We have reached 'EPISODE 200' / English Addict LIVE chat & Learning / Sunday 8th MAY 2022

Hmm. Look at that

Hmm. Şuna bak

what what a beautiful day.

ne güzel bir gün.

The sun is out.

Güneş çıktı.

There is a gentle breeze in the air,

Havada hafif bir esinti var,

a few fluffy clouds flying overhead.

tepelerinde uçuşan birkaç kabarık bulut var.

Everything is looking rather nice here in England.

İngiltere'de her şey oldukça güzel görünüyor.

I hope you are having a good day where you are.

Umarım bulunduğunuz yerde iyi bir gün geçiriyorsunuzdur.

It's a special one today, and we all know why.

Bugün özel bir gün ve hepimiz nedenini biliyoruz.

Yes, it is. English addict.

Evet öyle. İngiliz bağımlısı. İngilizcenin doğduğu yerden

Coming to you live and direct from the birthplace of the English language.

canlı ve direkt olarak size geliyor .

And you know where that is.

Ve bunun nerede olduğunu biliyorsun.

Of course, we all know it is England.

Elbette hepimiz bunun İngiltere olduğunu biliyoruz.

What a lovely day

for taking a walk in the countryside.

Kırsal kesimde yürüyüş yapmak için ne güzel bir gün.

Admiring the scenery, looking at all of the wild life,

Manzaraya hayran olmak, tüm vahşi yaşama bakmak,

looking out for the elusive animals

that are often shy and timid.

genellikle utangaç ve ürkek olan yakalanması zor hayvanlara bakmak.

That's what I'm doing today.

Bugün yaptığım şey bu.

I'm having a lovely walk, and we are having some wonderful weather at the moment.

Güzel bir yürüyüş yapıyorum ve şu anda harika bir hava yaşıyoruz.

Here in England.

Burada, İngiltere'de.

I hope you're feeling good.

Umarım iyi hissediyorsundur.

And yes, we are back together again.

Ve evet, tekrar birlikteyiz.

It is English addict, but it's no ordinary English addict live stream

Bu bir İngiliz bağımlısı ama sıradan bir İngiliz bağımlısı canlı yayın değil

because today it's episode 200.

çünkü bugün 200. bölüm.

What do you think about that?

Bunun hakkında ne düşünüyorsun?

Used to be DVD

Eskiden DVD'ydi

Here we go.

İşte başlıyoruz.

We are back together again. Hi, everybody.

Tekrar birlikteyiz. Selam millet.

This is Mr. Duncan in England.

Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you OK?

?

I hope so. Are you feeling happy?

Umarım. Mutlu hissediyor musun?

I have to give a big hand to you for joining me today.

Bugün bana katıldığın için sana büyük bir yardım etmeliyim. Bugünkü canlı yayında

Thank you very much for joining me on today's livestream.

bana katıldığınız için çok teşekkür ederim .

And as I just mentioned, this is no ordinary livestream

Ve az önce bahsettiğim gibi, bu sıradan bir canlı yayın değil

because today it is episode 200.

çünkü bugün 200. bölüm.

Oh, I can't believe we've done 200 of these.

Ah, bunlardan 200 tane yaptığımıza inanamıyorum.

English addict live streams, of course.

Tabii ki İngiliz bağımlısı canlı yayınlar.

That does not mean that we've only done two live streams.

Bu, yalnızca iki canlı yayın yaptığımız anlamına gelmez.

We've actually done.

Aslında yaptık.

Can you believe it?

Buna inanabiliyor musun? 2016'dan bu yana geçen yıllar içinde

Almost a thousand live streams

neredeyse bin canlı yayın.

over the years since 2016.

And that's when I started doing my live streams was way back in 2016.

Ve işte o zaman canlı yayınlarımı yapmaya başladığım zaman, 2016'nın çok gerisindeydi

But of course, we started doing this

particular series of live streams just

as the pandemic started.

.

So towards the end of 2019 was

Yani 2019'un sonlarına doğru

when we started doing English Addict And then of course

English Addict yapmaya başladığımız zamandı Ve sonra tabii ki

2020 came along.

2020 geldi.

And I think the rest, as they say, is history.

Ve geri kalanının dedikleri gibi tarih olduğunu düşünüyorum.

Hmm. It certainly is.

Hmm. Bu kesinlikle.

So my name is Duncan. I talk about English.

Benim adım Duncan. İngilizce hakkında konuşuyorum.

I like English.

İngilizceyi severim.

You might say that I'm one of those you see up there I am an English addict.

Orada gördüklerinizden biri olduğumu söyleyebilirsiniz, ben bir İngiliz bağımlısıyım.

I love the English language so much.

İngiliz dilini çok seviyorum.

I hope one day I can marry

Umarım bir gün

a lovely language that is English.

güzel bir dil olan İngilizce ile evlenebilirim.

Yes. As I mentioned, it is a special day

Evet. Bahsettiğim gibi özel bir gün

because this is episode 200

çünkü bu 200. bölüm

and de de de de de de

ve de de de de de de de de de de de de de de de de

de de de de de de de de de de de de

de de de de de

de

It is English addict.

İngiliz bağımlısı.

But today a little bit different because it is episode 200

Ama bugün biraz farklı çünkü 200. bölüm,

I can't believe I've done 200 of these.

bunlardan 200 tane yaptığıma inanamıyorum.

I can't. Can you.

Yapamam. Yapabilir misin.

Does it feel like 200?

200 gibi mi geliyor?

Some people say, Mr.

Bazı insanlar, Bay

Duncan, it feels like 2 million.

Duncan, 2 milyon gibi geliyor diyor.

It feels like we've had to sit through

a lot of your live streams over the years.

Yıllar boyunca birçok canlı yayınınızı izlemek zorunda kalmışız gibi geliyor.

That's OK as long as you enjoy them.

Onlardan zevk aldığın sürece sorun değil. Yaptığım şeyden zevk aldığınız

That is the most important thing of all, as long

sürece, en önemli şey bu

as you enjoy what I do.

.

And then maybe

Ve sonra belki

we can all have a little bit of fun.

hepimiz biraz eğlenebiliriz.

We have the English language yesterday.

Dün İngilizce dilimiz var.

Today is a special day. It's a beautiful day.

Bugün özel bir gün. Güzel bir gün.

You might notice behind me looking out of my studio window.

Stüdyo penceremden dışarı bakarken arkamı fark edebilirsiniz.

Look, there it is. The view out of the window.

Bak, işte burada. Pencereden görünüm.

Is rather nice at the moment.

Şu anda oldukça güzel.

In the garden.

Bahçede.

It looks fantastic.

Harika görünüyor.

We are having a wonderful late spring day

Harika bir bahar sonu günü yaşıyoruz,

it is a very strange time of year.

yılın çok tuhaf bir zamanı.

I always think that May is a very strange time of year

Her zaman mayısın yılın çok garip bir zamanı olduğunu düşünürüm

because it's neither spring nor summer.

çünkü ne ilkbahar ne de yaz.

It's kind of in between.

Bu arada bir tür.

But now you can see most of the trees have their leaves.

Ama şimdi ağaçların çoğunun yaprakları olduğunu görebilirsiniz.

Lots of lovely blossom is coming out all over the garden.

Bahçenin her yerinden bir sürü güzel çiçek çıkıyor.

And I suppose I should also show you my lovely lavender tree as well.

Ve sanırım sana benim güzel lavanta ağacımı da göstermeliyim . Şuna

Would you like to have a look

bir bak istersen

Look at that.

Isn't that beautiful?

.

Bu çok güzel değil mi? Öyle

It's not.

değil.

Bit is not lovely. Wow.

Bit hoş değil. Vay.

So all of the lovely lilac blossom

Böylece bahçedeki ağaçtaki güzel leylak çiçeğinin tamamı

has come out on the tree in the garden.

çıktı.

And the sad thing is it never lasts very long.

Ve üzücü olan şey, asla çok uzun sürmemesidir.

Have you noticed that?

Bunu fark ettin mi?

How how short?

nasıl ne kadar kısa

The beautiful colours and the blossom lasts for.

Güzel renkler ve çiçek sürer.

It's only around for a very short time.

Sadece çok kısa bir süre için etrafta.

And then as quick as it came, it disappears.

Sonra geldiği gibi, ortadan kayboluyor.

Anyway, enough of that.

Her neyse, bu kadar yeter.

It's all happiness today.

Bugün her şey mutluluk.

We will have a lot of smiles.

Bol bol güleceğiz.

Hopefully especially after 2:30 when Mr.

Umarım özellikle 2:30'dan sonra Bay

Steve arrives.

Steve geldiğinde.

We are finding out this week what Mr Steve has been up to a busy week in his life.

Bu hafta, Bay Steve'in hayatındaki yoğun bir hafta boyunca neler yaptığını öğreniyoruz.

Also a busy week in my life.

Ayrıca hayatımda yoğun bir hafta.

Would you like to know what I've been doing this week?

Bu hafta ne yaptığımı bilmek ister misin?

Well, for some of this week, I've been sitting in front of my computer

Bu haftanın bir kısmında, bilgisayarımın başında YouTube kanalımla ilgili

trying to sort one or two problems out

bir veya iki sorunu çözmeye çalışıyorum

concerning my YouTube channel.

.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

Let's just say it is connected to

copyright and music

Telif hakkı ve müzikle bağlantılı olduğunu söyleyelim,

so that's what I've been doing for most of this week,

bu yüzden bu haftanın çoğunda yaptığım şey buydu,

trying to sort out things that.

bu şeyleri çözmeye çalışıyorum.

Well,

Pekala,

I have to sort out by myself.

kendim halletmek zorundayım.

So if there are any problems with my YouTube channel, I have to do it all by myself.

Yani YouTube kanalımla ilgili herhangi bir sorun olursa, hepsini kendim yapmak zorundayım.

I don't have anyone to help me.

Bana yardım edecek kimsem yok.

I do it all on my own. I

Hepsini kendi başıma yapıyorum.

film, I edit,

Film çekiyorum, kurguluyorum,

I produce everything

I have to make the tea.

çayı yapmak için sahip olduğum her şeyi üretiyorum.

I know sometimes Mr.

Bazen Bay

Steve makes a cup of tea for me, but most of the time

Steve'in benim için bir fincan çay yaptığını biliyorum ama çoğu zaman

I have to make my own tea.

kendi çayımı kendim yapmak zorunda kalıyorum.

Do you have someone in your life

Hayatınızda

who makes a cup of tea for you?

size çay yapan biri var mı?

Do you have someone special?

özel biri var mı

It doesn't have to be your partner.

Partneriniz olmak zorunda değil.

Maybe there is a work colleague who is very generous and kind,

Belki çok cömert ve nazik bir iş arkadaşı vardır

and they always offer to make the tea

ve işte sabahları çay veya kahveyi her zaman yapmayı teklif eder

or the coffee in the morning at work.

.

So do you have someone generous like that, or do you all like to take turn and if you take turns

Peki böyle cömert biri var mı, yoksa hepiniz sırayla mı yapmayı seviyorsunuz ve sırayla

doing something, it means that each person

bir şeyler yapıyorsanız, her insan

takes responsibility at some point.

bir noktada sorumluluk alıyor demektir.

So one person will do it on Monday,

Yani bir kişi Pazartesi günü yapacak,

then another person will do it on Tuesday.

ardından başka bir kişi Salı günü yapacak.

So each person will take responsibility.

Böylece herkes sorumluluk alacaktır.

So each person will take their turn

Böylece herkes sırayla

doing the tea or the coffee.

çayı veya kahveyi yapacak.

So what about you?

Peki ya sen?

Do you have a magic person in your life?

Sihirli biri var mı hayatında?

Who often offers to make you a cup of tea or a cup of coffee?

Kim genellikle size bir fincan çay veya bir fincan kahve yapmayı teklif eder?

Is this someone like that? Maybe someone at work?

Bu öyle biri mi? Belki işte biri? Yıllar boyunca

I have worked in many strange environments over the years.

birçok garip ortamda çalıştım .

If you know me well, you will know.

Eğer beni iyi tanıyorsan, bileceksin.

Many years ago I worked in sales retail

Yıllar önce satış perakende

and also in an office as well.

ve aynı zamanda bir ofiste çalıştım.

So I've worked in many different environs

Bu yüzden yıllar boyunca pek çok farklı ortamda çalıştım

over the years, and I think it is good practise,

ve

especially if you want to develop your social skills

özellikle sosyal becerilerinizi

to improve your social skills.

geliştirmek için sosyal becerilerinizi geliştirmek istiyorsanız bunun iyi bir uygulama olduğunu düşünüyorum.

And I think this is one of the things

Ve bence bu

that a lot of people have difficulty with in their lives.

birçok insanın hayatında zorlandığı şeylerden biri. Dışarı

Socialising going out and meeting new people.

çıkıp yeni insanlarla tanışmak sosyalleşmek.

Of course when you're young it's easy,

Elbette gençken kolay

but even even in your teenage years

ama ergenlik çağında

or in your twenties, you can still find it difficult to meet new people

veya yirmili yaşlarınızda bile yeni insanlarla tanışmak

and to make friends.

ve arkadaş edinmek hala zor olabilir.

I did I have to be honest with you again, this is a story I've told you before,

Sana karşı tekrar dürüst olmam gerekti, bu sana daha önce anlattığım bir hikaye,

but over the years I've had to deal with shyness

ama yıllar geçtikçe utangaçlıkla

and being a little introverted,

ve biraz içe dönük olmakla,

not having much confidence, especially in social situations,

özellikle sosyal durumlarda pek güvenememekle uğraşmak zorunda kaldım.

and especially during my teenage years

ve özellikle ergenlik yıllarımda

and my early twenties, I found it very difficult to socialise, quite,

ve yirmili yaşlarımın başında, sosyalleşmeyi çok zor buldum,

quite hard to walk up

to a person, just walk up to them and say, Hello,

bir insanın yanına gidip, "Merhaba,

my name is Duncan.

benim adım Duncan" deyin.

What's yours?

Seninki nedir?

Maybe if you are at a party

Belki bir partideyseniz

and there are lots of people there you don't know.

ve orada tanımadığınız bir sürü insan varsa.

So being in a social situation can be

Yani sosyal bir durumda olmak çok fazla endişeye

a thing that causes

neden olan bir şey olabilir

a lot of anxiety and I used to suffer from that quite a lot.

ve ben bundan çok acı çekerdim.

Not so much anymore.

Artık o kadar değil.

For various reasons, but one of the things I wanted to mention

Çeşitli nedenlerden dolayı, ama bahsetmek istediğim şeylerden biri,

was I used to work many years ago in an office

yıllar önce bir ofiste çalışıyordum

and the office environment I think is a very unique thing

ve ofis ortamı bence çok benzersiz bir şey

because quite often if you work in an office,

çünkü çoğu zaman bir ofiste çalışıyorsanız,

it means you are very close to other people

bu sizin çok iyi olduğunuz anlamına gelir. diğer insanlara yakın

and quite often for long periods of time,

ve oldukça sık olarak uzun süreler boyunca,

for very, very long periods, maybe six or 7 hours each day,

çok, çok uzun süreler boyunca, belki her gün altı veya 7 saat ,

you have to spend time with all of those people in a very small space.

tüm bu insanlarla çok küçük bir alanda zaman geçirmek zorundasınız.

And I remember

finding that quite difficult to cope with.

Ve

bununla başa çıkmanın oldukça zor olduğunu hatırlıyorum.

I didn't like it.

hoşuma gitmedi

I think one of the worst environments I've ever worked in is in an office.

Sanırım şimdiye kadar çalıştığım en kötü ortamlardan biri bir ofis.

I didn't like it. I found it really.

hoşuma gitmedi Gerçekten buldum.

I suppose the word I want to use is claustrophobic.

Sanırım kullanmak istediğim kelime klostrofobik.

So you feel as if you're closed in.

You can't breathe, especially in some offices, because it is possible

Özellikle bazı ofislerde nefes alamıyorsunuz çünkü

to work in an office that has no windows.

penceresi olmayan bir ofiste çalışmak mümkün.

Maybe there is very little natural light coming into the room,

Belki de odaya çok az doğal ışık geliyor,

just lots of those horrible fluorescent

sadece

lights that offices tend to have.

ofislerde genellikle bulunan o korkunç flüoresan ışıklardan çok fazla.

And it's not a very nice environment.

Ve çok hoş bir ortam değil.

And then of course, you might have

Ve tabii ki,

people nearby who you don't like.

yakınınızda sevmediğiniz insanlar olabilir.

Maybe they have some very annoying habits that you don't like.

Belki de sizin sevmediğiniz bazı çok can sıkıcı alışkanlıkları vardır .

So there are many situations where this can happen.

Yani bunun olabileceği birçok durum var.

So what about you?

Peki ya sen?

Are you a person who can socialise easily?

Kolayca sosyalleşebilen bir insan mısınız?

What about the environment?

Peki ya çevre?

What type of work environment do you work in?

Ne tür bir çalışma ortamında çalışıyorsunuz?

Do you work in a place where you have a lot of freedom and space

Çok fazla özgürlüğün ve alanın olduğu bir yerde mi çalışıyorsunuz

or do you work in an environment

yoksa

where there are lots of people around you

etrafınızda çok sayıda insanın olduğu

and they are all quite nearby

ve hepsinin oldukça yakınınızda olduğu bir ortamda mı çalışıyorsunuz

and if you are near to someone you don't like,

ve sevmediğiniz birinin yanındaysanız,

your job can become quite unpleasant to say the least.

iş en hafif tabirle oldukça tatsız hale gelebilir.

So here we are.

I suppose I should say hello to you on the live chat.

İşte buradayız.

Sanırım canlı sohbette sana merhaba demeliyim.

Hello, live chat.

Merhaba, canlı sohbet.

Nice to see you back as well.

Seni de görmek güzel.

Nice to see you here. On the live chat.

Seni burada görmek güzel. Canlı sohbette.

Who was first?

İlk kimdi?

Who will I give a big hand to?

Kime büyük bir el vereceğim?

If you give a big hand to someone,

Birine büyük bir el uzatırsanız,

it means you give them a round of applause.

bu onu alkışladığınız anlamına gelir.

Hello, Beatrice.

Merhaba, Beatrice.

Oh, fancy pants.

Oh, süslü pantolonlar.

Very nice.

Çok güzel.

Beatrice, you are first on today's live chat.

Beatrice, bugünün canlı sohbetinde birincisin.

Congratulations to you.

Tebrikler.

Just before I started

today's live stream, I showed mr steve my hat.

Bugünün canlı yayınına başlamadan hemen önce, Bay Steve'e şapkamı gösterdim.

I said, Oh, look, Steve, look what I've done.

Ah, bak Steve, bak ne yaptım dedim.

Look.

Bakmak.

And steve said, why does it say episode zoo?

Ve Steve dedi ki, neden bölüm hayvanat bahçesi diyor?

Thanks, Steve.

Teşekkürler Steve.

I needed that encouragement.

Bu cesaretlendirmeye ihtiyacım vardı.

So apparently this is supposed to say episode 200.

Görünüşe göre bunun 200. bölüm olması gerekiyor.

But Steve thinks that it says episode zoo.

Ama Steve bunun bölüm hayvanat bahçesi olduğunu düşünüyor.

I don't know why he thinks that, but there you go.

Neden böyle düşündüğünü bilmiyorum ama işte böyle.

You will find out if you've never met mr. Steve before.

Bay ile hiç tanışmadıysanız öğreneceksiniz. Steve'den önce.

If you never seen him before.

Onu daha önce hiç görmediyseniz.

You are in for quite a treat.

Oldukça iyi bir muamele içindesiniz.

I think so.

Bence de.

Hello.

Merhaba.

Also, Mohsin, we have Mohsin as well.

Ayrıca Mohsin, bizde de Mohsin var.

Also Vitesse as well.

Ayrıca Vitesse'de.

Hello, Vitesse.

Merhaba, Vitesse.

We also have Michael Labus is here as well.

Ayrıca Michael Labus da burada.

Thank you for joining me today on my special live stream.

Bugün özel canlı yayınıma katıldığınız için teşekkür ederim .

English addict. 200.

İngiliz bağımlısı. 200.

I still can't believe it.

Hala inanamıyorum.

We've done 200 English addict episodes Hello.

200 İngilizce bağımlısı bölümü bitirdik Merhaba.

Also to Claudia.

Claudia'ya da.

200 episodes, Mr. Duncan.

200 bölüm Bay Duncan. Aman

Oh, my goodness.

tanrım.

It is amazing.

Bu harika.

I wonder how many of my English

Kaç tane İngilizce

addict episodes you remember,

bağımlısı olayımı hatırladığını merak ediyorum,

because over the past

çünkü son

two years, we've only been doing it for two years.

iki yıldır bunu sadece iki yıldır yapıyoruz.

The English addict live streams.

İngiliz bağımlısı canlı yayınlar.

We've only done it for two years.

Sadece iki yıl boyunca yaptık.

So that I suppose that works out at around

Böylece, bunun

about a hundred episodes each year maybe.

her yıl yaklaşık yüz bölümde işe yaradığını varsayıyorum.

We also have Angela.

Angela'mız da var.

We also have.

Ayrıca buna sahibiz.

Oh, we have Vitoria here as well on the live chat.

Oh, burada da canlı sohbette Vitoria var.

Thank you for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için teşekkür ederim.

Don't forget to give me a big light as well.

Bana da büyük bir ışık vermeyi unutma.

Please give me a thumb a big thumb to show you can

Lütfen birkaç dakika daha orada tutacağımı göstermek için bana başparmağınızı büyük bir başparmağınızı verin

I will keep it there for a few more moments.

.

So please give me a nice like if you like what you see.

Bu yüzden, gördüklerinizi beğendiyseniz lütfen bana güzel bir beğeni verin.

Also, we have Willian.

Bir de Willian'ımız var.

Hello, Willian.

Merhaba Willian.

Nice to see you back as well.

Seni de görmek güzel.

Rosa is here.

Rosa burada.

Vitoria is here.

