I'm falling for you! 'FALL' words and phrases / English Addict eXtra / LIVE chat / TUES 6th DEC 2022

It is 2:03 o'clock on a Tuesday.

Salı günü saat 2:03.

I can't believe that I'm here on Tuesday

Salı günü burada olduğuma inanamıyorum

because it's a very strange day for me to be here, to be honest.

çünkü dürüst olmak gerekirse burada olmak benim için çok tuhaf bir gün. Yine

Here we are again.

buradayız.

It's another live stream.

Bu başka bir canlı yayın.

Yes. 2:03 o'clock.

Evet. saat 2:03.

And we are here together again.

Ve yine burada birlikteyiz.

It's myself and also somebody else in a few moments.

Birkaç dakika içinde hem kendim hem de bir başkası.

Can you guess who it is?

Kim olduğunu tahmin edebilir misin?

I wonder if you can.

Yapabilir misin merak ediyorum.

We are coming to you live and direct from the birthplace

Size canlı olarak ve direkt olarak İngilizcenin doğum yerinden geliyoruz ki

of the English language, which just happens to be, oh my goodness,

orası tesadüfen, aman tanrım,

it's England.

orası İngiltere.

I am.

Ben.

I am.

Ben.

Tuesday, baby.

Salı bebeğim.

Hello.

Merhaba.

Hello, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

You haven't shaved today.

Bugün tıraş olmadın.

I have a little bit of stubble because tomorrow

Biraz sakalım var çünkü yarın

I want to have a nice shave because we are doing something special.

güzel bir tıraş olmak istiyorum çünkü özel bir şey yapıyoruz.

Tomorrow, only stubble.

Yarın, sadece anız.

A private thing happening tomorrow.

Yarın özel bir şey oluyor.

That's one of the reasons why I'm not here tomorrow.

Yarın burada olmamamın nedenlerinden biri de bu.

We have another thing going on that we are doing.

Yaptığımız başka bir şey daha var.

We're not going to talk about it.

Bunun hakkında konuşmayacağız.

It's our private life.

Bu bizim özel hayatımız.

We are. Not. You can mention it.

Biz. Olumsuz. Bundan bahsedebilirsin. Bununla ilgili

We are not about to make a Netflix documentary about it.

bir Netflix belgeseli yapmak üzere değiliz .

We are not about to show you our private lives

Size özel hayatlarımızı gösterip

and pretend to have a miserable life even though we are.

sefil bir hayat yaşıyormuş gibi yapmayacağız, öyle olsak bile. Biz

Well, we're not.

değiliz.

But some other people are multi-millionaires,

Ama diğer bazı insanlar multi-milyonerler

and they still seem really, really miserable.

ve hala gerçekten çok sefil görünüyorlar. Bu

If there's one thing I'm learning, by the way, from the Meghan Markle

arada Meghan Markle

and Prince Harry thing, is that money does not buy happiness.

ve Prince Harry olayından öğrendiğim bir şey varsa o da paranın mutluluğu satın almadığıdır.

It really doesn't.

Gerçekten değil.

In fact, quite often it buys nothing but misery and disappointment and heartache.

Aslında, çoğu zaman sefalet, hayal kırıklığı ve gönül yarasından başka bir şey satın almaz.

But it does make you lots of money.

Ama sana çok para kazandırır.

What money?

Ne parası?

Well, I think they're making a considerable amount of money by pretending to be miserable.

Bence mutsuz gibi davranarak hatırı sayılır miktarda para kazanıyorlar.

Yes, I suppose. To the rest of the world.

Evet, sanırım. Dünyanın geri kalanı.

If you can get away. Look, if you can get away with it.

Eğer kaçabilirsen. Bak, eğer ondan kurtulabilirsen.

If you can do it, if you can find a thing in your life to grift from.

Eğer yapabilirsen, hayatında dolandırıcılık yapacak bir şey bulabilirsen.

That's a great word, by the way.

Bu arada, harika bir kelime.

GRift a person who uses a certain thing,

GRift para kazanmak için belirli bir şeyi,

a subject or an emotional response

bir konuyu veya duygusal bir tepkiyi kullanan bir kişi

to to make money is grifting.

dolandırıcıdır.

You hold on to a certain issue and then you make money from it.

Belirli bir konuya tutunuyorsunuz ve ondan para kazanıyorsunuz.

You make a career from it.

Ondan bir kariyer yaparsın.

Maybe you are a certain I don't know.

Belki eminsindir bilmiyorum.

You have a certain political view and you can make money from that.

Belirli bir siyasi görüşünüz var ve bundan para kazanabilirsiniz.

Or maybe you are feeling as if you are a victim of something.

Ya da belki kendinizi bir şeyin kurbanı gibi hissediyorsunuz.

Maybe hatred.

Belki nefret.

Maybe human beings don't like you when you feel really unhappy.

Belki de gerçekten mutsuz hissettiğin zaman insanlar seni sevmiyordur.

So you try to make money from it.

Yani ondan para kazanmaya çalışıyorsunuz. İnternette İngilizce öğretme becerinizden

Well, when are we going to start making money, Mr.

ne zaman para kazanmaya başlayacağız Bay

Duncan, from your ability to teach English on the Internet?

Duncan ?

Well, that's not really a victim, you see.

Bu gerçekten bir kurban değil, anlıyor musun?

Oh, yes, you're not a victim.

Oh, evet, sen bir kurban değilsin.

We have to. We have to be victims, first of all.

Zorundayız. Her şeyden önce kurban olmalıyız.

So we have to have something that we can say that we are victims of.

Yani kurbanı olduğumuzu söyleyebileceğimiz bir şeye sahip olmalıyız .

We think.

It's some sort of hatred or some sort.

Düşünürüz.

Bu bir çeşit nefret ya da bir çeşit.

Of prejudice. Some sort of prejudice.

Ön yargıdan. Bir çeşit ön yargı.

It is something that is is a thing that we

Olup biten bir şeydir,

maybe we exhibit part of our characteristic and other people don't like.

belki de bir özelliğimizin bir kısmını sergilediğimiz ve diğer insanların hoşlanmadığı bir şeydir.

And we can say, oh, oh, please feel sorry for us.

Ve diyebiliriz ki, oh, oh, lütfen bizim için üzülün.

Please, please give us things because we are victims.

Lütfen, lütfen bize bir şeyler verin çünkü biz mağduruz.

Yes, we could do we could claim that we are living in poverty or that we've had some kind of abuse.

Evet, yoksulluk içinde yaşadığımızı veya bir tür tacize uğradığımızı iddia edebilirdik. Toplumun bir kesiminden gelen

We are some kind of abuse from from

bir tür istismar biziz

some part of society.

.

Yes, maybe.

Evet belki.

Or yeah.

Ya da evet.

That we are perceived in some way of being the underdog.

Bir şekilde zayıf taraf olarak algılandığımızı.

There are a lot of people at the moment making a lot of money out

Şu anda

of being victims of something, even if they are not.

bir şeyin kurbanı olmaktan çok para kazanan pek çok insan var, olmasalar bile.

Now, I'm not saying that there is not real

Şimdi, gerçek

victims sanction, but a lot of people are saying

kurban yaptırımı olmadığını söylemiyorum ama birçok insan

I am the target of of abuse and all sorts of horrible things.

tacizin ve her türlü korkunç şeyin hedefi olduğumu söylüyor.

I want to make money from it.

Ondan para kazanmak istiyorum.

How can I make money from that?

Bundan nasıl para kazanabilirim?

Well, I suppose that, yes.

Şey, sanırım, evet.

It is a thing that's happening a lot, though.

Yine de çokça olan bir şey. Bir

You have to be a victim of something.

şeyin kurbanı olmalısın.

You have to be in a corner.

Bir köşede olmalısın.

And that is the best way these days to make a living.

Ve bu, bu günlerde geçimini sağlamanın en iyi yolu.

And you can make a lot of money from that.

Ve bundan çok para kazanabilirsiniz.

Can I shall I show how upset I am over something in a way

that a certain royal member has been doing?

Belli bir kraliyet üyesinin yaptığı gibi bir şeye ne kadar üzüldüğümü göstereyim mi?

I don't know.

Bilmiyorum.

I'm loving the photographs, by the way.

Bu arada fotoğraflara bayılıyorum.

Have you seen the photograph?

Fotoğrafı gördün mü?

The photograph of Prince Harry and Meghan Markle?

Prens Harry ve Meghan Markle'ın fotoğrafı mı?

And she's doing this.

Ve bunu yapıyor.

Nobody ever does that in real life.

Kimse bunu gerçek hayatta yapmaz. En

That is the most.

fazlası bu.

I've never seen such a poorly posed photograph.

Hiç bu kadar kötü pozlanmış bir fotoğraf görmemiştim.

I mean, don't get don't get taken in by this nonsense.

Yani, sakın bu saçmalıklara kapılmayın.

Okay, Steve.

Tamam, Steve.

We're not editorialising.

Editörlük yapmıyoruz.

They're multimillionaires.

Onlar multimilyonerler.

Okay.

Multi, multi multimillionaires. Yes.

Tamam aşkım.

Çok, çok multimilyonerler. Evet.

Trying to make money out of the royal family.

Kraliyet ailesinden para kazanmaya çalışıyor.

Look, but whether you whether you

Bak, ama

support the royal family or not, a lot of people are and some people are okay.

kraliyet ailesini desteklesen de desteklemesen de birçok insan öyle ve bazı insanlar iyi.

You know, there's no to apologise.

Biliyorsun, özür dileyecek bir şey yok.

Yes, it is.

It is what it is.

Evet öyle. Neyse ne

.

And forget she was an actress. Steve.

Ve onun bir aktris olduğunu unut. Steve.

All right. To be able to take a photo.

Elbette. Fotoğraf çekebilmek için.

Yes. Everyone's laughing here in the UK, by the way.

Evet. Bu arada, İngiltere'de herkes gülüyor.

Nobody's taking it seriously now.

Şimdi kimse ciddiye almıyor.

And I think it is more for the American market.

Ve bence daha çok Amerika pazarı için.

I will be honest with you, and this is no disrespect to the Yanks, but

Size karşı dürüst olacağım ve bu Yankilere saygısızlık değil ama

American people

in the USA I'm talking about, they go absolutely crazy

bahsettiğim ABD'deki Amerikalılar,

about English royalty or British royalty.

İngiliz kraliyet ailesi veya İngiliz kraliyet ailesi için kesinlikle çıldırıyorlar.

The royal family in this country, USA,

Bu ülkedeki kraliyet ailesi, ABD,

people there go absolutely crazy over anything connected to the royal family.

oradaki insanlar kraliyet ailesiyle bağlantılı her şeye kesinlikle deliriyor.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

That's all I'm saying for now.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.

But sometimes people do exaggerate

Ancak bazen insanlar

their problems or their troubles to try and get sympathy.

sempati kazanmak için sorunlarını veya sıkıntılarını abartırlar.

And it is it is a thing that happens a lot these days.

Ve bu, bugünlerde çokça olan bir şey.

See here today.

Bugün burada görün.

Guess who hasn't been here for a long time? I know.

Bilin bakalım kim uzun zamandır burada değil? Biliyorum.

And whose birthday it is today? It is. It's late.

Ve bugün kimin doğum günü? Bu. Çok geç.

Oh, I'm.

Ah, ben.

I've been I've been had again.

Yine sahip oldum.

Have I done.

yaptım mı

Can you sell silly sausage?

