtar ve benzeri şeyler kullandık.

Yes, but it was a wonderful gift and I use it all the time of the garden.

Evet, ama harika bir hediyeydi ve bahçede her zaman kullanırım.

And I was thinking, Mr.

Duncan, when I'm doing it and I throw all the dirt in there,

Ve düşünüyordum da, Bay

Duncan, ben bunu yaparken ve tüm pisliği oraya atarken,

when he's when he's digging up all the dead plant

o tüm ölü bitkileri kazıp

and smelling all the dirt and the muck in there, he thinks of me.

içerideki tüm pisliği ve pisliği koklarken, beni düşünüyor. Gübre dolu

I think of Mr.

Duncan when he's pushing the wheelbarrow

el arabasını bahçede iterken Bay Duncan'ı düşünüyorum

full of manure around the garden.

.

He thinks of me.

O beni düşünüyor.

So, yeah, that's.

Yani, evet, bu.

I thought that was quite nice.

Bunun oldukça hoş olduğunu düşündüm.

Another card. And then we are going to open some present.

Başka bir kart. Ve sonra biraz hediye açacağız.

Yes, because I've had quite a few presents of friends, ex work colleagues or.

Evet, çünkü pek çok arkadaşım, eski iş arkadaşım ya da.

Yeah.

So and, and we've also had one from a neighbour.

Evet.

Yani ve, ve ayrıca bir komşumuzdan da aldık.

I went round to draw, there is a neighbour

Çekmeye gittim, komşu

Martha.

Martha var.

Oh yes.

Oh evet.

And let's call it that.

Ve buna öyle diyelim.

Anyway that's not a real name but we'll call it that and,

Her neyse, bu gerçek bir isim değil ama ona öyle diyeceğiz

and we will exchange gifts at Christmas.

ve Noel'de birbirimize hediye vereceğiz.

So I gave one to her and she gave one to me.

Birini ona verdim, birini de bana verdi.

So we'll open that live.

Canlı yayında açacağız.

So let's have a look at another Christmas card.

Öyleyse başka bir Noel kartına bakalım.

Keep it moving along.

İlerlemeye devam et.

Yes. Banks of are very heavy. Magdalena.

Evet. Bankalar çok ağırdır. Magdalena. Sırtınızı incitmemek için

You have to have somebody to help you put the soil into the wheelbarrow so you don't hurt your back.

toprağı el arabasına koymanıza yardım edecek birine ihtiyacınız var .

So we talked about the nativity and this is part of the Nativity story.

Doğuş hakkında konuştuk ve bu, Doğuş hikayesinin bir parçası.

You can see the the Three Kings from the Orient.

Doğu'dan Üç Kral'ı görebilirsiniz.

Now, when we say Orient, of course we mean the East.

Şimdi Şark dediğimizde tabii ki Doğu'yu kastediyoruz.

So when we say we three Kings of Orient

Yani biz üç Doğu Kralı

are bearing gifts, they are from the east.

hediye taşıyoruz dediğimizde, onlar doğuludur.

That's where they are coming from and they are following the star in the sky.

Oradan geliyorlar ve gökyüzündeki yıldızı takip ediyorlar.

I can't remember who this is from.

Bunun kimden olduğunu hatırlayamıyorum.

Oh, it's from from one of your theatrical friends.

Oh, tiyatro arkadaşlarından birinden.

One of my theatrical friends?

Tiyatro arkadaşlarımdan biri mi?

Yes. Yes.

Evet. Evet.

So that's I know that she is a churchgoer.

Yani onun bir kilise müdavimi olduğunu biliyorum.

And so

Ve

that, of

course, is is it's a lovely story, whether you believe it or not.

tabii ki

, ister inanın ister inanmayın, bu çok güzel bir hikaye .

It's still a lovely story that the wise men

Bilge adamların

followed the start of Astley Ham, and there was the Baby Jesus.

Astley Ham'ın başlangıcını takip etmesi ve Bebek İsa'nın orada olması hala güzel bir hikaye.

It's a nice story if you know it,

Bilseniz de inansanız da inanmasanız da güzel bir hikaye,

whether you believe it or not, it's still a nice story.

yine de güzel bir hikaye.

And I always like Christmas cards.

Ve her zaman Noel kartlarını severim.

For some reason, my favourite Christmas cards

Nedense, en sevdiğim Noel kartları

have always been cards with the three wise men

her zaman üzerinde üç bilge adamın olduğu kartlar olmuştur

on, even as even as a young boy, I used to like cards with the three wise men on that.

, genç bir çocukken bile, üzerinde üç bilge adamın olduğu kartları severdim.

I didn't know whether that was what that was saying.

Söylenenin bu olup olmadığını bilmiyordum.

Somebody is phoning our house phone.

Biri ev telefonumuzu arıyor.

It's probably my sister

Muhtemelen kız kardeşimdir

because obviously after the Christmas meal we normally have a chat.

çünkü normalde Noel yemeğinden sonra sohbet ederiz.

Interestingly enough, Mr.

İlginçtir Bay

Duncan, I was talking to a friend of mine who's from the Caribbean.

Duncan, Karayipli bir arkadaşımla konuşuyordum .

Yeah, that's today who lives in Birmingham.

Evet, bugün Birmingham'da yaşayan o.

We're very good friends. And

Biz çok iyi arkadaşız.

I asked

him whether he was cooking his Christmas meal

Ona bu sabah Noel yemeğini pişirip pişirmediğini sordum

this morning

because we were cooking hours from about 11:00 and he said no,

çünkü saat 11:00'den itibaren yemek pişiriyorduk ve o hayır dedi

because in his culture they wouldn't have a Christmas meal at lunchtime.

çünkü onun kültüründe öğle yemeğinde Noel yemeği yenmezdi.

They would have it in the evening.

Akşam alacaklardı.

So he would be having his Christmas meal

Yani Noel yemeğini

probably 7:00 tonight, six or 7:00 tonight.

muhtemelen bu akşam 7:00'de, bu akşam altı ya da 7:00'de yiyor olacaktı.

Not at the same time. Well, I think that's a good idea.

Aynı anda değil. Bence bu iyi bir fikir.

I mean, if I had my way, if I had my choice, I would not

Demek istediğim, eğer elimde olsaydı, seçme şansım olsaydı, yapmazdım

I would not have Christmas lunch.

Noel yemeği yemezdim.

I would have Christmas dinner at night, I think so.

Geceleri Noel yemeği yerdim, sanırım öyle.

Palmira says we have an agreement with my family.

Palmira, ailemle bir anlaşmamız olduğunu söylüyor.

No gifts this year, only donations to the victim of war in Ukraine

Bu yıl hediye yok, sadece Ukrayna'daki savaş mağdurlarına

and also for the disabled children in our company in our country.

ve ayrıca ülkemizdeki şirketimizde engelli çocuklara bağışlar.

Sorry, only small personal presents

Üzgünüm, sadece küçük kişisel hediyeler

and everything else donated to charity.

ve hayır kurumlarına bağışlanan her şey.

Well, I think that's happened this year with Christmas cards.

Sanırım bu yıl Noel kartlarıyla oldu.

I think a lot of people have not sent Christmas cards this year.

Bence pek çok insan bu yıl Noel kartı göndermedi .

I think it's fair to say very noble, very noble

Bence çok asil, çok asil demek adil olur

and a great thing to do to to give money to people

ve

who are less well-off than yourself, who particularly need it at this time of the year.

sizden daha az iyi durumda olan, özellikle yılın bu zamanında buna ihtiyacı olan insanlara para vermek için yapılacak harika bir şey.

But but enough about me

Ama benim hakkımda yeterli,

that we've got lots of people whose names I don't.

adını bilmediğim birçok insanımız var.

We had somebody on earlier

Daha önce

whose name I didn't.

adını bilmediğim biri vardı. Tanımadığım insanların isimlerini

It's always lovely to try and point out the names of people that I don't recognise.

denemek ve göstermek her zaman güzeldir .

Well, there is someone here called Juri named Bryony.

Burada Juri adında Bryony adında biri var.

Hello. Hello to you, Juri Lambrini.

Merhaba. Merhaba Juri Lambrini.

Nice to see you here. Is it your first time?

Seni burada görmek güzel. İlk seferin mi?

Welcome to our special Christmas Day live stream.

Noel Günü'ne özel canlı yayınımıza hoş geldiniz.

And we had Dr. Michael earlier.

Ve daha önce Dr. Michael vardı.

Dr. Michael I think I think Dr.

Dr. Michael Sanırım Dr.

Michael has been on the live chat before.

Michael daha önce canlı sohbete katıldı.

Fine, that's fine.

Güzel, sorun değil.

But yes, you are right, Steve.

Ama evet, haklısın Steve. Bunun

There are some new funny spot rather.

yerine bazı yeni komik noktalar var.

Why are you consulting today?

Neden bugün danışmanlık yapıyorsun?

If I show you something, Steve, to show you something funny.

Sana bir şey gösterirsem, Steve, sana komik bir şey göstermek için .

Steve has a strange rash.

Steve'in tuhaf bir kızarıklığı var.

A strange rash show down there.

Aşağıda garip bir kızarıklık var.

We're not sure what it is.

Ne olduğundan emin değiliz.

Or we can say it's very, very red and it's very swollen.

Ya da çok ama çok kırmızı ve çok şişkin diyebiliriz.

He's probably already diagnosed the mental issues that I have.

Muhtemelen sahip olduğum zihinsel sorunları çoktan teşhis etti.

Okay.

The psychological problems, which I've no.

Tamam aşkım.

Hayır sahip olduğum psikolojik sorunlar.

That been diagnosed by Dr.

Dr. Michael tarafından teşhis konulan

Michael, I think I'm assuming you're a real doctor.

, sanırım sizin gerçek bir doktor olduğunuzu farz ediyorum.

You may not be. Of course.

olmayabilirsin. Elbette.

Now who?

Şimdi kim?

Please tell us if you are a real medical doctor.

Lütfen bize gerçek bir tıp doktoru olup olmadığınızı söyleyin.

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

So because some people, when they get their degree, they will call themselves doctor.

Bu yüzden bazı insanlar diploma aldıklarında kendilerine doktor diyecekler.

If they get a doctorate. Yes, that's it. Yes.

Doktora yaparlarsa. Evet, bu o. Evet.

So a higher diploma.

Yani daha yüksek bir diploma.

And they will call themselves doctor a little bit like Joe Biden's wife.

Ve kendilerine biraz Joe Biden'ın karısı gibi doktor diyecekler.

So she is called Dr. Jill Biden.

Bu yüzden ona Dr. Jill Biden denir.

But she isn't a medical doctor.

Ama o tıp doktoru değil.

She's just a doctor of English. Know me.

O sadece bir İngiliz doktoru. Beni tanımıyorsun.

We would only you would only describe yourself as a doctor in the you.

Biz sadece seni sadece sen içinde bir doktor olarak tanımlardık.

I don't know whether it's the same in other countries, but and if you're a medical doctor,

Diğer ülkelerde de aynı mı bilmiyorum ama ve eğer bir tıp doktoruysanız,

then you can put doctor after your name before before your name,

o zaman adınızın önüne doktor,

Doctor Jones or doctor, whatever your surname is.

soyadınız her ne ise, Doctor Jones veya doktor koyabilirsiniz.