Vitoria burada.

Oh, I nearly choked.

Ah, neredeyse boğuluyordum.

One of the things I notice about getting older is quite often

Yaşlanmakla ilgili fark ettiğim şeylerden biri, çoğu zaman

you choke on nothing

hiçbir şeye boğulmamanızdır Hiç

Have you ever done that where you choke on nothing?

bunu hiçbir şeye boğulmadan yaptınız mı?

It happens sometimes.

Bazen olur.

In fact,

Aslında,

it might be happening now.

şimdi oluyor olabilir.

It is strange.

O garip.

Sometimes that happens.

Bazen bu olur.

Sometimes you choke on nothing.

Bazen hiçbir şeyde boğulmazsın.

There is nothing in your mouth.

Ağzında hiçbir şey yok.

But you choke.

Ama boğuluyorsun.

Suddenly, you can't stop coughing.

Birdenbire öksürüğünüzü durduramazsınız.

I have a feeling that I might still have a little bit of COVID

İçimde hala biraz COVID olabileceğine dair bir his var.

Not the actual virus, but the the after effects.

Asıl virüs değil, sonraki etkiler.

Because yesterday, Mr.

Çünkü dün Bay

Steve and myself, we went for a walk.

Steve ve ben yürüyüşe çıktık.

We had a lovely walk because the weather was nice. But

Hava güzel olduğu için güzel bir yürüyüş yaptık. Ama

afterwards we came back and we arrived back home,

daha sonra geri döndük ve eve döndük

and we both felt absolutely exhausted.

ve ikimiz de kesinlikle bitkin hissettik.

And we didn't have a very it wasn't a big walk.

Ve çok büyük bir yürüyüşümüz yoktu.

We didn't walk for hundreds of miles,

Yüzlerce kilometre yürümedik

but we felt absolute really tired.

ama kendimizi gerçekten çok yorgun hissettik.

I can't remember the last time I felt so tired after having a walk.

En son ne zaman yürüyüş yaptıktan sonra kendimi bu kadar yorgun hissettiğimi hatırlayamıyorum .

I don't know what happened, but I know there are some people who are suffering

Ne olduğunu bilmiyorum ama

long side effects from coronavirus.

koronavirüsün uzun süreli yan etkilerinden muzdarip bazı insanlar olduğunu biliyorum.

Some people find that they they have no energy

Bazı insanlar enerjilerinin kalmadığını

or they get tired very easily.

veya çok kolay yorulduklarını fark ederler.

So I think it is happening to some people where they do

Bu yüzden, COVID hastalığından geçtikten sonra kendilerini

feel exhausted and tired all the time

sürekli bitkin ve yorgun hisseden bazı insanların başına geldiğini düşünüyorum

after going through the COVID illness.

.

Yesterday, we were outside.

Dün dışarıdaydık.

I decided also to do a little bit of filming

Ayrıca evin arka tarafında da biraz çekim yapmaya karar verdim

at the back of the house as well, because as you know,

, çünkü bildiğiniz gibi evin arka tarafında

we have some lovely cows,

çok güzel ineklerimiz,

some beautiful cows and some lovely bulls at the back of the house.

güzel ineklerimiz ve sevimli boğalarımız var.

And I couldn't resist showing you

Ve size

one or two sequences with them.

onlarla bir veya iki sekans göstermekten kendimi alamadım.

And all of these video clips have one thing in common.

Ve tüm bu video kliplerin ortak bir noktası var.

The cows and the bulls are taking it easy

İnekler ve boğalar rahatlıyor

I must admit, I'm enjoying all of the colours today.

İtiraf etmeliyim ki bugün tüm renklerin tadını çıkarıyorum. Bir

There's lots of green and lots of yellow.

sürü yeşil ve bir sürü sarı var. Günün canlı yayınında

They seem to be the dominant colours

baskın renkler gibi görünüyorlar

on the days live stream.

.

Yes, we are together

Evet,

live on this Super Sunday and we are having the most brilliant day.

bu Süper Pazar'da canlı yayında birlikteyiz ve en parlak günü yaşıyoruz.

The most amazing weather I was.

Olduğum en harika hava.

Can I let you in on a secret here?

Sana bir sır vereyim mi?

I was going to go outside

for today's livestream, but then this morning I decided not to

Bugünkü canlı yayın için dışarı çıkacaktım ama sonra bu sabah gitmemeye karar verdim

because I thought if I do that, maybe

çünkü bunu yaparsam belki

lots of people will start making all sorts of noise

birçok insan

with their lawnmowers and all of their other noisy equipment.

çim biçme makineleri ve diğer tüm gürültülü ekipmanlarıyla her türden gürültü yapmaya başlar.

So I decided not to.

Ben de yapmamaya karar verdim.

So instead I'm in the studio.

Onun yerine stüdyodayım.

However, we can still enjoy the beautiful sights outside.

Ancak yine de dışarıdaki güzel manzaraların tadını çıkarabiliriz.

And there it is, a very colourful day with the green grass.

Ve işte yeşil çimenlerle çok renkli bir gün .

You might even be able to see that there's some sheep there running around as well.

Hatta orada koşuşturan bazı koyunlar olduğunu bile görebilirsiniz.

So little sheep in the distance.

Uzakta çok küçük koyun.

Miles and miles away, having a very nice time.

Kilometrelerce uzakta, çok güzel vakit geçiriyor.

Mr Steve will be with us in a few moments.

Bay Steve birazdan bizimle olacak.

We have something

very special to show you today.

Bugün size gösterecek çok özel bir şeyimiz var.

An animal

that we saw yesterday during our walk.

Dün yürüyüşümüz sırasında gördüğümüz bir hayvan.

A lovely animal.

Sevimli bir hayvan.

And it is an animal that we've never shown before.

Ve daha önce hiç göstermediğimiz bir hayvan.

Here on the live stream, ever.

Burada canlı yayında, hiç.

And yesterday I managed to film

Ve dün,

this particular animal so that coming up in a few moments with mr.

bu özel hayvanı çekmeyi başardım, böylece birkaç dakika sonra Mr.

Steve, we are looking at a little bit of grammar today because of course

Steve, bugün biraz gramere bakıyoruz çünkü tabii ki

I am here talking of the king of English

burada İngilizce'nin kralından bahsediyorum

and talking all about the English language.

ve tamamen İngilizce hakkında konuşuyorum.

That's my job, apparently,

Görünüşe göre

amongst other things.

diğer şeylerin yanı sıra bu benim işim.

So today we are looking at the apostrophe.

Bugün kesme işaretine bakıyoruz.

The apostrophe is,

Kesme işareti,

I think, one of the most mistaken things in the English language.

bence, İngilizce dilinde en çok yanlış yapılan şeylerden biri.

I think so.

Bence de.

Go away, Mr Bumblebee.

Uzaklaşın, Bay Bumblebee. Çekip

Go away.

gitmek.

I have my window open in the studio.

Stüdyoda pencerem açık.

And now and again, a bumblebee will buzz around.

Ve ara sıra, etrafta bir yaban arısı vızıldar.

But please don't come in.

Ama lütfen içeri girmeyin.

You must stay outside, Mr Bumblebee.

Dışarıda kalmalısınız, Bay Bumblebee.

Do not come in.

İçeri girme. Sana karşı dürüst olursam

That would be quite a disaster if I was honest with you.

bu tam bir felaket olur .

So Mr Steve will be here.

Yani Bay Steve burada olacak.

And we will be showing you an animal.

Ve size bir hayvan göstereceğiz.

An animal that we've never showed you before.

Size daha önce hiç göstermediğimiz bir hayvan. Dün

We managed to film it yesterday.

çekmeyi başardık.

And as I said, Mr Steve will be with us in a few moments.

Ve dediğim gibi, Bay Steve birazdan bizimle olacak.

Can I say hello to Louis Mendez?

Louis Mendez'e merhaba diyebilir miyim?

Sorry, Louis.

Üzgünüm Louis.

I was trying to say hello to you a few moments ago, but unfortunately,

Birkaç dakika önce size merhaba demeye çalışıyordum ama ne yazık ki, sık

I started choking on nothing

I find that happens quite often.

sık başıma gelen bir şeyle boğulmaya başladım.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

It does happen from time to time.

Zaman zaman olur.

The weather is lovely.

Hava cok guzel.

The nature is having a wonderful time.

Doğa harika vakit geçiriyor.

Mother Nature is running around completely naked at the moment because it's

Tabiat Ana şu anda tamamen çıplak dolaşıyor çünkü hava

well, I suppose you would

iyi, sanırım

describe it as late spring and I suppose

bunu ilkbahar sonu ve sanırım yaz başı olarak tanımlarsınız

also early summer.

.

Are we still on?

Hala devam ediyor muyuz?

I'm sorry about that.

Bunun için üzgünüm. Az

Can you can you believe what just happened?

önce olanlara inanabiliyor musun?

A bee came into the studio

Stüdyoya bir arı geldi

and started causing all sorts of havoc, for which I apologise.

ve her türlü tahribata neden oldu, bunun için özür dilerim.

And that's the reason why.

Ve nedeni bu. Şu

That's the reason why you were just looking

at a still picture at the moment.

anda sadece hareketsiz bir resme bakmanızın nedeni buydu.

Because I was being attacked by a bee.

Çünkü bir arı tarafından saldırıya uğradım.

It was flying all around and causing

Her yerde uçuyordu ve

quite a lot of chaos.

oldukça fazla kaosa neden oluyordu.

In the eye.

Gözünden. İşte

There it was.

oradaydı.

I hope you enjoyed the cows in the field, because if there's one thing I love watching, it's nature.

Umarım tarladaki inekleri beğenmişsinizdir çünkü izlemeyi sevdiğim bir şey varsa o da doğadır.

And we are going to look at quite a lot of nature today,

Ve bugün,

including an animal that we saw yesterday.

dün gördüğümüz bir hayvan da dahil olmak üzere pek çok doğaya bakacağız.

That we've never, ever seen before

Daha önce hiç görmediğimiz,

or filmed or even shown on the live chat ever.

filme almadığımız ve hatta canlı sohbette bile göstermediğimiz.

So we are looking forward to doing that.

Bu yüzden bunu yapmak için sabırsızlanıyoruz.

By the way, the view outside is amazing.

Bu arada, dışarıdaki manzara harika.

I was going to go outside today, but I decided not to.

Bugün dışarı çıkacaktım ama gitmemeye karar verdim. Ne olur ne olmaz diye

Just in case the neighbours decided

komşular

to make a lot of noise, which of course some of them did.

çok gürültü yapmaya karar verdiler ki tabii ki bazıları yaptı.

So I feel as if I've done the right thing.

Bu yüzden doğru şeyi yapmışım gibi hissediyorum.

There Mr Steve will be with us in a moment,

Bay Steve birazdan bizimle olacak

but I want to show you something from yesterday, Mr Steve.

ama size dünden bir şey göstermek istiyorum Bay Steve.

I don't know what happened yesterday, but Mr Steve was in a very naughty mood,

Dün ne olduğunu bilmiyorum ama Bay Steve göreceğiniz gibi çok yaramaz bir ruh halindeydi

as you will see

000000. Oh,

000000. Oh,

oh, yes.

oh, evet.

We saw what you did, Mr Steve.

Ne yaptığınızı gördük, Bay Steve.

Oh, very naughty indeed. He'd

Oh, gerçekten çok yaramaz.

here he is.

O buradaydı.

He is back with us.

Aramıza geri döndü.

Hello.

Merhaba.

Hello, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

200 years old.

200 yaşında.

I mean, 200 live streams. Yes.

Yani 200 canlı yayın. Evet.

200 English addicts live streams, I think. Nice stream.

200 İngiliz bağımlısı canlı yayın yapıyor sanırım. Güzel akış.

Congratulations, Mr. Duncan. It's OK.

Tebrikler, Bay Duncan. Önemli değil.

We've been celebrating all morning, haven't we?

Bütün sabah kutlama yaptık, değil mi?

Were drunk.

Sarhoştu.

We've been having alcohol.

Alkol alıyoruz.

Cake. We're celebrating.

Kek. Kutluyoruz.

We're just so excited and to be sharing it with you lovely people around the world.

Bunu dünyanın dört bir yanındaki siz sevimli insanlarla paylaşıyor olmaktan dolayı çok heyecanlıyız .

I'm joking. Of course, as well.

Şaka yapıyorum. Tabii ki de.

I know you're joking.

Şaka yaptığını biliyorum.

Cause I'm stone cold sober. Talking of cake.

Çünkü ben çok ayığım. Pastadan bahsetmişken.

I think Belarus is baking a cake with orange flavour in it.

Sanırım Belarus, içinde portakal aroması olan bir pasta yapıyor.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

Yes. So send us some, please.

Evet. O yüzden bize biraz gönder lütfen.

Yes, I like the sound of that.

Evet, bunun sesini seviyorum.

Please put 200 candles on it and show us.

Lütfen üzerine 200 mum koyun ve bize gösterin.

Send us a photograph to celebrate Mr. Duncan's 200th

Bay Duncan'ın 200. canlı yayınını kutlamak için bize bir fotoğraf gönderin

livestream.

.

Yes, with English addict livestream stream.

Evet, İngiliz bağımlısı canlı yayın akışı ile.

Yes, exactly. I've done around about a thousand.

Evet kesinlikle. Yaklaşık bin tane yaptım.

I've worked out that we've actually done sometimes on my own,

Bazen kendi başımıza,

sometimes together we've actually done over a thousand live streams.

bazen birlikte binin üzerinde canlı yayın yaptığımızı hesapladım.

But this is the 200th

Ama bu 200.

English addicts. Yes.

İngiliz bağımlısı. Evet.

So we've done quite a lot of them.

Bu yüzden birçoğunu yaptık.

Just in case people are wondering. That was a joke.

Sadece insanların merak etmesi durumunda. Şakaydı. Yediğim

Me throwing the wrapping from the little snack I had onto the ground.

küçük atıştırmalıktan ambalajı yere atıyorum.

It's just a joke. I picked it up afterwards.

Sadece bir şaka. Daha sonra topladım. Dışarıdayken

We just like to laugh and joke around

gülmeyi ve şakalaşmayı ve

when we're out and about and film it for your pleasure.

sizin zevkiniz için filme almayı seviyoruz.

He didn't.

Yapmadı.

He left it there. It's still there now. Blowing around.

Orada bıraktı. Şimdi hala orada. Etrafa esiyor.

Probably.

It's probably it's probably in a little bird's nest somewhere.

Muhtemelen.

Muhtemelen bir yerlerde küçük bir kuş yuvasındadır.

And being used as insulation.

Ve yalıtım olarak kullanılıyor.

It'll decompose in about a hundred years time. Yes.

Yaklaşık yüz yıl içinde ayrışacak. Evet.

As everything will, including us.

Biz dahil her şeyin olacağı gibi.

Now, we don't we don't leave them that we've done that joke before MR.

Şimdi MR'dan önce o şakayı yaptığımızı onlara bırakmıyoruz.

Don't we often do it when there are people around we often go to the churchyard in much Wenlock

Etrafta insanlar varken sık sık yapmıyor muyuz Wenlock'un çoğunda kilise bahçesine gidiyoruz

and then we sit down and we if we're having an ice cream or and or a magnum,

ve sonra oturuyoruz ve eğer bir dondurma veya ve veya bir magnum yiyorsak,

oh we will take the wrapper and then afterwards

oh ambalajı alacağız ve sonra daha sonra

we just throw them away just to see if anyone reacts.

sadece kimsenin tepki verip vermediğini görmek için onları atıyoruz.

But they never do.

Ama asla yapmazlar.

They never do because they're not brave enough, you see.

Yeterince cesur olmadıkları için asla yapmazlar.

But yes, I mean that we know what we know what makes people angry

Ama evet, demek istediğim, bu bölgede insanları neyin sinirlendirdiğini bildiğimizi biliyoruz

around this area and littering is one of them.

ve çöp atmak da bunlardan biri.

But yeah. What only German.

Ama evet. Ne sadece Almanca.

Well it doesn't make them angry.

Eh, onları kızdırmaz.

That's the thinking I know, but they're too frightened to to react to go over to is insane the thing.

Bildiğim düşünce bu, ama tepki veremeyecek kadar korkuyorlar ve çılgınca bir şey.

Yes, because they're sort of wealthy, middle class, retired people

Evet, çünkü onlar bir çeşit zengin, orta sınıf, emekli insanlar ve yol açanlar

who don't like to sort of make a fuss who make way.

yaygara koparmaktan hoşlanmazlar.

We are none of those people, by the way, we don't fit into any of those correct to correct

Biz o insanlardan hiç biri değiliz, bu arada, doğruya doğru

little character.

küçük karakterin hiçbirine uymuyoruz.

I still can't see it.

Hala göremiyorum.

Well, what am I looking for that, Steve?

Bunun için ne arıyorum, Steve?

Categories.

Kategoriler.

That's in categories.

Bu kategorilerde.

I don't know what's happening today.

Bugün ne olduğunu bilmiyorum.

I'm finding it very difficult to to to get my aural right.

İşitselimi doğru yapmakta çok zorlanıyorum.

OK, well, we think we're suffering from lung cover, don't we?

Tamam, akciğer kapağından muzdarip olduğumuzu düşünüyoruz, değil mi?

Because we seem to be exhausted.

Çünkü bitkin görünüyoruz.

Everything we do seems to exhaust.

Yaptığımız her şey tükeniyor gibi görünüyor.

As I know what happened yesterday, we had that walk, we had a walk, and then we got back

Dün ne olduğunu bildiğim için, o yürüyüşü yaptık, yürüyüşe çıktık ve sonra geri döndük

and I can't remember the last time I felt so tired by anything.

ve en son ne zaman kendimi herhangi bir şeyden bu kadar yorgun hissettiğimi hatırlayamıyorum .

Mentally, physically, every joint is aching, my hips are aching

Zihinsel, fiziksel olarak her eklemim ağrıyor, kalçalarım ağrıyor

and my hand and joints in my fingers are hurting, my necks hurting.

ve elim ve parmaklarımdaki eklemler ağrıyor, boyunlarım ağrıyor.

I don't know what's going on, Mr. Duncan.

Neler olduğunu bilmiyorum, Bay Duncan.

I think, you know, once you pass 60, it's all downhill from there.

Bence, bilirsiniz, 60'ı geçtiğinizde, oradan sonra her şey yokuş aşağı gidiyor.

We were talking about nature a few moments ago.

Biraz önce doğadan bahsediyorduk.

We have something very special to show you.

Size gösterecek çok özel bir şeyimiz var. Daha önce

An animal that we've never filmed and we've never showed before.

hiç filme almadığımız ve hiç göstermediğimiz bir hayvan.

And I want to say thank

Ve Steve'e teşekkür etmek istiyorum

you to Steve, because it was Steve who actually spotted the animal.

çünkü hayvanı gerçekten fark eden Steve'di.

You saw it.

Onu gördün.

And so we we stayed very still.

Ve böylece çok hareketsiz kaldık.

And the animal came towards us, and I was able to film it.

Ve hayvan bize doğru geldi ve onu filme alabildim.

The quality of the video isn't very good,

Videonun kalitesi pek iyi değil,

mainly because I filmed it.

çünkü onu ben çektim.

But there is something there and it's quite

Ama orada bir şey var ve onu

interesting to see and we were really excited about it.

görmek oldukça ilginç ve bu konuda gerçekten heyecanlandık.

One of the things about walking in the countryside, Steve,

Kırsal kesimde yürümenin yönlerinden biri Steve, ne

you never know what you're going to find,

bulacağını asla bilemezsin,

particularly if you stay very still

özellikle de çok hareketsiz kalırsan ve

and just sort of observe and watch

and see what comes out of the undergrowth.

çalılıklardan ne çıktığını gözlemler, izler ve görürsen.

Yes, I'm very into the bushes.

Evet, çalıların içindeyim.

I'm very good at staying still, but Mr Steve isn't very good at staying quiet,

Hareketsiz kalmakta çok iyiyim ama Bay Steve, dün yorgun olduğum için sessiz kalmakta pek iyi değil

except yesterday because I was tired.

.

I just stood still.

Kıpırdamadan durdum.

Yeah, and I think to this particular creature,

Evet, ve bence bu özel yaratığa

I must have seemed almost barely alive because it hardly reacted at all.

neredeyse hiç canlı görünmemiş olmalıyım çünkü neredeyse hiç tepki vermiyordu.

Shall we have a look at it? Go on then, Mr. Duncan.

Bir göz atalım mı? Devam edin, Bay Duncan.

Yes, let's have a look at it. Here it is.

Evet, bir göz atalım. İşte burada. O

He's the animal that we saw yesterday.

dün gördüğümüz hayvan. Hayvanı tanımanız

I wonder how long it will take you to to recognise the animal.

ne kadar sürecek merak ediyorum .

But we are going to look at it now and we're going to see how long it takes you to spot the animals.

Ama şimdi ona bakacağız ve hayvanları görmenin ne kadar sürdüğünü göreceğiz.

So as soon as you know what the animal is, please let us know on the live chat if it comes.

Hayvanın ne olduğunu öğrenir öğrenmez, gelirse lütfen canlı sohbetten bize bildirin.

But what could it be?

Ama ne olabilir?

Here it is. Oh, what is it?

İşte burada. Ah, nedir bu?

We can't see it yet.

Henüz göremiyoruz.

It's coming.

O geliyor. İşte

There it is.

burada.

It's approaching.

Yaklaşıyor.

It's a little bit cautious because I think it knows that we are nearby.

Biraz temkinli çünkü yakında olduğumuzu bildiğini düşünüyorum.

Oh, isn't that lovely though?

Oh, yine de çok hoş değil mi?

So don't say anything, Steve.

O yüzden bir şey söyleme, Steve.

Does anyone know what it is?

Ne olduğunu bilen var mı?

Can you tell what it is yet?

Henüz ne olduğunu söyleyebilir misin?

I thought it was a cat at first.

İlk başta kedi sandım.

It first. I thought it was a cat.