Aptal sosis satabilir misin?

I shall I just leave now?

Şimdi gideyim mi?

It is all picked

Hepsi

up. It always comes on here.

alındı. Her zaman buraya gelir.

And he always says that it's his birthday.

Ve her zaman onun doğum günü olduğunu söyler.

The problem is when it is your birthday and you come on here, we won't believe you.

Sorun şu ki, senin doğum günün ve sen buraya gel, sana inanmayacağız.

We will. We will think you're joking. See?

Yapacağız. Şaka yaptığını düşüneceğiz. Görmek?

And that nearly fooled me again.

Ve bu beni yine neredeyse kandırıyordu.

See that?

Take you.

See if it hasn't been around for a while

Bunu gördün mü?

seni al

Bir süredir ortalıkta dolaşıp

and forgotten the tricks that they used to play on.

oynadıkları numaraları unutup unutmadığına bakın.

As if it's not armpit by the way, for those wondering, not armpit, I'm sure I'm

Koltuk altı değilmiş gibi bu arada merak edenler için koltuk altı değil eminim ki

getting to, you know, ladies, women of a certain age,

alıyorum ya hanımlar belli bir yaştaki bayanlar koltuk

they get they get the skin under their arm.

altı derisini alıyorlar.

It starts to hang down.

Asılmaya başlar.

And I think I might be getting bingo wings.

Ve bingo kanatları alabileceğimi düşünüyorum.

Well, you ought to do some press ups, Mr.

Pekala, biraz şınav çekmelisiniz Bay

Duncan, because those are your try set muscles under there.

Duncan, çünkü bunlar sizin altındaki kasları denemeniz.

Look at that. Oh, my goodness. I'm getting bingo wings.

Şuna bak. Aman tanrım. Bingo kanatları alıyorum.

And the reason why they call them bingo wings is because I love this.

Ve onlara bingo kanatları demelerinin nedeni, bunu sevmem.

I think this is a great expression, by the way, you might never have heard of this expression.

Bence bu harika bir ifade, bu arada, bu ifadeyi hiç duymamış olabilirsiniz.

Bingo wings.

Tombala kanatları.

When women of particularly women.

Özellikle kadınların kadınları olduğunda.

Well, yes, that's what I'm just. About to say.

Evet, ben böyleyim. söylemek üzere.

It can be men, but it's usually women.

Erkek olabilir ama genellikle kadındır.

Is the point I'm making. Yeah.

Yaptığım nokta bu. Evet.

What was I saying?

Ben ne diyordum?

When women of a particular win win.

Belirli bir kadın kazandığında kazanır.

When women of a particular age normally over 60,

Belirli bir yaştaki kadınlar normalde 60 yaşın üzerindeyken,

they often like to do things as a pastime.

genellikle bir şeyleri eğlence olarak yapmaktan hoşlanırlar.

And one of the popular pastimes is playing bingo.

Ve popüler eğlencelerden biri bingo oynamaktır.

Bingo.

Bingo.

And during a bingo game, quite often someone will win.

Ve bir tombala oyunu sırasında, sıklıkla birisi kazanır.

And when they win, they will hold up their arm like this.

Kazandıklarında da kollarını böyle kaldıracaklar.

I've won.

Ben kazandım.

I've won. Bingo, I've won.

Ben kazandım. Bingo, kazandım.

I'm the winner.

Ben kazananım.

But underneath their arms,

Ancak kollarının altında

there is normally some loose skin hanging down.

normalde sarkan bir miktar gevşek deri vardır.

And it will move around like this flap.

Ve bu kanatçık gibi hareket edecek.

Flap around.

Etrafında çırpın.

And that's the reason why we call them bingo wings.

Onlara tombala kanatları dememizin nedeni de bu.

Because of elderly ladies in the UK.

İngiltere'deki yaşlı bayanlar yüzünden.

I don't know if bingo is played throughout the world.

Tombala dünyanın her yerinde oynanır mı bilmiyorum. Sanırım

I think probably. Is played everywhere.

muhtemelen. Her yerde oynanır.

And when you're right.

Ve haklı olduğunda.

Yes, that's it.

So, Mr.

Evet, bu o.

Bay

Duncan, have you been playing bingo?

Duncan, tombala oynuyor muydunuz?

Bingo is very big in South America.

Bingo Güney Amerika'da çok büyük.

And of course,

Ve tabii ki

it's not so common in men because men's

erkeklerde o kadar yaygın değildir çünkü erkek

physique tends to stay with the muscles.

fiziği kaslarla kalma eğilimindedir.

We won't go into it.

Biz buna girmeyeceğiz.

But you know, what Mr.

Ama Bay

Duncan needs to do is those are the tricep muscles. Yeah.

Duncan'ın yapması gereken şey triseps kasları. Evet.

So you need to just do some press ups.

Bu yüzden biraz şınav çekmeniz gerekiyor.

Try to your fry up the skin.

Cildinizi kızartmaya çalışın.

Your triceps are here, but the skin also goes very soft as well.

Trisepsleriniz burada, ancak cilt de çok yumuşak oluyor.

That's not too bad, Mr. Jones. No, it's not too bad. I've got.

Bu o kadar da kötü değil, Bay Jones. Hayır, çok kötü değil. Sahibim.

I've got muscles. Look, look at that. God knows how.

Kaslarım var. Bak, şuna bak. Tanrı nasıl olduğunu bilir.

Okay, loose I will.

Tamam, bırakacağım.

You see, I'm exercising all the time to my arms are like little skinny.

Görüyorsun, kollarım biraz sıska gibi her zaman egzersiz yapıyorum.

I'm going to bear that in mind today.

Bugün bunu aklımda tutacağım.

Uh, when Mr.

Bay

Steve says that I'm cruel to him, doesn't it?

Steve ona karşı acımasız olduğumu söylediğinde, öyle değil mi? Harika fiziğe sahip

You know you when you see some people with amazing physiques and they,

bazı insanları gördüğünüzde sizi tanırsınız

and then you ask them and they say they don't really do anything.

ve sonra onlara sorarsınız ve gerçekten hiçbir şey yapmadıklarını söylerler.

Yeah.

Evet.

Some people are born with naturally very big muscles and they don't actually do anything.

Bazı insanlar doğuştan çok büyük kaslarla doğarlar ve aslında hiçbir şey yapmazlar.

Yes, there is also another type of person who is overweight,

Evet, kilolu olan başka bir insan türü daha vardır ,

but they think that they are muscly, they think they have muscles and they wear tight t.

ancak kendilerini kaslı zannederler, kasları olduğunu düşünürler ve sıkı giyinirler.

Lycra.

likra.

But not like for a. No, just just T-shirt.

Ama a için değil. Hayır, sadece tişört.

I'm just saying.

Ben sadece söylüyorum.

They sometimes do. Yes. Okay. As well.

Bazen yaparlar. Evet. Tamam aşkım. İlave olarak.

I'm on about men who just think that they're macho and anyway.

Sadece maço olduklarını düşünen erkekler hakkında konuşuyorum .

Yes. Wearing t shirts. That's it to me.

Evet. tişört giymek. benim için bu kadar

Well, everyone's attracted to different things, but one of my one of my pet hates

Eh, herkes farklı şeylere ilgi duyar ama biri benim en büyük itirazlarımdan biri nefret eder

one of my big objections and something that I would ban immediately

ve ben iktidara gelsem hemen yasaklarım.

if I was ever put into power as How is middle aged men wearing lycra?

Orta yaşlı erkekler likralı nasıl giyilir?

Yes, tight fitting clothes.

Evet, dar giysiler.

Just should be banned.

Sadece yasaklanmalı.

I'm sorry. Anyway, no one wants to look at that.

Üzgünüm. Her neyse, kimse buna bakmak istemiyor.

Okay. Again.

Tamam aşkım. Tekrar.

Anyway, we have a lot to talk about.

Her neyse, konuşacak çok şeyimiz var.

And already we're 15 minutes into today's live stream.

Ve şimdiden bugünkü canlı yayının 15. dakikasındayız.

Hi, everybody. This is Mr.

Selam millet. Bu

Duncan, by the way, in England.

arada, İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so.

Umarım.

So, you happy all the way there? Steve.

Orada mutlu musun? Steve.

Steve, you have to wait. What?

Steve, beklemek zorundasın. Ne?

I'm doing a little bit. You have to wait.

biraz yapıyorum Beklemek zorundasın.

Steve's

Steve'in

host guest.

ev sahibi konuğu. Yayıncılıkta

There are certain things, certain rules in broadcasting master.

belli şeyler, belli kurallar vardır usta.

Anyway, I hope you are feeling good today.

Her neyse, umarım bugün kendini iyi hissediyorsundur. Size

I tell you who isn't feeling good, Prince Charles.

kimin iyi hissetmediğini söylüyorum, Prens Charles.

Or should I say King Charles?

Yoksa Kral Charles mı demeliydim?

Hello.

Merhaba.

Hello, everyone.

Herkese merhaba.

It's King Charles here.

Burada Kral Charles var.

I'm not feeling very happy today

Bugün kendimi pek mutlu hissetmiyorum

because my bloody son is trying to stir up

çünkü kahrolası oğlum

trouble for my family and I won't have it.

aileme sorun çıkarmaya çalışıyor ve buna izin vermeyeceğim.

And another thing I don't like is ink.

Sevmediğim bir diğer şey ise mürekkep.

Keep that bloody ink.

O lanet olası mürekkebi sakla.

Away from me.

Benden uzak.

Did you?

yaptın mı

Well done, Mr.

Aferin Bay

Duncan, but I think you deserve a clap for that, Personation.

Duncan, ama bunun için bir alkışı hak ettiğinizi düşünüyorum, Personation.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

I'm sure that Charles is watching now and may give you some kind of award for.

Eminim Charles şu anda izliyor ve sana bir tür ödül verebilir.

Or you might send me to the tower and have my head chopped off.

Ya da beni kuleye gönderip kafamı uçurtabilirsin.

You were saying, Steve.

Diyordun, Steve.

What was I saying?

Ben ne diyordum?

I don't know. I don't remember what I was saying, Mr. Doyle.

Bilmiyorum. Ne dediğimi hatırlamıyorum, Bay Doyle.

Well, that brain rest in peace, the brain cell that just died in Mr.

Pekala, o beyin huzur içinde yatsın, Bay Steve Brain'de az önce ölen beyin hücresi

Steve Brain.

.

Do you die?

ölür müsün

Do you guys do any type of exercise?

Beyler herhangi bir spor yapıyor musunuz?

It says Giovanni Olivetti. Not much.

Giovanni Olivetti diyor. Fazla değil.

I don't do as much as Steve.

Steve kadar yapmıyorum.

Steve was exercising. Okay. Yes, yes, that's fine.

Steve egzersiz yapıyordu. Tamam aşkım. Evet, evet, sorun değil.

You're always talking about the fact you exercise and I'm I'm a little less fit than Mr.

Her zaman egzersiz yaptığından bahsediyorsun ve ben Bay Steve'den biraz daha az formdayım

Steve.

.

Say you are really on dangerous ground today.

Diyelim ki bugün gerçekten tehlikeli bir zemindesiniz.

You were laughing.

gülüyordun

There was a lovely message from from Giovanni earlier.

Daha önce Giovanni'den çok güzel bir mesaj vardı.

Hello, Mr. Juncker.

Merhaba, Bay Juncker.

Mr. Steve, how are you today, Hope?