So normally then you would be addressed as doctor.

Yani normalde o zaman size doktor olarak hitap edilirdi.

If you've got a doctorate, i.e.

Doktoranız varsa, yani

you've got a level of study up to a doctorate level, which is I think just below Professor,

doktora seviyesine kadar bir çalışma seviyeniz varsa, ki bu bence Profesörün hemen altında, bence

I think you get a degree master's and then doctorate

bir derece yüksek lisans ve ardından doktora yaparsınız

and then you become a professor after that.

ve ondan sonra profesör olursunuz.

But if, if it's a if you're a doctor, you can be a doctor of music, can't you.

Ama eğer doktorsan, müzik doktoru olabilirsin, değil mi?

You can be a doctor of anything.

Her şeyin doktoru olabilirsiniz.

Be a doctor of anything.

Herhangi bir şeyin doktoru ol.

But you wouldn't normally describe yourself as a doctor. Hmm.

Ama normalde kendini doktor olarak tanımlamazsın. Hmm.

In the UK, you wouldn't put doctor before, you know, unless you a medical doctor? Yes.

Birleşik Krallık'ta, tıp doktoru olmadıkça daha önce doktor koymazsınız, bilirsiniz ? Evet.

So if your area of the state is.

Yani eyaletin alanınız ise.

Yes. If your area of expertise is English, you won't be doing any open heart surgery.

Evet. Uzmanlık alanınız İngilizce ise açık kalp ameliyatı olmayacaksınız.

Yes, you could get a doctorate in English, but you wouldn't call yourself Doctor Duncan.

Evet, İngilizce doktorası yapabilirsin ama kendine Doktor Duncan demezsin.

But if you were

Ama

a GP, a general practitioner, or a consultant in a hospital

pratisyen hekim, pratisyen hekim veya bir hastanede danışman

or something like that, surgeon, surgeon, you would you could call yourself a doctor.

veya buna benzer bir şey olsaydınız, cerrah, cerrah, kendinize doktor diyebilirdiniz.

And then everybody knows if you say doctor,

Ve sonra herkes bilir ki doktor dersen

it means you're a medical doctor, which is seen

tıp doktorusun demektir ki bu

as, you know, a very high status.

çok yüksek bir statü olarak görülür.

Well, it's it's a useful thing to be able to do to save someone's life.

Birinin hayatını kurtarmak için yapılabilecek faydalı bir şey.

A person with a doctorate in geography

Coğrafya doktorası olan bir insan,

is not going to save someone from having a heart attack.

kalp krizi geçiren birini kurtaramaz.

No. So that yes, there we go.

Hayır. Yani evet, işte başlıyoruz.

And also we have somebody here for a jury named I never seen you before.

Ayrıca burada jüri için seni daha önce hiç görmedim adında biri var.

A jury just a few seconds ago. Yes.

Sadece birkaç saniye önce bir jüri. Evet.

A common Monteverdi.

Sıradan bir Monteverdi.

Well, I know we've seen you before.

Seni daha önce gördüğümüzü biliyorum.

That's a lovely name, isn't it?

Bu çok hoş bir isim, değil mi?

Carmen? Monteverdi.

Carmen mi? Monteverdi.

Are you from Italy?

İtalyalı mısın?

I'm guessing you probably are.

Muhtemelen öylesindir diye tahmin ediyorum.

Do you think so, Mr.

Sizce de öyle mi Bay

Duncan? Oh, I don't know.

Duncan? Bilmiyorum.

It's very hard to tell nowadays. It's an it.

Günümüzde bunu söylemek çok zor. Bu bir o.

You could be from Mexico?

Meksikalı olabilir misin?

I don't know.

Bilmiyorum.

Probably. I'm guessing Italy.

Muhtemelen. Sanırım İtalya.

It is somewhere on this planet.

Bu gezegende bir yerlerde.

Carmen.

Who wrote Carmen the opera.

Carmen.

Carmen operasını kim yazdı?

Was it?

Öylemiydi? sen

You're.

You're the theatrical guy, aren't they?

Sen tiyatro adamısın, değil mi?

Well, yes, but I'm told Carmen, who wrote Carmen?

Evet, ama bana Carmen'in Carmen'i kim yazdığı söylendi.

Was it Mozart or was it was it

Mozart mıydı yoksa

okay?

iyi miydi?

And this is where they.

Ve burası onların yeri.

Yes, I can't I can't think who wrote that Now my brain's gone good.

Evet, yapamam Bunu kimin yazdığını düşünemiyorum Şimdi beynim iyi gitti.

So maybe somebody could tap into that.

Yani belki birisi bundan faydalanabilir.

Did, did did did did did did, did it sort of.

Yaptı, yaptı, yaptı, yaptı, bir nevi yaptı.

It's certainly Rigoletto or something.

Kesinlikle Rigoletto falan.

No, I think it's all right.

Hayır, bence sorun değil.

Well, Ogilvy is not famous.

Ogilvy ünlü değil.

I think Italian Steve opera composer.

Sanırım İtalyan Steve opera bestecisi. O

They were alive the moment. Oh, I know.

an yaşıyorlardı. A, biliyorum.

Comments from Brazil, Rio de Janeiro.

Brezilya, Rio de Janeiro'dan yorumlar.

Okay. Yeah, that's it. So thank you.

Tamam aşkım. Evet işte bu. Teşekkür ederim.

Thank you for letting us know.

Bizi bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz.

So. Yes.

Bu yüzden. Evet.

Right.

Shall I open those presents?

Sağ.

Şu hediyeleri açayım mı?

Do you want to share another card, Mr. Duncan?

Başka bir kart paylaşmak ister misiniz, Bay Duncan?

With shown on the card.

Kartta gösterilen ile.

Now we've. We've revealed our ignorance.

Şimdi yaptık. Cahilliğimizi ortaya koyduk.

Oh, it's not that interesting.

O kadar ilginç değil.

I don't. We don't know everything. No, we don't.

Yapmıyorum. Her şeyi bilmiyoruz. Hayır, yapmıyoruz.

They're not you know, we're not sages.

Bildiğin gibi değiller, biz bilge değiliz.

If you're sage, it means you've got a great deal of knowledge about everything.

Bilge iseniz, her şey hakkında çok fazla bilgiye sahip olduğunuz anlamına gelir .

Seiji, The card here?

Seiji, kart burada mı?

No, just explaining what sage means

Hayır, sadece adaçayının ne anlama geldiğini açıklıyorum.

It's also a herb.

Aynı zamanda bir bitkidir.

See this, Besa?

Bunu görüyor musun, Besa?

Besa.

Besa.

You write that we're going to thank George Beasley.

George Beasley'e teşekkür edeceğimizi yazıyorsunuz.

I mean, who was, what was his nationality?

Yani kimdi, milliyeti neydi?

So I guess I'm going to ask you the sixties.

Sanırım size altmışları soracağım.

Let's just leave it there, shall we?

Orada bırakalım, olur mu?

Look at this lovely card.

Şu güzel karta bak.

Here's a nice card from the neighbour that Steve just mentioned.

İşte Steve'in az önce bahsettiği komşudan güzel bir kart.

So this is the neighbour that lives nearby.

Demek yakınlarda yaşayan komşu bu.

So it's very elaborate.

Bu yüzden çok ayrıntılı.

Yeah, but it what a beautiful card

Evet ama ne güzel bir kart

because if you open it you see it, it's like, it's like it's three dimensional.

çünkü açarsan görürsün, sanki üç boyutlu gibi.

So I like that.

Bu hoşuma gitti.

It's a beautiful card from one of our lovely neighbours.

Sevimli komşularımızdan birinden güzel bir kart.

It's What do you want me to do, Mr.

Ne yapmamı istiyorsunuz, Bay

Duncan. Oh, sorry, Steve.

Duncan. Üzgünüm Steve.

Yes, sir. Keep sharing your gifts with us.

Evet efendim. Hediyelerinizi bizimle paylaşmaya devam edin. Bir

Shall we share another one?

tane daha paylaşalım mı?

Yes. Here's.

Evet. İşte.

Here's one that one of my work colleagues sent to me.

İşte iş arkadaşlarımdan birinin bana gönderdiği bir tane.

It's a

Bu

it's a scented candle. Yes.

bir kokulu mum. Evet.

And I don't know why.

Ve nedenini bilmiyorum.

Scented candles.

Kokulu mumlar.

Candles that have a very strong aroma.

Çok güçlü bir aromaya sahip mumlar.

They seem to be very popular these days.

Bugünlerde çok popüler görünüyorlar.

They're very popular.

Çok popülerler.

It's not the first time I have received a scented candle for this particular person.

Bu özel kişi için ilk kez kokulu bir mum almadım.

I have to be honest.

Dürüst olmak zorundayım.

It almost makes you feel that feel sick.

Neredeyse hasta hissettiriyor.

Ooh, that's a bit too strong.

Ooh, bu biraz fazla güçlü.

Clementine Spice, this is called George Beasley was French.

Clementine Spice, buna George Beasley denir, Fransızdı.

Oh, right.

Ah, doğru.

Okay. All I've got a good jam.

Tamam aşkım. Tüm iyi bir reçelim var.

I didn't say Italian then.

O zaman İtalyanca demedim.

So we're like that when there's a power cut. Yeah.

Yani elektrik kesilince biz de böyleyiz. Evet.

We thought we were going to have a power cut last night.

Dün gece elektrik kesileceğini düşündük.

We had a strange moment last night.

Dün gece garip bir an yaşadık.

The electricity went off very briefly,

Elektrik çok kısa bir süre gitti,

so not seriously, but very strange.

bu yüzden ciddi değil ama çok garip.

We thought we were going to lose the power.

Gücü kaybedeceğimizi düşündük.

So this. Steve, this is a present from me, Mr.

Yani bu. Steve, bu benden size bir hediye Bay

Duncan, to you. Oh,

Duncan. Oh,

and it's.

ve öyle.

You don't know what's in here.

Burada ne olduğunu bilmiyorsun.

I don't.

Yapmıyorum.

It's something that I felt that you could open in front of all our lovely friends.

Tüm sevimli arkadaşlarımızın önünde açabileceğinizi hissettiğim bir şeydi.

It's not that.

It's not that kinky underwear that I wanted.

Öyle değil.

İstediğim o garip iç çamaşırı değil.

No, you. No, it's not that.

Hayır sen. Hayır, o değil. Gerçekten yiyebileceğiniz

It's not the fizzy too old for kinky underwear and underwear that you can actually eat.

sapık iç çamaşırı ve iç çamaşırı için çok eski gazlı değil .

It's made of liquorice. There we go. So there's.

Meyankökünden yapılır. Oraya gidiyoruz. Yani var.

There's a surprise stocking filler for you.

Sizin için sürpriz bir çorap dolgusu var.

Oh, stocking filler is something of a sort of

Oh, çorap doldurucu, normalde öylece koyduğun,

not very expensive present that you normally just sort of

çok pahalı olmayan bir tür hediye

put in. Yeah.

. Evet.