İlk önce. Onun bir kedi olduğunu düşündüm.

It's having a wee there.

Orada çiş yapıyor.

I think it was having a wee there or something.

Sanırım orada çiş falan yapıyordu. Bence

I think it's hunting.

avlanmak.

This particular animal is hunting for some having a wee.

Bu özel hayvan, bazılarının çiş yapması için avlanıyor.

Then it's looking for food.

Sonra yiyecek arıyor.

It thinks there is something in that grassy bank.

O çimenli bankada bir şey olduğunu düşünüyor.

Yes. At that it's.

Evet. İşte o zaman.

It's preparing itself.

Kendini hazırlıyor.

It's hunting it's looking for food. Ooh.

Avlanıyor, yiyecek arıyor. Ah. Orada tam olarak doğru olmayan

Thinks of something it thinks is something not quite right there. Yes.

bir şey olduğunu düşündüğü bir şey düşünüyor . Evet.

We've still isn't dog

Hala köpek değiliz, bu yüzden

so in a

moment it's going to actually plants it's going to jump in the air

birazdan

havaya atlayacak

and try to catch the thing it is looking for.

ve aradığı şeyi yakalamaya çalışacak.

But it also knows that we're there as well.

Ama bizim de orada olduğumuzu biliyor.

That is here we go any second now.

İşte bu, şimdi her an gidebiliriz.

One, two, three, four,

Bir, iki, üç, dört,

oh, this is exciting, isn't it?

oh, bu çok heyecan verici, değil mi?

Any second now it's going to jump

Her an sıçrayabilir

I just love that

we don't know if it actually caught anything or not.

Gerçekten bir şey yakalayıp yakalamadığını bilmememize bayılıyorum.

It doesn't look like it, though, does it? Because he looks a bit disappointed.

Öyle görünmüyor ama değil mi? Çünkü biraz hayal kırıklığına uğramış görünüyor.

So there is a beautiful fox thank you for all those who said what it is.

Yani güzel bir tilki var ne olduğunu söyleyenlere teşekkür ederim.

Look at that.

Şuna bak.

Isn't that just the most amazing creature?

Bu sadece en harika yaratık değil mi?

We were? Just it.

Biz miydik? Sadece bu.

For some reason, it didn't know we were there.

Nedense orada olduğumuzu bilmiyordu.

Mm. Mm. I think it was. It was being very cautious,

mm. mm. Sanırım öyleydi. Çok temkinliydi,

but it seemed

ama sanki

as if it knew we were there, but it wasn't really afraid

orada olduğumuzu biliyor gibiydi, ama gerçekten korkmuyordu

and I think also it was a little bit injured, so it looks like it's

ve bence biraz da yaralanmıştı, bu yüzden

actually sustained an injury.

gerçekten bir yara almış gibi görünüyor.

I like the way it looks back.

Geriye bakma şeklini seviyorum.

Just heard me then. Yeah,

O zaman beni duydum. Evet,

it looks back and then it runs away because it realises that maybe.

geriye bakar ve belki de öyle olduğunu anladığı için kaçar.

Maybe it's camera shy. Perhaps.

Belki kamera utangaçtır. Belki.

Maybe that's the reason why.

Belki de nedeni budur.

So there it was.

Yesterday we saw a lovely fox, one of the most

İşte oradaydı.

Dün etraftaki en güzel yaratıklardan biri olan sevimli bir tilki gördük

beautiful creatures around.

.

And you don't see them very often.

Ve onları çok sık görmüyorsunuz.

Ironically,

İronik olarak,

you don't see them very often in the countryside.

onları kırsal kesimde çok sık görmüyorsunuz.

However, you see them a lot in urban areas.

Ancak, onları kentsel alanlarda çok görüyorsunuz. Bir

Where there are lots of houses and people.

sürü ev ve insanın olduğu yer.

It's very strange.

Çok garip.

When we lived in Wolverhampton, we used to see them all the time.

Wolverhampton'da yaşarken onları sürekli görürdük.

If you went for

a walk at night, you would often see a fox trotting around,

Geceleri yürüyüşe çıkarsanız, sık sık etrafta koşan,

you know, going into people's bins looking for something to eat.

bilirsiniz, yiyecek bir şeyler bulmak için insanların çöp kutularına giren bir tilki görürdünüz.

And they weren't tame.

Ve evcil değillerdi.

But at the same, you know, I come back at night in one across the road, they were everywhere.

Ama aynı zamanda, hani gece birde yolun karşısından dönüyorum, her yerdeydiler.

But of course in the countryside they are.

Ama tabii ki kırsaldalar.

I think they're cold, aren't they, to keep their populations down yes.

Bence üşüyorlar, değil mi, nüfuslarını düşük tutmak için evet.

And of course the more they're more cautious as well.

Ve tabii ki ne kadar dikkatli olurlarsa, o kadar da dikkatli oluyorlar.

So wild, wild animals are more cautious

Yani vahşi, vahşi hayvanlar

than urban animals because they are they are more comfortable with humans.

şehir hayvanlarından daha temkinlidir çünkü onlar insanlarla daha rahat anlaşırlar.

And of course, the farmers don't like them because if they're keeping sort of poultry

Ve tabii ki, çiftçiler onlardan hoşlanmıyor çünkü eğer kümes hayvanları

or small birds, then obviously the fox is going to attack them.

veya küçük kuşlar besliyorlarsa, o zaman tilki onlara saldıracaktır.

So they tend to kill the foxes in the countryside.

Bu yüzden kırsal kesimdeki tilkileri öldürme eğilimindeler.

Well, as I always say, a fox has got to live it's got to live somehow,

Her zaman söylediğim gibi, bir tilki yaşamalı, bir şekilde yaşamalı,

even if it has to eat some chickens now and again, or the occasional rabbit.

ara sıra birkaç tavuk ya da ara sıra tavşan yemek zorunda kalsa bile.

Ooh, that

reminds me, we've got some baby rabbits, haven't we, in the garden,

Ooh, bu

bana yavru tavşanlarımız olduğunu hatırlattı, değil mi, bahçede

wildlife is closing in on this area.

yaban hayatı bu bölgeye yaklaşıyor.

Well, I have to put up an electric fence

surrounded by animals, cows, foxes.

Hayvanlar, inekler ve tilkilerle çevrili bir elektrikli çit çekmeliyim.

We've got everything around here.

Burada her şeyimiz var.

So there is there is a little, a little family of baby

Yani küçük, küçük bir yavru tavşan ailesi var

rabbits, and they, they keep playing on the lawn.

ve onlar çimlerde oynamaya devam ediyorlar.

The only problem is they don't stay there very long.

Tek sorun, orada çok uzun süre kalmamaları.

So I normally don't have a chance to film them,

Bu yüzden normalde onları filme alma şansım yok

but I really want to take some video footage

ama gerçekten

of of the baby rabbits in the garden and their suit and suit.

bahçedeki yavru tavşanları ve onların takım elbiselerini videoya çekmek istiyorum.

Tiny and cute.

Minik ve sevimli.

Of course.

Elbette.

Hello, Pedro, by the way.

Bu arada merhaba Pedro.

Pedro said he's going in a moment, so I thought I'd say hello before he goes.

Pedro birazdan gideceğini söyledi, ben de gitmeden önce bir selam vereyim dedim.

Pedro never stays for long.

Pedro asla uzun süre kalmaz.

We don't mind we don't mind as long as he's here.

O burada olduğu sürece umurumuzda değil.

That's the main thing

from the largest animals down to the smallest creatures.

En büyük hayvanlardan en küçük canlılara kadar ana şey budur.

So what have I been doing this morning, Mr. Duncan?

Peki bu sabah ne yapıyordum, Bay Duncan?

I've been trying to keep the ants away.

Karıncaları uzak tutmaya çalışıyorum.

Because outside, we've got this sort of patio area,

Çünkü dışarıda böyle bir veranda alanımız var

and they came in the house.

ve eve geldiler. Herhangi

They sort of the slightest hole anywhere.

bir yerde en ufak bir delik açarlar.

They will come up.

Onlar gelecek.

So I've been filling all the holes around the grouting

Bu yüzden kaldırım plakalarının etrafındaki tüm delikleri

of the paving slabs to discourage them.

cesaretlerini kırmak için dolduruyorum.

And ask them gently to move away.

Ve nazikçe uzaklaşmalarını isteyin.

This is another area, because last year we had ants everywhere.

Bu başka bir alan, çünkü geçen yıl her yerde karıncalar vardı.

So I've been filling in every little hole, every little gap in the grouting

Bu yüzden derz dolgudaki her küçük deliği, her küçük boşluğu dolduruyorum

because they seem to like coming out there looking for food and go back in again

çünkü oraya yiyecek aramak için çıkıp tekrar geri dönüp

and building their nests underneath the paving slabs.

yuvalarını kaldırım levhalarının altına inşa etmekten hoşlanıyorlar.

But of course, when the populations get too big, they start coming in the house. Yes.

Ama tabi nüfus çok büyüyünce eve gelmeye başlarlar. Evet.

And also the other thing is the ants have been around for millions of years.

Diğer bir şey de karıncaların milyonlarca yıldır var olmaları.

Then they're not going anywhere. They are.

O zaman hiçbir yere gitmiyorlar. Bunlar.

They're very adaptable.

Çok uyumlular.

They are able to adapt to all situations.

Her duruma uyum sağlayabilirler.

So that's one of the reasons why ants quite often get everywhere

Karıncaların her yere gelmelerinin nedenlerinden biri de bu

because they are very good at adapting.

çünkü uyum sağlamada çok iyiler.

I think so.

Bence de.

Right? Yes.

Sağ? Evet.

We don't want ants in our pants.

Karıncaları pantolonumuza sokmak istemiyoruz.

No. As the saying goes, or anywhere for that matter.

Hayır. Söylendiği gibi veya bu konuda herhangi bir yerde.

We saw something yesterday on our wall again.

Dün yine duvarımızda bir şey gördük.

Did we see something else?

Başka bir şey mi gördük?

Yes, we saw a lot of things yesterday.

Evet, dün çok şey gördük.

Here's something that we saw yesterday.

İşte dün gördüğümüz bir şey.

I'm not sure if anyone can identify this,

Bunu kimsenin tanımlayabileceğinden emin değilim,

but it's a very interesting plant that we saw growing.

ama büyüdüğünü gördüğümüz çok ilginç bir bitki.

And I've never seen this before.

Ve bunu daha önce hiç görmedim.

Steve, it's a very unusual plant.

Steve, bu çok sıra dışı bir bitki.

It looks like wheat or barley, but it isn't so.

Buğday veya arpa gibi görünüyor ama öyle değil.

So does anyone know what this is and one of the reasons

Bunun ne olduğunu ve

why we noticed this yesterday, because we we noticed

dün bunu fark etmemizin nedenlerinden birini bilen var mı, çünkü

lots of pollen coming off this particular plant

bu bitkiden çok fazla polen çıktığını fark ettik

and you can see there is

ve gördüğünüz gibi

lots of it looks like hair, doesn't it?

birçoğu saça benziyor, değil mi?

But all of that is actually pollen.

Ama bunların hepsi aslında polen.

And if you if you touch it with your hand, lots

Ve eğer elinizle dokunursanız, çok

and lots of dust comes off, it's some kind of grass. Hmm.

fazla toz çıkarsa, bu bir tür çimdir. Hmm.

But if anyone can identify that, in fact, there's a lot of it around here.

Ama bunu tanımlayabilecek biri varsa, aslında buralarda ondan çok var.

And I notice it gets very tall, it can get as tall as sort of, you know, two metres tall.

Ve çok uzadığını fark ettim, iki metreye kadar uzayabiliyor.

This grass can

Bu çimen

I think it's a grass it looks like a grass

bi çim düşünebilir miyim

as you say.

sizin dediğiniz gibi çimen gibi duruyor.

It looks a bit like wheat, but it's much bigger than that.

Biraz buğdaya benziyor ama ondan çok daha büyük.

We had some in the back of our garden last year.

Geçen yıl bahçemizde biraz vardı.

So if anyone knows what this is, please let us know.

Yani, bunun ne olduğunu bilen varsa, lütfen bize bildirin.

And of course, I suppose

Ve tabii ki

I should also mention that May has arrived.

Mayıs ayının geldiğini de belirtmeliyim sanırım.

We are approaching mid-May and for me and many people that is always bad news

Mayıs ortasına yaklaşıyoruz ve benim ve birçok insan için bu her zaman kötü bir haber

because that means the hay fever season is beginning

çünkü bu benim gibi insanlar için saman nezlesi sezonunun başladığı anlamına geliyor

bad news for people like me.

.

So in a couple of weeks I won't be able to go outside

Yani birkaç hafta içinde dışarı çıkamayacağım

because if I do, I will be sneezing my head off with hay fever.

çünkü dışarı çıkarsam saman nezlesinden hapşıracağım.

So not quite yet, but as soon as all of the grass

Yani henüz tam olarak değil, ama çimlerin tamamı

starts to produce it's pollen, then

polenlerini üretmeye başlar başlamaz,

it's bad news for me.

bu benim için kötü bir haber.

You'll be drugged up with antihistamines and I might have to to present the show.

Antihistaminiklerle uyuşturulmuş olacaksın ve şovu sunmak zorunda kalabilirim.

Mr Duncan, that's never going to happen because you might be too ill to continue.

Bay Duncan, bu asla olmayacak çünkü devam edemeyecek kadar hasta olabilirsiniz.

That's never going to happen, ever.

Bu asla olmayacak, asla.

Victoria says that

Victoria, bahçesinde bir

she finds lots of green lizards

sürü yeşil kertenkele bulduğunu

in her garden and once spotted a salamander.

ve bir keresinde bir semender gördüğünü söylüyor.

Oh, I think they're quite large, aren't they?

Oh, bence oldukça büyükler, değil mi?

We were quite scared.

Oldukça korkmuştuk.

Yes, yes.

Evet evet.

So salamanders are like snakes with legs, I always think.

Yani semenderler bacaklı yılanlar gibidir, diye düşünürüm her zaman.

Is that right? Yes, I think so. Yes. That long.

Bu doğru mu? Evet bencede. Evet. O kadar uzun.

They look like snakes with legs there.

Orada ayaklı yılanlara benziyorlar.

Maybe they're some kind of you know, in evolutionary terms, somewhere between a snake and a lizard.

Belki de bildiğiniz gibi, evrimsel açıdan yılanla kertenkele arasında bir yerdeler.

Maybe some expert would be able to tell us that Mother's Day,

Belki bazı uzmanlar bize, görünüşe

apparently in Brazil at the moment, hello to all the mothers in Brazil.

göre şu anda Brezilya'da olan Anneler Günü'nün Brezilya'daki tüm annelere merhaba diyebilir.

Happy Mother's Day to you.

Anneler günün kutlu olsun.

That's presumably where Pedro's going after this.

Muhtemelen Pedro'nun bunun peşinden gideceği yer orası.

Yes, maybe, maybe, maybe we don't know.

Evet, belki, belki, belki bilmiyoruz.

But yes, yes.

Ama evet, evet.

Mother's Day every week it's Mother's Day in some country around the world.

Anneler Günü her hafta dünyanın bazı ülkelerinde Anneler Günü.

I mean, Mother's Day for us was about a month ago, wasn't it?

Yani bizim için Anneler Günü yaklaşık bir ay önceydi değil mi?

It was. It was.

Oldu. Oldu.

Well, it was towards the end of April. Yes.

Neyse ki Nisan ayının sonlarına doğruydu. Evet.

And yet every week we come on, somebody says it's Mother's Day in their country.

Yine de her hafta , birileri kendi ülkelerinde Anneler Günü olduğunu söylüyor.

So it's it's amazing.

Yani bu harika.

How different it is in different countries.

Farklı ülkelerde ne kadar farklı.

It's spread out.

Yayılmış.

Irfan says Mr Duncan is prone to getting hay fever.

İrfan, Bay Duncan'ın saman nezlesi olmaya yatkın olduğunu söylüyor. Bir

If you are prone to something, it means you are at risk

şeye yatkınsanız, risk altındasınız

or you are susceptible to that particular thing.

veya o şeye karşı hassassınız demektir.

So yes, you are right.

Yani evet, haklısın. Yaz ortasında

I am prone to getting hay fever

saman nezlesi olmaya eğilimliyim, bu

during the mid-summer months so that is coming

yüzden bu geliyor

and it normally lasts normally during June

ve normalde Haziran'da normal olarak sürüyor

and then July it starts to ease away.

ve ardından Temmuz'da hafiflemeye başlıyor. Bu

So I do get to enjoy some of summer, not all of it.

yüzden yazın tadını çıkarıyorum, tamamının değil.

If you were if you were a mother

Anne olsaydınız

and you liked the attention of Mother's Day,

ve Anneler Günü'nün ilgisinden hoşlansaydınız,

you could literally travel to many different countries

from sort of

adeta

March through to May and celebrate Mother's Day everywhere you went.

Mart ayından Mayıs ayına kadar birçok farklı ülkeyi gezebilir ve gittiğiniz her yerde Anneler Günü'nü kutlayabilirdiniz .

Yes. Couldn't you?

Evet. Yapamaz mısın?

I like the idea you were a mother and you like the attention of Mother's Day.

Anne olduğun ve Anneler Günü'nün ilgisinden hoşlandığın fikri hoşuma gitti. Gelecek hafta tatil için

If it's how should we go to that country next week on holiday and then it be Mother's Day

o ülkeye nasıl gitsek ve sonra Anneler Günü ise

and you'd have to buy some more chocolates and flowers and another card.

ve biraz daha çikolata, çiçek ve başka bir kart almanız gerekecek.

And then you go to another country and it would be Mother's Day.

Sonra başka bir ülkeye gidersiniz ve Anneler Günü olur.

Then you'd have to repeat the whole process ever again.

O zaman tüm süreci bir daha tekrarlamanız gerekir.

So, yes, if you are somebody that likes Mother's Day,

Yani evet, Anneler Günü'nü seven biriyseniz,

you could go on a world tour

bir dünya turuna çıkıp

and celebrate it every week somewhere in the world.

her hafta dünyanın bir yerinde kutlayabilirsiniz.

It's a bit like Christmas because quite often there are two Christmases.

Bu biraz Noel'e benziyor çünkü çoğu zaman iki Noel oluyor.

There's Christmas that we have, and then a few days later there is another Christmas

Bizde Noel var ve birkaç gün sonra başka bir Noel var,

so you could technically celebrate Christmas twice as well.

yani teknik olarak Noel'i iki kez daha kutlayabilirsiniz.

Just like the Queen of England, she has two birthdays.

Tıpkı İngiltere Kraliçesi gibi onun da iki doğum günü var. O

She does.

yapar.

Oh, by the way, talking of birthdays, guess who has their birthday today?

Bu arada, doğum günlerinden bahsetmişken, tahmin edin bugün kimin doğum günü var?

A very famous popular person,

Çok ünlü, popüler bir kişi,

British person, incredibly

İngiliz, inanılmaz derecede

well renowned, incredibly well known in a certain field

ünlü, belirli bir alanda

or a certain area of expertise.

veya belirli bir uzmanlık alanında inanılmaz derecede iyi tanınan.

Oh, I d I don't know, Mr. Duncan.

Oh, bilmiyorum, Bay Duncan.

He is 96 today.

Bugün 96 yaşında.

He is 96. I will give you a clue.

96 yaşında. Size bir ipucu vereceğim.

He has a boat

that has been named after him.

Kendi adını taşıyan bir teknesi var.

I was going to say Cliff Richard's but obviously it's not that.

Cliff Richard'ınki diyecektim ama belli ki öyle değil.

Not Cliff, not Cliff Richard.

Cliff değil, Cliff Richard değil.

It seems like he's 96

96 yaşında,

somebody that's got a boat.

teknesi olan biri gibi görünüyor.

So what field of expertise is this person in?

Peki bu kişi hangi uzmanlık alanındadır?

A boat was named after him.

Bir tekneye onun adı verildi.

Not not. It's not his boat.

değil. Bu onun teknesi değil. O

He's still alive then.

zaman hala yaşıyor. Doğum

He is still alive because he's celebrating his birthday.

gününü kutladığı için hala yaşıyor. Yaşarken doğum gününü kutlamanın

We always find that that's that's the best way

en iyi yolunun bu olduğunu her zaman anladık

to celebrate your birthday whilst being alive.

.

Are you going to give us a clue?

Bize bir ipucu verecek misin?

Well, I feel that he's in.

Şey, işin içinde olduğunu hissediyorum.

Well, you might actually find him in an actual field.

Aslında onu gerçek bir alanda bulabilirsin. Belki

Maybe looking at the insects and the animals.

böceklere ve hayvanlara bakar.

It's the famous naturalist.

Bu ünlü doğa bilimci.

It is a famous naturalist.

Ünlü bir doğa bilimcidir.

Not to be confused with naturist.

Doğacı ile karıştırılmamalıdır.

Naturist is a person

Naturist,

who often walks around with no clothes on,

genellikle çıplak dolaşan bir kişidir,

a naturist and then there is a naturalist who is interested in wildlife,

bir natürist ve sonra vahşi yaşam ,

the animal kingdom, plants, and all of the things in between.

hayvanlar alemi, bitkiler ve aradaki her şeyle ilgilenen bir doğa bilimci vardır.

So there is a difference naturalist, naturist.

Yani bir fark var natüralist, natürist.

Well, did you see yesterday a lot of a lot of women

Dün birçok kadının

were posting naked photographs of themselves.

çıplak fotoğraflarını paylaştığını gördünüz mü?

In their garden because yesterday it was naked

Bahçelerinde çünkü dün Birleşik

gardening day here in the UK.

Krallık'ta çıplak bahçecilik günüydü.

Do we need naked gardening day?

Çıplak bahçecilik gününe ihtiyacımız var mı?

I'm not sure.

Emin değilim.

I that sounds like that's something that somebody made

Bence bu, birinin

that up in order to make some money somewhere.

bir yerlerden biraz para kazanmak için uydurduğu bir şey gibi geliyor.