Bay Steve, bugün nasılsınız Hope?

Well, yes, I've just come back from my little walk

Evet, küçük yürüyüşümden yeni döndüm

and now here with my friends to cheer me up.

ve şimdi arkadaşlarımla beni neşelendirmek için buradayım.

It's quite cold today.

Bugün oldukça soğuk.

Hello to the chat.

Sohbete merhaba.

Hello. Hello to you. Hello.

Merhaba. Merhaba sana. Merhaba.

Lovely message.

Güzel mesaj.

And there was a similar one from Lewis early on as well, expressing his his delight

Ve daha önce Lewis'ten de benzer bir kişi vardı ve

at being here with this company, offering.

bu şirketle burada olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek teklifte bulundu.

A thank. You.

Bir teşekkür. Sen.

It's like every day we get to meet with our friends.

Sanki her gün arkadaşlarımızla buluşuyoruz.

Today on the live chat in first place.

Bugün canlı sohbette ilk etapta.

This is very interesting.

Bu çok ilginç.

Alexander Neman of course what you are

Alexander Neman tabii ki

first on today's live chat I'm.

bugünkü canlı sohbetimizde ilk sizsiniz.

I've got my heart rate racing.

Kalp atış hızım yarışıyor.

Just clapping. Yes.

Sadece alkışlıyorum. Evet.

And you say I'm on.

Ve ben varım diyorsun.

Beatrice is here.

Beatrice burada.

Hello, Beatrice.

Merhaba, Beatrice.

Also, Mohsen, also Palmira.

Ayrıca, Mohsen, ayrıca Palmira.

Paolo is here as well.

Paolo da burada.

We haven't heard your guitar for a long time.

Uzun zamandır gitarını duyamadık.

Are you still playing your guitar?

Hala gitar çalıyor musun?

Vladimir is here.

Vladimir burada.

Hello?

Merhaba?

Vladimir is here.

Vladimir burada.

Hello, Vladimir.

Merhaba Vladimir.

Nice to see you here, Vladimir.

Seni burada görmek güzel, Vladimir. Bir

Let's see that. Okay.

görelim. Tamam aşkım.

Well, it's it's all down there on the screen.

Her şey aşağıda, ekranda.

Hello. Hello.

Merhaba. Merhaba.

Also to Luis Mendez is here today.

Ayrıca Luis Mendez'e bugün burada.

Hello, Luis. It's a very busy one so far.

Merhaba Luis. Şu ana kadar çok meşgul.

And we are here today to talk about lots of things.

Ve bugün pek çok şey hakkında konuşmak için buradayız.

By the way, Steve, there is some very worrying news at the moment

Bu arada Steve, şu anda pek çok insanın gerçekten üzüldüğü bazı çok endişe verici haberler var

that lots of people have got really upset about. Yes.

. Evet.

What's that? Mr. Duncan will talk about that in a moment.

Bu da ne? Bay Duncan birazdan bundan bahsedecek.

And also, we have announced yesterday

Ve ayrıca, dün

the Oxford Language Press,

who are, of course, the publishers of the Oxford English Dictionary,

Oxford English Dictionary'nin yayıncıları olan Oxford Language Press'in

they have named that word or should I say

bu kelimeyi yılın deyimi mi demeliyim adını verdiklerini duyurduk

phrase of the year.

.

Do you want to know what it is this year?

Bu yıl ne olduğunu bilmek ister misin?

The phrase of 2022,

judged not by the Oxford

Oxford

University Press, but actually by the general public.

University Press tarafından değil, aslında genel halk tarafından değerlendirilen 2022 ifadesi.

So they've taken the the risk, the dangerous risk,

Bu yüzden, insanlardan yılın sözü veya cümlesi için oy vermelerini isteme riskini, tehlikeli riski,

a very dangerous risk, in fact, of asking people

aslında çok tehlikeli bir riski aldılar

to vote for their word or phrase of the year.

.

I think I know what it is.

Sanırım ne olduğunu biliyorum.

Mr. Duncan, do you? Yes. Is it tatter for now?

Bay Duncan, öyle mi? Evet. Şimdilik pes mi?

It is not.

O değil.

No, it. Should. Be. I would be good, though.

Hayır, o. Meli. Olmak. Yine de iyi olurdum.

It's not that at all for now. It's not that often.

Şimdilik hiç de öyle değil. O kadar sık ​​değil.

The phrase that you have championed.

savunduğun cümle.

For how many years?

Kaç yıldır?

14 years?

14 yıl?

16, 16 years on YouTube. Thanks for remembered.

YouTube'da 16, 16 yıl. Hatırladığın için teşekkürler.

Be phrase of the year.

Yılın sözü ol.

Thank you for remembering that.

Bunu hatırladığın için teşekkür ederim.

I wasn't I was only two years.

Ben değildim, sadece iki yaşındaydım.

Here we gather so the Oxford

Burada Oxford

languages or the Oxford University Press

dillerini veya Oxford University Press'i bir araya getiriyoruz

and they are the people who who produce every year

ve onlar her yıl

the Oxford English Dictionary this year.

bu yıl Oxford English Dictionary'yi üreten kişilerdir.

And I was surprised to find out this word or phrase.

Ve bu kelimeyi veya cümleyi öğrendiğimde şaşırdım.

I was very surprised because to be honest with you, I'm going to be honest.

Çok şaşırdım çünkü sana karşı dürüst olmak gerekirse, dürüst olacağım.

I've never heard of it.

Bunu hiç duymamıştım.

So I was surprised to find

Bu yüzden

that the 2022 word of the year,

2022 yılının kelimesi olduğunu görünce şaşırdım,

or should I say phrase of the year because it is

yoksa yılın cümlesi mi demeliyim çünkü bu

a phrase is wait for.

bir kelime öbeği olduğu için bekleyin.

It, drum roll,

O, davul sesi,

little title.

küçük başlık.

Goblin mode.

Goblin modu.

Really

Gerçekten

not goblin mode.

goblin modu değil.

Goblin goblin mode apparently is the word of the year or.

Goblin goblin modu görünüşe göre yılın kelimesi veya.

Well, it's actually a phrase, I suppose, and I have never heard of it.

Aslında bu bir deyim, sanırım ve hiç duymadım.

And apparently a lot of people are using it.

Ve görünüşe göre birçok insan bunu kullanıyor.

Now, I'm wondering if someone has been playing a trick here,

Şimdi, birisinin burada bir oyun oynayıp oynamadığını merak ediyorum,

but apparently it is a real phrase that people do use,

ama görünüşe göre bu insanların kullandığı gerçek bir ifade

and the meaning of the phrase is to do something based on a selfish need

ve bu ifadenin anlamı, bencil bir ihtiyaca dayalı bir şey yapmak

or an act of self-indulgence

ya da kendini beğenmişlik eylemi yapmak.

without worrying about the consequences for other people.

diğer insanlar için sonuçları hakkında endişelenmek.

We know now this is very interesting because this is something we have talked about in the past,

Artık bunun çok ilginç olduğunu biliyoruz çünkü bu geçmişte konuştuğumuz bir şey,

how people seem to just do whatever they want,

insanların nasıl canları ne istiyorsa onu yapıyor gibi görünüyor, diğer insanları etkileyen

if they are creating a disturbance or a noise

bir rahatsızlık veya gürültü yaratıyorlarsa

that is affecting other people, they just don't seem to care.

, öyle görünmüyorlar. ilgilenmek Bu

So I think maybe that would be a good use of oh goblin mode.

yüzden belki de oh goblin modunun iyi bir kullanımı olacağını düşünüyorum .

They are just doing whatever they want

Sadece

for their own selfish need or they're self-indulgent and.

kendi bencil ihtiyaçları için ne isterlerse yapıyorlar ya da rahatlarına düşkünler ve.

Of course you could apply this to neighbours, couldn't you, Mr.

Elbette bunu komşularınıza da uygulayabilirsiniz, değil mi Bay

Duncan?

Especially, especially neighbours who do things

Duncan?

Özellikle, bencil ihtiyaçlara dayalı şeyler yapan komşular

based on selfish need,

and it annoys other people that live around them and they don't seem to care less about it.

ve bu çevrelerinde yaşayan diğer insanları rahatsız ediyor ve bunu hiç umursamıyor gibi görünüyorlar.

No, we don't have any of that around here.

Hayır, buralarda bunlardan hiçbiri yok.

They do. We do. Not.

Onlar yapar. Yaparız. Olumsuz.

Absolutely none.

Kesinlikle hiçbiri.

But yes.

Ama evet.

So when your neighbours or somebody at work is doing something selfish. Hmm.

Yani komşularınız veya işteki biri bencilce bir şey yaptığında. Hmm.

You can say.

Söyleyebilirsin.

But I suppose like a goblin, goblins are seen as sort of evil little creatures.

Ama sanırım bir goblin gibi, goblinler de bir tür kötü küçük yaratıklar olarak görülüyor.

Yes, it's a bit like Warwick Davis, but imagine Warwick Davis

Evet, biraz Warwick Davis'e benziyor, ama Warwick Davis'in

if he was a really evil person and that would then be a goblin.

gerçekten kötü bir insan olduğunu ve o zaman bir goblin olacağını hayal edin.

You see.

Anlıyorsun.

Is that is that okay?

Bu tamam mı?

Yeah, I think that's a pretty good.

Evet, bence bu oldukça iyi.

Goblins are such a nasty set of creatures from the underworld.

Goblinler, yeraltı dünyasından gelen çok kötü yaratıklardır .

I think goblins are little. They're little.

Bence goblinler küçük. Onlar küçük.

They're like mischievous, like dwarves or little imps that.

Cüceler ya da küçük şeytanlar gibi yaramazlar .

Might do things to hurt you and like to do

Sizi incitecek şeyler yapabilir ve

selfish acts that cause harm to others.

başkalarına zarar veren bencil davranışlarda bulunmaktan hoşlanabilir.

Yes, there are goblins.

Evet, goblinler var.

Goblins, of course there are.

Goblinler elbette var.

There are goblins in Harry Potter

Harry Potter'da goblinler

and the little goblin that used to get into bed with Harry Potter.

ve Harry Potter'la yatağa giren küçük goblin var.

You know, talking to Harry, you can say that Harry and Meghan are currently

Biliyorsunuz, Harry ile konuşurken, Harry ve Meghan'ın şu anda

in a very long term goblin mode

çok uzun vadeli bir goblin modunda olduklarını söyleyebilirsiniz

because they are doing something quite selfish,

çünkü oldukça bencilce bir şey yapıyorlar,

which is going to cause harm to other people, namely the rest of their family.

bu da diğer insanlara, yani ailelerinin geri kalanına zarar verecek.

I think in the in the in the dictionary, they should have a photograph of Harry and Meghan

Bence sözlükte, bencil kelimesinin yanında Harry ve Meghan'ın bir fotoğrafı olmalı

next to the word selfish, because I don't think

, çünkü bu ikisi kadar bencil olan

I've come across any individual

or heard about any individual who is as selfish as those two people.

herhangi bir kişiye rastladığımı veya duyduğumu sanmıyorum. insanlar.

Unfortunately, as a goblin, it's not a, I suppose it is a character, but it is.

Ne yazık ki bir goblin olarak bu bir değil, sanırım bir karakter ama öyle.

So I don't know whether that transfers across to different cultures.

Yani bunun farklı kültürlere aktarılıp aktarılmadığını bilmiyorum .

Well, first of all, they're not real.