If it's a stocking full, if you describe a present as a stocking filler, it's

Bir çorap doluysa, bir hediyeyi çorap dolgusu olarak tanımlarsanız,

just like an additional present. Yes.

ek bir hediye gibidir. Evet.

Nothing. Not like the main present.

Hiç bir şey. Ana hediye gibi değil.

No, an additional present.

Hayır, ek bir hediye.

So this is some type of other this is something that Mr.

Yani bu bir tür başka, bu Bay

Steve has bought a stocking filler with.

Steve'in bir çorap dolgusu satın aldığı bir şey.

I already know it's the wrapping paper. Mr. Duncan.

Ambalaj kağıdı olduğunu zaten biliyorum. Bay Duncan.

It has. It has. Don't paid any attention to that dog.

var. var. O köpeğe hiç aldırış etme.

I'm surprised that you have wrapping paper with dogs.

Köpeklerin olduğu ambalaj kağıdına sahip olmana şaşırdım.

On to the dogs. All right. I like dogs. No cats.

Köpeklere. Elbette. Köpekleri severim. Kedi yok.

But of course, Mr.

Ama elbette Bay

Duncan, you stinky pants, man

Duncan, sizi pis kokan pantolon,

Happy Christmas.

Mutlu Noeller.

I think this is food

Sanırım bu,

by Valentine.

Valentine'ın yemeği.

In fact, I hope it is to see you soon.

Aslında, umarım yakında görüşürüz.

Oh, my Valentine.

Ah sevgilim.

Enjoy the rest of your day.

Günün geri kalanının tadını çıkar.

Oh. Oh, yes.

Ah. Oh evet.

We have it. Then.

Biz buna sahibiz. Daha sonra.

Can we have chocolate, everyone? Of course.

Herkes çikolata alabilir mi? Elbette.

Lovely, lovely chocolates.

Güzel, güzel çikolatalar. Sanki

As if we haven't already got enough.

yeterince sahip değilmişiz gibi.

And that you like those salted cat.

Ve o tuzlu kediyi sevdiğini.

I was going to give those to the neighbour, but I decided to give them to Mr.

Onları komşuya verecektim ama onun yerine Bay Duncan'a vermeye karar verdim

Duncan instead.

.

Let's use the big camera.

Büyük kamerayı kullanalım.

Oh look at that.

Şuna bak.

Some lovely salted caramel chocolate.

Bazı güzel tuzlu karamelli çikolata.

That's a new flavour for those Linda chocolates. Yes.

Bu Linda çikolataları için yeni bir lezzet. Evet.

And salted caramel is all the rage.

Ve tuzlu karamel çok moda.

If we say something is all the rage, it means it's very popular at the moment.

Bir şey çok revaçta dersek, şu sıralar çok popüler demektir.

Just like grey paint in your house was very popular at the moment.

Tıpkı evinizdeki gri boyanın şu sıralar çok revaçta olduğu gibi.

It's all the rage.

Tüm öfke bu.

Everyone's painting their houses grey and buying grey

Herkes evini griye boyuyor ve gri

furniture and grey curtains and grey kitchen cupboards.

mobilyalar, gri perdeler ve gri mutfak dolapları alıyor.

It's a fashion now in the UK to make everything grey.

Artık İngiltere'de her şeyi gri yapmak bir moda.

You didn't know whether you knew this.

Bunu bilip bilmediğini bilmiyordun.

What is this got to do with Christmas?

Bunun Noel ile ne ilgisi var?

I don't know.

I don't know how. I got onto that. And.

Bilmiyorum.

nasıl bilmiyorum Ben buna bindim. Ve.

And also another gift.

Ve ayrıca başka bir hediye.

You seem to have forgotten. That might be me. This gift?

Unutmuş gibisin. Bu ben olabilirim. Bu hediye?

Yes. More.

Evet. Daha fazla.

Oh, Steve.

Ah, Steve.

Steve knows what I like.

Steve neyi sevdiğimi biliyor.

Mince mint cream.

Kıymalı nane kreması.

Those as well.

Onlar da.

Yes. You did say to me the other day.

Evet. Geçen gün bana dedin.

Oh, we were at the shops, weren't we?

Oh, dükkandaydık, değil mi?

And you said to me, oh I want to get something minty for Christmas.

Ve bana dedin ki, Noel için naneli bir şeyler almak istiyorum.

And I had already got you something.

Ve sana zaten bir şey almıştım.

So these are a very good brand, are they?

Yani bunlar çok iyi bir marka, öyle mi?

Yes, Bonds.

Evet, Tahviller.

They're very good one.

Çok iyiler.

Sounds expensive, doesn't it. Sounds like Bond Street.

Kulağa pahalı geliyor değil mi? Bond Caddesi'ne benziyor.

Well, it's it's a good save.

İyi bir kurtarış oldu.

It's a good maker of chocolate.

İyi bir çikolata üreticisidir.

Very nice.

Çok güzel.

I guess so. Yes.

Sanırım öyle. Evet.

Please keep sharing your presents with us as well.

Lütfen hediyelerinizi bizimle de paylaşmaya devam edin.

We've read them out because we're always very interested.

Onları okuduk çünkü her zaman çok ilgileniyoruz. O

Does anyone want to read my palm one then?

zaman avucumu okumak isteyen var mı?

Will I have a long life?

Uzun bir hayatım olacak mı? İşte

There it is.

So there is my palm.

burada.

Yani benim avucum var. Neyi

Have you got any any gypsies watching what?

izleyen hiç çingene var mı?

You have to be a gypsy.

Çingene olmalısın. Bu

By the way, this is a Roman is watching or anyone but yet.

arada, bu bir Roman izliyor ya da henüz kimse yok.

But normally a gypsy is very good at reading palms.

Ama normalde bir çingene avuç içi okumakta çok iyidir.

Okay, so. So what do you see there?

Tamam, peki. Peki orada ne görüyorsun?

Read my palm and give me some silver.

Avucumu oku ve bana biraz gümüş ver.

What?

That a pirate?

Ne?

Bu bir korsan mı? Kulağa

That sounds like a pirate, actually, anyway.

bir korsan gibi geliyor aslında, her neyse.

But that's. Yes.

Ama bu. Evet.

Yeah, well, buy some pens.

Evet, peki, biraz kalem al.

Thank you very much for the chocolate, Steve.

Çikolata için çok teşekkür ederim, Steve.

We are going to eat some of that later.

Biraz sonra yiyeceğiz.

I do get eat, run live.

Yemek yiyorum, canlı koşuyorum.

Yes. Well, I still have some of my marshmallow features like mince.

Evet. Eh, kıyma gibi hatmi özelliklerimin bazılarına hala sahibim .

Moses has got 99%

Musa'nın %99

lint chocolate, 99.

tüy bırakmayan çikolatası var, 99.

How do you get it that pure.

Onu nasıl bu kadar saf hale getiriyorsun?

I've never seen 99% I've seen 85% is the strongest I've seen.

%99'u hiç görmedim %85 gördüğüm en güçlüsü.

But 99% that's.

Ama %99 öyle.

Is it just the beans basically.

Temelde sadece fasulye mi?

Is it just a bag of cocoa or is it just the beans and you just eat the beans?

Bu sadece bir torba kakao mu yoksa sadece fasulye mi ve siz sadece fasulyeleri mi yiyorsunuz?

You just are you just climbing up the cocoa tree and just eating the nuts straight off the tree,

Sen sadece kakao ağacına tırmanıyorsun ve sadece ağaçtan yemişleri,

lint chocolate. I think is the best.

tüy bırakmayan çikolatayı yiyorsun. bence en iyisi

It's true.

Bu doğru.

I think it's Belgian isn't it.

Sanırım Belçikalı değil mi?

Which Belgian chocolates are the best anyway?

Hangi Belçika çikolataları en iyisidir?

In my opinion.

Bence.

French chocolates are nice, but Belgium is renowned

Fransız çikolataları güzeldir ama Belçika,

for its quality of chocolates.

çikolata kalitesiyle ünlüdür.

Godiva being my favourite.

Godiva favorim.

Yes, that limit is definitely. I think it's Belgium.

Evet, bu sınır kesinlikle. Sanırım Belçika.

Is it French?

Fransızca mı?

I could say it is Lent Belgian or French.

Lent Belçikalı ya da Fransız diyebilirim.

Somebody could tell it.

Birisi söyleyebilirdi.

I think it's Belgian. I think it's fine.

Sanırım Belçikalı. bence sorun yok Her ne kadar

Although it's probably made in China.

muhtemelen Çin'de yapılmış olsa da.

I don't know where it's made. Actually.

Nerede yapıldığını bilmiyorum. Aslında.

I always thought it was Swiss, but then again.

Her zaman İsviçre olduğunu düşündüm, ama sonra tekrar.

Oh it could be Swiss.

It is West. You're right. Mr. Duncan Lint is Swiss.

Oh, İsviçre olabilir.

Bu Batı. Haklısın. Bay Duncan Lint İsviçreli.

And you know, Switzerland gets what Switzerland conjures up, doesn't it?

Ve biliyorsun, İsviçre ne çağrıştırırsa onu alır, değil mi?

Snow skiing, chocolates

Kar kayağı, çikolatalar

and illegal bank accounts.

ve yasadışı banka hesapları.

And illegal bank accounts. That's right.

Ve yasa dışı banka hesapları. Bu doğru.

You're hiding all of your millions.

Milyonlarını saklıyorsun.

Mohsin doesn't like sugar, so yes, that's only 1% sugar,

Mohsin şekeri sevmez, yani evet, bu sadece %1 şeker,

probably 90% fat.

muhtemelen %90 yağ.

But it's good for you.

Ama senin için iyi.

It's mostly cocoa beans.

Çoğunlukla kakao çekirdekleridir.

Well, if you eat a lot of chocolate, it's like a stimulant.

Pekala, eğer çok fazla çikolata yersen, bu bir uyarıcı gibidir.

It's a bit like caffeine.

Bu biraz kafeine benziyor.

You get a bit of a buzz.

Biraz vızıltı alırsın.

Oh, we don't have dark chocolate in particular because it's very concentrated.

Oh, çok konsantre olduğu için özellikle bitter çikolatamız yok. Bu

So it's all sorts of

yüzden,

lovely chemicals that are very good for you

in their antioxidants and

stimulants to keep you awake and make you feel excited.

sizi uyanık tutan ve sizi heyecanlı hissettiren antioksidanlar ve uyarıcılar açısından sizin için çok iyi olan her türden güzel kimyasallardır.

Maybe I like the sound of that.

Belki de bunun sesini seviyorum.

Maybe that's.

Belki de öyledir.

Oh, yes, I like Godiva, says Carmen.

Ah, evet, Godiva'yı seviyorum, diyor Carmen.

I really need something to stimulate me.

Gerçekten beni harekete geçirecek bir şeye ihtiyacım var.

Here in Brazil. It's difficult to buy. Yes.

Burası Brezilya. Satın almak zor. Evet.

Normally Godiva chocolates.

Normalde Godiva çikolataları.

You normally have to keep them in the fridge because I think they go off quite quickly.

Normalde buzdolabında saklamanız gerekir çünkü bence çok çabuk bozuluyorlar.

But yes, they're very expensive.