But there were some some some pictures of people gathering

Ama

their melons and their cucumbers

kavunlarını, salatalıklarını

and their berries.

ve meyvelerini toplayan insanların bazı resimleri vardı.

No doubt I would say that 99% of all the people

Hiç şüphesiz, kendi fotoğraflarını yayınlayan tüm insanların %99'unun

that posted pictures of themselves were not physically attractive.

fiziksel olarak çekici olmadığını söyleyebilirim.

Well, that's, that's that's your view.

İşte bu, bu senin görüşün.

That's a bit cruel.

Bu biraz zalimce. Görünüşünden utanmayan, çıplak fotoğraflarını

There's no many people that post naked pictures of themselves seem to be unashamed

paylaşan pek fazla insan yok

about their their appearance yes.

evet.

But the issue is the human body comes in all shapes and sizes,

Ama sorun şu ki, insan vücudu her şekil ve boyutta,

all all shapes and sizes.

tüm şekil ve boyutlarda gelir.

So was this world wide or was it just in the you know, just here?

Peki bu dünya çapında mıydı yoksa sadece bildiğiniz yerde miydi , tam burada mı?

I don't know why we do it, but every year everyone gets naked in their back garden.

Bunu neden yapıyoruz bilmiyorum ama her yıl herkes arka bahçesinde soyunuyor.

I've never heard of that before. Mr.

Bunu daha önce hiç duymadım. Bay

Duncan, is there and then some of the photographs are on Twitter.

Duncan, orada mı ve sonra bazı fotoğraflar Twitter'da.

They are there.

Onlar oradalar.

They're all naked. A video

Hepsi çıplak. Moldovalı bir video

Moldovan I've probably pronounced your name incorrectly.

muhtemelen adını yanlış telaffuz etmişimdir.

Could well be correct.

Doğru olabilir.

In Ruki Matt, who is the famous naturalist celebrity who's 96 today.

Bugün 96 yaşında olan ünlü doğa bilimci Ruki Matt'te.

Evidently you might actually be correct

Belli ki varsayımınızda haklı olabilirsiniz

with your assumption, I think.

, bence.

Actually you are correct, sir.

Aslında haklısın hocam

David Attenborough, Wildlife Explorer.

David Attenborough, Yaban Hayatı Kaşifi. Tüm tüylü hayvanlarla

He likes hanging out in the jungle

ormanda takılmayı seviyor,

with all of the furry animals

sometimes they will throw their poop at him, but it's OK.

bazen kakalarını ona atıyorlar, ama sorun değil.

He throws his poop back at them.

Kakasını onlara geri fırlatıyor.

So David Attenborough is 96 today.

David Attenborough bugün 96 yaşında.

Congratulations is still going strong.

Tebrikler hala güçlü gidiyor.

I think that deserves a round of applause.

Bence bu bir alkışı hak ediyor.

You didn't think you liked

you've always expressed to me that you don't like David.

David'den hoşlanmadığını bana her zaman ifade ettin.

I see you always.

seni hep görüyorum

You you always get these things wrong. I've never said that.

Sen bu şeyleri hep yanlış anlıyorsun. Bunu asla söylemedim.

I don't like him.

Ondan hoşlanmıyorum.

I like David Attenborough.

David Attenborough'u severim.

But I'm not going to get into this. By the way.

Ama bu konuya girmeyeceğim. Bu arada.

Thank you, Steve, for mentioning it.

Bahsettiğin için teşekkürler Steve.

Let's change the subject because I don't get into an argument.

Konuyu değiştirelim çünkü tartışmaya girmiyorum.

I don't dislike David Attenborough.

David Attenborough'dan hoşlanmıyorum.

Can we just make that clear?

Bunu açıklığa kavuşturabilir miyiz?

But I do sometimes wonder why no one

Ama bazen kimsenin

is allowed to criticise David Attenborough in any way.

David Attenborough'u herhangi bir şekilde eleştirmesine neden izin verilmediğini merak ediyorum.

It's like he's he's maybe the boss of the Mafia.

Sanki o, belki de mafyanın patronu.

I always feel that everyone is afraid oh.

Her zaman herkesin korktuğunu hissediyorum oh.

Did you see that man yesterday?

Dün o adamı gördün mü?

He said something bad about David Attenborough and now he's vanished is gone.

David Attenborough hakkında kötü bir şey söyledi ve şimdi ortadan kayboldu.

No one knows where he is.

Kimse nerede olduğunu bilmiyor.

So that's. That's my only. That's it.

Yani bu. Bu benim tek. Bu kadar.

I don't dislike him.

Ondan hoşlanmıyorum.

He does a lot of good work, but I sometimes wonder why

Pek çok iyi iş çıkarıyor ama bazen neden

no one is allowed to actually criticise his.

kimsenin onun işini gerçekten eleştirmesine izin verilmediğini merak ediyorum.

He sometimes. But that's it.

O bazen. Ama bu kadar.

That's all I'm going to say.

Tüm söyleyeceğim bu.

Naked Gardening Day.

Çıplak Bahçıvanlık Günü.

Did I hear that right?

Bunu doğru mu duydum?

Says Michael Yes.

Michael Evet diyor.

We have it here.

Burada var.

Don't ask me why it sounds ridiculous.

Bana neden saçma geldiğini sorma.

You, I you know these sorts of things I don't understand.

Sen, ben sen bilirsin bu tür şeyleri anlamam.

The only reason this must have been

Bunun başlamış olmasının tek nedeni, bir

this must have been started is that somebody somewhere is making money out of it.

yerlerde birinin bundan para kazanmasıdır.

I don't know, that's all.

Bilmiyorum, hepsi bu.

I can assume that somebody has a channel somewhere or something.

Birinin bir yerlerde bir kanalı falan olduğunu varsayabilirim.

It certainly wasn't on the news.

Kesinlikle haberlerde yoktu.

I haven't seen it anywhere, Mr. Duncan.

Hiçbir yerde görmedim, Bay Duncan.

Well, I don't think the news are talking about it, but it's certainly on the Internet.

Haberlerin bundan bahsettiğini sanmıyorum ama kesinlikle internette.

If you want to see naked people.

Çıplak insan görmek istiyorsanız.

I always find from my own experience

Her zaman kendi deneyimlerime dayanarak, istemeseniz bile

that you will often see naked people on the Internet,

internette sık sık çıplak insanlar göreceğinizi öğrendim.

even if you don't want to

Yes, Mia, you're right.

Evet, Mia, haklısın.

Today is celebration of the end of World War Two,

Bugün İkinci Dünya Savaşı'nın bitişinin kutlanması

and many celebrations

ve tesadüfen

are taking place in many countries around the world as a coincidence.

dünyanın birçok ülkesinde birçok kutlama yapılıyor .

It's also the start of World War Three today.

Aynı zamanda bugün Üçüncü Dünya Savaşı'nın da başlangıcı.

Well, that's that is what people are

Pekala, insanların

assuming that a certain a certain president

belli bir başkan

and country may say, hey, well, announce today is not funny.

ve ülkenin "hey, peki, bugün duyurmak komik değil" diyebileceğini varsaydığı şey bu.

I don't know why you're laughing. Well, you said it first.

Neden gülüyorsun bilmiyorum. İlk sen söyledin.

I was going to mention well, for three years you mentioned it

Güzel bahsedecektim, üç yıl boyunca bundan bahsettiniz

because no, I didn't criticise you for that.

çünkü hayır, bunun için sizi eleştirmedim.

I criticise you for laughing about it.

Buna güldüğün için seni eleştiririm.

You went oh yes.

gittin ah evet Yani

So yes, maybe the end of World War Two, but maybe the start of World War Three.

evet, belki İkinci Dünya Savaşı'nın sonu, belki de Üçüncü Dünya Savaşı'nın başlangıcı.

Let's hope not.

Umarız olmaz.

We will still be broadcasting no matter what happens.

Ne olursa olsun yayına devam edeceğiz.

We will.

Yapacağız.

We will be standing here, we might be glowing, we might be glowing green, but we will still be here.

Burada duruyor olacağız, parlıyor olabiliriz, yeşil parlıyor olabiliriz ama yine de burada olacağız.

And there might be various parts of our anatomy that have fallen off.

Ve anatomimizin düşmüş çeşitli kısımları olabilir .

But rest assured, I will not miss any of them,

Ama emin olun, hiçbirini,

any parts they can all fall off.

düşebilecekleri hiçbir parçayı kaçırmayacağım.

I don't use them anymore. Anyway,

Artık onları kullanmıyorum. Her neyse,

it's a beautiful day here in England.

burada, İngiltere'de güzel bir gün.

I hope you're having a good one as well.

Umarım senin de iyi bir gün geçiriyorsundur.

We are looking at apostrophes I wondered what we were going to talk about today, Mr.

Kesme işaretlerine bakıyoruz Bugün ne konuşacağımızı merak ettim Bay

Duncan. Apostrophes.

Duncan. Kesme işaretleri.

It is one of those areas of the English language

Bu,

that a lot of people get confused by even here.

birçok insanın burada bile kafasının karıştığı İngilizce dilinin alanlarından biridir.

Would you like to see a classic use,

Klasik bir kullanım mı görmek istersiniz

or should I say misuse use of the apostrophe?

yoksa kesme işaretinin yanlış kullanımı mı demeliyim?

Here we go.

İşte başlıyoruz.

I love this, Steve.

Bunu seviyorum, Steve.

Look at the picture on the screen.

Ekrandaki resme bakın.

So you can see here there are several mistakes

Yani burada

that people have made or someone has made.

insanların yaptığı veya birinin yaptığı birkaç hata olduğunu görebilirsiniz.

And this is on the side of a van, a vehicle right

Ve bu bir minibüsün yan tarafında, bir aracın sağında

and someone noticed that this person has literally

ve birisi bu kişinin

used the apostrophe incorrectly.

kesme işaretini tam anlamıyla yanlış kullandığını fark etti.

Right the way through.

Yolun tam ortasında.

For example, Moti Faily, is he he's included,

Örneğin, Moti Faily, dahil mi,

I'm assuming it's a he by the way, because it's a builder's van.

bu arada onun bir erkek olduğunu varsayıyorum, çünkü bu bir inşaat minibüsü.

So there so before anyone says I'm being sexist, I'm

Yani orada kimse cinsiyetçi olduğumu söylemeden önce, kesme işaretiyle

not emotive failures

duygusal başarısızlıklar yapmıyorum ki

with an apostrophe which of course is wrong.

bu elbette yanlış.

And then we have diagnostics also.

Ve sonra teşhislerimiz de var. Kesme

They are using an apostrophe incorrectly brakes

işareti kullanıyorlar yanlış frenliyorlar

as my favourite brakes

çünkü benim favori frenlerim sen

you don't put an apostrophe in that either.

buna da kesme işareti koymuyorsun.

My favourite must be clutch is because they've even kept the

Favorim olsa gerek debriyaj, çünkü

the E apostrophe s.

E kesme işaretlerini bile korumuşlar. Zaten

I don't know why they've done that in a in clutch anyway.

bunu bir debriyajda neden yaptıklarını bilmiyorum . Önce

Is that

they put an E in and then an apostrophe?

bir E sonra da kesme işareti mi koyuyorlar?

I think if it's the plural you can, but of course they've made the mistake

Bence çoğul ise yapabilirsin, ama tabii

of putting the apostrophe in there as well.

oraya kesme işareti koyarak da hata yaptılar.

What's the last one, Steve?

Sonuncusu ne, Steve?

What's the, what's a cam belt?

Kam kayışı nedir?

A cam belt is, is a, is a belt or it can be a chain

Bir kam kayışı, bir kayıştır veya

that connects

the engine to the new one, to the cooling fan,

motoru yenisine, soğutma fanına bağlayan bir zincir olabilir

or it could be connecting it to the timing chain

veya sesli

which decides when your vowels open and close.

harflerinizin ne zaman açılıp kapanacağına karar veren zamanlama zincirine bağlı olabilir.

So in your head, your internal combustion engine.

Yani kafanızın içinde, içten yanmalı motorunuz.

I like the sound of that.

Bunun sesini beğendim.

Yeah, that's what the cam bounces.

Evet, kamın sektiği şey bu.

It can be a chain.

Bir zincir olabilir.

It can be a balance.

So yes, it, it times the the

Bir denge olabilir.

Yani evet,

the little explosions in your engine and make sure that everything works correctly.

motorunuzdaki küçük patlamaları zamanlıyor ve her şeyin doğru çalıştığından emin oluyor.

It's been a while since I've had an explosion in my engine.

Motorumda patlama olalı uzun zaman oldu.

I have to be honest.

Dürüst olmak zorundayım.

And even at the bottom, they even get it wrong.

Ve en altta bile, yanlış anlıyorlar. En

At the bottom, Steve repairs to all makes and models.

altta, Steve tüm marka ve modellere onarım yapıyor.

And once again, they've used the apostrophe wrongly.

Ve yine kesme işaretini yanlış kullanmışlar.

They've used it incorrect. Lee

Yanlış kullanmışlar. Lee

and this

ve bu

was actually seen here in the UK.

aslında burada Birleşik Krallık'ta görüldü.

So this this this is not another country.

Yani bu bu başka bir ülke değil.

I'm not making fun of someone else or another another language.

Başka biriyle veya başka bir dille dalga geçmiyorum.

I'm actually making fun of us here.

Aslında burada bizimle dalga geçiyorum.

So this was seen in this country

Yani bu ülkede görüldü

and even here we can't get the use.

ve burada bile kullanımını alamıyoruz.

I mean you're going to explain why this is wrong.

Demek istediğim, bunun neden yanlış olduğunu açıklayacaksın.

No doubt, Mr.

Hiç şüphesiz Bay

Duncan, we are going to look at that in a few moments.

Duncan, buna birazdan bakacağız.

We're going to look at the apostrophe.

Kesme işaretine bakacağız. Size

Can I just say quickly you of Summer Sun.

kısaca Yaz Güneşi'ni söyleyebilir miyim?

Hello, Summer Sun.

Merhaba Yaz Güneşi. Bu

Lovely name, by the way, has given us an ID to that weed.

arada güzel isim bize o otun kimliğini verdi.

Oh, OK.

Ah tamam.

Apparently it's called

Görünüşe göre buna

Pendulous.

Pendulous deniyor. Jim Carrey,

Said Pendulous scent or hanging

Sarkık koku veya asılı

or drooping or weeping, said Jim Carrey.

veya sarkık veya ağlayan dedi.

Pendulum. Oh, so it's sedge.

Sarkaç. Oh, yani saz.

So is it type of grass?

Peki çim türü mü?

Oh, so thank you very much, Simpson.

Çok teşekkür ederim Simpson.

So it's a weed, but of course a weed is,

Yani o bir ot, ama tabii ki bir ot, olmasını istemediğiniz bir

as is a plant in a position that you don't want it to be.

konumdaki bir bitki gibi .

You know, if you wanted pendulous edge in your garden,

Bilirsiniz, bahçenizde sarkık bir kenar istiyorsanız,

then you would not class it as a weed in your in that particular location.

o zaman onu o yerinizde bir ot olarak sınıflandırmazsınız.

But if you don't want it there, I mean if you don't want roses in your garden

Ama orada istemiyorsan, yani bahçende gül istemiyorsan

and then they're weeds to you and you throw them out.

ve onlar senin için yabani otsa ve onları atarsan. Bu

So we, we often describe an invasive plant,

nedenle, biz genellikle istilacı bir bitkiyi,

a plant that is invading your garden and might even cause

bahçenizi istila eden ve hatta

damage to other plants is often described as a weed.

diğer bitkilere zarar verebilecek bir bitkiyi genellikle yabani ot olarak tanımlarız. Bunun

Thank you very much for letting us know what that is.

ne olduğunu bize bildirdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Thank you, Simpson.

Teşekkürler Simpson.

We were wondering and one of the things I noticed yesterday is in the breeze,

Merak ediyorduk ve dün fark ettiğim şeylerden biri de esintide,

all of the pollen comes off.

polenlerin tamamı çıkıyor.

So I, I made sure that I stayed very far away

Ben de o bitkiden çok uzak durduğumdan emin oldum

from that particular plant because I don't want to sneeze my head off.

çünkü hapşırmak istemiyorum.

I really don't.

Gerçekten bilmiyorum.

Now, I

Şimdi

tell my kids retracting messages, but I did see it.

çocuklarıma mesajları geri çektiğini söylüyorum ama gördüm.

All right, then.

Tamam o zaman.

I so welcome him

Onu Thomas şovuna davet ediyorum

to the Thomas show, and it made me just a little excited, I must say.

ve söylemeliyim ki bu beni biraz heyecanlandırdı.

Good.

So no one no one knows what you're talking about, by the way.

İyi.

Yani bu arada kimse neden bahsettiğini bilmiyor. Mesajı

Well, they might have them if they read the message, OK, but if they didn't, it means nothing.

okurlarsa onlara sahip olabilirler , tamam, ama okumamışlarsa, bunun hiçbir anlamı yok.

Absolutely nothing.

Kesinlikle hiçbir şey.

Episode seven It was episode 200 today.

Yedinci Bölüm Bugün 200. bölümdü.

Of English Addict.

İngiliz Bağımlısı.

It feels like 2 million, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse 2 milyon gibi geliyor.

It feels like a lot more than that.

Bundan çok daha fazlası gibi geliyor.

Oh, by the way, some other big news concerning my YouTube

Bu arada, YouTube'umla ilgili bir başka büyük haber daha,

we are now 9000 subscribers

away from 1 million subscribers

1 milyon aboneden 9000 abone uzaktayız, bu

so we only need 9000 subscribers.

yüzden sadece 9000 aboneye ihtiyacımız var.

And then we will cross that magic line

Ve sonra

when everything becomes incredible.

her şey inanılmaz hale geldiğinde o sihirli çizgiyi geçeceğiz.

My life will become completely different.

Hayatım tamamen farklı olacak.

You'll be a worldwide celebrity. Doors will open.

Dünya çapında bir ünlü olacaksın. Kapılar açılacak.

Yes, private jets will land

Evet, özel jetler

at the bottom of my driveway to take me away

beni

to this wonderful place, this wonderful sunny place.

bu harika yere, bu harika güneşli yere götürmek için garaj yolumun dibine inecek.

And we're not talking about Epstein Island either.

Ayrıca Epstein Adası'ndan da bahsetmiyoruz.

Nothing like that.

Bunun gibi değil.

But I think my life is about to change, Steve.

Ama sanırım hayatım değişmek üzere, Steve.

Well, and and with that, so will mine.

Peki, ve bununla birlikte benimki de olacak.

I will be able to retire from my job

İşimden emekli olabileceğim,

might be doing that anyway.

zaten bunu yapıyor olabilirim.

But, yes, suddenly you will be a worldwide celebrity.

Ama evet, aniden dünya çapında bir ünlü olacaksın.

Riches will fall down from the sky.

Zenginlik gökten yağacak.

Well, they haven't so far.

Şimdiye kadar yapmadılar.

So my whole life and I'm sure I think YouTube

Yani tüm hayatım boyunca ve eminim ki YouTube, ona Susie dediğim Susie ile tanışmak üzere

will actually send an aeroplane to take me all the way to California

beni California'ya götürmek için bir uçak gönderecek

to meet to meet Susie, as I call her Susie.

. O

She's the head she's the head guy.

baş, o baş adam.

All of YouTube.

YouTube'un tamamı.

So so as soon as I pass 1 million subscribers, I think my life is just going to change.

Yani 1 milyon aboneyi geçer geçmez, sanırım hayatım değişecek.

It's now I won't let it change me.

Şimdi beni değiştirmesine izin vermeyeceğim. Her zaman olduğum

I will still be the same modest, down to earth person

aynı mütevazı, ayakları yere basan insan olmaya devam edeceğim

that I've always been, but we are just 9000, 9000 subscribers.

, ama biz sadece 9000, 9000 aboneyiz.

Tell all your friends, even if they're not interested in learning English,

Tüm arkadaşlarına söyle, İngilizce öğrenmekle ilgilenmeseler bile,

tell them anyway so that we can get to 9000.

yine de söyle ki 9000'e çıkalım.

Oh, what? Sorry.

We can get 1 million subscribers. And Mr. Duncan.

Üzgünüm.

1 milyon aboneye ulaşabiliriz. Ve Bay Duncan.

Yes, I'm sure you deserve it.

Evet, eminim bunu hak ediyorsun.

After all these years.

Bütün bu yıllardan sonra.

A lot of people think a lot of people think I don't deserve

Pek çok insan,

golden the YouTube shield.

YouTube kalkanının altın madalyasını hak etmediğimi düşünüyor.

It says here. Oh, yes, the play button.

Burada yazıyor. Oh, evet, oynat düğmesi.

So you are supposed to also get a prise an award.

Yani ayrıca bir ödül bir ödül almanız gerekiyor.

Now, I never got my silver play button.

Şimdi, gümüş oynat düğmemi hiç almadım.

I didn't get that.

Bunu anlamadım.

So I have a feeling I won't be getting my gold one either.

Bu yüzden içimde altın madalyamı da alamayacağım gibi bir his var.

I'm sure there's somebody you could write to.

Eminim yazabileceğin biri vardır.

I'm not going to be that sad.

O kadar üzülmeyeceğim.

Hello? Hello, YouTube.

Merhaba? Merhaba YouTube.

Oh, you didn't send me an award.

Oh, bana bir ödül göndermedin.

Oh, I'm going to cry every day.

Ah, her gün ağlayacağım.

No, none of that.

Hayır, hiçbiri.

So what about apostrophes, Mr.

Peki ya kesme işaretleri, Bay

Duncan? Apostrophes?

Duncan? kesme işaretleri?

They they are a thing that causes a lot of confusion.

Onlar çok fazla kafa karışıklığına neden olan bir şeydir.

Even people who are like us.

Bizim gibi olan insanlar bile.