Her şeyden önce, onlar gerçek değil.

They're not real.

Gerçek değiller.

No, it's it's something from sort of so.

Hayır, öyle bir şey.

They are a character, a fictitious thing.

Onlar bir karakter, hayali bir şey.

But yeah. The very same reporter or something.

Ama evet. Aynı muhabir falan.

Well before that.

Ondan önce. Ondan

Before that as well.

önce de.

Yeah. It's mythical, it's a mythical creature.

Evet. Efsanevi, efsanevi bir yaratık.

Yeah. Very similar to gremlins.

Evet. Gremlinlere çok benzer.

So when you think of gremlins, they are also things that are supposed to cause chaos.

Yani gremlinleri düşündüğünüzde, onlar aynı zamanda kaosa neden olması gereken şeylerdir.

Normally, with devices or machinery.

Normalde, cihazlarla veya makinelerle. İşte bu

So that's it.

You say goblin goblin to do something

kadar.

based on a selfish need or an act of self-indulgence.

Bencil bir ihtiyaca veya kendini beğenmişliğe dayalı bir şey yapması için goblin goblin diyorsunuz.

Quite often politicians do this. Okay.

Çoğu zaman politikacılar bunu yapar. Tamam aşkım.

Oh, I've got to finish now. After this.

Ah, şimdi bitirmeliyim. Bundan sonra.

I'll try to time it. You say it sometimes. Get it. Right.

Zamanlamaya çalışacağım. Bazen söylüyorsun. Anla. Sağ.

Oh, can I just do it again, Steve? Yes.

Oh, tekrar yapabilir miyim, Steve? Evet.

To do something based on a selfish need or an act of self-indulgence is the word of the year.

Bencil bir ihtiyaca veya kendini beğenmişliğe dayalı bir şey yapmak, yılın kelimesidir.

The phrase of 2022 goblin mode.

2022 goblin modunun ifadesi.

So now we know, although to be honest with you, I haven't really heard of it.

Şimdi biliyoruz ki, sana karşı dürüst olsam da, gerçekten duymadım.

I've never heard of it.

Bunu hiç duymamıştım.

No, I hadn't heard of it at all.

Hayır, hiç duymamıştım.

In answer to our pets question, whose just shows you if you ask something enough

Bir şeyi yeterince

times, eventually someone will take notice.

kez sorarsanız, sonunda birisinin dikkatini çekeceğini gösteren evcil hayvan sorumuzun yanıtı olarak. Evcil hayvan sorumuzun

Not very well is the answer

cevabı pek iyi değil

to our pets question.

.

Not very well.

Çok iyi değil.

Oh, backing down.

Ah, geri çekiliyorum.

Is this a question about our new prime minister?

Bu yeni başbakanımızla ilgili bir soru mu?

Yes. Rishi Sunak.

Evet. Rishi Sunak.

He's not doing particularly well because he's he's coming across as a bit of a wimp

Pek iyi durumda değil çünkü biraz pısırık gibi görünüyor

because he seems to be

çünkü

caving in and giving way to pressure from other parts of his party.

pes ediyor ve partisinin diğer bölümlerinden gelen baskıya boyun eğiyor gibi görünüyor.

Okay. Anyway, we weren't going. Oh, yeah, but just.

Tamam aşkım. Her neyse, gitmiyorduk. Evet, ama sadece.

Although he was able he was two days ago, he was saying how wonderful,

İki gün önce yapabildiği halde,

how wonderful the World Cup is so far

Dünya Kupası'nın şu ana kadar ne kadar harika, ne kadar harika olduğunu

and how how amazing Qatar have done.

ve Katar'ın ne kadar harika bir iş çıkardığını söylüyordu.

He praised and congratulated Qatar for for being such a great.

Katar'ı bu kadar büyük olduğu için övdü ve tebrik etti .

Place.

Yer.

And a wonderful host of the 2022 World Cup.

Ve 2022 Dünya Kupası'nın harika ev sahibi.

Oh oh.

Ah ah Bu

So no doubt we've got some, some some trade that we want to do with him or something.

yüzden hiç şüphe yok ki onunla yapmak istediğimiz bir miktar ticaretimiz var ya da onun gibi bir şey.

Okay, Steve, you stuff.

Tamam, Steve, seni pislik.

Otherwise, why would you. Let's not do that?

Aksi takdirde, neden yapasın? Bunu yapmayalım mı?

Well, you started it.

Peki, sen başlattın.

Oh, I didn't.

I didn't start out.

Yapmadım.

Başlamadım.

A rant about what you know.

Ne bildiğin hakkında bir rant.

Yeah, I'm not saying that.

Evet, bunu söylemiyorum.

I'm not saying there's a conspiracy.

Bir komplo var demiyorum.

I'm not doing an Alex Jones or a Kanye West.

Alex Jones veya Kanye West yapmıyorum.

Then do a Kanye West, please.

O zaman Kanye West yap lütfen.

But in. Fact, that was you really will get struck. Out.

Ama içinde. Gerçek şu ki, gerçekten vurulacaksın. Dışarı.

I think that will be I think that's going to be a new word for next year.

Sanırım bu gelecek yıl için yeni bir kelime olacak.

If you do a Kenya, it means you say something

Bir Kenya yaparsanız, bu gerçekten saldırgan bir şey söylediğiniz

really offensive and get yourself cancelled completely.

ve kendinizi tamamen iptal ettirdiğiniz anlamına gelir.

So if you do a akong year, it means you

Yani bir akong yılı yaparsanız, bu

you say something that gets you completely out.

sizi tamamen dışarı çıkaran bir şey söylediğiniz anlamına gelir.

Diaz Did anybody see I don't know whether they saw one.

Diaz gören oldu mu, gören var mı bilmiyorum.

They're not going to say what it is.

Ne olduğunu söylemeyecekler.

Don't worry, I'm not going to get you banned.

Endişelenme, seni yasaklamayacağım.

But if you look at what he said recently, you will understand what we mean.

Ama geçenlerde söylediklerine bakarsanız ne demek istediğimizi anlarsınız.

I don't know if that came across as important

Bunun

in other countries for news, but we certainly saw it here in the UK.

diğer ülkelerde haberler için önemli olup olmadığını bilmiyorum ama burada, Birleşik Krallık'ta kesinlikle gördük.

Well, it's the internet, so it affects everyone.

İnternet olduğu için herkesi etkiliyor.

I know.

But you know, you know, not everybody gets these stories.

Biliyorum.

Ama biliyorsun, biliyorsun, bu hikayeleri herkes anlamıyor.

You know, but the changes caused by it will affect everyone

Biliyorsunuz ama neden olduğu değişiklikler herkesi etkileyecek

because we're talking about social media and everyone around the world uses it.

çünkü sosyal medyadan bahsediyoruz ve dünyadaki herkes onu kullanıyor.

Everyone's crazy about social media.

Herkes sosyal medyaya deli oluyor.

We will refrain from mentioning leaders

of a countries that went to war.

Savaşa girmiş bir ülkenin liderlerinden bahsetmeyeceğiz.

They went to. War.

Gittiler. Savaş.

Yes. But I think we you know, we won't mention that.

Evet. Ama bence biliyorsun, bundan bahsetmeyeceğiz.

You mean at war or went to war.

Savaşta ya da savaşa gitmiş demek istiyorsun.

Went to war in the past.

Geçmişte savaşa gitti.

You mean Germany?

Almanya derken?

Yes, that's what I'm talking about.

Evet, bundan bahsediyorum.

That many past as well.

O kadar çok geçmiş.

No, I'm referring to the person.

Hayır, kişiden bahsediyorum. Kanye West'in bahsettiği kişi hakkında

They was a cryptic clue, Mr.

şifreli bir ipucuydu Bay

Duncan, about the person that Kanye West was talking about.

Duncan .

Yeah. Oh, Hitler. Yeah.

Evet. Ah, Hitler. Evet.

Well, see, I didn't think I didn't think you'd want me to actually say the word.

Bak, kelimeyi gerçekten söylememi isteyeceğini düşünmemiştim.

You can say it.

Söyleyebilirsin.

It's not ban the word. The word Hitler.

Sözü yasaklamak değil. hitler kelimesi.

Yeah, but I have to be careful what I say when I'm around you because you didn't miss it.

Evet ama senin yanındayken söylediklerime dikkat etmeliyim çünkü sen bunu kaçırmadın.

Now that Mr. C.

Şimdi Bay C.'ye göre,

Surely your own brain will tell you it's.

kesinlikle kendi beyniniz size öyle olduğunu söyleyecektir.

Censored by Mr..

Bay ..

Mr. Duncan. Is my name?

Bay Duncan tarafından sansürlendi. benim adım mı

Yes, to give you your full title.

Evet, size tam unvanınızı vermek için.

But that's it, you see.

Ama işte bu, görüyorsun.

So I've, I've always been fascinated by people's fascination

Bu yüzden, insanların

for certain people in the past who've done really horrible things.

geçmişte gerçekten korkunç şeyler yapmış bazı insanlara olan hayranlıklarından her zaman büyülenmişimdir.

I mean, when you put the History Channel,

Yani, o uydu televizyon kanallarından biri olan History Channel'ı açtığınızda,

which is one of those satellite

television stations and they put that on, were always talking about Hitler.

onu koyduklarında hep Hitler'den bahsediyorlardı.

Yeah, it's always a special documentary, The Life of Hitler.

Evet, her zaman özel bir belgeseldir, The Life of Hitler.

Why was Hitler such a nasty person?

Hitler neden bu kadar kötü bir insandı?

And every night this is a new show.

Ve her gece bu yeni bir şov.

And then in between there are adverts

Ve arada,

that people are paying to put on

insanların

during the documentaries about Hitler.

Hitler hakkındaki belgeseller sırasında koymak için para ödediği reklamlar var.

So technically, technically, the TV station is making money

Yani teknik olarak, teknik olarak, TV istasyonu para kazanıyor

and also the advertisers are making money

ve ayrıca reklamcılar

from this horrible person, this historical tyrant.

bu korkunç kişiden, bu tarihi zorbadan para kazanıyor.

He people love to watch programmes about evil, nasty people, don't they?

İnsanlar kötü, kötü insanlarla ilgili programları izlemeyi seviyorlar, değil mi?

That's just there's programmes about killers that are there's a series.

Bu sadece bir dizi olan katillerle ilgili programlar var .

Aren't that about killers. Killers.

Bu katillerle ilgili değil mi? Katiller.

Yeah.

People who kill other people and do it in a you know, do it in a horrible way.

Evet.

Başka insanları öldüren ve bunu bildiğiniz bir şekilde yapan insanlar , bunu korkunç bir şekilde yaparlar.

There's always some programme about some famous killer.

Her zaman ünlü bir katil hakkında bir program vardır.

So how do you kill someone? In a nice way. Do you? Just.

Peki birini nasıl öldürürsün? Güzel bir yolla. Yapıyor musun? Sadece.

So I'm just. I'm just saying, you know, famous people like,

Yani ben sadece. Ben sadece, bilirsin, ünlü insanlar,

you know, serial killers, for example.

bilirsin, seri katiller gibi diyorum, örneğin.

Yeah.

Who kill lots of people.

Evet.

Birçok insanı öldüren.

Some of them eat their victims.

Bazıları kurbanlarını yerler.

There's always a programme about this.

Bununla ilgili her zaman bir program vardır.

And so, you know, people love to watch programmes about evil people

Ve bilirsiniz, insanlar kötü insanlarla ilgili programları izlemeyi severler

because they are aspects of of human behaviour that the average person doesn't do.