Ama evet, çok pahalılar.

Yeah, it's a small, very small box with maybe eight pieces of chocolate.

Evet, içinde sekiz parça çikolata olan küçük, çok küçük bir kutu .

It can be maybe ten or £15.

Belki on veya £ 15 olabilir.

That's maybe why Carmen.

Belki de bu yüzden Carmen.

See, with a name like Carmen,

Bakın, Carmen gibi bir isimle

it's going to be quality all the way for Carmen, isn't it?

her şey Carmen için kaliteli olacak değil mi?

So Carmen knows about quality

Yani Carmen kaliteyi

and sophistication, and

ve inceliği biliyor ve

there are no chocolates that are more sophisticated than Godiva.

Godiva'dan daha sofistike çikolata yok.

Yes, they are.

Evet onlar. Bence

I think they're at the top.

zirvedeler.

The elite of chocolate manufacturing.

Çikolata üretiminin seçkinleri.

Of course, other brands of chocolates are available.

Elbette başka çikolata markaları da mevcuttur.

Are. Yes, that's right.

Are. Evet bu doğru.

So we've been we've been looking at some cards and some gifts.

Bu yüzden bazı kartlara ve bazı hediyelere bakıyorduk.

Do you have another gift? I've got another. Yes. Here's one

Başka bir hediyen var mı? Bir tane daha var. Evet. İşte komşumuzdan bir tane

from our neighbour.

.

Our neighbour.

komşumuz

There we go. Now,

Oraya gidiyoruz. Şimdi,

my neighbour is very good at recycling things.

komşum bir şeyleri geri dönüştürmekte çok iyidir.

She doesn't like to throw things out.

Bir şeyleri atmayı sevmez.

She is what you would call a minimalist.

Minimalist diyeceğiniz şey o.

We saw a programme about that last night.

Dün gece bununla ilgili bir program izledik.

People who just only buy what they need

Sadece ihtiyaçları olanı satın alan

or use what they need and recycle everything and I think we're a bit like that.

veya ihtiyaçları olanı kullanan ve her şeyi geri dönüştüren insanlar ve bence biz de biraz böyleyiz.

So this she's used.

Demek bu kullanılmış.

I bought her chocolates last year and she's kept the box and put the present inside the box.

Geçen yıl ona çikolata aldım ve kutuyu sakladı ve hediyeyi kutunun içine koydu.

I think she's been using it as a pooper scooper, so let's open that.

Sanırım onu ​​bir kaka kepçesi olarak kullanıyor, hadi onu açalım.

It's from our American friend.

Amerikalı dostumuzdan.

Okay, Time to learn to open it up

Tamam, onu açmayı

and see what's inside, She said.

ve içinde ne olduğunu görmenin zamanı geldi, dedi.

It's not chocolate, so it's not chocolate.

Çikolata değil, yani çikolata değil. Bu

So I'm losing interest already on this.

yüzden şimdiden ilgimi kaybediyorum.

It's not a dead bird, is it?

Ölü bir kuş değil, değil mi?

Oh, my God.

Aman Tanrım.

What is this?

Bu nedir?

Well, well, whatever it is, I think it goes in the garden.

Şey, her ne ise, sanırım bahçeye gidiyor. Bu ne lan

What the hell is that?

?

Oh, it's a bold.

Oh, cesurca.

Oh, I see. It's a plant. It's a plant.

Ah anlıyorum. Bu bir bitki. Bu bir bitki. Bu mu

Is it? Is it marijuana

?

UK plant?

İngiltere'deki esrar bitkisi mi?

Yes. It says they're the epicentre for

Evet. Bukalemunların merkez üssü olduklarını söylüyor

the chameleon.

.

Red Lion.

Kırmızı aslan.

It must be a type of bulb so it will probably come up in spring.

Bir ampul türü olmalı, bu yüzden muhtemelen ilkbaharda ortaya çıkacaktır.

Oh, it's a duck. I'm a really slow.

Oh, bu bir ördek. Ben gerçekten yavaşım.

Okay, that's Dutch, I'm a realist.

Tamam, bu Hollandalı, ben gerçekçiyim.

I can use the camera.

Kamerayı kullanabilirim.

I've got my lovely camera down there so we can touch Amorim if Let me just put that on Steve.

Orada sevimli kameram var, böylece Amorim'e dokunabiliriz, eğer bunu Steve'e koyayım.

And he's touch Amaryllis.

Ve Amaryllis'e dokunuyor.

How lovely.

Ne kadar sevimli.

Well, if we got anybody from

Deutschland watching this little bunny,

Almanya'dan bu küçük tavşanı izleyen birileri varsa,

Jackie is to make them with Telmex in Poland at the moment.

Jackie şu anda Polonya'da Telmex ile yapacak.

Okay,

Tamam,

But yes, if we've got anybody from the Netherlands watching.

ama Hollanda'dan izleyen birileri varsa evet.

So this is a dormant Dutch amaryllis.

Yani bu uykuda olan bir Hollanda nergis zambağı.

And when you want to plant the bulb,

Ve ampulü dikmek istediğinizde,

you soak the bulb and its roots

ampulü ve köklerini

in a shallow bowl of tepid water.

sığ bir ılık su kabına batırın.

So not cold water and not hot water.

Yani soğuk su ve sıcak su değil.

Just tap it.

Sadece dokunun.

Oh, that's good.

Oh bu iyi.

And when does it come up?

Ve ne zaman ortaya çıkıyor?

About 6 to 8 weeks after planting. Yes.

Dikimden yaklaşık 6 ila 8 hafta sonra. Evet.

So about eight weeks later, you will have a lovely plant growing in your garden.

Yani yaklaşık sekiz hafta sonra, bahçenizde büyüyen güzel bir bitkiniz olacak.

So it's not lovely to mix here.

Bu yüzden burada karıştırmak hoş değil.

Yes. So

Evet.

there we go.

İşte başlıyoruz.

I've got a Dutch bulb.

Hollanda ampulüm var.

A Dutch bulb from my neighbour.

Komşumdan bir Hollanda ampulü.

Now, I gave my neighbour a nice plant last year so she's no doubt repaying that.

Şimdi, geçen yıl komşuma güzel bir bitki verdim, o yüzden hiç şüphesiz bunu geri ödüyor.

Is it my imagination or does that stink.

Bu benim hayal gücüm mü yoksa kokuyor mu?

It does smell. Yes.

Kokuyor. Evet.

It smells like it smells like Mr.

Bay

Steve's underpants.

Steve'in külotu gibi kokuyor.

During the Second World War, the Dutch were eating these bulbs because they were short of food.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Hollandalılar, yiyecek sıkıntısı çektikleri için bu soğanları yiyorlardı.

But we won't eat that. I will plant. How lovely.

Ama onu yemeyeceğiz. ekeceğim Ne kadar sevimli.

I don't know what I can't picture what an amaryllis looks like.

Bir nergis zambağının neye benzediğini hayal edemiyorum.

Know?

Bilmek?

But judging by the size of that bulb, it's going to be quite a big plant.

Ama ampulün boyutuna bakılırsa oldukça büyük bir bitki olacak.

So that's something for me to do in the New Year.

Yani bu benim için Yeni Yılda yapacağım bir şey.

Yes, that's it.

Evet, bu o.

That's one of your New Year's resolutions is Martha is to plant the balloon.

Bu, Yeni Yıl kararlarınızdan biri, Martha'nın balonu dikmesi.

And it's wonderful to see so many people on today, on Christmas Day. Yes.

Ve bugün, Noel Günü'nde bu kadar çok insanı görmek harika. Evet.

It's it makes you feel really happy to be here.

Burada olmak seni gerçekten mutlu hissettiriyor.

Thank you for joining us.

Bize katıldığınız için teşekkürler.

Thank you for joining us.

Bize katıldığınız için teşekkürler.

And it's lovely to share Christmas with you.

Ve Noel'i seninle paylaşmak çok güzel.

We're happy.

Mutluydu.

We hope you're happy and we'll be here for, you know, a few a little while longer.

Umarız mutlusunuzdur ve biz, bilirsin, bir süre daha burada olacağız.

These guys are very happy, aren't you?

Bu adamlar çok mutlu, değil mi?

You're very happy, aren't you?

Çok mutlusun, değil mi?

Yes. You're welcome.

Evet. Rica ederim.

The naughty elves, they are very naughty.

Yaramaz elfler, çok yaramazlar.

Just passed me those instructions again, Mr.

Bana o talimatları tekrar iletin, Bay

Duncan, because they might get lost. And I need to

Duncan, çünkü kaybolabilirler. Ve

to put them with the the amaryllis.

onları nergis zambağının yanına koymam gerekiyor.

So have you got an Amaryllis Tomic.

Amaryllis Tomic'iniz var mı?

Have you have a growing one.

Büyüyen bir tane var mı?

Have you got a Amaryllis or is it just the way you're sitting.

Amaryllis'in var mı yoksa sadece oturma şeklin mi?

Amaryllis.

Nergis zambağı.

I've heard of Amaryllis, but I can't think what it looks like.

Amaryllis'i duymuştum ama neye benzediğini düşünemiyorum.

I think it's quite a big plant.

Bence oldukça büyük bir bitki.

Oh, Suyash official 91 says hi.

Oh, Suyash yetkilisi 91 merhaba diyor.

Hello to Suyyash.

Süyyaş'a merhaba. Size

Official hello to you.

resmi merhaba.

I haven't seen your name on the live chat before.

Daha önce canlı sohbette adını görmedim.

Well, welcome to our special Christmas Day live stream.

Pekala, özel Noel Günü canlı yayınımıza hoş geldiniz.

And guess what?

Ve tahmin et ne oldu?

I suppose we should mention what tomorrow is.

Sanırım yarının ne olduğundan bahsetmeliyiz.

It is Boxing Day tomorrow.

Yarın Boxing Day.

And we are live of course, tomorrow as well.

Ve tabii ki yarın da canlı yayındayız.

So we were here yesterday.

Yani dün buradaydık.

We are here today and we will be with you tomorrow, hopefully

Bugün buradayız ve yarın sizinle birlikte olacağız, umarım

from the town square here in much Wenlock

kasaba meydanından burada çok Wenlock caddede meydanda

live in the square in the street,

yaşar, etrafı

surrounded by no body because I think the shops will be

kimseyle çevrili çünkü sanırım dükkanlar olacak

but there might be some people walking around so we will see what happens.

ama etrafta dolaşan bazı insanlar olabilir, bu yüzden biz ne olacağını görecek. Kafası

You might see some very confused people wondering what on earth is going

karışmış bazı insanların neler olup

on, why those two people standing there sort of talking into a mobile phone,

bittiğini, orada duran bu iki kişinin neden bir tür cep telefonuna konuştuğunu merak ettiğini görebilirsiniz,

although it would appear that quite a few people now in this area do know who I am.

ancak görünüşe göre şu anda bu bölgede epeyce insan benim kim olduğumu biliyor.

Beatrice has a red amaryllis.

Beatrice'in kırmızı bir nergis zambağı var.

It's a wonderful flower.

Bu harika bir çiçek.