Well, not exactly like us, but like us

Pekala, tam olarak bizim gibi değil, ama

in the fact that they are native English speakers. So.

anadili İngilizce olan kişiler oldukları gerçeğinde bizim gibiler. Bu yüzden.

So a lot of people get them wrong.

Bu yüzden birçok insan onları yanlış anlıyor.

Steve a lot of people do.

Steve birçok insan yapar.

Look at you right today, Mr. Duncan?

Bugünkü halinize bakın Bay Duncan?

Yeah, I'm fine. Look at this.

Evet ben iyiyim. Şuna bak.

I'm just happy because it's 200 episodes so he's a he's he's.

Ben sadece mutluyum çünkü 200 bölüm, bu yüzden o bir o o.

He's one of my favourites. Steve Beds.

O benim favorilerimden biri. Steve Yatakları.

Mattresses?

şilteler?

Well, yes, sofas.

Evet, kanepeler.

I think we need to explain why we keep sharing examples of where it's wrong.

Sanırım neden yanlış olduğu yerlere dair örnekleri paylaşmaya devam ettiğimizi açıklamamız gerekiyor .

I did just, I did just with the other one.

Sadece yaptım, sadece diğeriyle yaptım.

I explained each one why it's wrong. Bed, sir.

Her birine neden yanlış olduğunu açıkladım. Yatak, efendim.

You didn't.

yapmadın

I did.

Yaptım.

I did.

Yaptım.

You didn't say why it was wrong.

Neden yanlış olduğunu söylemedin.

Yes, I just said it is wrong.

Evet, sadece yanlış olduğunu söyledim.

That's all you need to know.

Tüm bilmen gereken bu.

Yeah, but what's right then, Mr. Duncan?

Evet ama o zaman doğru olan ne Bay Duncan?

We want to know what's wrong.

Neyin yanlış olduğunu bilmek istiyoruz.

And so we are going to talk about that in a moment.

Ve birazdan bunun hakkında konuşacağız.

But I love this.

Ama bunu seviyorum.

I live quite often in this country.

Bu ülkede oldukça sık yaşıyorum.

You will see the apostrophe is

Kesme işaretinin

used incorrectly.

yanlış kullanıldığını göreceksiniz.

So what about the apostrophe rule? Yes.

Peki kesme işareti kuralı ne olacak? Evet.

At last Mr. Duncan.

Sonunda Bay Duncan.

You know I like that.

Bundan hoşlandığımı biliyorsun.

What about the apostrophe rule?

Kesme işareti kuralına ne dersiniz?

What the hell is that all about? You

Bütün bunlar neyle ilgili? Sahip

meet had

olduğunuzu göstermek için

an apostrophe is used

kesme işareti kullanılır

to show possession.

.

Possession one thing

Sahiplik bir şeye

is possessed.

sahip olunur.

When I say possessed, I don't mean, like possessed

Ele geçirilmiş derken, böyle ele geçirilmiş gibi kastetmiyorum

like that.

.

I mean owning or being owned by

Sahip olmayı, sahip olmayı veya

or connected to in a strong way or a definite way.

güçlü bir şekilde veya kesin bir şekilde bağlı olmayı kastediyorum.

So an apostrophe is often used to show possession.

Bu nedenle kesme işareti genellikle mülkiyeti göstermek için kullanılır.

One thing belongs to another.

Bir şey diğerine aittir.

So we often see the apostrophe as defining the ownership

Bu nedenle kesme işaretini genellikle

or the connexion between two things.

iki şey arasındaki mülkiyeti veya bağlantıyı tanımlayan bir işaret olarak görürüz.

Normally there is another way which we will also talk about a little bit later on.

Normalde biraz sonra bahsedeceğimiz başka bir yol daha vardır.

The Apostrophe Express is the connexion

Kesme Ekspresi bağlantı

or ownership, and I will give you some examples in a moment.

veya mülkiyettir ve birazdan size bazı örnekler vereceğim.

So don't worry don't panic.

Bu yüzden endişelenmeyin, panik yapmayın.

There are examples coming.

Gelen örnekler var.

Don't go away.

Gitme.

The apostrophe express is the connexion or ownership.

Kesme işareti ifade, bağlantı veya mülkiyettir.

So one thing belongs to someone else,

Yani bir şey başkasına aittir

or there is a connexion between those things, maybe a place,

veya bunlar arasında bir bağlantı vardır, belki bir yer,

maybe a business, maybe a thing.

belki bir iş, belki bir şey.

For example,

Örneğin,

now you can see how you should use

şimdi kesme işaretini nasıl kullanmanız gerektiğini görebilirsiniz

an apostrophe.

.

This is how you use the apostrophe.

Kesme işaretini bu şekilde kullanırsınız.

You can see that the ball belongs to the dog.

Topun köpeğe ait olduğunu görebilirsiniz.

So we say that a the dog's ball.

Bu yüzden köpeğin topu diyoruz.

That's

Bu

an interesting example, Mr. Duncan.

ilginç bir örnek, Bay Duncan.

You know, I've just only just realised I read it, just realised that the dog's ball.

Biliyor musun, okuduğumu daha yeni fark ettim, köpeğin topu olduğunu şimdi fark ettim.

Well he's, he's only got one, you see, had an accident.

O, sadece bir tane var, anlıyor musun, bir kaza geçirdi.

He was jumping over a gate.

Bir kapının üzerinden atlıyordu.

You mean a toy? Yeah.

oyuncak derken? Evet.

You mean a toy?

oyuncak derken?

Of course I do, yes.

Tabii ki istiyorum, evet.

A dog's.

Bir köpeğin.

I can't look at that the same now.

Buna şimdi aynı gözle bakamam.

A dog's ball.

Bir köpeğin topu.

So the ball

Yani top

belongs to the dog and we use the apostrophe to show you that,

köpeğe ait ve kesme işaretini size bunu göstermek için,

to show that it is possessive

sahiplik kipi olduğunu göstermek için kullanıyoruz

because if you don't have the apostrophe then

çünkü kesme işaretiniz yoksa o zaman

that is referring to the plural more than one.

bu birden fazla çoğul anlamına gelir.

So without the apostrophe

Yani kesme işareti olmadan

you would say the dogs are everywhere.

köpeklerin her yerde olduğunu söyleyebilirsiniz.

The dogs.

Köpekler.

There are dogs in my garden and there would be no apostrophe.

Bahçemde köpekler var ve kesme işareti olmazdı.

But this is possessive.

Ama bu sahiplenici.

Here we go. Another one.

İşte başlıyoruz. Bir diğeri.

A cat's collar.

Bir kedi tasması.

The collar belongs to the cat.

Tasma kediye aittir.

So we use the apostrophe.

Bu yüzden kesme işareti kullanıyoruz.

A girl's bike.

Bir kızın bisikleti.

It is a bike that belongs to a girl.

Bir kıza ait bir bisiklettir.

Or maybe it is a bike that is often ridden

Ya da belki

or used by a girl, a girl's bike

bir kız çocuğunun sıklıkla bindiği ya da kullandığı bir bisiklet, bir kız bisikleti

and a boys toy.

ve bir erkek oyuncağıdır.

Mr. Steve has a boy's toy.

Bay Steve'in bir erkek oyuncağı var.

Do I?

Ben mi?

Well, of course you do.

Tabii, elbette yaparsın. Senin

You have your. Your lovely car.

var. Güzel araban.

A boys toy.

Bir erkek oyuncağı.

Is a thing that belongs to a boy.

Bir erkeğe ait olan bir şey.

It is possessive.

Sahiplenicidir.

We are showing that that thing belongs to the other person.

O şeyin diğer kişiye ait olduğunu gösteriyoruz.

So the apostrophe is used to separate the plural from the possessive.

Bu nedenle kesme işareti, çoğulu iyelikten ayırmak için kullanılır .

It is a way of making sure that there is no mistake

Hata olmadığından emin olmanın bir yoludur

also, it is very useful when you are writing as well,

, yazarken de çok faydalıdır,

especially when you are writing signs for your shop

özellikle dükkanınız veya işiniz için tabelalar yazarken

or your business.

. Kesme işaretini

You have to make sure that you don't misuse

kötüye kullanmadığınızdan emin olmalısınız

the apostrophe.

.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

So put simply, dogs without the apostrophe is plural.

Basitçe söylemek gerekirse, kesme işareti olmayan köpekler çoğuldur.

More than one.

Birden fazla.

Dogs with an apostrophe is possessive.

Kesme işareti olan köpekler sahiplenicidir.

We are talking about something that is related to the dog

Köpekle ilgili

or belonging to the dog.

veya köpeğe ait bir şeyden bahsediyoruz.

The dog's meal, the dog's leash,

Köpeğin yemeği, köpeğin tasması, köpeğin

the dog's ball

topu

or plural

veya çoğul

the dog's balls may be

köpeğin topları,

when a possessive is used with a plural syntax.

çoğul bir sözdizimi ile bir iyelik eki kullanıldığında olabilir.

That is the way of using a sentence or constructing a sentence.

Cümle kullanmanın veya cümle kurmanın yolu budur. Örneğin,

The apostrophe might come at the end of the word, for example, and you will see this quite often.

kesme işareti kelimenin sonuna gelebilir ve bunu oldukça sık görürsünüz.

For example, the teacher's college,

Örneğin, öğretmen kolejinde,

you can see there that we are using the possessive,

orada iyelik kipi kullandığımızı görebilirsiniz,

but the apostrophe comes at the end.

ancak kesme işareti sonunda gelir.

So there is no need to state anything else

Yani öğretmen koleji olduğunu bildiğiniz başka bir şey belirtmenize gerek yok

you know that that is the teacher's college.

.

So the R and S are not separated by the apostrophe.

Yani R ve S kesme işareti ile ayrılmaz.

Can you can you separate them? Yes. Yes.

Onları ayırabilir misin? Evet. Evet.

So that's an alternative way of

Yani bu

indicating the possessive then?

iyelik kipini göstermenin alternatif bir yolu mu?

Yes, it's strange.

Evet, bu garip.

It's one of those strange grey areas in English.

İngilizcedeki garip gri alanlardan biri.

You might actually say that, that it is often used in American English more than British English as well.

Aslında Amerikan İngilizcesinde İngiliz İngilizcesinden daha çok kullanıldığını söyleyebilirsiniz.

So I think you'd also it just depends on which type of English

Bu yüzden, aynı zamanda, o anlamda ne tür bir İngilizce

you are adopting in that particular sense.

benimsediğinize de bağlı olduğunu düşünüyorum.

So the thing that is possessive, the apostrophe can also come at the end,

Yani iyelik kipi olan kesme işareti,

especially when it can also be used as a plural as well.

özellikle çoğul olarak da kullanılabiliyorsa, sonuna gelebilir.

So teachers can be used as both a plural and as a possessive.

Böylece, öğretmenler hem çoğul hem de iyelik olarak kullanılabilir.

So by simply putting the apostrophe at the end shows

Yani kesme işaretini sonuna koymak,

very clearly that you are talking about the possessive clause.

iyelik yan tümcesinden bahsettiğinizi çok açık bir şekilde gösterir .

You are saying that the college is for people to learn

Üniversitenin insanların öğretmen olmayı öğrenmesi için olduğunu söylüyorsunuz

to become teachers.

.

It is the teachers college

Öğretmenler koleji

a contraction and this is the other use of the apostrophe.

bir kısaltmadır ve bu, kesme işaretinin diğer kullanımıdır.

Steve, a contraction also uses

Steve, bir kısaltma da kullanır

or can be used as an apostrophe.

veya kesme işareti olarak kullanılabilir.

Shall I try that again?

Tekrar deneyeyim mi?

A contraction also used or uses an apostrophe in words

Bir kısaltma ayrıca

such as don't wear there

don't wear,

shouldn't and wouldn't.

should't' ve 'not' gibi kelimelerde kesme işareti kullanır veya kullanır. Kesme

So that's the other reason why we use apostrophes.

işareti kullanmamızın diğer nedeni de bu.

If there is a letter missing from a word,

Bir kelimede eksik bir harf varsa,

we often fill that space with an apostrophe.

genellikle o boşluğu kesme işaretiyle doldururuz.

So now so you're you're combining

Şimdi,

two words to make it quicker to write it. Yes.

yazmayı daha hızlı hale getirmek için iki kelimeyi birleştiriyorsunuz. Evet.

Because otherwise you'd have said

Çünkü aksi halde böyle

like shouldn't should that should not, isn't it?

yapmamalıydım, olmamalıydı derdin, değil mi?

That's it.

So instead of having to say, should not you put an apostrophe in the T

Bu kadar.

Yani demek yerine, T'ye kesme işareti koymalı mıyım

or would not, is contracted to wouldn't sit.

yoksa olmaz mı, kasılır mı oturmazdım.

So the space that would or the space

Böylece boşluk veya

that would be taken up by the missing letters becomes the apostrophe.

eksik harflerin kaplayacağı boşluk kesme işareti olur.

You are showing that that has been shortened.

Bunun kısaltıldığını gösteriyorsunuz.

Of course, there are exceptions.

Elbette istisnalar var.

Won't won't quite often.

Oldukça sık olmayacak. Kesme

Doesn't have an apostrophe.

işareti yok.

It's one of those things that some people argue about.

Bazı insanların tartıştığı şeylerden biri.

So won't will not quite often, will not have

Bu yüzden pek sık olmayacak, olmayacak

or it won't have an apostrophe.

veya kesme işareti olmayacak.

It's one of those strange little quirks of the English language.

Bu, İngiliz dilinin garip küçük tuhaflıklarından biridir.

So now you can see why this is wrong.

Şimdi bunun neden yanlış olduğunu anlayabilirsiniz.

So they are talking about plural

Yani

in this particular situation, beds are plural.

bu özel durumda çoğuldan bahsediyorlar, yataklar çoğul.

So you don't need an apostrophe.

Yani kesme işaretine ihtiyacınız yok.

Mattresses.

şilteler.

That's the nice springy thing that you lie down on.

Bu üzerine yattığın güzel yaylı şey.

It doesn't need

to have an apostrophe because you were talking plural.

Çoğul konuştuğunuz için kesme işareti olmasına gerek yok.

You are saying that this shop sells

Bu dükkânın

beds, lots of beds, mattresses,

yatak, çok yatak, şilte,

sofas, lots of them.

kanepe, çok sattığını söylüyorsunuz.

So you don't actually need to have the apostrophe.

Yani aslında kesme işaretine sahip olmanıza gerek yok.

And I suppose also it explains this as well, much better.

Ve sanırım bunu da açıklıyor, çok daha iyi.

Now you can see why this is wrong the most failures.

Şimdi bunun neden çoğu başarısızlığın yanlış olduğunu görebilirsiniz.

Well, it's not possessive.

Sahiplenici değil.

It definitely is not.

Kesinlikle değil.

Yes. So diagnostics you're discovering what is wrong with the car?

Evet. Yani teşhis, arabada neyin yanlış olduğunu keşfediyorsunuz?

You are testing it to find out what is wrong with it.

Neyin yanlış olduğunu bulmak için onu test ediyorsunuz.

You don't need you don't need it.

İhtiyacın yok, ihtiyacın yok.

You don't need the possessive there.

Orada iyelik kipine ihtiyacın yok.

You are just using the noun.

Sadece ismi kullanıyorsun.

You are saying diagnostics.

Teşhis diyorsun.

That is what you are doing.

Yaptığın şey bu.

That is the task that we will carry out for you.

Sizin için yerine getireceğimiz görev budur.

We will repair brakes.

Frenleri tamir edeceğiz.

Well, again, you don't need to add the apostrophe.

Yine, kesme işareti eklemenize gerek yok.

This is still my favourite these two are my favourite, Steve Clutches.

Bu hala favorim bu ikisi favorim Steve Clutches.

Clutches, that's my favourite.

Debriyajlar, bu benim favorim.

And also Campbell's.

Ve ayrıca Campbell'ınki.

Both of these are plural.

Bunların ikisi de çoğuldur.

You are naming the parts of the car

so you can see that the apostrophe is something

Kesme işaretinin

that can cause a lot of trouble.

çok fazla soruna neden olabilecek bir şey olduğunu görebilmek için arabanın parçalarını adlandırıyorsunuz.

You are going to say, Steve, they've even used one at the end there.

Diyeceksiniz ki Steve, orada bir tane bile kullanmışlar.

That was correct. Incorrect as well in the writing.

Bu doğruydu. Yazıda da yanlış.

Yes. First of all, makes and models. Yes.

Evet. Öncelikle marka ve modeller. Evet.

And you don't need apostrophes anywhere.

Ve hiçbir yerde kesme işaretine ihtiyacınız yok.

You know what I think?

Ne düşünüyorum biliyor musun?

I think what they've done is whoever designed that sign

Bence o tabelayı tasarlayanları

they they panicked.

paniğe kaptırdılar.

Maybe they did it, but they didn't put the apostrophes in and they thought,

Belki yaptılar, ama kesme işaretlerini koymadılar ve

hmm, that doesn't look right.

hmm, bu doğru görünmüyor diye düşündüler. Sanki

I feel as if I need to put apostrophes in there.

oraya kesme işareti koymam gerekiyormuş gibi hissediyorum.

So instead of making any mistakes, I'm just going to put

Bu yüzden herhangi bir hata yapmak yerine,

apostrophes in everything.

her şeye kesme işaretleri koyacağım.

And maybe somewhere in there, maybe some of these will be right.

Ve belki oralarda bir yerlerde, belki bunlardan bazıları doğru olacaktır.

And fortunately,

Ve ne mutlu ki,

they are 100% 100% wrong, unfortunately.

ne yazık ki %100 %100 yanılıyorlar.

So none of these things should have apostrophes.

Yani bunların hiçbirinde kesme işareti olmamalıdır.

So to the person who is driving around in this van,

Bu minibüsle dolaşan kişiye,

can you please change the supplier of your signs?

lütfen tabelalarınızın tedarikçisini değiştirir misiniz?

Go somewhere else.

Başka yere git.

Lewis says, I've often

Lewis, mhm'den önce bahsedilen aynı kelimenin yerine

seen an apostrophe at the end of a phrase to stand in

geçen bir cümlenin sonunda kesme işareti gördüğümü söylüyor

for the same word mentioned before mhm.

.

Can you give us an example of that, Lewis, please?

Bize buna bir örnek verebilir misin Lewis, lütfen?

Not sure what you mean there at the end of a phrase.

Bir cümlenin sonunda ne demek istediğinden emin değilim.

Stand in for the same word mentioned before.

Daha önce bahsedilen aynı kelimenin yerine geçin.

Said you mean if a word is repeated?

Bir kelime tekrarlanırsa demek istediğinizi söylediniz mi?

Yes, you might.

Evet, yapabilirsin.

You might show that.

Bunu gösterebilirsin.

I think, I think there you see I think maybe you are talking

Bence, sanırım orada görüyorsunuz, belki kesme işaretlerinden söz etmiyorsunuz

about not necessarily apostrophes, but you are showing

, ama

a word in its other use and that's a completely different thing altogether.

bir kelimenin başka bir kullanımını gösteriyorsunuz ve bu tamamen farklı bir şey.

So you are, you are

Yani siz,

saying that this word can be used

bu kelimenin

with another word or in another way or by another word, but that's completely different.

başka bir kelimeyle veya başka bir şekilde veya başka bir kelimeyle kullanılabileceğini söylüyorsunuz, ama bu tamamen farklı.

So that has nothing to do with the use of apostrophes because you might see

Bunun kesme işareti kullanımıyla hiçbir ilgisi yok çünkü

that there is a semicolon or a colon

at the beginning of the word and the end of the word.

kelimenin başında ve sonunda noktalı virgül veya iki nokta üst üste olduğunu görebilirsiniz.

So that is a completely different thing.

Yani bu tamamen farklı bir şey.

It's a little bit like speech.

Biraz konuşma gibi.

If you are reporting speech you will have the little

Konuşmayı bildiriyorsanız, kelimenin

semicolons or colons at the end

sonunda ve ayrıca başında küçük noktalı virgüller veya iki nokta üst üsteler olacaktır

and also at the beginning of the word, because you are saying

, çünkü

or repeating what another person has said,

başka birinin söylediğini veya tekrarladığını söylüyorsunuz,

scissors, POW-MIA gives an example there.

makas, POW-MIA orada bir örnek veriyor.

No, that's that's incorrect.

Hayır, bu yanlış.

That it's not right.

Bu doğru değil.

Because unless, of course, you were talking about an aspect

Çünkü, tabii ki, örneğin makasın bir yönünden bahsetmiyorsanız

of the scissors, for example.

.

Oh, this is useful.

Ah, bu yararlı.

You just happened to have scissors. I have some scissors.

Elinde makas vardı. Biraz makasım var.

Scissors always has an axe on the end.

Makasın ucunda her zaman bir balta vardır.

Anyway, so scissors is always used with an axe

Her neyse, yani makas her zaman baltayla birlikte kullanılır

because it is a tear, a pair of scissors.

çünkü o bir yırtıktır, bir makastır.

So scissor refers to the two blades meeting together.

Yani makas, iki bıçağın bir araya gelmesi anlamına gelir.

So it is always expressed as

Bu yüzden her zaman çoğul olarak ifade edilir

a plural.

.

However, if we are talking about part of the scissors standing back here, it's.

Ancak, burada duran makasın bir kısmından bahsediyorsak , odur.

I'm nowhere near you, Steve.

Sana yakın değilim, Steve.

You were when I was here.

Ben buradayken sen vardın.

I can say I promise I won't stop you with the scissors.

Seni makasla durdurmayacağıma söz veriyorum diyebilirim.

Well, not today anyway.

Neyse, bugün değil.

Yes. Scissors. Yeah. OK, Steve, I'm.

Evet. Makas. Evet. Tamam, Steve, ben.

I've got to get to the point with this.

Bu konuya gelmeliyim.

What was I going to lose my train?

Trenimi ne kaybedecektim?

If we are talking about part of this thing,

Bu işin bir kısmından bahsediyorsak,

you might say the scissors handle.

makasın sapı diyebilirsiniz.