çünkü bunlar insan davranışının ortalama bir insanın yapmadığı yönleridir.

So when we see that in somebody else, we're fascinated.

Yani bunu bir başkasında gördüğümüzde büyüleniyoruz.

Well, you know what makes them do it?

Peki, onlara bunu yaptıran ne biliyor musun?

You know, we've all thought about doing it, face it well, thought about doing

Biliyorsun, hepimiz bunu yapmayı düşündük, onunla iyi yüzleştik,

evil things.

kötü şeyler yapmayı düşündük.

We all thought about killing somebody or doing something, but we don't actually do it.

Hepimiz birini öldürmeyi ya da bir şeyler yapmayı düşündük ama aslında yapmıyoruz.

So we're fascinated by programmes that actually

Bu yüzden,

where people actually have actually crossed that line

insanların gerçekten bu çizgiyi aştığı

and actually gone ahead and done it because you know, let's face it,

ve gerçekten devam ettiği ve bunu yaptığı programlardan büyülendik çünkü bilirsiniz, kabul edelim,

if it wasn't for laws, a lot of us would be

eğer yasalar olmasaydı, çoğumuz

know, just doing all sorts of evil things probably.

bilirdik, sadece yapıyor olurduk. muhtemelen her türlü kötü şey.

I don't know.

But we are fascinating.

Bilmiyorum.

Ama büyüleyiciyiz.

It's like watching programmes about plane crashes.

Uçak kazalarıyla ilgili programları izlemek gibi.

You know, you somehow you, you know, you're drawn into this.

Bilirsin, sen bir şekilde sen, bilirsin, sen bu işin içine çekildin.

But you had this is an hour programme about how why this plane crashed and killed 300 people.

Ama bu uçağın neden düştüğünü ve 300 kişiyi öldürdüğünü anlatan bir saatlik bir programınız vardı.

And it's all real time.

Ve hepsi gerçek zamanlı.

You've got the actors playing the pilots and then they recreate it in all this detail.

Pilotları oynayan aktörlere sahipsiniz ve sonra tüm detaylarıyla yeniden yaratıyorlar.

And it's, you know, it's fascinating, isn't it?

Ve bu, bilirsin, büyüleyici, değil mi?

Obviously, you don't

watch one before you get in on a going on holiday.

Açıkçası,

tatile çıkmadan önce bir tane izlemiyorsun.

But there are these people are fascinated with things like this.

Ama böyle şeylerden büyülenen insanlar var.

How do we get to this point?

Bu noktaya nasıl geleceğiz?

I don't know. I don't know either.

Bilmiyorum. ben de bilmiyorum

But but it really is people saying things

Ama aslında

that a lot of people would object to.

birçok insanın itiraz edeceği şeyleri söyleyen insanlardır.

So you do have to be careful.

Bu yüzden dikkatli olmalısınız.

You do have to be careful sometimes what you say.

Bazen ne söylediğine dikkat etmelisin.

Here's another thing that a lot of people are talking about, Steve, something that they're saying

Pek çok insanın bahsettiği başka bir şey daha var Steve,

will not exist in the future.

gelecekte var olmayacağını söyledikleri bir şey.

Do you know what it is? Won't exist in humanity?

Bunun ne olduğunu biliyor musun? İnsanlıkta olmayacak mı?

Well, of course, this time of year we often think of nice things.

Elbette, yılın bu zamanında genellikle güzel şeyler düşünürüz.

We think of Christmas time, don't we?

Noel zamanını düşünüyoruz, değil mi?

Christmas is a wonderful time.

Noel harika bir zamandır.

A time for sharing, a time for caring,

Paylaşma zamanı, ilgilenme zamanı,

a time for getting together with all of your family,

tüm ailenizle,

all of your loved ones, all of the people who matter in your life,

tüm sevdiklerinizle, hayatınızda önemli olan tüm insanlarla bir araya gelme zamanı

and you join together to wish each other a merry Christmas.

ve birbirinize mutlu Noeller dilemek için bir araya gelme zamanı.

Well, guess what?

Öyleyse tahmin et?

It might not be happening for much longer.

Çok daha uzun süre olmayabilir.

They are talking about banning Christmas.

Noel'i yasaklamaktan bahsediyorlar.

Oh, Mr. Dunk. But

Bay Dunk. Ama

but it's not true.

ama bu doğru değil.

They're not.

Onlar değil.

But this week, a certain news outlet,

Ama bu hafta belli bir haber kaynağı,

a news channel, started talking about this and they were saying that

bir haber kanalı bundan bahsetmeye başladı ve

Christmas is going to be banned.

Noel yasaklanacak diyorlardı.

But we can assure you now

Ama şimdi

for those worried, for those who've heard this,

endişelenenler için, bunu duyanlar için sizi temin edebiliriz,

no one and I mean no one is going to ban Christmas.

kimse ve yani kimse Noel'i yasaklamayacak.

Why would you?

Neden yapasın ki?

Christmas is the only highlight that most people have during the year.

Noel, çoğu insanın yıl boyunca sahip olduğu tek olaydır.

It sounds to me like a certain a certain presenter

Bana

of a certain news channel is trying to get some attention.

belirli bir haber kanalının belirli bir sunucusu biraz dikkat çekmeye çalışıyor gibi geliyor.

And then they put this like a newspaper.

Sonra bunu gazete gibi koydular. Sırf sen al diye

They they print these ridiculous headlines just to get you to buy it.

saçma sapan manşetler atıyorlar .

There's no real substance to it.

Bunun gerçek bir özü yok.

No, it's just they're just jerking your chain as they sign down.

Hayır, sadece imzaladıklarında zincirini sallıyorlar.

What?

Ne?

I've never heard.

I've never heard of that.

Hiç duymadım.

Bunu hiç duymamıştım.

Yeah, that should be an expression of the.

Evet, bu bir ifade olmalı.

Air jerking your. Chain. Yes.

Hava sarsıntısı senin. Zincir. Evet.

Yeah. Jackie much.

Evet. Jackie çok.

You mean pulling your chain?

Zincirini çekmekten mi bahsediyorsun?

Yeah, but they say jerking a chain.

Evet ama zincir çekmek derler.

No one says that.

Bunu kimse söylemiyor.

That's a that's like a euphemism.

Bu bir örtmece gibi bir şey.

It just just means that they're,

Bu sadece,

you know, trying to get you to react. Yes.

bilirsin, tepki vermeni sağlamaya çalıştıkları anlamına geliyor. Evet.

Well, we we call it dog whistling nowadays.

Bugünlerde buna köpek ıslığı diyoruz. Hiç

Never heard of it.

duymadım.

You haven't heard of that? They don't know.

Bunu duymadın mı? Bilmiyorlar.

People who dog whistle are people who say things to attract

Islık çalan insanlar, belirli türden insanları kendilerine çekmek için şeyler söyleyen insanlardır

certain types of people to them.

.

So they will say things that are outrageous or maybe something that might offend a group of people.

Bu nedenle, aşırı veya belki de bir grup insanı gücendirecek şeyler söyleyeceklerdir.

Dog whistles.

Köpek ıslık çalar.

It's often used in American politics when they're talking about people

Amerikan siyasetinde

who lean towards the right and they say things

sağa eğilimli ve

because they want to get attention.

dikkat çekmek istedikleri için bir şeyler söyleyen insanlardan bahsederken sıklıkla kullanılır.

And quite often they will say things that are controversial.

Ve çoğu zaman tartışmalı şeyler söylerler.

But fake news.

Ama yalan haber.

There is absolutely no no truth.

Kesinlikle hiçbir gerçek yoktur.

And the reason why this happened, Steve, is because

Ve bunun olmasının nedeni Steve, çünkü

the recent census

of finding out all about the population of this country,

bu ülkenin nüfusu hakkında her şeyi öğrenen son nüfus sayımı,

they realise that very few people now go to church

artık çok az insanın kiliseye gittiğini

or would call themselves religious.

veya kendilerine dindar diyebileceğini fark ettiler.

So this particular news channel decided to start saying, oh, they're going to ban Christmas.

Bu yüzden bu özel haber kanalı, ah, Noel'i yasaklayacaklar demeye karar verdi.

I can tell you now it's not going to happen because Christmas is good for everyone.

Şimdi bunun olmayacağını söyleyebilirim çünkü Noel herkes için iyidir.

It gives you a chance to celebrate something.

Size bir şeyi kutlama şansı verir.

It's also very good for the economy.

Ekonomi için de çok iyi. Kabul

Let's face it.

edelim.

This is the thing.

olay bu

Christmas is, you know, in theory supposed to be a religious festival.

Noel, bilirsiniz, teoride dini bir bayram olması gerekiyor.

But in practise for a lot of people, it's just a

Ancak pratikte birçok insan için

time to have to get family together.

aileyi bir araya getirme zamanı.

And just because a lot of pagan rituals involved in Christmas.

Ve sırf Noel'de pek çok pagan ritüeli olduğu için.

And so it doesn't because just because

Ve bu, Birleşik Krallık'ta

the number of people going to church Christians is going down in the UK does mean Christmas

kiliseye giden Hıristiyanların sayısının azalması Noel anlamına gelmediği için değil,

is because I mean, we don't you know, lots of people don't believe in a religion and still celebrate.

çünkü demek istediğim, bilmiyor musunuz, pek çok insan bir dine inanmıyor ve hala kutlamak.

That's it, you know.

Well, it's not about it's not about going to church.

İşte bu, biliyorsun.

Kiliseye gitmekle ilgili değil. Herhangi bir dine karşı

It's about whether you feel religious at all about any religion. Yes.

kendinizi dindar hissedip hissetmediğinizle ilgili . Evet.

But the point I'm making is you don't have to feel religious to celebrate Christmas.

Ama demek istediğim, Noel'i kutlamak için dindar hissetmeniz gerekmiyor. Demek

And my point is that even if only half the country follow religion,

istediğim şu ki, ülkenin sadece yarısı dine uysa bile bu

it doesn't mean Christmas is going to go, because it's it's commercial.

Noel'in gideceği anlamına gelmez, çünkü bu ticari.

It's a commercial thing. Can't get away from it.

Bu ticari bir şey. Ondan uzaklaşamıyorum.

Thank you. The test makes. It makes lots of money.

Teşekkür ederim. testi yapar. Çok para kazanıyor.

The tattooing is is fabulous due to there is a moderator

Dövme muhteşem çünkü

who didn't see even see what was deleted.

neyin silindiğini görmeyen bir moderatör var.

But thank you for doing it.

Ama bunu yaptığın için teşekkür ederim.

So Christmas is not being banned for those worrying

Yani Noel, endişe duyanlar için yasaklanmıyor

about it, it will continue forever and ever.

, sonsuza dek devam edecek.

I wouldn't be surprised if there are some new festivals.

Yeni festivaller olursa şaşırmam.

They might invent some new ones.

Yenilerini icat edebilirler.

So we can we can spend even more money during the year on gifts for people we don't really like.

Böylece yıl boyunca gerçekten sevmediğimiz insanlara hediyeler almak için daha fazla para harcayabiliriz.

Well, it you see, they are always well, they invented Mother's Day and Father's Day, didn't they.

Bakın, hep iyiler, Anneler Günü'nü de, Babalar Günü'nü de icat ettiler değil mi?