Oh, well, well, we'll have to wait to see what colour this one is. Yes,

Bunun ne renk olduğunu görmek için beklememiz gerekecek. Evet,

Red and duty care.

Red ve görev bakımı.

I'm guessing it might be.

olabileceğini tahmin ediyorum.

Red says wasn't was an awesome gift,

Red harika bir hediye olmadığını söylüyor

but I will tell that to my neighbour. Yes.

ama bunu komşuma söyleyeceğim. Evet.

And who I know is very keen on gardening

Ve bahçeciliği çok seven

and loves unusual plants.

ve sıra dışı bitkileri seven bir tanıdığım var.

A bit like me. I like unusual plants.

biraz benim gibi Alışılmadık bitkileri severim.

So that's an unusual gift from an unusual person.

Demek sıra dışı bir insandan sıra dışı bir hediye.

Yeah. So.

Evet. Bu yüzden.

But she actually got me two gifts.

Ama aslında bana iki hediye aldı.

Oh, is there another one? There is.

Ah, başka biri var mı? Orada.

She bought me two gifts

Bana iki hediye aldı

and I felt a bit guilty because I'd only bought her one and I hadn't even wrapped it up.

ve kendimi biraz suçlu hissettim çünkü ona sadece bir tane almıştım ve paketi bile tamamlamamıştım.

It's not a puppy, is it?

Bu bir köpek yavrusu değil, değil mi?

It's not a live animal.

Canlı bir hayvan değil.

Not quite so well wrapped as the first bit.

İlk parça kadar iyi sarılmış değil.

Just shake it just to make sure.

Sadece emin olmak için sallayın.

But maybe it's the soil for the amaryllis.

Ama belki de nergis zambağı için topraktır.

Okay. There you go. Yes, it might. It might be the pot.

Tamam aşkım. İşte gidiyorsun. Evet, olabilir. Tencere olabilir.

It might be Duncan and Steve.

Duncan ve Steve olabilir.

Lots of love from and

Kediden ve kediden kucak dolusu sevgiler

the cat because she has a cat

çünkü

that keeps trying to kill our bird.

sürekli kuşumuzu öldürmeye çalışan bir kedisi var.

Whose name is what's Martha's cat called?

Martha'nın kedisinin adı kimin adı?

I don't really know that, Molly.

Bunu gerçekten bilmiyorum, Molly.

No, it begins with t Tabitha.

Hayır, t Tabitha ile başlar.

No, Tilly, no to be.

Hayır, Tilly, hayır.

Remember, Tommy To me, that's coming from Anyway.

Unutma, Tommy Bana göre bu, Neyse'den geliyor.

Kitty, we haven't opened these.

Kitty, bunları açmadık.

We haven't really read that things behind this.

Bunun arkasındaki şeyleri gerçekten okumadık.

This is a live event taking place is not, this is not fake

Bu canlı bir olay gerçekleşmiyor, bu

then too much.

çok fazla sahte değil.

This is not fake.

Bu sahte değil.

Like all those other YouTube people, especially when you open a gift from somebody else.

Diğer tüm YouTube çalışanları gibi, özellikle de başka birinden gelen bir hediyeyi açtığınızda.

That word, unless it's from Christmas pudding, unless, of course, it's rubbish.

Bu kelime, Noel pudinginden değilse , tabii ki çöp değilse.

Christmas pudding on the wrapping paper.

Ambalaj kağıdı üzerinde Noel pudingi.

If it's rubbish, then you don't want to know.

Eğer çöpse, bilmek istemezsin. Zaten açık olduğu için

I do have a pretty dustbins out sometimes because it's open already.

bazen güzel bir çöp kovam oluyor .

By the way, some of those up just have a look.

Bu arada, yukarıdakilerden bazıları sadece bir göz attı.

I'll just break the seal.

Sadece mührü kıracağım.

And is this smell as well? This, this also smells weird.

Ve bu koku da mı? Bu, bu da tuhaf kokuyor.

It does smell of me.

Benim gibi kokuyor.

It's not anthrax, is it? Probably.

Şarbon değil, değil mi? Muhtemelen.

What is it saying?

Ne diyor? Acaba nergis

I wonder if it's a pot to put the amaryllis in.

zambağı koymak için bir saksı mı?

Oh, okay.

Oh, tamam.

What is this?

Bu nedir?

I don't know.

Bilmiyorum.

I still don't know what it is.

Hala ne olduğunu bilmiyorum.

Oh, I think it's a garden ornament.

Oh, bence bu bir bahçe süsü.

It's.

It's a

Onun.

Bu

it's a robin or something.

bir ardıç kuşu falan.

It's some sort of bird.

Bu bir çeşit kuş.

And it looks as if it's it's maybe singing a carol, it looks like.

Ve sanki bir şarkı söylüyormuş gibi görünüyor, öyle görünüyor.

So we put it on a webcam.

Bu yüzden onu bir web kamerasına koyduk.

Can do well that's another lovely guess you can you say thank you very much.

İyi yapabilirsin, bu başka bir güzel tahmin, çok teşekkür edebilirsin.

Thank you very much, Martha if you're watching.

Eğer izliyorsan çok teşekkür ederim Martha.

Thank you, Martha.

Teşekkürler Martha. İnternet bağlantınızın iyi olduğunu

I don't think it will be because I don't think you've got a good Internet connection.

düşünmediğim için olacağını sanmıyorum .

But if it is, that's lovely.

Ama öyleyse, bu çok güzel.

It's a robin.

Bu bir robin.

I think it's a robin with a hat on it sort of in the wind.

Sanırım rüzgarda bir tür şapka takmış bir kızılgerdan .

That will move around, won't it? It's

Bu hareket edecek, değil mi? Bu

what an unusual gift.

ne alışılmadık bir hediye.

Yes, but it looks like a bird that is singing, maybe singing some Christmas

Evet, ama şarkı söyleyen bir kuşa benziyor , belki Noel

carols, perhaps.

şarkıları söylüyordur.

Well, that that is that is very unusual, I have to say. Yes.

Bunun çok sıra dışı olduğunu söylemeliyim. Evet.

But nevertheless, it's the thought that counts.

Ama yine de, önemli olan düşüncedir.

That will be lovely.

Bu çok güzel olacak.

No, I like unusual things.

Hayır, sıra dışı şeyleri severim.

That's why I like Mr.

Bay Steve'i bu yüzden seviyorum

Steve, because he's very unusual.

çünkü o çok sıradışı.

Right. Okay. Yes.

Sağ. Tamam aşkım. Evet.

A new friend for the heron said to take.

Balıkçıl için yeni bir arkadaş alın dedi.

I think so.

Bence de.

It will go.

O gidecek.

It will go somewhere in the garden.

Bahçede bir yere gidecek.

It will do and it will.

Yapacak ve yapacak.

It will bubble round in the in the wind, the bulb.

Rüzgarda, ampulde yuvarlak kabarcıklar olacak.

If something bulbs sort of forms.

Bir şey ampuller ise bir çeşit form oluşturur.

That's bobbing.

Bu sallanıyor.

This is bobbing, bobbing. We're bobbing now.

Bu sallanıyor, sallanıyor. Şimdi sallanıyoruz.

BOP, bop, bop, sort of up and down like that.

BOP, bop, bop, bunun gibi bir çeşit yukarı ve aşağı.

The bop, bop, bop.

Bip, bip, bip.

Well, that will catch the wind and bulb around.

Pekala, bu etraftaki rüzgarı ve ampulü yakalar.

That could be that could be the new trend for 2023.

2023'ün yeni trendi bu olabilir.

The bulb, they will call it bobbing.

Ampul, sallanıyor diyecekler.

They will go this is bobbing. This is the new trend.

Gidecekler bu sallanıyor. Bu yeni trend.

Everyone is doing it on Tik tok.

Tik tok'ta herkes yapıyor.

So that's that's a lovely present.

Demek bu çok güzel bir hediye.

I've got some more presents, actually.

Aslında birkaç hediyem daha var.

You want me to open that?

Onu açmamı ister misin?

Yes. Let's do it.

Evet. Hadi yapalım.

That's all for me, because they're all my friends.

Benim için hepsi bu, çünkü hepsi benim arkadaşım.

Okay. Work.

Tamam aşkım. İş.

And so far they seem to spend a lot more on me than I have on them.

Ve şimdiye kadar benim onlara harcadığımdan çok daha fazlasını bana harcadılar .

This is embarrassing.

Bu utanç verici.

This is the one we showed yesterday, but Steve did not want to open, so we are going to open it now.

Bu dün göstermiştik ama Steve açmak istemedi, o yüzden şimdi açacağız.

There we go. Steve, it's for you. I shall open this

Oraya gidiyoruz. Steve, bu senin için. Bu

love from Caroline.

sevgiyi Caroline'dan açacağım.

I don't get many presents, but then I don't really mind too much.

Çok fazla hediye almıyorum ama o zaman çok da umursamıyorum.

Well, most of them.

Pek çoğu.

I mean, you can say the Amaryllis.

Amaryllis diyebilirsin.

Well, that one's to both of us,

Bu ikimiz için,

so that's nice.

yani bu güzel.

The moderators may need to fill it.

Moderatörlerin doldurması gerekebilir.

All right.

Elbette.

Okay, Well, I'm going to put on my finger is very special.

Tamam, peki, parmağımı çok özel koyacağım.

Now to Valerie Jarrett says wishes Christmas wishes on the telly

Şimdi Valerie Jarrett'a televizyonda Noel dileklerini

for Christmas wishes.

Noel dileklerini söylüyor.

You must clean my dishes, Steve.

Bulaşıklarımı temizlemelisin, Steve.

It's just to me.

Bu sadece benim için.

I see. It's just to me.

Anlıyorum. Bu sadece benim için.

I wonder what's inside.

I wonder if it bounces.

İçinde ne var merak ediyorum.

Acaba sekiyor mu merak ediyorum.

Maybe it's.

Belki de öyledir.

Maybe it's a pile of money.

Belki de bir yığın paradır.

Maybe it's £50 notes. Oh.

Belki 50 sterlinlik banknotlardır. Ah.

Oh, look. Looks a little rough.

Oh bak. Biraz kaba görünüyor.

A nice picture of a robin.

Güzel bir robin resmi.

Let's just see what's inside. Oh,

Bakalım içinde ne var. Oh,

yes, that's how it's done.

evet, böyle yapılır.

Look at that.

How lovely.

Şuna bak.

Ne kadar sevimli.

It's a garden gift cards.

Bu bir bahçe hediye kartları.

Isn't that great?

Bu harika değil mi?

Yes. So it's a lovely gift card.

Evet. Bu yüzden güzel bir hediye kartı.

The garden gift card.

Bahçe hediye kartı.

A little gift card.

Küçük bir hediye kartı.

And there is a lovely robin on the gift card. So. Yes.

Ve hediye kartında çok güzel bir kızılgerdan var. Bu yüzden. Evet.

£15. Wow.

£15. Vay.

To use at.

adresinde kullanmak için.

I'm not sure why you can use this, but I would imagine at a number of places,

Bunu neden kullanabileceğinden emin değilim, ama birkaç yerde hayal ediyorum,

a place where they sell gardening, things,

bahçıvanlık satan bir yer,

maybe inside garden centre

belki Deeside'daki bahçe merkezinin içinde

in Deeside.