You are talking about part of the scissors,

Makasın bir kısmından bahsediyorsun,

then you will use an apostrophe

o zaman kesme işareti kullanacaksın

because you are talking about something that is part of the scissors.

çünkü makasın bir parçası olan bir şeyden bahsediyorsun.

It relates to this item.

Bu madde ile ilgilidir.

So scissors as a noun does not have an apostrophe.

Yani bir isim olarak makasta kesme işareti yoktur.

But if you are talking about an aspect or part of this,

Ancak bunun bir yönünden veya bir kısmından bahsediyorsanız kesme

then you will use an apostrophe.

işareti kullanacaksınız.

The scissors, blade the scissors handle the scissors.

Makas, bıçak makası makasla idare eder.

Sighs, anything relate ing to this actual item

İç çeker, kesme işaretlerini koyacağınız bu gerçek öğeyle ilgili herhangi bir şey var mı

where that's when you would put the apostrophe s? Yes.

? Evet.

But if you were talking about the plural form of scissors,

Ama makasın çoğul halinden bahsediyorsan,

I have a lot of scissors.

bende bir sürü makas var.

There isn't. It's the same spelling.

yok Aynı yazım.

Isn't that said?

Bu söylenmedi mi?

Yes, it's the same spelling.

Evet, aynı yazım.

You've chosen an interesting example there.

Orada ilginç bir örnek seçmişsin.

America's scissors always has an S on the end.

Amerika makasının sonunda her zaman bir S vardır.

Anyway, it's a bit like trousers because it's a pair of scissors.

Her neyse, biraz pantolon gibi çünkü makas.

That's the full word.

Tam kelime bu.

On a pair of trousers. Yes.

Bir pantolon üzerinde. Evet.

So my trouser trousers always has an axe on the end anyway, even if it's in the singular.

Yani pantolon pantolonumun ucunda her zaman bir balta var zaten, tekil de olsa.

And if you were there because the thing with English is there's always exceptions to all these rules.

Ve orada olsaydınız, çünkü İngilizce'deki şey, tüm bu kuralların her zaman istisnaları olmasıdır.

You don't, you don't have a scissor.

Yok, senin makasın yok.

You don't say, Can you pass me the scissor?

Bana makası uzatır mısın demiyorsun?

Is always scissors because it's a pair of scissors past with the trousers.

Her zaman makastır çünkü pantolonla geçmiş bir makastır.

Trousers has an s on the end because it's a pair of trousers.

Pantolon, pantolon olduğu için ucunda s vardır.

But if you are talking about an aspect of the trousers, the trousers

Ama eğer pantolonun bir yönünden bahsediyorsan, pantolonun

length, the trousers size,

uzunluğundan, pantolonun bedeninden,

so the trousers you are talking about that actual thing and something relating to it.

yani pantolondan bahsediyorsan, o gerçek şeyden ve onunla ilgili bir şeyden bahsediyorsun.

Then there will be an apostrophe.

Sonra bir kesme işareti olacak.

But if I have three pairs of scissors here and if you are trying

Ama burada üç makasım varsa ve

to indicate that you had more than one pair of scissors,

birden fazla makasınız olduğunu belirtmeye çalışıyorsanız,

you would just have to say how many you've got.

sadece kaç tane makasınız olduğunu söylemeniz gerekir.

You would have to say, I've got three pairs of scissors or three scissors or four scissors.

Üç makasım var ya da üç makasım ya da dört makasım var diyeceksiniz.

And spelling remains the same because there's no

Ve imla aynı kalıyor çünkü

plural spelling for scissors already.

zaten makas için çoğul yazım yok.

You might say on my table, there are lots of scissors, lots of scissors, scissors.

Masamda diyebilirsiniz ki çok makas var, çok makas var.

There are scissors everywhere.

Her yerde makas var.

And you, but you would not put apostrophe s, as Mr.

Ve sen, ama Bay

Duncan said, unless you were referring to something to do with the scissors.

Duncan'ın dediği gibi, makasla ilgili bir şeyden bahsetmediğin sürece kesme işareti koymazdın .

So the rule is quite simple, but it can be confusing because there are some slight

Yani kural oldukça basit, ancak kafa karıştırıcı olabilir çünkü bazı

very Asians and because of that and this happens to everyone.

hafif Asyalılar var ve bu nedenle ve bu herkesin başına geliyor.

So we are not we are not trying to to make you

Yani biz, ne söylediğimizi

seem as if you don't understand what what we are saying is we do it.

anlamıyormuşsunuz gibi görünmenizi sağlamaya çalışmıyoruz, biz yapıyoruz.

I think I've done it in the past.

Sanırım geçmişte yaptım.

I'm sure in the past I've used an apostrophe in the wrong place or at the wrong time.

Eminim geçmişte yanlış yerde veya yanlış zamanda kesme işareti kullandım.

So it can happen.

Yani olabilir.

You can do it by accident or you you might panic

Kazara yapabilirsin ya da

like like the man who wrote the sign that we saw.

gördüğümüz tabelayı yazan adam gibi paniğe kapılabilirsin.

Just I think he panicked and just thought,

Sadece paniğe kapıldığını ve sadece düşündüm,

OK, I think I will

tamam, sanırım

just put apostrophes everywhere

her yere kesme işareti koyacağım

and maybe some of them will be writes maybe.

ve belki bazılarına yazı yazılacak.

Maybe they were hoping that people would notice that the sign was wrong

Belki de insanların tabelanın yanlış olduğunu fark etmelerini

and that would create attention for them and they would get lots of business.

ve bunun kendilerine dikkat çekmesini ve çok iş almalarını umuyorlardı.

Anyway, Dorothy has put an example there.

Her neyse, Dorothy oraya bir örnek koydu.

The problem with that sentence is that it's

Bu cümleyle ilgili sorun, her şeyden

grammatically incorrect in the first place.

önce dilbilgisi açısından yanlış olmasıdır.

So you wouldn't say if you had an uncle that was 19 years old,

Yani 19 yaşında bir amcan olsaydı diyemezsiniz,

you would say, I've got an uncle that's

benim

who's age 19 or 19 years old.

19 veya 19 yaşında bir amcam var derdiniz.

You wouldn't do it in that way anyway.

Zaten bu şekilde yapmazdın.

If you said the 19 years old uncle, that would be grammatically incorrect,

19 yaşında amca deseydin gramer olarak yanlış olurdu

but you would say the 19 year old,

ama 19 yaşında derdin zaten

you wouldn't put the S at the end anyway,

sonuna S koymazdın

so there would be no need for an apostrophe at all.

yani kesme işaretine hiç gerek kalmazdı.

However, if you are referring to the 19 year old uncle,

Ancak, 19 yaşındaki amcadan bahsediyorsanız,

then yes, you would because you are referring to an aspect

o zaman evet, çünkü 19 yaşındaki amcanın bir yönüne atıfta bulunuyorsunuz

the 19 years old uncle.

.

But once again

Ama bir kez daha

the grammar people out there

oradaki dilbilgisi uzmanları gelip

would come around and they would probably break all of your windows to be honest.

dürüst olmak gerekirse muhtemelen tüm camlarınızı kırarlardı.

But you just wouldn't say that, you wouldn't say it like that,

Ama öyle demezdin, böyle söylemezdin,

you would say your 19 year old uncle or your 19 year old

19 yaşındaki amcan ya da 19 yaşındaki

auntie, you wouldn't have an s

teyzen derdin, cümleyi kullanmaya karar verseydin yıllar üzerine bir s'n olmazdı.

on the years if you decided to use the sentence in that way.

bu şekilde.

Yes, my uncle is 19 years old is you would be that that would be grammatically correct.

Evet, amcamın 19 yaşında olması dilbilgisi açısından doğru olurdu.

That's OK.

Bu iyi.

Yes, but not that way round. Hmm.

Evet, ama bu şekilde değil. Hmm.

Speaking of scissors, I like watching.

Makas demişken, izlemeyi severim.

Oh OK.

Ah tamam.

My stomach.

You are you are in danger of of never being on here again.

Karnım. Bir

daha asla burada olamama tehlikesiyle karşı karşıyasın.

By the way, I just want to let you know that that's OK.

Bu arada, sorun olmadığını bilmeni istiyorum.

I don't think that's a threat.

Bunun bir tehdit olduğunu düşünmüyorum.

That's all I can be worried about.

Endişelenebileceğim tek şey bu.

Well, maybe you should.

Belki de yapmalısın.

You'll be going the same way as Sergio.

Sergio ile aynı yoldan gideceksin.

The same thing to say, Mr.

Söylenecek aynı şey, Bay

Duncan. Well, you see, I'm feeling butch today.

Duncan. Görüyorsun ya, bugün kendimi erkek gibi hissediyorum. Kendimi

I'm feeling butch.

erkeksi hissediyorum.

I was running around with cows in the field yesterday,

Dün tarlada ineklerle koşturuyordum,

so I'm feeling I'm feeling strong and manly.

bu yüzden kendimi güçlü ve erkeksi hissediyorum.

What do you think about that?

Bunun hakkında ne düşünüyorsun?

I think people are laughing now.

Sanırım insanlar artık gülüyor.

Oh, that's good, Steve. Thanks for that. Thanks for that.

Ah, bu iyi, Steve. Bunun için teşekkürler. Bunun için teşekkürler.

You are anything but strong and manly.

Sen güçlü ve erkeksi olmaktan başka her şeysin.

Yes. Unlike unlike Mr.

Evet.

Steve, who is so strong

Çok güçlü ve enerjik olan Bay Steve'in aksine,

and vigorous

I want honour.

onur istiyorum.

And so there is Mr.

Ve böylece Bay

Steve showing off his big muscles and, well, everything, really, they are bulging.

Steve büyük kaslarını gösteriyor ve her şey gerçekten şişkin.

That was a number of years ago. Mr. Duncan.

Bu birkaç yıl önceydi. Bay Duncan. O

My, my my muscles have atrophied since then.

zamandan beri kaslarım köreldi.

They had to fade.

Solmak zorunda kaldılar.

They've made good work for you.

Sizin için iyi işler çıkarmışlar.

If something electrifies, it's waists away.

Bir şey elektriklenirse, belden uzaktadır.

Yes, atrophy.

Evet, atrofi.

Your muscles atrophy.

Kasların körelir.

It means they reduce in size and fade away.

Bu, boyutlarının küçüldüğü ve kaybolduğu anlamına gelir.

Yes. A bit like other parts of your body.

Evet. Biraz vücudunuzun diğer bölümleri gibi.

You might you might have atrophy in your legs.

Bacaklarınızda atrofi olabilir.

Maybe if you are not using them very much. Yes.

Belki onları çok kullanmıyorsanız. Evet.

Yes. If you sit around all day and don't use your muscles, they will atrophy.

Evet. Bütün gün oturup kaslarınızı kullanmazsanız körelirler.

Yeah, I will just reduce in size. Yes.

Evet, sadece boyutunu küçülteceğim. Evet.

The Golic is back.

Golic geri döndü.

Steve, we have goal. OK, again.

Steve, hedefimiz var. Tamam, tekrar.

Yes. The garlic has returned.

Evet. Sarımsak geri döndü.

Yesterday we noticed that there is lots of garlic lots of people

Dün fark ettik ki, çok fazla sarımsak var, birçok insan

like to collect the wild garlic and they like to put it in soup or on salads.

yabani sarımsağı toplamayı ve çorbaya veya salataya koymayı seviyor.

And there, look at that.

Ve işte, şuna bak.

I love the garlic.

Sarımsağı seviyorum.

I love it when it all comes out and you get those beautiful white flowers as well.

Her şey ortaya çıktığında ve o güzel beyaz çiçekleri de aldığında onu seviyorum.

And of course, you can smell

Ve tabii ki

the garlic also so there it is.

sarımsağı da koklayabilirsiniz, işte orada.

You can collect the leaves and make a soup

Yaprakları toplayabilir ve yapraklardan çorba yapabilirsiniz

from the leaves.

.

I wonder if Claudia has done that

Acaba Claudia bunu

with with any of her special recipes.

özel tariflerinden herhangi biriyle yaptı mı?

But yes, you can.

Ama evet, yapabilirsin.

You can.

They apparently they're edible.

Yapabilirsiniz. Görünüşe göre

yenilebilirler. Dün gece

I was going to put seminar in our mints

darphanelerimize seminer verecektim

last night, but I've decided

ama yapmamaya karar verdim

not to because I wasn't entirely sure

çünkü

that that particular species of wild garlic

o yabani sarımsak türünün

was edible and wouldn't give us a stomach-ache.

yenilebilir olduğundan ve midemizi ağrıtmayacağından tam olarak emin değildim.

Well, apparently the locals, the locals around here all collect it and they use it.

Görünüşe göre yerli halk, buradaki yerlilerin hepsi onu topluyor ve kullanıyorlar.

It's quite well known.

Oldukça iyi biliniyor.

But I did notice where you collected yours yesterday.

Ama dün seninkini nereden topladığını fark ettim.

It was exactly the same place where I imagine that lots of dogs will have a wee.

Pek çok köpeğin çiş yapacağını hayal ettiğim yerle tamamen aynı yerdi. Son köşe için

I don't know why you chose the corner

neden köşeyi seçtiğini bilmiyorum

for the end corner

and you were picking the leaves, and all I thought was

ve yaprakları topluyordun ve tek düşündüğüm, bahse girerim pek

I bet lots and lots of dogs

çok köpek benim gibi

have had a way that I was I would have washed the leaves first. Mr.

bir yola sahipti, önce yaprakları yıkardım. Bay

Jones. Good.

Put them straight in the stew.

Jones. İyi.

Onları doğrudan güveçe koyun.

I'm pleased to hear that.

Bunu duyduğuma sevindim.

Yes, I'm very pleased to hear that that that particular piece

Evet, az önce üzerinde

of exercise equipment that you just used on, that's called a bulwark.

kullandığınız egzersiz aletine siper dendiğini duyduğuma çok sevindim.

I've had that since I was about 17.

Bunu 17 yaşımdan beri yaşıyorum.

Yeah.

Evet.

So what took him ten years to open the box?

Peki kutuyu açması on yılını ne aldı?

Yes, I've been I mean I don't use it now really.

Evet, oldum yani artık gerçekten kullanmıyorum.

At all.

Hiç.

But I used to when I was young as a child builds up my muscles.

Ama ben gençken, çocukken kaslarımı geliştirirdim.

Yes, that is.

Evet öyle.

Yeah.

40, about 45 years old.

Evet.

40, yaklaşık 45 yaşında.

That particular piece of equipment, you should be like Mr.

O özel ekipman parçası, şimdi Bay Evren gibi olmalısın

Universe now.

.

Well if I, if I used it continuously I would have been. Yes.

Peki ben olsam, sürekli kullansaydım olurdum. Evet.

Instead of Mr. Puny Verse.

Bay Cılız Verse yerine.

But yes, it's got a very strong

Ama evet, içinde senin aksine çok güçlü bir yay var

spring inside it obviously

unlike you.

.

Yes, it bounces back.

Evet geri sekiyor.

So yes, it's years old. That is.

Yani evet, yaşında. Yani.

Yes, it's incredible really. I've had that for 45 years.

Evet, gerçekten inanılmaz. 45 yıldır bende var.

Bruno to Life or Bruno to five

Bruno Life'a veya Bruno beşe

says I like sausages with wild garlic.

yabani sarımsaklı sosisleri severim der.

Yes, I like the sound of that.

Evet, bunun sesini seviyorum.

So do you put the wild garlic inside the sausages and make them yourself

Peki sucukların içine yabani sarımsakları koyup kendiniz mi yapıyorsunuz

because you can get lots of different varieties of sausage.

çünkü çok farklı sucuk çeşitleri elde edebiliyorsunuz.

I remember a few months ago we had we had a lovely

Hatırlıyorum, birkaç ay önce çok güzel bir yemek yedik,

we used to get these different sausages and they had all these

bu farklı sosisleri alırdık ve içlerinde tüm bu

different herbs and spices inside.

farklı otlar ve baharatlar vardı. Bir

And there was one I'm sure it had apple inside.

de içinde elma olduğundan emin olduğum bir tane vardı.

I'm sure it was Apple.

Apple olduğuna eminim.

We had one with wild garlic in it.

İçinde yabani sarımsak olan bir tane vardı.

Oh, yes, of course. I forgot.

Evet, elbette. Unuttum.

We actually did buy some last year. Yes.

Aslında geçen yıl biraz satın aldık. Evet.

Oh, and that would have been the year before because the shop that sells them before

Oh, ve bu bir önceki yıl olurdu çünkü onları daha önce

and out with the we don't like it anymore.

ve dışarıda satan dükkan artık bundan hoşlanmıyoruz.

Well, that's so two years ago we did see sausages

İşte bu kadar, iki yıl önce

with Wild Garlic and we bought them and they were absolutely delicious.

Yabani Sarımsaklı sosisler gördük ve onları satın aldık ve kesinlikle lezzetliydiler.

So Bruno to five.

Yani Bruno beşe.

I forgot about that. Yes,

Bunu unutmuştum. Evet,

well,

şey,

it's almost worth going back to that shop just to see if they've got them. Hmm.

onları alıp almadıklarını görmek için o dükkana gitmeye neredeyse değer. Hmm.

Oh, we can make our own.

Oh, kendimiz yapabiliriz.

We could, we could, we could get our own sausage meat

Kendi sosis etimizi

and sausage skins.

ve sosis derimizi alabilirdik, alabilirdik.

I don't know what I don't know if you can buy sausage skin.

Sosis derisi satın alıp alamayacağımı bilmiyorum.

Sausage skin. It's not easy to say that, by the way.

Sosis derisi. Bu arada bunu söylemek kolay değil.

So maybe it may be you could make your own and chop some wild garlic.

Belki de kendi sarımsağınızı yapabilir ve biraz yabani sarımsak doğrayabilirsiniz.

Bruno says you can buy them at his local butchers.

Bruno, onları yerel kasaplarından satın alabileceğini söylüyor.

Well,

İyi

yeah.

So, yes, maybe.

evet.

Yani, evet, belki.

Maybe we can buy them locally as well.

Belki onları da yerel olarak satın alabiliriz.

We need to check out our local butcher.

Yerel kasabımızı kontrol etmeliyiz.

Yes, particularly the wild garlic is is very seasoned well,

Evet, özellikle yabani sarımsak çok iyi baharatlanır,

then it'll be gone in about two weeks time.

sonra yaklaşık iki hafta içinde gitmiş olur.

You won't be able to.

Yapamayacaksın.

It's only here for a short period of time.

Sadece kısa bir süre için burada.

Just the season. That's right. So

Sadece sezon. Bu doğru. Bu yüzden

we only saw them that once, and it was about this time of the year.

onları sadece bir kez gördük ve yılın bu zamanıydı.

So, yes, we will check our local butcher.

Yani evet, yerel kasabımızı kontrol edeceğiz.

That will be my job this week to check out the local butcher and to see if he his God

Bu hafta benim işim yerel kasabı kontrol etmek ve sarımsaklı zamk gibi kokan sosislerinin Allah'ı korusun mu diye bakmak olacak

save his sausages smell like garlic

glue.

. On

Ten says they like garlic pickles. Ooh.

sarımsak turşusu sevdiklerini söylüyor. Ah.

Or pickle.

Is that pickled garlic?

Veya turşu.

Bu sarımsak turşusu mu?

Hmm. Yes, I think you've had that, haven't you, MR.

Hmm. Evet, sanırım buna sahipsin, değil mi MR.

I was absolutely addicted

to pickled garlic when I was in China.

Çin'deyken kesinlikle sarımsak turşusu bağımlısıydım. Eskiden

Used to be able to get these big banks of pickled garlic

bu büyük sarmısak turşularını alabilirdim

and I used to sit at night and I would eat

ve geceleri otururdum ve

so much garlic

çok fazla sarımsak yerdim

and I never once saw a Chinese vampire.

ve bir kez bile Çinli bir vampir görmemiştim.

Not once. So it must have worked. It must have worked.

Bir kez değil. Yani işe yaramış olmalı. İşe yaramış olmalı.

I was going to say

something then, but I think it might get me taken off air.

O zaman bir şey diyecektim ama sanırım beni yayından kaldırabilir.

Right.

Interesting, right? Yes.

Sağ.

İlginç, değil mi? Evet.

Yeah.

Evet.

OK, so anything else to say on a apostrophes, Mr. Duncan?

Tamam, kesme işaretleri üzerine söylenecek başka bir şey var mı Bay Duncan?

That's pretty much it.

Hepsi bukadar.

If I if I talked any more about apostrophes, I think

Kesme işaretleri hakkında biraz daha konuşursam,

I think it would be very boring and dull and I think I might fall to sleep well.

bence çok sıkıcı ve sıkıcı olur ve sanırım iyi uyuyabilirim.

It's English.

People are here to learn English.

Onun ingilizcesi.

İnsanlar İngilizce öğrenmek için buradalar.

Mr. Don't.

Yes, well, I think I made my point rather well.

Bay Yapma.

Evet, sanırım amacımı oldukça iyi ifade ettim.

Apostrophes are useful

Kesme işaretleri, bir

when you want to show possession of something, a possessive clause,

şeyin sahipliğini, iyelik tümcesini göstermek istediğinizde

or if you are using a contraction,

veya bir kısaltma kullanıyorsanız kullanışlıdır

and then you will put their apostrophe in the place where

ve kesme işaretlerini

the letters are missing.

harflerin eksik olduğu yere koyacaksınız.

Oh. Oh, I see.

Ah. Ah anlıyorum.

Gulu asks.

Gül sorar.

What about garlic? Well, garlic.

Peki ya sarımsak? Pekala, sarımsak.

I think garlic might be my most favourite thing

Sarımsağın yemeyi en sevdiğim şey olduğunu düşünüyorum

to eat, especially with things like cheese as well.

, özellikle de peynir gibi şeylerle birlikte.

That's another one.

Bu başka bir tane.

You can get special cheese that has garlic inside and it is amazing.

İçinde sarımsak bulunan özel peynir alabilirsiniz ve harikadır.