As ways of

generating revenue for cards,

Gelir elde etme yolları olarak kart,

presents, flowers, chocolates, etc..

hediye, çiçek, çikolata vb.

Mother's Day. And Mother's Day is. Father's. Day.

Anneler Günü. Ve Anneler Günü. babamın. Gün.

I just said.

That grandparent's day and there is even a grandparent's day.

Sadece söyledim.

O büyükbabanın günü ve hatta bir dedenin günü var.

Yeah.

Although most people don't have to worry about that one for various reasons. Yes.

Evet.

Çoğu insanın çeşitli nedenlerle bunun için endişelenmesine gerek yok . Evet.

So yeah, there are all sorts of things that they invent to try and

Yani evet, denemek ve

sell things. Yeah.

bir şeyler satmak için icat ettikleri her türlü şey var. Evet.

But well that's what it all comes down to.

Ama işte bütün mesele bu.

Birthdays, it's the biggest card ever.

Doğum günleri, şimdiye kadarki en büyük kart.

It really is having a birthday when you think about it.

Düşündüğünüzde gerçekten bir doğum günü geçiriyor.

So for children, adults, we don't really what you said yourself last week.

Yani çocuklar, yetişkinler için geçen hafta söylediklerinizi gerçekten anlamıyoruz.

You don't buy birthday presents for your sister.

Kız kardeşine doğum günü hediyesi almazsın.

No, no, no.

Hayır hayır hayır.

I do buy birthday presents.

Doğum günü hediyeleri alırım.

It's not Christmas present. Okay?

Noel hediyesi değil. Tamam aşkım?

But generally speaking, these

Ancak genel olarak konuşursak, bu

things are designed to make

şeyler para kazanmak için tasarlanmıştır

money.

.

And that's it, really.

Ve bu kadar, gerçekten.

I mean, next year we have the coronation.

Demek istediğim, gelecek yıl taç giyme törenimiz var.

We have the crowning of Prince Charles.

Prens Charles'ın taç giyme töreni var.

Are you looking forward to your coronation next year?

Gelecek yılki taç giyme törenini dört gözle bekliyor musun?

Yes, I am very, very, very excited about my coronation.

Evet, taç giyme törenim için çok ama çok heyecanlıyım.

Apparently, my crown is very, very big.

Görünüşe göre tacım çok ama çok büyük.

It's a big crown.

Bu büyük bir taç.

As long as there's no ink.

Mürekkep olmadığı sürece.

Because I bloody hate ink.

Çünkü mürekkepten nefret ederim. O

He doesn't he doesn't. You swear, Mr. Duncan?

yapmaz, yapmaz. Yemin eder misiniz Bay Duncan?

Well, that's Prince Charles. Prince Charles always swears.

Bu Prens Charles. Prens Charles her zaman yemin eder.

Apparently, he's got a really bad. Temper, dirty mouth.

Görünüşe göre, gerçekten kötü bir durumu var. Öfke, kirli ağız. Ağzı kirli

He's got a dirty mouth.

.

And apparently he wants and I'm not joking here.

Ve görünüşe göre istiyor ve burada şaka yapmıyorum.

Apparently, he once ripped a washbasin from the wall

Görünüşe göre, bir keresinde tuvaletin duvarından bir lavaboyu sökmüş

of a washroom.

.

I place it.

yerleştiriyorum.

You've never done that.

Bunu hiç yapmadın.

You have never ripped a wash basin.

Hiç bir lavaboyu yırtmadın.

So a sink, a wash basin, a thing where you wash your face or your hands.

Yani bir lavabo, lavabo, yüzünüzü veya ellerinizi yıkadığınız bir şey.

Apparently, Prince Charles or King Charles,

Görünüşe göre, Prens Charles veya Kral Charles,

he once ripped one of those like like the Incredible Hulk.

bir zamanlar Incredible Hulk gibi olanlardan birini yırttı.

Do we know what?

Ne olduğunu biliyor muyuz?

He must be quite macho then to do that.

Bunu yapmak için oldukça maço olmalı. O

Well, I'm not saying he isn't.

olmadığını söylemiyorum.

We've got somebody new.

Yeni birini bulduk.

I think, Mr.

Sanırım Bay

Zizou, I don't know if I pronounce that correctly or Zizou.

Zizou, bunu doğru telaffuz mu ediyorum yoksa Zizou mu bilmiyorum.

Zizou from Egypt. Hello, Mr..

Mısır'dan Zizou. Merhaba Bay

Little Red Heart.

Küçük Kırmızı Kalp.

Hello, Mr. Zizou.

Merhaba, Bay Zizou.

And a big hello to Egypt. Hello there.

Ve Mısır'a kocaman bir merhaba. Selamlar.

Welcome.

Hoş geldin.

Whereabouts are you in Egypt?

Mısır'da neredesin?

Please tell us. We'd like to know.

Lütfen bize bildirin. Bilmek isteriz. Sen.

Are you.

Can you see the pyramids from where you are?

Bulunduğunuz yerden piramitleri görebiliyor musunuz?

Uh, we'd like to know. That would be.

Bilmek isteriz. Olurdu.

That would be wonderful.

Would you? Yeah. Yeah. Please tell us

Bu harika olurdu.

Yapar mısın? Evet. Evet. Lütfen bize

about says

that when we when you putting up the Christmas lights around the house.

evin etrafına Noel ışıkları koyarken söylediğimiz şeylerden bahsedin.

Well the ones in that in the house we're going to do probably next week.

Evdekileri muhtemelen önümüzdeki hafta yapacağız.

But outside there are some lights outside the house.

Ama dışarıda evin dışında bazı ışıklar var.

But the inside of the house

Ama evin

we don't have any decorations at the moment inside.

içinde şu an herhangi bir dekorasyonumuz yok.

But I'm going to put some lights up.

Ama biraz ışık yakacağım.

I'm going to have the tree in the living room.

Ağacı oturma odasına alacağım.

And we might even have something here in the studio.

Hatta burada, stüdyoda bir şeyler bulabiliriz. Geldiği gibi Noel'i karşılamak için

We might do something slightly festive

biraz şenlikli bir şeyler yapabiliriz

to to welcome Christmas as it arrived.

.

I think rhubarb is referring to your outside lights and the fact he like to see.

Sanırım ravent senin dış ışıklarına ve görmekten hoşlandığı gerçeğine atıfta bulunuyor.

They like to see. Sorry, I don't know with that.

Görmeyi severler. Üzgünüm, bunu bilmiyorum.

Yeah, I'd like to see you around with the light bulbs on your roof

Evet, seni çatında ampuller varken görmek isterim

and you've got

ve bunu yaptığında

maybe you could show that you probably show past videos when you've done that.

muhtemelen eski videoları gösterdiğini gösterebilirsin .

I have done a video clip where I'm talking about it.

Bunun hakkında konuştuğum bir video klip yaptım.

So I might show that might show that on Sunday or on Thursday.

Bu yüzden bunu Pazar veya Perşembe günü gösterebileceğini gösterebilirim.

So I think that's a good opportunity, Steve, to mention that I'm here on Thursday as well.

Bu yüzden Perşembe günü de burada olduğumu söylemek için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum Steve .

2 p.m.

UK time with lots of extra live streams

öğleden sonra 2 Aralık ayı boyunca

pek çok ekstra canlı yayınla İngiltere zamanı

during December and then of course we're back next Sunday as well.

ve ardından elbette önümüzdeki Pazar günü de geri dönüyoruz.

So this week, Tuesday, today,

Yani bu hafta, Salı, bugün,

Thursday and Sunday.

Perşembe ve Pazar.

Wow extra live stream.

Wow ekstra canlı yayın.

That rhubarb, if you watch on Thursday, you will see a video of Mr.

O raventi Perşembe günü izlerseniz, Bay

Duncan putting out the lights, which, of course,

Duncan'ın ışıkları söndürdüğü bir video göreceksiniz ki bu elbette

makes you feel all happy, which is what Beatrice says.

sizi mutlu hissettiriyor, Beatrice'in söylediği de bu.

I celebrate Christmas because of its special feeling, not necessarily

Noel'i özel duygusundan dolayı kutluyorum,

for religious reasons, which is why it's the Christmas spirit.

dini sebeplerden dolayı değil, bu yüzden Noel ruhu.

It's that feeling everyone's happy.

Herkesin mutlu olduğu duygudur.

Just gives you a break from work and all the troubles of life.

Sadece işten ve hayatın tüm sıkıntılarından bir mola verir.

This is the thing I found interesting is

Bu benim ilginç bulduğum şey

of course not everyone is celebrating the same religion.

tabii ki herkes aynı dine mensup değil.

So in this country, of course, we have other religions as well

Dolayısıyla bu ülkede, elbette,

who who all have their special time of year.

hepsinin yılın özel zamanları olan başka dinlerimiz de var.

So we have Hindus, we have we have people who follow Islam.

Yani Hindularımız var, İslam'ı takip eden insanlarımız var.

We have people who are Jews.

Yahudi olan insanlarımız var.

They follow Judaism.

Yahudiliği takip ediyorlar.

So they all have their special time of year.

Yani hepsinin yılın özel zamanları var.

We have Sikhs as well.

Sihlerimiz de var.

So lots of different people from different backgrounds and also different religions as well.

Yani farklı geçmişlerden ve aynı zamanda farklı dinlerden birçok farklı insan.

So probably that's one of the other reasons why a lot of people aren't following Christmas

Muhtemelen birçok insanın Noel'i takip etmemesinin

or as you said, going to church because they have their own

veya sizin de dediğiniz gibi kendi

religious festivals.

dini bayramları olduğu için kiliseye gitmemesinin diğer nedenlerinden biri de budur.

Interesting. Nothing to do with Christmas.

İlginç. Noel ile ilgisi yok.

Interesting question from from Claudia of Belarus as she appears on here.

Beyaz Rusya'dan Claudia'dan ilginç bir soru burada göründüğü şekliyle.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

By the way, she's she's multitasking today.

Bu arada, o bugün çoklu görev yapıyor. Yemek

I notice she's cooking.

pişirdiğini fark ediyorum.

She was talking to somebody and answering the door all at the same time.

Biriyle konuşuyor ve aynı anda kapıya cevap veriyordu .

It's amazing. Busy day for Claudia.

Bu harika. Claudia için yoğun bir gün.

Why do people fall in love?

İnsanlar neden aşık olur?

Why do we use a phrase fall in love? Oh.

Neden aşık olmak deyimini kullanırız? Ah.

Well, it's interesting because I will be looking at that in a few moments.

Bu ilginç çünkü birkaç dakika sonra buna bakacağım.

Really?

Gerçekten mi?

So after Mr. Steve leaves, which. Is a hint.

Yani Bay Steve gittikten sonra, hangisi. Bir ipucu.

No, it's not a hint.

Hayır, bu bir ipucu değil.

We've been here for 41 minutes and I do have.

41 dakikadır buradayız ve benim de var.

Things to. Do.

I do have to talk about a certain subject today, and that is words

Şeyler yapmak. Yapmak.

Bugün belirli bir konu hakkında konuşmam gerekiyor ve bu

and phrases connected to full. Oh.

tam olarak bağlantılı kelimeler ve deyimlerdir. Ah.

And that's the reason why you see, I think.

Bence görmenizin nedeni de bu.

Are you going to talk about Fall in Love?

Fall in Love'dan bahsedecek misin?

Well, yes, that's.

Evet, öyle.

Specifically a friend that. Is in there.

Özellikle bir arkadaş. Orada.

Oh, right.