.

Does that mean I've got to go all the way to decide?

Bu, karar vermek için sonuna kadar gitmem gerektiği anlamına mı geliyor?

I don't think so, but what a lovely gift, Mr.

Sanmıyorum ama Bay Duncan ne güzel bir hediye

Duncan got.

almış.

I see people now. I like gardening, don't they?

Şimdi insanları görüyorum. Bahçıvanlığı severim, değil mi?

We do because I've got a garden gift card

Yapıyoruz çünkü bir bahçe hediye kartım

and I've had an amaryllis bulb, so That's lovely.

ve bir nergis zambağı soğanım var, yani bu çok güzel.

Thank you. Caroline, if you're watching,

Teşekkür ederim. Caroline, eğer izliyorsan,

I shouldn't do that.

bunu yapmamalıyım.

I hope you like what I got for you.

Umarım senin için aldığım şeyi beğenirsin.

It wasn't to the same monetary value was to say.

Aynı parasal değerde değildi demekti.

But it's a same account. It doesn't matter, does it?

Ama aynı hesap. Önemli değil, değil mi?

I always feel guilty when someone's spent more money than I have on a gift.

Birisi bir hediyeye benim harcadığımdan daha fazla para harcadığında kendimi hep suçlu hissederim.

Yes Well, all I can say is you should feel very guilty today.

Evet Pekala, tüm söyleyebileceğim, bugün kendini çok suçlu hissetmen gerektiği.

Definitely.

Kesinlikle.

So this is due to I.

Yani bu benden kaynaklanıyor.

Do I have any more gifts?

Başka hediyem var mı? Söyle

Oh, tell me. It wants to know.

bana. Bilmek istiyor.

What is the name of your mixer?

Mikserinizin adı nedir?

Yes, my sound board.

Evet, ses kartım.

This is a Berenger Sound board.

Bu bir Berenger Ses kartıdır.

It is quite expensive.

Oldukça pahalıdır.

Good quality made in Germany.

Almanya'da yapılan kaliteli.

Nice German design, very sturdy, very robust.

Güzel Alman tasarımı, çok sağlam, çok sağlam.

It's got loads and loads of channels for mixing with.

Karıştırmak için bir sürü kanal var.

So yes it is.

Yani evet öyle.

And can like moving all the things up and down all the faders.

Ve her şeyi tüm fader'larda yukarı ve aşağı hareket ettirmeyi sevebilir.

Well that's, that's why, that's why I have it for

İşte bu, bu yüzden, bu yüzden bende var,

so I can control the sound.

böylece sesi kontrol edebilirim.

So now you know it is a berenger.

Yani artık onun bir berenger olduğunu biliyorsunuz.

I think it's a zone, it's

Bence bu bir bölge,

H or no ZENIT x1622.

H ya da ZENIT x1622 değil.

Did I buy that for you? No, no, you.

Bunu senin için aldım mı? Hayır, hayır, sen.

My my lovely, my lovely donations.

Sevgilim, güzel bağışlarım.

My donators bought that for me.

Bağışçılarım bunu benim için satın aldı.

And Beatrice likes that present.

Ve Beatrice bu hediyeyi beğendi.

All good things.

Tüm iyi şeyler.

Yes, I do seem to have a lot of gifts this year.

Evet, görünüşe göre bu yıl pek çok hediyem var.

You have loads?

Yükün var mı?

Well, it's because I met up with a group of my friends

Çünkü bir grup arkadaşımla

X work colleagues, and I to myself.

X iş arkadaşlarımla tanıştım ve ben de kendime.

We're going to meet up before Christmas. Now.

Yılbaşından önce buluşacağız. Şimdi.

We've never met up before Christmas before.

Noel'den önce hiç karşılaşmamıştık.

That's four of us meeting up.

Dördümüz buluşuyoruz.

I thought

I. Wonder if they will buy Christmas gifts

Noel hediyesi alıp almayacaklarını merak ettim

and because obviously

ve açıkçası

I didn't want to turn up with no gifts, that would have been embarrassing.

hediyesiz gelmek istemediğim için bu utanç verici olurdu.

And so I decided I took a gamble and decided

Ben de bir kumar oynamaya karar verdim ve

that they would all be buying presents for each other.

hepsinin birbirlerine hediyeler alacaklarına karar verdim.

Nobody had said that in advance.

Bunu önceden kimse söylememişti.

So we met probably two weeks ago, I think it was.

Yani muhtemelen iki hafta önce tanıştık, sanırım öyleydi.

So I did go and buy presents for them,

Ben de gidip onlara hediyeler aldım,

which was just as well because they've got presents.

bu da iyi çünkü hediyeleri var.

For me, it would have been embarrassing, wouldn't it, if we turned up there for the meeting

Benim için utanç verici olurdu, değil mi, toplantı için oraya gelseydik

and it was only me who hadn't bought Christmas presents for them.

ve onlar için Noel hediyeleri almayan sadece ben olsaydım .

It is possible sometimes to get Christmas presents.

Bazen Noel hediyeleri almak mümkündür.

That is terrible.

Bu korkunç.

Really, really awful. So sometimes that does happen.

Gerçekten, gerçekten korkunç. Yani bazen bu olur.

Not that I'm saying that today we have any terrible gifts.

Bugün korkunç bir yeteneğimiz olduğunu söylemiyorum.

Here's another one.

Another other present. Is this another one from one of your.

İşte burada bir başkası. Başka bir

hediye daha. Bu senin birinden başka bir tane mi?

Yes. Work colleagues?

Evet. İş arkadaşları?

I know this is from this is from Polly.

Bunun Polly'den olduğunu biliyorum.

Polly, thank Polly.

Polly, sağ ol Polly.

Polly.

Polly.

Some people call their parents Polly.

Bazı insanlar ebeveynlerine Polly der.

They do. So I like this one.

Onlar yapar. Bu yüzden bunu beğendim.

I know this is from Polly, because Polly have already Polly.

Bunun Polly'den olduğunu biliyorum çünkü Polly zaten Polly'e sahip.

I've taken it out of its container that it was in Polly.

Polly'de olduğu için kutusundan çıkardım.

What's the crux?

İşin püf noktası nedir?

I think this is a we like to guess them.

Bence bu onları tahmin etmeyi sevdiğimiz bir şey.

I think this is a book.

Bence bu bir kitap.

Yes. It's either a book or a very bendy piece of chocolate cake.

Evet. Ya bir kitap ya da çok esnek bir çikolatalı kek parçası.

It's a gardening book. Mr.

Bu bir bahçıvanlık kitabı. Bay

Domke I think it's going to be a book about gardening plants or birds, birds

Domke, sanırım bahçe bitkileri veya kuşları, kuşlar

or gardening plants or cookery, or maybe it's a self-help book.

veya bahçe bitkileri veya aşçılık hakkında bir kitap olacak veya belki bir kişisel gelişim kitabı olacak.

And let's have a look, shall we? Mr. Duncan

Ve bir bakalım, olur mu? Bay Duncan

Oh, we're wrong.

Oh, yanılıyoruz.

They were wrong.

Yanılmışlardı.

52 week and breaks in Britain,

İngiltere'de 52 hafta ve aralar,

52 places to go in the UK.

İngiltere'de gidilecek 52 yer.

I think this is a very subtle hint

Bence bu çok ince bir ipucu

because she knows that I'm very poor

çünkü tatil rezervasyonu yapma konusunda çok zayıf olduğumu biliyor

at booking holidays. Yes.

. Evet.

So maybe we could go on 52

O yüzden belki 52'ye geçebiliriz

because she knows that.

çünkü o bunu biliyor.

Because she knows I'm retiring probably.

Çünkü muhtemelen emekli olacağımı biliyor.

Well, you virtually have at the moment.

Eh, şu anda neredeyse var.

So she's what she's saying to me is every week of the year,

Yani bana yılın her haftası

I need to go on an adventure. Hmm.

bir maceraya atılmam gerektiğini söylüyor. Hmm.

That's very, very, very, very clever of her.

Bu çok, çok, çok, çok zekice.

A year of mini adventures.

Mini maceralarla dolu bir yıl.

And where should we go first, Mr. Duncan?

İlk olarak nereye gitmeliyiz, Bay Duncan?

I don't know.

Bilmiyorum.

Are there any nudist? What?

Nüdist var mı? Ne?

I want to know that the only places where you can just go and take all your clothes off are.

Gidip tüm kıyafetlerini çıkarabileceğin tek yerin oralar olduğunu bilmek istiyorum.

Are all these funded?

Bütün bunlar finanse ediliyor mu?

So if we go to all of these, is it all paid for up front?

Peki bunların hepsine gidersek, hepsi peşin mi ödeniyor?

Is there a gift voucher in the back?

Arkada hediye çeki var mı?

Is there a Bakewell?

Bakewell var mı? Yıl boyunca

We've been to Bateman's so lovely destinations to visit

Bateman'ın çok güzel yerlerini ziyaret ettik,

throughout the year so we can just

bu yüzden

sort of randomly go why should we go right.

rastgele gidebiliriz, neden doğru gitmeliyiz.

The inner Hebrides.

İç Hebrides.

The Hebrides at the moment.

Şu anda Hebridler.

Well they're like covered in snow.

Karla kaplı gibiler. Şu

At the moment they're having heavy snow in the north of Scotland.

anda İskoçya'nın kuzeyinde yoğun kar yağıyor.

It's very heavy snow. So that's a lovely gift.

Çok yoğun kar var. Yani bu çok güzel bir hediye.

Basically she's saying to me, Polly is saying to me,

Temelde bana diyor ki, Polly bana diyor ki,

don't stay at home now you're not working.

artık çalışmıyorsan evde kalma.

Go and visit some lovely, picturesque places around the UK.

Git ve Birleşik Krallık'taki güzel, pitoresk yerleri ziyaret et. Dışarı

Get out and

çıkın ve

they're saying, get out and we get 1499.

diyorlar ki, dışarı çıkın ve 1499 elde edelim.

Oh, right. Okay. Okay.

Ah, doğru. Tamam aşkım. Tamam aşkım.

So now we know how much it costs and we know that Caroline spent £15 on me on gardening

Artık maliyetinin ne kadar olduğunu biliyoruz ve Caroline'ın benim için bahçıvanlık kuponları için 15 sterlin harcadığını biliyoruz

vouchers.

.

Okay.

Tamam aşkım.

The scented candle from Betty.

Betty'den gelen kokulu mum.

I don't know how much that would have cost. £2.

Bunun ne kadara mal olacağını bilmiyorum. £2.

It's probably irrelevant if you're that.

Eğer sen böyleysen muhtemelen önemsizdir.

Well, you're the only person talking about it.

Peki, bundan bahseden tek kişi sensin.

I know.

Biliyorum.

I've got one more gift here, Doyle.

Bir hediyem daha var, Doyle. Bir

Another one.

diğeri.

I think I know what this is because we.

Sanırım bunun ne olduğunu biliyorum çünkü biz.

We almost opened it yesterday.

Dün neredeyse açıyorduk.

We almost opened it by mistake. And Mr.