The only problem is and we've learnt this in the past,

Tek sorun ve bunu geçmişte öğrendik,

if you eat too much garlic it can make your stomach very bad.

çok fazla sarımsak yerseniz midenizi çok kötü etkileyebilir.

We've had bad stomachs you see.

Gördüğün gibi midemiz bulandı.

Bruno says that I don't collect

Bruno

wild garlic because it's dangerous.

yabani sarımsakları tehlikeli olduğu için toplamadığımı söylüyor.

There's a plant that looks very similar but is poisonous.

Çok benzeyen ama zehirli bir bitki var . Beni

So that's what worried me.

endişelendiren de buydu.

Yesterday, Bruno, I decided I picked the leaves

Dün, Bruno, yaprakları toplamaya karar verdim

and then in the end I decided not to put them in the meal because

ve sonunda onları yemeğe koymamaya karar verdim çünkü

even though that probably is wild garlic,

bu muhtemelen yabani sarımsak olsa da

I still would want somebody to verify that

yine de birisinin bunu doğrulamasını

and confirm whether it is definitely safe

ve koymanın kesinlikle güvenli olup olmadığını doğrulamasını isterdim.

to put in food because I didn't want to poison Mr.

yemekte çünkü Bay

Duncan on the eve of his 200th

Duncan'ı 200. yaşamının arifesinde zehirlemek istemedim

lives and English and it live stream.

ve İngilizce ve canlı yayında.

I said, need it.

Lazım dedim.

Please don't. Please don't poison me. Mr. Steve.

Lütfen yapma. Lütfen beni zehirleme. Bay Steve.

That's interesting.

İlginç.

I've just thought of something.

Aklıma bir şey geldi.

Steve, how how did we find out

Steve,

that things are poisonous?

şeylerin zehirli olduğunu nasıl anladık?

How do we find out?

Nasıl anlarız?

So we were talking about this.

Yani bunun hakkında konuşuyorduk.

Well, we were having one of our, one of our little chats at the dinner table, and we were both wondering

Yemek masasında küçük sohbetlerimizden birini yapıyorduk ve ikimiz de örneğin

how how did we discover

that certain types of mushroom,

bazı mantar türlerinin

for example, will kill you?

sizi öldüreceğini nasıl keşfettiğimizi merak ediyorduk.

How did they find out about those things?

O şeyleri nasıl öğrendiler?

I'm just wondering if it was just by accident maybe they noticed

Sadece tesadüfen olup olmadığını merak ediyorum belki de

someone eating a mushroom.

mantar yiyen birini fark ettiler.

And then and then a few moments later, they collapsed on the floor and died

Ve sonra ve birkaç dakika sonra, yere yığıldılar ve öldüler

and they might think, oh, I'm going to make a note of that.

ve ah, bunu bir yere not edeceğim diye düşünebilirler.

That particular mushroom will kill you if you eat it.

O mantarı yerseniz sizi öldürür. Bu

So I always find it quite interesting how did how did they discover that

yüzden her zaman oldukça ilginç buluyorum,

certain things like arsenic,

arsenik gibi belirli şeyleri nasıl keşfettiler,

how do you how did you find out that it will kill you?

bunun sizi öldüreceğini nasıl anladınız?

So they must have found out by someone actually

Bu yüzden,

taking it and dying from it.

onu gerçekten alan ve ondan ölen biri tarafından öğrenmiş olmalılar.

Well, I read a survival guide say for example,

Pekala, bir hayatta kalma rehberi okudum, örneğin,

that if you are

eğer vahşi doğadaysanız

out in the wild

and you maybe

ve belki

maybe you've been on a shipwreck or maybe you've

bir gemi enkazındaysanız veya belki de

you've just ended up somehow in the wild,

bir şekilde vahşi doğada sona erdiniz,

maybe you've gone to the top of Wenlock Edge and you've got lost and you've got all

belki de Wenlock Edge'in tepesine çıktınız ve kayboldunuz ve

these plants around you, and you have to try and decide whether you can eat them or not, apparently,

etrafınızda tüm bu bitkiler var ve görünüşe göre onları yiyip yiyemeyeceğinize karar vermelisiniz,

because if you've got a poisonous plant,

çünkü eğer zehirli bir bitkiniz varsa ,

you've got to have a set.

bir setiniz olmalı.

You've got to eat, eat a certain amount of it for it to kill you.

Yemelisiniz, sizi öldürmesi için belli bir miktar yemelisiniz .

So apparently what you do is you take a very small amount of it and see how you react to that.

Yani görünüşe göre yaptığınız şey, ondan çok küçük bir miktar alıp buna nasıl tepki verdiğinizi görmek.

And then that can determine whether it's safe to eat or not.

Ve sonra bu, yemenin güvenli olup olmadığını belirleyebilir.

I wouldn't like to do that, but apparently that's if you are desperate to know

Bunu yapmak istemezdim, ama görünüşe göre

if you can eat a certain plant or a fungus or a mushroom,

belli bir bitkiyi mi yoksa bir mantarı mı yoksa bir mantarı mı yiyebileceğinizi bilmek için çaresizseniz,

then you can just take a little bit of it and try it

o zaman ondan biraz alıp deneyebilir ve

and see when probably kill you a small amount.

muhtemelen ne zaman öldüreceğinizi görebilirsiniz. sana küçük bir miktar

But if you get a stomach-ache, maybe stay away from it.

Ama mideniz bulanırsa belki ondan uzak durun.

But certain plants are poisonous,

Ama bazı bitkiler zehirlidir,

raw, but if you cook them, they're not poisonous.

çiğdir ama onları pişirirseniz zehirli olmazlar.

Anymore.

Artık değil.

Well, there is that there is that type of fish, isn't there?

Peki, bu tür balıklar var, değil mi?

There's a type of fish that you have to prepare very carefully.

Çok dikkatli hazırlamanız gereken bir balık türü var. Bir

It's a Japanese delicacy we could go through for something.

şey karşılığında yiyebileceğimiz bir Japon inceliği.

It's cool, isn't it?

Harika, değil mi?

Blowfish is what it's called, and you have to you have to carefully take all of the poison,

Balonbalığı buna denir ve tüm zehri,

all the poisonous organs out, and then you prepare it.

tüm zehirli organları dikkatli bir şekilde çıkarmanız gerekir ve sonra onu hazırlarsınız.

But if you make a mistake

Ama bir hata yaparsanız

and you leave some of the poison

ve balıkta zehirin bir kısmını bırakırsanız,

in the fish then the person will

o zaman kişi

they will die.

ölecektir.

Well, red kidney beans, which are very popular

Kırmızı barbunya fasulyesi,

in in food red kidney beans.

kırmızı barbunya fasulyesi yemeklerinde çok popülerdir.

So they've got a sort of a red dye in them when you cook them

Bu yüzden onları pişirdiğinizde içlerinde bir çeşit kırmızı boya var

and we put them in our chilli on can.

ve onları teneke kutumuzdaki biberimize koyuyoruz.

Well, red kidney beans are poisonous, but

Barbunya zehirlidir ama uzun

when you cook them for a period of time,

süre,

a long period of time, it destroys the poison in them.

uzun süre pişirirseniz içindeki zehiri yok eder.

And you can then eat them quite safely.

Ve sonra onları oldukça güvenli bir şekilde yiyebilirsiniz.

So red kidney beans, don't try eating them raw.

Bu yüzden barbunya fasulyesini çiğ yemeyi denemeyin. İçlerindeki toksini öldürmeleri

I think you've got to cook them for at least half an hour to

için en az yarım saat pişirmeleri gerektiğini düşünüyorum

to kill the toxin in them.

.

So so there's a good tip.

Yani iyi bir ipucu var.

Always make sure your red kidney beans, your red

Barbunyanızın, barbunyanızın iyice piştiğinden daima emin olunuz

kidney beans are thoroughly cooked.

.

I've heard this about rice as well.

Bunu pirinç hakkında da duydum.

Is that true? Rice, rice.

Bu doğru mu? Pirinç, pirinç.

If you cook rice and then leave it out

Pirinci pişirip sonra dışarıda bırakırsanız,

then there is some

bacteria that will grow in the in the cold rice.

soğuk pirincin içinde üreyen bazı bakteriler vardır.

Say you cook the rice, that's fine. Rice is fine.

Pirinci pişirdiğini söyle, sorun değil. Pirinç iyi.

But if you then leave it out, it can get infected

Ancak daha sonra dışarıda bırakırsanız,

with a bacteria that can give you food or make you very ill.

size yiyecek verebilecek veya sizi çok hasta edebilecek bir bakteri ile enfekte olabilir.

I think it can kill you.

Bence seni öldürebilir.

Well, people that cook rising countries where they cook a lot of rice

Pekala, çok fazla pirinç pişiren yükselen ülkelerde yemek pişiren insanlar

and they may be use one of these these rice cookers.

ve bu pirinç pişiricilerinden birini kullanıyor olabilirler.

And then if you leave the rice in there, I think it can become sort of infected

Ve sonra pirinci orada bırakırsanız, bence bakteri bir şekilde enfekte olabilir

with the bacteria and then you can keep re infecting it and get quite sick with it.

ve sonra onu yeniden enfekte etmeye devam edebilir ve ondan oldukça hastalanabilirsiniz.

So you've got to be careful with rice.

Bu yüzden pilav konusunda dikkatli olmalısınız.

If it's cooked, you can put it in the put it in the fridge.

Pişmişse buzdolabına kaldırabilirsiniz .

Keep it cool, I think.

Sakin ol bence.

And I remember a friend of mine living in Malaysia

Ve Malezya'da yaşayan bir arkadaşımın, pişmiş pirinci

said that they they never reheat,

asla yeniden ısıtmadıklarını, yeniden

reheat cooked rice if it's whatever

ısıtmadıklarını, ne olursa olsun artık varsa

if there's any leftover, they chuck it away because apparently you can become quite sick

, attıklarını çünkü görünüşe göre oldukça hasta olabileceğini söylediğini hatırlıyorum

with it. Yes.

. Evet.

So that's but it seems like such an innocent food

Yani bu ama o kadar masum bir pirinç yemeği gibi görünüyor ki

rice, you just say, oh, look, there's some rice.

, sadece, ah, bak, biraz pirinç var diyorsun.

Oh, lovely.

Oh, ne güzel.

But even that if you if you don't store it or if you don't store it

Ama bu bile saklamazsanız veya

properly after cooking, it can can make you very ill.

pişirdikten sonra düzgün saklamazsanız sizi çok hasta edebilir.

Mm hmm. Yes.

Hmm. Evet.

And of course, any food they left out will

Ve tabii ki,

when you buy pre

sort of made meals and ready made meals,

önceden hazırlanmış yemekler ve hazır yemekler satın aldığınızda, dışarıda bıraktıkları herhangi bir yiyecek,

you've got to only heat them once and heat them very quickly.

sadece bir kez ısıtmanız ve çok hızlı bir şekilde ısıtmanız gerekir.

You can't

call them down and then reheat them again, because every time you do that,

Onları aşağı indirip tekrar ısıtamazsınız, çünkü bunu her yaptığınızda,

there's a little period of time where the bacteria at that point

bakterilerin

where the food is heating up, bacteria will grow in it

yiyeceğin ısındığı noktada, bakterilerin içinde büyüyecekleri

and give up their poisonous toxic substances.

ve zehirli toksiklerini bırakacakları kısa bir süre vardır. maddeler.

So every time you heat and cool, cool them down

Yani her ısıttığınızda ve soğuttuğunuzda,

again, the bacteria enter that zone, but they can grow very quickly.

tekrar soğuttuğunuzda, bakteriler o bölgeye girer, ancak çok hızlı büyüyebilirler.

So you've got to be quite careful with saved lives.

Yani kurtarılan hayatlar konusunda oldukça dikkatli olmalısınız.

Am I right?

Haklı mıyım?

Also, you have to be very careful with potatoes as well.

Ayrıca patates konusunda da çok dikkatli olmalısınız.

Certainly if you

Elbette, eğer

if you're digging your own from the ground because there are certain things that are in the soil.

kendi toprağınızı kazıyorsanız, çünkü toprakta olan bazı şeyler vardır.

I might be wrong here, but I do remember a few years ago, people

Burada yanılıyor olabilirim ama birkaç yıl önce insanların

warning other people about potatoes.

diğer insanları patates konusunda uyardığını hatırlıyorum.

You have to be careful.

Dikkatli olmalısın.

I think it might be in the preparation perhaps.

Sanırım hazırlık aşamasında olabilir.

So if you're preparing your potatoes and maybe you cut your finger.

Yani patateslerinizi hazırlıyorsanız ve belki de parmağınızı kesersiniz.

So I don't think it's actually about eating them, but I haven't.

Bu yüzden aslında onları yemekle ilgili olduğunu düşünmüyorum, ama yemedim.

But I think if you eat soil, I don't think it's good for you

Ama bence toprak yersen bunun senin için iyi olduğunu düşünmüyorum

because there might be something in that as well.

çünkü onda da bir şeyler olabilir.

But although lots of kids eat dirt

Ama pek çok çocuk pislik yemesine rağmen,

that I remember trying to eat dirt as a child,

çocukken toprak yemeye çalıştığımı hatırlıyorum

and kids kids will put anything in their mouth.

ve çocuklar her şeyi ağızlarına alacaklar.

They will, especially if it looks delicious, like a sweet or something.

Özellikle lezzetli görünüyorsa, tatlı veya benzeri bir şey yapacaklar.

But what you got to watch out with?

Ama neye dikkat etmelisin?

Well, of course, they say now that that's possibly one of the reasons

Pekala, elbette, şimdi diyorlar ki,

why so many children have allergic problems, allergies

bu kadar çok çocuğun alerjik sorunları olmasının nedenlerinden biri de bu, alerjiler,

is because they don't

get enough sort of exposure to soil and things like that.

toprağa ve bunun gibi şeylere yeterince maruz kalmamalarından kaynaklanıyor.

Younger. Yeah.

Daha genç. Evet.

To build up sort of immunity in the body, they think that they don't know.

Vücutta bir çeşit bağışıklık oluşturmak için bilmediklerini zannederler.

Cause the problem with soil is you've got to be careful

Çünkü toprakla ilgili sorun,

of getting soil into a cut because of tetanus.

tetanoz nedeniyle toprağı bir yarığa sokmamaya dikkat etmeniz gerektiğidir.

Yes. So that, you know, that's I think that's the one I'm referring to.

Evet. Yani, bilirsin, sanırım bahsettiğim o.

I think that's one I'm actually on about.

Sanırım asıl üzerinde durduğum konu bu.

So think even things that seem seem like a casual moment of time,

Yani sıradan bir an gibi görünen şeyleri bile düşünün, patateslerinizi

maybe you cut your finger whilst you're preparing your potatoes and maybe a little bit of the soil,

hazırlarken belki parmağınızı kesersiniz ve belki biraz toprak, topraktan gelen

a little bit of the something

bir parça şey

from the ground goes into your bloodstream and then you are in trouble.

kanınıza karışır ve sonra başın belada.

So it is it is strange, but I'm always fascinated how we find out

Bu yüzden garip ama

about these things, how we discover

bu şeyleri nasıl öğrendiğimize,

that eating a certain type of mushroom.

belirli bir mantar türünü yediğimizi nasıl keşfettiğimize her zaman hayran kalmışımdır.

I think that's the one I think more people

Bence

than any other

food I think mushrooms might be the one that mean

diğer tüm

yiyeceklerden daha fazla insanın mantar olduğunu düşünüyorum,

that people are taken to hospital or even or even killed.

insanların hastaneye götürüldüğü, hatta öldürüldüğü anlamına gelen mantar olabilir.

So you have to be very careful with things like mushrooms.

Bu yüzden mantar gibi şeylere çok dikkat etmelisiniz.

There are so many varieties that look tempting,

Cazip görünen pek çok çeşidi var

but I believe the killer is a good way of working that.

ama bence katil bunu kullanmanın iyi bir yolu.

I think a lot of them are very bright.

Bence birçoğu çok parlak.

I think it's different with mushrooms, you know, magic mushrooms.

Bence mantarlarda durum farklı, bilirsiniz, sihirli mantarlarda.

Mr Duncan, they are now looking at magic mushrooms.

Bay Duncan, şimdi sihirli mantarlara bakıyorlar.

As a way of treating certain mental disorders.

Bazı zihinsel bozuklukları tedavi etmenin bir yolu olarak.

I think because they've discovered that it's

Sanırım bunun

actually probably better than a lot of say.

aslında muhtemelen pek çok sözden daha iyi olduğunu keşfettikleri için.

I don't know, for example, antidepressants or something like that.

Mesela antidepresanlar falan bilmiyorum .

They're beginning to look at magic mushrooms as a way of treating such a disorders of the mind.

Sihirli mantarlara bu tür bir zihin bozukluğunu tedavi etmenin bir yolu olarak bakmaya başlıyorlar.

So so magic mushrooms in that sense is a type of mushroom that you eat or.

Yani sihirli mantar o anlamda yediğiniz veya yediğiniz bir mantar türüdür.

I think I think also you put it in food as well

Sanırım onu ​​yemeğe de koyduğunu düşünüyorum

and it makes you go, hey, man,

ve

apparently.

görünüşe göre seni heyecanlandırıyor.

Yes. I've never tried it, by the way.

Evet. Bu arada hiç denemedim.

Well, it's like looking frogs, you know, that's another that's another way of getting spaced out, isn't it?

Kurbağaya bakmak gibi, bilirsin, bu da uzaklaşmanın başka bir yolu, değil mi?

I don't think that's true.

Bunun doğru olduğunu sanmıyorum.

I think that was on a cartoon that was on Southpark.

Sanırım Southpark'ta olan bir çizgi filmdeydi.

That was a joke.

Şakaydı.

I think I don't think it's a real thing that

Bence bunun

it's ever got anything else to talk about. MR.

hakkında konuşacak başka bir şeyinin olmasının gerçek bir şey olduğunu düşünmüyorum. BAY.

I get high on life.

Hayata aşığım.

You know what people say Mr.

İnsanlar ne der biliyor musunuz Bay

Duncan, are you on drugs?

Duncan, uyuşturucu mu kullanıyorsunuz?

And I always say, no, I'm not on anything.

Ve her zaman derim ki, hayır, hiçbir şeyin üzerinde değilim.

I don't smoke anything illegal or take anything illegal.

Yasadışı bir şey içmem veya yasa dışı bir şey içmem.

I'm just high on life when I wake up in the morning, you know what I do first thing in the morning, Steve?

Sabah uyandığımda hayattan keyif alıyorum, sabah ilk iş ne yaparım biliyor musun Steve?

I open my eyes and I have a smile, a big smile

Gözlerimi açıyorum ve bir gülümseme var, yüzümde kocaman bir gülümseme

on my face because I get I get all of this again.

çünkü bunların hepsini tekrar anlıyorum.

We get to do this again.

Bunu tekrar yapacağız.

I get to spend another day of my life with this

Bu kişiyle hayatımın bir gününü daha geçireceğim

this individual and and you're still here to tell the tale.

ve sen hala hikayeyi anlatmak için buradasın. Senden ne haber

What about you?

?

What about you, Steve?

Ya sen, Steve?

What do you do first thing in the morning besides moan?

Sabahları inlemek dışında ilk iş olarak ne yaparsınız?

Oh, I'm always moaning. Yes. I have a glass of water.

Ah, hep inliyorum. Evet. Bir bardak suyum var.

That's the first thing I do in the morning because I think it's flushes out my kidneys, OK?

Sabahları ilk yaptığım şey bu çünkü sanırım böbreklerimi boşaltıyor, tamam mı?

And that prevents you from getting kidney stones?

Ve bu böbrek taşı almanızı engelliyor mu?

I don't know it is the first thing I do in the morning.

Sabah ilk işim bu mu bilmiyorum.

Do you still have your do you still have your poison spit as well?

Zehir tükürüğün hala sende mi?

No, I don't. You do that.

Hayır, bilmiyorum. Onu yap.

But Steve used to Steve used to refuse

Ama Steve, Steve'in

to to swallow his morning spit.

sabah tükürüğünü yutmayı reddetmesine alışkındı.

I read somewhere that

Bir yerde

it's full of toxins and you should spit it out.

toksinlerle dolu olduğunu ve tükürmeniz gerektiğini okumuştum.

It's probably rubbish, of course.

Tabii ki muhtemelen çöp.

But yeah, if one if he's been do you think about it?

Ama evet, eğer biri olsaydı, bunun hakkında düşünür müsün?

If you've been sleeping all night, then you, you, you know,

Bütün gece uyuyorsan, o zaman sen, sen, bilirsin,

you haven't drank any water for maybe seven or 8 hours.

belki yedi ya da sekiz saattir hiç su içmemişsindir.

If it was the daytime you would be drinking, you know something every hour probably.

Gündüz olsaydı içerdin, muhtemelen her saat bir şeyler bilirsin.

So you must wake up in the morning somewhat.

Yani sabah biraz uyanmalısın.

Dehydrate it.

Kurutun. Bu

So the first thing I do is take a glass of water

yüzden yaptığım ilk şey bir bardak su almak

and my mother always did that and her mother always did it.

ve annem bunu hep yapardı ve annesi hep yapardı.

And they didn't have any kidney problems.

Ve herhangi bir böbrek problemleri yaşamadılar. Bu

So I think it maybe is helping me. Hmm.

yüzden belki de bana yardımcı olduğunu düşünüyorum. Hmm.

Maybe, maybe not.

Belki, belki değil.

Some people have a cup of tea

Bazı insanlar bir bardak çay içer,

yeah. What do you do first?

evet. İlk ne yaparsınız?

How many people out there have a glass of water when they first get up?

Dışarıda ilk uyandığında bir bardak su içen kaç kişi var?

Or do you have tea or coffee?

Ya da çayınız veya kahveniz var mı?