Okay.

Ah, doğru.

Tamam aşkım.

Well, I think it's because you can't do anything about it, can you?

Sanırım bu konuda hiçbir şey yapamadığın için, değil mi?

If you if you fall off a cliff.

Eğer bir uçurumdan düşersen.

Okay. There's nothing you can do about it.

Tamam aşkım. Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.

When you fall in love, you there's nothing you can do

Aşık olduğunuzda,

to stop yourself from becoming in love.

kendinizi aşık olmaktan alıkoymak için yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur.

So it's like falling off a cliff.

Yani bir uçurumdan düşmek gibi.

I think that's where it comes from.

Bence oradan geliyor.

I think thing you can do, you can't stop it, right?

Bence yapabileceğin bir şey var, onu durduramazsın, değil mi?

So on that, who do you fall in love with?

Peki bu durumda kime aşık oluyorsun?

Which is what we'd like to know. Yeah, I think we know

Bilmek istediğimiz şey bu. Evet, sanırım

that anyway.

bunu zaten biliyoruz.

Right, Mr. Duncan?

Değil mi, Bay Duncan?

Thank you, Mr. Steve.

Teşekkürler, Bay Steve.

Nice to be here.

Burada olmak güzel.

I shall let you carry on with your lesson.

Dersine devam etmene izin vereceğim.

I got things to do.

Yapacak işlerim var.

I'm so busy, I haven't got time to spend it.

Çok meşgulüm, harcayacak zamanım yok.

All right, Steve, are you joining us on Thursday?

Pekala Steve, Perşembe günü bize katılıyor musun?

Yes. Yeah.

Evet. Evet.

I can't see why I wouldn't join you on first.

İlk önce neden sana katılmayacağımı anlayamıyorum.

Academically, I've got nothing to do.

Akademik olarak yapacak bir şeyim yok.

So, yes, I've got plenty of time on my hands.

Yani, evet, bol bol zamanım var.

So lovely to see you all and see you all again on Thursday and enjoy the rest of Mr.

Hepinizi görmek ve Perşembe günü tekrar görüşmek ve Bay

Duncan's lesson.

Duncan'ın dersinin geri kalanında eğlenmek çok güzel.

Thank you, Mr Steve.

Teşekkürler, Bay Steve.

We are back.

geri döndük

Yes, we are back.

Evet, geri döndük.

Thank you very much to Mr.

Steve for spending a little bit of time with us today,

Bugün bizimle biraz zaman geçirdiği için Bay Steve'e çok teşekkür ederim

and he will be back with us for a short while on Thursday as well.

ve o da Perşembe günü kısa bir süre için bizimle birlikte olacak .

So look out for Mr.

Bu yüzden Perşembe günü Bay Steve'e dikkat edin

Steve on Thursday and that is when I'm with you next after

ve bugün canlı yayından sonra sizinle birlikte olduğum gün

today is live stream and then of course next Sunday as well.

ve tabii ki önümüzdeki Pazar günü de.

We are looking at words and phrases connected to fall.

Fall ile bağlantılı kelimelere ve deyimlere bakıyoruz.

The word fool.

Aptal kelimesi.

It's an interesting word.

Bu ilginç bir kelime.

It often describes in action a certain type of action.

Genellikle eylemde belirli bir eylem türünü tanımlar.

So the word fool is an action

Bu yüzden aptal kelimesi

quite often with something or with an object

oldukça sık olarak bir şeyle veya bir nesneyle

or without an object as well.

veya nesnesiz bir eylemdir. Meydana

We can use it figuratively to mean

a certain type of thing that is occurring.

gelen belirli bir tür şeyi anlatmak için mecazi olarak kullanabiliriz.

So fool is an action

Yani aptal bir eylemdir

and its most basic form fool

ve en temel şekli aptalca

an uncontrollable descent.

kontrol edilemez bir iniştir.

If you are falling from the sky.

Eğer gökten düşüyorsan.

If you are falling from a cliff.

Eğer bir uçurumdan düşüyorsanız.

Oh, fall

Oh,

an uncontrollable descent.

kontrol edilemez bir düşüş.

I suppose you can also use the word crash as well,

Sanırım çarpışma kelimesini de kullanabilirsiniz,

but Fool actually describes the movement as you drop.

ancak Fool aslında düştüğünüzde hareketi tanımlar.

Crash normally refers to the impact,

Crash normalde çarpma anlamına gelir,

so that is the slight difference between those two words

yani bu iki kelime

Fool and

Fool ve

Crash.

Crash arasındaki küçük fark budur.

Fool and crash.

Aptal ve kaza.

Also we can say the collapse of a structure,

Bir yapının,

something that is built, something appears to be solid,

inşa edilmiş bir şeyin, sağlam görünen bir şeyin,

something that is there.

orada olan bir şeyin çökmesi de diyebiliriz.

It is a solid thing, but

Sağlam bir şey ama

it does not stay up, right?

ayakta kalmıyor değil mi?

Something happens to cause it to fall.

Düşmesine neden olacak bir şey olur.

The collapse of a structure,

Bir yapının çökmesi,

the building falls down.

bina yıkılır.

We can also say fall.

Düşüş de diyebiliriz.

It just falls.

Sadece düşüyor.

So we don't have to say fall down.

Yani düş dememize gerek yok.

We can just say fall cause the building falls

Sadece binanın düşmesi nedeniyle düşmek

or if we are using the past tense fell.

veya geçmiş zaman kipini kullanıyorsak düşüş diyebiliriz.

The building falls.

Bina düşüyor.

The building fell in the past tense,

Bina geçmiş zamanda düştü, bir

a sudden or sharp drop in something

şeyde ani veya keskin bir düşüş,

if suddenly a thing drops,

aniden bir şey düşerse,

it becomes lower or decreases.

alçalır veya azalır.

We can say that it falls for.

düştüğünü söyleyebiliriz.

Example, we can say a fall in the rate of crime.

Örnek olarak suç oranında düşüş diyebiliriz.

So maybe the number or the amount of crime

Dolayısıyla, işlenen suçların sayısı veya miktarı,

taking place is less than it was before

a fall in the rate of crime,

suç oranlarında bir düşüş

or maybe a full of inflation or a fall in inflation.

veya belki de tam bir enflasyon veya enflasyonda bir düşüş öncesinde olduğundan daha azdır.

So you can see that the cost of living,

Yani, dürüst olursak, şu

the cost of buying things, although at the moment

anda tam tersini yapıyor olsa da, yaşam maliyetinin, bir şeyler satın almanın maliyetinin olduğunu görebilirsiniz

it is doing the opposite, if we were honest.

.

So if something falls, it means it

Yani bir şey düşerse, azaldığı anlamına gelir

decreases, it becomes less

,

a fall in the rate of crime, of fall of inflation.

suç oranındaki düşüş, enflasyondaki düşüş daha az olur.

So things will be more affordable.

Yani işler daha uygun olacak.

Things will be not as expensive as they were before,

Her şey eskisi kadar pahalı olmayacak,

hopefully very soon.

umarım çok yakında.

For all of us, there will be a fall in inflation

Hepimiz için enflasyonda bir düşüş olacak ve

to lose your emotional control.

duygusal kontrolünüzü kaybedeceksiniz.

And this is the one that Claudia mentioned to lose

Ve bu, Claudia'nın

control of your emotions quite often in day to day life,

günlük yaşamda duygularınızın kontrolünü oldukça sık kaybetmekten bahsettiği şeydir,

we we like to think that we have control of our emotions.

biz duygularımızı kontrol ettiğimizi düşünmeyi severiz. Günlük hayatımızı yaşarken

We like to think that we have control of ourselves

kendimizi kontrol ettiğimizi düşünmeyi severiz

when we are living our day to day lives.

.

However, it is quite often the case

Bununla birlikte,

that a person loses control

bir kişinin kontrolünü kaybetmesi

or they lose control of their emotions,

veya duygularının kontrolünü kaybetmesi,

for example, fall in love.

örneğin aşık olması oldukça sık görülen bir durumdur.

You fall in love.

Aşıksın. Kendini

You become

besotted, you become

kaptırırsın,

attracted towards someone very much

birine çok ilgi duyarsın

and you can't control your emotions.

ve duygularını kontrol edemezsin.

That person lives inside your head and also in your heart.

O kişi kafanızın içinde ve aynı zamanda kalbinizde yaşıyor.

You can't stop thinking about them.

Onları düşünmeden duramazsın.

You might fall for someone if you fall for someone,

Birine aşık olabilirsiniz, eğer birine aşık olursanız,

it means you suddenly feel

bu,

a great attraction towards them.

ona karşı aniden büyük bir çekim hissettiğiniz anlamına gelir.

You feel drawn towards that person.

O kişiye doğru çekildiğini hissediyorsun.

You fall for something.

Bir şeye aşık olursun.

Or of course you might fall for something.

Veya tabii ki bir şeye kanabilirsiniz. Bir

You fall for something, you fall for an object

şeye aşık olursun, bir nesneye

or maybe something that you want to buy, or maybe a thing

ya da belki satın almak istediğin bir şeye ya da

that you really feel that you want to own.

gerçekten sahip olmak istediğini hissettiğin bir şeye aşık olursun.

You fall for something.

Bir şeye aşık olursun.

Of course we can use that negatively as well.

Tabi bunu olumsuz olarak da kullanabiliriz.

If a person is fooled into believing something, you can say that they fall for it.

Bir kişi bir şeye inanarak kandırılırsa, ona kandığını söyleyebilirsiniz.

So to fall for something can also mean to be cheated as well.

Yani bir şeye aşık olmak aynı zamanda aldatılmak anlamına da gelebilir.

Maybe you are misled or tricked into believing something

Belki de doğru olmayan bir şeye inanmanız için yanıltıldınız veya kandırıldınız

that is not true.

.

The process of falling and the result.

Düşme süreci ve sonuç.

We often use those two things

Bu iki şeyi sık sık

in a phrase, for example fall

bir cümlede kullanırız, örneğin düşmek

to one's death, fall to one's death.

, ölmek.

So you are talking about the action and the result

Yani eylemden bahsediyorsun ve sonuç

fall into the sea.

denize düşüyor.

So a person falls and where do they go?

Peki bir insan düşer ve nereye gider?

Into the sea?

Denizin içine?

They fall into the sea.

Denize düşerler. Bu

So quite often we use fall to represent the process of something happening.

nedenle, bir şeyin meydana gelme sürecini temsil etmek için sıklıkla sonbaharı kullanırız .

One thing happens is and then we talk about

Bir şey olur ve sonra

what the result is of that action.

bu eylemin sonucunun ne olduğu hakkında konuşuruz.

You fall,

Düşersin,

maybe you fall

belki

off a ladder, you fall out of a window,

bir merdivenden düşersin, pencereden düşersin,

you fall onto the ground.

yere düşersin.

The season of autumn is often referred to as fall.

Sonbahar mevsimi genellikle sonbahar olarak adlandırılır.

The term is used in the US, say, for autumn.

Terim, örneğin ABD'de sonbahar için kullanılıyor.

So here we say autumn.

İşte sonbahar diyoruz.

We don't say say fall, we don't say fall here.

Düş demiyoruz, burada düş demiyoruz.

However, in the United States they will often talk about fall

Bununla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri'nde genellikle sonbahardan

as autumn.

sonbahar olarak bahsedeceklerdir.