Neredeyse yanlışlıkla açacaktık. Ve Bay

Juncker said, no, save it for the live stream.

Juncker, hayır, canlı yayın için sakla dedi.

Yes. I hope this is this isn't boring you?

Evet. Umarım bu seni sıkmıyordur?

Is it me opening my gifts?

Hediyelerimi açan ben miyim?

Well, it's boring me a little.

Şey, beni biraz sıkıyor.

Well, I hope not, but let's have a look.

Umarım öyle değildir ama bir bakalım.

Well, I would.

Yapardım.

It would be better if some of the gifts for

Hediyelerden bazıları iyi olsa daha iyi olur

well, they are sort of forward as they are, but for both of us.

, oldukları gibi bir nevi ileri, ama ikimiz için.

So look at that. Oh, my God.

Şuna bak. Aman Tanrım.

That I won't show the picture, but it's a picture.

Resmi göstermeyeceğim, ama bu bir resim.

What's happened to your face?

Yüzüne ne oldu?

You look like an Indian.

Hintli gibi görünüyorsun.

That's a picture of the four of us when we met up.

Bu, dördümüzün buluştuğu zamanki resmimiz.

We won't show it, but it's. It. It's.

Göstermeyeceğiz ama öyle. BT. Onun. Bu

It's a picture of the four of us. Let's.

dördümüzün bir fotoğrafı. Haydi.

What's happened to you?

Sana ne oldu? Noel öncesi

When we met up for our little get together before Christmas?

küçük buluşmamız için buluştuğumuzda mı ?

Look like an onion. So that's nice, isn't it?

Soğan gibi görün. Yani bu güzel, değil mi? Buluştuğumuz

To frame a picture

bir resmi çerçevelemek için

of of us meeting up and.

ve.

Yeah, you can show it.

Evet, gösterebilirsin.

I think it really matter

of all of us meeting this is when we met it before Christmas.

Noel'den önce tanıştığımız zaman bununla tanışmamızın gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Bu

These are all my girlfriends, by the way.

arada bunların hepsi benim kız arkadaşlarım.

Lovely.

Very nice, nice picture time.

Sevimli.

Çok güzel, güzel resim zamanı. Bir

I Once I once referred to them as your your fag hags.

keresinde onlardan [ __ ] cadılarınız olarak söz etmiştim.

That's from nothing. That's from Betty.

Bu hiçten. Bu Betty'den.

I've got to remember who these gifts are from now so that I can thank them.

Şimdiden bu hediyelerin kimler olduğunu hatırlamalıyım ki onlara teşekkür edebileyim.

Um, yes, you could have again said I'm.

Um, evet, yine öyle olduğumu söyleyebilirdin.

I don't want to be.

olmak istemiyorum

I don't want to be rude, but is there anything else I have to open?

Kaba olmak istemem ama açmam gereken başka bir şey var mı?

Who are we doing that later, I think.

Bunu daha sonra kime yapıyoruz diye düşünüyorum.

Well, there are more gifts. Grief, you know.

Daha çok hediye var. Acı, bilirsin.

Well, you all.

Hepiniz.

All I've been doing so far is watching Steve open his gift.

Şimdiye kadar tek yaptığım Steve'in hediyesini açmasını izlemek.

All of you need to get some friends, Mr.

Hepinizin birkaç arkadaş edinmeniz gerekiyor, Bay

Duncan, and then they can buy you presents. That one friend.

Duncan, sonra size hediyeler alabilirler. O bir arkadaş.

Anyway, they are for us. Who would want a friend?

Ne de olsa onlar bizim için. Kim bir arkadaş ister ki?

So that's for us.

Yani bu bizim için.

It's all for us.

Hepsi bizim için.

The amaryllis is for us. Good.

Amaryllis bizim için. İyi.

You could have opened the one from Martha, but

Martha'nınkini sen açabilirdin ama

I can.

ben açabilirim.

Can I have this?

Bunu alabilirmiyim? Her

Whatever it is, you can have that. Yes.

ne ise, ona sahip olabilirsin. Evet.

It's a garden ornament.

Bu bir bahçe süsü.

Well, very well.

Whatever this is, I'm having this. Okay?

Pekala, çok iyi.

Bu her neyse, bunu yaşıyorum. Tamam aşkım?

Whatever it is, I don't know what it is, but.

Her neyse, ne olduğunu bilmiyorum ama.

Well, it's a garden.

Şey, bu bir bahçe.

In the meantime, there's a spring inside, right?

Bu arada içeride bir yay var değil mi?

Any more gifts that you want to share with us, please feel free to do so. Yes.

Bizimle paylaşmak istediğiniz başka hediyeler varsa, lütfen çekinmeden paylaşın. Evet.

You have one more card?

Bir kartın daha var mı?

Yes. Or last card.

Evet. Veya son kart.

We will be going in a moment, by the way.

Bu arada, birazdan gideceğiz.

Okay. You won't be here much longer.

Tamam aşkım. Burada fazla kalmayacaksın.

So if you want to say something, say it now.

O yüzden bir şey söylemek istiyorsan şimdi söyle.

Merry Christmas.

Mutlu Noeller.

And this is a very nice card from our lovely friend Martin.

Bu da sevgili arkadaşımız Martin'den çok güzel bir kart .

Hello, Martin.

Merhaba Martin.

Just in case you are watching, I have a feeling he isn't because he hasn't said hello.

Her ihtimale karşı izliyorsundur diye düşünüyorum, merhaba demediği için öyle olmadığına dair bir his var içimde.

But thank you, Martin, for this lovely card

Ama geçen gün bizi görmeye geldiğinde verdiğin bu güzel kart için teşekkürler Martin

that you gave us the other day when you came over to see us.

.

And we had a lovely meal as well.

Ve biz de çok güzel bir yemek yedik.

We went out for a very nice meal as well.

Biz de çok güzel bir yemek için dışarı çıktık.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

MARTIN Oh, you as well.

MARTIN Oh, sen de.

Thank you. MARTIN Yes, for a lovely card.

Teşekkür ederim. MARTIN Evet, güzel bir kart için.

Oh, friend Martin is beginning to itch.

Ah, dostum Martin kaşınmaya başladı.

Can I say hello to Martin and all of your family as well?

Martin'e ve tüm ailenize merhaba diyebilir miyim?

Hello, Champion Ryan Cham.

Merhaba, Şampiyon Ryan Cham.

Cham Rune.

Çam Rune.

Um, um, hello.

Merhaba.

Hello to you.

Merhaba sana.

Hello to you.

Merhaba sana.

Are you new on the live stream?

Canlı yayında yeni misiniz?

Yes. We say welcome.

Evet. Hoşgeldiniz diyoruz.

Please let us know. Lovely to have you here.

Lütfen bize bildirin. Burada olman çok güzel.

Very nice.

Çok güzel.

I hope you're enjoying this very special Christmas live stream.

Umarım bu çok özel Noel canlı yayınını beğeniyorsunuzdur.

It's going dark outside. It is going dark outside. Yes.

Dışarısı kararıyor. Dışarısı kararıyor. Evet.

Have a look outside.

Dışarıya bir bak.

It's starting to go very dark.

Çok karanlık olmaya başladı.

You ready? The sun setting.

Hazır mısın? Güneş ayarı.

Although past the short, the shortest day,

Kısa olmasına rağmen, en kısa gün,

which I think was the 21st of December. Yes.

sanırım 21 Aralıktı. Evet.

So the days are now getting longer?

Yani artık günler uzuyor mu?

Yeah. So

Evet. Yani

we don't really notice it at the moment.

şu anda pek fark etmiyoruz.

But when we start getting into January, February, we will notice

Ancak Ocak, Şubat ayına girmeye başladığımızda

that it is getting darker much later.

havanın karardığını çok daha geç fark edeceğiz.

Winter solstice. Is that what you call it?

Kış gündönümü. Böyle mi diyorsun?

Well, we've just now said we've had the shortest day and so now the days will slowly get longer.

Pekala, az önce en kısa günü yaşadığımızı söyledik ve bu yüzden artık günler yavaş yavaş uzayacak.

We will slowly have more and more daylight.

Yavaş yavaş daha fazla gün ışığına sahip olacağız.

I can't wait until spring.

Bahara kadar bekleyemem.

Thomas said he used to own the same one.

Thomas aynı arabaya sahip olduğunu söyledi.

What was that?

Neydi o?

Was it the book?

Kitap mıydı?

Was it the frame?

Çerçeve miydi?

What was it that you used to have?

Eskiden sahip olduğun şey neydi?

Tomek Maybe it's my soundboard.

Tomek Belki de ses yansıtıcımdır.

Oh Yes, it's the soundboard.

Oh Evet, ses tahtası.

Maybe it's my lovely soundboard.

Belki de benim güzel ses yansıtıcımdır.

Why would you be using a soundboard?

Neden ses tahtası kullanıyorsun?

Tell me, are you a deejay? Yes.

Söyle bana, sen bir DJ misin? Evet.

Or maybe you have your own radio station.

Ya da belki kendi radyo istasyonunuz vardır.

Yes. What are you.

Evet. Sen nesin.

What are you doing that that is requiring you to use a soundboard?

Ses tahtası kullanmanızı gerektirecek ne yapıyorsunuz? Bu mu

Is that the.

?

You don't call it a mix? It is soundboard.

Sen buna karışım demiyor musun? Ses tahtasıdır.

The the correct frame, the more technical term may be used

Doğru çerçeve, daha teknik tabirle

in the radio station or maybe a TV station where they are

radyo istasyonunda veya belki de

mixing audio inputs.

ses girişlerini karıştıran bir TV istasyonunda kullanılabilir.

A professional mixer is often called a sound board.

Profesyonel bir miksere genellikle ses kartı denir.

Ah. So tell us what you were doing to make. Hmm.

Ah. Öyleyse bize ne yapmak için yaptığını söyle. Hmm.

Where were you mixing sound and for what reason?

Sesi nerede ve ne amaçla karıştırıyordunuz?

I'm interested to find out as well. Yes.

Ben de öğrenmekle ilgileniyorum. Evet.

We just what we like to know about our wonderful viewers and what just particularly regular viewers.

Harika izleyicilerimiz ve özellikle düzenli izleyiciler hakkında bilmek istediklerimiz.

And yeah, please

Ve evet, lütfen

tell us we will be going in a few moments.

bize birkaç dakika içinde gideceğimizi söyleyin.

If you want to say hello.

Merhaba demek istersen.

If you want to say anything, please do it now, because we will be going soon

Bir şey söylemek istersen, lütfen şimdi söyle çünkü yakında gideceğiz

and we will carry on with all Christmas Day celebrations.

ve tüm Noel Günü kutlamalarına devam edeceğiz .

We have some lovely chocolates to eat.

Yemek için çok güzel çikolatalarımız var.

Yes, we have some nice food to enjoy tonight.

Evet, bu akşam tadını çıkaracak güzel yemeklerimiz var.

We might even watch something on the television.

Televizyonda bir şeyler bile izleyebiliriz. Dünden

We still got these marshmallows left over from yesterday.

kalan şekerlemelerimiz hala duruyor .

Can you believe how many people mentioned these yesterday?