Because, of course, tea or coffee well, they say they say

Çünkü tabi ki çay veya kahve iyi derler,

the caffeine in tea or coffee dehydrates you, but

çay veya kahvedeki kafeinin susuz bıraktığını söylerler ama

you still are taking in water.

yine de su alıyorsunuz.

It's still hydrating you.

Hala seni nemlendiriyor.

You may be a bit more, but you still getting some hydration

Biraz daha fazla olabilirsin ama yine de

from that, from that the liquid and the tea in the coffee.

kahvenin içindeki sıvı ve çaydan biraz su alıyorsun.

As long as you don't do it in the bed, that's that's that's my that's my only rule.

Yatakta yapmadığın sürece, bu benim tek kuralım bu.

Mohammed

Muhammed

tries to drink a litre of water in the morning.

sabahları bir litre su içmeye çalışır.

A litre?

Bir litre mi?

Yes, one litre that sounds like a lot.

Evet, kulağa çok gibi gelen bir litre.

Well, maybe that's over the morning.

Pekala, belki bu sabah bitti.

Oh, maybe not all at once.

Ah, belki hepsi birden değil.

Of course there have been debates over the years

Tabii ki, gün boyunca

of how much water you are supposed to drink during the day.

ne kadar su içmeniz gerektiği konusunda yıllardır tartışmalar var.

And this is, this has become a big thing.

Ve bu, bu büyük bir şey haline geldi.

And there are some people that have this I don't know if you've heard of it, Steve, but you have to drink

Ve buna sahip bazı insanlar var, duydun mu bilmiyorum Steve ama

some some ridiculous amount of water every day.

her gün saçma sapan miktarda su içmen gerekiyor. Gün içinde

It's something crazy like 20 litres or

20 litre ya da on litre su içmek gibi çılgınca bir şey

ten litres of water during the day.

.

I'm not sure if that's good for you.

Bunun senin için iyi olduğundan emin değilim.

I'm not sure if any part of your body wants ten litres of water every day,

Vücudunuzun herhangi bir bölümünün her gün on litre su istediğinden emin değilim,

but there is something like that a type of diet and they believe that

ama böyle bir diyet türü var ve

it flushes your system.

bunun vücudunuzu boşalttığına inanıyorlar.

But I think you can only flush your system so many times

Ama bence, iç organlarınızı yıkamaya başlamadan önce sisteminizi ancak bu kadar çok kez yıkayabilirsiniz

before before you start washing away your internal organs.

.

Well, there's always somebody with somebody saying you should drink so many, I think it's ten litres a day.

Her zaman birileri o kadar çok içmen gerektiğini söyler ki, bence günde on litre.

I think they recommend but I mean that depends on the person,

Bence tavsiye ediyorlar ama demek istediğim bu kişiye bağlı,

it depends on the temperature, depends on so many things.

sıcaklığa bağlı, pek çok şeye bağlı.

If you just stick to that ten litre a day rule,

Günde on litre kuralına uyarsanız,

some days you'd be going to the toilet every 5 minutes.

bazı günler tuvalete her 5 dakikada bir gidersiniz.

Another days you probably wouldn't.

Başka bir gün muhtemelen yapmazsın.

But I mean if it's winter you don't need ten litres of water a day. No,

Ama yani mevsim kışsa günde on litre suya ihtiyacın yok. Hayır,

because it's

cold so you don't sweat so you're not using up water.

çünkü hava

soğuk, böylece terlemezsiniz, böylece su tüketmezsiniz.

But if it's the summer you might I might need two litres.

Ama mevsim yazsa iki litreye ihtiyacım olabilir.

I don't know particularly if you're playing tennis or going for a long go for a run or doing some exercise.

Özellikle tenis mi oynuyorsun yoksa uzun bir koşuya mı çıkıyorsun yoksa biraz egzersiz mi yapıyorsun bilmiyorum.

It varies and somebody said to me, a doctor said to me years ago,

Değişiyor ve biri bana yıllar önce bir doktor dedi ki,

forget about any rules about

how much water you should drink during the day.

gün içinde ne kadar su içmen gerektiğine dair tüm kuralları unut.

The, the indication if you're drinking

the right amount of water is the colour of your urine.

Doğru miktarda su içip içmediğinizin göstergesi idrarınızın rengidir.

Yeah.

Evet.

So if you are drinking the correct amount of water,

Bu nedenle, doğru miktarda su içiyorsanız,

your urine should be a very pale yellow colour and that's it.

idrarınızın rengi çok soluk sarı olmalıdır ve o kadar.

You don't need to follow any particular rule anyway.

Zaten belirli bir kurala uymanıza gerek yok.

You know, when you're thirsty yeah.

Bilirsin, susadığında evet.

Yeah, I am terrible, by the way, for drinking water.

Evet, bu arada, su içmek konusunda berbatım.

I sometimes during the day I won't drink anything.

Bazen gün içinde hiçbir şey içmem.

I might have my cup of tea in the morning

Sabahları bir fincan çay

and maybe coffee and then an evening tea, but that's it.

, belki kahve ve ardından bir akşam çayı içebilirim, ama o kadar.

I won't drink anything in between.

Arada bir şey içmeyeceğim.

And I know in the past that that I yes, you're right.

Ve geçmişte biliyorum ki evet, haklısın.

I actually that's a brilliant point.

Aslında bu harika bir nokta.

Sometimes when you go for a wee wee, it looks like tea, it looks like black tea.

Bazen çiş yapmaya gittiğinizde çay gibi görünür, siyah çay gibi görünür.

And I'm sure that's not good for something else.

Ve bunun başka bir şey için iyi olmadığından eminim.

But also, if it's clear, you have to be careful as well.

Ama aynı zamanda, eğer açıksa, dikkatli olmalısınız.

I think if it's like water, you have to also sometimes be careful

Bence su gibiyse, bazen de dikkatli olmalısın

because you might have too much sugar.

çünkü çok fazla şekerin olabilir.

Am I right that.

No, that if it's if it's just very, very pale that just that just probably

Haklı mıyım?

Hayır, eğer çok çok solgunsa, yani muhtemelen demek istediğim, sürekli

I mean, if you go into the toilet all the time and urine

tuvalete gidiyorsanız ve idrar

is the same colour as the water you're drinking, the you probably drinking too much water. Yes.

içtiğiniz su ile aynı renkteyse, muhtemelen çok fazla su içiyorsunuz demektir. . Evet.

You know, but if it's like a dark yellow, then you're probably not drinking enough.

Bilirsin, ama eğer koyu sarı gibiyse, o zaman muhtemelen yeterince içmiyorsundur.

If it's the same colour is this field, if you're, if your wee wee looks

Eğer bu alan aynı renkse, eğer çişiniz

the same colour is this, then that's not good for you.

aynı renk ise bu sizin için iyi değil.

Then you need to have a rule as such, not as if

O zaman böyle bir kuralınız olmalı, sanki daha

I think it's the first time we've talked about urine ever before.

önce idrar hakkında ilk kez konuşuyormuşuz gibi değil.

I think we talk about it every week. Yes. Rather

Sanırım her hafta bunun hakkında konuşuyoruz. Evet. Bunun yerine,

the water has to be room temperature instead of cold. Yes.

su soğuk yerine oda sıcaklığında olmalıdır . Evet.

I don't like having cold water.

Soğuk su içmeyi sevmiyorum. Bir

It's sort of it sort of sends my stomach into a spasm.

nevi midemi kasıp kavuruyor.

It's nice to have it at room temperature.

Oda sıcaklığında olması güzel.

I think so.

Otherwise it's sort of it's a shock to the body

Bence de.

Aksi takdirde, vücut için bir tür şok olur

and some people like to put a little bit of lemon juice in there

ve bazı insanlar oraya biraz limon suyu koymayı sever

and it's quite popular now to have this apple cider

ve bu elma şarabının, size yardımcı olması gereken suyunuza

put a few teaspoons of apple cider juice

birkaç çay kaşığı elma suyu suyu koyması artık oldukça popülerdir.

into your water that's supposed to help you it sounds that sounds disgusting.

kulağa iğrenç geliyor.

Oh, can I say hello to someone, Steve?

Oh, birine merhaba diyebilir miyim, Steve?

I've been asked to say hello

to our bowl pharmacy hello.

Bowl eczanemize merhaba demem istendi.

Abdul Fawzi.

Abdul Fawzi.

Abdul Fawzi Kodjoe.

Abdul Fawzi Kodjoe. Sana

Can I say hello to you or should I shall I use my echo?

merhaba diyebilir miyim yoksa yankımı mı kullanayım?

OK, I've only done it once today.

Tamam, bugün sadece bir kez yaptım.

Can I say hello?

Merhaba diyebilir miyim?

Abdul Fawzi, welcome to my live stream.

Abdul Fawzi, canlı yayınıma hoş geldiniz.

Today.

Bugün.

Welcome. Yes, there's always.

Hoş geldin. Evet, her zaman vardır.

There's always somebody telling us how much water we need to drink.

Her zaman birileri bize ne kadar su içmemiz gerektiğini söyler.

It's so boring.

Çok sıkıcı.

I mean, come on. We're human beings. We've got.

Yani, hadi. Biz insanız. Biz sahibiz.

We've got instincts.

İçgüdülerimiz var.

We know how much water to drink and how much not to drink.

Ne kadar su içeceğimizi ve ne kadar içmeyeceğimizi biliyoruz.

Everybody knows when they're not.

Herkes ne zaman olmadığını bilir.

When they haven't drink enough water.

Yeterince su içmediklerinde.

If we are talking about something not to worry about, if we are talking about food,

Endişe edilmeyecek bir şeyden bahsediyorsak, yemekten bahsediyorsak,

that is a completely different thing altogether.

bu tamamen farklı bir şeydir.

Sometimes I miss my morning meal,

Bazen sabah yemeğimi özlüyorum

but quite often I will have maybe some toast.

ama çoğu zaman biraz tost yiyeceğim.

But I do like my evening meal.

Ama akşam yemeğimi severim.

I do we had the most delicious meal last night.

Dün gece en lezzetli yemeği yedik.

The chilli con carne last night.

Dün geceki biberli con carne.

It is, yes. Cooked.

öyle, evet. Pişmiş.

Hey, here's something that also annoys me.

Hey, burada da beni rahatsız eden bir şey var.

If we're going to change the subject away from here in OK, is every F,

Konuyu buradan değiştirecek olursak tamam, her F, hani

you know, if you're looking at news items and if you're on the internet,

haberlere bakıyorsanız ve internetteyseniz,

every regular once a month, once

ayda bir,

every two months, someone writes an article about a study

iki ayda bir, birisi

that's done telling you, telling us how much sleep we should get.

size, bize ne kadar uyumamız gerektiğini söyleyen bir çalışma hakkında bir makale yazar.

Oh, I'm sick to death of people

Oh, insanların

telling me how much sleep I need because they're all different.

bana ne kadar uyumam gerektiğini söylemelerinden bıktım çünkü hepsi farklı.

Every article that's written, and I can't believe people are being paid

Yazılan her makale ve insanlara birilerine ödeme yapıldığına inanamıyorum,

somebody is you know, somebody is being quite clever here.

bilirsiniz, birileri burada oldukça zekice davranıyor.

All these people doing these long year two,

Bütün bu insanlar uyku üzerine bu iki,

three, five year studies on sleep

üç, beş yıllık uzun çalışmaları yapıyorlar

and then they come out with a study saying,

ve sonra bir çalışmayla çıkıp,

oh, we need 8 hours sleep.

ah, 8 saat uykuya ihtiyacımız var.

And then another study comes out says you must have between seven and 8 hours sleep.

Ve sonra başka bir çalışma, yedi ila 8 saat arasında uyumanız gerektiğini söylüyor.

Well, it's the same, isn't it?

Aynı şey, değil mi?

I know. And it's always different.

Biliyorum. Ve her zaman farklıdır.

And then now there was another article saying if you're over 60, you only need 7 hours sleep.

Ve şimdi, 60 yaşın üzerindeyseniz, sadece 7 saat uyumanız gerektiğini söyleyen başka bir makale vardı.

And then there was another one, somebody on another one.

Ve sonra bir tane daha vardı, diğerinin üzerinde biri.

I read that your sleep should be divided into 90 minute

Uykunuzun 90 dakikalık seviyeye bölünmesi gerektiğini okudum,

level so if you want, you have lots of sleeps during the day.

böylece isterseniz gün içinde çok fazla uykunuz olur .

Yes, you shouldn't.

Evet, yapmamalısın.

Apparently this article said you've got to think of it in 90 minutes.

Görünüşe göre bu makale 90 dakika içinde düşünmeniz gerektiğini söylüyor.

So OK.

And you know, I mean it's ridiculous.

Yani Tamam.

Ve biliyorsun, demek istediğim bu çok saçma.

You feel tired, you go to bed.

Yorgun hissedersin, yatağa gidersin.

Everyone knows when they're not getting enough sleep.

Yeterince uyumadıklarını herkes bilir.

We all know because we feel tired yeah.

Hepimiz biliyoruz çünkü kendimizi yorgun hissediyoruz evet.

And I'm sure we can catch up at the weekend.

Ve hafta sonu yakalayabileceğimize eminim.

I'm sick to death of people telling me how much sleep I need.

İnsanların bana ne kadar uyumam gerektiğini söylemesinden bıktım.

But we do this all the time though.

Ama yine de bunu her zaman yapıyoruz.

We, I think people like to read these stories and the internet is full of them.

Biz, bence insanlar bu hikayeleri okumayı seviyor ve internet bunlarla dolu.

How to lose weight whilst still eating well.

Hala iyi beslenirken nasıl kilo verilir?

I mean, sleep.

Yani, uyu.

You can't, you can't you can't lose weight when you're eating.

Yapamazsın, yapamazsın yemek yerken kilo veremezsin.

So we don't want to talk about that again. I do.

O yüzden bu konuda tekrar konuşmak istemiyoruz. Evet.

I do know.

Biliyorum.

Well, because because by going, everyone's different.

Çünkü gitmekle herkes farklı oluyor.

You can't write a rule like that and say everyone should get that same amount of sleep

Böyle bir kural yazıp herkesin aynı miktarda uyuması gerektiğini

because everyone's different.

çünkü herkesin farklı olduğunu söyleyemezsiniz.

And what you've done in the day, you've just literally said that.

Ve o gün ne yaptıysan, tam anlamıyla bunu söyledin.

I know they studies never look at that.

Çalışmalarının buna hiç bakmadığını biliyorum.

And so you're repeating, you guys should get into one of those.

Ve tekrar ediyorsunuz, siz de bunlardan birine girmelisiniz.

It must be a must be a good you.

İyi bir sen olmalısın. Yıllarca yararsız, anlamsız bir çalışma için

It must be a nice old trick to get into that being paid into a useless, pointless study for years. Yes.

o parayı almak güzel bir eski numara olmalı . Evet.

Well, a lot of a lot of scientists do this a lot of universities do it.

Pek çok bilim adamı bunu yapıyor, birçok üniversite yapıyor.

They study something that sounds useful. Yes.

Yararlı görünen bir şey üzerinde çalışıyorlar. Evet.

And then they

Ve sonra

well, and then they get a they get a grant yeah.

iyileşirler ve sonra bir hibe alırlar, evet.

Two or $3 million or pounds to do this study.

Bu çalışmayı yapmak için iki veya 3 milyon dolar veya pound.

And then at the end, you have to produce a report.

Ve sonunda, bir rapor hazırlamanız gerekir.

You all you have to you have no choice.

Yapmanız gereken tek şey başka seçeneğiniz yok.

And quite often the report at the end of it is just a load of rubbish.

Ve çoğu zaman sonundaki rapor sadece bir çöp yığınıdır.

That's it.

Bu kadar.

Sleep is subjective, says Vittoria.

Uyku özneldir, diyor Vittoria.

We all we don't all need the same amount.

Hepimizin aynı miktarda ihtiyacı yok.

And it depends on the time of year, the season, that's it.

Ve yılın zamanına, mevsime bağlı, o kadar.

In the winter you probably need more sleep because it's dark is less light. Hmm.

Kışın muhtemelen daha fazla uykuya ihtiyaç duyarsınız çünkü hava daha az aydınlıktır. Hmm.

I mean, how many millions of years, how many hundreds of thousands

Yani insanoğlu kaç milyon yıl, kaç

of years of human beings being going to sleep?

yüzbinlerce yıl uyuyacak?

We, you know, not millions.

Biz, bilirsiniz, milyonlar değil.

It's, you know, it's it's something you'd have to think about sleep.

Bu, bilirsin, uyku hakkında düşünmen gereken bir şey.

I don't think I'm going to stop worrying about it.

Bunun için endişelenmeyi bırakacağımı sanmıyorum.

You know, if you don't get enough sleep one night, you can catch up the next yeah.

Bilirsin, eğer bir gece yeterince uyumazsan, bir sonrakine yetişebilirsin evet.

You feel tired, you go to bed, listen to your body, OK,

Yorgun hissediyorsun, yatağa gidiyorsun, vücudunu dinliyorsun, tamam,

so it's sending me to sleep.

bu beni uykuya gönderiyor.

By the way, this conversation

Bu arada, bu konuşma

right?

We are we are going in a moment.

değil mi?

Biz bir anda gidiyoruz. English Addict'in

Thanks for joining today's special 200th

bugünkü özel 200. bölümüne katıldığınız için teşekkürler

episode of English Addict.

.

It's been a good one today. I like it.

Bugün iyi geçti. Beğendim.

I really like it.

Gerçekten beğendim.

I like it a lot.

Onu çok severim.

I thought my known, by the way, haven't I?

Bu arada, bildiğimi sanıyordum, değil mi?

Yeah, you have.

Evet, yaptın.

And in the end, good. You got it in, as it were.

Ve sonunda, iyi. Onu olduğu gibi kabul ettin.

I will be back with you on Wednesday.

Çarşamba günü tekrar sizlerle olacağım.

Just a normal one.

Sadece normal bir tane.

It's a normal English addict extra on Wednesday.

Çarşamba günü normal bir İngiliz bağımlısı fazladan.

Nothing special.

Özel birşey yok.

Of course, I'm going to the dentist on Friday.

Tabii ki, cuma günü dişçiye gideceğim.

Something I didn't realise when I when I changed

my dentist appointment

Diş hekimi randevumu değiştirdiğimde farketmediğim bir şey 13'üncü Cuma olarak

I didn't realise that I had changed it to Friday the 13th

değiştirdiğimi fark etmemiştim

I I'm going to the dentist on Friday.

Cuma günü dişçiye gideceğim.

The 13th.

13.

I hope it goes well I hope nothing goes wrong.

Umarım iyi geçer umarım bir aksilik olmaz.

I hope the dentist does not accidentally

Umarım diş hekimi yanlışlıkla

push the drill too far and it comes out the top of my head

matkabı çok fazla ileri itmez ve kafamın üstünden

or anything else like that.

veya buna benzer bir şeyden dışarı çıkmaz.

Lovely to be here and I will hopefully see you all next week.

Burada olmak çok güzel ve umarım haftaya görüşürüz.

I'm going to obviously put the kettle on Africa for tea, cup of tea

Açıkça çaydanlığı Afrika'ya çay, bir fincan çay için koyacağım

and we haven't got a cake unfortunately, so we'll just have to have some bread.

ve ne yazık ki pastamız yok, bu yüzden biraz ekmek yememiz gerekecek.

So I'm going out to mow the grass afterwards because it's getting a bit long.

Bu yüzden biraz uzun olduğu için daha sonra çimleri biçmek için dışarı çıkacağım .

Good.

İyi.

So lovely to see you all.

Hepinizi görmek çok güzel.

Hope you've learnt something today.

Umarım bugün bir şeyler öğrenmişsindir.

I hope you find today useful and I'll see you all again next week.

Umarım bugünü faydalı bulursunuz ve haftaya tekrar görüşürüz .

It certainly taught me a lesson.

Bana kesinlikle bir ders verdi.

Thank you, Steve. See you next week.

Teşekkürler Steve. Haftaya görüşürüz.

And there he goes.

Ve işte gidiyor.

Mr. Steve, every Sunday. Mr.

Bay Steve, her Pazar. Bay

Steve is here with us, talking to us live on YouTube.

Steve burada, bizimle YouTube'da canlı olarak konuşuyor.

And of course, I will be back with you on Wednesday from 2 p.m.

Ve tabii ki çarşamba günü saat 14:00'ten sonra sizinle birlikte olacağım.

UK time. I hope you will join me then.

İngiltere saati. Umarım o zaman bana katılırsın.

Thanks for your company.

Şirketiniz için teşekkürler.

I hope you've enjoyed all of this, everything that has happened

Umarım tüm bunlardan, Birleşik

since 2:00 UK time.

Krallık saatiyle 2:00'den beri olan her şeyden keyif almışsınızdır.

I hope you've enjoyed it and I will see you on Wednesday.

Umarım beğenmişsinizdir ve Çarşamba günü görüşürüz.

We are back together on Wednesday.

Çarşamba günü tekrar beraberiz.

I hope you will join me then.

Umarım o zaman bana katılırsın.

Thank you for your company.

Şirketiniz için teşekkür ederiz.

Thank you to everyone.

Herkese teşekkürler.

Thank you for being here,

Burada olduğun ve

helping me celebrate my 200th

200.

English addict livestream Catch you later.

İngiliz bağımlısı canlı yayınımı kutlamama yardım ettiğin için teşekkür ederim. Sonra görüşürüz.

I hope today's lesson and all of the things we've talked about.

Umarım bugünün dersi ve konuştuğumuz tüm şeyler.

I hope they've been useful to you and of course,

Umarım sizin için faydalı olmuşlardır ve tabii ki

until the next time we meet here, you know what's coming next.

burada bir dahaki görüşmemize kadar sırada ne olduğunu bilirsiniz.

Yes, you do.

Evet yaparsın.

Have a good day.

İyi günler.

Have a good rest of your Sunday and I will see you on Wednesday.

Pazar gününüz iyi dinlensin, çarşamba günü görüşürüz.

And of course

Ve tabii ki

ta ta for now.

şimdilik ta ta.