The word trip can mean fall you trip,

Trip kelimesi fall you trip anlamına gelebilir,

maybe you trip over something, maybe there is an object in front of you.

belki bir şeye takılırsınız, belki önünüzde bir nesne vardır.

So this is normally expressed with an object.

Yani bu normalde bir nesne ile ifade edilir.

You trip over something, something that is in your way,

Bir şeye, yolunuza çıkan bir şeye

or maybe something that you catch your foot on.

veya ayağınızı taktığınız bir şeye takılırsınız.

It causes you to fall.

Düşmenize neden olur.

I tripped on the step and hit my head.

Basamağa takıldım ve kafamı çarptım.

I tripped on the step and hit my head.

Basamağa takıldım ve kafamı çarptım.

I hit my head because I fell.

Düştüğüm için kafamı çarptım.

I tripped. I fell over

takıldım

the word tumble.

Tumble kelimesinin üzerine düştüm.

Now I like this word tumble.

Şimdi bu kelimeyi seviyorum. Kulağa

It sounds like a fun word.

eğlenceli bir kelime gibi geliyor.

It sounds like a word that maybe

expresses fun or enjoyment

tumble children when they roll around on the ground, they are playing there.

Yuvarlanan çocuklar yerde yuvarlandıklarında, orada oynuyorlar, belki de eğlenceyi veya keyfi ifade eden bir kelime gibi geliyor.

They are having fun.

Onlar eğleniyorlar.

They tumble, they roll around.

Yuvarlanırlar, yuvarlanırlar.

He took a tumble during the match.

Maç sırasında takla attı.

So maybe a person during a football match, maybe he falls,

Yani bir insan belki bir futbol maçında, belki düşer,

maybe he is tripped up by another player.

belki başka bir oyuncu tarafından çelme takılır.

He took a tumble.

Bir takla attı.

So to tumble means to fall

Yani takla atmak, düşmek

and quite often roll as well.

ve çoğu zaman da yuvarlanmak anlamına gelir.

So the word tumble quite often

Yani takla kelimesi çoğu zaman

means more than one thing.

birden fazla anlama gelir.

He took a tumble during the match.

Maç sırasında takla attı.

A price of oil is

Petrol fiyatı

tumbling, it is slowly coming down in price.

düşüyor, fiyatı yavaş yavaş düşüyor.

The value is slowly dropping.

Değer yavaş yavaş düşüyor.

It is tumbling.

Yuvarlanıyor.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

We have the word stumble.

Tökezleme kelimemiz var.

I like this word stumble.

Bu tökezleme kelimesini seviyorum.

If you stumble, it means you fall.

Tökezlersen, düşersin demektir.

But you don't fall down.

Ama düşmezsin.

You lose your balance.

Dengeni kaybedersin.

You stumble, but you don't fall over.

Tökezlersin ama devrilmezsin.

So you don't fall to the ground But you stumble.

Böylece yere düşmezsin ama tökezlersin.

You lose your balance.

Dengeni kaybedersin.

For example, he stumbled up the road, clearly drunk.

Örneğin, açıkça sarhoş bir şekilde yolda tökezledi.

Maybe a person who has drunk too much alcohol. Oh,

Belki de çok fazla alkol almış bir kişi. Oh,

they stumble, they stagger.

tökezliyorlar, sendeliyorlar.

So there is another word we can use so the person does

Yani kişinin düşmemesi veya tökezlememesi için kullanabileceğimiz başka bir kelime var

not actually fall or they stumble.

.

They have difficulty keeping their balance.

Dengelerini korumakta zorlanırlar.

He stumbled up the road, clearly drunk.

Yolda tökezledi, açıkça sarhoştu.

I've never done that.

Bunu hiç yapmadım.

Honestly, the word verbal.

Dürüst olmak gerekirse, sözlü kelime.

Now, this is another interesting word.

Şimdi, bu başka bir ilginç kelime.

I do like certain English words, especially when they have a certain sound.

Bazı İngilizce kelimeleri severim, özellikle de belirli bir sesleri olduğunda.

And I think the word wobble is an interesting sound.

Ve yalpalama kelimesinin ilginç bir ses olduğunu düşünüyorum.

Wobble. Wobble,

yalpalama Sallanma,

something that means an item or an object or a person

bir öğenin veya bir nesnenin veya bir kişinin bir

is moving from side to side, but they are not falling over.

yandan diğer yana hareket etmesi, ancak düşmemesi anlamına gelen bir şey.

They are just wobbling.

Sadece sallanıyorlar.

They are not secure, not stable.

Güvenli değiller, istikrarlı değiller.

They are wobbling.

Sallanıyorlar.

The furniture wobbled during the earthquake.

Mobilya deprem sırasında sallandı.

So maybe if a building is shaking, the furniture inside will will wobble.

Yani belki bir bina sallanıyorsa içindeki mobilyalar da sallanacaktır.

And of course, we can use the word shake as well.

Ve elbette sallamak kelimesini de kullanabiliriz.

The furniture shook or it was shaking, it was shaking.

Mobilya sallandı ya da sallanıyordu, sallanıyordu.

It wobbled to move from side to side in

an unstable way is wobble.

Dengesiz bir şekilde bir yandan diğer yana hareket etmek için yalpaladı.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

To collapse suddenly is full.

Aniden çökmek dolu.

If you collapse or a thing collapses.

Eğer çökerseniz veya bir şey çökerse.

Maybe I

maybe during one of my livestreams when it

Belki canlı yayınlarımdan birinde

when it gets hot in the studio, maybe I will fall suddenly I will

stüdyoda hava ısındığında, belki aniden düşeceğim

collapse.

.

Collapse to collapse suddenly is fall.

Birdenbire çökmek düşmek demektir.

You fall to the ground you fall over

Düştüğün yere düşersin,

You fall down to collapse.

yıkılmak için düşersin.

Suddenly

Aniden

there is also the word teeter.

sallanmak kelimesi de ortaya çıktı.

And I like this word again, just like wobble.

Ve bu kelimeyi yine beğendim, tıpkı yalpalama gibi.

It's an interesting word.

Bu ilginç bir kelime.

The word teeter.

Kelime sallanmak.

So something that is not stable,

Yani sabit olmayan bir şey,

maybe if you are very near the edge of something

belki bir şeyin kenarına çok yakınsanız

or close to the edge, you might teeter.

veya kenara yakınsanız, sallanabilirsiniz.

You are not quite going over the edge,

Sınırı tam olarak aşmıyorsunuz

but you are very close to going over the edge.

ama sınırı aşmaya çok yakınsınız.

You teeter to be very close to the edge of something.

Bir şeyin kenarına çok yakın olmak için sallanıyorsun.

You teeter so you don't fall.

Düşmemek için sallanıyorsun.

You just teeter.

Sadece sallanıyorsun.

It's a great word.

Bu harika bir kelime. Araba

The car teetered on the edge of the cliff. Teeter

uçurumun kenarında sallandı. Teeter

So maybe that's a word you've never heard of before, but it is used

Belki bu daha önce hiç duymadığınız bir kelimedir, ancak

quite often in the English language.

İngilizcede oldukça sık kullanılır.

Finally, we have some

Son olarak,

words that we can use instead of for.

for yerine kullanabileceğimiz bazı kelimeler var.

For example, we can say Drop something, drops

Örneğin, bir şeyi düşürmek için bir şey düşür,

something, collapses,

bir şey düşür, çök,

collapse to make something fall.

çök diyebiliriz.

Suddenly it collapses, it slowly collapses.

Aniden çöker, yavaş yavaş çöker.

Or maybe it slowly falls,

Ya da belki yavaşça düşer,

plunge to drop from one height to another.

bir yükseklikten diğerine düşmek için dalın.

Plunge to go down very fast, very abruptly.

Çok hızlı, çok aniden aşağı inmek için dalın.

Plunge a diver might plunge

Dalış yapan bir dalgıç

into the water.

suya dalabilir. Josh'un arasına girerek

They jump from the diving board

atlama tahtasından atlarlar ve suya düşerler, bu da

putting in between between

Josh into the water

plummet is another one plummet.

başka bir düşüştür.

If something drops very fast

Bir şey çok hızlı

or at a very fast rate, we can say that it plummets.

veya çok hızlı bir şekilde düşerse, düştüğünü söyleyebiliriz.

To fall sharply or suddenly is plummet.

Keskin veya aniden düşmek, düşmek demektir.

If something is going down, we can see decrease.

Bir şey aşağı gidiyorsa, düşüş görebiliriz.

So maybe the value of something will decrease.

Yani belki bir şeyin değeri düşer.

It will slowly go down, it will start to drop,

Yavaş yavaş aşağı inecek, düşmeye başlayacak,

it will decrease.

azalacak.

And then finally we have go down.

Ve nihayet aşağı indik.

Something drops, something falls,

Bir şey düşer, bir şey düşer,

something goes down.

bir şey düşer.

Quite often when we're talking about the value of things, maybe the value of food

Çoğu zaman bir şeylerin değerinden bahsederken, belki gıdanın

or gold or cryptocurrency,

veya altının veya kripto para biriminin değerinden,

for example, it can go down, the value

örneğin, düşebilir, değer

drops, the value falls.

düşebilir, değer düşebilir.

So there you can see a few uses of the word full

Böylece, dolu kelimesinin birkaç kullanımını

and also lots of words and phrases connected to it as well.

ve bununla bağlantılı birçok kelime ve deyimi de görebilirsiniz.

I hope that was useful.

Umarım faydalı olmuştur.

We are coming up to the end of today's live stream.

Bugünkü canlı yayınımızın sonuna geliyoruz.

I hope you've enjoyed today's one, the full live stream with Mr.

Umarım bugünkü Bay Steve'in canlı yayınını

Steve as well.

da beğenmişsinizdir.

And yes, he will be with us on Thursday.

Ve evet, perşembe günü bizimle olacak.

Hopefully Steve will be back with us on Thursday and I will be here.

Umarım Steve perşembe günü bizimle birlikte olur ve ben de burada olurum.

I suppose the big question is, will you be here?

Sanırım asıl soru şu, burada olacak mısın?

We will have to wait and see and find out if you are or not.

Bekleyip görmemiz ve öyle olup olmadığınızı öğrenmemiz gerekecek.

Thank you for your company today.

Bugün şirketiniz için teşekkür ederiz.

I am going now.

Şimdi gidiyorum. Seninle

I will see you on Thursday to p

Perşembe günü öğleden sonra görüşürüz

m UK time is when I'm back with you.

İngiltere zamanı seninle geri döndüğümde.

Take care of yourself.

Kendine dikkat et.

Stay well, stay healthy.

Sağlıcakla kalın, sağlıklı kalın.

Enjoy the rest of your Tuesday.

Salı gününüzün geri kalanının tadını çıkarın.

And I suppose I should wish you a happy Wednesday as well because I'm not here tomorrow,

Ve sanırım sana da mutlu bir çarşamba dilemeliyim çünkü yarın burada değilim

but I am back on Thursday 2 p.m.

ama perşembe 14:00'te dönüyorum.

UK time.

İngiltere saati.

This is Mr.

Duncan on behalf of Mr.

Bay

Duncan, Bay

Steve saying thanks for watching.

Steve adına izlediğiniz için teşekkür ediyor.

See you soon and of course until the next time we meet, you know what's coming next.

Yakında görüşürüz ve elbette bir dahaki görüşmemize kadar, sırada ne olduğunu biliyorsunuz.

Yes, you do...

Evet,

ta ta for now.

şimdilik... ta ta yapıyorsun.