Dün kaç kişinin bunlardan bahsettiğine inanabiliyor musun? Çok

They said they looked lovely. I know. Yes.

güzel göründüklerini söylediler. Biliyorum. Evet.

So I think a lot of people like these. I think so.

Bu yüzden birçok insanın bunlardan hoşlandığını düşünüyorum. Bence de.

Definitely.

Kesinlikle.

Before I go tomorrow, 2 p.m.

Yarın gitmeden önce, öğleden sonra 2.

UK time.

İngiltere saati.

We are once again out side.

Bir kez daha dışarıdayız.

We are actually doing a live stream on Boxing Day for

Aslında çok özel bir nedenle Noel'in Ertesi Günü'nde canlı yayın yapıyoruz

a very special reason because

çünkü Noel'in

we want to share our Boxing Day with you the day after Christmas.

ertesi günü Noel'in Ertesi Günü'nü sizlerle paylaşmak istiyoruz .

So we will be live tomorrow in much Wenlock Town Square.

Bu yüzden yarın Wenlock Kasaba Meydanı'nda canlı yayında olacağız.

Hopefully the weather will be okay.

İnşallah hava düzelir.

We're doing the triple yes, the 333.

Evet, 333'ü üçlü yapıyoruz.

We do a Christmas Eve, Christmas Day and Boxing Day. Yes.

Noel Arifesi, Noel Günü ve Ertesi Günü yapıyoruz. Evet.

We've never done that before, have we?

Bunu daha önce hiç yapmadık, değil mi?

I don't think we've ever done all three.

Üçünü de yaptığımızı hiç sanmıyorum.

No, ever. Ever.

Hayır, asla. Durmadan.

So it's been great fun.

Bu yüzden çok eğlenceliydi.

Yes, used to. I used to be a deejay. Yes.

Evet, eskiden. Eskiden bir DJ'dim. Evet.

A radio host and an event host.

Bir radyo sunucusu ve bir etkinlik sunucusu.

Oh, so maybe that's my phone.

Ah, belki de bu benim telefonumdur.

That's why he's interested in what we do.

Bu yüzden ne yaptığımızla ilgileniyor.

Yeah, maybe.

Evet belki.

And the equipment that you use? Well, I was.

Ve kullandığınız ekipman? Öyleydim.

I used to be a radio deejay for many years, and I did some voluntary.

Uzun yıllar radyo DJ'liği yaptım ve bazılarını gönüllü olarak yaptım.

I did a community radio station as well.

Ben de bir topluluk radyo istasyonu yaptım. Ben ...

I was.

idim.

I was on the air maybe.

Havadaydım galiba.

Yeah. And deejaying.

Evet. Ve DJ'lik.

You've you've done deejaying well, haven't you?

DJ'liği iyi yaptın, değil mi?

Yes, I've done all sorts of parties and things.

Evet, her türden parti falan yaptım.

I've always been interested in, in equipment as well, technical equipment.

Her zaman ekipmana, teknik ekipmana ilgi duymuşumdur.

So you two would have a lot to talk about.

Yani ikinizin konuşacak çok şeyi olacak.

I will have a lot to talk about when we meet up.

Buluştuğumuz zaman konuşacak çok şeyim olacak.

I think so. In Paris. Yes. Hopefully.

Bence de. Paris'te. Evet. Umutla.

Hopefully next year, 2023 might be the year that we meet up.

Umarım gelecek yıl, 2023 buluşacağımız yıl olabilir.

We will have to see what happens because in this crazy, mixed up

Ne olacağını görmemiz gerekecek çünkü bizim bu çılgın, karmakarışık

world of ours, who knows what is going to happen next?

dünyamızda bundan sonra ne olacağını kim bilebilir?

We'll get plenty of advanced warning because we'll want to find out

Pek çok gelişmiş uyarı alacağız çünkü

when people are free, when people can meet up.

insanların ne zaman boş olduğunu, ne zaman buluşabileceklerini öğrenmek isteyeceğiz. Giovanni,

So we've got to find out when people have gaps in their schedules

bu nedenle, insanların programlarında buluşabilecekleri boşluklar olduğunda öğrenmemiz gerektiğini

that they can that they can meet up, Giovanni says. Mr.

söylüyor. Bay

Duncan and Mr.

Steve, I want to say a big thank you to you for your help in order to use my English

Duncan ve Bay

Steve, İngilizcemi kullanmama yardım ettiğiniz

and also to give me the chance to experience new things through it.

ve aynı zamanda bu sayede bana yeni şeyler deneyimleme şansı verdiğiniz için size çok teşekkür etmek istiyorum.

Thank you very much, Giovanni.

Giovanni'ye çok teşekkür ederim.

That's very kind of you to say.

Bunu söylemen çok nazik.

Don't forget, by the way, if you want to send a donation, because we are looking

Bu arada unutmayın, bağış göndermek isterseniz, çünkü biz

for those lovely end of year donations,

o güzel yıl sonu bağışlarını arıyoruz,

you can always a lovely donation to this address.

bu adrese her zaman güzel bir bağış yapabilirsiniz.

It's very easy to do.

Yapması çok kolay.

You don't have to give all of your details to everyone.

Tüm detaylarınızı herkese vermek zorunda değilsiniz.

It is very secure.

Çok güvenlidir.

It is a good way of saying thank you, Mr.

Duncan, for

the past year

Geçen yıl

and also the past 16 years that I've been doing this on YouTube.

ve son 16 yıldır bunu YouTube'da yaptığım için teşekkür etmenin iyi bir yolu Bay Duncan.

So if you want to, you can. There it is.

Yani istersen, yapabilirsin. İşte burada.

You've aged so badly in those six years.

O altı yılda çok kötü yaşlanmışsın. Baskının yarattığı

The stress of the pressure, it's presenting allows you I'm joking.

stres, size izin veriyor şaka yapıyorum.

Can I just say it is stressful doing this.

Bunu yapmanın stresli olduğunu söyleyebilir miyim?

It isn't all fun.

Hepsi eğlenceli değil.

Sometimes I have to lie down on the floor and cry myself to sleep.

Bazen yere uzanıp uyumak için kendi kendime ağlamam gerekiyor.

My my calves are aching, Mr.

Baldırlarım ağrıyor Bay

Duncan, because we've been standing here, I've been standing, cooking most of the morning

Duncan çünkü sabahın büyük bir bölümünde burada dikildik, ben ayakta yemek pişirdim

and now we've been standing here for two hour and a half.

ve şimdi iki buçuk saattir burada dikiliyoruz .

Yes, quite a while.

Evet, oldukça uzun bir süre.

Hi. From Turkey says Zeki O0.

MERHABA. Türkiye'den Zeki Ö0 diyor.

Hello. Zeki? Yes.

Merhaba. Zeki? Evet.

So somebody else is new.

Yani başka biri yeni.

Well, we're on again tomorrow.

Neyse yarın yine beraberiz.

We're leaving now, but we're live again tomorrow.

Şimdi gidiyoruz ama yarın yine yayındayız.

At what time?

Ne zaman?

2 p.m. UK time.

öğleden sonra 2 İngiltere saati. Yaşadığımız

We will be live in a nice picturesque village

güzel, pitoresk bir köyde yaşayacağız

where we live and we will be upsetting all the

ve herkesi üzeceğiz

and maybe trying to catch one or two of them

ve belki bir veya iki tanesini

to appear live and say something to you all.

canlı görünüp hepinize bir şeyler söylemek için yakalamaya çalışacağız.

Should we try and do that?

Bunu yapmaya çalışmalı mıyız?

We will try, but it's not easy.

Deneyeceğiz ama kolay değil.

It's Not easy because they're very shy.

Kolay değil çünkü çok utangaçlar.

Very shy.

Çok utangaç. Seninle

We will see you tomorrow. We are definitely going now.

yarın görüşeceğiz. Şimdi kesinlikle gidiyoruz.

It is just 4:03 o'clock in the afternoon

Öğleden sonra saat sadece 4:03

and we are going to sit down and continue enjoying our Christmas Day.

ve oturup Noel Günümüzün tadını çıkarmaya devam edeceğiz.

Thanks.

Teşekkürler.

And I hope you will enjoy whatever you are doing right.

Ve umarım doğru yaptığınız şeyden zevk alırsınız.

So you could have a good time.

Böylece iyi vakit geçirebilirsin.

I haven't seen Claudia.

Claudia'yı görmedim.

Yes, I've seen Claudia home.

Evet, Claudia'yı evde gördüm.

Has Claudia been on? Claudia has been on, Yes.

Claudia çıktı mı? Claudia açıktı, Evet.

I saw her earlier because she.

Onu daha önce gördüm çünkü o.

She wrote.

She said she might be busy today.

Yazdı.

Bugün meşgul olabileceğini söyledi.

She did appear.

O göründü.

I did see something from Claudia. I won't look back now.

Claudia'dan bir şey gördüm. Şimdi geriye bakmayacağım.

We haven't got time.

Zamanımız yok.

I think it's quite a while ago, I think it was the Giovanni

Sanırım epey zaman önceydi, sanırım

Says by Giovanni Olivetti. Yes.

Giovanni Olivetti'nin Giovanni Says'ıydı. Evet.

Pop de Palmira says it is time to wrap.

Pop de Palmira, bitirme zamanının geldiğini söylüyor.

Oh, very good. So unwrap up.

Oh çok iyi. Öyleyse aç.

If you wrap up, it means you are covering something.

Sararsan, bir şeyi örtüyorsun demektir.

You are concealing something, or

Bir şeyi gizliyorsun ya da

maybe you are bringing something to a close,

belki bir şeyi sona erdiriyorsun ki

which we are doing right now.

biz de şu anda bunu yapıyoruz.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

We are going we will see you tomorrow from 2 p.m.

Biz gidiyoruz yarın 2'den sonra görüşürüz.

UK time.

İngiltere saati.

We are back with you live from much Wenlock town

Wenlock Town Square Incredible'dan canlı yayında sizlerle birlikteyiz,

square Incredible so we look to put our long johns on it might be cold.

bu yüzden paçalı donlarımızı giymeye çalışıyoruz, hava soğuk olabilir.

I think it is going to be cold tomorrow.

Sanırım yarın soğuk olacak.

See you later.

Sonra görüşürüz. Akşamınızın geri kalanında

Enjoy the rest of your Christmas for the rest of your evening.

Noel'inizin geri kalanının tadını çıkarın .

Some of you will be your Christmas will be coming to a close as you will be having a longer day

Bazılarınız, dünyanın neresinde olduğunuza bağlı olarak, bizden daha uzun bir gün geçireceğiniz için Noel'iniz sona erecek

than we are, depending on what part of the world you are in

it is.

.

This is Mr.

Ben İngiltere'den Bay

Duncan and Mr.

Duncan ve Bay

Steve in England saying Thanks for watching.

Steve izlediğiniz için teşekkürler diyor.

See you tomorrow.

Yarın görüşürüz.

2 p.m. time.

öğleden sonra 2 zaman.

And of course, until the next time we meet, you know what's coming next.

Ve tabii ki, bir dahaki görüşmemize kadar, sonra ne olacağını biliyorsun.

Yes, you do...

Evet,

ta ta for now.

şimdilik... ta ta yapıyorsun.